ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
25 Nisan 2024, Perşembe 12:08   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  ForumCC> Forum Başlıkları
    ForumCCtarafından açılmış Toplam 48 Forum Başlığı var
<<12345 >>


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Spor >Beşiktaş >Fikret Orman : Fernandes i gözden çıkardı
  8.Mar.2014 Cmt 18:02:01

  

   8 Mart Kadınlar Günü sebebiyle Beşiktaşlı kadın sporcularla bıuluşan Başkan Fikret Orman, Manuel Fernandes’le ipler tamamen koptu. Onun kalmasına sıcak bakmıyorum. Almeida ise 1 sene oynayıp gidecek gibi duruyordu ama buraya alıştı. Anlaşmak için olumlu adımlar atıyor” dedi.

STADI 30 AĞUSTOS’A YETİŞTİRECEĞİZ

   STADI 30 Ağustos’a yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu bizim bitirme tarihimiz. Çok teknolojik bir stat. Bu aydan itibaren 500-500 çalışanımız var. Sarkıcağını pek tahmin etmiyorum. Beşiktaş inşallah yeni stadına şampiyon kadrosuyla çıkacağı bir stada kavuşacak.

Taraftarlarımız statta simgesel olarak gönüllü çalışma isteği iş kazası ve kurallar gereği mümkün değil. Ama bunlar güzel temenniler, ama artık harç karmak falan kalmadı sağ olsun var olsunlar.  Mayıs sonu kombine satışına başlayacağız benim isteğim kombine alsınlar



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Spor >Trabzonspor >Hami Mandıralı`dan hücum emri
  8.Mar.2014 Cmt 18:13:21

 

  Hami Mandıralı, pazartesi günü Fenerbahçe ile oynanacak olan maçta camianın beklentilerinin oldukça yüksek olduğunun farkında olduklarını söyledi. Futbolcuları da bu karşılaşmada saldırgan bir oyun anlayışı ile mücadele etmeleri konusunda uyaran Mandıralı, Fenerbahçe`nin maçlarını tekrar tekrar izleyerek, rakibin etkili ve zayıf yönlerini oyuncularına ezberletti. Hami Mandıralı`nın özellikle tecrübeli isimlerden maç içerisinde sorumluluk almaları istedi.


10 MART 2014  SAAT : 20.00

TRABZONSPOR - FENERBAHÇE

Bilgi :  Digitürk internetten izleyecekler için 19,99 TL istemektedir. İlgili arkadaşların bilgisine.



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Dijital Yaşam >Bilgisayar Donanım - Yazılım >Windows 8 Başlat Menüsü Ekleme Programı
  8.Mar.2014 Cmt 18:47:48

Microsoft`un en son işletim sistemi Windows 8`de daha önceki Windows sürümlerinde bulunan başlat menüsü bulunmuyor. Windows 8 kullanmaya başlayanların eksikliğini hissettiği başlat menüsünü geri getirmenin yolu ise Start8 programından geçiyor.

Start8 ile Windows 8 görev çubuğuna başlat menüsü ekleniyor. Bu menüden uygulamalara hızlı ulaşım sağlanıyor. Ayrıca sağ tıkla çalıştır ve sağ tıkla kapat özellikleri de sisteme eklenmiş oluyor.

Bilgi :  Arkadaşlar Windows bu eksikliğini 8.1 sürümlerinde giderdi fakat 8.1 sürümüne geçmek istemeyen veyahut geçip tekrar 8.0 a dönen kitlede mevcut. 8.0 kullanıcıları bu özelliği indirebilir. İndirdikten sonra mutlaka virüs taraması yapın lütfen

 

İNDİR!

 

 



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Spor >Trabzonspor >Trabzonspor`a ağır fatura yolda
  11.Mar.2014 Sal 17:18:38

Trabzonspor, Fenerbahçe karşılaşmasında yaşanan çirkin ve kötü tezahurat nedeniyle 1 maçlık seyircisiz oynama cezası ile karşı karşıya kalırken karşılaşmada yaşanan olaylar nedeniyle yarıda kalması bordo-mavilileri ayrıca ağır bir fatura ile karşı karşıya bıraktı.

Maçın ilk yarısının uzatma dakikaları oynandığı sırada Fenerbahçe kalesi arkasından atılan yabancı maddeler üzerine soyunma odasına giden hakem Bülent Yıldırım karşılaşmayı tatil ettiğini bildirdi. Trabzonspor yöneticileri, teknik kadrosu ve futbolcularının "devam edelim" ısrarına rağmen Yıldırım "Sahaya tekrar çıkmamız söz konusu değil" diyerek geri çevirdi.

 Maçın başlamasıyla birlikte daha ilk dakikalarda sahaya atılan konfetiler nedeniyle duran karşılaşma daha sonra Caner`in korner atışında ve Volkan`ın gol sevincinin ardından sahaya atılan yabancı maddeler nedeniyle bir kaç kez durdu.

 Tüm uyarılara rağmen maçın ilk yarısının son bölümünde Trabzonspor`un serbest atış kullanacğı sırada kaleci Volkan`ın bulunduğu kaleye atılan Patlayıcı maddeler sonrasında Fenerbahçeli futbolcuların da itirazları arasında maçın hakemi Bülent Yıldırım`ın soyunma odasına gitmesine neden oldu.

