ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
3 Haziran 2024, Pazartesi 12:16   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...1415161718192021222324 25262728293031323334...100...200...300...400...500...600...700...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Çok Şekerler>
  2.Ara.2012 Pzr 23:22:37

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Yetenek Sizsiniz in dansçı nasıl şehit oldu?>
  2.Ara.2012 Pzr 13:12:21

                                            ‘Yetenek Sizsiniz’in dansçı nasıl şehit oldu?

 

 

‘Yetenek Sizsiniz’in dansçı nasıl şehit oldu?

Şırnak’ta kaza kurşunuyla vurularak şehit olan İsmail Akça’nın terhis olan bir arkadaşının “İsmail’i uzman çavuş vurdu” dediği öne sürüldü

 

Aydın’ın Kuşadası ilçesinin renkli simalarından 25 yaşındaki İsmail Akça, vatani görevini yaptığı Şırnak’ta terhisine 61 gün kala kaza kurşunuyla şehit oldu. İsmail Akça, ’Yetenek sizsiniz’ yarışmasındaki danslarıyla beğenilmişti.

Vatani görevini Şırnak’ta yaparken kaza kurşunuyla vurularak şehit olduğu bildirilen İsmail Akça’nın (25) dün terhis olan bir silah arkadaşından geldiği öne sürülen telefon ise kafaları karıştırdı.

 

                                                                 ’Uzman çavuş vurdu’

 

Telefondaki arkadaşının Akça’nın ölümünün kaza veya intihar değil, bir uzman çavuş tarafından vurulduğunu söylediği iddia edildi.
Akça’nın Nevşehir Üniversitesi yardımcı Doçent olarak görev yapan kuzeni Tuncay Bülbül, “Neler yaşandığını kendi imkanlarımız dahilinde çözmeye çalışıyoruz. Acımız çok büyük, acımızı daha da tarif edilemez kılan şey şehidimizin ölümündeki sır perdesi. Kasıt olduğu yönünde kuşkularımız var.

 

                                                                          ‘Adalete güveniyoruz’

Terhis olan bir arkadaşı İsmal Akça’nın babasını telefonla arayıp ’Birlikte cep telefonu kullanmamız yasaktı. İsmail, cep telefonu yakalattığı uzman çavuşun silahından çıkan kurşunla şehit oldu. İsmail ile bu uzman çavuş arasında daha önce de bir tartışma yaşanmıştı. Bu tartışmadan dolayı İsmail, ’Disko’ olarak bilinen askeri disiplin koğuşunda yatmıştı’ diyerek konuyu anlatmış” dedi. Anlatılanların inandırıcı ve mantıklı gelmediğini belirten Bülbül, “Bize önce kuzenimin kaza kurşunuyla vurulduğu söylendi. Daha sonra biz daha detaylı bilgi almak isteyince, İsmail’in sol eliyle uzman çavuşun tabancasını çekip, sağ göğsüne dayarak, intihar ettiği belirtildi. Ancak, bunlar bizi ikna etmedi. Şırnak Savcılığı, olayla ilgili soruşturma başlattı. Türk adaletine güveniyoruz. Eğer şehidimizin kanı bir ele bulaştıysa o eli devletimizden istiyoruz” diye konuştu.

                                                                            Ağabeyim hayat doluydu

Zekeriya Akça da ağabeyinin hayat dolu biri olduğunu belirterek, “Aklından asla kötülük geçmezdi. Bu yaşıma kadar kederlendiği veya efkarlandığı için bir sigara içtiğine, barlarda çalıştığı halde bir duble alkol aldığına tanık olmadık. Olayın nasıl meydana geldiğini öğrenmeden bize rahat yok” dedi. Akça’nın diğer kuzeni Arman Yavuz, askeri yetkililerin hep şehidin babası ile konuştuklarını vurgulayarak, “Ancak, İsmail’in ölümünde kesin olan bir şey var ise o da bir uzman çavuşun beylik tabancasıyla vurulmuş olması. Buradan yola çıkılırsa sanırım nasıl öldürüldüğü ortaya çıkacaktır. İsmail’in eniştemi arayan asker arkadaşı, ısrarla olayın anlatıldığı gibi olmadığını söylüyor. Hatta, birlikteki tüm askerlere de konuşma yasağı getirildiği söylemiş” dedi.
61 gün sonra terhis olacak oğlunu beklerken cenazesinin gelecek olması nedeniyle sinir krizi geçiren baba Asım Akça’nın ise sakinleştirici iğne ile ayakta durduğu öğrenildi.

 

 

 

 

 

 



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >TÜRKİYENİN KONUŞTUĞU GÖRÜNTÜLER>
  2.Ara.2012 Pzr 03:32:39

                         Müthiş köpeğin inanılmaz görüntüleri

Müthiş köpeğin inanılmaz görüntüleri

Muğla`nın Bodrum İlçesi`nde bu sabah etkisini iyice arttıran şiddetli lodos hayatı kabusa çevirdi.

