ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
16 Haziran 2024, Pazar 02:09   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   ALEVİLİK
 <<12 3456>>
Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

TheSecrett

TheSecrett resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  20.Ara.2006 Çar 17:33:35sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
Sayın Roen emek harcayıp bize bazı bilgiler aşılama isteğinize teşekkür ederim.En ince ayrıntısına kadar tek tek dölmüşsün bütün bilgileri.Ama anlamadığım şey Quarezma nın cesaretten bahsetmesi neden cesaretle ne alakası varki forum binevi bilgilendirme yeridir.Vermiş olduğunuz bilgilerden ötürü tekrar teşekkür ederim.
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

jadores

jadores resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  20.Ara.2006 Çar 17:54:09sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

 

 

 

         Roen bilgileri ve sıralanışını, çok iyi yansıtmışsın..Eline sağlık..

 

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

AYVENLI9

AYVENLI9 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  21.Ara.2006 Per 19:46:26sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

                                                        HER YER KERBELA

         Yeryüzünün dört bucağında mazlum kanının oluk oluk aktığı bir zamanda Kerbela’yı hatırlamanın vaktidir. Ben Kerbela’yım, Ali’nin gözyaşıyım, etiyim, kanıyım, canıyım. Peygamber’in katında kim Ali’den daha değerli olabilir ki ! Ben Ali’nin hüznüyüm, ben Hüseyin’im. Şehitlerin efendisi Hamza’yım ben Savaş alanına gönderilen Ali’nin kılıcıyım, Zülfikar’ım ben. Hangi söz benden daha keskim olabilirki! Ben Zeynep’in sırrıyım. Sakine’nin ruhuyum.

 

         Cebral’in kanadıyım, Muhammed’in yetimiyim. Beni O yetiştirmişti, kendisi de yetimdi, yetimlerin sığınağıydı. Ben O’nun eviyim, O’nun soyu, O’nun kanıyım , Kerbele’yım ben. Serden geçenlerin otağıyım, cesaret ve erdemin çadırıyım, bana gelin. Çok inanmışın yolunu kesmiş, kılıcına çokmazlum kanı bulaşmış biriydi Hürr. Düşman safından çekilip bana gelirken önce Eba Abdullah’la karşılaştı. Harem çadırının önünde bekliyordu. Ona selam vererek, ‘’ben günahkarım, yüzü karayım, yolunuzu kesen o suçlu kimseyim ….’’ Diyerek af diledi. Çcuklarım Hürr’ü görmüş ürkmüşlerdi. Bağışlanmak için yalvarıyordu. Tevbe ediyordu, dönüyordu. Bana, dönüşünün kabul edilip edilmediğini sordu. ‘’Neden olmasın ‘’ dedim, ‘’dönen hiç işlememiş gibidir’’. Dünyalar onun oldu, sevindi, gönlü şenlendi. ‘’Artık’’ dedi, ‘’ kanımı sizinle, sizin yolunuzda akıtmam için bana izin verin. Bana fırsat verin, kılıcım size kastedenlerin kanını döksün.’’ Eba Abdullah, ‘’ey Hürr ‘’ diye seslendi ‘’sen bizim konuğumuzsun, in atından seni kabul edelim ‘’

         Bir keresinde Muaviye’ye şöyle bir mektup yazmıştım: ‘Seninle savaşmamam, görevimi hakkıyla yerine getirmeme gibi bir kusurla karşı karşıya kalma kaygısından dır.’’ Herkes sanıyorduki korkuyorum , zalimlerle savaşmanın gerekli olmadığına inanıyorum. Oysa Mekke’yi terk ederken bıraktığım yazılı notta şöle demiştim : ‘’ Bozgunculuk, azgınlık ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmıştım ben. Dedemin ümmetini düzeltmek, babamın yolunu diriltmek için kıyam ediyorum .’’

        

         ZULME DİRENEN KAHRAMANLAR NEREDE

 

         Müslim’in şehit olduğunu öğrendiğimde, ‘’acaba’’ dedim, ‘’ adaletin yerle bir edildiğini görmüyor musunuz? Bütün bu bozgunculuğu ve onu yapanları görmüyor musunuz? Kimse zulme ve fesada karşı direnmiyor görmüyor musunuz? Böylesi bir dünyada, müminlerin canını hiçe sayması gerekmiyor mu? Ben İmam Hüseyin ‘im, ödevim de budur, bu yüzden kıyam ediyorum. Dünyanın zulüm kılıcıyla doğrandığı bir zamanda ölümü sonsuz mutluluğun kapısı biliyorum. Zalimlerle ve zorbalarla birlikte yaşamaktansa ölmeyi seçiyorum. ‘’  Bin kişilik bir süvari birliğiningözetiminde beni Kufe’ye götürürlerken, oanlara şöyle dedim : ‘’Allah’ın ilkelerini değiştirmeye kalkışan , inanmışların ortak malını bir kişinin tasarrufuna veren, sınırları çiğneyip tersyüz eden, Müslümanların kanını değersiz gören zalim bir sultanın yaptıklarını görürde sessiz kalırsanız, yarın onun yerine siz ateşe atılırsınız. Bugün saltanat sürenler böyledir. İlahi sınırları hiçe sayıp çiğniyorlar Müslümanların beytü’l-malını yağmalıyorlar. O halde sessiz kalmayın, onlar gibi olmayın. Dedemin ilkalerini uygulamak öncelikle bana düşer. ‘’Herkesi bir kan kokusu sarmıştı Yüreği ateşteki tencereden daha kızgın olanların öfkesi üstün geldi. ŞİMR bunlardan biriydi, söz aldı, ayağa kalkıp şöyle dedi: ‘’ Ey emir, o, kuşkusuz yanılıyor, Hüseyin artık senin avucundadır, şayet bu kargaşadan kurtulursa, seni asla yaşatmaz ve iş daha da zorlaşır. Görmüyor musun, onun ne kadar çok yandaşı, babasının ne kadar çok bağlısı ve izleyeni var, ne kadar çok seviliyor, yarın buraya akın edecek ve dünyayı başına yıkacaklar.’’