 Karşılaşmayı futbol müsabaka talimatının 19. maddesinde yer alan "güvenlik nedeniyle karşılaşmaların tatil edilmesi" maddesi kapsamında tatil edilmesi Trabzonspor`u hükmen 3-0 yenik sayılma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Bununla ilgili kararı TFF yönetim kurulu verecek.

 

 



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Dijital Yaşam >Dijital Yaşam >iOS 7.1 güncellemesi iPhone 4`leri şahlandırıyor
  13.Mar.2014 Per 12:40:50

 

iOS 7, yeni iPhone sahiplerini sevindiren bir güncelleme olsa da iPhone 4 kullanıcılarının canını epey sıkmıştı. iOS 7`ye yükselten iPhone 4`lüler, yavaşlıktan telefonlarını neredeyse kullanamıyorlardı.

Ancak iOS 7.1`in yayınlanmasıyla beraber iyi bir gelişme yaşandı. Ars Technica`nın gerçekleştirdiği incelemelere göre güncelleme, iOS 7`nin iPhone`da kullanılabilir hale gelmesini sağlıyor.

iOS 7`nin iPhone 4`te belirli işlevlerinin eksik olduğu, ancak buna rağmen çok yavaş çalıştığı biliniyor. Uygulamaların yavaş yüklenmesi, animasyonların takılması ve genel olarak yavaş performans konusunda kullanıcılardan birçok şikayet gelmişti. Ancak Ars Technica, iOS 7.1 ile beraber iPhone 4`te fark edilir bir hızlanma yaşandığını ortaya çıkardı.

Bu güncellemeyle iphone 4 1-2 sene daha kullanıcılarını idare edebilecek hale geldi.

 



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Sokak Sanatı
  15.Mar.2014 Cmt 12:10:40



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü
  18.Mar.2014 Sal 07:29:50

ÇANAKKALE DESTANI


3 Kasım 1914 - 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı`nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibolu Yarımadası`nda 25 Nisan 1915 - 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır.

Altı asır dünyaya nizam veren bu millet, bitab düşmüştü. Trablusgarp’tan, Balkanlar’dan çekilmiştik.

Batılı; “Başka milletlerin, müdafaadan ümidi kestiği anda, Türk milletinin taarruzu başlar! ” diyor. İşte Çanakkale savaşları, bunun destanıdır.

Bu destanda; cephaneliğin infilak etmesiyle gözlerinden olan Memiş’in; komutanın: “Vah evladım vah! Gözlerinden mi oldun? ” demesine karşılık: “Üzülme paşam, üzülme! Bu gözler göreceğini gördükten sonra bu hale geldi! ” şeklindeki cevabı vardır.

Bu destanda; Fransız zırhlısı Büve’nin 610 mürettebatının denize saçıldığı anda; İngiliz zırhlısı Oşin’ın, sudaki karıncalar gibi çabalayan düşman askerlerini toplaması için ateş kesen Türk topçusunun civanmertliği vardır.

Bu destanda; yolunu şaşırıp, merkebiyle düşman içine düşen, dipçik darbeleri altında mendilini çıkarıp: “Beni komutanınıza götürün! ” diyerek, Anzak komutanı karşısında da: “Bizim komutanın size selamı var! Bunlar düşman amma deniz suyu da içemezler! dedi. Size tatlı su yolladı! ” hilesini yapıp mukabilinde çikolata, konserve alarak birliğine dönen, kıvrak Türk zekasının sembolü olan Saka Hüseyinler vardır.

Bu destanda; birkaç kalas, birkaç metre halat ve 30 yardımcısıyla, 35,5 santim çapındaki 100 tonluk topu Çimenlik kalesi burçlarından indirip Hamidiye tabyalarına nakleden 65’ini geçmiş imalat-ı harbiye ustası Ramazan ağalar vardır.

Bu destanda Rumeli Mecidiyesi tabyasında 20 dakikalık baygınlıktan sonra 276 kilogramlık üç mermiyi peyderpey atıp İngilizlerin Oşin Zırhlısına boğazı dar eden; Cevat Paşa’nın “Dile benden ne dilersen evladım” demesine karşılık “Bir şey istemem kumandanım diyen, Paşanın ısrarıyla “Tek tayınla doymuyorum komutanım” deyip “Çift tayın” alan; fakat bir süre sonra “ Herkes tek tayın yerken bu ikinci tayın boğazımdan geçmiyor.” diyerek kendi isteğinden feragat edip, tayını reddeden “Koca Seyid”ler vardır.

Bu destanda; cephanesi bitmiş geri çekilen askerlere; “Düşmandan kaçılmaz! Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum! ” diyen Anafartalar, Conkbayırı muharebelerinin kahramanı “Mustafa Kemal”ler vardır.

Ve yine bu destanda, Atatürk’ün Nutuk’ta anlattığı:

“Siperler arasıdaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak...Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına kamilen düşüyor.İkinciler onların yerine geçiyor...Fakat, ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? ...Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok... Okumak bilenlerin elinde Kur’an-ı Kerim cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet getirerek yürüyorlar. Emin olunuz ki, Çanakkale Savaşlarını kazanan bu yüksek ruhtur.” dediği bu ruhu taşıyan Anadolu yiğitleri vardır.


Çanakkale savaşları, 8,5 ay sürmüştür. Türk ordusunun karşı koymasıyla, Çanakkale, Irak, Filistin cephelerinde bir milyona yakın İngiliz ve Fransız askeri, batıdaki ana cephelerinden uzak tutulmuş oldu. Savaşlar, iki taraf için de büyük kayıplara sebep oldu. İtilâf devletleri, Çanakkale`ye önce 70.000 kişi göndermişlerdi. Sonradan bu kuvvet 500 bin kişiye çıkarıldı. Bunun 400.000`i İngiliz, 79.000`i Fransız ordusundandı. İngilizlerin kaybı, 115.000`i ölü, yaralı, esir ve memleketine gönderilen, 90.000`i hasta olmak üzere 205.000 idi. Fransızların kaybı 47.000`di.


Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Tarih Stratejik Etütler Daire Başkanlığı verilerine göre kaybımız şu şekildeydi.


Şehit: 55.127

Hastanede Şehit Düşen: 21.498

Toplam Şehit: 76.625

Yaralı: 100.177

Kayıp: 10.067

Hava Değişimi: 64.440

Toplam Zayiat: 251.309 ‘dur.


Çanakkale Savaşları, maneviyatın maddiyatı yendiği yer olma özelliği ile dünya tarihi üzerinde de büyük etkilere neden olmuş, asırlardır Avrupalılar tarafından sömürülen ülkelerin bağımsızlık fikrinin kuvvetlenmesine yardımcı olmuştur. Çanakkale Zaferi, Türk milletinin kaderini olumlu yönde değiştirmekle kalmayıp, dünya milletlerinin düşünce yapısının değişimine de büyük etki etmiştir.


Çanakkale Zaferi, hiç kuşkusuz sonuçları itibarıyla tarihin akışını ve her şeyden önemlisi Türk ulusunun kaderini değiştiren çok önemli bir başarıdır. Çanakkale Zaferi, vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı söz konusu olduğunda, Türk milletinin neleri başarabileceğinin en güzel kanıtıdır. Tarihte eşine az rastlanır çok uluslu bir güce kanları ve canları pahasına dur diyen ve tüm dünyaya `Çanakkale Geçilmez` dedirten büyük Türk milleti ve onun bağrından çıkan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, dün Çanakkale`de olduğu gibi, bugün de, Çanakkale muharebelerini kazandıran yüksek ruha sahip olarak, ülkesine ve milletine yönelik her türlü tehdit ve tecavüzü bertaraf edebilecek güç ve kararlılıktadır.

Çanakkale Savaşları tarihin dönüm noktalarından birisidir. Hele ki, Seyid onbaşının 215 okkalık (275 kg) gülleyi bir başına kaldırıp, ağzına sürdüğü topla Ocean zırhlı gemisini boğazın kanlı sularına gömmesi, Çanakkale savaşının dönüm noktasıdır. İkindi çayını İstanbul’da içeceklerini düşünen haçlı zihniyeti, aylarca süren göğüs göğüse mücadeleden sonuç alamayınca, denizden Gelibolu sahilindeki topçu bataryalarını yıkarak ilerlemeyi düşünüyordu. Fakat bu hamleyi yaparken Seyid Onbaşı’yı hesaba katmamışlardı. Düşman saldırısı sırasında kısa bir süre baygınlık geçiren Koca Seyid, kendine geldiği zaman, etrafındaki bütün askerlerin şehit düştüğünü gördü. Düşman donanmasının boğazı geçmek üzere olduğunu görünce kendini toparladı ve tarif edilemez bir kuvvetle, top güllesini sırtladı! Daha önce top mermisi kullanmayan Koca Seyid’in ilk iki hamlesi boşa gitti ama üçüncü top, Ocean zırhlısını delip geçmeye ve düşman askerlerinin, karşılarında koca bir ordu durduğuna inanıp kaçışmalarına yetti. Tek başına koca ordu kadar korku saçan Koca Seyid’in bu kahramanlığı dillere destan oldu. Seyid Onbaşı, savaşın ardından Balıkesir’deki köyüne döndü ve burada mütevazı bir hayat yaşadı. Ömrünün sonuna kadar bir fabrikada hamallık yapan, devletin vermek istediği maaşı kabul etmeyen Seyid Onbaşı, 1939 yılında zatürreden öldüğünde, geriye, “mertlik, iyilik” bıraktı. Havran ilçesindeki Çamlık Köyü’nün adı, artık Kocaseyit Köyü. Seyid Onbaşı’nın burada, halen bir kızı ve 250′ ye yakın torunu ikamet ediyor. Koca gazinin madalyası bile yoktu. O da `müracaat et sana madalya versinler, maaş bağlasınlar` diyenlere, `Biz madalya için, maaş için dövüşmedik. `Ya şehid olacağız ya gazi` dedik. Ücretini Cenab-ı Allah`tan bekledik ve Rabbim bize gazilik rütbesini nasib etti` demiştir.


1939 yılının Aralık ayında vefat eden Koca Seyit geride maddî hiç bir servet bırakmamıştı. Madde bakımından belki dünyanın en fakir insanıydı, fakat, şanlı tarihe mal olan şanlı hatıralar bırakmıştı.

