ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
24 Nisan 2024, Çarşamba 16:41   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  HurrosH> Forum Mesajları
    HurrosH'e ait Toplam 219 Forum Mesajı var
<<12345 6789101112131415...22>>


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Nitelikli Dolandırıcılık...>
  9.Nis.2022 Cmt 04:08:04


Ebru Polat


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Nitelikli Dolandırıcılık...>
  9.Nis.2022 Cmt 04:07:41


Neslihan Atagül


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Nitelikli Dolandırıcılık...>
  9.Nis.2022 Cmt 04:07:13


Seren Serengil


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Nitelikli Dolandırıcılık...>
  9.Nis.2022 Cmt 04:06:47


Sibel Can


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Nitelikli Dolandırıcılık...>
  9.Nis.2022 Cmt 04:06:18


Makyaj, estetik ve photofiltre uygulamalarıyla dolandırıldığımızı biliyor muydunuz?  Evet CC kızları ve oğlanları () siz bu sanat dünyası ünlülerinin tümüne 5 atar, 10 çakar, 100 basarsınız nokta! 

Not: Bazılarına gece yarısından itibaren besmelesiz bakmamanız önemle duyurulur!


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Bizim Hikayemiz...>
  8.Nis.2022 Cum 02:50:43
Lantiscime baştan oku dedik, ortasından girip final yapmış.

Not: bu sadece kulis fikir beyanıdır, hikayenin devamı ile alâkası yoktur.


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Bizim Hikayemiz...>
  4.Nis.2022 Pzt 05:43:23
Tekin:


   Evin arka tarafındaki odunlukta, kulaklarını işaret parmaklarıyla iyice tıkadığı halde işitiyordu annesinin çığlıklarını. Annesi altıncıya hamileydi. En büyük ablasının da düğün telaşı yaşanıyordu bir yandan. 


    Tekin, Güneydoğu`lu bir ailenin beş numarasıydı. Kendinden büyük dört ablası vardı. Babası ille de erkek çocuk istediği için, genç yaşta beş çocuk doğurtmuştu annesine. En son Tekin doğmuştu. Tekin`in babası Hayati, askerliğini İstanbul`da yapmış, nedense taşı toprağı altın olan bu şehirden kopamamıştı. Askerden önce evlenmiş, bir kız çocukları dünyaya gelmişti. Askerlik sonrası aile büyüklerinden icazet alıp, ailesini de İstanbul`da kaldığı, uzaktan bir akrabanın gecekondusuna kiraya getirmişti. Büyük şehirde para boldu ne de olsa... ama işler plandığı gibi gitmemişti. Büyük şehir köy yeri gibi değildi. Herşey parayla satılıyordu; su, elektrik, yeme-içme masrafları hergün biraz daha zorlaştırıyordu bu taşralı ailenin hayatını. Gündüzleri bir plastik fabrikasında çalışıyor, geceleri ise bir inşaatın bekçiliğini yapıyordu. Bir süre sonra karısının ikinciye hamile olduğunu duyduğunda "dua et de bu defa erkek olsun. Yoksa vay başına" diye serzenişte bulunurken gelecek olan üç kızın da, kaderlerine yapacağı katkıyı gösteriyordu aslında. 

    Tekin`in annesi Gülperi okuyamamış, 13 yaşında gelin edilmişti. O da babasından aynı şeyleri işitmişti annesine dair... maalesef koca evinde de annesinin kaderini sırtlanmıştı. İkinci çocuğunu dünyaya getirdiğinde, lohusa yatağı adeta musalla taşı olmuştu Gülperi`ye. Komşularla görüşmesi, yalnız başına "bakkala-çakkala" gitmesi yasaktı; çünkü evin reisi Hayati ne derse, o olmalıydı. Dört kız doğurduğunda Hayati tarafından tamamen insan sınıfından atılmış, sokak hayvanından bile daha itibarsızlaştırılmış bir kimliğe mahkum edilmişti. Evdeki şiddet sadece Gülperi`nin değil, kızlarının da kaderi olmuştu. Hayati, ayağının altında gezinen bu kadın-kız kısmından nefret ediyordu. 

