ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
19 Mayıs 2024, Pazar 12:16   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  prenses344> Forum Mesajları
    prenses344'e ait Toplam 4187 Forum Mesajı var
<<123456 78910111213141516...100...200...300...400...419>>


prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Siz, Hiç Benim Babamı Tanıdınız mı ?>
  1.May.2007 Sal 08:50:08
fiogf49gjkf0d

 



Benim babam gülerken
Gür bıyıklarıyla beni sarardı
Çakmak çakmak bakan bakışlarıyla içimi ısıtırdı
benim babam, baba adamdı...

Benim babam ağlarken hep kahkahalar atardı
Hüznün, mutlulukla arkadaşlık kurduğunu anlatmak için
Naçar olmuş ömrüne, benim armağan olarak geldiğimi anlatmak adına...

Siz,
Hiç benim babamı tanıdınız mı?
Tanımadınız mı?

Benim babam
Kör bakan gözüyle bile ayakkabı boyardı
Tutmayan ayaklarıyla simit satardı
benim için candı, can dosttan da öte
Benim babam, adam gibi adamdı...

Emekti
Şerefti
Üç kuruşa kendini satmayandı
Benim babam, örnek adamdı...

Coşkumdu
Mutluluğumdu
Dünde olmayan bugünümde, kalemime düşen gözyaşımdı
Benim babam, düşlerimi süsleyen kitaptı!
Sevgisiyle aç yaşadığım yıllarımın sayfalarıydı...

Benim babam olsaydı eğer!
İşte bu adam benim babam diye nara atacağım adam gibi adamdı...

Siz,
Hiç
Benim babamı tanıdınız mı?
Tanımadınız mı!


Ben de...

 

 
 


prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Bir Anneden Bebeğine : (>
  1.May.2007 Sal 08:46:10
fiogf49gjkf0d

 

Bebeğim;
Sana sahip olma konusunda çok büyük sorunlar yaşadım.Çok düşündüm inan bana,senin için en iyisini düşündüm hep…

Ve karar verdim..Evet sana sahip olabilirdim.Belki de 1 kere olsun anne demeni duyabilirdim…

Şuan yanımda değilsin sana dokunamıyorum ama içimdesin,canımın canında seni hissediyorum.

Annecim;
Anne demeni çok istiyorum.Hep hayalini kuruyorum.Elim hep üzerinde…korkuyorum,sana bir şey olacak diye…Gözümden sakındığım,annecim…

İnsan anne olmadan anlamıyormuş be annecim.
Küçücük ellerin,gülüşün ve anne deyişin hep hayalimde…Seni hep rüyalarımda görüyorum annem.

Babanda seni bekliyor.Oda en az ben kadar bağlı sana.
Bunları biliyorsun sen aslında…Her gün işten gelince beni sormadan ‘’Küçüğüm bugün nasıl’’ diyor

Bazen kıskanıyorum seni…Ama hiçbir şey senden vazgeçmemi sağlayamaz.
Bebeğim,biriciğim,annecim…

Kuzum;
Babanın dediği gibi Küçüğüm…
Seni o kadar çok merak ediyoruz ki.Sana dokunmak,Her geçen gün büyüyüşünü hissetmek.o kadar heyecanlandırıyor ki beni…

Biliyor musun annecim seni dünyaya getirmek benim beklide sonum olacak.Sakın üzülme ben her şeye rağmen sana sahip olmak istiyorum…Küçücük bir ihtimale bile razıyım…

Kim bilir beklide…Senle çıkarım o hastaneden sen,ben ve baban.

Bazen ben uyuduktan sonra babanın ağladığını fark ediyorum…
Üzülme bebeğim o sana sahip olacağı için çok mutlu…

Ama…Beni kaybedeceğini düşünmek onu çok üzüyor…

Bebeğim…
Bunları yazıyorum ve teyzene bırakıyorum…Bunları kaldırabileceğin zaman bunları sana verecek.

Bunları annem bana neden yazmış diye düşünecek olursan

Seni nasıl beklediğimi,sevdiğimi ve o zaman bile yanında olduğumu bil istedim…
Hayat belki de en çok ihtiyacın olan kişiyi ‘’anneni’’ yanından çok erken alacak.Ama sen…hayata inat adın kadar umutlu ol ve karanlığa inat hep ışık saç…’’Hilalim’’…’’annecim’’…

 

 
 


prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >xxx ŞİŞE+KUM=(yok ya böyle bişey valla) xxx>
  1.May.2007 Sal 08:44:42
fiogf49gjkf0d
ncomedatp :

bu sanatın adını bilen var mı??

 

Şişe içinde kum sanatı ....



prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Merak Edilenler >xxx CC YOKLAMA DEFTERİ xxx>
  1.May.2007 Sal 08:39:32
fiogf49gjkf0d

·F4lLingLovE· :
Hocam Çişim geldi Tuvalte gidip Gelsemde o zmn alsanız yoklamayı olmazmı ?

Olmaz acıcık tut sende yaff.....



prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Kutsal Emanetler (24 Resim)!!!>
  1.May.2007 Sal 08:38:14
fiogf49gjkf0d

 

Altın Hırka-i Saadet sandığı

Yavuz, Mısır dan Hırka-i Saadet le bir kısım emanetleri beraberinde getirmişti. Mekke ye, Medine ye, ve geçmiş peygamberlere ait hatıralarda sonradan eklenmiştir. 20. asra gelindiğinde Topkapı Sarayı nda değer biçilemeyecek bir hazine meydana geldi.