         Ubeydullah ın içinde uyuyan nefret ateşi harlandı, dalgınlıktan sıyrılır gibi toparlandı, kendine geldi ve, haklısın dedi Şimr e. Sa d ın oğluna hiddetlenerek, bu adam neredeyse aklımızı karıştırıp bizi yanıltacak ve gafilce avlanmamıza neden olacaktı. Zaman yitirmeksizin bir mektup yazdı ona, seni oraya, bize öğüt veresin diye göndermedik, sen bir görevlisin, ne söyleniyorsa uyacak, ne emrediliyorsa yapacaksın. Sana neyi buyuruyorsam, sorgulamaksızın uygula, eğer buna uymayacaksan derhal görevini bırak ve kenara çekil. Şimr, mektubu alıp, Tasua gününün ikindi vakti Kerbela ya ulaştı. Hüseyin için en sıkıntılı gündü bu gün, kuşatma altındaydı. Şimr, Sa d ın oğlu Ömer e mektubu verdi.

          Ben, Peygamber in torunuyla savaşmayacağım, onun kanını dökmeyeceğim diyeceğini sanıyordu, böylece boynunu vuracak ve yerine geçecekti. Umduğu gibi olmadı. Otuz bin kişilik ordu, Hüseyin in çadırını çevreledi, taşkın bir sel gibi akmaya, kaynamaya başladı. Atların ve insanların çığlıkları karıştı, çölde yankılandı. Zeynep, çadırda, hasta olan Zeynelabidin in başındaydı. Hemen dışarı fırladı. Düşman birlikleri çemberi daraltıyordu. Hüseyin in çadırına koştu, kalk kardeşim kalk dedi, olanları görmüyor musun? Bak neler oluyor? Hüseyin, sakin ol dedi, şimdi dedemle konuşuyorum. Bana, Hüseyin im diyor, yakında bana geleceksin, cennette birlikte olacağız, ayrılık sona eriyor. Zeynep çadırın perdesini araladı, gözü dönmüş düşmanın çığlıklarını dinledi, gökyüzüne baktı. Yıldızlar kayıyor, yanıp sönüyor, kızıl bir gökkuşağı beliriyordu. Hiçbir şey, Aşura gecesi kadar Zeynep e zor gelmemişti. Çadırına döndü. Silahların hazırlanması gerekiyordu. Ebuzer in azatlısı Cevn yan çadırda silah hazırlığı yapıyordu. Hüseyin, bu gece çadırlarınızı birbirine yaklaştırın demişti. Zeynelabidin in hasta yattığı, Zeynep in başında iyileşmesini beklediği o gece, yan çadırda Hüseyin, Cevn in yardımıyla kılıcını biliyor ve şöyle diyordu: Ey zaman! Ne kadar zalimsin! İnsandan dostlarını alırsın! Evet böylesin. Ama hiçbir şey senin elinde değildir. Biz, O nun buyruğuna baş eğmişiz. Zeynep hıçkırıklarını içine gömüyor, Zeynelabidin le birlikte soluğunu tutmuş Hüseyin i dinliyordu. Nihayet kendini tutamadı, yeğeniyle birlikte hıçkırıklarını bıraktı, n olurdu böyle bir günü görmeseydim! Allah ım, canımı alsaydın da böylesi bir acıya tanıklık etmeseydim! diye yakararak Hüseyin in çadırına gitti. Başını göğsüne yasladı.

