Siyah beyaz bir fotoğraf var elimde, yıllar önce bir bayram sabahında kayık salıncağın önünde çekilmiş. Bir beden büyük ceketin kolları içinde kaybolmuş ellerim, incecik boynuma yakası büyük gelmiş gömleğim, ayakkabılarımı örtmüş duble paçalı pantolonum, büyüklerimin ellerini öperek aldığım paralarla, şekerlerle dolu ceplerim. Bakışlarım pamuk şeker satıcısına takılmış, alnıma düşen kakülüm nede güzel yakışırmış…
Yazımın başlığını nostaljik bir yaklaşımla bilerek eski bayramlar olarak seçtim. Zamanımızda bir tatil olarak görülen, manevi anlamını yitiren bayramların eskiden bir anlamı, bir heyecanı vardı. Resmi ve dini bayramların ruhumuzda taşıdığı anlam, yarattığı hisler önemli. Bugünlerde ise bütün bunlar bir tarafa bırakılıp; bu bayramın adı tartışılıyor. Ramazan Bayramı, Şeker Bayramı adının ne önemi var? Ben çocukken, bu bayrama çatapat, mantar tabancaları, maytap ve havai fişeklerle kutlandığı için maytap bayramı derdim. ‘Ev halkı bayramlaşmak için önce babanın gelmesini beklerdi bayram namazından; ilk onun bayramı kutlanılırdı. Sanki gün baba eli öptükten sonra başlardı yada çocukluk aklı işte en azından ben öyle düşünürdüm...’ Arife günü mezarlığa gidilir, en güzel yemekler pişirilir, tatlılar yapılırdı. Bayramda ise karşılıklı akraba, komşu, eş dost ziyaretleri yapılır, küsler barışır, el öpen küçüklere harçlık ve hediyeler verilirdi.
Ailelerde herkesi birleştiren bir unsurdur büyükler. Kasabamıza her gidişimde daha çok hissediyorum onların yokluğunu. Hiçbir şey eskisi gibi değil, hüzünlü ve paramparça. Yaşlanmak bu galiba, gittikçe köklerinden kopuyor insan, kederli şarkılar içini titretiyor, ağlatıyor; çocuklardan öğreniyor her şeyi, daha az konuşuyor, gülümseyerek dinliyor.
Her şeyi meta olarak gören kapitalist sistem insanı da metalaştırmış, yabancılaştırarak çıkarcı, bencil ve duyarsız yapmıştır. Dost, arkadaş, aşk, sevgi kavramları yozlaşmış, aileler parçalanmıştır. Küreselleşme denilen yeni dünya düzeni, sonuçta o bilgileri insanın kullanacağını unutarak, bilgi toplumu adı altında yeni değerleri oturtmaya çalışıyor. Yaşamımızı yönlendiren iklim, geleneklerden kopuk soyut dinamikleri içeren, kitlesel eğilimleri gösteren çağın ruhunu yansıtıyor.
İçimdeki ölmeyen çocuk, bütün insanların kurban bayramını havai fişeklerin ruhunda yarattığı coşkuyla kutluyor, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum.... |