 

Gecenin bir vakti Babüssaade nin büyük demir tokmakları vurulur. Burası Osmanlı nın idare merkezi Topkapı Sarayı nın orta kapısıdır ve bu kapıdan içeride padişahla yakın adamları yaşamaktadır. Kapıağası Hasan Ağa, nöbet yerinden kalkar, Babüssaade nin demir kanatlarını aralar. Kalabalık halde gelenler Arap elbiseli, Arap sîmâlı nûranî şahıslardır. Silah kuşanmışlar, ellerine bayrak almışlardır. Kapının yanında da dört nûranî kimse durmaktadır. Bunların ellerinde de birer sancak vardır. Kapıyı vuran şahsın elinde ise padişahın ak sancağı bulunmaktadır. Rüyasında Hasan Ağa ya der ki: "Bu gördüğün Resul ün (sas) ashabıdır. Bizi Resul (sas) gönderip selam etti ve buyurdu ki; Kalkıp gelsin! Haremeyn hizmeti ona verildi. Bu gördüğün dört kimseden bu Ebu Bekr-i Sıddîk, bu Ömerü l-Faruk, bu Osman-ı Zinnureyn dir. Seninle konuşan ben ise Ali bin Ebu Talib im. Var Selim Han a selam söyle."


 

Birkaç saat sonra yanına geldiklerinde Hasan Ağa yı gördüğü rüyanın ağırlığından şaşkın halde bulurlar. Önce hastalandığını sanırlar. Terden sırıksıklam olmuş elbiselerini değiştirirler. Bu durumun gördüğü rüyanın ağırlığından olduğunu anladıklarında bunu bir iş için oraya gelen padişahın nedimi Hasan Can a da anlatmasını isterler.





 

İki Cihan Sultany nın doğumuna sahne olan mekan


 

Âlemlere rahmet olarak gönderilen İki Cihan Sultanı (sallallahu aleyhi ve sellem), hicretten elli üç yıl önce rebiülevvel ayının 12. gecesinde, Fil yılında, milâdî 20 Nisan 571 Pazartesi tarihinde Mekke-i Mükerreme nin Beni Ha?im mahallesinde, dedesi Abdülmuttalib e ait evde sabaha karşı dünyayı Şereflendirdi.
Bir müddet daha mesken olarak kullanılan bu bahtiyar hâne, Harun Reşid in annesi tarafından satın alınarak mescide dönüştürüldü. Osmanlılar zamanında yenilenen ve Mevlid-i Nebi diye anılan bu mescidin içinde Rasûlüllah Aleyhissalâtü ve s-Selâm Efendimiz in dünyayı şereflendirdikleri yer, bir sanduka ile işaretlenmişti.


 

Mevlid kandillerinde Mevlid-i Nebi de ihtişamlı merasimler düzenlenirdi. Son dönemlerde bu mescit yıkılarak yerine kütüphane yapıldı. Yukarıda, pek bilinmeyen siyah-beyaz fotoğrafta Mevlid-i Nebi nin Osmanlılar zamanındaki kubbeli-minareli hali, yukarıda da günümüzde aynı yerde bulunan kütüphane görülüyor.




 

Hırka-i Saadet in daha önceden korunduğu iç mahfaza.


 

(Sultan 3. Murad tarafından yaptırılmıştır.)
Emânât-ı Mübâreke, Osmanlı Sarayı nda devamlı imtiyazlı bir mevkide bulunduruldu. Hepsi kıymetli kumaşlardan som sırma işlemeli bohçalara sarılıp altından, gümüşten, sedef kakmalı ahşaptan sandıklara konulurdu. Sandıklar padişahın mührüyle mühürlenir, altın/gümüş anahtarları padişah namına silahdar ağada bulunurdu. Padişahlar Rida-i Cenab-ı Peygamberî nin (Hırka-i Saadet in) muhafızı olmakla iftihar ederler, gece gündüz tazim ve hürmette kusur etmezlerdi. Sarayda yanıbaşlarında bulundurdukları gibi gittikleri seferlere de beraber götürürlerdi. Her yıl Ramazan ayının on beşinde gerçekleştirilen Hırka-i Saadet ziyareti Osmanlı protokolünün en önemli törenlerindendi.
Peygamber Efendimiz in (sas) şanlı sancağı, saraydan çıkarılıp sancak alayı ile harbe gönderilirdi. Padişahlar Hırka-i Saadet Dairesi nde yaşadıkları gibi vefatları vukuunda cenazeleri de burada yıkanıp kefenlenirdi.
İki Cihan Sultanı (sas), çeşitli devlet büyükleriyle birlikte Bizans İmparatoru Herakliyus a da bir elçi ile İslam a davet mektubu göndermişti. Herakliyus, gerçeği bildiği halde adamlarının kendisine inanmayacağından ve saltanatı kaybedebileceğinden korktuğu için iman etmedi. Fakat Resulullah ın (sas) mektubunu altın bir mahfazanın içine yerleştirip sakladı. Peygamber Efendimiz (sas) Herakliyus un inanmamakla kendisine yazık ettiğini söyleyip, mektubunu muhafaza ettikleri müddetçe evlatlarının saltanatının devam edeceğini bildirmişti. Tarihçiler hicretten 7 asır sonra bile aynı ailenin bu mektuba gösterdikleri saygı sebebiyle saltanatta bulunduklarını kaydeder. Ecdadımız da Allah ın Habibi nin (sas) izinde, gül kokusunu taşıyan hatıralarının gölgesinde iken rahmet-i ilahiyyenin rüzgarından istifade edecekleri itikadında idiler.