Aşağıdaki hatıra Seyid Onbaşı ile Atatürk arasında geçmektedir:

Çanakkale Savaşları biteli 21 yıl olmuştur. Havran’a gelen Atatürk Kaymakam ve hazır bulunanlara Koca Seyid’i tanıyıp tanımadıklarını sorar. Üzüntüyle tanımadıklarını görür ve; “Bana, o yiğidi bulup getirin… Sizi, O’nunla tanıştırmak istiyorum. Yaptığınız, milletin kahramanlarına vefasızlıktır. Kendisini tanıyın ki, bu topraklar üzerinde yaşamanın bir bedeli olduğunu bilesiniz…”der. Koca Seyid’i bulurlar, Havran’a getirirler, traş ettirirler, nahiye müdürünün elbiselerini giydirirler ve Atatürk’ün karşısına çıkartılar. Ata; “Koca Seyid bu elbise sana çok yakışmış, nereden satın aldın? ” diye sorunca Koca Seyid, “Paşam geldiğinizi haber verdiler, çok sevindim, beni arattığınızı duyunca, dünyalar benim oldu… Bana bu elbiseyi giydirdiler. Kaymakam bey, öyle uygun gördü…” diyerek cevaplar. Bunun üzerine Atatürk orada bulunanlara; “Siz Vatan için, Millet için, namusu için, canını ortaya koyan böyle insanları bu kadar mı tanıyorsunuz? Eğer siz onları tanımazsanız; geleceğinizi göremezsiniz. Hedeflerinizi bilemezsiniz.” diye sitem eder.


Çanakkale Savaşlarını benzersiz kılan, işgalci devletlerin dönemin en muazzam savaş gemileri ve binlerce askeri ile boğazı kuşatıp arsızca saldırması değil, gökten yağmur gibi yağan ateşe göğsünü siper eden aziz Mehmetçiktir.


Çanakkale’yi Çanakkale yapan, bitmek tükenmek bilmeyen düşman mermilerinin sesi değil, yaralı düşman askerini sırtına alarak onu düşman mevzisine kadar götürerek, işgalci askerlere insanlık dersi veren kahraman Mehmetçiktir.


Mehmetçik dedik de, “Mehmetçik” ismi nerden geliyor, hiç düşündünüz mü?

Türk ordusunun kahraman askerine verilen unvan olarak “Mehmetçik” simgesi, kökenini İslamiyet öncesi Türk medeniyetine kadar uzanmaktadır. Atalarımız daha Orta Asya’dayken belirli eşyaları, cisimleri ve şekilleri belirli manalara simge yapmışlardır. Mesela, “ok” Tanrı’ya bağlılığın, “yay” da bu bağlılığın cihana yayılmasının simgesiydi. Keza davulun, tuğun devlet şeklinde değişik anlamları vardı. Doğal olarak Türk ordusu içerisinde görev yapan askerler için de bir simge geliştirilmişti. Bu dönemde Türk ordusu içerisinde görev yapan askerlere “alp”, alp er”, “alperen” vs. gibi unvanlar verilmekte idi. Bu unvanların verilmesinin temel nedeni askeri kişiliğin bir kişiye ait olmaması, tüm ulusu temsil etmesi nedeniyle olmuştur.


İslamiyet sonrası Türk ulusunun oluşturduğu devletler içerisindeki ordularda görev alan askerlere “Mehmetçik” unvanının verilmesi görülmeye başlanmıştır. Bu durumun gerekçesi ise şu şekilde ortaya konmaktadır: İslam dini benimsendikten sonra uluslar üzerinde özellikle bu dinin peygamberi olan Hz. Muhammed’e (s.a.v.) karşı bir hayranlık oluşmuştu. Oluşan bu hayranlık üzerine insanlar doğan erkek çocuklarının birçoğuna “Mehemmed” ismini vermişlerdir. Bu isim daha sonra “Mehmet” şekline dönüşecektir.² Mehmet isminin kullanımı günümüzde de yaygın şekilde görülmektedir. Özellikle kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın birçoğu doğan erkek çocuklarına “Mehmet” ismini koymaktadırlar.


“Mehmet” isminin kullanım alanının bu kadar geniş olması sonucunda zamanla askere giden erkek evlatlar için söylenen bir deyim haline dönüşmüştür. Tüm Türkiye’de bu şekilde anılan askerlerimizin bu adı alması zaten cesaret ve kahramanlığının sonucu olmuştur. Bütünü kahraman olan bir milletin fertlerini ismen ayırt etmek, kahramanlıklarını sayabilmek ise imkansızdır. İşte onların hepsini bir tek adla bağrına basmak için Türk milleti, adları ayırt edilemeyen evlatlarının hepsine birden bir sevgi, kendisini savaş alanlarında tanıyan düşmanları ise bir saygı nişanesi olarak “MEHMETÇİK” demiştir. Mehmetçik bütün Türk ordusunun simgesidir. Mehmetçik bir isim değil bir fikirdir, bir amaçtır.

YABANCI ASKERLERİN ANLATIMI İLE ÇANAKKALE


O günleri yaşamış düşman askerlerinin anlatımıyla Çanakkale izlenimleri:


“Bayraklar dalgalanıyor, borular öttürülüyor ve dalgalar halinde üzerimize geliyorlardı. Ben makinalı tüfeği sabitleştirdim ve oturduğum yerde namluyu öne ve arkaya çevirerek ateş ediyordum. Nişan almıyordum ama ıskalamak olanaksızdı. İki yüz metre bile yoktu aramızda. Çok kalabalıklar ve arazinin kayalık olması nedeniyle yayılamıyorlardı. Bir açıklıktan geliyorlardı üzerimize. Biz bu uçtaydık ve onlar da öteki uçtan geliyorlardı. Ben ateş ediyordum, iki numaram mermi şeridini tutuyor ve kutudan yeni şeritler çıkartıyordu. Diğerleri tüfekleriyle ateş ediyorlardı. Ateşin etkisini göremiyorduk, sanki büyük bir nesneye ateş eder gibiydik. Tek tek insanlar yoktu karşınızda. Her şey birden sona erdi ve birden önümüzde kimse kalmadı...”


“Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar.”


“Türklerin içinde iriyarı biri vardı, neredeyse iki metrenin üstünde olmalıydı, bizimki de en az onun kadar iriydi. Sanırım prestij için iri adamlarını seçmişlerdi. İkisinde de beyaz bayraklar vardı. Ve ortada duruyorlardı.... Ben ölüleri gömenlerden biri değildim ama siperin kenarına oturdum ve bir süre sonra yanlarına gidip Türk’e sığır kavurması ikram ettim. Gülümsedi, çok sevinmiş göründü ve o da bana ipe dizilmiş incir verdi. Jacko adını verdiğimiz Türk askerlerinden ben de, bizimkilerin hepsi de pek hoşlanmıştık. Onun için kötü bir söz söylendiğini duymadım, temiz dövüşürlerdi ve dünyanın en cesur insanlarıydı. En yoğun ateş karşısında bile durmazlardı, adeta fanatik insanlardı. Onlarla ateşkeste karşılaştığımızda çok esaslı insanlar oldukları sonucuna vardık....”

 

KENDİ CENAZE NAMAZINI KILAN ŞEHİTLER


Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Tüm askerler süngü takmış siperlerden fırlamaya hazır. Sinirler gergin. Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okunuyor, Kelime-i Şahadet getiriliyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor… “Yavrularım… Aslanlarım… Biraz sonra Cenab-ı Rabbül Âlem’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim… Haydi! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim…” Teyemmüm edilir… Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı; “Çocuklarım… Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz… Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyorlar. Hem onlar için, hem de vakit varken kendi cenaze namazımızı kılalım… KÂBE karşımızda…” Arkadan Of’lu Ali Çavuş bağırır. “ER KİŞİ NİYETİNE! ...” O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti. Onlar Allah’a verdikleri sözü tuttular…

 

BİR MECİT


Kocadere Köyü’nde kurulan sargı yerine getirilen yaralılardan yarası oldukça ağır olan Lâpseki’nin Beybaş Köyü’nden Halit, komutanın elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşmasına rağmen tane tane kelimeler dökülür dudaklarından:

“Ölme ihtimalim çok fazla… bir pusula yazdım… Arkadaşıma ulaştırın…” tekrar derin derin nefes alır, defalarca yutkunur ve devam eder,

“Ben… Ben, köylüm Lâpseki’li İbrahim Onbaşı’dan bir Mecit borç aldıydım. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin…” ve son nefesini verir.

Aradan fazla zaman geçmez, sürekli gelen yaralılardan şehit olanların üzerlerinden çıkartılarak komutana ulaştırılan künyeler, eşyalar ve mektuplar arasından çıkan bir pusulada şunlar yazmaktadır.

“Ben Beybaş Köyü’nden arkadaşım Halil’e bir Mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.”


ŞEHİT YARBAY HASAN BEY


Fransız ölüleri arasında bir kıpırtı gördü., oraya yöneldi. Yerde yatan bir Fransız neferinin üzerine eğilerek omzundan tutup çevirdiğinde Fransız elindeki kasaturayı Yarbay Hasan Bey’in göğsüne sapladı. Göğsü kan içinde kalan Yarbay Hasan Bey’in “Allah şahidim olsun ki, Fransız’a kötü bir niyetle yaklaşmadım.” dediği duyuldu. Alay imamı, başında Kuran okumaya başladı. 7-8 ayet okumuştu ki Yarbay Hasan Bey; “İmam Efendi, La Havle Vela Kuvvete İlla Billahi Aliyyil Azim, duasını 33 kere okuyunuz.” dedi ve duayı kendiside tekrar ettikten sonra “Beni ayağa kaldırınız.” dedi. Tabur komutanları ayağa kaldırdıklarında, “La İlahe İllallah Muhammedün Resulallah.” dedi. İleriye bakarken yüzünde bir tebessüm belirdi ve yüksek sesle “NİÇİN ZAHMET BUYURDUNUZ YA RESULALLAH! ” diyerek ruhunu teslim etti.

 


BİLİYOR MUYDUNUZ?


- Sultan Abdülhamid’in olayları kırk yıl önceden görerek Çanakkale’deki tabyaları güçlendirdiğini ve elden geçirdiğini, Bazı yeni tabyaları inşa ettirdiğini, O’nun yaptığı çalışmaların belki de savaşın seyrini değiştirdiğini,

- Avustralya’nın ve Yeni Zelanda’nın gençlerinin “Avrupa’yı Almanlardan kurtarmak ve Avrupa’nın özgür kalmasını sağlamak” propagandasıyla toplandığını, bu gençlerin daha önce Gelibolu denilen yerin adını bile duymadıklarını,

- İngilizlerin sabah saatlerinde girdikleri boğazı ellerini kollarını sallayarak, canlarının istediği her yeri bombalayarak geçebileceklerini zannettiklerini, akşam beş çayını Marmara denizinin ortasında içmeyi planladıklarını, İstanbul üzerine bahisler kurduklarını,


- Osmanlı Devletinin elinde sadece 26 deniz mayını kaldığını, Nusret mayın gemimizin kaptanının (Tophaneli Hakkı Binbaşı) mayınları nereye ve ne zaman bırakması gerektiğini bir gece önce rüyasında bir yüce kişi tarafından kendisine bildirildiğini, bu mayınların hiç akla gelmeyecek biçimde Ertuğrul koyunda kıyıya paralel olarak döküldüğünü, İngilizlerin boğazı defalarca dikine kontrol etmelerine rağmen bu mayınları tespit edemediklerini çünkü Nusret’in bu mayınları son mayın kontrolünden sonra sabaha karşı bıraktığını,


