ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
xJULIETx> Forum Mesajları | | xJULIETx'e ait Toplam 1065 Forum Mesajı var
|
|
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >TİLDAM ACİL ŞİFALAR CANIM.> 5.Ara.2007 Çar 05:37:19 | | fiogf49gjkf0d
En kısa zamanda iyileşmen dileklerimle..
....Sevgilerrr....
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >SEVDA SOKAĞI...> 3.Ara.2007 Pzt 03:17:07 | | fiogf49gjkf0d
YALAN
Hadi gidiyorsun Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun Herşey gidiyor Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor. Solgun bir gül oluyor insan.. Bir demet kır çiçeği ölüyor, sen gidiyorsun Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun Bakma öyle, Ben kanıyorum sen üşüyorsun..
Kolay değil bir yalan bu Yaralayan kanayan koca bir yalan Yalan işte Sevdiğim yalan Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu Ve tarla faresi Ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi Yumuşak sıcak bir yalan
Islak gözlerimle geçiyorum Yaralı bir ceylan kalbinden Ceplerimde kül var Bir yangından arta kalan
Sorduğum adreslerde kimse oturmuyor Ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman Her şey bir yalan gibi yandığı zaman Yalnız olduğunu anlıyor insan Anladım ve geçtim Yaralı bir ceylanın kalbinden
Aynamı kırdım fotoğraflarımı yaktım Nasılda acımasızdım hatıralırıma karşı Nasıl da umarsız
Su gördüm düşümde Karanlıkta ve gürültüyle çağlıyordu Ceplerimde kül vardı ve yanıyordu Sonra sabah oluyor Bir ceylan kalbinde alem ağlıyordu
Hayır, diyordu bir dağ köylüsü Hiç bir şey için geç değil Ve geç diğil Birşey için hiçbirşey Birşey vardı öyleyse birşey Beni çeken Gecenin dağdasından uzağa Kocaman çayırlara çeken birşey Gümrah ırmaklara Sonra sıcağa sonra acıya Sonra yaralarıma merhem olmaya Kapıma dayanan bir şey
Tutsana beni, barıkmasana Olsun, yaralasana Olsun, ağrısa da Yalan da olsa, kalsana
Dağköylüsü Aşkın olduğu yerde ben varım Sen olmasan da ben varım Yağmuryağar saçlarım filizlenir Bir yıldız düşer omuzlarıma Islık çalar ıslanır, şarkılarımı söyler geçerim kapıdan Camların buğusundan ve kokusundan Tanırlar beni Bilirler En iyi yalanlarını alırım onların Adresler sorarım kimseler oturmaz orada Ve kimseler olmaz ben sordukça
Dağköylüsü Şimdi gidersen Şimdi git Kalırsan şimdi.
Islak gözlerimle geçiyorum Yaralı bir ceylan kalbinden Ceplerimde kül var Bir yangından arta kalan
Hadi gidiyorsun Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun Herşey gidiyor Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor Solgun bir gül oluyor insan Bir demet kır çiçeği ölüyor, sen gidiyorsun Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun Bakma öyle Ben kanıyorum sen üşüyorsun
Kolay değil bir yalan bu Yaralayan kanayan koca bir yalan Yalan işte Sevdiğim yalan Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu Ve tarla faresi ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi Yumuşak sıcak bir yalan
Tutsana beni, barıkmasana Olsun, yaralasana Olsun, ağrısa da Yalan da olsa, kalsana...
İbrahim SADRİ
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >shakespeare den> 2.Ara.2007 Pzr 06:45:46 | | fiogf49gjkf0d
ROMEO & JULIET
WILLIAM SHAKESPEARE
Çok uzun zamandan beri öneminden birşey kaybetmeyen Shakespeare in en iyi oyunlarından olan Romeo ve Juliet olay örgüsü bakımından her yerde yaşanan bilinen bir aşk hikayesini anlatır. Birbirlerine düşman iki ailenin, çocuklarının birbirlerine olan aşklarını ele alır. İlk bakıldığında basit ve çok fazla işlenmiş gibi gözüken bu konu Shakesreare tarafından ele alınmış olmasından kaynaklanan, gerek anlatımdaki zenginlik, gerek şiirsellik ve dilin mükemmel kullanım açısından bakıldığında kendini belli eden ve ön plana çıkan ve günümüzde bile hala özelliğini yitirmemiş bir oyun olarak dünyada yerini alıyor.