 

Yalıkavak Küdür yarımadası açığında İngiliz karı kocanın yatının tonoza bağlı halatı koptu. Karaya sürüklenen yattan atlayarak canını zor kurtaran İngiliz çiftin Jack isimli köpeğinin, bağlama halatını yüzerek karaya çıkarıp ağaca dolaması saniye saniye görüntülendi.

MÜTHİŞ KÖPEĞİN, HAYAT KURTARMA ANLARI (GALERİ)

Bir koyun ağzında tonoza bağlı 12,5 metrelik "Drakes Drum" isimli yatta kalan İngiliz çift büyük korku ve panik yaşadı. Karaya 150 metre uzaktaki yatı tonoza bağlayan halat fırtınanın etkisiyle kopunca kontrolsüz olarak sürüklenmeye başladı.

Canlarını ve yatlarını kurtarmak için Kin Watson ile eşi büyük mücadele verdi. 250 bin dolar değerindeki yatı kurtarmak için mücadele veren İngiliz çiftin, köpeklerinin mücadelesi de görenleri hayran bıraktı.

Bağlama halatını tekneden yüzerek karaya çıkartan ve ardından halatı ağacın etrafına dolayan gemici köpek, sahiplerine yardımcı oldu

 

 

 

 



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Organlar Kendini Yeniler Mi?>
  2.Ara.2012 Pzr 03:01:36



Organlar Kendini yeniler mi?
Bilim adamları, vücuttaki organların yaşlanma sürecini aydınlattı. Göz ve beyin dışında kalan tüm organlar kendini yenileyebiliyor ve böylece vücudumuz hayat boyu 10 yaşın altında kalmayı başarabiliyor.



İngiltere`de yayınlanan Daily Mail gazetesinin haberine göre bu durumun nedeni, hücrelerin yenilenmesi yani eski hücrelerin yerini yeni hücrelerin alması olarak açıklanıyor.



Ancak bu "kalıcı gençlik" durumundan nasibini alamayan şanssız organlar da yok değil. Beyin, gözler ve sinir sistemi kendini yenileyemiyor.



Beyinde; koku alma ve öğrenme merkezleri haricindeki diğer hücreler, tıpkı tam anlamıyla oluşumunu tamamladıktan sonra yenilenemeyen sinir sistemi ve kornea haricinde yenilenemeyen gözler gibi, yaşlanmaya karşı direnemiyor.



KALP KENDİNİ 20 YILDA YENİLİYOR
Yıllarca kalbi oluşturan hücrelerin doğduktan sonra değişmediği sanıldı.



Ancak New York Üniversitesi`nden Dr. Piero Anversa tersini ispatlamayı başardı. Kalbin kendini yenilediğini belirten Anversa bunun en az 20 yıl aldığını kaydetti.



SAÇLAR KENDİSİNİ 3-6 YILDA YENİLİYOR
Yaklaşık 100 bin adet olan saçların her bir teli ayda 1.25 santimetre uzuyor.



Dolayısıyla saçların kaç yaşında olduğu da saçın uzunluğuna göre değişiyor.



MİDE DUVARI KENDİSİNİ 3-5 GÜNDE YENİLİYOR
Midedeki asit karşısında hücrelerin dirençli olmadığını belirten İsveç-Karolinska Enstitüsü`nden Jonas Frisen, hücrelerin 3 ila 5 gün arasında yenilendiğini vurguladı



Ancak nikotin, hücrelerin yenilenmesini ağırlaştırıyor.

 



BAĞIRSAK KENDİSİNİ 2-5 GÜNDE YENİLİYOR
Midede olduğu gibi bağırsaklarda da hücrelerin zor şartlar altında olduğunu söyleyen İsveçli Dr. Frisen



bu hücrelerin hızla yenilendiklerini ve bu sürenin 2 ila 5 gün arasında değiştiğini ifade etti.



İSKELET SİSTEMİ KENDİSİNİ 10 YILDA YENİLİYOR
İskelet de vücudun sürekli kendini yenileyen bölümlerinden biri



Kemiklerin 10 yılda bir tam anlamıyla kendini yenilediği tahmin ediliyor



DİL KENDİSİNİ 10 GÜNDE YENİLİYOR
Tat moleküllerini sinirler yoluyla beyne ileten dilde bulunan 10 bin tomurcuğun her birinde 50 hücre bulunuyor.



Bu hücreler her 10 günde bir kendini yeniliyor.



KARACİĞER KENDİSİNİ 6 AYDA YENİLİYOR
Yağ, protein, şeker ve kan yapımı için gerekli olan maddeleri depolayan karaciğer vücudun en güçlü organlarından biri.



İngiltere Karaciğer Vakfı tarafından yapılan açıklamaya göre karaciğerin kendini yenileme süresi 6 ay.



AKCİĞER KENDİSİNİ 1 YILDA YENİLİYOR
Akciğerde hücreler farklı periyotlarda yenileniyor. Bu da havanın temizliğine, sigara içilip içilmemesine göre değişiyor.




Yenilenme süresi ise altı ayla bir yıl arasında...



GÖZLER YENİLENMİYOR
Gözler, kornea tabakası haricinde kendini yenileme özelliğine sahip değil. Zaman geçip yaş ilerledikçe gözleriniz de sizinle birlikte yaşlanıyor.



Aynı şekilde beyin hücreleri de kendini yenileyemiyor ve yaşlanıyor



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Bir Sana Doyamadım>
  2.Ara.2012 Pzr 02:48:15



Bir Sana Doyamadım
Damla damla gözyaşım dökülüyor gözümden
Ey benim yürek sancım hangi hayallerdesin
Ben asla vazgeçemem,bir senden bir özümden
Bir sana doyamadım,sevdiceğim nerdesin?


Düşürmedim tek seni bir tek seni dilimden
Öyle çok sevdim seni öyle sevdim derinden
Bu yürek sana tutkun ölüyorum derdinden
Bir sana doyamadım gitmiyorsun fikrimden





Düşmüşüm yangınlara viran olmuş her günüm
Belkilerle başladı keşkedir benim ömrüm
İyide kötüyüde bir bilsen neler gördüm
Bir sana doyamadım,sendedir benim gönlüm


Kah gülerim coşarım,kah ağlarım susarım
Her bir şey tamam ama
sensin bende tek yarım
Kimselere kızamam ben kendime kızarım
Bir sana doyamadım,sendedir benim aklım



Şiir...Meryem Öner Kıribrahim


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >cildiniz için kantoron kullanın ;)>
  2.Ara.2012 Pzr 02:44:31
Yan Etkiler ve Etkileşimleri:
Hamilelerde kullanılması yeterli klinik çalışma olmadığı için önerilmez.
Açık tenli kişilerde bitki kullanımı sırasında ışığa karşı hassasiyet oluştuğu için ışıklı ortamlardan sakınmaları önerilir.
Yan Etkiler:
Veterinerlikle ilgili kaynaklar bitkiyi ışığa karşı duyarlılık oluşturduğu için zehirli otlar sınıfına koyarlar.
35 yaşındaki bir kadında 4 haftalık bir tedavi sonrasında güneş ışığına maruz kalan cilt kısımlarında yakıcı bir ağrı gelişmiş ve tedaviyi kestikten 2 ay sonra bu etki ortadan kalkmıştır.
Bazı hastalarda sindirim bozukluklarına neden olmuştur.
Bazı kişilerde allerjik reaksiyonlara sebep olabilmektedir.Bu gibi hallerde kullanımı kesmek gerekir.




manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Güncel Karikatürler>
  2.Ara.2012 Pzr 01:55:38
























 





























manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >2013 Pirelli Takvimi, Dünyanın En Ünlü Takvimi Bugün Tanıtıldı>
  2.Ara.2012 Pzr 01:46:53


2013 Pirelli Takvimi bugün Rio de Janeiro’da tarihi "Cidade Maravilhosa" limanındaki "Pier Mauá" antrepolarında tanıtıldı.



