ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
mihrican23> Forum Mesajları | | mihrican23'e ait Toplam 4296 Forum Mesajı var
|
|
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 1.Eyl.2009 Sal 14:50:20 | |
Şarkıların tadı yok Hayat yüklenmiş hüznü. Gamlı dertli dizeler, Mahzun şiirin vezni.
Bir başkalık var havasında Bu köhne meyhanenin. Söylerken ağlatıyor Tamara Gözü yaşlı nağmenin.
Şöyle bir kırık hava söyle Artık dağılsın keder. Saat sabahın beşiymiş Aşığa zaman ne fark eder.
Eleni şarap dağıt Bu kez hesaplar benden. Ayılmak istemiyorum Zaten sarhoşum dünden.
Birkaç kadeh içip de Kafamı buldurayım. Rest çekeyim kadere Zamanı durdurayım. | |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 1.Eyl.2009 Sal 14:48:32 | | Aşk denilen illetin Temeli ayrılıkmış. Her gidenini ardından Ağıtlar yakılırmış. Şarkılar söylenir efkarlı Şiirler yazılır sitemkar ve manalı.
Çok dizeler yazdım bende Gidenlerin ardından Dönmedi çekip gidenler. Bendim aşkla ezilen Hep ben oldum ağlayan.
Şimdi işler tersine döndü. Ben oldum çekip giden. Bil ki dönmeyeceğim İster ardımdan ağıt yak Ya da gönlünce eğlen.
| |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 30.Ağu.2009 Pzr 16:20:56 | |
|
|
|
Seni özlemenin Ne demek olduğunu sor bana, Yetmiş iki dilde anlatabilirim Kitabını yazabilirim sayfalarca. Yalnızlığın rezilliğini Kokuşmuşluğunu Ve çıplaklığını da. Ama hiç kimse Kavuşmanın güzelliğini Sormasın bana / anlatamam. Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum Dudakların nasıldır. Sıcak mı ateş topu kadar, Yoksa soğuk mu Buza kesmiş bir bardak su gibi? Kıvrımlarına, Kırmızı karanfiller mi tutunmuş, Küle gizlenmiş kor mu var? Tenime değdiğinde dudakların Cemre mi düşer bedenime, Mızrap değen bir saz teli gibi Titrer mi yüreğim bilmiyorum. Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!
Bir kadını sardığında kolların, Ürkek ceylânlar Nasıl kurtulur tuzağından? Dolu yemiş yaprak gibi Nasıl titrer bir yürek? Ellerin nasıl okşar bir bedeni, Goncalar Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum. Hiç sana sarılıp yatmadım ki!
Kısacası: Tatmadım kavuşmayı / anlatamam. Ama, Seni özlemenin kitabını yazabilirim. Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana. Yokluğunda yıllardır Özlemine dayanmayı öğrendim Yokluğuna katlanmayı Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa Ustası oldum beklemenin Tükenmek pahasına.
Ama hiç kimse / kavuşmayı, İki derenin birbirine karışıp Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu Sormasın bana ,anlatamam. Çünkü seninle ben, Ayrı kaynaktan doğmuş Sularında hasretleri taşıyan Başka denizlere koşan iki ırmağız. Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız. İşte onun için İki dere nasıl karışır birbirine Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum. Seninle Hiç aynı yatakta coşmadım ki!
Sen bana /yalnızca Ve sadece Kahpe sensizliği sor Rezil beklemeyi , özlemeyi sor. Tanrı şahidimdir Kurda kuşa Dağa taşa bile anlatabilirim. Demem o ki uzaktaki yakınım: Vuslatlara yabancıyım, Ama, Seni özlemenin kitabını yazabilirim...... | | |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 30.Ağu.2009 Pzr 16:15:22 | |
|
|
|
Bana sessiz harflerinle konuş sevgilim Bir baharın anlattığı gibi yaşamın başlangıcı Karın altına gizlenen ölüm gibi, yani kardelen.