Romeo ve Juliet tipik bir rönesans oyunudur. Rönesans ın etkilerini Shakespeare in bir çok oyununda gördüğümüz gibi bu oyunda da görebiliriz. Her ne kadar bunlara dikkat ederek ve üstlerinde çalışarak oyuna yerleştirmemiş olsada bu etkileri görebiliriz.
Rönesans ın o döneme etki eden özelliklerinden biride ön plan ve gerideki derin hacim arasındaki dramatik uyumsuzluktur. Bu oyunda da Mercutio karakteri, olay örgüsü içinde uyumsuz bir öğedir. Bu sebeple sahneden oldukça çabuk ayrılır. O Verona da olup bitenlerin kurgusuna uymaz onu için bu kurgunun dışında kalır, "Tanrı belalarını versin her iki aileninde" der ve ölür. Bu uyumsuzluk Shakespare in olgunluk döneminde kesin ve anlamlı bir uyuma dönüşmüştür.
Shakespeare bu oyunda ışığı sahnelerin ayrıştırılmasında ustaca kullanmıştır. Romeo ve Juliet in birlikte olduğu sahnelerde meşalelerle aydınlatılmış ve loş bir ışıkla ayışı ve yıldızlı gece gibi mekanlar yaratılırken, Romeo ve Juliet in ayrı oldukları ve başka insanlarla oldukları sahnelerin fazla ışık altında oynanıp gün ışığının hakim olduğu mekanlar yaratılmak iştenmiştir.
Oyunda, Romeo gittiği bir baloda görmüş olduğu Juliet e aşık olur. Romeo da Juliet için gecenin içinde bir gün ışığıdır. Birbirleri için umut ışığı olan bu iki kişi birbirlerine aşık olurlar. Ve Romeo Juliet ten söz ederken şöyle der;
"Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: Biz dönünceye dek siz parıldayın diye. Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde; Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı."
Juliet te Romeo yu beklerken geceye şöyle der;
"Bana Romeo mu ver; sonra öldüğünde Al da küçük yıldızlara böl onu; Onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki, Bütün dünya gönül verip geceye, Tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe."
Romeo ve Juliet in birbirlerine çeşit çeşit ışık imgeleriyle seslenmelerinin sebebi ışık özlemleri ve oyun boyunca beraber oldukları sahnelerde ayrı ışıkta olmalarının sonucudur. Bu oyun yarı ışıkta kalmış ve gelecekleri olmayan genç aşıkların tragedyasıdır.
Romeo ve Juliet tragedyası, yüceltilmiş diline, romantik atmosferine karşın insan ilişkilerini gerçekçi bir anlayışla ortaya çıkaran büyük bir sahne şiiridir.
ROMEO&JULIET REPLİKLERİ
Romeo: Ey parlak melek, konuş yine! Sen, göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye; Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde, Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine gördüğün gibi. Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında, Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla, Öylece bakıyorum sana. Juliet : Ah Romeo Romeo... Neden Romeo sun sen? İnkar et babanı, adını yadsı! Yapamazsan; yemin et sevdiğine. Bende vazgeçeyim capulet olmaktan. Hem adın ne değeri var ki? Şu gülün adı değişse bile, kokmaz mı yine aynı güzellikte? Romeo nun da adı Romeo olmasaydı kusursuzluğundan hiç birşey kaybolmazdı. Romeo; nolur bırak at bu adı! Senin parçan olmayan bu ada karşılık al bütün varımı... Romeo:Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek. Sevgilimdeki vaftiz olayım yeniden. Romeo değilim bundan böyle ben! Juliet : Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek sırrımı öğrenmeye gelen de kim? Romeo: Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu bir ad kullanarak. Ey güzel ermiş; Nefret ediyorum adımdan ben de! Sana düşmandır diye.Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu...
