ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
WeSta
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 14:30:26 |
| fiogf49gjkf0d
Ve sen gidiyorsun Dünümüzü silerek Bugünümüzü kırıp dökerek Yarınımızı yok ederek gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun Sensiz olamayacağımı Yanımdayken bile seni özlediğimi Saçının bir teline dahi kıyamadığımı Bile bile gidiyorsun Ben şimdi kimin gözlerinde öleceğim Ben şimdi kimin dizlerine yatıp Kimin ellerini tutacağım Kabuslar gördüğüm Karabasanlarla sarmaş dolaş olduğum Sehpalı hazan düşlerimde Kimi uyandırıp Kimin omuzlarında ağlayacağım Senden başka kimsenin yanında Ağlayamayacağımı Bile bile gidiyorsun Ve sen gidiyorsun Kafamı duvarlara vura vura Hücre hücre parçalasam İşkencecilerin yapamadığını Yapsam kendime Kendimi içten içe yesem bitirsem Yok etsem bile Kapının önüne çıkınca gönlüm olsada yıkık Yine alnım ak yine başım dik olacağımı Sanki sen hiç gitmemişsin Sanki Hiç bir şey olmamış gibi davranacağımı Bile bile gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun Sensizlikten çıldırsam Ecelim olacağını bilsem de Sana gitme demeyeceğimi Sana yalvarmayacağımı Bile bile gidiyorsun
Velhasılı kelâm sevdiğim Uğruna ömrümü verdiğim Uğruna Gecelerimi çarmıha gerdiğim Sensiz yapamayacağımı Sensiz yaşayamayacağımı Bile bile gidiyorsun
Ve sen gidiyorsun Git... Beni hayallerimle Beni terkedilmişliğimle Beni sensizlikle başbaşa bırakarak git Git artık git
Ve sen gittin Ve ben sensiz yokum Ben sensiz bitmişim Ben sensiz bir hiçim artık Ama giderken Bir şey unutmadın mı gülüm Sen Sen varya sen Sen artık Bensiz Hiç bile değilsin | |
Harwest
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 15:37:25 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Kırgın düşlerimden uzak, Kırgın kalbimi avutamıyorum artık. Her yeni gelen gün bir başka kırgınlığa gebe. Ve ben her yeni gelen günle bir parçamı daha kaybediyorum...
Canım yanıyor... Göğsümün tam orta yerindeki sızıya dayanamıyorum. Bu sen kokan, tadı tuzu sen olan oda, Her bir sokağı ve caddesiyle Adı sen olan bu şehir dar geliyor bana.. Sığamıyorum hiçbir yere... Tıpkı yüreğine sığamadım gibi...
Senin için herşey olmayı beklerken Hiçbir şeyin olmanın verdiği Dayanılmaz acıyı hafifletmiyor Hayata baktığım pencereden Yüzüme iliştirmeye çalıştığım çocuksu tebessüm.
Sensiz geçen her yarım günde, Bana seni seviyorum derken Gitmem için aralık bıraktığın kapıya yaklaştım adım adım. Kapının önüne geldiğimde ise.. Durdum sevgili.. Öylece.. sessizce... şizofrence... Kal demeni bekledim
Çaresizlikten yitip giden çocuksu ruhum içinde Binlerce dua ederek... Ellerimi yüzüme sürüşümün ardından Amin deyişim kadar kısa bir andı.... Belki de asırlar süren bir bekleyişti...
Kal demeni bekledim orda.. Kal deseydin kalırdım... demedin oysa... Kaç kez vazgeç dedi bu yürek, Kaç kez yok olmak istedi... Oysa ne coşku doluydu yüreklerimiz Başlarken yeni bir hayata... Gecelerimizi de, gündüzlerimizi de adamaya hazırdık birbirimize... Koşulsuz, içten ve sımsıcaktı duygularımız.. Her yeni gelen günü alarak yarından, Mutluluklar içinde teslim edecektik düne..
Dünden bugüne... Ne değişti peki sevgili. Hüzünbaz akşamlardan arta kalan Demlenmiş acılardan sıyrılarak, çaresizlik tavındaki İçi dışı sen olan yüreğime bir çıkar yol bulmak adına Sevgi dilendim yüreğinden... Olur olmaz zamanların olmaz bir çağrısıydı bu benden sana...