 

Hazreti Fatıma nın (ra) Sandığı


 

İngilizler, emanetler konusunu Lozan da masaya getirmek istediler. Filizlenmekte olan yeni Türk devleti böyle bir konuyu hiçbir şekilde tartışmaya açmadı. Mukaddes Emanetlerin, milletimize tevdi edilmiş bir vedia olarak muhafazasına devam edildi. 1960 lı yıllarda bir kısmı Topkapı Sarayı Müzesi ne bağlı olarak ziyaretçilere açıldı. Birçoğu ise eskiden olduğu gibi kıymetli muhafazaları içinde kamuoyundan gizli kaldı. Mukaddes Emanetler ilk kez bir kitap ile günyüzüne çıkıyor. Topkapı Sarayı müdür yardımcılarından Hilmi Aydın tarafından yazılan ve Işık Yayınları nca basılan "Hırka-i Saadet Dairesi ve Mukaddes Emanetler" isimli kitap Mukaddes Emanetler i arkalarındaki Asr-ı Saadet e kadar ulaşan hikayeleriyle birlikte anlatıyor. Hazırlanışında araştırmacı Ahmet Doğru nun da önemli katkısı olduğu belirtilen eserde emanetlerin birçoğunun ilk kez çekilmiş fotoğraları da yer alıyor.




 

Muaz bin Cebel in (ra) kılıcı


 

97 cm uzunluğundadır. Kabza namlu kuyruğunun iki tarafından perçinlenmiş, siyah boynuzdan iki levha halindedir. Dilimli bir tepeliği vardır. Balçağı çeliktendir. Taban yassılaştırılmış oval kesitlidir. Kını ağaç üzerine siyah deri kaplıdır.




 

HIRKA-İ SAADET DAİRESİ


 

Hırka-i Saadet Dairesi, Fatih döneminde padişahın özel dairesi (Has Oda) olarak inşa edilmiştir. Padişahlar burada ikamet ederler, devlet işlerinin bir kısmını ve ibadetlerini yerine getirirlerdi. Yanı başlarında ise Cenab-ı Peygamber in (sas) hâtıraları durur, yakın zamana kadar 24 saat Kur an-ı Kerim bu bölümde okunurdu.




 

Hırka-i Saadet


 

(Resimde: Hırka-i Saadet in içerisinde korunduğu iç mahfaza ve bohçalar)
124 cm boyunda, siyah yünlü kumaştan hırkanın içi daha kaba şekilde dokunmuş krem renk yünlü kumaşla kaplanmıştır. Yer yer yıpranmış durumdadır. Resulullah (sas) tarafından Züheyr oğlu Ka b a verilen hırkadır.
Hırka-i Saadet Dairesi, adını Peygamber Efendimiz in (sas) şair Ka b bin Züheyr e huzur-ı saadetlerinde Müslüman olduğunda hediye ettiği hırkadan alıyor. Arapların meşhur şairlerinden olan Ka b, İslamiyet aleyhindeki şiirlerinden ve sözlerinden dolayı Peygaberimiz in (sas) nerede görülürse öldürülmesi emrine muhatap oldu. Daha önce Müslüman olan kardeşinin ikazı üzerine, hakkındaki ölüm emrine aldırmadan Medine ye geldi, Mescid-i Nebevi ye girdi. Peygamber Efendimiz e Müslüman olan bir kimsenin geçmiş hatalarının bağışlanıp bağışlanmayacağını sordu. Müspet cevap alınca "Bu, Ka b olsa da mı?" diye ilave etti. Allah Resûlü bu soruya da olumlu cevap verdi. Ka b (ra) kimliğini açıklayıp Kaside-i Bürde ismiyle tarihe geçen eserini okumaya başladı. "Muhammed Aleyhisselâm kınından çıkmış bir kılıçtır / Cihan onun nurundan feyz alır" mısraına gelince Efendimiz (sas) sırtındaki hırkasını çıkardı, şairin sırtına bıraktı. Ka b, Hazreti Peygamber in (sas) gül kokusunu taşıyan bu hırkayı ömrü boyunca muhafaza etti, çok yüksek fiyat teklif edilmesine rağmen bir ipliğini feda etmedi. Muaviye tarafından varislerinden alınıp halifelere geçen hırka, Yavuz la birlikte İstanbul a geldi.
Hırka-i Saadet sırma işlemeli yeşil atlastan bohçalara sarılıp altın bir çekmeceye konulur. Bu çekmece de aynı şekilde bohçalara sarılıp büyük altın bir sandığa yerleştirilir.