Ah sevgilim, karım benim.. soluğunun balını çeken ölüm gücü yetmemiş güzelliğini almaya.. sen yenilmemişsin... Güzellik sancağı.. hala kıpkızıl duruyor dudaklarında... yanaklarında Ve ölümün solgun bayrağı çekilmemiş oraya
- Arkadaşını öldüren Tibald ın ölüsü başındadır Romeo. ve bu yüzden Julyet ten uzak kalıp sürülmüştür şehirden.
Tibald! Yatıyor musun orada kanlı kefeninle? Genç yaşında hayat bağlarını koparan.. bu ellerle.. düşmanımın gençliğini biçmekten.. daha iyi bir dostluk….. nasıl gösterebilirim ki sana? Bağışla beni kuzenim(?)
- Ah Juliet.. Neden böyle güzelsin ha? Yoksa ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana? İnanayım mı o iğrenç canavarın bu karanlıkta sevgilisi olasın diye seni sakladığına? İşte bundan korktuğum için.. sonsuza dek yanında kalacağım... Hiç ayrılmayacağım.. bu loş gecenin sarayından... Burada, işte burada yatacağım Sana hizmet eden böceklerin yanında a oh.. Tanrım! !
Ey gözler.. son kez bakın... kollar.. son kez kucaklayın... ve dudaklar, ey siz nefes kapıları.. yasal bir öpüşle mühürleyin doyumsuz ölümün yaptığı bu süresiz antlaşmayı......
Sevgilimin şerefine... zehri Julyet in –aslında ölmediği, ona kavuşmak için uykuda olduğundan habersiz mezarı başında içer
Ölüyorum, işte .. bir öpücükle.......
Rahibe:Karşı konulamayacak kadar büyük bir güç tasarladıklarımızı alt üst etti. Gel gidelim. Bak kocan öldü koynunda yatıyor, o da öyle... Haydi gel yavrucuğum seni yerleştireyim Manastıra kutsal rahibelerinin arasına... Juliet : Ben gelemem nolur sen git, ben gelemem git!!!Bu da ne ?Canım sevgilimin avucunda bir şişe! Demek ki,zehirden sevgilimin bu vakitsiz olumu. Cimri! Hepsini içmiş;bir damla bile bırakmadın demek kavuşabilmem için sana? Öyleyse dudaklarından öperim, belki bir parça zehir kalmıştır dudaklarında,
bir zamanlar hayat veren dudakların bu kez son versin hayatıma.
Sıcakmış dudakları hala...
Hayır;
gelenler var elimi çabuk tutmalıyım.
Ey Hızır gibi yetişen hançer: Senin kının burası. Orda paslan ve bende öleyim...
Romeo ve Juliet – William Shakespeare
SEVGİ YAĞMURUNDAN YÜREĞİNE BİR DAMLA DÜŞÜRMEYİ BİLENLERE
https://www.youtube.com/watch?v=8lwvGEhn1Tk
https://www.youtube.com/watch?v=Gz4TDrE67mI
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Aşkta Yarın Yoktur Sevgili> 1.Ara.2007 Cmt 04:14:42 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
SENİ İSTİYORUM……ŞİMDİ……!!!
Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım, sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil.
Aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru.
Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar?
cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, bir sevdayı büyütmek için?
kaç gece yalnız geçti hesaplasana... Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene...
her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle.Sevişmekten yorgun düşmüş bedenini öpücüklerle yeni güne hazırlayabilirdim. Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde Mutluluğu görürdün. Bu kentin her yerinde, herkesin içinde el ele dolaşabilirdik, girmediğimiz sokak kalmazdı.
Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni.
Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik.
Sonra bir filme gider, bir kitap okur, denize bakar, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik.