"The Cal™ olarak anılan ünlü takvimin 40. sayısının yaratıcısı Steve McCurry, dünyanın en tanınmış fotoğrafçılarından biri. Brezilya’da yakın geçmişte yaşanan sosyal ve ekonomik dönüşümü anlatan McCurry’nin çekimleri, Patrick Demarchelier`nin 2005 ve Terry Richardson`ın 2010 çalışmalarından sonra üçüncü kez Pirelli Takvimi için seçilen bu büyüleyici Güney Amerika ülkesinin ruhunu açığa çıkaran güzelliği ve renkleri yansıtıyor.
Takvimin çekimlerinin Rio sokaklarında ve favela denen gecekondu mahallelerinde sürdüğü iki hafta boyunca McCurry, insanların ve uzak diyarların öykülerini, deneyimlerini ve özelliklerini yakalayarak büyüleyici keşif yolculuklarından birini yaptı. 2013 Pirelli Takvimi, grafiti ile resimlenmiş yüzlerden ve sıradan insanlardan yararlanarak; her biri kendisini vakıflara, insani projelere ve sivil toplum kuruluşlarına adamış modeller aracılığıyla öyküler anlatıyor.
Sürekli seyahat eden bir gezgin olarak olağanüstü deneyimlere ve içten gelen bir meraka sahip olan McCurry, Rio’nun havasına girmiş ve kendisini şehrin farklı yüzlerini ve ruh hallerini yansıtan insanlara açmış. Takvimde model ve oyuncuların portreleri, sıradan insanların fotoğraflarıyla dönüşümlü kullanılmış: antrenman yapan genç bir boksör, pazarda bir meyve satıcısı, samba dansçıları, sanatlarını prova eden capoeira ustaları, koşan bir kadın, bir resim öğretmeni, müzede bir turist, pencereden bakan bir sekreter, günbatımında yürüyen sevgililer. Bazıları sıradan, bazıları ise pek de sıradan olmayan hayatlardan yakalanan bu sahneler, gerçek doğasını ve onu özgün kılan niteliklerini kaybetmeden değişen bir ülkenin evrimini anlatıyor.Bir takvim-kitap olarak ciltlenmiş 2013 Pirelli Takvimi’nde 34 renkli resim yer alıyor: oyuncu ve modellerin 23 portresi, günlük yaşamdan parçaların betimlendiği dokuz resim ile tamamıyla grafiti ve duvar resimlerinden oluşan iki resim. Popüler sanatın ifade biçimini çağrıştıran bu resimler, yorumladığı sosyal özellikleri yansıtma yetenekleriyle McCurry`nin dikkatini çekmiş ve fotoğrafların birçoğuna arka fon oluşturmuş.Takvimde 11 model, oyuncu ve şarkıcı yer alıyor: Brezilya’dan Isabeli Fontana (daha önce Bruce Weber imzalı 2003, Patrick Demarchelier imzalı 2005, Peter Beard imzalı 2009, Karl Lagerfeld`in 2011 ve Mario Sorrenti`nin 2012 Pirelli takvimlerinde yer aldı) ve Adriana Lima (Patrick Demarchelier imzalı 2005 takviminde de yer aldı); oyuncu Sonia Braga ve şarkıcı Marisa Monte; Mısır asıllı İtalyan oyuncu Elisa Sednaoui; Çek model Petra Nemcova; Tunuslu model Hanaa Ben Abdesslem; Etiyopyalı model Liya Kebede; Amerikalı modeller Karlie Kloss, Kyleigh Kuhn ve Summer Rayne Oakes.




























 