    Mevsim bahara çalmaya başlamıştı. Sabah öğürerek uyandı Gülperi. Hayati, sinirle çekti Gülperi`nin üzerinden yorganı... ve başını yastığın altına sokarken çoktan yanından kalkmıştı karısı. Banyoya attı kendini. Bir yandan içinden dua ediyordu "Ey Allahım! Ya Rabbi! “Cebrail’in (a.s.) kanadında yazılı ismin hürmetine, Mikail’in (a.s.) kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine, İsrafil’in (a.s.) alnında yazılı ismin hürmetine, Azrail’in (a.s.) avucunda yazılı ismin hürmetine ve senin verdiğin Münker ve Nekir ismi hürmetine sana yalvarıyom; gebe olmayım" zaten geceden midesi bomboştu. Safradan başka birşey çıkmadı. 
    Odaya geri döndüğünde beti benzi iyice sararmıştı. Hayati homurdanarak yataktan doğruldu "gene gebe olmayasın hayırsız" dedi. Gülperi ürkek, korkudan titreyen bir sesle "dünden soğuk ayran aşı yediydim, madamı soğuttu zaar" (mideyi üşütmek) diyebildi. Dalgın bi halde içi içini kemiriyorken yine Hayati`nin homurtulu sesi geldi kulağına; "bir sürü gaşık düşmanına bi yenisi gelsin hele bi de" diye tehdit edildiğini işitti. 
   Sekiz ay gizledi hamileliğini. Zaten çelimsiz-zayıf haliyle, karnı da neredeyse yok denecek kadar küçüktü. Sonbaharın son demleriydi. Bir akşam üzeri, bir kamyonet dolusu kömürle geldi kocası eve. Kamyoneti gecekondularının bahçesine boşaltıp apartopar inşaattaki işine gitti. Kömürleri, evin arka tarafına düşen odunluğa taşıma işi de Gülperi ve 7 yaşındaki kızı Sabiha`ya kaldı. Akşamın alacası iyice karaya çalmadan bitirmek lazımdı kömürleri. Sırtlandığı kömür sepeti, kucağına aldığı koca kömür parçalarını yüklendiği sırada kasıklarına bir sancı saplandı. Bacaklarında bir sıcaklık hissetti. Doğum suyu olamazdı bu, daha vakti değildi. Acıdan kaskatı kesilmiş halde kızına dönerek "Sabiha, koş kızım babana haber ver; anam hastalandı de. Tez olasın kızım, hayde!" Olduğu yere öylece yığıldı... sepetine yaslanır vaziyette bacaklarını uzattığında, o sıcaklığın bacaklarından aşağı doğru sızan kan olduğunu farketti. Hayati bahçe kapısından girdiğinde paniklemişti. Karısının hamile olduğunu bilmiyordu; korkuyordu. "ya ölürse şimdi bu uğursuz?.. ben ne yaparım bu kadar gaşık düşmanıynan" diye söylenerek ayağıyla dürtükledi Gülperi`yi. 
   Hayati, Gülperi`yi baygın bir vaziyette sırtındaki sepetle bahçe kapısına çekmişti. Aynı mahallede oturan amcaoğlunun arabasıyla hastaneye yetiştiklerinde, acil doğuma alınan karısının hamile olduğunu ilk o zaman anlamıştı. Neden sonra bir hemşire, kucağında bir bebekle Hayati`ye yanaştı ve "müjde! Nurtopu gibi bi oğlunuz oldu" dediğinde Hayati`nin bütün öfkesi bitivermişti. Hemşire; "göbek adını Tekin koyduk babası... Allah analı babalı büyütsün" dedi. Hayati sevinçten şaşkın bir sesle; "madem sen bana erkek müjdesi verdin, bütün hep bi adı Tekin olsun hemşeri hanım" diye hemşireye sözde jest yaptı. 
    Tekin`in doğumu Hayati`yi kısa süre değiştirmiş olsa da, zaman sonra karısına ve kızlarına karşı eski tutumuna geri döndü. 
    Tekin`in 6 yaşına bastığı o gün, babası eve hemen hemen kendi yaşlarında yabancı bir adamla gelmişti. Utangaç bir çocuktu Tekin. Ablaları ve annesiyle geçiriyordu bütün zamanını. Eve gelen yabancıdan utanmış, evin arkasındaki kömürlüğe; gizli dünyasına gitmişti. Orada dilediği gibi hayal kurabiliyordu. Annesi ve ablalarını alıp kaçmak, çiçeklerle dolu bahçesi olan bir evde, babası olmadan yaşamayı hayal ederdi en çok. Yine tam bu hayalin ortasında babasının sinirli sesini duydu. Hayati misafirini uğurlamış, bahçede öfke dolu bir sesle "nerde o cibilliyetsiz, nerdesin lan" diye bağırıyordu. Tekin, babasının hayallerine ters düşmüş; naif, sakin ve sessiz bir mizaca sahipti. Babası onun yaşıtları gibi, oyuncak tabancalarla tüfeklerle oynayan bitirim bir çocuk olmasını arzuladıkça, Tekin anne ve ablalarına daha yatkın bir gelişim gösteriyordu. Bu durum Hayati`yi hem Tekin`e karşı biliyor, hem de evde karısına ve kızlarına daha çok düşman ediyordu. Tekin sessizce babasının yanından sıvışıp içeri girdi. Akşam yemeği için sofrada toplandılar. Sofraya hakim olan tabak-çanak-kaşık sesini bölen bir böğürtüyle Hayati sözlerine başladı. "Sabiha`yı Necip`e sözledim. Böyüklerden rızayı aldıydım. Köyde tarlası tapanı yokmuş emme, burda bi çay ocağıynan bi de su istasyonu var. Avradı 3 ay evvel hakkın rahmetine kavuşmuş. Kötü hastalığı varmış... Allah rahmet eylesin. Elbet bizim de payımıza bişeyler düşecek. Az biraz da başlık aldım. Tam da şu dar zamanda merhem oldu. Dört öksüz bırakmış avrat; iki boyüğü evli, iki güçcüğü evde" diye aralıksız, yemekle dolu ağzıyla tamamladı sözlerini. Karşı gelmek, itiraz etmek öldüresiye dayakla sonuçlanacaktı... ne kızlar, ne de Gülperi sesini çıkartamadı. 
    Necip artık daha sık geliyordu evlerine. Sabiha ile çok yalnız kalmamalarına gayret gösteriyordu Gülperi; belki bir umut bu iş olmazdı kimbilir... yine birgün Hayati`nin olmadığı bir zamanda gelmişti Necip. Her seferinde ya meyve, ya da lokum-şekerleme ile elleri kolları dolu gelirdi. Bu defa elinde plastik bir top, birkaç cips olan naylon poşet, bir de ucuz plastikten yapılmış eğreti bir oyuncak kamyon vardı. Hediyeleri Tekin`e doğru uzatarak gülümsedi. Tekin şaskın, ama sevinçle aldı Necip`in getirdiği paketleri. İlk defa kimseyle ortak olmayan, sadece ona ait paketlerdi bunlar. Cipslerin hepsini açıp biraz ondan biraz bundan tattı. Sonra sobanın altına serili muşambanın geniş tarafında kamyonunu sürmeyi denedi. Oyuncak kamyonu orada bırakıp, birden ayağa fırladı. Plastik topu kucağına aldı. Necip ilgiyle izliyordu Tekin`i. "Sen maç etmeyi biliyon mu bakıyim, maç etmek ister misin len?" dedi. Tekin böylesine alâkaya aşina olmadığı gibi, hoşuna da gitmişti aslında. Gülperi kızlarıyla banyoda çamaşır yıkıyordu. Ansızın Tekin`i gördü karşısında. "Yaklaşma tüpe, de hayde! Kazana düşeceksin şimdi" diye savuşturdu oğlunu. Tekin elinde topuyla Necip`in gözlerine bakarken kafasıyla dış kapıyı işaret etti. Kısa bir süre top oynadıktan sonra, kapının önüne konmuş eski somyanın üzerine oturdular. Necip elini yanında oturan Tekin`in ensesine koydu ve arkadan saçlarını okşamaya başladı. Tuhaf bir histi. Babası hiç saçlarını okşamamıştı Tekin`in. Bu şefkatten uzak, ama şefkat sandığı dokunuş hoşuna gitmişti. Necip biraz daha kendine çekti Tekin`i ve artık eli heryerinde dolanıyordu küçük çocuğun. Necip`in hediyeli ziyaretleri sıklaşmıştı. Her gelişinde maç bahanesiyle bahçeye çıkıp gözlerden kayboluyorlardı. Önceleri baba sevgisi sandığı ilginin, aslında çok can acıtıcı bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştı Tekin. Gün geçtikçe Necip`in gelmesinden iyice korkar olmaya başlamıştı... bunu annesine ya da ablasına söylemeye çekindi. Necip şayet anne ve ablalarına, ona yaptıklarını  anlatırsa, babasının onları öldüreceğini söylemişti. Korkuyordu. Üstelik yeni bir kardeş haberi de almışlardı ve babası bu durumdan hiç de hoşnut değildi. 
    Evde bir düğün telaşıdır gidiyordu. Günler azalmış, Sabiha içten içe erimiş, iğne ipliğe dönmüştü. Daha 13 yaşında küçük bir kız çocuğuydu. Annesinin her geçen gün umudu tükeniyor, evlilik iyiden iyiye yaklaşıyordu. Hayati`nin evde olduğu bir sabah ne pahasına olursa olsun konuşacaktı Gülperi... gebe gebe öldürecek değildi ya. Bütün cesaretini toplayıp "bey, Sabiha evlenemez" demeye kalmadan Hayati`nin elindeki oltu taşı tespih gözünde patlayıverdi. Neye uğradığını şaşırdığı halde, karnında bir tekme patladı. Geri geri sendelediği gibi yere yıkıldı. Sırtüstü düştüğü yerde karnına atılan seri tekmeler nefesini kesiyordu. Annesini yerde perişan şekilde gören Tekin kendini odunluğa attı. Kulaklarını işaret parmağıyla kapatmış olduğu halde, kulaklarında annesinin çığlıkları, kapalı gözlerinde yaşlar ve ensesinde Necip`in nefesi varmış gibi hissediyordu. Artık gizli dünyası onun gizli cehennemi olmuştu. 
   Günler sonra Sabiha Necip`le evlendi. Gülperi herşeyden habersiz Tekin`i Sabiha`ya arkadaşlık etmesi ve okula başlayabilmesi için ablasına emanet etti. O`nun için bitmek bilmeyen kabuslar asıl şimdi başlıyordu.
   Tekin artık büyümüştü. Lise son sınıfa devam ediyordu. Etrafında samimi sayılabileceği hiç arkadaşı yoktu. Başındaki derdi anlatacak kimsesi de yoktu. Bu yaşadıklarını sadece kendisi ve Necip biliyordu. Derslerine zor adapte oluyor, bir yandan da üniversite hayali kuruyordu. Çünkü üniversite, Necip`ten kurtuluş bileti olacaktı. Sınavlara birkaç hafta kala hiç beklemediği bir sürpriz gelişti; Necip kalp krizi geçirmişti. Tüm müdehalelere karşı kurtarılamamıştı. Artık Necip`ten kurtulmuştu. Yaşattığı tüm pis anılar da Necip`le gömülmüştü. Ne var ki ona yadigar bir kolye gibi yapışmıştı Necip`in bıraktıkları; bir kadına ilgi duyamama, erkekleri merak etme ve hatta kimilerinden hoşlanma duygusu...

Not: hikayeye Handan`dan devam edelim arkadaşlar. Bu biyografik açıklama Tekin`in özel durumuna yönelik yapıldı.


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Bizim Hikayemiz...>
  3.Nis.2022 Pzr 23:03:50
E zaten sis söylemişti "Tekin için başka planlarım vardı" diye.  Ben Tekin`in başına bir çorap öreceğini tahmin etmiştim. 


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Göz Motoru>
  31.Mar.2022 Per 10:21:07


O anı yakalamak...


HurrosH

HurrosH resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Osmanlı değil, OSCAR`lı tokadı!>
  31.Mar.2022 Per 09:00:07
RMC :



Kimilerinin - özellikle de kadınların - Will Smith`i haklı görmeleri akıl alır gibi değil. 

İlk kez bir konuda Nagehan`la aynı fikirdeyim.

"Habertürk yazarı Nagehan Alçı köşesinde oyuncu Gonca Vuslateri hakkında “Will Smith’in bile bir metinle özür dilediği magandalığı bir Türk kadın oyuncu hem de erkek şiddetini öven cümlelerle nasıl da savunuyor. İşte erkek-egemen ideolojinin kadınların zihninde egemen olması dediğim olay bu. Gonca Vuslateri’nin de beyninde feodalizmin kalıntıları var. Feminist bilinç sahibi olduğunu iddia eden kadın gidiyor ve bir anda karşımıza dün de ifade ettiğim gibi Z kuşağının tabiriyle ‘Tam bir Kezban’ çıkıyor. Beğendiğim bir oyuncu olan Gonca adına çok üzüldüm.” ifadelerini kullandı."





bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim; Nagihan Alçı bu eleştiriyi sarfedilen sözlere değil, Gonca Vuslateri`nin sosyal kimliğine olan kaşıntısından dolayı yapmıştır. Gonca`nın söylediği sözleri bir Orhan Gencebay, bir Demet Akalın, bir Hülya Koçyiğit söylese bakar geçerdi Nagihan... Nagihan, anti AKP`li herkesin [doğru-yanlış] sözlerine hep muhaliftir zaten. Sever böyle ısıra ısıra karşıt fikir beyanını. 
<<12345 6789101112131415...22>>