Paylaştığımız her an beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı.
Özlerdik birbirimizi delicesine. bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık. yaşayamadığımız o bir saatin acısını çıkarmak için.
Peki biz ne yaptık? Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken, bu yolda birer kaşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkum ettik birbirimize. Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık.
Sana huzur vadetmiyorum..Aşkta huzur arayan yanılır. Ben tutkunum, en koyu, en deli sevdanın sözcüsüyüm. onlar adına konuşuyorum.
Yarını olmayan zamanlarda hiçbir şeyi düşünmeden erimek adına konuşuyorum. Gözlerinin içine bakıp SENİ SEVİYORUM demek istiyorum…. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan, gidebildiğin yere kadar gitmek istiyorum.
Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığıyla irkilmek istiyorum. Yaşama senin adınla anlam katmak, mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum. Seni istiyorum, yarın, öbür gün, öbür hafta, öbür ay, öbür yıl değil, ŞİMDİ!!!!
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >***En aLTtA kİM VaR ?**> 1.Ara.2007 Cmt 02:29:03 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Bennnnnnnnnnn
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >PEKİ YA SEVMEK NEDİR?> 30.Kas.2007 Cum 23:37:56 | | fiogf49gjkf0d
SEVMEK
Hersey hafif olabilir ama "Sevmek Agirdir" Çagin trendleri ve popüler kültür kulaklara söyle fisildiyor; Vakit iyi geçmeli... Bu rastgele bir deyim degil. Gençler anlamini gayet iyi biliyor. Mutluluk, güven içinde yasamak, özlemek... Hayir bunlar degil ! Mutluluk arayinca mutsuz oluyorsun çünkü... Güven içinde olmayi isteyince sorumluluklar, yükümlülükler pesi sira geliyor ve altlarinda eziliyorsun... Ve özlemek... Özlemek gündelik hayatin sekteye ugratan bir tür zihin sancisi... O zaman en iyisi "iyi vakit geçirmek deniyor. Bu yüzden günümüzün bütün "aska benzer" iliskileri agir darbeler alip sonunda yere seriliyor. Çünkü gözü baska bir sey göremeyecek kadar asik degilse insan Sevgilisiyle degil de, Arkadaslariyla birlikteyken daha "iyi vakit" geçiriyor. Arkadasliklarin atmosferi sevgililerinkinden daha ferah.... Arkadasliklar çok daha eglenceli, uzun ve kalici bir iliskiden.... Hatta kimi zaman arkadasligin sosyal erotizmi Sevgililigin mizmizligindan çok daha çekici.... Tek basina ask bayragi açmak, sevgili olmanin essiz güzellikleri övüp durmak, Sarkilari siirleri yardima çagirmak bu gündelik gerçegin üstünü örtemiyor. Nasil oluyor da, "seni seviyorum" lar bir süre sonra ve iç burkucu biçimde "beni boguyorsun"a dönüsüveriyor?
Uzun ve acikli bir hikaye..
Ama surasini olsun söylemeliyim; Sevmek agirdir. Uykulari kaçirir, uyanikligi sarhosluga çevirir... Oysa modern insan her sey hafif olsun istiyor, sevmek bile !...Mümkünse sadece sevilmek istiyor. Ancak ayrilik acisi çökünce, terk edilince, özlem atesiyle yaninca farkediyor ki, Seviyormus... Ancak o zaman farkediyor ki, vakit hiç de iyi geçmiyor !...
Haşmet BABAOĞLU
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Gerçekten Sevmek> 30.Kas.2007 Cum 23:16:11 | | fiogf49gjkf0d
VAR MISIN ?!
