ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
MrLion
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Mar.2009 Pzt 00:12:57 Cemal Süreya Kimdir ? |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Cemal Süreya
Cemal Süreya (Erzincan1931 - İstanbul9 Ocak1990), şair. Asıl adı Cemalettin Seber dir. Önceden Süreyya olan soyadındaki y lerden birisini, bir arkadaşıyla girdiği iddiada kaybetmiştir.
Hayatı
Erzincan da doğdu. 1954 te Ankara ÜniversitesiSiyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü nü bitirdi. Maliye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik görevlerinde bulundu; 1965’te ayrıldığı müfettişlik görevine 1971’de yeniden döndü; 1982’de müşavir maliye müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos1960’ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran1966-Mayıs1970 arası 47, 1980-81 arası iki sayı daha çıkardı. 1978’de Kültür Bakanlığı’nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yapan Cemal Süreya, emekli olduktan sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde redaktör olarak çalıştı. Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı; ayrıca Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık, Yeni Ulus ve Yazko Somut gazeteleri ile 2000’e Doğru dergisinde köşe yazıları yazdı.
İlk şiiri “Şarkısı-beyaz”, 8 Ocak1958 de Mülkiye dergisinde çıktı. Şiirlerindeki şekil, muhteva ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Geleneğe karşı olmasına karşın geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Şahsiyetli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve istihza, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.
Batı Anadolu daki Bilecik e sürgüne gönderilmiş bir Kürt ailesinin çocuğudur; bu kimliğini uzun süre saklar ya da saklamak zorunda kalır. Öyle ki Bazil Nikitin in Kürtler adlı kitabını çevirdiği halde yayında adının sadece baş harflerini kullanır. Şairin hayatındaki en önemli kırılma noktalarından biri adressizliktir: 4 kez evlenir, 29 farklı evde oturur.
Ölmeden önce, eşi Bayan Nihayet e bıraktığı 4 Kasım1989 imza tarihli miras yazısında, 6 madde halinde; iki tane halı, kütüphane, masanın ortasındaki ve yabancıların yarısı, çiçeklerin hepsi, büyük ayna, bütün kitapların telif hakkının yarısı, kendisini ve bütün notlarını eşine bıraktığını belirtmiştir. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu. Feyza Perinçek ve Nursel Duruel, şair üzerine bir biyografik inceleme hazırladılar: Cemal Süreya / Şairin Hayatı Şiire Dahil (1995). 1997’de de Cemal Süreya Arşivi yayımlandı.
Kitapları
Şiir
- Üvercinka (1958; Yeditepe Şiir Armağanı)
- Göçebe (1965; 1966TDK Şiir Ödülü)
- Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)
- Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984)
- Sıcak Nal ve Güz Bitigi (1988; Behçet Necatigil Şiir Ödülü)
- Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s; YKY 1995)
Düzyazı
- Şapkam Dolu Çiçekle (1976)
- Günübirlik (1982)
- Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s.; YKY 1998)
- 99 Yüz (1991; YKY 2004)
- 999. Gün / Üstü Kalsın (1991)
- Folklor Şiire Düşman (1992)
- Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik’in yeni basımı: 1992)
- Aydınlık Yazıları / Paçal (1992)
- Oluşum’da Cemal Süreya (1992)
- Papirüs’ten Başyazılar (1992)
- Günler (999. Gün’ün genişletilmiş basımı: YKY 1996)
- Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar: haz. Nursel Duruel, YKY 1997; genişletilmiş basımı: YKY, 2002)
- Toplu Yazılar I: Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar (YKY 2000)
Antoloji ve çevirileri
Cemal Süreya iki antoloji (Mülkiyeli Şairler ve 100 Aşk Şiiri) hazırladı; Simone de Beauvoir’dan Sade’ı Yakmalı mı? (1966; YKY 1997), Gustave Flaubert’den Gönül ki Yetişmekte (Duygusal Eğitim) ve Antoine de Saint-Exupéry’den Küçük Prens (Tomris Uyar’la birlikte) başta olmak üzere, pek çok çeviri yaptı. Çeviri şiirleri (Yürek ki Paramparça, haz. Eray Canberk, YKY 1995) ve Çocukça dergisi için yazdığı yazılar (Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi, haz. Necati Güngör, 1993; YKY 1996) derlendi.