- İngilizlerin 18 Mart faciasının suçlusu olarak mayın taramacıları sorumlu tuttuğunu, Hepsinin kurşuna dizdirildiğini, savaş bittikten yıllar sonra her iki ordu arşivleri açıklanıp gerçekler öğrenilince bu askerlerin ailelerinden özür dilendiğini, tazminat ödendiğini, iade-i itibar yapıldığını ve şerefli birer asker olarak öldüklerini ilan ettiklerini


- Mısırda toplanan askerlerin kayıtlarını tutan bir katibin sürekli “Australia and New Zealand Army Company / Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birliği” yazmaktan sıkıldığını pratik bir çözüm olarak bu kelimelerin baş harflerini alarak ANZAC kısaltmasını bulduğunu, bu kısaltmanın dünya tarihine geçtiğini,


- Çıkarma beklenmediği için küçük bir takımdan başka hiçbir askeri birliğin bulunmadığı koya çıkan 4.000 İngiliz askerine Yahya Çavuş ve arkadaşlarının eski tip piyade tüfekleriyle 18 saat boyunca karşı koyduğunu, mermi israfı yapmamak için asla tek dolaşan hedeflere ateş edilmediğini, neredeyse hiç bir mermi israfının yapılmadığını, düşman askerlerinin orada çakılı kaldığını, bir santimetre ilerleyemediklerini, takım komutanlarının üstlerine telsizlerinden verdikleri raporlarda karşılarında kalabalık bir makineli tüfek (!) birliğinin bulunduğunu bildirdiklerini, dışarıdaki kıyımı gören İngiliz askerlerinin çıkmak istemediklerini bunun üzerine komutanlarının onlara arkalarında ateş ederek zorla savaşmaya gönderdiklerini, havadan savaşın seyrini takip etmekle görevli bir İngiliz pırpır uçağının pilotunun kıyıdan 50 metre açığa kadar denizin kıpkırmızı kan ile dolduğunu gördüğünü, bunun hayatında gördüğü en korkunç şey olduğunu söylediğini,

- Savaş istatistiklerine göre bir m2′ ye 6.000 mermi düştüğünü, bu oranın dünya savaş tarihinin en yüksek oranı olduğunu, havada iki merminin çarpışma ihtimalinin 600 milyonda bir olduğunu, bu çarpışan mermilerden Çanakkale’de onlarca bulunduğunu, savaş gazilerinin “Cehennem diye bir yer vardır,biz orayı gördük” dediklerini,


- Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencilerinin okul sıralarını bırakarak cepheye koştuklarını, 15-16 yaşlarındaki bu fidanların hepsinin tek bir saldırıda İngiliz makinelisi ile biçildiğini, olayı gören bir Türk askerinin yıllarca ağzını bıçak açmadığını ve ne zaman

Çanakkale’den bahsedilse hüngür hüngür ağladığını,

- Darü’l Fünun’un tüm son sınıf öğrencileri şehit olduğu için o sene hiç mezun vermediğini

- Gömülemeyen ölülerin on binleri bulduğunu, ortalığın kokundan ve sineklerden geçilmediği, domuzun bile yaşamayacağı şartlarda askerlerin savaştığını, ilk ateşkesin dostluk gösterisi değil, şartların her iki taraf için de artık kaldırılamayacak kadar ağırlaştığı için zorunlu olarak alındığını, iki tarafın askerlerinin o gün arkadaşlık yaptıklarını, birbirlerine

sigara, yiyecek ve tespih, yüzük, rütbe gibi ufak tefek hediyeler verdiklerini, bu manzarayı gören bir Türk subayının “gören insanın zalimleşeceğini, bir zaliminde insanlaşacağını” ifade ettiğini,


- Ortalığı basan sinekler yüzünden hiçbir yiyecek maddesinin birkaç tane sinek yutmadan yenilemeyeceğini, salgın hastalıkların da savaş kadar can aldığını, Çanakkale savaşlarına daha önce hiç bilinmeyen zeka ürünü hileler ve aldatmacalara başvurulduğunu, Türklerin soba borularından top bataryaları yaptığını ve bu şaşırtmacanın işimize çok yaradığını, askerlerin tahta düzenekler yaparak siperden hiç çıkmadan tüfek atışı yapabildiklerini, bomba fırlatan düzenekler yapıldığını, İngilizlerin Türk topçusunu yanıltmak ve zaten az olan mühimmatı boşa harcatmak için tahtadan kocaman gemiler inşa edip yüzdürdüklerini, toprağın altında bile savaş olduğunu, her iki tarafın tüneller açarak düşman siperlerinin altına kadar gelip patlayıcı yerleştirdiklerini, bu şekilde iki tarafın da çok kayıp verdiğini,


- Çanakkale seferinin son direnişinin ileride vatanı bir kere daha kurtaracak ve Cumhuriyeti kuracak olan genç liderimizi tüm dünyaya tanıttığını Müslüman ülkelerde Mustafa Kemal’in kahraman ilan edildiğini, kartpostallarının ve posterlerinin kapış kapış satıldığını,

- Çanakkale’de doktorların askerlerden daha çok yorulduğunu, binlerce yaralıyla ilgilenmek zorunda kaldıklarını, ümitsiz vakalarla hiç ilgilenilmediğini ve kurtulma şansı olanlara öncelik verildiğini, bir Türk doktoruna kendi oğlunun yaralı olarak getirildiğini, “Kurtulma şansı yok” diye oğlunu tedavi etmediğini, hemen bir sonraki yaralıyı istediğini, yaralılardan ancak ertesi gün başını alabildiğini ve o zaman da oğlunun mezarına gidebildiğini,


- Savaşta Türk ordusunun tek bir pırpır uçağı olduğunu, bu uçağın arada sırada askere moral vermek için uçtuğunu, bu uçağın tüm birliklerimizin sevgilisi olduğunu ve ona “Tek Kuyruk” adını taktıklarını,


- Savaşın özellikle sonlarına doğru ordunun istihkakları azalttığını, askere günde sadece yarım ekmek verilebildiğini, bu ekmeğin de taş gibi kuru olduğunu, açlık içinde siperlerde yaşayan Mehmetçiklerin ayakkabı köselelerini kaynatıp çorba niyetine içmeye çalıştıklarını,


Medeniyetin öncüsü İngilizlerin beyaz bayrak sallayan Türk askerlerini

kurşuna dizdiğini, esir askerlerimizi tahta barakalara doldurarak diri diri yaktıklarını, esir alınan aç Türk esirlere maymunlara fıstık atar gibi yiyecek kırıntıları atarak eğlendiklerini, Türk askerinin savaşta silahsız düşman askerini öldürmediklerini hayretle gördüklerini, bu sayede çok sayıda İngiliz ve Anzak’ın ölümden döndüğünü,

Biliyor muydunuz?


Kutsal vatan topraklarını canları pahasına koruyarak şehitlik onuruna erişen aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyoruz.


Ne mutlu Türk’üm diyene!

 


Zafer Türküsü


Yaşamaz ölümü göze almayan,

Zafer, göz yummadan koşana gider.

Bayrağa kanının al1 çalmayan,

Gözyaşı boşana boşana gider!


Kazanmak istersen sen de zaferi,

Gürleyen sesinle doldur gökleri,

Zafer dedikleri kahraman peri,

Susandan kaçar da coşana qider.


Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,

Diriler şerefli, ölüler şanlı!

Yurt için dövüşen başı dumanlı,

Her zaman bu şandan, o şana gider.


 Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

 

Çanakkale Şehitlerine


Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı

Dedirir-yırtıc1, his yoksulu, sırtlan kümesi

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer

Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.

Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…

Hani tauna da zuldür bu rezil istila…

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz …

Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,

Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vadilere, saqnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,

Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?

Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;

“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…

O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i…

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab…

Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;

Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;

Uzanırken, qece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran…

Sen ki, İslam’1 kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın… Heyhat,

Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat…

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.


Mehmet Akif ERSOY


18 Mart Çanakkale

 

Bulutlar sarmıştı her yanı,

Kapkara bir geceydi,

Yağmur,bardaktan boşalırcasına,

Sağnak gibi yaqıyordu,

Yedi düvelin gemilerinden yükselen,

Top,tüfek sesleri,

Her yanı inletiyordu,

Mustafa Kemalin askerleri,

Aslanlar gibi dövüşüyordu,

Ve Çanakkale kahramanca,

Düşmana selam veriyordu,


Kükrüyordu tepeden,

Mustafa Kemal,

Vatanıma ayak basacaksa düşman,

Yaşamanın ne gereği var,

En son nefer ölünceye kadar,

Dövüşeceksiniz aslanlar,

Görecek bütün dünya,

Ne aslanlar doğururmuş,

Emineler, Hatçeler, Ayşeler, Fatmalar.

Ali Osman Yılmaz


Bir Yolcuya

 

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın

Bir vatan kalbinin attığ1 yerdir.


Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda

Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda

İstiklal uğrunda, namus yolunda

Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.


Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmed’in düşmanı boğduğu sele

Mübarek kanının akıttığı yerdir.


Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti

Yaptığı bu tümsek, amansız çetin

Bir harbin sonunda bütün milletin

Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

Necmettin Halil ONAN


Çanakkale

 

Gün geçmiş,yıl geçmiş ne yazar.

Her karış torağında bin,şehit bir mezar.

Yeryüzünde yaşadıkça,tek dişi canavar.

Türk milleti aynı destanı yine yazar.


Sen rahat uyu ey şanlı şehit.

Gölgesinde gölgelen al bayrağın.

Hangi kem qöz sana edebilir nazar.

Türk milleti aynı destanı yine yazar.


Yedi cihana yeter yazdığın destan.

Gök kubbe ay, yıldız sana verir selam.

Çanakkaleyi düşmana yaptınya mezar.

Türk milleti ayn1 destanı yine yazar.


Dünya döndükçe Çanakkale yine geçilmez.

Kanınla suladın toprağı hangi canlı seni bilmez.

Sen yazdın cihana şanlı tarihi artık kim bozar.

Türk milleti aynı destanı yine yazar.

Şefik Aydemir


Çanakkale Destanı

 

Bir destan yazılmıştı, Çanakkale isminde,

Bin dokuz yüz on beşin, Mart’ın on sekizinde.

O bir destan değildi, masal sayılır destan,

Ölüm kalım savaşı, kurtuluştu kaostan.

Bu savaş milletimin, varlık yokluk savaşı,

Savaşan Mehmetçiğin, koltuğundaydı baş1.