Saatlerdir bilgisayarın başında oturuyordu, hala beklediği mail gelmemişti. Silkindi. Kaç saat olmuştu bilgisayar başına oturalı? Oooo! İki saatten fazla olmuş, koskoca iki saat? Arkadaşları yemeğe davet etmişti, Sinan sinemaya, oda arkadaşları ise fal partisine.. Hiçbirini kabul etmemişti. Şimdi bu ücra internet cafede gelecek o maili bekliyordu. Daha ne kadar sürecekti? Kimbilir belki, bugün hesabına bile girmemişti, girmeyecekti? Girse bile yazacağı daha önemli insanlar vardı belki... Belki de onun ona önem verdiği gibi o, ona önem vermiyordu? Yok canım! O da en az Sevgi kadar değer veriyordu Sevgi ye, yazdığı her mesajın karşılığı ertesi güne geliyor, hadi ertesi gün olmadı birkaç gün içinde gecikmenin özürünü de içeren mail hesabında bekliyordu Sevgi yi. Aylar olmuştu yazışmaya başlayalı, bir kez bile aksamamıştı mailler. Ta ki, bu haftaya kadar. Hafta başından beri tek bir satır gelmemişti ondan. Tuhaf! Oysa kendisi yazacak bir şey bulamasa - ki, bu da ayda yılda bir olurdu- forward edilmis mesajlar gönderirdi, güzel sözler, fıkralar ya da ufacık bir e-kart. Üçüncü gün dayanamamış, onu merak ettiğini söylediği bir mail göndermişti: Heeeey, öldün mü kaldın mı? Haber verseneeeee! diye şakalaşmıştı üstelik. Ses seda yoktu yine karşı tarafta, beşinci gün iyiden iyiye meraklanır olmuştu, hatta bir sapığın onun hesabına girip gelen mesajları ondan önce okuyup sildiğini bile düşünmüştü. İyisi mi oturup bütün gün bekleyecekti bilgisayar başında, hem içinde de bir şüphe kalmayacaktı böylece. Bugün sekizinci gün de bitmişti. Yine en ufak bir yazı bile gelmemişti. Unuttu beni diye geçirdi içinden. "Tabii, ne bekliyordun ki!" diye kızdı kendi kendine. Alay etti bir süre bu çocukluğuyla. Hiç görmediği, sadece yazılarıyla, şiirleriyle tanıdığı biriydi karşıdaki ve hep öyle uzakta öyle bilinmez kalacaktı. Ne bekliyordu ki? Kendisi de bilmiyordu. Hayalinde bu yazıları yazan kişiyi bir türlü canlandıramıyordu. Ne zaman gözlerini kapasa sadece bir çift el görüyordu, klavyenin tuşlarına dokunan güzel parmaklar... Bu elin kime ait olduğunu görmeye çalışıyor, didiniyor ama hayali bir anda dağılan sis gibi yok oluyordu. Ertesi gün soluğu yine bilgisayar başında aldı. Bekledi, bekledi. Birkaç arkadaşından gelen mailleri yanıtladı hemencecik. Aslında böyle beklemek fena da olmuyordu hani. Zaten tatildeydi yapacak başka bir işi yoktu, arkadaşlarından çoğu eve dönmüştü kalanlar ise onu çağırsa da o pek istemiyordu. Bu düşüncelere dalmışken yeni bir mesaj geldi. Hayret adres pek yabancıydı ona. Biraz tereddüt ettikten sonra yüreği korku içinde açtı. Mail, "merhaba ben Akın ın yakın arkadaşıyım. Kendisini trafik kazasında kaybettik, telefon defterinin arasında sizin mail adresinizi bulduk ve haber vermeyi uygun gördük. “Başımız sağolsun” diyor ve devam ediyordu ama mailin devamı onu ilgilendirmiyordu artık.Okuyacağını okumuştu zaten. Kaçıncı ölüm haberiydi bu, bu kaçıncı değer verdiği insandı yitip giden? Bazen bütün uğursuzluğun kendinde olduğunu düşünüyordu. Sonra saçma geliyordu düşündükleri, ama ne farkederdi ki, işte cok sevdiği, her gün yazdıklarıyla onun gününe renk katan o kişi artık yoktu. Kötü bir şaka olamaz mıydı? Ne yapacaktı şimdi? Beklediği mail gelmiş miydi? Ne yani kalkıp gidecek ve bir daha gelmeyecek miydi? Bir daha o güzel mesajları hiç göremeyecek bir daha o elleri hayal edememenin üzüntüsüyle doğruldu. "Cebinden size henüz yollamadığı, yollamak için doğum gününüzü beklediği bir şiir bulduk. Tıpkı sahibine ulaşmamış bir mektup gibi duruyordu oracıkta. Aşağıda onun sizin için yazdığı son şiiri bulacaksınız”….
VAR MISIN ?
Biliyorum şaşıracaksın Son sözler gibi gelecek kulağına Yoo yanılmıyorsun. Son sözler bunlar. Bu uzaklığı kaldırmak için ortadan Sadece bir ufacık his tik, sen bana ben sana İki satır lâf, iki mısralık şiirdik Bir gülücüktük Bir soru isareti Oysa daha fazlasını istemek bencillik mi? Anla artık! Sözler var ama satırlar yetersiz Düşünceler var ama sayfalar yetersiz. Duygular var ama mısralar yetersiz. Anla artık biliyorum bir sen var, bir de ben Uzak uzak yerlerde ayrı ayrı şehirlerde. Ama desem ki, sana: Biz demeye var mısın? Desem ki, ne sen olsun, ne de ben. Bir biz olalım. Var mısın ?
Akın Yıldız
Şaşırmıştı, istemezdi etraftakilerin gözü önünde ağlasın. Hiç adeti değildi ne de olsa. Oysa Akın hep nasıl hissediyorsan öyle ol başkalarını boşver derdi. İşte her zamanki gibi yine dinlemişti onun sözünü. Demek o da aynı şeyleri hissetmiş, o da artık bu uzaklığı kaldırmak istemişti. Doğumgünü geçmişti, hem de yine bilgisayar başında. Yeni bir yaşa daha girmişti işte, yepyeni bir yaş, yepyeni umutlar, acılar, mutluluklar. Her yaş olgunlaştırırmış biraz daha insanı, belki de en çok bu yaşa girdiğinde olgunlaştığını anlayacaktı yıllar sonra arkasına dönüp baktığında kimbilir... Akın! Kahretsin, seni şimdiden özledim diyerek hıçkırıklara gömüldü. Neden sonra eli yanıta gitti. Akın a geç kalmış bir yanıttı bu. Sadece tek bir sözcük yazdı :
VARIM !
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Tek Seni Sevdimm...> 30.Kas.2007 Cum 22:06:03 | | fiogf49gjkf0d
SANAL
Buz gibi bir ekranda sicak bir merhabaydin sen, En gerçekten daha gerçektin. Rotasini, klavyeye dokunan parmaklarimizin çizdigi yolculukta ayni durakta karsilastik biz. Sicacik bir merhabaydin sen buz bir ekranda. Yalnizdik, yolu yok yalnizdik, bir sekilde yalniz. Gerçek yasam içindeki sanalligimizdan kaçip, sanal yasamdaki gerçeklige soyunmamismiydik cebimizdeki yalnizlik agirlasinca. Sonra çiplakligimiza kelimelerimizi giyinmemismiydik! Açip tüm gizlerimizin önünü, istedigimizce özgür, diledigimizce deli, yasayamadigimizca çocuk, inandigimizca kendimiz, nasil aktik birbirimize zaman içinde, kol bulmus nehirler gibi. Söylenememis biriktirdiklerimizi, kirilmis umutlarimizi, bedeli ödenmis vakitlerimizin biraktigi fermani, yitirdiklerimizi sormadik mi, anlatmadik mi birbirimize güvenerek! En gülünmeyecek seylere bile gülmedik mi çocuklar gibi bir masalin içinde kahkahalarla, haytaca, tüm günün ciddiligini firlatip bir kenara! Olabildigimizce özgür, kirabildigimizce rahat, umursamazca kati, tüm öfkemizle, yigilan isyanlarimizin hirsini çikarmadik mi birbirimizden, baska bir hayattan toplayip getirdigimiz nefretlerimizle sessiz harflerde avaz avaz bagirmadik mi! Vurgulardaki samimiyete siginip, bir dost gögsü hasretiyle kelimelerimize yaslanmadik