ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
5 Haziran 2024, Çarşamba 13:05   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   dini güzel sözler
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

cEmiRc

cEmiRc resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  9.Ağu.2006 Çar 14:34:41      dini güzel sözlersohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâ­kimsiz[1] olur? (Sözler sh: 49)

****

Başını kaldır, kendini tanıt­tırmak isteyen faal ve kudretli bir Zâtın hârika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hadi­seler de başıboş olamazlar. (Şualar sh:109)

****

Birşeyden herşeyi yapmak ve herşeyi birtek şey yapmak, herşeyin Hâlıkına[2] has bir iştir. (Sözler sh: 61)

****

Güzel bir çiçeğin dakik prog­ramını küçücük bir tohumunda derc etmek,[3] bü­yük bir ağacın sahife-i amâlini,[4] tarihçe-i hayatını, fihriste-i cihâzâtını[5] küçücük bir çekirdekte mânevî kader kalemiyle yazmak, nihayetsiz bir hikmet kalemi işlediğini gösterir. (Sözler sh: 66)

****

Evet, kemik gibi bir kuru ağacın ucundaki tel gibi incecik bir sapta gayet münakkaş,[6] müzeyyen[7] bir çiçek ve gayet musannâ[8] ve2 murassâ[9] bir meyve, elbette gayet sanatperver, mucizekâr[10] ve hikmettar[11] bir Sâniin[12] mehâsin-i sanatını[13] zîşuura[14] okutturan bir ilânnamedir.[15] (Sözler sh: 68)

****

Bir elmayı halk edecek,[16] elbette dünyada bütün elmaları halk etmeye ve koca baharı icad etmeye muktedir olmak gerektir.

Baharı icad etmeyen, bir el­mayı icad edemez. Zira o elma, o tezgâhta dokunuyor. Bir elmayı icad eden, bir baharı icad edebilir...

Bugünü halk eden, kıyamet gününü halk edebi­lir ve baharı icad edecek, haşrin icadına muktedir bir Zat olabilir...

Herşeyi yapamayan hiçbir şeyi yapamaz. Ve birtek şe­yi halk eden herşeyi yapabilir. (Sözler sh: 79)

****

Şu acip âlemin elbette bir müdebbiri[17] ve şu munta­zam memleketin bir mâliki, şu mükemmel şehrin bir sahibi, şu musannâ[18] sarayın bir ustası vardır. Biz çalışmalıyız, onu tanımalıyız. Çünkü, anlaşılı­yor ki, bizi buraya getiren odur. Onu tanımazsak kim bize medet verecek? Dillerini bilmediğimiz ve onlar bizi dinlemedikleri şu âciz mahlûklardan ne bekleyebiliriz? (Sözler sh: 279)

****

Bir saray gibi şu âlemin, bir şehir gibi şu memleketin tek bir ustası vardır. Ve o usta, herşeyi idare eden yalnız odur. Hiçbir cihetle noksaniyeti yoktur. Bize görünmeyen o[19] usta, bizi ve herşeyi görür ve sözlerini işitir. Bütün işleri mucize ve harikadır. Bütün bu gördüğümüz ve dillerini bilmediğimiz şu mahlûklar onun memurlarıdır. (Sözler sh: 280)

****

Şu zîhayatı halk etmek[20] ve ona Rab olmak, bütün kâinatı kabza-i tasarru­funda[21] tutmak lâzım gelir. (Sözler sh: 295)

****

Eğer o zerre, bir Kadîr-i Mutlakın[22] memuru olmazsa ve nisbeti o Kadîr-i Mutlaktan kesilse, o vakit o zer­reye herşeyi görür bir göz, herşeye muhit[23] bir şuur vermek lâzımdır. (Sözler sh: 296)

****

Eğer herşey Kadîr-i Mutlaka verilmezse, birtek Allaha mukabil, nihayetsiz, belki zerrâtı kâinat adedince[24] ilâhları kabul etmek gibi, yüz de­rece muhal[25] içindeki bir muhali mevcut kabul et­mek gibi bir divanelik hezeyanına[26] düşmek lâzım gelir. (Sözler sh: 297)

****

Kâinat baştan aşağıya kadar hikmetlerle müzeyyen[27] ve gayelerle müsmirdir[28] ve mevcudat, zerrelerden güneşlere kadar vazifelerle muvazzaftır[29] ve evâmir-i İlâhiyeye[30] musahharlardır. (Sözler sh: 386)

****
Semâda yıldızları kadar, ze­minde çiçekleri kadar berâhin-i tevhid[31] görünüyor, okunuyor. (Sözler sh: 387)

Bir köyde iki müdür, bir şe­hirde iki vali, bir memlekette iki padişah bulunsa, intizam zirüzeber[32] olur ve insicam[33] hercümerce dü­şer.[34] Halbuki, sinek kanadından, tâ semâvat kan­dillerine kadar, o derece ince bir intizam göze­tilmiş ki, sinek kanadı kadar şirke[35] yer bırakılma­mış. (Sözler sh: 389)

****

Sizin âzâlarınız içinde en kıymettar göz ve kulaklarınızın mâliki kimdir? Hangi tezgâh ve dükkândan aldınız? Bu lâtif, kıymettar göz ve kulağı verecek ancak Rabbiniz­dir. Sizi icad edip terbiye eden Odur; bunları size vermiştir. Öyleyse yalnız Rab Odur. Mâbud da O olabilir. (Sözler sh: 416)

****

Rızkınız yerin hayatına bağlıdır. Yerin di­rilmesi ise, bahara bakar. Bahar ise, şems[36] ve ka­meri[37] teshir eden,[38] gece ve gündüzü çeviren Zâtın elindedir. Öyleyse, bir elmayı bir adama hakikî rızık olarak vermek, bütün yeryüzünü bütün mey­velerle dolduran o Zât verebilir. Ve O, ona hakikî Rezzak[39] olur. (Sözler sh: 418)

****

Tahavvülât-ı zerrat,[40] Nakkaş-ı Ezelînin[41] kalem-i kudreti, kitab-ı kâinatta yazdığı âyât-ı tekvîniyenin[42] hengâmındaki[43] ihtizâzâtı ve cevelânıdır.[44] Yoksa, maddiyyun[45] ve tabiiyyunların[46] tevehhüm ettikleri gibi tesadüf oyuncağı ve karışık, mânâsız bir hare­ket değildir. (Sözler sh: 547)

****

Herbir zerre, eğer memur-u İlâhî olmazsa ve Onun izni ve tasarrufuyla hareket et­mezse ve ilim ve kudretiyle tahavvül etmezse,[47] o vakit herbir zerrenin nihayetsiz bir ilmi, hadsiz bir kudreti, herşeyi görür bir gözü, herşeye bakar bir yüzü, herşeye geçer bir sözü bulunmak lâzım ge­lir. (Sözler sh: 549)

****
Madem şu kâinat ve mevcudat var ve içinde ef­al[48] ve icad var. Hem madem muntazam bir fiil fâ­ilsiz olmaz, mânidar bir kitap kâtipsiz olmaz, san­atlı bir nakış nakkaşsız[49] olmaz. Elbette, şu kâinatı dolduran efâl-i hakîmânenin[50] bir fâili[51] ve yeryüzü­nün mevsim be mevsim tazelenen hayretfezâ[52] nu­kuşlarının, mânidar mektubatının bir kâtibi, bir nakkaşı vardır. (Sözler sh: 566)

****

Bütün yıldızları elinde tutma­yan, birtek zerreye Rab olamaz. (Sözler sh: 591)

****

Sinek kanadından tut, tâ semâvat kandillerine[53] kadar, bir sinek kanadı kadar şerike[54] yer yoktur ki parmak karıştırsın. (Sözler sh: 598)

****

Bütün mevcudat, bütün zerrat, bütün yıldızlar, herbiri Vâcibül-Vücudun[55] ve Kadîr-i Mutlakın vü­cub-u vücuduna[56] birer burhan-ı neyyirdir.[57] Bütün kâinattaki silsilelerin herbiri Onun vahdaniyetine[58] birer delil-i katîdir. (Sözler sh: 605)

****

İşte, ey nankörlük içinde kendini başıboş zan­neden bedbaht gafil! Bu derece hadsiz lisanlarla kendini sana tanıttıran ve bildiren ve sevdiren bir Kerîm-i Zülcemal, tanımak istenilmezse, bu lisan­ları susturmalı. Madem ki susturulmaz, dinlemeli. Gafletle kulağını kapasan kurtulamazsın. Çünkü sen kulağını kapamakla kâinat sükût etmez, mev­cudat susmaz, vahdaniyet şahitleri seslerini kes­mezler. Elbette seni mahkûm ederler. (Sözler sh: 669)

****

Bir zerreye hakikî rab olmak için, bütün yıldızlara sahip olmak lâzım gelir. Hem, Otuz İkinci Sözün İkinci Mevkıfında izah ve ispat edildiği üzere, se­mâvâtın halk ve tesviyesine[59] muktedir olmayan, beşerin simasındaki teşahhusu[60] yapamaz.

Demek, bütün semâvâtın rabbi olmayan, birtek insanın simasındaki alâmet-i farika[61] olan nakş-ı simâvîyi[62] yapamaz. (Sözler sh: 682)

****

Bu çiçek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise, elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler Onun mühürleridir, sikkeleridir.[63] (Sözler sh: 682)

****

Arkadaş,

Tevhid iki çeşit olur:

Birisi âmiyâne[64] tevhiddir ki, Allahın şeriki[65] yok ve bu kâinat Onun mülküdür der. Bu kısım tev­hid sahiplerinin fikirce gaflet ve dalâlete düşme­leri korkusu vardır.

İkincisi hakikî tevhiddir ki, Allah birdir, mülk Onundur, vücut Onundur, herşey Onundur der; lâyetezelzel[66] bir itikada sahiptirler. Bu kısım tevhid sahipleri, herşeyin üstünde Cenab-ı Hakkın sik­kesini görür ve herşeyin cephesinde bulunan mührünü, damgasını okur. Ve bu sayede huzurî bir tevhid melekesi mâliki olurlar ki, dalâlet ve evhamın[67] taarruzundan kurtulurlar. (Mesnevî-i Nuriye sh: 11)

****

Birşeyden çok şeyleri îcad edip çıkartmak ve çok şeyleri birşeye tahvil et­mek,[68] ancak herşeyi halk eden ve herşeyi yapan Sânie[69] mahsus bir sikkedir. (Mesnevî-i Nuriye sh: 12)

****

Balarısını pek çok şeylere fihriste yapan ve kitab-ı kâinatın ekser mesâilini[70] insanın mahiyetinde yazan ve incir nüvesinde in­cir ağacının programını derc eden ve insanın kal­bini binlerce âlemlere örnek ve pencere yapan ve beşerin kuvve-i hafızasında tarih-i hayatını taallû­katıyla[71] beraber yazan, ancak ve ancak herşeyi ya­ratan Hâlık olabilir. Ve böyle bir tasarruf, yalnız ve yalnız Rabbül-Âlemîne mahsus bir hâtemdir.[72] (Mesnevî-i Nuriye sh: 12)

****

Herşeyin suret-i maddiyesinde, kudret-i Rabbânî ustadır, kader mühendistir. Suret-i mâ­neviyesinde ise, kader mistardır,[73] yani, teşekkülâ­tın çizgilerini çizer; kudret mastardır,[74] yani o çizgi­ler üstünde yapılan teşekkülât, kudretten sudur eder.[75]

Ey kâfir! Bunu işittikten sonra iyice düşün. Bir zerreye bir terzilik sanatını öğretmeye kudretin var mıdır? Kendine hâlık ittihaz ettiğin[76] tabiat ve esbab,[77] herşeyin muhtelif ve mütenevvi[78] suretlerini biçip dikmesine kudretleri var mıdır? (Mesnevî-i Nuriye sh: 34)

****

Evet, meselâ, herbir kelimesi bir kitabı ve herbir harfi bir satırı içerisinde tutan bir kitabın, kâtipsiz vücudu mümkün değildir. Kâinat kitabı da Nak­kaş-ı Ezelînin vücub-u vücuduna[79] bağlıdır. Sarhoş olmayanlar, ancak Nakkaş-ı Ezelîye iman etmekle kitab-ı kâinata şahit olabilirler. (Mesnevî-i Nuriye sh: 36)

****
Sâni-i Âlem, âlemde dahil olmadığı gibi, âlemden hariç de değildir. İlmi ve kudretiyle herşeyin içinde olduğu gibi, herşeyin fev­kindedir.[80] Birşeyi gördüğü gibi, bütün eşyayı da beraber görür. (Mesnevî-i Nuriye sh: 62)

****

Kâinat o Hâlıkın nurunun gölgesi, esmâsının[81] tecelliyatı, efalinin[82] âsârıdır.[83] (Mesnevî-i Nuriye sh: 62)

****

Bir incir çekirdeğin­den koca bir incir ağacını ve ince bir sapla koca bir kavunu bağlayıp çıkaran kudrete hiçbir şey ağır gelmez. (Mesnevî-i Nuriye sh: 94)

****

Tesadüf, şirk ve tabiattan teşekkül eden fesat şebekesinin âlem-i İslâmdan nefiy[84] ve ihracına Ri­sale-i Nurca verilen karar infaz edilmiştir. (Mesnevî-i Nuriye sh: 181)

****

Bir kelimeyi yazan harfini yazanın gayrısı[85], bir sayfayı yazan satırı yazanın gayrısı, kitabı yazan sayfayı yazanın gayrısı olması mümkün olmadığı gibi; karıncayı halk eden cins-i hayvanı halk edenin gayrısı, hayvanı yaratan arzı yaratanın gayrısı, arzı halk eden, Rabbül-Âlemî­nin gayrısı olması muhaldir.[86] (Mesnevî-i Nuriye sh: 196)

****

Basar[87] masnuatı[88] görüp de, basiret[89] Sânii[90] görmezse çok garip ve pek çirkin dü­şer. (Mesnevî-i Nuriye sh: 210)

****

Sivrisi­neğin gözünü halk eden[91], güneşi dahi o halk et­miştir. Pirenin midesini tanzim eden, manzume-i şemsiyeyi[92] de o tanzim etmiştir. (Mesnevî-i Nuriye sh: 248)

****

Tabiat misalî[93] bir matbaadır, tâbi[94] değil; nakıştır, nakkaş değil; kabildir[95], fâil değil; mistar­dır[96], masdar[97] değil; nizamdır, nâzım[98] değil; kanun­dur, kudret değil; şeriat-ı iradiyedir[99], hakikat-i ha­riciye[100] değil. (Mesnevî-i Nuriye sh: 250)

****

Her­şey herşeyle bağlıdır. Birşey herşeysiz yapılmaz. Birşeyi halk eden, herşeyi halk etmiştir. Öyleyse, birşeyi yapan Vâhid[101], Ehad[102], Ferd[103], Samed[104] olmak zarurîdir. (Mesnevî-i Nuriye sh: 250)

****

Mües­sir-i hakikî[105] yalnız Allahtır. Tesir-i hakikî esbabda yoktur. Esbab,[106] izzet ve azamet-i kudretin[107] perdesi­dir. (Mesnevî-i Nuriye sh: 254)

****

Sultan-ı Kâinat birdir. Herşeyin anahtarı Onun yanında, herşeyin dizgini Onun elindedir. Herşey Onun emriyle halledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korku­lardan kurtuldun. (Mektubat sh: 224)

****

Bizim Hâlıkımız ve Musavvirimiz[108] ve bizi hediye veren Kadîr-i Zülcemâl,[109] Hakîm-i Bîmisal,[110] Kerîm-i Pürneval[111] herşeye kadirdir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Hiçbir şey daire-i kudretinden hariç ola­maz. Kudretine nisbeten, zerreler, yıldızlar birdir. Küllî,[112] cüzî[113] kadar kolaydır. Cüz,[114] küll[115] kadar kıymet­lidir. En büyük, en küçük kadar kudretine nisbe­ten rahattır. Küçük, büyük kadar sanatlıdır; belki, sanatça, küçük büyükten daha büyüktür. (Mektubat sh: 237)

****

Hayat veren yalnız Odur. Öyleyse, herşeyin Hâlıkı dahi yalnız Odur. Çünkü, kâinatın ruhu, nuru, mayası, esası, neticesi, hülâsası ha­yattır. Hayatı veren kim ise, bütün kâinatın Hâlıkı da Odur. Hayatı veren elbette Odur, Hayy u Kay­yumdur.[116] (Mektubat sh: 238)

****

Hâlık-ı Rahîm, bir kuşun tüylü libasını hangi kanunla değiştiriyor, tazelendiriyor. O Sâni-i Hakîm, aynı kanunla, her sene küre-i arzın liba­sını tecdid[117] eder. Hem o aynı kanunla, her asırda dünyanın şeklini tebdil eder. Hem aynı kanunla, kıyamet vaktinde kâinatın suretini tağyir edip[118] değiştirir. (Mektubat sh: 290)

****

Hem hangi kanunla zerreyi Mevlevî gibi tahrik ederse, aynı kanunla küre-i arzı meczup[119] ve semâa kalkan[120] Mevlevî gibi döndürüyor. Ve o kanunla âlemleri böyle çeviriyor ve manzume-i şemsiyeyi[121] gezdiriyor. (Mektubat sh: 290)

****

Evet, bir sineği ihyâ eden[122], bütün hevâmı[123] ve küçük hayvânâtı icad eden ve arzı ihyâ eden Zât olacaktır. Hem Mevlevî gibi zerreyi döndüren kim ise, müteselsilen[124] mevcudatı tahrik edip, tâ şemsi seyyârâtıyla[125] gezdiren aynı Zât olmak gerektir. Çünkü kanun bir silsiledir; efâl[126] onunla bağlıdır. (Mektubat sh: 334)

****

Sani-i Âlem olan şu kâinatın ustası, iş başında olarak şems ve kameri[127] hangi çekiçle yerlerine ça­kıyorsa, aynı çekiçle, aynı anda zerreleri yerlerine, meselâ zîhayatların[128] gözbebeklerinde yerleştiriyor. Semâvâtı hangi ölçüyle, hangi mânevî âletle tertip edip açıyorsa, aynı anda, aynı tertiple gözün per­delerini açar, yapar, tanzim eder, yerleştirir. Hem Sânii Zülcelâl, mânevî kudretin hangi mânevî çekiciyle yıldızları göklere çakıyorsa, aynı o mâ­nevî çekiçle, beşerin simasındaki hadsiz alâmet-i farika[129] noktalarını ve zâhirî[130] ve bâtınî[131] duygularını yerlerine nakşediyor. (Mektubat sh: 391)

****

Arzı ve bütün nücum[132] ve şümusu[133] tesbih ta­neleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dâvâ-yı halk ve id­diayı icad edemez[134]. Zira herşey herşeyle bağlıdır. (Mektubat sh: 468)

****

Sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi o halk etmiştir. (Mektubat sh: 468)

****

Pirenin midesini tanzim eden, manzume-i şemsiyeyi de o tanzim etmiştir. (Mektubat sh: 468)

Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bü­tün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı müte­nâhi[135] lâzımdır. Zira, şu kitab-ı kebîr-i kâinatın her­bir harfinin, bahusus[136] zîhayat herbir harfinin, her­bir cümlesine müteveccih[137] birer yüzü, nâzır[138] birer gözü vardır. (Mektubat sh: 469)

****

Mevcudat ve zî­hayat doğrudan doğruya Şems-i Ezelînin[139] cilve-i esmâsına[140] verilmezse, herbir mevcutta, hususan herbir zîhayatta, hadsiz bir kudret ve irade ve ni­hayetsiz bir ilim ve hikmet taşıyacak bir tabiatı, bir kuvveti, adeta bir ilâhı, içinde kabul etmek lâ­zım gelir. Bu tarz-ı fikir ise, kâinattaki muhâlâtın[141] en bâtılı, en hurafesidir. Hâlık-ı Kâinatın sanatını mevhum[142], ehemmiyetsiz, şuursuz bir tabiata veren insan, elbette yüz defa hayvandan daha hayvan, daha şuursuz olduğunu gösterir. (Lemalar sh: 182)

****

Tabiiyyunların[143], mevhum ve hakikatsiz, tabiat dedikleri şey, olsa olsa ve hakikat-i hariciye sahibi ise, ancak bir sanat olabilir, sâni[144] olamaz. Bir nakıştır, nakkaş olamaz. Ahkâmdır[145], hâkim olamaz. Bir şeriat-ı fıtriyedir[146], şâri[147] olamaz. Mahlûk bir perde-i izzettir[148], hâlık olamaz. Münfail[149] bir fıt­rattır[150], fâtır[151] bir fâil olamaz. Kanundur, kudret de­ğildir, kadîr olamaz. Mistardır[152], masdar[153] olamaz. (Lemalar sh: 186)

****
Ey esbabperest[154] ve tabiata tapan biçare adam! Madem herşeyin tabiatı, herşey gibi mahlûktur; çünkü sanatlıdır ve yeni oluyor. Hem her mü­sebbep[155] gibi, zâhirî sebebi dahi masnudur.[156] Ve madem herşeyin vücudu pek çok cihazat ve âlet­lere muhtaçtır. O halde, o tabiatı icad eden ve o sebebi halk eden bir Kadîr-i Mutlak var. Ve o Ka­dîr-i Mutlakın ne ihtiyacı var ki, âciz vesâiti[157] rubu­biyetine[158] ve icadına teşrik etsin?[159] Hâşâ! (Lemalar sh: 186)

****





Evet, Kadîr-i Zülcelâlin iki tarzda icadı var:

Biri ihtirâ ve ibdâ[160] iledir. Yani hiçten, yoktan vü­cut veriyor ve ona lâzım herşeyi de hiçten icad edip eline veriyor.

Diğeri inşa[161] ile, sanat iledir. Yani, kemâl-i hik­metini ve çok esmâsının cilvelerini göstermek gibi çok dakik hikmetler için, kâinatın anâsırından bir kısım mevcudatı inşa ediyor; her emrine tâbi olan zerratları ve maddeleri, rezzâkiyet kanunuyla on­lara gönderir ve onlarda çalıştırır.

Evet, Kadîr-i Mutlakın iki tarzda, hem ibdâ, hem inşa suretinde icadı var. Varı yok etmek ve yoğu var etmek en kolay, en suhuletli[162], belki dai­mî, umumî bir kanunudur. Bir baharda, üç yüz bin envâ-ı zîhayat mahlûkatın şekillerini, sıfatla­rını, belki zerratlarından başka bütün keyfiyat[163] ve ahvallerini[164] hiçten icad eden bir kudrete karşı Yoğu var edemez diyen adam, yok olmalı! (Lemalar sh: 194)

****

En cüzî ve en küçük şey, en büyük şey gibi, doğ­rudan doğruya bütün bu kâinat Hâlıkının kudre­tinden gelir ve hazinesinden çıkar. Başka surette olamaz. Esbab ise bir perdedir. Çünkü en ehem­miyetsiz ve en küçük zannettiğimiz mahlûk­lar, bazan sanat ve hilkat[165] cihetinde en büyüğün­den daha büyük olur. Sinek, tavuktan sanatça ileri geçmezse de, geri de kalmaz. (Lemalar sh: 239)

****

Bu kâinat öyle bir tarzda yaratılmış ki, bir çekirdeği halk etmek için, bir ağacı halk ede­bilir bir kudret lâzımdır. Ve bir ağacı halk etmek için de, kâinatı halk edebilir bir kudret gerektir. Ve kâinat içinde parmak karıştıran bir şerik[166] bu­lunsa, en küçük bir çekirdekte de hissedar olmak lâzım gelir. Çünkü o, onun nümunesidir. O halde, koca kâinatta yerleşmeyen iki rububiyet[167] bir çekir­dekte, belki bir zerrede yerleşmek lâzım gelir. Bu ise, muhâlâtın[168] ve bâtıl hayâlâtın en mânâsız ve en uzak bir muhâlidir. (Lemalar sh: 313)

****

Çekir­deği yapan, onun üstünde ağacı o yapar. Ve ağacı yapan, onun üstünde meyveleri dahi o icad eder. (Lemalar sh: 324)

****

Bütün kâinatı halk edemeyen bir zat, bir kudret, en küçük bir zîha­yatı[169] halk edemez. Evet, bir nohut tanesinde bütün Kurânı yazar gibi, çamın gayet küçük bir tohu­munda koca çam ağacının fihristesini ve mukad­derâtını[170] yazan kalem, elbette semâvâtı yıldızlarla yazan kalem olabilir. (Lemalar sh: 338)

****

Gözü veren Zat, hem gözü görür, hem ince bir mânâ olan gözün gördüğünü görür, sonra verir. Evet, senin gözüne bir gözlük yapan göz­lükçü usta, göze gözlüğün yakıştığını görür, sonra yapar. Hem kulağı veren Zat, elbette o kulağın işittiklerini işitir, sonra yapar, verir. (Şualar sh: 10)

****

Sâ­ni-i Zülcemâlin kendi Zât-ı Akdesine[171] lâyık öyle hadsiz bir hüsn-ü cemâli[172] var ki, bir gölgesi bütün mevcudâtı baştan başa güzelleştirmiş. Ve öyle münezzeh[173] ve mukaddes bir güzelliği var ki, bir cil­vesi[174] kâinatı serbeser[175] güzelleştirmiş ve bütün dai­re-i mümkinatı[176] hüsün ve cemâl lemalarıyla tezyin edip[177] ışıklan­dırmış. (Şualar sh: 75)

****

Bu kâinat­taki görünen bütün güzellikler öyle bir güzelden geliyor ki, bu mütemâdiyen[178] değişen ve tazelenen kâinat, bütün mevcudatıyla aynadarlık dilleriyle o güzelin cemâlini tavsif[179] ve târif eder. (Şualar sh: 76)

****

Madem bu saray-ı âlemin başka emsâli yok ki güzellikleri ondan iktibas[180] edip taklit edilsin. Elbette ve herhalde bunun ustası kendi zâtında ve esmâsında kendine lâyık güzellikleri var ki, kâinat ondan iktibas ediyor ve ona göre yapılmış ve onları ifade etmek için bir kitap gibi yazılmış. (Şualar sh: 79)

****

Başını kaldır, kendini tanıt­tırmak isteyen faal ve kudretli bir Zâtın hârika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hadi­seler de başıboş olamazlar. Herbirisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakîm[181] tarafından istihdam olunuyorlar. (Şualar sh: 109)

****

Müteaddit eller müstebidâne bir işe karış­salar, karıştırırlar. Bir memlekette iki padişah, hattâ bir nahiyede iki müdür bulunsa, intizam bo­zulur ve idare herc ü merc[182] olur. Halbuki, sinek ka­nadından tâ semâvât kandillerine kadar ve hü­ceyrat-ı bedeniyeden[183] tâ seyyaratın[184] burçlarına ka­dar öyle bir intizam var ki, zerre kadar şirkin mü­dahalesi olamaz. (Şualar sh: 152)

****

Yüzer fünundan her bir fen, geniş mikyasıyla[185] ve hususi aynasıyla ve dür­bünlü gözüyle ve ibretli nazarıyla bu kâinatın Hâ­lık-ı Zülcelâlini esmâsıyla[186] bildirir, sıfâtını, kemâlâ­tını tanıttırır. (Şualar sh: 207)

****

Ce­nâb-ı Hak ezelîdir, ebedîdir, evvel ve âhirdir. Hiç­bir cihette ne zâtında, ne sıfâtında, ne efâlinde naziri[187], küfvü[188], şebîhi, misli, misali, mesîli[189] yoktur. (Sözler sh: 412)

****

İşte, ey gafil insan! Bu Hâkim-i Hakem-i Ha­kîmi Zülcelâli vel-Cemal, sana karşı kendisini herbir mahlûkuyla böyle hadsiz ve parlak tarz­larda ta­nıttırmak ve sevdirmek istediği halde, sen Onun tanıttırmasına karşı imanla tanımazsan ve Onun sevdirmesine mukabil ubudiyetinle[190] kendini Ona sevdirmezsen, ne derece hadsiz muzaaf[191] bir ceha­let, bir hasâret[192] olduğunu bil, ayıl. (Lemalar sh: 312)





--------------------------------------------------------------------------------

[1] hükmedensiz

[2] yaratıcısına (Allaha)

[3] yerleştirmek

[4] yaptığı işlerin, geçirdiği durum ve hallerin yazıldığı (manevî) sayfa

[5] organlarının fihristesini ve tamamını içine alan (manevî) listesini

[6] nakışlı, süslü

[7] süslendirilip güzelleştirilmiş

[8] sanatla yapılmış

[9] sanatkârlıkla süslenmiş

[10] harikalar gösteren

[11] her şeyi faydalı neticelere göre yapan

[12] sanatkârlık sıfatlarına sahip olan Allahın

[13] sanat sıfatının güzelliklerini

[14] şuur ve akıl sahibine

[15] duyurudur

[16]yaratacak

[17] tedbirini gören

[18] sanatlı yapılmış

[19]Allah

[20] canlıyı yaratmak

[21] kendi idaresi ve eli altında

[22] gücü sonsuz ve nihayetsiz olan (Allahın)

[23] her şeyi ve her yeri kaplayan ve kuşatan

[24] kâinattaki bütün zerreler (atomlar) sayısınca

[25] imkansızlık, olamazlık

[26] deliliğin, saçma sapan konuşma durumuna

[27] süslü

[28] güzel neticelidir

[29] vazifelidirler

[30] Allahın emirlerine bağlıdırlar

[31] Allahın birliğini gösteren ve isbatlayan deliller

[32] alt üst

[33] düzenlilik

[34] karmakarışık olur

[35] Allaha ortak koşmaya

[36] Güneş

[37] Ayı

[38] emri altında tutan

[39] her canlının ihtiyaçlarını veren

[40] zerrelerin,atomların ve moleküllerinin hareketleri ve değişmeleri

[41] varlığı başlangıçsız olan süsleyicinin (yani Allahın)

[42] Allahı bildiren ve tanıtan eserlerinin

[43] (yaratılış) anındaki

[44] titreşimleri ve hareketidir

[45] maddenin varlığındanbaşka bir şeyi kabul etmeyen imansızlar

[46] herşeyi tabiatın yaptığını iddia eden imansızlar

[47] değişikler geçirmezse

[48] yapılan işler

[49] süsleyeni olmadan

[50] fayda vegayeler gözetilerek yapılan işlerin

[51] sahibi ve işleyeni

[52] hayretverici

[53] gökyüzündeki ışık veren cisimlere

[54] Allaha ortak olmaya

[55] varlığı ve hayat, ilim, görmek, işitmek gibi pekçok sıfatları ile beraber başlangsıçsız ve sonsuz olup bütün varlıkların yaratıcısının (Allahın)

[56] olmaması veya başlangıçlı olması ve son bulması imkansız olan varlığına

[57] parlak bir isbatlayıcıdır

[58] birliğine

[59] yaratılıp ve düzenlenmesine

[60] özel biçimini, belirli şeklini

[61] başkalarından farklılığını gösteren şekil özelliği

[62] yüzdeki sanatlı şekli

[63] nereye ve kime ait olduğunun bilinmesi için konulan işaret, mühür.

[64] bilgiye dayanmayan

[65] ortağı

[66] sarsılmaz sağlam

[67] şüphelenmelerin

[68] çevirmek

[69] harika sanat sahibi zata (Allaha)

[70] meselelerini, özelliklerini

[71] kendiyle ilgili olanlarıyla

[72] mühürdür

[73] cetveldir, yani düzenli çizme aletidir

[74] çıkış yeridir, yani yapıcı güç kaynağıdır

[75] çıkar, meydana gelir

[76] kabul ettiğin

[77] sebebler

[78] çeşitli

[79] olmaması veyabaşlangıçlı olması ve son bulması imkânsız olan zâtın varlığına

[80] üstündedir

[81] isimlerinin

[82] işlerinin

[83] eserleridir

[84] sürgün

[85] başkası

[86] imkânsızdır

[87] göz

[88] sanat eserlerini

[89] gerçeği bilip anlama yeteneği

[90] sanatkârlık sıfatına sahip olan Allahı

[91] yaratan

[92] Güneş Sistemini

[93] benzerlik gösteren, sanki

[94] kitab basan, kitap baskısını yapan

[95] kabul edendir

[96] düzenli çizme aleti (cetvel gibi) dir

[97] çıkış yeri, yani yapıcı güç kaynağı

[98] düzenleyici

[99]varlıkların yaradılışlarına ait Allahın koyduğu düzen ve kanunlarıdır

[100] gerçek olarak maddi varlığı bulunan

[101] bütün varlıkları, birliği ile idare ve emri altında tutan

[102] birliği ile beraber bütün varlıkların herbirisini kendi idaresi altında tutan

[103] tek ve eşsiz

[104] her şey her an ona muhtaç olup kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan

[105] gerçek tesir sahibi

[106] sebeb

[107] Allahın sonsuz gücünün

[108] bizi şekillendirenimiz

[109] sonsuz güzellikler ve güç sahibi (Allah)

[110] benzersiz, eşsiz olan sonsuz hikmet sahibi ve herşeyi gayelere göre yapan zat (Allah)

[111] ikramları, ihsanları çok olup bağışlar yapan (Allah)

[112] birçok parçalardan yapılmış ve bütünü içine alan şey

[113] bir bütünün herbir parçası, az, küçük

[114] birşeyin parçası

[115] bir bütün halinde olan. Eksiksiz ve tam olan

[116] kendisi hayat sahibi olup herşeyi varlıkta tutan (Allah)

[117] yeniler

[118] başkalaştırıp

[119] manevi ve dini hislerle coşmuş olan

[120] coşma neticesi olarak dönen

[121] Güneş sistemini

[122] canlandıran

[123] böcekleri

[124] zincir halkaları gibi birbirine bağlı şekilde

[125] Güneşi gezegenleriyle

[126] işler, hareketler

[127] Güneş ve Ayı

[128] canlıların

[129]birbirine benzeyip karışmayı önleyen farklılıklar.Benzememeyi netice veren işaret ve şekiller.

[130] dıştaki

[131] içteki

[132] yıldızlar

[133] güneşler

[134] yoktan var etmek, yaratmak iddiasında bulunamaz

[135] sonsuz güç

[136] özellikle

[137] yönelmiş

[138] bakan

[139] varlığı başlangıçsız güneşin. (Bu kelime teşbih= benzetme yoluyla AllahI bildirir.Yani Allahın isim ve sıfatları bütün varlıkları kuşatır.)

[140] isimlerinin tecellisine ve tesirine

[141] imkânsızlıkların

[142] gerçekliği olmayan

[143] herşeyi tabiata dayandıran inkârcı filozofların

[144] sanatlı eserleri yapan

[145] hükümler ve kanunlardır

[146] varlıkların yaradılışlarına ait Allahın koyduğu düzen ve kanunlarıdır

[147] kanun ve düzeni yapan

[148] (Allahın) sonsuz gücüne ve şerefine uygun düşmeyen şeylere karşı bir perde (gibi) dir

[149] etkilenen

[150] yaratılan şeydir

[151] yaratıcı

[152] düzgün çizme ve şekillendirme âletidir

[153] çıkış yeri yani yapıcı güç kaynağı

[154] sebeplere taparcasına bağlanan

[155] sebebin neticesi

[156] sanat eseridir

[157] vasıtaları, sebepleri

[158] terbiye ve idaresine

[159] ortak etsin

[160] yoktan var etmek

[161] çeşitli şeyleri birleştirerek bir şey yapmak

[162] kolay

[163] özellikler

[164] hallerini, durumlarını

[165] yaradılış

[166] ortak

[167] Rab olma, yani bütün varlıkların sahibi ve terbiyecisi sıfatına sahib olmak

[168] imkânsızlıkların

[169] canlı varlığı

[170] hayatı boyunca kazanacağı özelliklerini ve geçireceği değişik durumlarını

[171] sonsuz kutsallığa sahib olan ve hiçbir noksanlığı olmayan zâtına

[172] güzelliği

[173] tertemiz

[174]

[175] baştan başa

[176] bütün varlıkları

[177] süslendirip

[178] ardısıra, sürekli olarak

[179] vasıflandırma, özelliklerini gösterme

[180] alınıp

[181] hikmet, gaye ve faydalara göre düzenli yöneten

[182] alt üst

[183] bedendeki hücreleren

[184] gezegenlerin

[185] ölçüsüyle

[186] isimleriyle

[187] eşi ve benzeri

[188] dengi ve benzeri

[189] misil ve eşi

[190] kulluğunla

[191] kat kat

[192] zarar
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

IImahlaskafkefII

IImahlaskafkefII resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  10.Ağu.2006 Per 07:03:03sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

emir paylasım için saol ama böle biyerden bulup direk koyma,,bunları okunması için cezbetçek hale getr böle gören çoğu kimse okumaz...

ne yalan söliyim hepsini okumadım bende...yarısını fialn okudum...

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir