fiogf49gjkf0d
İki arkadaş varmış askerde, öyle arkadaşlarmış ki, Beraber yer, beraber içer, beraber yatar, beraber kalkar, her ne yapsalar beraber yaparlarmış. Birbirlerinin acılarını ve neşelerini paylaşırlarmış. Bunların bu samimiyeti ve içtenlikleri, tek beden olmaları ün yapmış. Gel zaman git zaman teskere zamanı gelmiş çatmış. Biri İstanbul’lu biri ise Erzurum’luymuş. ( Memleketler misalidir ) İstanbul’ lu çok zenginmiş, ismine Ahmet diyelim; Erzurum’lu ise çok fakirmiş buna da Fatih diyelim.Beraber oturup ağlaşmışlar, ama kader bu, onları ayırmış. Ayrılmadan önce birbirlerine söz vermişler. Sivilde de bu samimiyetlerini kesmeyeceklerine dahil. Hatta birbirlerini düğünlerine de çağırmak üzere and içmişler. Ahmet zengin olduğu için “ İstanbula gelirsen beni mutlaka bul, her ne işin olursa olsun ben hallederim, çevrem geniştir” demiş. Gel zaman git zaman belli bir süre sonra Erzurum’ lu olan Fatih bir kızla nişanlanmış. Tabi ki ilk olarak kardeşine yani asker arkadaşı Ahmet’e haber etmiş. Düğün zamanı gelmiş çatmış ve Fatih Ahmet’i düğününe çağırmış. Ahmet’ de hediye almadan Erzurum’a arkadaşının düğününe gelmiş. Kına gecesi olmuş ve Ahmet arkadaşının karısını o gece kına gecesinden sonra kaçırmış. Kızı aldığı gibi İstanbul’ a götürmüş ve kızla evlenmiş. Fatih bu durum karşısında yıkılsa da sinesine çekmekten başka çaresi kalmamış. Baya bir zaman sonra artık Fatih Erzurum’a sığmaz olmuş, ve İstanbul’a çalışmaya gitmiş. İstanbul’a gitmiş ama iş bulamamış.Belli bir zaman sonra açlık baya bir sıkıştırınca düşünmüş:
“ Her ne kadar bana kötülük etse de kardeşimdir” demiş ve Ahmet’in yanına gitmiş. Büyük bir şirkete gitmiş ve “ben Ahmet’in asker arkadaşıyım Fatih geldi diyin beni kabul edecektir” demiş.Haber Ahmet’e gitmiş ama Ahmet görüşmek istemediğini söylemiş. Fatih bir kez daha yıkılır ve parkda bir banka oturup ağlamaya başlar. Yanına bir ihtiyar gelir ve neden ağladığını sorar. Fatih başından geçenleri tek tek anlatır. İhtiyar kendisine bir işçiye ihtiyacı olduğunu söyler ve teklifte bulunur. Tabi ki oda kabul eder ve ihtiyar bunu bir kuyumcu dükkanına götürür. Fatih artık bir kuyumcu çırağıdır ve ihtiyar kısa zamanda işin inceliklerini öğretir. Belli bir zaman sonra ihtiyar dışarıda işi olduğunu söyler ve dükkandan çıkıp gider ve beş dakika sonra ihtiyar bir kadın , elinde bir bavulla gelir.
“Evladım ben yurt dışına gidiyorum. Sana bu bavulu emanet ediyorum, eğer bir yıl içinde dönersem emanetimi isterim, lakin dönmezsem bavulun içindekiler ananın ak sütü gibi helaldir” der, bavulu bırakıp dükkanı terk eder. Fatih bavulu açar ve içerisinde tamamen altın , mücevher, pırlanta v.s olduğunu görür ve aldığına pişman olur. İhtiyar ustası geldiğinde bavulu açar ve olayı anlatır. İhtiyar “Akıllı ol başına devlet kuşu kondu ne emaneti para senindir, artık zengin sayılırsın” der. Ancak Fatih kesinlikle kabul etmez ve “Emanete ihanet etmem” der. İhtiyar baya zorlar ama Fatih olmaz der. Aradan iki yıl geçer ve kadın dönmemiştir. Fatih bavulu açar ve içerisindeki serveti alır. Artık Fatih sosyetenin gözde zenginlerinden biri olmuştur. Derken ihtiyar “ senin evlenme vaktin geldi artık” der ve kendi kızını Fatih’le nişanlar. Belli bir zaman sonra düğün hazırlıkları olur ve Fatih asker arkadaşı Ahmet’i tekrar düğününe çağırır. Ahmet ve karısı düğüne gelirler. Ortam şahanedir , müthiş bir organizasyon vardır, bütün sosyete oradadır. Tam bu sırada Fatih eline mikrofonu alarak misafirlere bir konuşma yapar:
“Ben Erzurum’un…. Köyünde garip bir çobanım , askerde öle bir arkadaş edindim kii… beraber yer beraber içerdik beraber………… Biz birbirimize dostluğumuzu ebedileştirmek için söz verdik ve and lar içtik. Ben düğünüme arkadaşımı çağırdım, ama arkadaşım benim karımı kına gecesi alıp kaçtı ve şuanda da hala evliler, istanbul’a geldim aç kaldım, kardeşimdir dedim ve yanına gittim. Ama benimle görüşmek istemedi. Bu benim ikinci düğünüm ve gene arkadaşımı davet ettim, bu sefer eşiyle geldi, yani benim eski karımla”… Etraf sus pus olmuştur, iğne atsan ses duyulur. Bütün sosyete şok olmuş ve pür dikkat Fatih’i dinlerler. “Sizce bir insana bu kadar mı kötülük edilir? Evet bu arkadaşım Ünlü iş adamı Ahmet … dir” der. Ortalık iyice karışmıştır. Herkes hayret gözlerle Ahmet’e bakmaktadır.Ahmet ayağı kalkar ve Fatih’ den mikrofonu ister ve anlatır:
“Evet ben bunu yaptım. Fatih İstanbul’a geldi ve ben yüzüne bakmadım, karşısına çıkmadım. Parka babamı gönderdim,onu iş meslek sahibi ettim. Annemi gönderdim Para ve ün sahibi ettim. Şimdide kız kardeşimi verdim, Yuva sahibi ettim. Der…. |