ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
lombardini
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.May.2007 Cmt 19:48:06 |
| fiogf49gjkf0d
| |
Regardss
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.May.2007 Cmt 21:12:26 |
| fiogf49gjkf0d
Hoşçakal aşkım
Yolun gülle,
Yüreğin sevgiyle dolsun..!
Bak...
Nerelerden nerelere geldik...
Şimdi biz bittik...
Bir de başlangıcımız vardı
Sonunda bol gözyaşı döktüğümüz.
Sor yağmurları kendine
Kışları da sor.
Baharları bana bırak
Senden tek yadigar olarak.
Adı belli, sonu belli idik.
Soğuk bir mart akşamı idi
Beni son kez öpüp gidişin.
O an sadece yanımdan
Karanlığa karışmıştı yansıman.
Şimdi
Yüreğimden git diyorsun
Olur birtanem giderim .
Yollar böyle uzun
Aşk’lar böylesine vurgunken
Giderim, son kez gözlerine bakamadan
Giderim, son kez sarılamadan
Uykusuz sabahlayarak.
Pişman değilim
Sevdim seni.
Delice sevildim.
Hayat seni yaşamamı istedi
Yaşadım..
Ama keşke
Yüreğinden giderken
Ölüm beklemese başucumda.
Yine de
Yolun gülle,
Yüreğin sevgiyle dolsun..!
Sana en kötü sözüm bu olsun..!
| |
Regardss
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.May.2007 Cmt 21:32:21 |
| fiogf49gjkf0d Alıntı sadece muhatabı yok yaneee | |
Regardss
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.May.2007 Cmt 21:50:47 |
| fiogf49gjkf0d
...avucumu kanatıyor kağıttan beyaz gül, karanlık sulara bırakacağım birazdan. birazdan geceyi bölecek ve dağılacak sularda, kaybolacak sen gibi.
bir mayıs akşamıydı baharı taşıyan gelişin.
ama gitmem gerek bir tanem, belki bu yüzden mevsimsizliğim.
saçlarımda hazan, tenimde temmuz, gözlerimde ağustos kıvılcımları, sevda bir adımı eksik, topal şubat. sesimde nisan ve yüreğimde hep aşk “aralık”…dedim ya mevsimsizim.
karanlık sularda uzuyor sokak lambaları ve uzadıkça dağılıyor şehir gözlerimde.
hele ki bir de aşk yoksa doğan günde, yaşanır mı be! ! !
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.May.2007 Cmt 22:04:13 |
| fiogf49gjkf0d paylaşımlarınız için hepinize teşekkürler arkadaşlar....
KORKARAK YAŞIYORSAN
Öyle bir hayat yaşadım ki; Cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki, Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki; Okudum, okudum anlamadım.
Öyle bir hayat yaşadım ki; Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman Hep acele etmem bundan anladım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde Hem kızdım, hem güldüm halime.
Sonra dedim ki, Söz ver kendine!
Denizleri seviyorsan, Dalgaları da seveceksin.
Sevilmek istiyorsan, Önce sevmeyi bileceksin.
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
Korkarak yaşıyorsan, Yalnızca; hayatı seyredersin...
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.May.2007 Cmt 22:05:58 |
| fiogf49gjkf0d
https://www.youtube.com/watch?v=UkNiLAnuEgc
| |
Ferah
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.May.2007 Cmt 23:36:15 |
| fiogf49gjkf0d
| |
MrWesttt
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.May.2007 Pzr 09:34:31 |
| fiogf49gjkf0d
Sen, belki de bu mektubu aslinda sana yazdigimi hic bilmeden okuyacaksin.