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >YARIN İÇİN SÖZÜM BU...>
  1.Ara.2012 Cmt 17:37:55
Yarına kalan davadan korkma.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Uzaylılar Nasıl Besleniyorlar ?>
  29.Kas.2012 Per 23:28:34
Uzaylılar meyve ve sebzelerle, daha yüksek uzaylılar sıvı ve gaz halindeki besinlerle beslenirler. Yüksek ruhsal varlıklar ise bizim bildiğimiz anlamda beslenmeye gereksinim duymazlar. Aşağıda uzaylılarla ilişki kuran ve zaman zaman onlarla birlikte onların yiyeceklerini tanımış dünyalıların bu konudaki izlenimlerini veriyoruz.
Lester Rosas
«Uçan dairenin içinde... Sonra Sharanna bir tepsi üzerinde içlerinde altın sarısı sıvı bulunan üç kadeh getirdi. Bunların yanında orta büyüklükteki tabaklarda da meyve salatası bulunmaktaydı. Bunları yemek üzere ortadaki masanın etrafına oturduk. Sharanna kadehini kaldırarak: «Daha büyük dünyasal anlayışa yaklaşmakta olan yeni çağın şerefine. Ki bu çağ sizin dünyanıza, içlerinden biri de sen olduğun mükemmel ruhlar tarafından getirilecektir. Bunlardan bir kısmıyla bizim öteki planetlerden gelen kardeşlerimiz halen ilişki halindedirler.» Hepimiz bunun şerefine içtik. İçtiğimiz içki bizim kayısı suyu tadındaydı. Salatanın içindekilerin lezzeti de elma, üzüm, kiraz ve şeftaliyi andırmaktaydı. Fakat bizim meyvelere benzer şekilde değildiler. Bir tanesi bizim üzümleri andırıyordu, fakat bir erik büyüklüğündeydi.Yeryüzünde iken hafif bir akşam yemeği ile yola çıktığım için biraz acıkmış gibiydim. Bunları yedikten sonra epey iyice hissettim kendimi. «Bu yediklerinde, sizin bir pound pirzola ile iki bardak sütten alacağın vitaminden fazlası vardır. Biz Venüslüler titiz vejeteryen (yalnızca bitkisel yiyeceklerle beslenen) leriz. Bal dışında, hayvanların besinlerini yemeyiz. " Hayvansal gıdalara nazaran, bitkiler, güneş enerjisi bakımından daha zengindirler.» dedi Sharanna.»
Lobsang Rampa
Tibet`in gizli bir vadisinden alınarak bir uçan daire ile Venüs planetine, yedi Lama arkadaşı ile götürülürken yolda kendilerine sunulan yiyecekleri şöyle anlatır Lobsang Rampa: «... Telepatik bir emirle içeriye tabaklar getirildi. Uzaylılardan biri duvara yaklaşarak, bir düğmeye bastığımda döşemenin bir kısmı masa şeklinde yükseldi. Aynı zamanda doğulu stilinde oturabileceğimiz şekilde döşemeler de vardı masanın çevresinde. En saf kristalden yapılmış, pırıl pırıl tabakların üzerlerindeki örtüler alındı. Yiyecek servisi yapıldı. Bu besinler gerçekten hayret vericiydi.Çeşitli renklerde meyveler, sonra kristal kavanozlarda gelen hamur işleri. Ev sahiplerimiz son derece konuk severdiler.»
«Doğal besinlerle besleniyoruz» diye konuşmaya başladı uzaylı ve devamla:
«Bu meyveler bizim için et, ekmek ve her şeydir. Bu macun ve hamur işleri ise, bu sistemin başka planetlerinde yetişen kabuklu meyvelerden yapılmıştır.» Bütün bunlar gerçekten çok lezzetli şeylerdi. Yiyeceklerin tatları bizim için çok değişik fakat şahane, içtiğimiz likörler de meyve sularından yapılmıştı. Bu adamların biz Tibetlilerden daha insancıl oldukları kanısına vardık. Hiç bir varlık öldürmüyorlardı. Hayvanları da et ve sütlerinden faydalanmak için beslemiyorlardı.»
Howard Mengera)
Howard Menger iki Merih uzay adamı ile Easton`da bir lokantaya giderler:
«Easton`a vardığımız zaman, beni genel bir lokantaya götürdüler. Hiç biri et ısmarlamadı, sebze ve meyve suyu istediler. Koyu kahve içtiler. Sanki dinsel bir oruç içindeydiler. Ben balık ısmarladım. Kendimde biraz rahatsızlık duyduğum için, onlardan biri bana beslenme rejimlerinden bahsetti: «Bu dinsel emri takip ettiğimizi düşünmeyiniz.
Doğal bir yasayı izliyoruz. Çeşitli dinsel topluluklarınızın beslenme kuralları bu yasalara yaklaşırlar, fakat halen boş bir tefsir (yorum) halindedirler. Beslenme rejimleri, asla bir feragat, fedakârlık gibi göz önüne alınmamalı, fakat hayvanlara karşı bir saygı ekser sizi ve sağlığa olumlu bir katkı olarak benimsenmelidir.» Kapalı olarak şunu söylemek istiyordu: Eğer daha insancıl ve mükemmel bir beslenme rejimi için et yemek terk edilmek istenirse, öncelikle sığır, koyun ve domuz eti gibi kanlı etleri terk etmekle işe başlanmalıdır. Daha sonra kümes hayvanları da terk edilerek, sadece balık yemelidir.«Eğer hayvansal protein almak ihtiyacını duyarsanız balık yeterlidir. Çünkü balık en geri bir hayvandır. Gelecekte bilginleriniz etten elde etmek istediğiniz oldukça yüksek protein değerine sahip bitkiler meydana getireceklerdir.»
