ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Yardımseverlik ölmesin ama...

Türkiye’de yardımsever sivil toplum örgütlerine karşı komplo kuruluyormuş da bilmem neymiş. Bu boş laflara söyleyenler inanıyor mu bilmem ama Almanya’da geçen gün sonuçlanan Deniz Feneri davasının Türkiye’deki bir olası sonucunu tahmin etmek zor değil: Büyük ihtimalle yardımseverlerin yardımlarında bir yavaşlama olmuştur hem bu derneğe hem de diğer yardım örgütlerine.
Ama öte yandan bu son derece doğaldır da: Çünkü bu çeşit yardım örgütleri birer güven müessesesidir. Güven azaldığı zaman bağışçıların azalması olağan.
Bu durumda, yapılması gereken de belli: Güveni yeniden tesis etmek.
Deniz Feneri örneği bence özellikle önemli. Düşünün bu bir dernek. 11 yıldır faal. Geçen gün dinlediğim bir televizyon haberine inanacak olursam, sırf geçen yıl Türkiye’de 120 milyon YTL bağış toplamış ve paranın tamamını (bazı işletme masrafları düşülünce elbette) yardım olarak dağıtmış. Yani hemen hemen 100 milyon dolardan söz ediyoruz. Bu çok büyük bir para, büyük bir organizasyon kabiliyeti, büyük bir işletme demek.
Yılda 100 milyon dolar yardım toplayabilen bir derneğin çok büyük bir sivil toplum örgütü olması gerekir ama aynı TV haberinden öğreniyoruz ki, derneğin sadece 60 üyesi var. 11 yıldır faal bir derneğin 60 üyesi var!
Çok tuhaf değil mi? Başlı başına süphe çekmez mi bu üye sayısının azlığı? Acaba kimse mi başvurmamış üye olmak için, yoksa onlar mı almamışlar kimseyi üyeliğe?
100 milyon doları idare eden 60 üyeli dernek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da söyledi, İçişleri Bakanlığı’nın rutin denetimlerinde hep temiz çıkmış. Çıkmış ama bugün yaşanan güven erozyonu ortada.
Güveni tesis etmenin yolu, ‘Bizim Almanya’daki dernekle ilgimiz yok’ demek midir
Allah aşkına? İnsan zekâsına bu kadar da hakaret edilmez ki... Aynı isimde, aynı logoyu kullanan, aynı TV etrafında örgütlenmiş bir dernek. Şunu demek çok mu zor: ‘Evet bunlar bizim tanıdığımız arkadaşlarımız ama anlaşılan kötü yola sapmışlar, onları içimizde barındırmayacağız.’ Bu cümlenin inandırıcılığı olur ama ‘Hayır hiç ilgimiz yok’ dediğinizde kargalar bile size güler.
Derneğin derdi kendi temizliğini ve güvenilirliğini ispat etmek olsaydı, çoktan ortaya çıkıp ‘10 yıllık hesaplarımızı incelemesi için bir bağımsız denetim firmasıyla anlaştık, onlar sonuçlarını kamuoyuyla paylaşacaklar, bizim gizleyecek hiçbir şeyimiz yok’ demiş olurlardı.
Bakın burada bir itirafta bulunayım: Bundan yıllar önce değerli bir muhabirimiz bize Deniz Feneri ile ilgili kalın bir dosya getirdi. Temelde iddia şuydu: Dernek, falanca köyde falanca kişiye 100 lira yardım yapmış gözüküyor, elde bir de 100 liralık makbuz var ama o kişi ‘Hayır’ diyor, ‘Ben 100 lira değil 7 lira aldım.’
Ben bu iddiaların tekil iddialar olduğunu düşündüm, haberi daha da geliştirmeden, daha yaygın örnekler bulmadan ve ‘su geçirmez’ derecede kusursuz ve yanlışsız olmadan yayımlamadım.
Çünkü itham edeceğimiz kuruluş bir yardım kuruluşuydu, yalan veya eksik bir haber o kuruluşu yok edebilirdi ve sonunda olan bu kuruluştan yardım alanlara olurdu. Vicdanım buna elvermezdi.
Ama bugün ‘Acaba o zaman hata mı ettim’ diye düşünüyorum. Evet o haber hâlâ daha dört başı mamur bir haber halini alamadı ama o zaman konuyla daha yakın ilgilenebilir, yayımlanabilir bir haber ortaya çıkarabilirdik. O zaman bunu yapsaydık belki bugün bu rezaletler yaşanmaz, yardımseverliğin kendisi tehlike altına girmezdi.
Bir daha söylüyorum: Yardım işi dibine kadar şeffaf olması gereken, yüzde yüz güvene dayanan bir iştir. Güveni sağlamanın yolu da, açık olmaktır, şeffaf olmaktır.
Deniz Feneri ve diğerleri için kendilerini şaibeden korumanın  tek yolu bu. Şeffaflık.

İsmet Berkan, 19 Eylül 2008

Yardım işi dibine kadar şeffaf olması gereken, yüzde yüz güvene dayanan bir iştir. Güveni sağlamanın yolu da, açık olmaktır, şeffaf olmaktır.

Türkiyede her kurumun seffaf olması gerekir.Yardım maskesi altında insanların alın terini,düşüncelerini,dini duygularını istismar edenleri kınıyorum.

Öncelikle çok güzel bir yazı var karşımızda , bu yazıyı foruma taşıyan değerli arkadaşımız -HoKKaBaZ- a teşekkür ederim.Chatcity ye daha öncelerden odalara girip sohbet ederdim ne kadar eğitimimde buna izin vermese arada bir kaçak yapardım.Forum o kadar dikkatimi çekmemişti ama bu son 1 ayda forumda gerçekten çok büyük zevk almaya başladım.Yardımseverlik derkende "Kendimiz için sevdiğimizi devletimiz ve milletimiz içinde sevmektir." Almanyada yaşanan bu tadsız olayın faili meçhullarını en içten dileklerimle kınıyorum.Bir yardım kuruluşunun da yönetim kurulu arasında aylık cuzip bir miktarda gideri olabilir ama , böylesi fazla bir miktara ne cuzip denilir nede gider ancak ve ancak dolandırıcılık denilir.Nedeni? -Sen yüzlerce/binlerce insanlardan yardım maksadıyla parasal anlamda bir takım gelir elde ediyorsan.O geliri yardıma muhtaç insanlara takdim etmen gerek.Neyse daha fazla sözler söylemeye gerek yok , olmuş bitmiş bir olayın ve cezalarını almış kişilerin arkasından yorum yaparak kendimizi yormanın hiç bir anlamı olmadığını düşünmekteyim.

Teşekkürler