         Hüseyin, güzel kardeşim diyordu, sakin ve sabırlı ol, şeytan şefkat ve merhametini senden gidermesin. Dedem Allah ın habercisiydi, senden benden üstündü, babam, annem ve kardeşim benden öndeydi, değerliydi. Bak hepsi ahiret yurduna göçtü. Ben de onların yanına gidiyorum, gerçek yurduma kavuşuyorum. Zeynep, canım kardeşim dedi, doğru söylüyorsun, bizden öncekiler gitti. Dedem, babam, kardeşlerim dünyadan ayrıldı. Varlığıyla yüreğime huzur veren birkaç kişi vardı. Eğer seni de yitirirsem, bundan böyle, bu dünyanın ağırlığına nasıl dayanırım? Hüseyin, hemen Abbas ı çağırdı. Yanına birkaç kişi al, gidip bir yokla bakalım, bir haber var mı? Abbas gitti ve onlara, kardeşim ne zaman çarpışacağımızı öğrenmek istiyor dedi. Ömer, ona söyle dedi, ya teslim olacak veya ölecek Abbas döndü, sözünü iletti. Hüseyin, teslim olmayacağız dedi, kanımızın son damlasına kadar savaşacağız. Şimdi git, onlara da hatırlat, bu, Hüseyin in bir gece daha yaşamayı ganimet bilmesi demek değildir. Bu geceyi, Rabb ime niyaz ve yakarışta bulunmak için geçirmek istiyorum. Hüseyin, geceyi kulluk ve niyazla geçirdi. Gün ışırken dostlarına şöyle seslendi: Sizler benim göz aydınlığımsınız. Hepinizden memnunum ve size teşekkür borçluyum. Hiçbir kaygı ve korku yok içimde. Şunu iyi bilin, onların derdi benim. Eğer bana uyduysanız, hepinize izin veriyorum, özgürsünüz. En küçük bir gönül kırıklığı duymam, kendisi de rahat olsun. Herkes, Senin yolunun kurbanıyız biz diye seslendi. Kerbela günün ilk ışıklarıyla yıkanırken çarpışma başladı.

Onlar yanarken, ben nasıl serinlerim?

         Kasım on üç yaşındaydı. Hasan ın yadigarıydı. Boyuna uygun bir kılıç bulunamamıştı. Silahsız, sadece cesaretiyle sürmüştü atını. Başına aldığı bir kılıç darbesiyle attan düştü. Yuvarlandıktan sonra, kanlar ve acılar içinde, amca yardım et, amca beni bul, bana yetiş diye inledi. Ömer in askerlerinden gözü dönmüş onlarca kişi, boynunu vurmak için çevresinde toplanmıştı ki, Hüseyin in avına doğru hareketlenen bir aslan gibi atını üzerlerine sürdüğünü gördüler. Tilkiler gibi kaçışmaya başladılar. Kasım ın başını gövdesinden ayırmak için ilk yeltenen kişi, kendi atının ayakları altında parçalandı. Çevreyi öylesine bir toz duman kaplamıştı ki göz gözü görmüyordu. Kargaşa dindikten sonra, Hüseyin, başını dizine aldı Kasım ın. Ağlıyordu. Kasım, başını Hüseyin in göğsüne iyice gömüyor, acıyla kıvranıyor, ayaklarını yere vuruyordu. Daha fazla dayanamadı ve çırpınarak ruhunu teslim etti. Hüseyin, cansız bedenini kucaklayarak çadırlara doğru yürüdü. Hüseyin, kana bulanmış bedenine baktı, onlarca hançer yarası, kılıç gölgesi gördü. Sonra bir serinlik yayıldı başına. Baktı, bir bulut gördü. Böylesi bir anda, güneşin yakıcı sıcağını örten de kim? Seni diye seslendi bulut, doğumunda babana müjdeleyen, kundağını annenle birlikte saran benim, ben bulut değil Cebrail im, söyle ne yapayım senin için, canımı iste vereyim. Niçin geldin diye seslendi Hüseyin, gölge etmene razı değilim, kanatlarını çek, gökten beni seyreden dedeme engel oluyorsun. Bırak beni, git onların üzerine aç kanatlarını. Durma, Necef e ulaştır haberimi, oğlun ölüyor ey Ali yetiş de, son bir kez basmak için onu bağrına koş, acele et... Gelsin, alsın başımı göğsüne, sarsın sarmalasın beni, Kufeliler de görsün, benim Ali gibi bir babam var.

Gözü doymayan düşman, ah ki ne ah!