b) Benim için bu çok ileri varlıklara doğrudan doğruya hizmet etmek şaşkınlık oldu. Hoş bir şaşkınlık. Bazen kendilerine yiyecekler getirmemi isterlerdi. Özellikle soğuk meyve sulan, meyve ve sebze konserveleri, ekmek, tane buğday ve aynı cinsten gıdalar talep ederlerdi. Süt içmeyi reddediyorlar. Turunçgiller ve ham Trabzon hurmalarından sakınıyorlardı. Ağaç üzerinde olgunlaşmış meyveleri tercih ediyorlardı.
Bulamadığım zaman dondurulmuş yiyecekler isterlerdi. Bir defasında, komşu bahçeden dalında olgunlaşmış beş buçuk kilo elma aldığımı hatırlıyorum. Elmaları gözden geçirdiler ve kendi dünyalarındaki benzer meyvelere nazaran daha az madenî tuz ve vitamin ihtiva ettiğini tespit ettiler. Sebep toprağımızın fakirliği idi. Bizim kimyevî gübrelerimizin toprağın verimsizliğine karşı tam bir cevap teşkil etmediğini, toprağın organik maddelere olan ihtiyacı karşılayamadıklarını belirttiler.
Çoğu zaman kendilerinin kurutulmuş ve koruyucu ambalajlar içinde bulunan yiyeceklerini getiriyorlardı... Lezzetli olmakla beraber sert ve kuru olan bu yiyeceklerden ben de tattım. Çok güzel yiyecekler yedim. Bazı usullerle kuru yiyecekleri doğal durum ve boylarına getirip sulandırarak elverişli hale sokuyorlardı. Yumru şeklinde bir sebze yedim ki bizimkilerden protein ve madenî tuzlar bakımından daha zengin idiler. Toprağımızın sağlığı yerinde olsaymış, biz de aynı sebzeleri yiyebilirmişiz. Korunan yiyecekleri bozulmak, küflenmek, çürümek tehlikesine maruz kalmıyorlar, gerçekten ne zaman olursa olsun pişirilip yenmeye hazırlar.
c) Bir grup dünyalı ile Ay`a götürülen Howard Menger yolda kendilerine verilen yiyecekleri şöyle anlatmaktadır:
«... Dışarı çıktım ve diğer arkadaşlarla bir araya geleceğimiz asıl salona yürüdüm. Burnuma yiyecek kokusu geldi. Birden acıkmış olduğumu anımsadım. Uzaylı öğreticimiz duvarda bir bölme açtı ve çanak gibi bir şey içinde şartlandırılmış bazı yiyecekler çıkardı. Çanağı musluk teknesi gibi bir yere koydu, düğmeye bastı ve çanak sıvı ile doldu. Beş dakika kadar yiyecekleri bu sıvıyı emmeye bıraktı, sonra tekne içine sıvıyı boşalttı. Başka bir düğmeye bastı ve yiyecekler hemencecik pişti. Dumanlar yükselmeye başladı. Bir saniyeden kısa bir zamanda pişti. «Dünyanızdaki gibi, aşçıların beyaz beresinden giymediğim ve et ızgarası kullanmadığım için affınızı rica ederim,» dedi uzaylı. Uzun saplı bir kevgirle çanaktan yiyeceği çıkardı ve plastik görünüşlü tabaklar içine koydu. Sonra tabakları masaya yerleştirdi. «Hayır meyve suyunu unutmadım,» dedi gülerek ve yiyecek bölmesinin diğer bir kısmından taze meyve suyu çıkardı.Yolculuk sırasında şartlandırılmış bir çok yiyecek çeşidi yemekten dolayı mutluyuz, özellikle lahana, maydanoz, patates, havuç, iri taneli buğday ve mısır yemekten.
Yiyeceklere lezzet vermek için yeşil renkli bir tuz kullandık. Çok leziz bir reçelimiz vardı, avukat reçeline benzeyen bir tattaydı. Fakat daha beyaz renkteydi. Genellikle diğer planetlerin yiyeceklerinden veriliyordu ama yalnızca içlerini, kabuklarını hiç görmedim. Bu yiyeceklerden birisi tam bir doyumluk oluyordu. Dilim dilim verdiler. Diğer bir kabuklu meyve, Brezilya`da yetişenlerin tadına benziyordu. On-on iki santim çapında, yuvarlak, yumuşak, turuncuya kaçan kırmızı renkte, kabuğu tüysüz bir meyveyi büyük bir hoşnutlukla yediğimi hatırlıyorum (Trabzon hurmamıza benziyor gibi). İçi açıldığı zaman çok sulu olduğu görülüyordu. Şeftali ve erik arası bir tattaydı. Bütün bu bitkisel yiyecekler son derece lezzetliydiler. Patatesler, yüksek protein ihtiva ettikleri için olacak, et ve ceviz tadına sahiptiler. Maydanozun yapraklan bizimkilerden daha iriydi, fakat tadı daha keskindi.»
d)Şimdiye kadar karşılaştığım uzaylıların en önemli özelliklerinden biri de çok iyi bir sağlık durumu içinde bulunuşlarıdır. Berrak ciltleri, ışıl ışıl gözleri ve uyanık tavırları, iyi sıhhatte oluşlarının birer belirtisidir. Bizim çektiğimiz bir çok hastalıklar onlarda yoktur. Fakat onların çektği sıkıntılar, bazı konulara üzülmek şeklindedir, bu yüzden bizim gibi doktorlara ihtiyaçları yoktur. Onlar sağlıklarını en iyi bir şekilde korumak için hastalıkları tedavi etmek değil de, sağlıklarını en iyi şekilde koruyarak yaparlar.