mi, sarilmadik mi birbirimize soguk gecelerin siyah yalnizliginda, aglamadik mi harf harf!... Yagmuru yagdirdik birlikte, günesi dogdurduk, ayri mevsimlerde ayni mevsimin sogugunda üsüdük, sicaginda isindik, paylastik biz. Herhangi bir günün yorgun aksaminda dudagimiza degmeyen bir fincan kahvenin tadini bildik, birbirimizin sigarasini yaktik, ayri koltuklarda yanyana oturduk, paylastik biz. Dost ziyaretlerine gittik, alisveris yaptik, saatleri durmus zamanlarda sokaklarda gezdik, bilmedigimiz sehirlerin uykusuz evlerinde dünyanin uykusuz acilarini konustuk sonra uyuduk, uyandik birbirimize rüyalarimizi anlattik, paylastik biz. En gerçekten daha gerçektik. Kelimeler yetersiz kaldiginda ekrani bir kagit parçasi gibi burusturup bir kenara atmayi, daha yakinda olabilmeyi de istedik. Ama......
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Bu Hapishane İnsanı Yoldan Çıkarır!> 30.Kas.2007 Cum 07:01:56 | | fiogf49gjkf0d
·RestlessOblivion· :
Avusturya da 46 milyon dolar harcanarak dünyanın en modern ve en lüks hapishanesi inşa edildi. Hapishane, plazadan farksız görünüme sahip. 5 yıldızlı otel konforunda olan hapishane 150 mahkuma ev sahipliği yapabilecek büyüklükte.
|
|
|
Suçlu da olsalar, cezalarını çekme sürecinde, yaşam koşullarının bu kadar konforlu olması, insan psikolojisini etkileyecektir mutlaka..İnsanları topluma yeniden kazandırmak açısından çok iyi düşünülmüş modern ve lüks bir hapishane..
Bunun gibi güzellikleri Ülkemizde de görmek dileklerimle..
Çok güzel paylaşımdı emeğine ellerine sağlık....
Teşekkürlerrrr....
| |
xJULIETx
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >**İncittiğiniz insanın bedduasından korkun!!! **> 30.Kas.2007 Cum 06:24:39 | | fiogf49gjkf0d
Beddua
Gönül al, dost al, yoldaş al Ama BEDDUA ALMA! ...
Beddua yerine dua...
Ma rûf-ı Kerhi Hazretleri bir gün talebelerini toplar Dicle kenarındaki hurmalıklara çekilir sohbet ederler. Bu esnada nehirden bir kayık geçer. İçinde birkaç bıçkın genç. Hem içki içerler, hem şarkı söylerler. Bir ara hepten şirazeden çıkar, naralar atarlar. Talebeler bu edepsizliğe çok bozulur. Hatta içlerinden bazıları -Ah şu kayık bir devrilse de günlerini görseler, derler
Ardarda patlayan kahkahalardan ders yapılamaz olunca mübarek o yana döner. Ellerini açar ve; - Ya Rabbi, Sen bu kullarını dünyada neşelendirdiğin gibi ahirette de neşelendir. Onlara hidayet ve istikamet nasip eyle, der.
İşte tam o sıra gençlerden biri sahildeki sohbetin farkına varır, arkadaşlarını uyarır. Mübareği görünce derlenir toparlanırlar. Hatta sazlarını kırar, destileri suya atarlar. Mahçup mahçup gelir, Şeyh Mar uf un ellerine kapanırlar. O günden sonra sohbetin müdavimlerinden olurlar..
Çok güzel paylaşımdı canım ellerine yüreğine sağlık..
Teşekkürlerrrr....
| |
| |