Üşüştü başımıza, dünyanın yabanisi,

Her birisi sanki de, cehennem zebanisi.

Mahşeri aratmıştı, o günde Çanakkale,

Kurdular her cephede, etten, yürekten kale.

Haçlı haçın altında, hedef almış hilali

Geldiyse de top yekun, yaşadı izmihlali.

Bir mühür basılmıştı, dünyanın tarihine

Kim ki şehit düşmezse, küserdi talihine.

Düğüne gider gibi, gittiler şahadete,

Koştular seve seve, en büyük ibadete.

Vatan uğrunda canlar, fedadır birer birer

Şehittir o yiğitler, ölmezler diridirler,

Cephedeydi neferi, duadaydı hastalar,

Kimi yetmiş den fazla, kimi çocuk yaştalar.

Semadan yağmur gibi, yağıyorken kurşunlar,

Sevindiler giderken, Allah’a kavuşanlar.

Nerde mal mülk sevdası, canlarından geçtiler

Kurşun kurşun, şehadet şerbetini içtiler.

Ne Yâr var akıllarda, nede çocuk hayali,

Hedef tek, canı verip, yüceltmekti hilali.

Birkaç gazisi kalan, tek savaştır cihanda,

Kanatlanıp uçtular, cennete hep bir anda.

Toprak kan kustu o gün, denizler demir yuttu,

Şehitleri O Nebi, kucaqında uyuttu.

Ne gerek mezar taşı, ne gerek ona mezar

Bugün tarih onları, altın harflerle yazar.

Namazsız ve Kur’an sız, düşse de bir yanına,

Kefensiz, kanlı yelek, şahittir imanına.

Bir damla şehit kanı, bütün dünyaya değer,

Bir toprak parçasıdır, vatan değilse eğer.

Kurtarıp boğazları, şehadete erdiler,

Dünyaya yiğitliğin, bir dersini verdiler.

Gafiller ucuz sandı,oysa paha biçilmez

Sonunda anladılar, Çanakkale geçilmez.

Vatana göz dikenler, azdırdıkça azdılar,

Aslanlar savunmanın, destanını yazdılar.

Okusun bütün dünya, oturup ezberlesin,

Artık ininden çıkıp,yurduma göz dikmesin

Bu vatanın evladı, kurbandır toprağına,

Çakallar rüzgar olsa, değemez yaprağına.

Bir Hilal ki bağrında, yaşatır bu milleti,

Binlerce güneş feda, yaşasın Türk Devleti.

Kasım KAPLAN


YİĞİDİM ŞEHİDİM

 

Bakmakla bilinmez kıymetim/kadrim

Her karşı toprağım kutsaldır benim

Uğruma binlerce şehitler verdin

Al kanla yazıld1 tarih defterim


Vurulup koynumda yatan yiğidim

Kıyamette elbet sana şahidim

Bu vatan uğruna gitti qençliğin

Göklerden verildi rütben şehidim


Vatan bir cehennem gibi yanıyor

Dünya bizi mağlup olmuş sanıyor

Suskun duran millet bir uyanıyor

İttifaklar Mehmetçiği tanıyor


Kahramanlar burda çoktur seçilmez

Şehitlik şerbeti kolay içilmez

Bir nefes anında umman geçilir

Bilinir ki Çanakkale geçilmez


Burası Türklerin ebedi yurdu

Her Mehmet bir tabur düşman vurdu

Böylece tüm dünya şanın duydu

Yedi Düvel mecbur selama durdu


Dinle beni dinle anla ey gencim

Yiğitler koynumda artar direncim

Atanın yazdı takvime göre

Seninle akranım ben de çok qencim


Huzurla şad olsun ruhu atanın

Pişman oldu soyu bana çatanın

Sonsuza dek sana kutsal vatanım

(Bu)Övünç binlerce kefensiz yatanın


Ey gencim ecdadın bedel ödedi

Uğratma namerdi yurduma dedi

Üzme sen Ata’nı incitme emi


Görevi ilahi bilincindendi

Şöhreti saygıyla söylenip geldi

Zeki İ KIZILIŞIK


Çanakkale Geçilmez

 

Çanakkale dediğin manasızdır sanma sen

Ordaki şehitlerdir tarihlere şan veren

Vatan toprağı için can ile serden geçen

Korkuyor bu kafirler tüyleri diken diken


Su üstü mayın dolu nusret toplar mayını1

Bir yandan Elizabeth düşünüyor canını

Komayacağız yerde şehitlerin kanını

Korku bilmez bu millet artıracak şanını


Mehmedoğlu Seyyid’in mermiyi kaldırışı

Dünya durdu, dönmüyor seyreyliyor yarışı

Anlayacak kafirler bucağı ve karışı

Türküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışı


Gaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab!

Anzak, Hindu, İngiliz… Hepsi harab ve bitab

Her renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu ab

Çanakkale suyu bu ne Rum dinler ne Arab


Anafarta, Dardanos, Boqalı, Seddülbahir

Türktedir bu topraklar dünyada evvel ahir

Kayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir

‘Çanakkale Geçilmez’ bu da açık gerçektir

Samet Mehmet Bora

 

 

 



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Google yapmış arkadaş !
  25.Mar.2014 Sal 18:45:35

 

Çok ilginç denedim % 100 çalışıyor

 

 





resme tıkla ve yaz  
 

 

  



















Neler olduğunu bizimle paylaşmak istermisiniz   

<<12345 >>