Alıntıdır.
___________________________________________
MrLion | |
MrLion
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Mar.2009 Pzt 00:24:31 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Adından y Harfini Atan Şair: Cemal Sürey(y)a
CemaL Süreya nın soyisminin "Süreyya" değiLde "Süreya" oLması hep dikkatimi çekmiştir.. OrjinaL keLimesi Süreyya oLan isim neden Süreya dır,yoksa nufüs idaresindeki memurun yanLış yazmasından doLayımı ismi öyLe kaLmıştır der dururdum..Bunu daha sonra öğrendim...BeLki bir şehir efsanesidir,beLkide gerçek ama benim çok iLgimi çekmişti..SizinLede payLaşmak istiyorum.. :
CemaL Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdırLar..Ve sınıfLarında Muazzez Akkaya isminde birde kız varmış..İkiside bu kızı gizLiden gizLiye severLermiş..Sınıfta gün boyu aynı kıza duydukLarı iLgiyi birbirLerine anLatırLarmış..Hatta Muazzeze yazdıkLarı şiirLeri birbirLerine okurLarmış..Sonra bu aşk,zamanLa kızışmış ve birbirLerine ben eLde ederim,sen edersin derken kim eLde edecek? diye iddiaya tutuşmuşLar..Kaybeden büyük bir bedeL ödeyecek demişLer..Ve bu bedeL ömrü boyunca üzerinde kaLacak..Bedene fizikseL bir zarar oLmayacak diyede karar kıLmışLar..Ve sonunda adını değiştirmeye geLmiş oLay..
CemaL Sürey(y)a Kazanırsa ;Sezai Karakoç un soyadı Karkoç oLacak..
Sezai Karakoç Kazanırsa ; CemaL Süreyya nın soyadı Süreya oLacak.
ve tabi tahmin ettiğiniz gibi kızı Sezai Karakoç eLde eder ve çıkmaya başLar..CemaL Süreya da gidip tek Y harfini attırır soyadından..
İşte Süreyya dan Süreya ya geçiş dönemi böyLe oLmuştur..
Peki sonrasında ne oLdu diye merak ediyormusunuz?
Muazzez Akkaya bir iddia sonucu kendisi iLe Sezai Karakoç un kendisi iLe çıktığını öğrenir..Birazda sorunLarı oLan Muazzez bunu kaLdıramamış,okuLu bıramış ve memLeketi oLan Geyve ye gitmiştir..
Sezai Karakoç bu duruma çok üzüLür ve Muazzez Akkaya ya ithafen Mona Rosa yı yazar.. Mona Rozayı okumamış oLsanızda muhakkak bir yerLerde duymuşsunuzdur ama biLmeyenLer için şunu söyLiyeyim..Şair Karakoç,1950 yıLında MüLkiye de öğrenci iken yazmıştır bu şiiri..Ancak 2002 yıLına kadar yayınLanmamıştır..Bana göre "Mona Roza" Türk edebiyatının en mahrem akrostiş şiiridir..Şiirin her kıtasının baş harfine bakarmısınız...
Mona Rosa
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Geyve nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadi kirik kus merhamet ister. Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karsi kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavsanlar daga. Mona Rosa bugün bende bir hal var. Yagmur iri iri düser topraga, Ulur aya karsi kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek, Mona Rosa seni görmemeliyim. Bir bakisin ölmem için yetecek. Anla Mona Rosa ben bir deliyim. Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin agaçlari, sögüt gölgesi, Bende çikar günes aydinligina. Bir nisan yüzügü bir kapi sesi. Seni hatirlatir her zaman bana. Zeytin agaçlari, sögüt gölgesi.