Daima sağlıklı oluşlarının ve uzun yaşamalarının en önemli nedenlerinden birisi yemek yeme alışkanlıklarıyla ilgilidir. Diyet denilince yalnızca yenilen şey değil, fakat yiyeceğin nasıl hazırlanışı ve yenilen bitkilerin üzerinde yetiştiği toprak akla gelecektir. Örneğin, Venüs gibi planetlerin atmosferi, fabrika dumanlan, atom radyasyonu, gazlar, pis dumanlar ve harp gazlan gibi maddelerle kirletilmiş değildir. Topraklan temizdir, fakat pis atmosferden çöken toz parçalan aynı şekilde onu da kirletir.
Venüs planetinde şahane pırıl pırıl tahıl tarlaları uzanmaktadır. Ve hububat taneleri bizimkilerden en az üç misli büyüklüktedir. Venüs`te her türlü tahıl, meyve ve sebze, hattâ bizimkilerden beş misli büyük olmak üzere lahana bile yetiştirilmektedir. Onlar bir tarlayı bir veya iki mevsim kullandıktan sonra tarlayı dinlendirmeye ve bu sırada doğal olarak yeniden güçlenmeye bırakırlar. Onlar toprağın bütün gücünü sömürdükten sonra, nadasa bırakmak yoluna gitmezler. Yabanî otların tarlalarında büyümelerine ve bu şekilde bir çeşit gübre teşkil etmelerine izin verirler. Hiç bir şekilde toprağı gübrelemek veya ilaçlamak yoluna gitmezler. Zira toprak sağlıklı olduğu sürece bunlara zaten gerek yoktur. Biz ise onların tam aksine hattâ akılsızca zararlı otları ve yaprakları toplarız.Toprağımızı ilaçlayıp gübreleriz. Aslında Venüs tekiler doğanın yaptığından başka bir şey yapmıyorlar. Bunu açık olarak ormanlarımızda görürüz. Ormanda toprak, yüzeyi gayet zengin ve organik bir humus tabakası ile kaplı durumdadır, işte yeni düşen tohumlar için toprağı daima zengin tutan bu humustur. Çeşitli planetlerdeki insanlar yiyeceklerini çok büyük kapalı yerlerde yetiştirirler. Bunun için güneş çiftlikleri vardır. Elde edilen yiyeceklerin vitamin ve mineral durundan bilimsel kontrol altında jelatinimsi bir ortamda yapılır, içinde ziraat yapılan bu yapıların çatıları tamamen saydamdır. Açık tarlalarda yapılan ziraat ise tamamen teknik aletlerle en kısa zamanda, en uygun şekilde yapılmaktadır.
Botanikçiler, kimyager ve besin teknisyenleri belirli bilimsel çalışmaları yanında beslenmeyle ilgili yeni formüller ve operasyonlar üzerinde de devamı bir araştırma içindedirler. Bu şartlar içinde yapılan ziraat hiç bir zaman parazit ve hastalık tehlikesine, zararlı böceklerin hücumuna maruz değildir. Zaten bildiğime göre Venüs`de bulaşıcı hastalık yoktur.
Yiyecekler toplandıktan sonra başka bir binaya taşınır. Burada yüksek voltajlı sıvılardan geçirilir. Depoya taşınırken mavimsi beyaz bir ışına maruz bırakılır ve depolanır. Artık ürünler dağıtıma hazırdır. Taze besinler bekletilmeden halk tarafından sarf edilir ve çoğunlukla kendi mutfaklarında pişirilir. Buzdolabı kullanmazlar. Zaten ihtiyaçları da yoktur. Çünkü hiç bir zaman yiyecekleri soğutarak ya da ısıtarak uzunca bir zaman kullanma taraftarı değillerdir. Besinleri hiç bir zaman ilaçlamak, bu suretle bütün hububatı dejenere etmek taraftarı değiller. Ekmekleri başlı başına bir hayat kaynağıdır. Esmer, hafif rutubetli ve besleyici değeri oldukça yüksektir.
Dostlarım, dünyada karşılaştığımız hastalıkların çoğu bize besinlerimizle geçmekte olup, yanlış ziraat ve endüstrilerimizin meyveleridir. Uzaylıların içkileri meyve, sebze sulan ihtiva eder ve kavrulmuş hububat yerler. Birbirlerine sebze şurupları da ikram ederler. Tatlılarını doğal meyve şekeri ile yaparlar. Doğal tatlıları çok kullanırlar. Bal, doğal şurup gibi... Fakat bunların hiç birinde yapay ilâç vs. kullanmazlar. Yiyeceklerini kaynatmadan ve kı****zartmadan alırlar. Yemeklerini ısıtmaksızın bir anda içten dışa doğru pişirirler. Bu şekilde vitamin kaybına mani olmaktadırlar. Halbuki bizim uygarlığımızda ilaçlamak âdeta kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu şekilde vitamin ve mineral bakımından fakir bir duruma getirdikten sonra yiyecekleri kullanırız. Sonra da elbette ya doktora ya da eczaneye koşarız. Bununla birlikte haplarla aldığımız vitamin ve mineraller, taze yiyeceklerdekiler kadar yararlı değillerdir. Yeter ki yiyecekler sağlıklı toprakta yetişmiş bulunsun.