Nehirleri taşında insanın ağlaması gibi, Bir öpüştür zaten en sesli harfi kalbin, Ve gülümsersin, Çözülür dili sessizliğin..
Bana sessiz harflerinle konuş sevgilim, Yıldızların suda dansı, İstanbul
uykuya daldığında Bir bebeğin anne karnında nefesi,
sen uykuya daldığında
Ademin sonsuz hasreti,
ben uykuya daldığımda, Tabirini bulamam hiç bir sözlükte halimin, Ve gülümsersin, Çözülür dili sessizliğin...
Bana sessiz harflerinle konuş sevgilim. Yoruluncaya kadar kuşlara anlat
seni nasıl sevdiğimi,
Alfabeden payımıza düşen beş harfle Yaşayalım kocaman bir dünya olan evde, Beş harf, beş insan ve beş yıldız
düşsün payımıza,
Ve gülümse, Son ver bu sessiz yalnızlığıma.
Bana sessiz harflerinle konuş sevgilim. Hiç susma. | | |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 30.Ağu.2009 Pzr 16:10:07 | |
Geç kaldın canözüm;
Nerelerdeydin bu saate kadar ?
Ben gitmeliyim şimdi senden,
Vaktinde yetişebilmek için bir bilinmeze.
“ Nereye böyle erken, erken “ deme,
Çok bekledim seni; bir nefes daha fazladan kalabilmek için bizde.
“ Bu kadar çabuk mu ? ” deme sakın…
Kovalamaca oynayan akreple yelkovanı hiç suçlama,
Sana su gibi akıp geçen saatlerin
Her dakikasının, her bir saniyesinde bir iğne saplandı benim yüreğime.
Sen kim bilir hangi sevdalarda, hangi pamuk bulutun üzerindeydin
Seni beklerken kum tanelerinden tesbihler yaptığım benim azap saatlerimde.
Yazık, yarım kaldı bir sevda masalı daha.
Hani mutlu sonla biterdi bütün masallar,
Kim kandırdı benim büyümeye direnen çocuk yüreğimi,
Neden öğretmediler AŞKIN tüm edebi kuralları yıkan,
Sonu hüzünle, kavuşamamakla biten gerçek bir masal olduğunu.
Yoksa kavuşamadığımız için mi aşkız seninle ?
Biz !
Ne hoş geliyor kulağa, söylemesi bile başka bir güzel
Birkaç saatliğine olsa da, biz olabilmek nasılda tarifsiz bir duygu.
Ah ! geceleri yastığa başımı sensiz koymak yok mu !
Bir gece istedim, tek bir gece;
Yatağımızda iki yastık olmasına rağmen
Tek bir yastığı paylaşacak kadar sokulup sana
Kokunu duyumsayarak,sıcaklığını tenimde, nefesini yüzümde hissederek uyumak…
Gözümü açtığımda gördüğüm ilk ve en güzel şeyi,
Seni o an içinde yaşayabilmeyi istedim
Gitmeden önce…
Çok geç kaldın canözüm…
Bak işte, yokluğunda yüreğime iğneler saplayıp geçmeye direnen saniyeler
Şimdi yanımdasın ya, tek tek söküyor iğneleri yerlerini kanata kanata
İnanılmaz bir hızla.
Şimdi gitmeliyim ben…
Bir iz bırak demeyeceğim sana
Ey yar !
Yaralarım öyle derin, öyle çok kanıyor ki,
Çok zaman alacak kabuk bağlaması ,
Tam iyileşmeye yüz tutmuşken irinlenecek aniden ve başlayacak tekrar kanamaya,
Tekrar, tekrar… hiç geçmeyecek belki.
Şimdi gidiyorum canözüm erken, erken, geç kalınmışlıklar yüzünden.