Zambaklar en issiz yerlerde açar Ve vardir her vahsi çiçekte gurur. Bir mumun ardinda bekleyen rüzgar, Isiksiz ruhumu sallar da durur. Zambaklar en issiz yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmaklarin Bir nar çiçegini eziyor gibi. Ellerinden belli olur bir kadin, Denizin dibinde geziyor gibi. Ellerin, ellerin ve parmaklarin.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana, Bakma tuhaf tuhaf göge bu kadar. Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Aksamlari gelir incir kuslari, Konarlar bahçemin incirlerine. Kiminin rengi ak kiminin sari. Ah beni vursalar bir kus yerine. Aksamlari gelir incir kuslari.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni Incir kuslarinin bakislarinda. Hayatla doldurur bu bos yelkeni. O masum bakislarin su kenarinda. Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kirgin kirgin bakma yüzüme Rosa. Henüz dinlemedin benden türküler. Benim askim uymaz öyle her saza. En güzel sarkiyi bir kursun söyler. Kirgin kirgin bakma yüzüme Rosa.
Artik inan bana muhacir kizi, Dinle ve kabul et itirafimi. Bir soguk, bir mavi, bir garip sizi Alev alev sardi her tarafimi. Artik inan bana muhacir kizi.
Yagmurdan sonra büyürmüs basak, Meyvalar sabirla olgunlasirmis. Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsin ölüler niçin yasarmis. Yagmurdan sonra büyürmüs basak.
Altin bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kus tüyüne. Bir tüy ki can verir gülümsesen, Bir tüy ki kapali geceye güne. Altin bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Geyve nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadi kirik kus merhamet ister, Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Sezai Karakoç
Her kıtanın baş harfine bakacak oLursanız,"Muazzez Akkayam" çıkar.. Muazzez Hanım bu şiiri okuduktan sonra intehar ettiği söyLenmektedir,fakat başka rivayetLere göre şuanda Amerikada yaşamaktadır..Kesin bir biLgi(m) yok..
İyi OkumaLar
Alıntıdır.
__________________________________________________________________
MrLion | |
scarlett3
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Mar.2009 Pzt 00:24:50 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d BALZAMİN Sen el kadar bir kadınsındır Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli Bazı ağaçlara kapı komşu Bazı çiçeklerin andırdığı İş bu kadarla bitse iyi Bir insan edinmişsindir kendine Bir şarkı edinmişsindir, bir umut Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da Saçlarınla beraber penceredeyken Besbelli arandığından haberli Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda Sevgili CEMAL SÜREYA | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 3.Mar.2009 Sal 12:02:14 |
| fiogf49gjkf0d
BİR ÇİÇEK
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış; Gelmiş ta ağzımın kenarında Konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda, Güverteleri uçtan uca orman; Aldım çiçeğimi şurama bastım, Bastım ki yalnızlığımmış.
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni Keşke yalnız bunun için sevseydim seni...
CEMAL SÜREYA |
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 3.Mar.2009 Sal 13:28:09 |
| fiogf49gjkf0d İstemeli..
Yaşadığı ülkeyi ve Ülkesinin insanlarını derinliğine anlamak istemeli..Bu ülkede bir turist yada bir kedi gibi geziyor olmamak için..Bu ülkenin dilini,tarihini ve bilinç altını anlamayı istemeli..Türkiye nin..Türkler in bilinç altnı anlamak için,Sait Faik,Necip Fazıl,Kemal Tahir,Yaşar Kemal,Oğuz Atay,Reşat Nuri,Yakup Kadri,Cemal Süreya,Nazım Hikmet gibi Ustaları okumak kaçınılmaz bir gereklilik..Yazarları okumadan,insan ve insanlığın evrensel değerleri hakkında fikir sahibi olamazsınız..Yazarlarını okumadan bir ülkeyi tanıyamazsınız..O ülkenin dilini anlayamazsınız..Ferhatcım güzel konulara değindiğin için eline sağlık ve çok teşekkür ederim devamını bekliyoruz..Ve şairin dediği gibi.. Bir zamanlar şölenlerle egemen ülkemde..Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor..