Mağrur bir beste olamadım belki senin için... Ama kırık bir nota oldum sonuçta mızrabın ucunda takılı kalan. Şimdi gitmek zamanı.... Sen de tüm ürkekliğinle, tüm hatalarınla, Tüm eksiklerinle, tüm haklı gördüğün yanlarınla başbaşasın şimdi...
Yine de... Senden gelen herşeyi... Acıyı.. ve kederi... ve hüznü... ve gözyaşını... Sırf senden diye... sırf sen diye... Aldım kabul ettim sevgili... Eyvallah... | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 16:28:40 |
| fiogf49gjkf0d
Şişirip yelkenleri, açılma vaktin gelmiştir denize. Bilirsin ki ne fırtınalar, ne deli dalgalar beklemektedir seni. Korkarsın, terk edemezsin limanı, bir köşesine sığınırsın. Kabullenmesen de artık aşk bitmiştir, İşte son bu...
İçin hep hüzün doludur, bir türlü kabullenemezsin bittiğini. Gözlerinin içine bakıp seni seviyorum demesini beklersin. O sözler hiç çıkmayacak o dudaklardan bilirsin. Yinede umudun yeşildir İşte hayal bu...
Gururlusundur, istenmediğin yerde durmazsın. An olur ki ne olur bitmesin dersin. Bu sözlerin dudaklarından nasıl çıktığına kendin bile inanamazsın. Oysa o yüzüne bakıp sadece gülümser, İşte acı bu...
Ondaki sıcaklığı kimsede bulamayacağını düşünürsün. Kimse onun gibi gülemez, onun gibi dokunamaz dersin. Ve kimseyi onun kadar sevemeyeceğini bilirsin. Kahredip başını eğersin önüne. İşte hüzün bu...
Nefes alamaz hale gelirsin, daralır için. Bir kaç saatlik derin bir uykuya hasretsindir. Bilirsin ki gözlerini kapasan da terk etmeyecektir hayali. Atarsın gecenin kollarına kendini İşte huzur bu...
Ondan gelecek tek bir haberi umutsuzca beklersin Bir de beklemek ölüm gibi gelir insana böyle zamanlarda. Aslında ölüm fikride garip değildir artık sana. Geri dönerse diye ölemezsin bile İşte sabır bu...
Hayat devam ediyordur ama her şey yarımdır, hep bir yanın eksik. Yüreğin eskisi gibi atmayacaktır, başka aşklarsa seni kandırmayacaktır. O başkalarıyla, mutlu bir hayatı yaşıyor olsa da, yine de sevginden vazgeçemezsin. İŞTE AŞK BU... | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 16:38:52 |
| fiogf49gjkf0d
Sen yanlizligina inat butun bir geceyi, sevgilinin dusuyle gecirebilir misin? Gelmeyecegini bile bile sanki her an kapidan girecekmis gibi gozunu kirpmadan sabaha kadar bekleyebilir misin? Bugune kadar ne yasadiysan yasadin. Bunlarin hepsinden siyrilip, ozunu asla kaybetmeden yeni bir kimlikle baska dunyalar kurup yeni hayatini mutlu kilmak icin ugrasabilir misin? Yagmurun altinda aklinda sevgilin , dudaginda onu anlatan bir sarkiyla mirildanarak saatlerce yuruyebilir misin? Oysa herkes kacmaktadir yagmurdan . Seni islatanin aslinda yagmur degil ask oldugunu anlayabilir misin? Yuregini cesurca acip, bazen aglamayi, bazen umitsizce beklemeyi, bazen ofkelenmeyi ve herkesin huzurlu olarak niteledigi sakin, beklentisiz ve suprizlere kapali hayatini terk etmeyi goze alabilir misin? Nefes almani zorlastiran, yureginin yerinden firlayacakmis gibi carpmasina neden olan, hos ama zaman zaman da sikinti verici o heyecani, saklamaya yada azaltmaya calismadan her zaman tasiyabilir misin? Ozlemin; kucucuk bir kordan, kentleri yakacak bir yangina donusmesine izin verebilir misin? Elde ettigin hersey senin olsun. Sen yarin icin hayal kurabilir misin? Arzuladigin sevgiliye kavusmanin hayalini kurmaya cesaret edebilir misin? Bunu yaparken baskalarinin sana ??aptal?? deme riskini goze alabilir misin? Hicbir sey dusunmeden, sadece o ani yasamak, yuregini, beynini, bedenini coskunun ve hazzin kucagina teslim edebilir misin? Nerde oldugunu, kim oldugunu, kimlerle odugunu unutup, siyrilip kaygilarindan dans edebilir misin saatlerce? Hem kendini, hem sevgilini hatalariyla, degistirmeden kabul edebilir misin? Her gune yeni bir isim verip baska baska anlamlar katabilir misin? Hic kimsenin gormedigi guzellikleri fark edebilir misin? Ruhuna ihanet etmeden, sadece yureginin sesini dinleyerek ve yuregin sana ** O ** dedikce o nun izinden gidebilir misin? SEN GERCEKTEN ASIK OLABILIR MISIN ? | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 16:42:13 |
| fiogf49gjkf0d
Biliyorum kırgınsın bize... Biz insanlar, seni kirlettikçe kirlettik. Seni şekilden şekile soktuk, iflah olmaz egolarımız sayesinde... Biliyormusun, artık adın cinsellikle eşanlamlı kullanılmaya başladı. Kendimizden utanabiliriz!
Eski fotoğraflarda kaldın artık, küf kokulu mekanlarda& Geçmişinle avutuyoruz kendimizi, kaybettiklerimize hüzünlenerek& Seni özlüyoruz. Gerçek olan seni özlüyoruz! Bunca çirkinliğe rağmen, güzel kalman beklenemezdi. Bunca pisliğin içinde o temizlik çok görüldü sana...
Biliyormusun, sadakat nedir, bilmez olduk. Şimdilerde çiçek çiçek geziyoruz. Modaymış öyle diyorlar. Alışkanlık yaptı nefislerimize& Sadık kalmak out diyorlar, ihanet in in ve out lar arasında bir yaşam sürüyoruz. Bize sunulanlarla yaşıyoruz. Hoşumuza da gitmiyor değil...
Sana yalan diyorlar artık! Alaylı cümlelerin vazgeçilmezi olmuşsun.
Önceleri karşılıksız değer verilirmiş sana& Menfaatsiz düşler kurulurmuş. Şimdi sen bir yana, selam alıp vermede dahi hesap yapar olduk biz insanlar...
Önceleri yüce duygu diye başlanırdı seni anlatmalar, şimdi ayaklar altında geziyorsun, haramzade yurdunda...
Maneviyata dair eser yok artık buralarda, senide kendimize benzettik. Var iken sen yok ettik! Kalplerde sen yerine şimdi kimler var? Bu dünya böyle işte, sana Fransız bize yerli...Eski filmlerde olmasa hep unuttuk seni...
Arada bir esiyorsun aklımıza işte& Bizden iğreniyorsun değil mi? İğrenmekte haklısın. Eminim ki, bizi hiçbir zaman affetmeyeceksin. Bunca pisliğin içinde seni koruyabilirdik...
Gözbebeklerimiz sen diye bakardı, şimdilerde hırsla bakıyor, madde hırsıyla&
Biz biz olmaktan çıkıyoruz çünkü seni kaybetmişiz. Seni kaybetmek, kavgayı yitirmek, manayı terk etmek...
Seni çocuk saflığında hissedebilmeyi özledik...
Karanlıklarda yaşıyoruz artık, güneşe hasret yani sana hasret... Doğmanı bekliyoruz yeniden bu kalplere... Gel desek gelirmisin yeniden... En güzel destanları yazarız bıraktığımız yerden yine...
Bizi affet ey aşk... | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 21:02:22 |
| fiogf49gjkf0d
Bir gün durup, Bir gün dönüp, "Yaşamın neresinde kalmıştık?" diyebilecek miyim! Ya da "Başlamadığım neler var?" Başlayıp, bitiremediğim… Hayal bile edemediğim.
Çocukların büyüdüğü, cicim aylarının tükendiği, yazların kışları kovaladığı,
aşk sanılan debde benin durulduğu, soba başlarında ısınılan,
duraklarda bekleşilen, ölenlerle, doğanlarla dolu yıllar boyunca
aklımın bir köşesinden bile geçirmediğim…
Yüzümdeki çizgilere, şakaklarımda belirmeye başlayan beyazlara
sıkıştırıverdiğim - bir çırpıda - yaşam(ın) neresinde kalmıştım, ben.
Kentler vardır: insana hiçbir şey düşündürmeyen, yaşanmışlık
acılarından başka… Bozkır yüzlü. Yaşlı.
Böyle kentleri izlerken şehirler arası yolculuk otobüslerinin
camlarından, belki tek istediğiniz şey bir sonraki kente kadar
uyuyup sonra birden uyanıvermek olur.
