ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:49:05 Murathan Mungan |
| Adı Dua Olan Sevgilim
Yedi rekât günah kıldım bedeninde Dizlerinde yedi zikir secdeye vardım İhmalin uzak meleğine teninde aldandım Yapayalnızdım kendi kalabalığım içinde Tarih kadar yalnız, aşka âşina, acıya unutkandım
Er yüzlerde tavaf ettim bunca yıl kalb evini Kırk yemin kurutmuştur sanırken içimin pınarlarını İnanmadığım Allah`a Senin yüzünde inandım Adı dua olan sevgilim Yandım yandım yandım
Sessizliğe borcum var birkaç kelime, Sessizliğe borcum var birkaç feryat, Sessizliğe borcum var birkaç çığlık, Sustum, yıllarca sustum kan içinde Ödeyemedim borcumu onca şiirle Adı dua olan sevgilim Yandı ruhumun gömleği Yedi deryalar içinde Aştım aştım aştım
Aslında sen yoktun Yalnızca bir duayı sevdim ben Varlığın yalanımdı Aşktım aşktın aşktı Geçti gitti hepsi Geçti gitti işte Dudaklarım kilitli Yasin yasin yasin
Çok şükür ölmeden Son duamı ettim ben Allah beni tek etti Kendi dağımı kazdım defterime Gün geldi burdan da gittim | |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:49:58 |
| Affedilmeyen
Puhu, biyografi çağı can çekişmenin grameri varlığın kıstırıldığı sözcükler hayatını yazsın herkez tedavüldeki jestler bizi almıyor karartmayı çalışıyor bürokratik felcin ara dolguları çok tanrılı görüştü yapıcıları ne yaptınız arkhont atum alizeler ayrıntıların cinnetiyle yoğunlaşan batakta gündeliğin kiri üstüpüye silin şiirlerinizi çığlıklarınızı törpüleyen metal dünya ne tanrı istiyorsunuz ne patron görüntü yapıcıları kanla geçirdiler ellerine bütün iktidarları kanla alınsın ellerinden çekinmeyin vahşetin estetiğinden vardığımız yerde iki şey kaldı geriye bir intikam bir de affedilmeyen | |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:50:48 |
| Alacanim
Ah, nerede benim altindan avaze sesim! Yankisi bir duvara gömülmüş testide kaldi Avaze sesim!
Şimdi başkalarinin kalplerinde yankilanan Bir zamanlar içinden geçtigim aşklardi Feryattan kimseler ölmez, denirken Duvarlardan geçtim Artik kimseyi sevemez aşktan ölmüş yürek, derlerdi Şimdi kulagini dayadigin duvarda inleyen testi Bir zamanlar feryatlarda unuttugum avaze sesim!
Alacanim Mil yeşili gözlerin Dindirdi gözlerimi Kaç körü birden öldürdün bende Mahsur kaldim, eksik oldum, kapina düştüm Ben yandikça Ezber ettin ayazin demirini Alacanim, Indi mi gögsüne heves? Hangi duvarin halisinda Gördün, bildin, vurdun beni Kaç ormandan geçti Içinde kayboldugumuz o büyük takip Içimizde bunca gurbet dururken Yol ettik uzaktaki silayi Şimdi buradayiz Kanlar içinde Alacanim Indi mi gögsüne heves?
Etimdeki eksik yangin, sindi yüregim Seyreldi tenim sahtiyan tarih Mahsur kaldim, meçhul oldum, şehit düştüm, Alacanim, Indi mi gögsüne heves?
Alacanim, Rahat et, ben gölgene ilişeyim Her belani ben göreyim Yüregimi ihbar et, Bana bir uçurum ver, gideyim Alacanim Indi mi gögsüne heves? Biliyorsun adimin kiblesini Bir meşhur hafizla, meşhur bir şehvet Alacanim, Şuramda sinsi bir sizi Gel öldügümü farz et Senden gelen her harabe Canimdan uçurdugum şahin Pençesinde kaldi bilegim, yazim, harflerim Bir yanim onla uçtu, sende kaldi, ben bittim Alacanim, Indi mi gögsüne heves?