Beni bekleyen bir bilinmeyene vaktinde yetişebilmek için,
Bende bıraktığın en derin izinle birlikte…
Sevdamla…
Şimdi gidiyorum erken, erken… | |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 30.Ağu.2009 Pzr 16:06:41 | |
Hayata hiç isyan etmeyin. > Öncelikle şunu kabul edin, hayat adil değil. > Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı. > Başımıza gelenler de eşit değil. > Önce hayatın adil olmadığını kabul etmelisiniz. > İşine akıl erdirebildiğiniz bir Tanrı, Tanrı değildir. > "Guguk Kuşu" filminde Jack Nicholson akıl hastanesinde çok ağır bir > mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer
> Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, kaldıramaz. Diğer hastalar > onunla alay ederken bir şey söyler: > "Ben en azından denedim". > Siz gerçekten denediniz mi? > Yoksa pencereden hayatı mı seyrediyorsunuz? > Hayata Windows 98`den, Sony 72 ekrandan mı bakıyorsunuz? > Oysa hayat hepimizin avuçlarının içinde, > Kiminin nasır tutmuş parmaklarında > Kiminin boyalanmış ellerinde,
> Kiminin gömleğinde ki ter kokusunda , > Ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde. > Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var. > Güneş, her sabah yeniden doğuyor, > Gün, her şafakta nice umutlara gebe şekilde ağarıyor ve siz, > Eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz. > Yeter ki gülümseyin > Yeter ki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan...
> Bu iletiyi içinizdeki çocuktan uzak tutunuz. > Zira, siz bu iletiyi okuduktan sonra içinizdeki çocuk, özgürlügüne > kavusmak isteyip basiniza dert açabilir. > Bu iletiyi yazan ve/veya size gönderen kisiyi, mümkünse kalbinizin > derinliklerinde bir yerde muhafaza ediniz. > Bu dünyadaki varliginizin, dostlarinizin var olmasina bagli oldugunu, >
> Bazen bir çiçek yada küçük bir tatli sözle bile kirik bir kalp > tamirinin mümkün oldugunu, > Özür dilemenin, tesekkür etmenin ve sükretmenin "ERDEM" oldugunu, > Bu iletiyi yazan ve gönderen kisinin, hiç tanismiyor olsaniz bile > sizi çok sevdigini, > ASLA UNUTMAYINIZ. > Ve Her sabah uyandiginizda > "BUGÜN YINE ÇOK GÜZELSIN HAYAT HER SEYE RAGMEN..." > demeyi ihmal etmeyiniz.
| |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 30.Ağu.2009 Pzr 16:05:05 | |
Küçüklüğümüzden beri diretilen, dikte edilen ve hatta böyle bir hareketin güzel olduğunu söyleyen birçok kişi olmuştur. Anne ve babamız, ardından öğretmenimiz, eğitmenlerimiz, ustamız ve hatta mürşidimiz dikte eder. Tutumlu olun, israf etmeyin ama ne yazık ki bu sözleri nerde nasıl kullanacağımızı kimse söylemez. İşte bu saklama ve biriktirme olayını abartıp, sevdalarımızı da dondurucularda kumbaralarda saklarız. Ve hayatımız boyunca bir fincan kahvenin kırk yıllık bir hatıra sahip olduğunu sanırız. Oysa bir fincan kahve gerektiği zaman içilirse kırk yıl hatırı vardır. Diğer içilen kahveler ücrete ve ikrama tabidir. Sevdiğini zamanında söylememek, ayrılık nedeni gösterememek daha da beteridir. Sır tutmayı bilemesekte sevgimizi gizlemekte epey usta sayılırız; hele har vurup harman savursak bile sevginin bitmeyeceğini düşünemeyiz. Paketleyip derin dondurucuda sakladığımız aşkları, o an talan edercesine büyük bir israfla tüketmemiz, sevgimizi söylememiz, paylaşmamız ve herkese yüreğimizden bir parça vermemiz gerekir. `Sevgi tüketilmedikçe bayatlar.` Paylaştıkça azalmadığını anladığımız sevgi, belli bir süre sonra dondurucudan çıkarttığımızda bedenimizin dayanamayacağı ölçüde sıcak olduğu için işe de yaramaz. Her yaşa ve her bedene göre farklıdır sevda ama söylemeyiz. Uğruna saatler, günler, geceler, işler eğer varsa da yoksa da hanlar hamamlar ve hayatlar feda edebiliriz ama seni seviyorum demeyiz. Oysa ki şımarık çocuklar kadar şımarık sevgililerde güzeldir. Ve her daim sevgili kalabilenler... Tut ki gözlerinin içine bütün sevecenliği, sevgisi ve hayranlığı ile bir kaç dakika bakılsın; beklenmedik bir zaman da yanağında sıcak bir buse konsun... Ne paha biçilir buna? Saklamaya değer mi? Küçük bedenlere, yaralı yaşlı yüreklere, dondurucudan yeni çıkmış genç sevdalar yıkım etkisi yapar. Sevgide tasarruf ve birikim olmaz Mecnun gözüyle görebiliyorsan sen de yan leyla için. Yok eğer dağ delinecekse şirin uğruna, del gitsin. Baktın ki olmayacak vur bitsin! Buzlukta sevdalar, yaşanamayan aşkların deposu, yangın gönüllerin molası ve geri dönülemeyen bir yolun son kervan sarayıdır. Buzlukta sevda, bir nefes ney, bir yudum bade, bir tutam hüzün... Ve dayanamaz ve sevinemez hiçbir gönül eski sevdayı görmeye, hatırlamaya ve kalan yerden başlamaya. Çünkü zaman pişirdikçe bedeni, çınarlaşan bedenler... Atasözümüz, söylenecek söz bırakmamış aslında; `düğün senin evinde, gir oyna çık oyna`ya da `ölü senin evinde, gir ağla çık ağla.` Unutmayalım ki yaptıklarımızdansa, yapamadıklarımızdan fazla pişmanlık duyarız.
Kahkahalar,yeni heyecanlar,bebekler,düğünler,eğlenceler ve tatlı süprizler olsun... Tatlılar olsun kazandibi,tarçınlı kurabiyeler,elmalı kekler şekerli kahveler... Görüşmek için telefonlaşmalar olsun... Buluşmalar olsun,Kavuşmalar olsun... Kayıplar,depremler,afetler olmasın Kırgınlıklar , anlaşmazlıklar ayrılıklar , yalanlar olmasın... " BİZ " olsun , " BEN " olmasın... Mutluluk parayla ,eğlence zoraki olmasın veee bir kere söylensin yeter olsun. En önemlisi SEVGİ Olsun... ...aşk olsun... daha noolsun... | |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 30.Ağu.2009 Pzr 16:02:27 | |
|
|
Gönderdiğin ıslanmış mektubu aldım.
Kelimeler dağılmıştı
harfler birbirine girmişti. Islanmıştı kâğıt seninle ağlamıştı.
Kelimelerin ıslak ve yağmur tadındaydı.
Virgülden sonra süzülecek noktanın ardından düşecek gibiydi...
Ya ağlarken yazmıştın mektubu,
Ya da yazarken ağlatmıştı harfler.
Ama tutmak isterdim gözyaşını akmasın diye
Ya da tutunmak gözyaşına ve birlikte düşmek yanağından boşluğa.
Boşluğun ardında yokluk var ve damla damla senden uzaklaşmak.
Senin yanağından kopan bir damla olmanın ötesinde senden kopmak var...
Dayanır mı sandın buna yürek.
Bir damla yaş mıdır sadece yanağından süzülen
Yüreğinin bütün ateşini taşımaz mı sandın o gözyaşı.
Ve ona tutunmaya kalkan beni ateşlere yakmazmı sandın.
Gözlerinin renginde akar sanırdım gözyaşını ve tadı deniz tadında.
Bilirsin denizleri ne kadar sevdiğimi ama nedenini de bugün öğren istersen...
Denizleri sevişimin tek sebebi bana yüreğini getiriyor oluşudur.
Yüreğin gibi sonsuzluğu çağırıyor oluşu.
Deniz sen varsın diye denizdir.
Seni hatırlattığı için sevgilidir...
Gözyaşını ne tutabildim ne dokunabildim ne de tadabildim.
Bir damla gözyaşı böyle mi yakarmış, bildim ve yandım.
Ama senden ayrı kalmamak adına boşluğa düşmemek adına
yanmaya razı olup; yanağındayken tutmak isterdim yine de o gözyaşını...
Ve şimdi susmak istiyorum çünkü içim acıyor.
Sade içim değil ruhumda acıyor.
Eline bir gonca gülü alıpta saatlerce ağlayan insanlar görmüştüm.
Ve onlara belki de gülmüştüm.
Bir selam geldi diye sevgiliden saatlerce çocuklar gibi sevinenler görmüş gülmüştüm; deli bunlar diye...
Gülünen şey; başa gelen şey olurmuş bildim şimdi...
Ne acılar yaşamış direnmiştim.
Ne fırtınalar görmüş yıkılmamıştım.
Yıllarca yaşamış yaşlanmamıştım.
Ne yangınlardan geçmiş yanmamıştım
Yansamda külümden güller yetiştirmesini bilmiştim.
Bir damla gözyaşına yenik düştüm işte...
Şimdi fırtınalar terletir acılar haz verir hep.
Hep içimin bir yerinde bu durumdan zevk alır daha fazlasını isterim.
"Aşk" denilen şey; belki de bunun adıdır bilmiyorum.
Bir balık denizi nasıl tarif etsin ki hem.
Artık denizlerin tadını boğazıma kaçan sularından biliyorum.
Birde gözyaşının tadını bilmek istiyordum denizlere ne kadar benziyor diye...
Ama gel görki tutamadım ki tadabileyim.
Tutunamadım ki arınayım.
Bir fırtınadan özgebir yangından daha yanıkbir çığlıktan
daha acıymış bir damla gözyaşı.
Ve ben şimdi acılara ve yıllara yenik düşmedim de; bir damla
gözyaşına yenik düştüm.
Gel... gel de gör beni...
Cümlenin sonuna koyduğun o noktaya uzun uzun bir daha
baktım.
Yağmurdan sonrasına benzer, bir toprak kokusu kapladı her yanı.
Ama sen duyamayacaktın bu kokuyu; çünkü gözyaşından
yangınlar çıkarmak telaşındaydın.
Ve o yangınlarla birlikte yüreğimi yakmak çabasındaydın.
Şimdi bekle bir gün gözyaşı şişelerini alıp yollara düşersem.
Elimide gönlüm gibi ateşe dayanabilir hale getirirsem bekle işte
o zaman geleceğim...
| | |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 29.Ağu.2009 Cmt 13:45:16 | | | |
mihrican23
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 29.Ağu.2009 Cmt 13:40:41 | |
|
|
|
Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok. Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...
Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum, imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi isteklerimi bastıramıyorum... Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum... Bende olan seni, hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...
İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum! Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı... Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında... Isınabilmek için onlara sarılıyorum... Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...
Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma... Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil... Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi, dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de hiç niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana... Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi... Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki? Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...
Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım... Ayak uyduramadım yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...
Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın; dokunuşlarında kendini bulan... Ama! En çok da imkânsızın oldum...
Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... İnanamadığın, Yenemediğin, üzerinden atlayamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum... Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum? Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim... Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?
Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini, öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum... Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...
Söylesene unutulmak kime yakışıyor? Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor ...
Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor... Görüyorsun işte, aşk`a ve sana ihanet etmiyorum benim kırgınlığım aşk`a... Sen üstüne alındın... | | |
| |