ÜLKE
Saat Çini vurdu birden: pirinççç Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan Kasketimi eğip üstüne acılarımın Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi. Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman Sen tutar kendini incecik sevdirirdin Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
Yalnız aşkı vardır aşkı olanın Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Kardeşim olan gözlerini unutamadım Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını Dostum olan ellerini unutamadım Karım olan karnını ve önlerini Orospum olan yanlarını ve arkalarını İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını Nasıl unuturum hiç unutamadım Kibrit çak masmavi yanardı sesin Ormanlara ormanlara yüzünün sesi En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın Soluğu kesen ağulayan ormanlarında Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında Karadeniz´e karışırdı ordan Akdeniz´e Ordan da daha büyük sulara
Geceyse ay hemen tazeler minareleri Kur´an sayfaları satılan sokaklardan Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar Ölüm uçar çocuk yüzlere Ben o sokaklardan ne kadar geçtim Damağımda dilinin yosunlu tadı Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
Bir başak ufak ufak bildirir Konya´yı O başakta o Konya´da seni ararım Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız Para basma yetkisini Fırat´ın suyunu Palandöken´i Erzincan´ın düzünü asma bahçelerin dibini Antalya´nın denizini o denizin dibini Beş türlü yengeç yaşıyan sularında Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi Bir günler şölenlerle egemen ülkende Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor N´olur ağzından başlıyarak soyunmaya Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme Çık gel bir kez daha çıkıntılardan Çık gel bir kez daha bozguna uğrat ..
Cemal Süreya..
Saat onikiden sonra, Bütün içkiler Şaraptır..
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 5.Mar.2009 Per 11:02:59 |
| fiogf49gjkf0d
ÖNCELEYİN
Önce bir ellerin vardı yaşnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar... Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların Sonra her şey çıkıp geldi...
Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde Sen çıkardın utancını duvara astın... Ben masanın üstüne kodum kuralları Her şey işte böyle oldu önce...
1954 Cemal SÜREYA (Üvercinka)
TEK YASAK
Özgürlüğün geldiği gün O gün ölmek yasak!
| |
MrLion
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 8.Mar.2009 Pzr 02:10:27 |
| fiogf49gjkf0d
11 Yaşındaki bir kızın Cemal Sürey(y)a ya yazdığı ve Cemal Sürey(y)ya nın yanıtladığı mektup
_______________________________________________________________________________________
MrLion
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 8.Mar.2009 Pzr 11:44:15 |
| fiogf49gjkf0d
Fransızlar derler ki, “Paris’i en güzel anlatan Avrupa’da Bir Cevalan dır." Bunu yazan da Ahmet Mithat Efendi’dir ve Paris’i görmeden yazmıştı. Ahmet Mithat Efendi Paris’i gördükten sonra da bir şiir yazar ama hiç beğenilmez. 1940’lı yıllarda İstanbul’da ise Orhan Veli popülerdir. Paris’te hangi sokak, hangi sokakla kesişir, hangi sokakta hangi kafe vardır bilir. Ama hiç Paris’e gitmedi.
Sonra pek çok Türk şair Paris’e gitti. Birisi de gittiği gece otel odasında bir şiir yazdı; adı Kars. Bu şiiri yazan bir Mülkiyeli: Cemal Süreya. O da Paris’te Kars şiirini* yazarken hiç Kars’ı görme- mişti.
Cemal Süreyya sonra anlatmıştı; Kars’ı gör- dükten sonra bir şiir daha yazmış, bakmış, gör- meden yazdığı daha güzel; sonrakini yırtıp atmış.
*****
Cemal Süreya Darphane de müdür; paranın yerinde şair müdür. Bütün yolsuzlukları tespit edip, rapor etmiş, Ankara ya göndermiş, mükafat bekliyor. Ama ses yok. Bir daha yazıp bir daha göndermiş.