         Cebrail kanatlarını yaydı çöl ateşinde yatan bütün şehitlerin üzerine. Bir yağmur gibi, herkesin üzerine eşit yağdı. Hüseyin seslendi, durma git annemi getir bana, beni bu ateş değil, annemin özlemi dağlıyor. Cebrail eğildi, kanatlarını Hüseyin in kanına sürdü. Hüseyin in kalbinden bir çığlık yükseldi. Cebrail göklere doğru havalandı, gözden yitti. Düşmanın gözü doymuyordu. Malik çıkageldi bu kez. Kanla yıkanmış başına kılıcını bir kez daha indirdi. Başı parçalandı, dağıldı. Yetmedi, Ebulhuluk atıldı, yayını gerdi, oku yaralı başına fırlattı. Hasin çıktı öne, dişlerini kırdı Hüseyin in. Ebu Eyyub ardındaki onlarca kana susamışla sökün etti. Yaralı bedenine kimisi ok attı kimisi mızrak sapladı, kimisi taşladı... Ebu Eyyub, hırsını alamayıp bir oku eliyle sapladı gırtlağına. Onlar vurdukça Hüseyin şükrediyordu. Kanla yıkanan ellerini kaldırıp sabrediyordu. Ansızın bir ses duyuldu, yerle göğün arasından bir ses geldi. Yer ve gökler titredi, Cebrail di bu, Hüseyin e usulca yaklaştı. Kanatlarıyla yaralarını sıvazladı, selamların en güzeliyle selamladı, müjdelerin en büyüğünü verdi. Çekilin, kenara çekilin, peygamberlerin sonuncusu geliyor, Hüseyin in ziyaretine dedesi geliyor. Hüseyin in mutluluğuna diyecek yoktu. Bedenindeki yaralar bir anda iyileşti, kan durdu, acılar dindi, susuzluğu bitti. Cebrail, müjdeliyordu, çekilin, kenara çekilin, Allah ın aslanı geliyor, ötelerin sultanı oğluyla özlem gidermeye geliyor. Ciğerleri zehirle parçalanmış olan Hasan geliyor, geceleri uykusunu feda eden annesi geliyor, gözlerini bağlamak, çekip yanına almak için kadınların en hayırlısı geliyor. Hüseyin gözlerini açınca Peygamber i gördü. Başını dizlerine almıştı, dedesini gördü. Acılarını unuttu, candan geçti, yüreğinde güller patlamaya başladı, kızıl bir gülşene dönüştü. Düşmana çevirdi bakışlarını, soluğu yetesiye bağırdı, Zeynep in kan ağlama vakti geldi, öldürün beni! Can üzre bırakmayın beni, acele edin, bu zalim dünyadan kurtarın, öldürün beni. Dünya sizin olsun, beni asıl yurduma gönderin! Gözü dönmüş bir başkası atıldı bu kez, hançeri kalbine sapladı. Ben Kerbela yım, beni bir ağıt tuttu. Hüseyin görünmüyor, nurdan halelere sarılmış. Hüseyin i Cebrail ler örtüyor, gözlerden gizlendi. Ben Hüseyin in yüreğiyim, sadece o görünüyor. Katiller korkuyla geri çekildiler. Başında Ali yi gördüler.

         Ali onlara da göründü. Kanat çırpan melekler göründü, Cebrail göründü. Ben Hüseyin in kandan ve nurdan görünmeyen bedeniyim, yapayalnızım. Ondan başka ilah yoktur, çölden göklere yükseliyor sesim. Peygamber in sakalına kan bulaştı, Hüseyin in kanıyla yıkandı. Zalimleri kan tuttu, çöl kan denizine döndü. Hüseyin in ağıdıyla yeri göğü doldurdu Fatma. Sakine çadırlarda kan ağladı, Zeynep bulutlara karıştı. Kıyamet Aşura günü için yas tuttu. Peygamberler ağladı, dünyanın çarkı çevrildi. Necef şahı başına vurup ağladı, figanı dünyayı yuttu. Peygamber imamesini alıp başını açtı. Gök ve yer titremeye başladı, Cebrail kanatlarını çekti. Diller tutuldu, gözler süzüldü, eller kırıldı, kollar düştü. Hüseyin in yaralı sinesi cellat çizmesiyle ezildi. Nasıl kıydın ceylana kansız avcı? Sana bu söz yetmez, sana kıyamet gerekmez. Sana cennet gerekmez cehennem gerekmez. Nasıl kıydın Fatma nın masumuna, Ali nin canına, Muhammed in gözbebeğine? Sana dünya gerekmez, ahiret gerekmez. Sana söz yetişmez, ateş yetişmez. Su vermeden hangi kurban kesilmiştir ey mel un, dili dudağı kavruldu masumun, susuz kaldı, bir damla su verin. Boğazını hangi hançer keser ciğeri ateşle kavrulmuşun? Ben Kerbela yım ey Muhammed. Gözlerimden yaş değil kan akar, çöl ateşinde zulüm hançeri yedim, zalime yakalandım ey Muhammed. Dağlanan yüreğimin hakkı için, günahsız dökülen kanların hakkı için ey Muhammed, yalvar O na, güzel isimlerinin hatırı için yakar, kalkış günü yolundan gidenleri bağışlasın. Son sözü, tanıklık oldu Hüseyin in. Gökler kara giyindi, yer sarsıldı ey Hüseyin. Saba rüzgarı esti, Cebrail tacını alıp ağladı ey Hüseyin. Kandiller söndü, Kerbela kanla yıkandı, ey Hüseyin. Sakine zalimlerin pençesine düştü, dostlarının evi talan edildi ey Hüseyin. Kerbela garibini susuz öldürdüler, Allah ın gökleri yıkıldı ey Hüseyin!"

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

ssenizz

ssenizz resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  21.Ara.2006 Per 20:24:36sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

tebrik ederim Roen güzel bir paylaşım...çok güzel açıklamışsın emeğine sağlık...

 

 

                                                    

 

 

 

                                                     

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  21.Ara.2006 Per 21:37:28sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

ALEVILIK NEDIR?



1. Alevi ne demektir?
2. Alevilik nasil ortaya çikmistir? Bir mezhep midir?
3. Al-i Beyt sevgisinin dinimizdeki yeri nedir?
4. Hz. Ali nin kendisine muhabbet edenlerin namazlarini kildigi söyleniyor. Bu dogru mudur?
5. Hz. Ali ye "uluhiyet" veya "peygamberlik" isnad etme konusu
6. Hilafetin en son Hz. Ali ye verilme konusu

 

 

 

 

1.

  • Kelime manasiyla Alevi Hz. Ali yi seven ve O na mensup olan kisi demektir. Hz. Ali yi sevenler, baslica iki gruba ayrilir: Hasbi ve samimi taraftarlar, ve siyasi taraftarlar. Bunlardan birincisi, O na (r.a.) Allah icin muhabbet göstermislerdir. Bu muhabbet safi, net ve durudur. Kaynagi salabet ve hamiyet-i diniyedir. Bu hasbi taraftarlar, Hz. Ali ye iki noktai nazardan teveccüh göstermislerdir. Birincisi, Ali nin yüksek kemalati ve üstün meziyetleridir. Onun fazilet ve kemalati, takva ve ubudiyeti, mü minlerin kalb ve dimaglarinda, muhabbet ve takdire inkilap etmistir. Ikincisi, Hz. Ali nin (r.a.) Ehl-i Beyt (=Peygamber Efendimizin (s.a.v.) evlat ve torunlari) silsilesinin mümessili olmasidir. Müslümanlar o silsilenin basi olan Hz. Ali ye (r.a.) samimi bir muhabbet ve derin bir saygi göstermektedirler. Bu iki cihetten kaynaklanan muhabbet, Kur an ve Sünnet cizgisine uygundur. Dine gölge degil, vesile olmaktadir. Mesrudur, makuldür. Fitri, hasbi ve samimidir. Hz. Resulullah (s.a.v.), istikbalde ortaya cikacak fitne ve fesatlarda. Hz. Ali yi (r.a.) ümmet nazarinda ithamlardan korumak icin O nun kemalat ve meziyetlerini ehemmiyetle nazar vermekte:

    Ben kimin dostu isem, Ali de onun dostudur.
    Ali yi yalniz mü minler sever, O na yalniz münafiklar bugzeder.
    Ben size iki sey birakiyorum: Kur an ve Ehl-i Beyt im. Bunlara temessük ederseniz, kurtulursunuz.

    gibi hadis-i serifleriyle bu iki ciheti tescil ve ilan etmektedir.
    Ikinci grup taraftarlar ise, O nu siyasi manada sevenlerdir. Bunlar arasinda ciddi bir hedef birligi yoktur; herbiri, ayri bir sebeple Hz. Ali yi taraftarlik gösterirler.

    Hedef ve gayeleri degisik olan bu grubu bese ayirabiliriz:
    1. Hz. Ali nin (r.a.) siyasi taraftarlari icinde dinde mutaassip, muhakeme-i akliyede noksan insanlar teskil ediyor. Bu tipler, Islami ölcülerde oldukca taskin ve mutaassip ve o derecede dar görüslü, mizansiz ve müvazenesiz insanlardi. Bunlarin elserisi bedevi idi. Iclerinde sahabeden hic kimse yoktu. Bunlar Siffin muharebesinden sonra, Hakem Hadisesinde Hz. Ali ye karsi cikarak O nun ordusundan ayrildilar. Hz. Ali nin hakemi kabul etmesini küfür telakki ettiler ve O nu cok agir bir sekilde itham ettiler. Onlara göre, Hz. Ali nin hakemi kabul etmekle dinden cikmisti. Bu grup, Hz. Ali nin ordusundan huruc ettikleri icin kendilerine Hariciler ismi verildi. Bu grup Hakem Hadisesine kadar Hz. Ali yi taskin ve ölcüsüz bir surette sevdikleri halde, bu hadiseden sonra, O nun en büyük ve amansiz düsmani kesilmislerdir.

    2. Ikinci grup, münafik ve Yahudi dönmeleriydi. Bunlar, iki yüzlü, dessas, sahtekar, yalanci, karanlik fikirli ve karanlik ruhlu insanlardi. Hz. Ali ye muhabbet fikrin altinda gercek yüzlerini gizliyorlardi. Müslümanlar arasinda fitne cikartiyor, sürekli sapik fikirler üretiyorlardi. Gayeleri Islamiyeti icten yikmak, inanc ve itikadlari sarsmak ve Müslümanlari birbirine düsürmekti. Bu grubun Islam dünyasinda yapmis oldugu ihanetin boyutlari cok derindir.

    3. Emevilerin irkci idarelerinden rahatsiz olan Hasan ve Hüseyin Efendilerimizin yaninda yer alan taifelerdir. Bilindigi gibi, Emeviler basa gecince, icraatlarinda birinci derecede irkciligi esas aldilar. Diger kavimlere karsi gayet sert ve acimasizca davranmaya sevketti. Emevilerin bu ölcüsüz ve mesuliyetsiz icraatlarindan rahatsiz olan diger kabile ve asiretler onlardan intikam almak icin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin e taraftarlik gösterdi ve Onlarin ordusunda yer aldilar.

    4. Bu grubu (genelde) iranlilar teskil eder. Hz. Ali ve Al-i Beyt sevgisi bu grupta asiri ve ölcüsüzce tezahür etmistir. Her merasim, senlik ve toplantilarda bu ölcüsüz sevgi etkisini göstermektedir. Yahudilerin Aglama Duvari karsisina gecip aglamalari gibi, bunlar da Muharrem ayinda bir matem havasina girerler.