 

Sancak-ı Şerif


 

(Hz. Peygamber in yâdigârı Ukab isimli siyah sancak zamanla yıpranıp adeta toz haline geldiği için, yeşil atlastan torba içinde muhafaza ediliyor.)
Peygamber Efendimiz in (sas) zamanında yapılan harplerde ashaptan her birlik ayrı bir sancak taşırdı. Bizzat Peygamber Efendimiz e (a.s) mahsus olan Sancak-ı Şerif ise Ukab ismini taşır. Hazreti Aişe ye ait siyah yünlü bir kumaştan yapılmıştır. Sancak-ı Şerif, Cenab-ı Peygamber in (sas) âlem-i cemâli teşriflerinden sonra sıra ile dört halifenin emanetinde olarak harplerde ordunun önünde taşındı. Daha sonra da Emevi ve Abbasi halifelerine intikal etti. Bağdat ın Moğollar tarafından işgali üzerine Mısır a kaçan Abbasi halifesi, Sancak-ı Şerif i de diğer emanetler ile birlikte Mısır a götürdü. Mısır ın Yavuz Sultan Selim Han Cennetmekân tarafından alınması üzerine Osmanlılara geçti. Ukab, zamanla yıpranıp adeta toz haline geldiği için Osmanlılar yeşil atlastan yenisini diktirip üzerine aslından parçalar eklediler. Harpler sırasında Sancak-ı Şerif, Sancak Alayı denilen bir törenle saraydan çıkarılır, orduyla birlikte sefere giderdi. Bu sırada seyyidlerden oluşan bir cemaat tarafından yanı başında gece gündüz Fetih Sûresi okunurdu.




 

Mühr-i Saadet


 

Hz. Muhammed (sas) yabancı devlet reislerine İslam a davet mektupları yazdırırken taşı akikten, halkası gümüşten yüzük şeklinde bir mühür yaptırmıştı. Bu mühür sıra ile Hz. Ebubekir e, Hz. Ömer e ve Hz. Osman a geçmiş, ancak Hz. Osman tarafından Eris isimli kuyuya düşürülmüş ve günlerce aranmasına rağmen bulunamamıştır. Tarihçiler bu mührün kaybolmasından sonra Müslümanlar arasındaki birliğin bozulduğuna, devam edip gelen fitnelerin o zaman ortaya çıktığına dikkat çekerler. Hz. Osman bunun üzerine aynı yazıyı taşıyan başka bir mühür yaptırarak kullanmıştır. Mukaddes Emânetler arasında bulunan ve Bağdat ta ele geçirilerek İstanbul a getirilen mührün bu mühür olduğu tahmin edilmektedir. 1 cm. uzunluğunda olup, kırmızı akik taşından yapılmıştır. Üzerinde kûfî hatla "Muhammed Resulullah" yazan bu mühür hakkedilmiştir.




 

Hz. Musa nın (as) âsâsı




 

Name-i Saadet


 

Hicret in altıncı yılında Peygamber Efendimiz (sas) yabancı devlet reislerine mektuplar göndererek onları İslâm a davet etti. Deri üzerine yazılan bu mektuplardan birkaçı Hırka-i Saadet Dairesi ndedir. Mektupların alt kısmında Resûllullah aleyhisselâm ın mührü bulunur. Emanetler arasında bu mektuplarla birlikte Kur an-ı Kerim den bazı kısa sûrelerin vahiy kâtipleri tarafından yazılmış ilk nüshaları da vardır.




 

Nalın-ı Saadet


 

Rasûlullah ın (sas) arş üzre basan mübarek ayaklarına değmekle şereflenmiş sandalet tarzı ayakkabılardır. Taban kısımları, birkaç kat tabaklanmış deri ya da köselenin dikilmesiyle oluşur. Ayağı bilekten ve üstünden kuşatan kayışların yanı sıra biri baş parmakla yanındaki parmak, diğeri de orta parmakla onun yanındaki parmak arasından geçen iki tane bandın bulunması en bariz özellikleridir. Nalın-ı Saadetlerin resminin bile berekete sebep olacağına inanılır, evlere, işyerlerine asılırdı. Hırka-i Saadet Dairesi nde Nalın-ı Saadetlerle birlikte bunların metal ve ahşaptan modelleri de bulunmaktadır. (Altta: Na l-i Saadet Mahfazası)






 

Sakal-ı Şerif


 

Cenab-ı Peygamber Aleyhisselâm traş olduğu zaman saç ve sakal telleri ashab tarafından toplanır, hatıra olarak saklanırdı. Veda Haccı nda traş olurken de Resûlullah ın (sas) saç telleri çevresindeki ashabı tarafından kapışılmıştı. Bunlardan biri de alnına düşen saçları almak için Allah Resûlü ne (sas) rica eden Halid bin Velid di. Halid bin Velid, bu saç tellerini ölünceye kadar sarığının arasında taşıdı. Yemame Savaşı devam ederken başından sarığı düştü. Hazreti Halid, yere düşen sarığını almak için canını düşünmeden düşmanlar arasına daldı. Etrafındakiler bu hali garipseyerek ikaz ettiklerinde "Ben bunu başlığımın kıymetinden dolayı yapmıyorum. Fakat onun içinde Peygamber Aleyhisselâm ın saçı bulunduğu için müşriklerin eline düşmesini istemiyorum. Ben onu hangi tarafa yönelttimse orası fetholundu." dedi.
Bugün birçok tarihi camide, hatta aileler, şahıslar elinde Sakal-ı Şerif bulunmaktadır. Hırka-i Saadet Dairesi nde de ellinin üzerinde Sakal-ı Şerif vardı. Cam mahfazalardaki Sakal-ı Şerifler kırk kat bohçaya sarılarak saklanır. Mübarek gün ve gecelerde salâvat-ı şerifeler okunarak ziyarete açılır, gönüllerdeki Peygamber (sas) sevgisi tazelenir, dünya gözüyle görmeden kendisine iman edenler bir nebze olsun hasret giderirler.