Çok geçmeden zamanın bakanı Darphane yi teftişe gelir. Gelir ama Cemal Süreya’nın elini bile sıkmaz.
"Bu kapının arkasında ne var?" diyerek bütün odaları dolaşır. Cemal Süreya’ya hiç muhatap olmaz, yardımcılarına sorar. Bu kapının arkasında ne var, burada ne var.. İki saat dolaşıyor ve gidiyor.
Giderken Cemal Süreya der ki:
"Bir kapı var ki, onu size hiç açmayacağız".
"Hangi kapı, ne kapısı" der bakan.
"Gönlümüzün kapısı".
Bakan gider, bir rapor hazırlar: Darphaneyi gezdim, çok pis buldum. Müdür Cemalettin Seber’i (Cemal Süreya) görevden alıyorum. Cemal Süreya bu yazıyı alınca bir basın toplantısı düzenler, der ki:
"Bakan haklı, gerçekten de o gün şanlı Darphane, tarihinde ilk defa kirliydi. O da Sayın Bakanın burada teftişte olduğu saatlerdi."
SUNAY AKIN
Mülkiye Konferansları ndan 26 şubat 2005 deşifre ve özeti : Nur Ateş
*****
* Ve işte o Kars ı görmeden yazılan şiir:
KARS
Öyle güzel ki ölürüm artık Beyaz uykusuz uzakta Kars çocukların da Kars’ı Ölüleri yağan karda Donmuş gözlerinin arası Sen küçüğüm sımsıcak Ne derler ona –bu kızakta Boyuna türküler yakıyorsun ya Sanki her türküden sonra Hohlasan gök buğulanacak Anla ki her durakta Yok sınırları aşkın O iyi yüzlü Tanrı Beklesin dursun bizi Kurduğumuz rahat tuzakta Nasıl olsa yine bir gün Döneriz bu yollardan geri Senin bir elinde bir mendil Diğerinde kuş sesleri...
CEMAL SÜREYA | |
SitemDepresif
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Mar.2009 Sal 21:54:27 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d "yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
bütünlemeye almış bir sessizlik, finali geçememiş yani, finale yakışmayan bir sonuç almış bizim takım, yenilmişiz, tek isteğim beraber/e kalmamızdı oysa. yeter not alamamış bir sensizlik bu, her yerim sağır, hep bir senfoni kafamda, oda orkestrasının yalnızlık senfonisi bir bakıma. yürüyoruz, son kez aynı yolu bir arada yürüyüşümüz belki de, elini tutmaya cesaretim yok, başın hep önde, oysa benim ömrümün en dik kafalı kızıydın sen, isyancı, gözlerinde şimşeklerle yeşiller yanan. yürüyoruz, az sonra sonuna geleceğiz ilişki denen şeyin, aklım geri gitmekte.
"seni o kadar yakından görünce, keşke yalnız bunun için sevseydim seni."
oysa elim ayağım birbirine dolanmıştı, seni o kadar yakından görünce. oysa hep uzaktan uzağa , hep içim otura kalka izlerdim seni ben. bu kadar beyaz mıydın gerçekten, kaç kuğu boynunda, tenin ellerimin izi kalacak diye korktuğum, dudakların iki küçük kapı sonsuzluğa açılan, gözlerinden bahsetmeye kalbim dayanmaz, derinliğinde kaybolduğum zamanların ardından, seni o kadar yakından görünce, tarifi yok artık gerisinin.bir melekle uyumanın tarifiydi çünkü, beni aşan. içimi aşan , dalgalı saçların, yüzmeyi bilmeden, boğulmaktan korkmadan. seni yüzüyorum, yüzün gülmelerimin denizi. seni o kadar yakından görünce, ardından hep kamaşık artık gözlerim, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..
"uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
yine aynı kafeteryada elini tutmuştum işte ilk kez , uzaklara bir bakışın vardı, sanki afrika dibimizdeydi, çok yakındı amerika, senin baktığın yere benim gözüm yetmezdi, ömrüm yoluna sürgün, ben hep sürgün, umudu senden yana, ben elini tutuyordum oysa, senin bakılın uzaklara, ellerin elimde olduğu halde. sen bir bakınca , tüm acı çeken çocukları kucaklıyor muydun boyuna. içime bakıyorsun sanki , herkesin ortasında, şimdi ve her zaman söylediğim gibi, tavukkarası yalnızlığım. kırık kibritler ardından otomatlarda..
"hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek... keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
birbirine benzeyenler evlenir derler , ben hep otoban kenarlarında bekliyorum işte bu yüzden. yüzümde nice rüzgar otobüslerin ardında kalan. oysa tek gidişti son biletin. dönüşü olmayan bir yolun peşpeşe kalmış iki otobüsüydük belki de, arkadaki çıkmadan, öndekinin kıpırdamasına imkan olmayan. bir sıcaklıkta terliyorduk kliması bozuk tüm otobüslerin, içerde hep bir halı kokusu, durulsun artık bir yerlerinde , mola versin hayat, bir yol kenarında inelim, benzeşelim yeniden birbirimize, belki evleniriz hem, belki oda yine odamız, ev yine yuvamız olur diye, yalnızca bunun için , keşke yalnız bunun için sevseydim seni..
"baktım yeri toparlıyor ayak izleri, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."
çamurda pes oynardık hani küçükken, büyük çiviler küçük ellerimizde, birbirimizi hapsetmeye çalışırdık çizgilerin içine. şimdi baktım yeri toparlıyor ayak izleri, bastığın yerleri dolaşıyorum ardından, ayak izlerinde kaybediyorum seni. daha kıvamlı bir şey haline geliyor sensizliğim, pes oynamaya müsait, ben pes etmeye müsaitim. çamurdan heykeller yapıyor oysa insanlar, ben hep şekilsizim ardından. üstüme başıma sıçrıyor attığım her adımda oysa benim hayat, her kaldırım taşı kırık, her yıl yeniden yapılmasına inat, ve hep altında su hazır bekliyor sanki gözlerimin. çamurda bata çıka , ayak izlerinde kaybolmak, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
"ikinci bir parıltı var senin bakışlarında keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
gözlerinde oturan çocuğun elindeki gümüş ayna o sanırım ikinci parıltı, sen gülerken, seninle beraber çiçeklerin gülmesi, yoksul halkların, keşke yalnız bunun için sevseydim seni. bir parıltı her zaman gözlerimi alan benden, kör eden, ama ışığından vazgeçemeyen kelebekler gibi kendisine çeken. ne diyor yine üstad süreya “taşı onunla yıkasalar üzerinde akik biter, bakışların ki” , akik taşından mıydı sana aldığım yüzük. bakışların hep bir iz içimde, yolumu kaybedince dönüp içime bakayım diye. bir bilsem ne var senin bakışlarında, elmas tozu desem, yahut pırlanta, sevmezsin gerçi öyle pahalı şeyleri, sanırım şeker kristalleri var bakışlarında. .
"kuşlar toplanmış göçüyorlar, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.." o zaman daha kolay olurdu unutmak. tek birşeyi silip atarım da içimden, ömrümden; seni nasıl sökerim yüreğimden, herşeyinle işlemişken hücrelerime... intiharım olmaz mı unutmak, sen akarken damarlarımda. keşke yalnız tek bir şey için sevseydim seni. gülüşün, öpüşün ya da ne bileyim bir tek gözlerin için. sen sadece sen olduğun için bu kadar hesapsızca alamasaydın duyulabilecek bütün sevgileri. artık bilmiyorum sen olmadan sürdürmeyi yaşamı. kimdim, neydim unuttum, bulanık herşey... keşke yalnız tek bir şey için sevseydim seni... keşke...
"hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."
