Handan ve Tekin beraber kaldıkları her gecenin sabahında olduğu gibi Ethem Efendi Kahvaltı`da alırlar soluğu. Caddeden güzelliği tam da anlaşılmayan muhteşem tarihi köşk, harika yeşil bahçesi ve doğa dokulu ambiyansıyla bu sıcak mekanda yine bazlamalı serpme kahvaltılarını söylerler. Handan bazlamasını menemene daldırıp ağzına atar ve ağzı yarı dolu "Dün gece neydi ya, rüya gibiydi. Herhalde bir kaç günlük uykusuzluk beni sersem etmiş. Dün geceye ait o kadar az şey hatırlıyorum ki, "dedi, Tekin, onaylarcasına başını salladı: "Gerçekten dün gece neler konuştuk hatırlamıyorum bile, en son galiba Alessandra Ambrosio kanatlarını çırparak üzerime doğru geliyordu... " der ve ikisi birlikte gülmeye başlar.
Handan ve Tekin tüm kahvaltı boyunca tıpkı çocukluklarında olduğu gibi en sıcak ve en samimi halleriyle sohbet ederler. Handan son bir kaç gündür kafasını meşgul eden kuş figürünün verdiği sıkıntıyı deşarj edercesine gülmekten gözlerinden yaşlar gelmiş halde: "Çok güldük, çok ağlayacağız.. "der ve bu laf üzerine tekrar ikisi birlikte kahkahalara boğulurlar.
Mekanda artık kahvaltı eden kimse kalmamıştır. Handan ve Tekin kahvelerini söylerler. Handan yüzünde kalan gülme ifadesiyle ciddi konuşmaya çalışır: "Tekin, İspanya`ya gidiyor muyuz?" Tekin tereddüt etmeden : "Benim canım arkadaşım isterse, ben onunla Madagaskar`a bile gelirim." der ve yine anlamsızca beraber gülmeye başlarlar. Handan yine ağzını toparlayarak : "Ben sana bu figürle ilgili bulduğum her şeyi maille atacağım, sen de biraz incele. Tüm gidiş organizasyonunu yapıyorum, sana haber vereceğim", der.
Mekandan ayrıldıklarında Handan üzerinden sanki bin ton ağırlık kalkmış gibi rahatlamıştır. Sıcak bir aile ortamından uzak büyümüş bir kız çocuğu olarak, Tekin gibi güvenilir ve onu bu kadar iyi anlayan bir dosta sahip olduğu için ne kadar şükretse azdır. Artık Anser için harekete geçme vakti gelmiştir...
|