    5. Üc zihniyetin taraftarlarindan bu besinci grup tesekkül etmistir: Irandaki mecusi dininin reis ve ruhanileri , Irandaki irkcilar ve eski saltanat hanedanin mensuplari dir.
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  21.Ara.2006 Per 21:39:18sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

2.

  • Alevilik bir firka veya mezhep degildir. Al-i Beyt in muhabbetini esas olan bir tarikat seklinde ortaya cikmistir. Mes elenin tarihi seyrine baktigimizda Aleviligin bir tarikat sekline gelismesi söyle olmustur:

Timur, Osmanli Sultani Yildirim Bayezid i yendikten sonra Anadolu dan aldigi otuz bin kadar esiri Iran a götürmüstü. Bunlari Erdebil $eyhi ($ah Ismail in dedesi) olarak bilinen $eyh Ali ye intisap ettiler ve ondan tarikat dersi aldilar. Bir süre sonra Timur, arasira ziyarete gittigi Erdebil $eyhi nin kendisinden bir arzusu olup olmadigini sordugunda, $eyh, Hicbir dilegim yok, sadece Anadolu dan esir olarak getirmis oldugun Türkleri serbest birakmani istiyorum dedi. Timur, $eyhin bu arzusunu memnuniyetle kabul etti ve onlari serbest birakti. Bu esirler, bu vesile ile, $eyhe olan muhabbetlerini asiri derecede ziyadelestirdiler. $eyhin bu sofilerinin bir kismi Anadolu ya döndü, bir kismi Erdebil de kaldi.

Erdebil $eyhi, Anadolu ya dönen bu müritleriyle alakasini devam ettirdi. Erdebil $eyhi nin tarikatinda Hz. Ali muhabbeti esas alindigi icin, bu tarikata devam edenler Hz. Ali sevgisi ile tamamen boyandilar. Bunlara bu vasiftan dolayi Alevi denildi. Aslinda bu esirlerin ecdadlari ve kendileri, bu tarikat ile intisap kurucaya kadar, Ehl-i Sünnet itikatinda idiler. Iran la Osmanli Devleti arasinda kesin hudutlar cizilince, Anadolu daki müritler, pirlerin tesirinden gitgide uzaklastilar. Bu tarikatin Anadolu da kalan mensuplari, Erdebil tekkesinden aldiklari tesirle, kendilerinin disinda kalan Müslümanlarin Ekl-i Beyt e gerektigi gibi muhabbet beslemedikleri zannina kapildilar. Onlarin bu telakki ve davranislari diger Müslümanlarla aralarinda bir sogukluk husule getirdi. Bu sogukluk zamanla ihtilafa dönüstü.
Bu ihtilaf neticesinde, Erdebil tekkesine bagli Anadolu Türkleri medreseden uzak kaldilar. Itikada, ibadete,... ait bircok hükümleri geregi gibi ögrenemediler. Sadece babadan ogula intikal eden birtakim telkinlerle iktifa ettiler. Zamanla aradaki sogukluk gittikce büyüdü ve derin bir ayriliga dönüstü. (Sünnilik-Alevilik).

Bu sun i ayriligin ortadan kalkmasinin tek yolu, Kur an in isigi altina girmekle cözülür.

3.

  • Al-i Beyt e Allah icin muhabbet etmek, dinimizde vaciptir. (Imam-i $afii ye göre farzdir.) Cenab-i Hak Sura Suresinde söyle buyurmaktadir:
    Resulüm, sizden peygamberlik vazifesine mukabil ücret istemez. Yalniz Al-i Beyt ine meveddet (sevgi ve saygi) istiyor. (Sura Suresi, 23)
    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i seriflerinde söyle buyuruyor:
    Size verdigim nimetlerden dolayi Allah i sevin. Beni de Allah icin sevin. Al-i Beyt imi de benim icin sevin.
    Sizlere iki sey birakiyorum. Onlara temessük etseniz necat bulursunuz. Birisi kitabullah, biri Al-i Beyt imdir.
    Bu hususa Bediüzzaman Hazretleri söyle ifade etmektedir:
    Al-i Beyt ten vazife-i Risaletce muradi Sünnet-i Seniyye sidir. Sünnet-i Seniyye yi terkeden hakiki Al-i Beyt ten olmadigi gibi Al-i Beyt e hakiki dost da olamaz.
    Al-i Beyt i sevmemiz onlarin sadece mücerret sahsiyetleri icin degil, Kur an a yaptiklari hizmetleri, Islam Dini nin nesrinde gösterdikleri büyük fedakarliklari, ilim ve irfan sahasinda yaptiklari hizmetleri icindir.
    Al-i Beyt i seven mü min de, ibadet vazifesini yerine getirmekle, onlari örnek almali, onlara benzemeli ve onlar gibi olmaya gayret etmelidir. Al-i Beyt i hakiki manada sevmek de ancak bu yolla tahakkuk edebilir.


4.

  • Böyle bir iddia ne dinen, ne de aklen gecerlidir. Kesinlikle yanlistir. Hz. Ali Efendimiz (r.a.) en cok Hasan ve Hüseyin Efendilerimizi (r.a.) sevdigi halde, onlar ve onlardan sonra gelen evlatlari, Bizim namazimiz kilinmistir diye bir iddiada bulunmamislar, aksine sadece farzlarini eda etmekle kalmamis, sünnet ve nafilelere de tam riayet etmislerdir.
    Cenab-i Hak, namazi, peygamberler dahil, her mü minin kendi $ahsina farz kilmistir. Hic kimse bir baskasinin yerine namaz kilamaz. Zaruret halinde de bu böyledir. Bir kimse namaz kilamayacak kadar hasta da olsa, onun namazini bir baskasi kilamaz.
    Bir hadis-i kudside söyle buyurulmustur:
    Allah-ü Teala buyurdu ki: Ben Senin ümmetin üzerine bes vakit namaz farzettim. Hem ahdettim ki, bir kimse bes vakit namazi kilarak gelirse, muhakkak ben onu Cennet e koyarim. Bes vakit namazi kilamayan bir kimseye bir taahhüdüm yoktur.
    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Namaz dinin diregidir buyurmustur.




sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  21.Ara.2006 Per 21:40:42sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

5.

  • Bu yanlis inanç da, digerleri gibi Ibn-i Sebe [Ibn-i Sebe Hz. Osman (r.a.) zamaninda Yemen den Medine-i Münevvere ye gelerek zahiren Müslüman olup, Islam i yikmak için büyük gayretler göstermistir. Yahudilerin Islam Dinine düsmanligi Peygamberimizin (s.a.v.) dogumu ile baslamistir.] tarafindan iddia edilmistir. Bütün gayesi Müslümanlarin itikadini bozmak olan Ibn-i Sebe, menfur faaliyetlerini sürdürürken, nabza göre serbet vermesini iyi beceriyordu. Önce, bazi kimselere Hz. Ali nin (r.a.) ilah oldugunu telkin etmeye çalisiyor, bunun tutmayacagini anladigi yerde, O na peygamberlik isnad ediyor; bunun da geçerli olmayacagini anladigi zaman ise, "Halifetin en evvel Hz. Ali nin hakki oldugunu, bu hakkin kendisinden zulmen alindigini" telkine kalkiyordu.
    Dikkat edilirse, bu üç iddia arasinda tezat vardir. Tezat ise, hükümsüzdür. Söyle ki ilan olan, peygamber olamayacagi gibi, peygamber için de hilafet sözkonusu olamaz. Bu tezat dahi, açikça gösteriyor ki meselenin altinda sadece ve sadece ifsat ve ihanet yatmaktadir. Malumdur ki, herseyin bir baslangici ve bir de nihayeti oldugu gibi, Hz. Adem le (a.s.) baslayan peygamberlik müessesesi de Hatemül-Enbiya (s.a.v.) ile son bulmustur. Cenab-i Hak, peygamberlerin en ekmeli olan O Zat in eline semavi kitaplarin en mükemmeli olan Kur an-i Azimüssan i vermis ve nübüvvet müessesesini O Hatemül Enbiya ile tekmil etmistir. Artik, kiyamete kadar Hz. Muhammed den sonra bir peygamber gelmeyecektir. Hz. Muhammed in (s.a.v.) Hatemül Enbiya oldugu Ahzap Suresi nde su sekilde bildirilmistir:
    "Muhammed sizin ricalinizden hiçbirinin babasi degil ve lakin Allah in Resulü ve peygamberlerin hatemidir (sonuncusudur). Allah herseyi bilendir."

    6.

    • "Hilafetin, öncelikle Hz. Ali (r.a.) in hakki oldugu halde, bu hakkin gaspebildigi" iddiasi da Ibn-i Sebe nin ortaya attigi fitnedir. Sunu hemen belirtelim ki, Çariyar Efendilerimizden hangisinin digerlerinden daha faziletli ve hilafetin öncelikle kimin hakki oldugu, Ibn-i Sebe yi asla alakadar etmezdi. Onun asil maksadi, ashaba karsi hürmeti kirmakla Islamiyete süphe ve tereddüt düsürmek ve Müslümanlar arasinda ihtilaf çikarmak ve bunu devam ettirmekti. Bu sebeple, ilk önce Ashab-i Kiramin Efendilerimizi çok kisaca tanimlayalim:

      Sahabe-i Kiram Efendilerimiz her an Allah-ü Azimüssan in celal ve cemal sifatlarinin tecellileri arasinda yasadilar, yani daima korku ve ümit üzere bulundular. Resul-i Ekrem Efendimize (s.a.v.) hakkiyla varis ve vekil oldular. Saga ve sola meyletmeden sadece ve sadece sirat-i müstakime yürüdüler. Allah a vasil olan yollarda her biri birer önder, birer rehber oldular. O hidayet yildizlarinin bütün gaye ve düsünceleri, yalniz Allah in rizasi ve O nun cemalidir. Sahabelerin hepisi istisnasiz Resulullah Efendimizin sohbetleriyle müserref oldular. Onlarin ruhlari, akillari, kalb ve vicdanlari ve nihayet bütün hissiyatlari, Peygamber terbiyesinden geçti. Tabir caiz ise, dagin güney yamacindaki çiçekler gibi, günesten dogrudan dogruya istifade ettiler ve O nun zatiyla görüstüler. Onlardan sonra gelen bütün Müslümanlar ise, dagin kuzey yamacindaki çiçekler gibi, günesin zatindan degil, ancak aydinligindan faydalandilar.
      Simdi: Hz. Ali nin, Peyhamber Efendimizin karabet cihetiyle en yakini olmasina ragmen, hilafette en sona kalmasinda, kaderin hikmetli bir tanzimi vardir. $öyle ki: Hz. Ebubekir, Ömer ve Osman in (r.a) devirleri, Islam in birlik ve bütünlügünün korundugu tam bir fütuhat ve inkisaf dönemi olmustur.Iran, Irak, Misir, Suriye, Kibris ve daha birçok ülke, bu dönemde fethedilerek tevhid inanci bu beldelere yerlestirilmistir. Hz. Ali (r.a.) zamaninda ise, bu fütuhat dönemi durmus, genisleyen Islam aleminde çesitli ihtilaflar basgöstermistir. Hz. Ali (r.a.) hilafeti sirasinda bu kari$iklik ve ihtilaflarla ugrasmak zorunda kalmis, harika cesaret, keskin fesaret ve emsalsiz ilmiyle Islam i her türlü sapik fikir ve batil itikadlarin tasallutundan korumaya muvaffak olmustur. Iste ilk üç halife devrindeki ittihad, tesanüd ve Islami fütuhat onlarin hilafete liyakatlarini ve hak üzere olduklarini ispatladigi gibi, Hz. Ali Efendimiz devrindeki ihtilaflar da, O nun hilafette sona kalmasindaki hikmeti açikça göstermektedir.
      Peygamberimizin Hadis-i $eriflerinden örnekler:
      Benden sonra iki kimseye baglanin, onlardan biri Ebubekir, digeri Ömerül Faruk tur.
      Münafiklarin kalbinde dört kimsenin muhabbeti toplanmaz: Ebubekir, Ömer, Osman, Ali.
      Ali yi seven beni sevmis olur. Ali ye bugz eden bana bugz etmis olur. Ali ye eziyet eden bana eziyet etmis olur. Bana eziyet eden dahi Allah a eziyet etmis olur.



sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

fulya81

fulya81 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  30.Ara.2006 Cmt 17:36:47sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

 Bravo. Okumakta güçlük çektim ama okudum. Aleviler de müslüman. Müslümanlığın kolları gibi.

Dua edecek kadar temiz nefsini yok ise temiz nefsi olanlardan dua isteyin. Mevlana Celaleddin Rumi

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

Harwest

Harwest resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  30.Ara.2006 Cmt 17:53:43sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Gelmiş iken bir habercik sorayım
Niçin gitmez Yıldız dağı dumanın
Gerçek erenlere yüzler süreyim
Niçin gitmez Yıldız dağı dumanın

Alçağında al kırmızı taşın var
Yükseğinde turnaların sesi var
Ben de bilmem ne talihsiz başın var
Niçin gitmez Yıldız dağı dumanın

Benim Şah ım al kırmızı bürünür
Dost yüzün görmeyen düşman bilinir
Yücesinden Şah ın ili görünür
Niçin gitmez Yıldız dağı dumanın

El ettiler turnalar kazlara
Dağlar yeşillendi döndü yazlara
Çiğdemler taşınsın söylen kızlara
Niçin gitmez Yıldız dağı dumanın

Şah ın bahçesinde gonca gül biter
Anda garip garip bülbüller öter
Bunda ayrılık var ölümden beter
Niçin gitmez Yıldız dağı dumanın

Ben de bildim şu dağların şahısın
Gerçek erenlerin nazargâhısın
Abdal Pir Sultan ın seyrangâhısın
Niçin gitmez Yıldız dağı dumanın

Pir Sultan Abdal

Alevilik: insana saygı, eşitlik, dürüstlük, doğru sözlülük, iyi niyet, kadın erkek eşitliği, insan hakları, demokrasi, laiklik gibi kavramları ön plana çıkaran ve bu şekilde yaşayan insanların düşünsel ve inançsal alt yapısını oluşturur; Alevilikte Tanrı sevgisinin koşulu insan sevgisidir; Tanrı ya ancak insan sevgisi üzerinden varılabileceğine inanılır ve bu şekilde yaşanır; insanları sevmek, onlara saygı duymak, yardımcı olmak, eşitlikçi olmak, insan haklarına saygı duymak gibi erdemleri hayatlarına geçirmeyen bir insan, Alevi olmanın, yani belli bir dini inanca sahip olmanın hiçbir şey ifade etmeyeceğini bilir; bu yüzden Aleviler inançlarını yaşamsal pratiklerle dokumaktadırlar. Dört kapı ve kırk makam bunun yöntemini ve sistematiğini belirtmektedir...

alıntı

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxsudenazx

xxsudenazx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  1.Oca.2007 Pzt 02:26:46sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
CC sohbet icin buraya
 <<12 3456>>
Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir