ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 09:17:18 |
| fiogf49gjkf0d
BU GECE
Al beni, götür kanatlarında bu gece Uçurup diyar diyar sev beni sevilmediğim kadar Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi öyle gel
Gör beni, bulup karanlıklarda sar biraz Ki doğmasın sabahlar, al sevgim hiç vermediğim kadar Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi öyle gel, gel
Sev, iste yeminler ederim aşka Belki bir daha hiç tutulmazlar İnanmasan bile gel, inandığım ne var ne yoksa Hiç vermediğim kadar
Al beni, götür kanatlarında bu gece Uçurup diyar diyar sev beni sevilmediğim kadar Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi öyle gel bu gece...
Sev, iste yeminler ederim aşka Belki bir daha hiç tutulmazlar İnanmasan bile gel, inandığım ne var ne yoksa Hiç vermediğim kadar
Al beni, götür kanatlarında bu gece Uçurup diyar diyar sev beni sevilmediğim kadar Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi öyle gel bu gece... | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 13:40:46 |
| fiogf49gjkf0d
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 13:49:36 |
| fiogf49gjkf0d ANLAT BANA
Yetmiyor bana gördüklerim yetmiyor bana duyduklarım Yetmiyor bana bildiklerim anlat bana öğreneyim Bana bir öğretmen ol öğret bana öğreneyim Bana bir tercüman ol seni içten dinleyeyim
Anlat bana gülleri arı olup koklayayım Anlat bana bülbülleri onu dalıma alayım Anlat bana yazı baharı bir kelebek olup uçayım Anlat bana kışı sonbaharı fırtına olup eseyim Kar beyaz olup yağayım
Anlat bana aşkı sevdayı kalbine girip yakayım Anlat bana hüzün’ü duyguyu oturup üzülüp ağlayayım Anlat bana geceyi gündüzü bu günden hazır olayım Anlat bana son sözü doğruyu bulup doğru olayım
Hadi anlat bana anlata bildiğin kadar Hadi anlat bana bildiğin kadar.
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 13:54:16 |
| fiogf49gjkf0d
suni gündemleri cizmek lazim
|
Konu basligi secmek lazim… Bos laflari gecmek lazim… Cani gönülden sevmek lazim… Suni gündemleri cizmek lazim…
Sevgide saygiyi bilmek … Sevgiyi yürekte görmek… Sevgi bagini örmek… Suni gündemleri cizmek lazim…
Aski ateste yanmak… Göz nuruna bakmak… Eriyip damlalarla akmak.. Suni gündemleri cizmek lazim…
Gözyaslarini elinle silmek… Sevgiyle teselli etmek… Derdine care bulup olmak... Suni gündemleri cizmek lazim...
Gülmek onunla aglamak... Pervane olup olup dönmek... Bu hayati onunla sürmek... Suni gündemleri cizmek lazim...
Sevgi dedinme ölmek... Onunla yanip sönmek... Inceden inceye cözmek... Suni gündemleri cizmek lazim...
Ugrunda ölümlere gitmek.. Kalbinde filizlenip bitmek... Aza kanaat edip yetmek... Suni gündemleri cizmek lazim...
Yenikyö’lü yüze gülmek lazim... Yasamak icin su ekmek lazim... Bitmemesi icin bereket lazim... Suni gündemleri cizmek lazim...
| | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 13:57:07 |
| fiogf49gjkf0d | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 13:59:15 |
| fiogf49gjkf0d
Ruhum gözlerine hapsolmuş
Ruhum gözlerine hapsolmus Gözlerinde ağlayan benim Kalbimde ağrılar var diyorsun Kalbinde carmıha çivilenmiş Adam benim
Avuclarımda sonsuzluk simgesi yüzük Ve sana veremedigim kalbim Zamansızdı sevmelerimiz Rüyamda korkular var diyorsun Rüyalarında gezinen benim
Yüzümde keder cizgileri arttı diyorsun Aynalarında baktığın yüz benim Ne yana dönsem sen varsın diyorsun Odalarında seni yeminli bekleyen benim
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 14:02:27 |
| fiogf49gjkf0d
Aslı Yolunda Kerem Meyli midir AŞK?
Koyup herşeyi bir yana çekip ellerini hayatımdan git artık ne kaybedecek ne de konuşacak bir şeyimiz kaldı bütün sözler tükendi...
Gözlerini ıstırabımı hicranımı seven yanımı hayatımdan al git sar git yüreğimdeki yarayı say ki, hiç yaşamadık bu aşkı sevişmedik geceler boyu varsın bütün şiirler, bütün şarkılar yarım kalsın neyin varsa topla git
Git mim koyup efkarıma bir güvercin gibi kanadımda taşırım ateşimi bir mecnun gibi çölde de yaşarım Leyla ysa aşkım yeterki, düştüğüm yerden vurmasın sırtımdan hayat
Zaten ben bu ihanet kokan dünyanın bu yeryüzünün kara sevdalısıyım iflah olmam yüreğimi kimsesiz sevgilere bırak git varsın tüm köşe başlarında yalnız kalayım bütün elveda istasyonlarında ben ağlayayım yüreğimdeki ağrıları al git
Alevler içinde tutuşan iksirler istiyorum artık değilmi ki, her aynaya baktığımda niftrit asit ter döküyorum bardak bardak
Git oklarını duygu bahçemden topladıklarını ve yüreğimden kopardıklarını bırak koy bir yana sancılarımı kelepçeni vur git hayatıma ihanet prangaları vur git bu sevdaya
Bırak çözülsün dizlerimin bağı hasret dilimin ucunda suküt gibi naçar susku gibi suküt kalsın
Bırak beni hayat aşkın oklarıyla vursun vuracaksa tam orta yerinden kalbimin sevda bahçelerinde gül toplarken kışları bana bırakıp alıp yanına tüm baharları viran şehirler gibi gibi terkedip git beni.
Git indir yükünü duygularımın bir avuç ateş değil midir? aşk gömülüp soluğuna hasretin bırak yaksın kanatlarımı varsın acıdan parça parça olsun yüreğim açmasın bir daha hiç bir çiçek bütün kuşlar terkedip gitsin bahçemi al yanına tüm baharları sonbaharda sarı bir yaprak gibi kalayım
Git mevsimlere yazarım adını, sonbaharlara bulutlara yazarım, yağmurlara, yalnızlıklara bir veda sözcüğü düşer gibi uçurumdan rüzgarlara saklayıp adını giderim ben de
Aslı yolunda Kerem meyli değil midir AŞK?
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 14:05:06 |
| fiogf49gjkf0d | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 14:08:43 |
| fiogf49gjkf0d
|
Hasretin alev alev içime bir an düştü Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü |
|
|
(S ۞ R) YAĞMUR ♥
Vareden in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir an düştü Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi nin Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla Evlerin arasına dikilir yesil bayrak Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim
Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim
Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri Paramparça, ateşler sahinin hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım O mücella çehreni izleseydim ebedi Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü Katil sinekler deldi hicabın perdesini İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü Dolaşan ben olsaydım Save nin damarında Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin Ebedi aşka giden esrarlı yollarında Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini Kefenimi biçseydi Ebva da esen rüzgar Seninle yıkasaydım acılar dehlizini Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu Bahira dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri Ahuların içinde sevdan akkor gibidir Erdemin, bereketin doldurur haneleri Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir Şemsiyesi altında yürürsün bulutların Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından
Madeni arzuların ardında seyre daldım Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini Senin için görülen bir düş de ben olsaydim
Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır Sesini duymayanlar girdabında boğulur Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradim Bir melal zincirine takıldı parmaklarım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde Sümeyra yı arıyor her damlada bir saray Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin Mekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü İniltiler geliyor doğudan ve batıdan Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın Nazarın ok misali karanlıkları deler Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefsinle yeniden çizilecek desenler Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler Anneler çocuklara hep seni içirecek Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin Sana mü mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü Zedelendi sağduyu; körleşen iz an düştü Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Bahira dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım...
(O na, Hep ona, hep o gözlerime yağan yağmura...)
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2007 Per 14:19:29 |
| fiogf49gjkf0d
GECE ÇİÇEĞİ |
|
|
Ateşten öpüşlerle damgaladım vücudunun o beyaz atlasını. Ağzım bir örümcekti gizlice aşıp giden. Sende, senin ardında, ürkek ve susuz.
Akşam alacasının kıyısından ne öyküler var tatlı, üzgün taşbebek, üzüntünü dağıtmaya. Bir kuğu, bir ağaç, uzak ve neşeli bir şeyler. Üzüm zamanı, olgun, meyveli zaman.
Bir limanda yaşadım, seni de orda sevdim. Sessizlikle düşün kesiştiği yalnızlık. Kıstırılıp hüzünle deniz arasında. Kıpırtısız iki sandalcı arasında, coşkun ve sessiz.
Can çekişen bir şey dudaklarla ses arasında. Kuş kanatlı bir şey, unutuştan, iç darlığından. Balık ağları gibi su tutamayan. Yavrum benim, yalnız titreyen damlalar kalır. Ama bir şarkı vardır bu kaçamak sözler arasında. Doyumsuz ağzıma doğru yükselen bir şarkı. Ah seni bütün sevinç sözleriyle kutlayabilmeli. Övmeli, yakmalı, kaçıp gitmeli bir delinin ellerinde çan gibi. Ne oldu birden sana, benim üzgün sevecenliğim? En yılmaz, en soğuk tepeye vardığımda yüreğim kapanıyor bir gece çiçeği gibi.. | | |
| |