öylesine bakıyorum odamızın penceresinden, dört duvarı odamız haline getiren, orayı benim kılan, beni değerli kılan bir şeydin çünkü. dar bir sokağın en başında işte evimiz, yan yana bir sürü apartman, yıllar geçtikçe sıkıştırıyor insanoğlu kendini, bahçelievler artık sadece semt adı büyük şehirlerde, bahçe diye bir şey kalmadı ki hiç. yolun iki yanında sıralanmış onlarca evden birinin penceresinden uzatıyorum başımı sokağa, görüşümün yettiğince bakıyorum ardından, yürüdüğün yolları ezberliyorum, çünkü şimdi hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka. birbirine paralel giden raylar gibiydik biz de anımsıyorum, kavuşma ihtimali başkalarının tekelinde, makasları acıtan. hep sana bakıp, hiç yol alamamanın özeti miydi bu sokak, şimdi akıp giden bu sokak, aynı ben gibi, aslında hep burada, ve hiç bir yere gittiği yok aslında…
Cemal SÜREYA | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Mar.2009 Sal 22:57:10 |
| fiogf49gjkf0d
Ne kitaplar var! Küçük Prens i okudunuz mu? Küçük bir gezegeni vardır Küçük Prens in. İşte, uzayda bir gezegen. Ama nasıl küçük! El kadar bir yer. Küçük Prens de küçük elbet. Altın saçlı bir çocuk. Bir yanardağı, bir koyunu var, bir de çiçeği. Her sabah yanardağının lavlarını süpürüyor, koyununa ot veriyor, çiçeğini suluyor. Sonra bir gün, aklına esiyor, uzayda yolculuğa çıkıyor. Ayrı ayrı gezegenlerde bir sürü adama rastlıyor. Kürklü, kırmızı giysili bir kral; kendini beğenmiş bir adam; utandığı için içen, içtiği için de utanan bir sarhoş; sürekli olarak sayılarla uğraşan, para hesapları yağan bir işadamı; bir sokak generi bekçisi... Bu arada Küçük Prens in yolu Dünya ya düşmez mi?
Kırmızı Balın a ne dersiniz? Umarım okumuşsunuzdur o kitabı. Küçük Paskal ın ve balonunun serüveni anlatılıyor. İyi bir balon kırmızı balon, sahibi nereye giderse, o da oraya gidiyor. Başöğretmen, otobüs biletçisi, sokak çocukları... Kimler yok ki kitapta! Aynı zamanda mert bir balon Paskal ın balonu. Sokak çocukları Paskal ı döverlerken onu yalnız bırakmıyor. Ama o çocuklardan birinin attığı serseri bir taşla patlayıveriyor. Yani ölüyor. Daha sonra bir sürü balon geliyor.
Alis i tanıyor musunuz? Alis, canım; hani Harikalar Ülkesi ne gitmişti. Tarla faresi neler anlatmıştı ona? Kupa Kraliçesi ne biçim bir kraliçeydi? Alis Harikalar Ülkesinde yi okuyacaksınız, değil mi?
Yoksa bozuşuruz, ha! Bozuşuruz da ne olur, demeyin, sizin adınıza ben bir kez daha okurum o kitabı.
Defina Adası nda bir adam var. Eli kesik. O da çengel gibi femirden bir şey takmış koulna. Korkunç bir adam. Kimseye acımıyor.
Şeyi de okuyun. Gülliver in Yolculukları nı. Cüceler ne yapmış? Devler nasıl yaratıklarmış?
Ha, bir de Robinson var. Bindiği gemi batınca ıssız bir adaya düşüyor. Nasıl bir ada burası? Bir de keçi var. Ben o keçiyi çok sevdim. Nedenini sorarsanız, bilmiyorum.
Bunları söylüyorum ya, aslında elinize ne geçerse onu okuyun. Ya bir şey geçmezse...
O zaman da, oturun, bana mektup yazın.
Cemal Süreya
| |
| |