Alacanim, Yakilmiş bir köyün adiydi adin Görmedi kimse Içinde bende yandim O gün bugün kalbimin dogusunda tüten duman Nerede olursan ol gögündeyim kanli tarih her zaman Mardin’im, Midyat’ım Ah benim altından avaze sesim Kardeşlerimdi ölen de, öldüren de Aranızdaki duvarda Gömülü kaldım
Etimden uçurduğum uçurum Meşhurdum, meçhuldüm, mahsurdum Bir hafızken eskiden Mecnun kaldım şimdi Aşktan, senden, kendimden N’olur sevmeden öldürme beni Alacanım, Söyle, indi mi göğsüne heves? | |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:51:49 |
| Anakin
kimse öç alamaz benim masumiyetimden dizelerdeki zehirle kaç hafıza gezer dilimin altında bilenen yılan dağları iğne deliğinden geçirir kimsenin zamanına uğramadan
tenha kin uzak gölge hileli köklerde demlenen içimizde dinmeyen kuytu mevsim vaktini bekleyen düğümlü sarmaşıklar gibi kalbim öldürür herkesi
ah kimseden sorulmaz ki hiçbir şey yapmamanın zehri
gövdeye indirilmiş sözlük kullanırken azalan vahşiliğin likit beklentisi içimizde çalkalanan şimdi, burada ve hiçbir zaman
taze hikâyelerle yamanır yaralı bellek tuzak yeni tehlikelerle gövdelenir hiç kullanılmadıkları boşluklarda sanrısını tetikleyen kelimeler tanıdık bir yabancılık kazanır başkalarına anlatıldıkça çınlayan eşyanın teslim aldığı hayatların bilgisi sızamaz esrarımıza her iklim kendi mutlağını ararken kilitli hayaletlerin yer değiştirdiği aynalardan aynalara yepyeni bir boşluk kalır
damarlarımda sahipsiz akan kuraklık gürültüsü vahşi kan çöl kanunları geçiyor göçümün unutulmuş ormanlarından kin bekliyor kınında borçlandığı zamanları geri göndermek için kullanıldığı günahlara yemin ve rehin ne kadar ikizse kalbimize ölüm aşkta seğirir kimseye aldırmadan geçen mevsimler gibi biz kendimizi tanıdık sanırken yıllar bizi kendiyle değiştirir
ancak şiirle söyleyebiliriz: kendimize bunca yabancılık bizi tanıdık kılan kırmızı netice, kızıl kin kandan alınmış rengin verimi ömrün birçok çaprazı gibi uzaklık kazanır görüldükçe aşkla öldürür, ölümle âşık eder ruhun duvarlarına köpürmüş kara is karanlık iklim uçsuz gerçeklik kendini yaşar sahibinin görünmezinde ne kadar yolculuk etsen de dibe içinden çıkamadığın içindeki ölü çocuk her şey ne çok belli derken ne çok belirsizlik anaya babaya yâra aşk kadar derin aşk kadar büyük kin yıllara eşlik eden sinsi nabız saydam zırhlarla korunmuş büyük şemsiyesi gündeliğin balık gözlerinin bile göremediği derinliklerde bizden sonrakilere devrettiğimiz bize teğet kuşanmış gizlerin bazen yanılıp aşk deriz buna zaten yanılmadan diyemediği hiç kimsenin dipte derin damar aşk, en köklü kin ana baba yâr bir gün hepsi kaybolur birbirinin yarasının içinde
derin, çok derin toprağın bilinen sırlarıyla kendimden yapılmış mezarımı örter gibi bağışlıyorum suçlarımı bilmediğim bir karanlığa ne kadar ödeşsen de ömrün yetmez bizi biz yapan içimizin saklı sularında bizden habersiz yaşayanlara
aştım sandığın bir eşiğin ayakları altında bir gün bir damar uğultusu vurur dünyaya ölerek bile kaçamazsın aramızdan ehlileştirilmiş tekrarlarla yaşanan sayıklama yeniden döneceksin buraya imkânsızdır aşk insan imkânsızlaştıkça dünya başka bir yer olana kadar: anakin | |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:52:24 |
| Armalar
Bazı sözler karanlıkta söylenir bazı sözler hiçbir zaman karşı karşıya kaldığımız armalardır yüzümüzü parça parça aydınlatırken uzaktaki ateş yalnızca onlardır konuşan ve hatırlayan simgelerde çökelir magmalaşır tarih armalanmış rüya ölü dil bazı anlar için çözer kendini sökülür taşınır çerçeve başka deneyimlere yüzümüze değen alev kadar içimizdeki çakım belirler bizi ve kendi karanlığına döner simgelerin dilsizliğinde karşı karşıya dururken biz armalardır her şeyi kararlaştıran bazı sözler karanlıkta söylenir bazı sözler hiçbir zaman
| |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:52:53 |
| Aşkın Karanlık Metali
Karanlıkta duruyorum aşk vurmasın yüzüme dokunmasın kimse bana kimse ulaşamasin artık tenimin incinen yerlerine... uyanmasın bir daha etimdeki yaralı hayvan zamanın siyah deltasında çürümek istiyorum biliyorum artık kimse yok kimsesizliğime...
biliyorum aşka kimse yok aşkın karanlık metali soğuyor yüreğimin derinliklerinde... aşklarım, arkadaşlarım, dostlarım dağılıp gitti herkes içimi sızlatacak kimse kalmadı içimde... | |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:53:31 |
| Ateşte Unutulmuş Ferman
herkes kendi ateşini başkasının cehenneminde sınar kendi külünde söner bütün rüzgârlarına yazıldığın akşam
ateş tadında kum tadında kalarak derinleştirir bazı ayrılıkları zaman
al ağrını git buradan en uzun eylülü ömrümüzün
uyutmuyor seni ne kömürleşmiş bu gurur ne göğsündeki kaplan
seçilmiş taş milyonlarca taş arasından başını vurduğun çok gençti genç olmak için bile kendi zamanına muhtaç kendiyle dalgın
daha yolun başında görülüyordu menzilindeki noksan
ömrünce sızlayacak kayıplar sarayında ateşte unuttuğun ferman | |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:54:12 |
| Avara
anımsıyor musun? bir çetemiz vardı: Vahşi Siyah Atlar ısmarlama serserilikler yaşardık kimseden bir şey demeden kaçıp gitmeler gibi sokaklarda sabahlamak, parklarda yatmak yabancıları mahalleye sokmamak gibi Ve bir gün gideceğimiz bir Amerika vardı herkesin bir Amerika`sı vardı o zamanlar herkes gece istasyonlarında kendi Amerika`sını aradı
kısık ışıklı arkadaş odaları plağın bir yüzünü kaplayan uzun parçalar eşliğinde kendi rüyalarımıza dalar, dağılırdık okyanuslar, gemi yolculukları, kanayan ıslıklar ve dünyanın bütün limanları önümüzdeki sessizce uzardı
BİTERDİ PLAK, DİSK BOŞA DÖNERDİ. DÜŞLERİMİZ ÇARPIP GERİ DÖNEN SULARDI ŞİMDİ BÖYLE ZAMANLARDA İLK SÖZÜ SÖYLEMEKTEN KAÇINIRDI HERKES SONRA BİRİ USULCA KALKAR, HERKESE ÇAY KOYARDI ANIMSIYOR MUSUN?
vahşi siyah atlardık kentin ışıklı çöllerinde kendi izini arayan deri ceketlerimize sığdıramadığımız düşlerimiz kadar aşık ve düşmandık dünya acıtırdı bizi. her şey kanatır, her şey yaralardı sevişmek çekip çıkarmazdı bizi derinliğimizden öfkemizi dindirmezdi hiçbir şey geceleri uyuyamayan çocuklardık, otobüs garlarında uzun macerlara umar apansız yolculuklara çıkardık
uykulu kentlere girerdik gece yarıları ıssız ağaçlar olurdu yol kenarlarında gökyüzünde parlak yıldızlar, her yere aynı uzaklıkta sarhoş bindiğimiz otobüsün penceresinden sanki bambaşka bir dünyaya bakardık sonra saklayarak yüzümüzü birbirimizden yumruklarımızı sıkar sessizce ağlardık ışığı açık kalmış pencerelere, kepengi örtülü dükkanlara, yaz bahçelerinden taşan çiçeklere, adını bile bilmediğimiz bu kente neye olduğunu bile bilmediğimiz bir hasretle uzun uzun bakardık anımsıyor musun?
ahh o gece yolculukları bir başka kentte, bir başka insan olmanın umutları kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz
kaç yol arkadaşı? sürüyerek götürdüğümüz dargın beraberlikleri saymazsak ne kalıyor elimizde? ölenler, terk edenler, bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler
vahşi, siyah atlardık; yılkıya bırakıldık içimizden kimse gidemedi Amerika`ya kendi Amerika`sı da olmadı hiçbirimizin yağmur aldı rüzgar aldı zaman aldı o vahşi siyah atları herşey o eski rüyada kaldı
çarpıp geri dönen düşlerimizin üstünde çürümüş cesetleri yüzüyor şimdi vahşi siyah atların öldükleri sahilleri kendileri de bilmiyorlar peki sen anımsıyor musun? | |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:54:59 |
| Ay Zeytin Gece
Kamçılı karanlıktı geldin üstüme Bütün masalları dolaştın Ay zeytin gece Ay vurmuştu alnına Perçemlerin Tokat akıtması Yorgundu atılmış yılan derisi Değiştirilmiş güvercin gömleği tende Nereye gidiyorsun, dedim Zeytinlerin arasından Siste silinip giderken yollar Aydı zeytindi geceydi Korkmadım bağırdım ardından Aydaki zeytindeki gecedeki delikanlı Nereye böyle Aldı rüzgar sesimi duyurmadı Vurdu geçti durduğum yeri Gümüşünü silkeledi yüzüme Atının kanatları Ben öldüm, ölüm bulunamadı Kamçılı bir karanlıktı Hikayemin gecesini dürdüm de Kimse çıkamadı dışarı Ay kaldı zeytin kaldı gece kaldı Sis kaldı yollar kaldı Karanlıktı | |
MinniKCaDi
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Mar.2011 Cum 14:55:31 |
| Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri
Her durakta ölümsüz bir aşk edinecegim Bir bakıştan bir duruştan Çağrışımın sonsuz hazından Unutulmaz bir sevgili daha birakacağım ardımda Belki de yaşanabilecek en uzun serüveni terk edeceğim Daha otobüsün ilk basamağında Kim bilebilir ki? Sonrayı, sonrasını kim bilebilir? Gizli gizli veda edeceğim ona, görmeyecek Ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim Otobüs camına bağrında kanlı bir ok ile Bir aşk levhası çizecek, ah min-el! Bu da ötekiler gibi kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden Yaşayıp gidecek | |
| |