O kentler ki; hatıralarınızı kırık birer cam parçasıymışçasına
süpürüp atmak isterler. İkinci bir giysileri yoktur.
Ruhları yoktur. Gece gündüz, yaz kış hep aynı görünürler
insanın gözüne. Ne yeni yeşermiş bir fidan değiştirebilir bunu,
ne de göklerinde süzülen; üstünkörü, çocuk elinden
çıkmış bir uçurtma…
O kentlerde her şey sıradandır.
Çocukların büyümesi, cicim aylarının tükenmesi, yazların
kışları kovalaması, aşk sanılan debde benin durulması, ölenler,
doğanlar.. Her şey, hem de her şey…
Bir de; Kentler vardır. İnsana "Yaşamın neresinde kalmıştık?"
dedirten. En kötüsü de sürekli böyle bir kentte yaşıyor olmaktır.
Sürekli kendine; "Yaşamın neresinde kalmıştık?" diye
sormak gerektiğini düşünmektir en kötüsü…
Kentler vardır: insana tüm bunları düşündüren. Yaşamın omzundan geriye fırlatıp atmış olduğu o insan
bedenlerine ait eksikliklerin, yaşanamamışlıkların unutuldukları yerlerden, atılıverdikleri yerlerden bulunup alınması
gerektiğini, tozlu raflarından indirilmesi
gerektiğini, düşündüren.
Hazır gelmişken… Hazır düşünmüşken… "Yaşamın neresinde kalmıştık?" Diyebilecek miyim ben kendime … Bir gün? -tüm bunları bana sürekli düşündüren bu kentte
yaşarken hem de-
Yaşam, diye yaşadığım bu ara vermişlik uzadıkça, günler;
gündoğumu ve günbatımı aralığına sıkıştıkça her defasında,
bezginlik, kırgınlık, kızgınlık doldukça günler… O günü beklemek... Bu denli özlenebilir mi?
Ufka bakarmışçasına hareketsiz kıldığım gözlerimle; aslında
olmayan, hiç olmamış, asla olmayacak bir sevgiliyi vapur
iskelelerinde beklercesine, o günü beklemek… Hiç gelmeme ihtimali ile boğuşmak…
Hiç gelmeme sanısına kapılıp kıvranmak… Hiç gelmeme korkusu ile dehşete düşmek… Hiç gelmeme gerçeği ile yüzleşmek…
Ah gün ışığı, ah! Her vakti geldiğinde; yeniden dolduğun bu dünyada, bana
yaşamın neresinde kalmış olduğumu hatırlatabilecek misin,
bir gün? Ve günlere bile mektup yazabilecek kadar
divane olan ben: o gün, ışıttığın dünyada, yeterince güç
bulabilecek miyim tırnaklarımda, bıraktığım
yere tutunabilmek için.
Yemek kokuları arasından sıyırıp eteklerimi, rüzgâra
salıverebilecek miyim?
Saçlarım uzayacak mı yeniden?
Yitik yaşamlar görür; tiksinirdim yeniyetmeliğimde. Yitik
yaşamların ahı tuttu sonunda biliyorum! İçlerine düştüm bu
yüzme bilmez kaderimle, birinin kıyısından, diğerininkine
savrulup duruyorum hoyrat, acımasız dalgalarıyla.
O yeniyetmelik ki; arzularımızı besleyip duran bir enerji
yoğunluğundan ibarettir yalnızca. Gün ışığının koca bir
yaz boyunca tüm kış meyvelerini besleyip,
büyüttüğü gibi…
Giderek etlenen, giderek kendi olağan rengine kavuşan,
giderek sulanan kış meyveleri gibi yeniyetmelik arzuları ile
baş başa kalırız yetişkinliğimizin ilk adımlarında. Bildiğimiz
tek şey, cesaretin kırmızı bir tülmüşçesine
örttüğüdür utancı.
Ama bilmeyiz ki; utanç aynı zamanda cılız, masmavi
bir dalıdır güvensizliğin. Bir kez budanabildi mi
bir daha yeşermeyen!
Ah gün ışığı, ah! Tüm bunların sorumlusu sen misin yoksa?
Sen isen eğer… bu kadar kudretli isen… bu kadar vahşi…
bu kadar soğukkanlı isen; Bu karalanmış defter sayfalarından
kurtarıp; bembeyaz, sonsuz bir boşluğa da
koyabilecek misin kalemimi, söyle?