 

Hz. İbrahim in (as) tenceresi


 

Hazreti İbrahim e nispet edilen tencere, silindir bir kutu içerisinde olup kutunun üzerindeki etikette "Padişahımız Sultan Mehmet Hazretleri huzur-ı hümayunlarında Hasodabaşı Mustafa Ağa Kethüda ya teslim eylediği İbrahim in mermer kazganlarının mahfazasıdır. Sene 1058" yazılıdır. Tencere, genellikle Suriye Bölgesi nde bulunan silisli (kumlu) granitten oyularak imal edilmiştir.




 

Nakş-ı Kadem-i Peygamberi


 

İlk dönem İslâm kaynaklarında bu konuda yazılı bir bilgi olmamasına rağmen Allah Rasûlü nün (sas) bir mucize olarak bazı defalar sert zemine bastığında ayak izinin çıktığına inanılmakta, birçok yerde bulunan Kadem-i Şerif izleri buna delil gösterilmektedir. Topkapı Sarayı Mukaddes Emânetler Dairesi nde taşlar üzerine çıkmış altı adet Kadem-i Şerif nakşı muhafaza edilmektedir. Bunların yanı sıra gümüş, tahta ve mukavva üzerine çizili birçok Kadem-i Şerif resmi de mevcuttur. Sultan I. Ahmed, Hazreti Peygamber in (sas) ayak izi şeklinde altından bir sorguç yaptırmış, bunu mübarek günlerde ve törenlerde başında taşımıştır.




 

Kadeh-i Şerif


 

Hazreti Peygamber (sas) bir gün Medine de bir yerden dönerken Benî Sâide Sofası denilen mevkide ashabı ile istirahat etmek için oturmuştu. Bu sırada Sehl ibn Sa d a dönerek "Ya Sehl, bizleri bir sulasan" buyurdular. Resulullah ın (sas) vefatında 15 yaşlarında bir delikanlı olan, Hicri 91 yılında 96 yaşında vefat ettiğinde "Medine de en son vefat eden sahabi" unvanını alan Sehl, o gün su ikram ettiği ağaçtan mamul kadehi hatıra olarak saklamıştı. Yıllar sonra, bir topluluğun içinde bu kadehi göstererek su ikram ettiğinde kadeh, orada


 

bulunan Ömer bin Abdülaziz tarafından istendi. Sehl de kadehi ona hediye etti. Kadeh-i Şerif in dışı muhafaza gayesiyle gümüşle kaplanmıştır.




 

Gasl-i Nebevî Suyu


 

Peygamber imizin (sas) gasil suyunun muhafaza edildiği yeşil şişe zamanın tahribatına dayanamamış, günümüze ancak kırık parçası ulaşmıştır.




 

Hz. Yahya nın (as) kol kemiği ve mahfazası




 

Kâbe nin anahtarı


 

Sultan 4. Murad tarafından manevi işaret üzerine Bağdat seferine götürülen Kâbe anahtarı ve kesesi.


 

Mekke nin fethinden sonra Kâbe nin anahtarı, Resulullah (sas) tarafından "Şüphe yok ki Allah emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." âyetinin nüzûlü üzerine ailece eskiden beri bu hizmeti görmekte olan Osman bin Talha ya verildi. Halen aynı ailede bulunan anahtarlar yenilendikçe eskileri İstanbul a gelir, Miftah Alayı denilen bir alayla karşılanırdı. İlk defa Mekke Şerifi Ebü l-Berekât, Mısır ın fethinden sonra Harem-i Şerif in anahtar ve kilidini oğlu vasıtasıyla Yavuz Sultan Selim e göndermişti.
Dördüncü Murad tarafından Bağdat seferine götürülen Kâbe anahtarının yanındaki mektupta ise ilginç bilgiler bulunmaktadır. Mektup, zamanın Mekke Emiri Zeyd bin Muhsin tarafından Dördüncü Murad a hitaben yazılmıştır. Peygamber Efendimiz (sas), rüyasında Emir e Kâbe nin mevcut anahtarını Harem-i Şerif in imamıyla padişaha göndermesini, padişahın bu anahtarı Acem seferinde yanında taşımasını emredip fetih ve zaferi müjdelemektedir. Ayrıca padişahın diğer seferlerde hatta her oturup kalktığı yerde anahtarı yanından ayırmamasını istemekte, kendisinin ve kendisine tabi olanların bu surette musibetlerden emin olacağını söylemektedir. Padişah kendisi harbe gitmediği zamanlarda da güvendiği bir adamıyla anahtarı ordunun önünde taşıtmalıdır. Allah ın inayetiyle karşılarındaki düşmanları güç yetiremeyip mağlup olacaklardır.




 

Kamîs-i Seyyidü ş-Şühedâ


 

Hazreti Hüseyin e ait olduğu belirtilen cübbe, 130 cm boyundadır. Pikeye benzer kumaştandır. Kısa kolludur. Yalnız ön ve etekleri beyaz astarlıdır. Önden ilikli ve yuvarlak düğmelidir.




 

Hücre-i Saadet e takdim edilen buğday


 

Medine nin eski âdetlerinden biri de borcu olanların Hazreti Muhammed in (sas) kabrinin bulunduğu Hücre-i Saadet e buğday takdim ederek O nun (sas) ruhaniyetinden yardım istemeleri idi. Borçlular, her yıl zilkade ayının 17. gecesi, borçları miktarınca buğdayı beyaz bir kese içerisine koyarak Ravza-i Mutahhara ya getirir, Hücre-i Saadet e takdim edilmesi için görevlilere verirdi. Biriken buğdayları Harem-i Şerif ağaları alıp ekmek yapar ve bazı kimselere hediye ederlerdi. O gün şehirde bayram havası eserdi.




 

Hırka


 

Hz. Hasan (ra) ve Hz. Hüseyin (ra) e atfolunan hırka parçası. Üzerinde kana benzer lekeler bulunmaktadır.




 

Hazreti Davud un (as) kılıcı


 

Mukaddes Emanetler Dairesi nde Hazreti Yusuf un (as) sarığı, Hazreti Musa nın (as) asası, Hazreti İbrahim in (as) tenceresi gibi geçmiş peygamberle ait hatıralar da bulunmaktadır. Bunlardan biri de Davud Aleyhisselâm ın kılıcıdır. Son derece kaliteli bir çelikten yapılan kılıcın üzerinde Davud Aleyhisselâm ın Calut un kafasını kesmesi ve Yusuf Aleyhisselâm ın taht üzerine oturması resmedilmiştir. Yanında bulunan ve Yavuz Sultan Selim in Mısır a girmesinden önce hazırlanan kitabede ise kılıcın hikayesi anlatılmakta, şifreli olarak bu kılıcın Mısır ı fethedecek Yavuz a ulaşacağı, saltanatları müddetince onların elinde kalacağı, daha sonra bir karmaşalığın zuhur edeceği ve nihayet kılıcın Hazreti İsa ya (as) ve Mehdi Aleyhisselâm a ulaşacağı anlatılmaktadır. (Altta: Hazreti Davud un (as) kılıcına ait bakır kitabe)






 

Hz. Yusuf un (as) amâmesi/sarığı


 

Peygamber Efendimiz den ve ashabdan yadigâr olan Süyûf-ı Mübareke, Mukaddes Emânetler içinde önemli bir grubu teşkil eder. Tabanları çelik olan kılıçların üzerlerine daha sonraki dönemlerde kıymetli madenler ve taşlarla işlemeler yapılmış, her bir yanı zamanla birer sanat şaheseri haline getirilmiştir. Osmanlı padişahları tahta geçtikten sonra Eyüp Sultan Türbesi nde merasimle bu kılıçlardan birini kuşanırlardı. Kılıç alayı, Batılı yazarlarca kralların taç giyme törenlerine benzetilmiştir.




 

Hazreti Peygamber in (sas) kabir toprağı


 

Birinci Dünya Savaşı nda Medine nin teslimi söz konusu olunca şanlı Medine Müdafii Fahreddin Paşa, Mescid-i Nebevi de bulunan bir kısım emanetler ile, yüzyıllar boyunca hükümdarlar tarafından buraya vakfedilen ve Resûlullah ın (sas) komşuluğunu yapan kıymetli eşyaları zayi olmaması için trene yükledi ve İstanbul a gönderdi. İhtiyat mülazımlarından İdris Sabih Bey in Medine Müdafaası sırasında Hazreti Peygamberimiz e (sas) hitaben yazıp, Fahreddin Paşa ya ithaf ettiği şiir, o günlerde yaşanan duygular kadar Emanât-ı Mübâreke yi muhafaza edenlerin gönül dünyasını yansıtması bakımından da kayda değer özellikler taşımaktadır:


 

Dünya ve âhiret EFENDİMİZ sin


 

Bir ulü l emr idin emrine girdik;
Ezelden bey atli hakanımızsın.
Az idik, sâyende murada erdik,
Dünya ve âhiret sultanımızsın.


 

Unuttuk İlhan ı, Kara Oğuz u;
İşledik seni gözbebeğimize,
Bağışla ey şefî kusurumuzu
Bin küsûr senelik emeğimize.


 

Suçumuz çoksa da sun umuz yoktur,
Şımardık müjde-i sahabetinle.
Gönlümüz ganîdir, gözümüz toktur,
Doyarız bir lokma şefaatinle.


 

Nedense kimseler dinlemez, eyvâh!
O kadar sâf olan dileğimizi
Bir ümmî isen de Yâ Resûlallah,
Ancak sen okursun yüreğimizi.


 

Suları tükendi gülâbdanların,
Dinmedi gözümüz yaşı, merhamet.
Külleri soğudu buhurdanların,
Aşkınla bağrını yakmada millet.