Süt ne yetişkinlere ne bebeklere verilir. Küçük bebekler için anne sütü en iyisidir. Sütten kesildikten sonra ince sebze sulan ve meyve püreleri verilebilir. Venüslüler hayvanları sütleri ya da etleri için beslemezler. Bütün hayvanları doğada başıboş olarak yaşarlar. Hayvanları zorla çiftleştirmek, kendi uydurduğumuz şekilde bakımlarını yapmak ve beslemek sadece dünyamızda olan acaip bir durumdur.
Kendi ellerimizle vücudumuza aldığımız alkol, tütün, posa halinde besinler, iğne (enjeksiyon) çeşitli haplarla bedenimiz tam bir harp alanına dönmüştür. Dünyamızın zehirle`ridir bunlar. Hayvansal protein, şeker, pasta, kurabiye, beyaz un, alkol, tütün, haplar, karbonatlı içkiler, dondurma, uzun süre saklayabilmek için ilaçladığımız bütün besinler, solunum yaptığımız havadaki gazlar, yapay gübreler vs. hep dünyasal zehirler ve dokuncalı yiyeceklerden bir kısmıdır, işin gülünç tarafı, bizde besin doğal durumundan uzaklaştığı oranda, fiyatı da artmaktadır. Bu yüzden bazı aileler bunları satın almaya güçleri yetmediğinden kendileri yetiştirmeye kalkarlar.
İşte dünya insanları kendilerini bu şekilde zehirlemekten vazgeçmeye karar verdikleri zaman birçok alanlar epey değişiklikler meydana getirebilirler. Bu ilk bakışta çok pahalıya mal olacak gibi geliyorsa da, ilaçlamaya, konserve endüstrisine ve yapay gübre, tütün, alkol fabrikaları gibi bir çok gereksiz harcamalardan yine de fazla olmayacaktır. Hiç olmazsa insan sağlığında büyük düzelmeler sağlanacaktır.
İçme sularının flour ve klorlanması da ayrı bir konudur. Doğal ki, flour gerçekten dişler için çok yararlıdır. Ne var ki doğal besinlerle alındığı zaman... Fakat suların kimya kitaplarında anlatıldığı ve bugün uygulandığı biçimde flourlanması insan sağlığına karşı işlenen bir cürümdür, içme sularımıza sodyum florid eklenmesinin beynimizde muhakeme (uslama) merkezini zehirlediğini biliyor muydunuz? Bu şekilde insan her söyleneni kabul eden, uysal bir mizaca bürünmektedir. Bu yöntem, Naziler zamanında insanlara kolayca hükmetmek için uygulanmış bir yoldur, içme sularıyla alman sodyum flourid, zamanla beynimizin sol lobunda bulunan direnç gösterme gücüyle ilgili merkezimizi olumsuz yönde etkileyecektir. Bu tesir hemen ortaya çıkmasa bile içme suyunda sürekli sodyum florid bulunan bir şehir halkının büyük bir kısmında bir yıl gibi kısa bir zamanda bir araz görülecektir. Bu şekilde beyin sağlığını tehdit eden bu tehlikeye karşı doktorlar bir çare bulmalıdırlar...»
Merihli Amona
«Bütün alkollü içkiler ve müsekkinler önce beyin, zamanla da hücreler için yıkıcı tesirleri haizdirler : çünkü bunlar merkezî sinir sistemine tesir ederler. Buna bir çeşit şok diyebiliriz ki narkotik cinsten olan her şey beyin hücreleri ve dokuları için zararlıdır. Benzer şekilde tütün ve kahve de aynı tesiri haizdir. Bunlar aşağı yukarı sinir sisteminin bütününü ve her organı zehirler. Bu narkotikler aynı zamanda asit hasıl ettiklerinden bir çok rahatsızlıklar doğurur bu yüzden, basit bir zihnî ve fizikî tatmin için bu kadar zararı kendinize çekmekten vazgeçmenin artık zamanı gelmiştir. Sizi temin ederim ki, bu öldürücülere karşı alacağınız en ufak tedbir size fizikî ve spirituel bakımdan epey fayda sağlayacaktır. Burada spirituel zarar derken ruhsal gelişmenizdeki gecikmeyi kastediyoruz, çünkü, fizikî sağlığınız, ruhsal gelişmeniz için tamamen gereklidir. Fizikî (bedenî) gelişmenizi engelleyen bir şey otomatikman ruhunuza da tesir edecektir.
Zihni harap eden bütün etkenler kuşkusuz spirituel gelişmeyi de zayıflatacaktır.
Sözgelimi tütün: Bu zararlı ot, sinir enerjisini öldürür ve kanı zehirler, sonunda iç organlarda büyük zarar meydana gelebilir. Çay ve kahve de aynı kategoridendir. Bu şekilde zarar meydana getiren bir şeyin gelişme düzeninde yeri yoktur. Spirituel gelişme bir güçtür, gerçektir ve bu zehirler gibi zayıf ve maddesel değildir.
Yüksek zihne geçmeden önce fizik bedenin forme edilmesi için çok çalışmak gerekir. Fizik beden temiz yaşam ve dinlenmeyle güçlendirilebilir. Sağlıklı olmak için insan kendi (yeme içmesi) ne dikkat etmelidir.

(alıntı)
<<1...1415161718192021222324 25262728293031323334...100...200...300...400...500...600...700...800...900...983>>