Sonsuz boşluğu bana, beni sonsuz boşluğa hediye
edebilecek misin, o gün? Kışkırtabilecek miyim en sonunda
seni tüm bu yazdıklarımla?
Pek tabiidir ki; ne, küçük bir derenin ,dingin serin akan
sularında baş vermiş taş parçalarının üzerinden sekip,
ıslanmadan karşı kıyıya ulaşmak gibi kolay olacak tüm bunlar,
ne de; ılık yaz akşamlarının rüzgârları ile bir o
yana bir bu yana, bir ananın kucağına uyumaya yatmış da masum yavrular gibi; hafif hafif sallanan adını bile bilmediğim ağaçların yaprakları kadar olağan hissedeceğim ben kendimi…
Hayatın, üç kuruşluk ruhlarını kafalarından sıyırıp ayırdığı,
kendi kendine adak ettiği kalleşler kadar değerim
olmayacak mı yoksa gözünde?
Bir gün durup, Bir gün dönüp, "Yaşamın neresinde kalmıştık?" diyebilecek miyim! Ya da "Başlamadığım neler var?" Başlayıp, bitiremediğim… Hayal bile edemediğim.
Peki ya… O güne dek, tüm bu yabancı vücutların yükünü
taşıyabilecek miyim, bu sarsak yüreğimde?
Ah gün ışığı, ah! Giyinmekten, soyunmaktan, susamaktan usanmış olan beni;
o gün geldiğinde yeniden
diriltebilecek misin, söylesene?
Kırmızı yı yeniden kırmızı yapabilecek misin gözümde? Sıcağı, yeniden sıcak!
Bir ipliğin, bir iğne deliğinden geçirilmesi gibi olağan
olabilecek mi tüm bu anlattıklarım, sonunda? O gün, O gün; ışıttığında, ışıtmandan yorulmamış bu koca dünyayı.
Ben bir parçası olabilecek miyim tüm bu anlattıklarımın.
Çocukluk günlerimi, çocukluk hayallerimi, anamın babamın
bana olan sevgisini çiğ damlalarınla yeşertip
tazeleyebilecek misin, söylesene?
Rüzgârınla, kırmızı tülleri uçurabilecek misin, arzularım
üstünden? Keskin kılıcınla budayıp durmayı
kesecek misin masmavi utançlarımı?
Söylesene! Bir gün durup, Bir gün dönüp, "Yaşamın neresinde kalmıştık?" diyebilecek miyim?
Ya da "Başlamadığım neler var?" Başlayıp, bitiremediğim…
Hayal bile edemediğim!
| |
alperen11965
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 21:14:23 |
| fiogf49gjkf0d | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 21:17:55 |
| fiogf49gjkf0d | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 21:21:22 |
| fiogf49gjkf0d
Kararır gökyüzü ansızın, Çarpar bulutlar kahrederek, Ve bir ateş yanar... Bulutlar yanar, Yürek yanar. Sonra tek tek düşer damlalar, Toprak kokar, Yağmur kokar. Bir ateş yanar rüzgârında, Bin ateş söner.
Ben yağmurum gününe ve gecene yağan. Kararırsa bulutların ansızın, Ve şimşekler çakarsa özünde, Bak gözündeyim.
Önce tek tek, Sonra sel olurum göğsüne... Aydınlanırsa yüreğin, Güneşler açarsa yüzünde, Neşeyim şimdi özünde. Yürürken bahtının yollarında Yalnız ve dalgın, Ve görürsen açmış Bir dal çiğdem
Üzerinde çiğ damlası. O, benim.
Sabahları dağılırken bulutlar Yürüyorsan sokaklarda Düşünüyorsan nisan yağmurlarını Havayı kokla O, benim.
Ararsa ellerin ellerimi gözlerinde yağmurlar, Üzülme. Yum gözlerini usuldan. Bak yüreğindeyim.
Estirme hüzün rüzgârlarını Kov sahilinden deli dalgaları Sakin serin pınarlarda çağlar damlalarım. Dağlardan esen meltemlerde, Akan çeşmende benim. Yıka yüreğini temiz sularımda, Gönlünde melankoli kalmasın Şifalıdır damlalarım, Ben yağmurum, Yağmur; Benim...
| |
ezelll
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Ağu.2007 Cmt 21:54:50 |
| fiogf49gjkf0d
| |
| |