 

Gelmemiş Türkçe de
Lebid, Hassân ın,
Yok bizde ne Bürde, ne Muallaka.
Yolunda baş veren Âl-i Osman ın,
Lâl ile yazdığı tarihten başka.


 

Ne kanlar akıttık hep senin için,
O ulu Kitâb ın hakkıçün aziz...
Gücümüz erişsin ve erişmesin,
Uğrunda her zaman döğüşeceğiz.


 

Yapamaz Ertuğrul evlâdı sensiz,
Can verir, cânânı veremez Türkler.
Ebedi hadim ül haremeyniniz,
Ölsek de Ravza nı rûhumuz bekler.




 

Hz. Fatıma nın (r. anhâ) hırkası


 

Yeşil atlas üzerine sarı sırma ile kelime-i tevhid ve çehar yâr-ı güzînin isimleri işli bohça içinde muhafaza edilen hırka, deve tüyü renginde yünlü kumaştan ve geniş kolludur. Model olarak bol ve düz bir feraceyi andırmaktadır. Birçok yerleri erimiş, harap haldeki hırkanın içinin bazı kısımlarında mavi astar, göğüs kısmında ise örme düğmeler vardır. "Kırım Hanı sülalesinden Fatıma Sultan ın terekesinden zuhur edip Hazine-i Hümâyûn a gelen eşya" ile birlikte Topkapı Sarayı na gelmiştir.




 

Yavuz Sultan Selim in Sancağı


 

Zaten Yavuz Sultan Selim de sabahtan beri Hasan Can ı gördüğü rüyayı anlatması için sıkıştırmaktadır. Hasan Can, padişahın yanına döner; "Sultanım" der, "Sabahtan beri sorduğunuz rüyayı bu Hasan değil, bir başka Hasan, Kapı Ağası Hasan kulunuz görmüş!" der.
Rüyayı dinledikçe Yavuz un gözleri yaşarır, yüzü kızarır. "Biz dememiş miydik ecdadımız memur olmadıkça bir yere sefer etmezlerdi diye. Onların her biri evliyalıktan nasipdar idi. Biz onlara benzemedik!" der.
Bu hadiseden sonra hazırlıklar tamamlanır, Mısır seferine çıkılır. Artık Mısır ve Hicaz Osmanlı padişahlarının idaresindedir. Bunun ilk tescili de 20 Şubat 1517 Cuma günü gerçekleşir. Kahire deki Melik Müeyyed Camii nde hutbe Yavuz Sultan Selim adına okunur. Hatib, hutbede yeni halifenin adını söylerken o zamana kadar âdet olduğu üzere "Hâkimü l-Haremeyni ş-Şerifeyn" sıfatını kullandığında Yavuz seslenerek "Hadimü l-Haremeyni ş-Şerifeyn" demesini ister. Yani Mekke ve Medine nin hakimi değil hadimi, hizmetçisi olarak görmektedir kendini.
Sefer dönüşü halkın tezahüratından kaçındığı için Üsküdar dan bindiği bir kayıkla gece yarısı gizlice sarayına giren Yavuz Sultan Selim, beraberinde Peygamber Efendimiz e ve mukaddes mekanlara ait bir kısım emanetleri de getirir. Topkapı Sarayı nda kendi yaşadığı ve Has Oda denilen taht odasına, başucuna yerleştirir. Kendisiyle birlikte yaşayan en yakın kırk adamını muhafazasına tayin eder. Has Odalılar devlet ve padişah hizmetlerinin yanı sıra Hırka-i Saadet i muhafaza edecekler, gereken hürmeti gösterecekler, yirmi dört saat yanında Kur an-ı Kerim okuyup nöbet tutacaklardır. Beş asırlık bu nöbet halen devam ediyor.


 

Günümüzde Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi nde bulunan emanetlerin hepsi Yavuz Sultan Selim le birlikte gelmiş değil. Sahabilerin Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz den hatıra olarak saklayıp rahmet-i ilahîye vesile bildikleri emanetler kendilerinden sonra nesilden nesile taşınmıştı. Ailelerin ve resmi kurumların elindeki bu emanetlerin önemli kısmı zaman içinde padişahlar nezdinde toplandı. Kâbe ve Peygamber Efendimiz in (sas) kabrinin tamirinden çıkan parçalar ile geçmiş peygamberlere, Sahabilere ve İslâm büyüklerine ait hatıraların da ilavesiyle 20 inci asra gelindiğinde Topkapı Sarayı nda maddi ve manevi açıdan değer biçilemeyecek bir hazine meydana gelmişti.




 

Emanetlerin listesi


 

Bir kısım emanetler şunlar:
Hırkai Saadet, Sancak-ı Şerif, Nalın-ı Saadet, Kadeh-i Şerif, Kadem-i Şerifler, Sakal-ı Şerifler, kılıçları, yay, Uhud da kırılan diş, teyemmüm edilen toprak, Mühr-i Şerif vs. gibi Hazreti Peygamber e (s.a.v ) ait eşyalar. Hz. İbrahim in (as) tenceresi, Hz. Yusuf un (as) sarığı, Hz. Musa nın (as) âsâsı, Hz. Davut un kılıcı, Hz. Ebubekir e ait sakal teli, Hz. Osman ın okuduğu esnada şehit edildiğine inanılan Kur an-ı Kerim, sahabe kılıçları, Hz. Fatıma nın gömleği, duvağı, hırkası, Hz. Hüseyin in cübbesi, hırka parçası, sarığı, İmam-ı Azam ın cübbesi, Veysel Karani nin külâhı, Abdülkadir Geylâni Hazretlerinin, İmam-ı Şarani nin tâcları, Hz. Mevlânâ nın kâseleri. Kâbe-i Muazzama nın altın olukları, Hacerü l Esved in altın ve gümüş mahfazaları, Tevbe Kapısı kanadı, Kâbe kilidi ve anahtarları, Kâbe örtüleri, Kâbe de ve Mescid-i Nebevi de kullanılmış askı ve kandil, buhurdan, gülabdan gibi objeler, buraların tamirlerinden getirilmiş tahta, taş, cam, çini vb. parçaları, Hz. Peygamber in kabrine ait örtüler, kabir toprakları, Kabri Saadet in temizliğinden getirilmiş Cevher-i Saadet denilen tozlar, vs. gibi Kâbe-i Muazzama ve Mescid-i Nebevî ye ait hatıralarla yukarıda bahsedilen Emânetlerin Kâbe den veya Mısır dan naklinde ve zaman içinde muhafazasında kullanılmış olan sandık, çekmece, yazılı ve yazısız örtüler, bohçalar, kılıç kılıfları, Kur an mahfazaları ile Has Oda nın hizmetinde kullanılan süpürgeler, faraşlar, mumlar, öd ağaçları, ünlü hattatlara ait ya da padişah ketebeli levhalar, hilye-i saadetler, seccadeler, tesbihler, bakır ve gümüş taslar, kandiller, tarikat başlıkları, zemzem sürahileri, destimaller ve destimal kalıpları...
 
 


prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Şok protesto....:)))))))>
  29.Nis.2007 Pzr 21:54:18
fiogf49gjkf0d
Başlığımın tarzını saçma bulmuyorum çünkü bu alan cc dedikoduları alanı bilmem anlatabildim mi ·LovesTime· bey.....


prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >*@@*ßişiiiiyyy Diyycemm[sohbet mekanı]>
  29.Nis.2007 Pzr 21:50:50
fiogf49gjkf0d
·HoKKaBaZ· :

bişey diycemm..

  prensesim msn ni aç bakayım..hadi çabuk,bekliyorum

Bişy dicim msn açılmıyor eskisi ...:((((( herkes silinmiş durumda herkes öyle diyor......:(((((((( yenisini bir ara online olursan veriym sana tufanım olurmu...:))))



prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >suleyman284 llkyliell nin gazabından kurtulamadı...:))))>
  29.Nis.2007 Pzr 14:41:59
fiogf49gjkf0d

img187/9059/70416535rm7.jpg

Tavla bu kadar önemlimiymiş diyen llkyliell sinirini suleymandan çıkardı...suleyman284 mars olmatan zor kurtuldu....Kıs insan acır acıcık dediğimdede ne dese beğenirsiniz üç eldir ben alıyorum zaten dedi eğer bunu mars edersem intihar etmesinden korktum bundan iyi acımamı olur dedi ilginç sin kıs vallaha ......

 
 


prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Şok protesto....:)))))))>
  29.Nis.2007 Pzr 14:17:30
fiogf49gjkf0d

 


img186/3074/27252855zp5.png

Arkadaşlar son duyumlarımıza göre bizim llkyliell bizim masadan sonra başka masalara da gidip tavlaya hayır kampanyası başlatmış...

Ben de birine rast geldim hamanııınnn üzerine oturmuş kalkmamda kalkmam acıcıkda sohbet edin bu ne tavla merakı yaff diyerek tavlayı kapatıp üzerine oturdu...:))))))

img213/4279/29195870pz1.jpg

img241/3196/26230321zj3.png

Sonra birden bir baktım llkyliell kılık değiştirerek halktan biri olup protesto eylemine girişmeye başladı yani protestonun yöntemini değiştirdi..... Ama protesto tam gaz devam ediyordu...


img186/1457/45563659fj8.png

Uzun ikna nöbetlerimizden sonra tabi kendine geldi ve "yapılacak tek şey salla gitsin demek" dyerek dans etmeye başladı......Doğru yolu bulmuşmudur sizce hı.....

 

 
 




prenses344

prenses344 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Tavlanın üzerine oturunca neler oldu bakın görün.....:))))))>
  29.Nis.2007 Pzr 13:20:30
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

 

img170/2584/76313856im3.png

img87/2928/19742616ll9.png

Bu gün güzel güzel tavla oynuyoruz bi baktık pulları göremiyoruz anaahh dedik noluyor....Bi de anladıkki bizim llkyliell tavlanın üzerine kurulmuş mananee kalkmam diyor.....

img170/5240/45829741wr5.png

Neyse ki biz kıyıdan köşeden görebildiğimiz kadarıyla tavlayı bitirdik...Tam o sırada bir bağırtı koptu ödümüz düştü neymiş efendim bizim llkyliell çıktığı yerden inemiyormuş....:))))))) iyi oldu iyi.....baakk al işte ALLAH ın sopası yokki.....:))))))))


 

 
 

 

<<123456 78910111213141516...100...200...300...400...419>>