Ben, senin bunu okurken parmaginla yanagina dokundugunu, gözlerini hafifce kistigi, saclarini kulaginin ardina attigini görmeyecegim. Elimin uzanamadigi yerlere kelimelerimle sokulmaya calismamin, kirilgan harflerden kurulmus görünmez bir köprüden sana dogru yürürken düsmekten böylesine korkmamin, sana tek bir bakisla anlatabilecegime inandigim ve bir cogunun belki bir ismi bile olmayan bircok duygunun her birine isimler bulmaya ugraşmamin beni nasil yaralayip yordugunu bilmeyeceksin. İlerde bir gün bana cok karmasik ve anlasilmaz gözükecek olsalar da su anda bana ,kendime saplamak icin elimde tuttugum celik bir bicak gibi sade ve icmeye hazirlandigim zehirli bir su gibi berrak gözüken duygularimin, keskin ve yakici tadini onlarin üstünü örten sözcüklerin altindan cikarip cikarmamakta duydugum kararsızligi da herhalde sana hic anlatamayacagim. Halbuki bütün korkunclugu sadeliginde gizli olan duygularim o kadar acik ki. Yalnizim. Kendimi yalniz hissediyorum ki, bu yalnizliktanda kötü. Benim yalnizligimi ve kendimi yalniz hissetmemin yalnizliktan da kötü oldugunu anlayacak senden baska kimse yok. Ve sen de yoksun. Belkide hic olmayacaksin.
Sözcüklerden olusturmaya calistigim bir köprüden sana ulasmaya calisacagim.
Ve biliyor musun, sen bütün bunları okurken, ben yazdiklimi sakaci gülüslerimle reddecegim.
Beni bir gün görürsen, gördügünün bu satirlari sana yazan adam olduguma inanmayacaksin. Duydugum aski, özlemi ve bunlari duymaktan duydugum korkuyu güvenli bir durusun ardina saklanacagim.Yüzümde satirlarımdan bir iz aradigimda, onlar orda ormayacak.Sana nasil yalvardigimi hic isitmeyeceksin, siradan bir Nasilsin sözcügü saklayacak o yalvarisi. Ama bütün bunlar, bu sahte kibir, bu sakaci gülüs, bu siradan Nasilsin sözü, bu güvenli durus, icimdeki sesi dindirmeyecek.
Bütün bunlara hic aldirmadan bana sarilmani bekleyecegim, bazen benden babandan korktugun gibi korktugunu, bazen beni cocugunu oksar gibi oksadigini görmek isteyecegim.
Aralarinda dolastigim kalabaliklar icinde benim yanlizligimi gören ve kendimi yanliz hissetmemin yanlizliklardanda kötü oldugunu sezen bir tek sen varsin.
O kadar sade ki duygularim. Kirilgan bir köprüden sana dogru yürüyorum. Sana ulasamazsam, sesim ve kelimelerim sana degmezse ve sen bana bir daha dokunamazsan, iste o zaman, korkarim sonsuz ve sensiz bir bosluga yapayalniz düsecegim.
Beni tut, herseye rağmen tut
| |
Ferah
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.May.2007 Pzr 09:35:37 |
| fiogf49gjkf0d | |
MrWesttt
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.May.2007 Pzr 09:36:00 |
| fiogf49gjkf0d
Kordon’da esen imbat rüzgarı baharda açan nergislerin, ortancaların kokusunu burnuma getirirken ben kendimi dalgalarda kaybediyorum. Aheste aheste yürürken rüzgarın şaçlarıma yumuşak dokunuşu hissederek Alsancak’ın o kuytu sokaklarına dalıyorum, cumbalı evlerin arasından geçerek… Mütevazı bir kahve evinde mola verip tatlı rüyalara dalıyorum. Bir nevi “İzmir Siestası” yapıyorum İzmir’in 5000 yıldan beri canlı kalan ruhuyla. Cumbalı evlerden yarım Türkçe’si ile seslenen Rum kadınlarından, İzmir’in güzel kızlarını süzen yakışıklılardan oluyorum bu tatlı İzmir akşam üstünde. Bol köpüklü kahvemi yudumlarken bir yandan da çalan Sezen Aksu şarkısına tempo tutuyorum, onun da bir İzmirli olmasıyla övünerek. Şarkının ölümsüz ezgileri kulağımda kahveden çıkıyorum.Pasaport İskele’ye doğru yönümü belirlerken Kordon’un meşhur falcıları yolumu kesiyor. Ellerinde kırmızı gülleriyle, dudaklarında buruk bir gülümsemeyle “Ablacım açta avcunu bakam falına”.Gülümseyip yoluma devam etmek istiyorum; ama bu sefer de “Onu istemezsen bakla falı da bakabilirim be ablacım” diye ısrarcı bir tavırla yolumu kesmeye çalışıyor. Israrcı tavırlarına daha fazla dayanamayıp açıyorum avucumu geleceğimi üç beş vakte sığdıran bu kadına.Dinliyorum eğlencesine içimden gülerek; o da avucumdan hevesini alınca parasını alıp gidiyor.
Kordon boyu gezintime burada son vererek Cumhuriyet Meydanına çıkıyorum. Bir taksi-dolmuş çeviriyorum Kemeraltı’na gitmek için. Palmiyelerle süslenmiş caddelerde sıra sıra iş hanlarını geride bırakarak Konak’ta iniyorum. Kemeraltı’na girmeden önce tüm görkemiyle bizi saygıyla karşılayan yaşlı saat kulesine ilerliyorum. Altında sevgilisini, arkadaşını bekleyen insanların bekleyişlerinin huzuru içinde, güvercinleri beslemek için bir tabak kuş yemi alıyorum. Etrafıma üşüşen güvercinlerin kanat çırpışları eşliğinde yüzümde gülümseme umutlarımı saçıyorum kuş yemleriyle birlikte. İzmir insanlarına.Atilla İlhan’ın kaleminde şiir olup çıkıyorum İzmir’in güzel satırlarında.
Satıcıların seslerini, kotlarını satmak için önümü kesen gençleri ardımda bırakıp, tarih kokan dükkanları, dar sokakları arşınlayıp taze öğütülmüş kahvenin, aktarlardan taşan baharat kokusunu burnuma çekip, buz gibi karadut suyunun tadına bakıp yaşıyorum Kemeraltı’nı. Çocukluğumda dev bir labirente benzetip kaybolmamak için annemin eline sıkı sıkı yapıştığım, hala her gittiğimde sokaklarını karıştırmaktan yakındığım Kemeraltı benim için bir masal mekanı gibi insanlarıyla, muazzam kalabalığıyla, kokusuyla…
Konak’tan Karşıyaka’ya gitmek için vapura binmeyi tercih ediyorum. Kentkartımla turnikeleri geçtikten sonra elimdeki kumruyu yerken, şehrin her iki yakasını izleyebilmek için dışarıda bir yere oturuyorum.Rengi artık maviyi hatırlatmaktan öte kahverengimsiye dönüşmüş körfezde arkada beyaz köpükler, yanımda uçuşan martılarla deniz sefası sürmeye çalışıyorum.Aklımda Karşıyakalıların 35.5, “Biz Karşıyakalıyız” diye İzmir’in bir başka parçası olma iddiaları var.Yüzümde ise tüm bunlara tebessüm.Elimde kalemim imbata karşı, İzmir e karşı yazdıklarım:
İzmirli olmayı yaşamak, İzmirliyim diyebilmek…
Körfez kokusunu biliyorsanız; çekirdek yerine çiğdem, simit yerine gevrek diyorsanız; tam 35 ve 35.5 kavramlarına yabancı değilseniz; boyoz ve kumrunun tadını unutamadıysanız; Hasan Tahsin Anıtı’nda veya Cumhuriyet Meydanı’nda çekilmiş bir fotoğrafınız varsa; kar görmek için her kış dua ediyorsanız en sonunda bıkıp da Manisa Spil’e gidiyorsanız; yaz sıcaklarından nefret ediyorsanız; 9 Eylül size üniversite dışında bir şeyler hatırlatıyorsa; Hıdrellez’de sokaklarda ateş yakıp, dilek tutup üzerinden atlıyorsanız; Sevinç Pastanesi’nin önü buluşma mekanınız olduysa; bir yerlere gitmek için acele etmiyorsanız; cüzdanınızda kentkart varsa; en son gittiğiniz milli maçın tarihini unutmuşsanız; babanız Konak’ta denize girilebildiğini hatırlıyorsa; Ağustos’ta fuara gidip, bir kere de olsa göldeki kuğulara bindiyseniz siz İzmirlisiniz tıpkı benim gibi…
| |
| |