ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
18 Nisan 2024, Perşembe 22:11   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  HoKKaBaZ> Forum Başlıkları
    HoKKaBaZtarafından açılmış Toplam 901 Forum Başlığı var
<<1 234567891011...91>>


HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Tartışma: Ne kadar çevreciyiz?
  13.Şub.2013 Çar 11:55:39

Ne kadar çevreciyiz?

Başlık her şeyi diyor aslında. Bizler ne kadar çevreciyiz? Hükümet politikaları, yerel yönetimlerin ihmalkarlıkları ve eyyamcılıkları, toplumun sorumsuzluğu hep bir neden doğal çevrenin tahribatında. Çevrecinin daniskası olmayı geçtim. Acaba yerlere sakız kağıtlarını, sigara izmaritlerini atmayacak kadar çevreci misiniz?

Kolay gelsin.

Hokkabaz

Bu Çığlığı Duyan Olmadı :

ANTALYA’nın Finike İlçesi’ne bağlı Alacadağ Köyü sınırlarındaki Kızılcık Yaylası’nda sedir ağaçlarından oluşan ormanlık alandaki taş ocaklarının ortaya çıkardığı görüntü hem bölge halkı hem de doğaseverlerin tepkisine yol açtı.

Kızılcık Yaylası’ndaki asırlık çam ve sedir ağaçları, 12 taş ocağının faaliyetleri nedeniyle kesiliyor. Dünya mirası olarak kabul edilen ve koruma altında olduğu için, bir tek dalını kırana dahi hapis cezası verilen sedir ağaçları taş ocakları tarafından kökünden kesilerek yok ediliyor. Bölgede yaşanan ağaç katliamına karşı köylüler ve çevreciler, taş ocaklarını işleten firmaların faaliyetleri sırasında, yükümlülüklerini yerine getirmedikleri ve kanunsuz uygulamalarda bulundukları gerekçesiyle Finike Kaymakamlığı başta olmak üzere birçok makama yaptıkları başvuruların sonuçsuz kalması üzerine hukuki mücadele ve eylemler başlatılması kararı aldı.

Bölgedeki doğa katliamına karşı mücadele veren Antalya Kent Konseyi Tüketici Hakları Çalışma Grubu Başkanı Ali Ulvi Büyüknohutçu, kanunsuzluk ve hukuksuzluğu sürdüren taş ocaklarının özel mülkiyetleri de pervasızca ihlal etmeye başladıklarını savundu. Finike Kızılcık Yaylası’nda, ocak açma işlemleri başlatan Bartu Mermer İşletmesi’nin taş ocağına ulaşmak için Ali Çağrı’ya ait arazinin ortasından, izin almaksızın yol açtığını öne süren Ali Ulvi Büyüknohutçu, şöyle konuştu: "Adeta dağ kanunu uygulayan bu işletmeler konusunda bölge sakinlerinin ilgili makamlara yaptığı başvurular bugüne kadar sonuçsuz kaldı. Madencilik Yasası’na göre sadece fundalık ve makilik bölgelerde kesim yapılarak maden ocağı veya taş ocağı açılabileceği hükme bağlanmışken, bölgede taş ocağı açmak için önce orman yok edilerek makilik alan yaratılıyor, sonra bu alana taş ocağı izni veriliyor. Alelacele kesilen çam ve sedir ağaçları, üstü brandayla sıkıca kapatılmış tırlarla, gözlerden kaçırılarak, bölge açık ve ormansız bir alan haline getiriliyor."

 

FİNİKE PORTAKALI DA TEHLİKEDE

Kızılcık ve Adala Yaylası ile Kızılcık Köyü’nden oluşan bölgenin nar ve ünlü Finike portakalının yetiştirildiği tarım alanı olduğunu dile getiren Büyüknohutçu, "Ünlü Finike portakalı, narı ve sedir ağaçları taş ocaklarına kurban ediliyor. Taş ocağından yayılan tozlardan ormanlık alandaki tüm bitki örtüsü etkilenmekte ve zaman içerisinde ağaçlar kurumaktadır. Bölgede faaliyetlerine devam eden taş ocaklarının etrafındaki ormanlık alanların kuruyarak yok olması bunun en büyük kanıtıdır" dedi.

YENİ OCAK AÇILACAK

Şu anda bölgede 12 taş ocağı bulunduğunu, bir taş ocağının daha açılmaya başlandığını anlatan Büyüknohutçu, taş ocaklarının çoğunun belgelerinin eksik ya da kazı yapılan alana ait olmadığını iddia etti. Çalışan taş ocaklarının izin aldıkları bölge dışına taştığına dikkati çeken Büyüknohutçu, denetimsizlikten dolayı taş ocağı işletmelerinin nereyi kazacaklarına ve ne kadar alanda kazı yapacaklarına kendilerinin karar verdiğinden yakındı.

DİNAMİT YASAĞINA UYULMUYOR

Büyüknohutçu, ocak çalışması sırasında dinamit kullanmanın yasak olmasına rağmen özelliklegeceleri kullanılan dinamitlerden dolayı hem yaban hayatının yok olduğunu hem de bölgedeki evlerin temelleri ve duvarlarının çatladığını, bu durumun hayati tehlike yarattığını söyledi.

BAŞVURULAR SONUÇSUZ KALDI

Bölge halkının bu gerekçe ve taleplerle imza toplayarak, Finike Kaymakamlığı, Antalya İl Özel İdaresi, Çevre ve Orman Bakanlığı ile diğer makamlara yaptığı başvuruların sonuçsuz kaldığını anlatan Büyüknohutçu, şöyle devam etti: "Bu noktadan sonra yapılacak tek bir şey kalmıştır. O da evrensel insan hakları doğrultusunda bölge halkının tek yürek olarak ocaklara karşı yasal sınırlar içerisinde etkinlikler başlatmasıdır. Önümüzdeki hafta Finike’de sivil toplum örgütleri ve yerel kanaat önderleriyle bir araya gelerek etkinliklerin biçimi ve zamanlaması konusunda toplantı yapılacak. Umuyoruz ki, ilgilileri ve yetkililer, bu eylemlere gerek kalmadan taş ocakları konusunda halkın beklentilerini yerine getirerek, Kızılcık Yaylası’nda açılmak üzere olan taş ocağını durdurur ve hali hazır çalışmakta olanların denetimlerini yaparak yasalara uymayanlar konusunda gereğini yapar."

Erdoğan: Ben çevrecinin daniskasıyım :

Erdoğan: Ben çevrecinin daniskasıyım

Memleketi Rize’de konuşan Başbakan Erdoğan, “çevrecilerin boş vakitlerini değerlendirmek için bu işi yaptıklarını” savunarak, “Ben çevrecinin daniskasıyım. Asıl çevreci benim” dedi.

NTV-MSNBC VE AJANSLAR
Güncelleme: 13:24 TSİ 23 Ağustos 2008 Cumartesi

RİZE - Rize’de bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Güneysu ilçesindeki konutundan çıkarak, Merkez Camisinde cuma namazını kıldı. Namazın ardından, başbakanlık otobüsün çıkan Erdoğan, kendisini bekleyen vatandaşlara hitap etti.

Bu yükselmenin 3 temel unsuru bulunduğunu, bunların da yolsuzlukla, yasaklarla ve yoksullukla mücadele olduğunu belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Hortumlar, hamdolsun büyük ölçüde kesildi. Bu ülkede mafyalar, çeteler iktidar belirlemiyor. Bu ülkede millet iktidar belirliyor. Ha, birileri çetelerin avukatlığına soyunabilir. Bu önemli değil. Asıl olan milletin ne dediğidir. Millet ne derse, bu ülkede o olur.”

Erdoğan, şöyle devam etti: “Kimse buralarda, bu makamlarda kalıcı değil. Ben de kalıcı değilim. Gün ola, biz de buradaki görevimizi milletimizin talimatıyla bitireceğiz. Belki artık ‘yetti, git’ diyecekler. ‘Yüzünü görmekten bıktık’ diyecekler. Olabilir, diyebilirler...”

”BOŞ VAKİTLERİNDE BU İŞİ YAPIYORLAR”
Dünyanın çeşitli yerlerinden çevrecilerin olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, “Bunlara ‘ne yaparsınız’ dersin, inanın şöyle ele avuca gelecek bir şey yok. Sadece onların boş vakitlerini değerlendirmek için yaptıkları iş bu...” dedi.

“BEN ÇEVRECİNİN DANİSKASIYIM”
Erdoğan, şöyle konuştu: “Ben çevrecinin daniskasıyım. Asıl çevreci benim. Belediye başkanlığımdan beri çevrecilik konusunda neler yaptığımızı özellikle İstanbul’da yaşayanlar çok iyi bilir. Nasıl ağaçlar diktim İstanbul’a, İstanbul nasıl ağaçlandı bunu orada yaşayanlar çok iyi bilir. Biz İstanbul susuzdu, 180 kilometreden su getirdik. Çevreciler o zaman da karşımıza dikildi. Ne dediler, ‘bunlar ağaçları söküyorlar’ dediler. İnsanoğluna su götürüyoruz kardeşim. Bir şeyler sökülecek tabi. Dağları deldik, tüneller yaptık, bu tünellerden su getiriyoruz İstanbul’a. Kurumuş İstanbul... Millet evinin banyosunu, küvetini, bidonlarını su dolduruyor. Ama 800 bin fidan diktik Istranca’ya. Bu adımları attık, yapılanları görmüyorlar.”

“50-60 KİŞİ GÖSTERİ YAPAR...”
Çevreci eylemerin çok geniş katılımlı olmadığını savunan Erdoğan, “Medya her zaman bu 50-60 kişinin yanına yağılır, gösteri yaparlar. Yürüdüler, sanki millet yürüdü. Milletin falan yürüdüğü yok. Ondan sonra bizim hemşehrilerimizin bazılarını takarlar yanlarına, ‘derelerimizi şöyle yaptınız, böyle yaptınız’ derler” dedi.

“NÜKLEER EYLEMİNİN ADRESİ YANLIŞ”
Nükleer santrallerle ilgili Sinop’ta yapılan gösterilere de tepki gösteren Erdoğan, “Gittiler Sinop’a gösteri yaptılar. Halbuki ilk nükleer santral Sinop’ta değil, Akkuyu da yapılacak. Adresi de yanlış almışlar” diye konuştu.



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Spor >Genel Spor Muhabbeti >Drogba kaçırınca şoka giren spiker...
  9.Mar.2013 Cmt 14:11:05

 

Drogba kaçırınca şoka giren spiker...

İZLE



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Spor >Genel Spor Muhabbeti >Rüştü Reçber´den bir itiraf...
  30.Mar.2013 Cmt 17:37:57

Rüştü Reçber´den bir itiraf...

İZLE



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Hayat Seçtiğiniz Kadındır
  7.Nis.2013 Pzr 12:21:18

Hayat Seçtiğiniz Kadındır...

Evvel zaman içinde Memleketin birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış?
Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış.
"bu gençliğin sırrı nedir" diye.
İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya.
Ama sorular sık ve soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki.
Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca
herkese.
Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine.
"Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş.
Herkes merakla davete gelmiş. Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş.
Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş.
Herkes konu ne zaman açılacak diye merak ederken adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş.
"Hatun , şu kilerden bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!.."

Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş.
Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da :
" Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka
getirir misin bir zahmet" demiş.

Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş.
Adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş.
"Hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin" demiş.
Başka istemiş?. Bu böylece dört sefer daha tekrarlanmış .
Dedemiz beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş?.
Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedecik sormuş.
"Eeeee?. Arkadaşlar işte benim gençliğimin sırrı burada anladınız mı??" Herkes birbirinin yüzüne bakmış.Kimse bişey anlamamış..
"Aman dede demişler nerde? Anlamadık biz bu sırrı!"
Dedecik gülmüş.
"Efendiler" demiş
"O gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti.
Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu.
Bir kere bile (aman be adam, deli misin nesin şu tek karpuzu ne
taşıtttırıyorsun bana defalarca.) demedi.
Beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi.
İşte bütün bu gençliğimi hanımıma borçluyum."
"Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor
duruma düşürmeyiz.
Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız.
Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız.
İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız."
Demiş.

 

Hayatınız seçtiğiniz kadındır..
Zevkli bir kadına rastlarsanız,ZEVKİNİZ,
bilgili bir kadına rastlarsanız BİLGİNİZ,
zeki bir kadına rastlarsanız ZEKANIZ gelişir.
Hayat kat kattır.
Babil`in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde
yükselir ve bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.
Ve bugün durduğunuz teras , seyrettiğiniz manzara, gördüğünüz hayat yanınızdaki kadının terası, manzarası ve hayatıdır.

Hayatınız seçtiğiniz kadındır.

Alıntı



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey
  5.May.2013 Pzr 18:00:23

Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey

 

Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey

 

Marmaray ve metro çalışmalarında artık sona yaklaşıldı. 
Başbakan “Üç-beş çanak çömlek Marmaray’ı dört yıl geciktirdi” dese de İstanbul Arkeoloji Müzesi tarafından metro hattı üzerinde yapılan kazılarda İstanbul’un tarihiyle ilgili çok önemli bilgilere ulaşıldı. İşte kazı çalışmalarında ortaya çıkan o kalıntılar...

 

Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey

 

 

Kaplum-maplum

Sonuç: Marmara Denizi tuzlu suyla karışmamış bir göldü. Yapılan analizler sonucu bölgede kaliteli buğday üretildiği, mercimek ve bezelye tarımı yapıldığı, hayvanların evcilleştirildiği ve avcılık ya da toplayıcılıkla da uğraşıldığı belirlendi.

Yani Yenikapı’da, Marmara Denizi tuzlu suyla karışmamış, Boğazlar henüz açılmamıştı. Marmara Denizi, küçük nehirlerin aktığı bir göl gibiydi.

 

Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey

 

 

Kemik-memik

Sonuç: Şehrin tarihi 8 bin 500 yıl geriye taşındı Yenikapı Neolitik yerleşmesi, Tarihi Yarımada’nın yerleşim tarihini günümüzden yaklaşık 8 bin 500 yıl geriye taşıdı. 

Şehrin tarihinin daha önce 2 bin 500 yıllık olduğu düşünülüyordu. Şehrin bu süreç içinde geçirdiği kültürel, sanatsal ve jeolojik değişim, sanat tarihi, deniz ticareti ve filoloji konularına ışık tutan 35 bin eser belgelendi. 

Theodosius liman kalıntıları ve Neolitik kültür katı arasında tabakalaşmış deniz dolguları sayesinde, Marmara Denizi’nin son 10 bin yıl içinde geçirdiği değişimleri aydınlatıldı.

Theodosius liman tabanı dolgusu altındaki kazılar sırasında deniz seviyesinin yaklaşık 6.30 metre altında Neolitik dönem mezar mimarisi içinde oldukça nadir görülen ahşap kullanımıyla karşılaşıldı. 

Ahşaptan oluşturulmuş bu gömüt mimarisinin yakın benzeri henüz bilinmiyor. Arkeolojik dolgular içerisinde ahşap malzemenin korunması imkansıza yakın.

 

Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey

 

Tesmi-mesti 

Sonuç: Bizanslıların günlük yaşamı Teknelerden dört tanesi yükünün bir kısmıyla birlikte bulundu. Böylece Bizanslılar’ın ticari güzergahları, teknelerin taşıdıkları malzemeler, limandaki günlük yaşam, inanç sistemleri, giyim kuşamlarıyla ilgili bilgilere ulaşıldı.

İlk veriler ışığında batıkların MS 4-5’inci yüzyıla ait olduğu düşünülüyor. Yapılan çalışmalarda bu bölgedeki ilk insanların ayak izleri de bulundu.
Bu, Anadolu arkeolojisi için ilkti. Ayak izlerinin tümüne yakını giyimliydi. Analizler neticesinde ayaklarında neler giydikleri, dokusunun ne olduğu anlaşılacak.

 

Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey

 

Tahta-mahta

Sonuç: Theodosius Limanı Yenikapı’da, yerin 1-6 metre altında gün ışığına çıkarılan Theodosius Limanı, Erken Bizans Dönemi’nin en büyük limanıydı.

Roma İmparatorluğu’nun büyüyen yeni başkentinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere Marmara Denizi kıyısına I. Theodosius tarafından Lykos (Bayrampaşa) Deresi’nin ağzına yaptırılan Theodosius Limanı 11’nci yüzyıla kadar kullanıldı.

Marmaray kazı alanında 13, metro kazı alanında 22 olmak üzere değişik tipte, 5-11’inci yüzyıllara ait 35 tekne kalıntısı gün ışığına çıktı. Dünyanın en geniş repertuarına sahip antik tekne koleksiyonlarından birini oluşturan Yenikapı batıkları, Bizans dönemi gemi tipolojisi, gemi yapım teknolojileri ve bu teknolojinin gelişimine ilişkin önemli bilgiler sundu.

 

Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey

 

Mezar falan 

Sonuç: Eski İstanbulluların ortalama ömrü 39’du. Liman alanı içinde yüzlerce dağılmış insan kemiği tespit edildi. Antropologlar, kemiklerin yaklaşık 170 kişiye ait olduklarını saptadı. 

Yapılan çalışmalarla dönem insanlarının yaş ortalaması, hastalıkları, çocuk ve yetişkin oranları ortaya açıktı. Özellikle kemiklerindeki deformasyonlardan kireçlenmelerin olduğu, çocuk ölümlerinin yüksek olduğu, yaş ortalamalarının 39 olduğu gibi bilgilere ulaşıldı. Burada her türlü hayvanın bulunduğu, özellikle atların yoğun olarak taşımacılıkta kullanıldığı ama kasaplık hayvanı olarak beslendiği de belirlendi.

 

Çanak çömlekten öğrendiğimiz 7 önemli şey

 

Şehir-mehir 

Sonuç: Çanak-çömleklere kül ve kemik konuyordu. Yenikapı Neolitik yerleşmesinde bulunan mezarlarla üç ayrı ölü gömme geleneği tespit edildi: ‘Basit hocker pozisyonu’ denen bebeğin anne karnındaki pozisyonu, ahşap bir düzenek ve kremasyon. 

Ceset yakıldıktan sonra kalan kül ve kemikler çömlek içine yerleştirilip öyle gömülüyordu.

 

Hurriyet



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> İlanlar Duyurular >Satıyorum >Hakiki Kestane Balı
  17.Tem.2013 Çar 16:42:36
  • "Hakiki Kestane Balı" almak isteyen arkadaşlar benimle irtibata geçebilirler. Kendi üretimimizdir, Yalova-Teşvikiye´de üretilmektedir. Kavanozu 50 TL´dir. Piyasada bulunan şeker mahsulü bal benzeri ürünlerle karıştırılmaması rica olunur. 

    İstanbul-Yalova-Kocaeli illerine ulaştırabilirim.

    İrtibat: hokkabaz@chatcity.cc


HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski Chatcity ajanları >Gümüş ajan eXu´yu özleyeceğiz
  4.Eyl.2013 Çar 22:44:37
The title says it all...

Sen şimdi Mourinho´nun Chelsea´sine inat Gold mu oldun hafız? Beynimden vurulmuşa döndüm öğrendiğimde... Ben de o zaman kazan kaldırıyor, esinpiri´nin koltuğuna talip oluyorum. Şaka şaka... eXu´yu tekrar Gümüş yapın yeter. heheh... 

eXu Efendi, sen bizim gönlümüzün Gümüş´ü olarak kalacaksın! 


HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Spor >Genel Spor Muhabbeti >2014 Dünya Kupası grup kuraları çekildi
  7.Ara.2013 Cmt 19:49:58
Milliyet :

Fransa`ya 2. kıyak!

Platini ve Blatter`in ülkelerinin Dünya Kupası kuralarında en kolay gruba düşmeleri yeni bir tartışma başlattı. Bu kuranın ardından `Skandal` yorumları yapıldı.

2014 Dünya Kupası grup kuraları çekildi... Hakem hataları ile finallerin biletini alan Platini`nin ülkesi Fransa dün de kupanın en kolay grubuna düştü. Horozlar`ın rakibi Blatter`in ülkesi İsviçre, Ekvator ve Honduras oldu.

Platini ve Blatter`in ülkelerini yer aldığı E grubu "skandal" olarak yorumlandı.

Brezilya`nın 12 Haziran-13 Temmuz 2014 tarihlerinde evsahipliği yapacağı 2014 FIFA Dünya Kupası`nın kura çekimi yapıldı. 12 Haziran`da Sao Paulo`da açılışı yapılacak futbolun en büyük organizasyonu öncesinde 8 grup belli oldu. Açılış maçı Brezilya ve Hırvatistan arasında oynanacak. Dünya Kupası biletini play-off`ta alan ve rövanş maçında hakem hataları sonucunda Ukrayna`yı 3-0 deviren Fransa, tüm otoritelere göre en kolay guruba düştü.

KURAYI SANKİ KENDİLERİ ÇEKTİ
E Grubu`nda mücadele edecek olan Fransa`nın rakibi İsviçre, Ekvador ve Honduras.

ÖLÜM GRUBU NEFES KESECEK
8 grubun içinde en zor grup olarak D Grubu gösteriliyor. Ölüm Grubu olarak adlandırılan bu grupta Uruguay, İtalya, Kosta Rika ve İngiltere boy ölçüşecek.

Gruplar:

A GRUBU: Brezilya, Kamerun, Meksika, Hırvatistan
 
B GRUBU: İspanya, Avustralya, Şili, Hollanda
 
C GRUBU: Kolombiya, Japonya, Fildişi Sahilleri, Yunanistan
 
D GRUBU: Uruguay, İtalya, Costa Rika, İngiltere
 
E GRUBU: İsviçre, Ekvator, Honduras, Fransa
 
F GRUBU: Arjantin, Nijerya, İran, Bosna Hersek
 
G GRUBU: Almanya, Gana, ABD, Portekiz
 
H GRUBU: Belçika, Cezayir, Güney Kore, Rusya

Haberde anlatılanın aksine birden çok ölüm grubu bulunmakta bu kurada. Hep beraber gruplara bir göz atalım.

A grubuna bakalım önce... Brezilya haricindeki takımların birbirlerine denk güçler olduğu çok açık. Özellikle Hırvatistan bir sürpriz yapabilir bu Dünya Kupası´nda. Çok iyi bir kadroları var. Brezilya´ya bile kafa tutabilirler. Her ne kadar Brezilyalı futbolcular bireysel yeteneklerle donatılmış olsalar da mental olarak eksiklere sahipler. Meksika ise tam bir kapalı kutu. Ne yapacağı belli olmayan bir takım dersek onlar için hiç de yanılmış olmayız. Özellikle Brezilya ile oynayacakları maçı çok merak ediyorum. Zira Amerika´nın iki temsilcisi olduklarından bireysel yetenekten ziyade bir sinir harbine dönebilir bu maç. İyi defans yapan hızlı kontra ataklara çıkan bir Meksika Brezilya´ya zor anlar yaşatabilir. Kamerun ise Afrika´nın en güçlü ekiplerinden biri. Her ne kadar bir yıldızlar topluluğu olmasalar da Eto´o ve arkadaşları grupta dengeleri her an değiştirebilir.

B grubu Hollanda ve İspanya için büyük bir şans olmuş. Rakipleri onlarla boy ölçüşecek kalitede değiller. Bu grupta bir sürpriz olması muhtemel gözükmüyor.

C grubu ise tam bir keşmekeş... Birbirine denk 4 ülke seç deseniz ancak bu kadar olabilirdi. Tam anlamıyla bir ölüm grubu daha size... Grubun favorisi yok. Her an hepsi bir sürpriz yapabilir. Belki Yunanistan katı savunması ve duran toplardaki etkinliği ile biraz öne çıkıyor, ama çok büyük fark olduğunu söyleyemeyiz yine de... Harika maçlar bekliyor bu grupta bizi.

D grubunda herhalde en şansız Kosta Rika olsa gerek. Diğer üç rakibi de kendisinden epey güçlü. İtalya bir turnuva takımı öyle ya da böyle gruptan çıkacaktır. İngiltere ise her ne kadar dünyadaki en iyi kadrolardan birine sahip olsa da bunu hiçbir zaman sahaya yansıtamamış bir ülke. Kolay gözüken maçlardaki zorlanmaları, zor görünen maçlardaki rahat kazanmaları onları istikrarsız bir takım hüviyetine sokmuş bulunmakta. Uruguay´ın da çok kaliteli bir kadrosu var bu grupta. Cavani muhteşem bir golcü ve pozisyon yakaladığında affetmeyecektir. Tahminime göre İtalya gruptan doğrudan çıkarken Uruguay ile İngiltere arasındaki maç ikinciyi belirleyecektir.

E grubunda tartışılacak bir konu yok aslında. Fransa için epey kolay bir eşleşme olmuş bu grup. Ama Fransa´nın da bir istikrar abidesi olduğunu söyleyemeyiz. Fakat gruptan rahatlıkla çıkarlar. İkinci kim olur, o ise tam bir muallak...

F grubunda Arjantin´in rakipleri üzerinde bariz üstünlüğü var. Hiçbiri onlarla boy ölçüşebilecek güce sahip değil. İkincilik için Bosna Hersek ve İran çekişecek gibi... Nijerya için bu kupa biraz tatil havasında geçeceğini düşünüyorum.

G grubunda Almanya ve Portekiz gruptan rahatlıkla çıkacaktır. Aralarındaki maçın da bol gollü olacağını düşünüyorum. Çok zevkli bir maç bizleri bekliyor. Ronaldo ve Mesut Özil´in rakip olarak oynayacak olması da bu maça ayrı bir önem kazandırıyor. Bu maç kaçmaz... Abd üçüncü olur, Gana ise puan alamadan evlerine dönecektir.

H grubu ile C grubu denk güçleri bir araya toplama açısından benzerlik göstermekte... Belki Rusya ve Belçika rakiplerinin birer adım önünde olabilir, ama bu onları asla favori yapmayacaktır. Güney Kore bu ikiliyi epey zorlayacaktır. ¨Cezayir ne yapacak yahu bu grupta?¨ demeyin. Cezayir sadece bu gruptan çıkmakla kalmayabilir turnuvaya damgasını vurabilir. Unutmayın her Fransızın içinde bir Cezayirli yatar. :))

-----

Hokkabaz



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Hırsızın hiç mi suçu yok?
  22.Ara.2013 Pzr 13:52:14

 

Hırsızın hiç mi suçu yok?

 

Mümtazer Türköne :

Gemi hızla su alıyor

Kaptanın marifetinin fırtınalı denizde belli olması, Başbakan`ın sık kullandığı bir benzetme idi.

Fırtına dehşetli, üstelik tam gövdeden bir torpil yemiş olan gemi hızla su alıyor. Siyasî maharetinin tam bu krizde hükmünü yürütmesi lâzım; ancak Başbakan kilitlenmiş görünüyor. Teşbihleri gerçeğe uygun yapalım. Su alan gemi Türkiye, hükümet değil. Bir hükümet gider, yenisi gelir. Ülkenin kayıplarını telafi etmek için millet bedel ödeyecek.

Başbakan, bütün siyasî kariyeri boyunca kendisine hiç yakıştırılmayacak bir hatada ayak diriyor. Zan altında bulunan Bakan, kendisini soruşturacak olan polisleri kıyma makinesinden geçiriyor. Çürük elmaları ayıklamak Başbakan`ın görevi; tersine onları yetkili pozisyonda tutmak çok ağır bir sorumluluk. Başbakan`ın savunma argümanlarının tamamı yanlış. "Neden haber vermediler" tepkisi ile başlayan savunma hatası, aynı şekilde devam ediyor. Savcı emrinde soruşturma yürüten polislerin haber vermesi kanunen suç teşkil ediyordu. Doğrudan İçişleri Bakanı`nı hedef alan bir soruşturmayı, ona haber vermek hangi akla uyar? "Dış mihraklar", "kirli ittifak", "devlet içinde çete" argümanlarının iki zayıf tarafı var. Birincisi, 11 yıldır devleti yöneten hükümet, ülkenin asayiş ve güvenliğini emanet ettiği polis kadrolarını "çete" olmakla itham ediyor. O zaman biz kime güveneceğiz? İkincisinin hiç mazur görülecek bir tarafı yok: "Velev ki" yolsuzluk soruşturması dış mihrakların marifeti; o zaman yolsuzlukları sineye mi çekeceğiz? "Dış mihrakların ve çetelerin" teşhir ettiği yolsuzluklara "sayılmaz" mı diyeceğiz?

Bugün Resmi Gazete`de yer alan, Adli Kolluk Yönetmeliği`nde yapılan değişiklik, Başbakan`ın ilk gün "amirlerine neden bilgi vermediler" eleştirisinin yanlışlığına ters bir delil. Yönetmelik değişiyor ve en üst amire bilgi verme zorunluluğu getiriliyor. Bu delil aynı zamanda kriz yöneten karargâhın ne kadar dağılmış vaziyette olduğunu gösteriyor. "İçişleri Bakanı hakkında yürütülen soruşturmayı, içişleri bakanına haber verme zorunluluğu" anlamına gelen bu değişiklik, hukuk devletinin en temel rüknüne aykırı. CMK`da kapı gibi 157. madde var. Soruşturmalar gizli ve yönetmelik değişikliği ile "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçu ortadan kalkmaz. CMK`ya göre savcının emrinde soruşturmada görev alan polis, en üst amire haber verdiği zaman suç işlemiş olur ve tutuklanmak üzere kendisini hakîmin karşısında bulur. Doğrusu da budur.

Gemi yalpalıyor. Kaptan sakin bir limana ilerlemek yerine fırtınanın tam merkezinde kalmakta ısrar ediyor. Doğrusu, kangren olan kolu kesip atmak. "Soruşturma devam ediyor" diyerek, elinde güç bulunduranlar masumiyet karinesine sığınamaz. Tersine ellerindeki gücü, soruşturmanın selameti için kullandıklarını göstermeleri lazım. Doğal olanı, şaibeli bakanların anında görevden alınması ve aklanma iradesi sergilenmesiydi. Artık bu saatten sonra, rüşvet almakla itham edilen bir İçişleri Bakanı`nın emniyet teşkilatında yaptığı kıyımı kimse kolay kolay halka izah edemez.

Sert tartışmalar, sert kutuplaşmalar getiriyor. Taraf olmaya gerek yok; bu konu sadece haktan hukuktan yana olunacak bir durum. Sağduyu, gerçeğin ortaya çıkmasını emrediyor. Yolsuzluk yapan kulağından tutulacak ve cezasını çekecek; AK Parti varsa safralarından kurtulup yoluna devam etsin. Bu tartışmayı, parti aidiyetleri üzerinden sürdürmek ortak değerlerimize zarar verir. Rüşvet alındı mı? Yolsuzluk yapıldı mı? Bilmiyoruz. Adli kolluk yönetmeliği değişikliği gibi adımlar, Hükümet`in bu iddiaların üzerine gidilmesini engellemek için akla zarar işler yaptığını gösteriyor.

Türkiye "ameliyat yapılan bir ülke" haline gelmemeli. "Dış mihraklar, bakanlara rüşvet dağıtarak Türkiye`de ameliyat yaptılar" argümanını, "rüşvet almasalardı ve bu operasyonu yaptırmasalardı" cevabı çürütmek için yeterli değil mi?

Hükümetin yaklaşımı, soruşturmanın ötesinde Türkiye`nin hassas dengelerini sarsan ilave bir faktöre dönüşüyor. Başbakan için doğru tek ölçü var: Bakanlarına veya partisine değil, yönettiği Türkiye`ye sahip çıkmak. Su alan gemi Türkiye çünkü.

 

Yılmaz Özdil :

Emniyet müdürü

Polisti. İstanbul’a gelmeden önce, Mersin, Antalya, Gaziantep, Adana, Bursa, İzmir gibi büyükşehirlerde emniyet müdürlüğü yapmıştı, mesleki tecrübesi zirvedeydi.

 
*
Celalettin Cerrah.
Polisti. İstanbul’a gelmeden önce emniyet müdürlüğü yapmıştı ama, hiç büyükşehirde görev yapmamıştı. Sorumluluğunu üstlendiği şehirler en fazla 250 bin nüfusluydu. Maalesef, İstanbul Emniyet Müdürü’yken, sinagoglar, banka, konsolosluk havaya uçtu, Hrant vuruldu.
*
Geriye doğru gidersek… Hasan Özdemir, polisti, İstanbul’a gelmeden önce Ankara, Samsun, Mersin, İzmir gibi büyükşehirlerde emniyet müdürlüğü yapmıştı. Kazım Abanoz, polisti, İstanbul’a gelmeden önce Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı’ydı. Ramazan Er, polisti, Diyarbakır, Adana, Ankara gibi, kalabalık büyükşehirlerde emniyet müdürlüğü yapmıştı. Kemal Yazıcıoğlu, polisti, İzmir emniyet müdürlüğü yapmıştı. Orhan Taşanlar, polisti, İzmir ve Ankara’da emniyet müdürlüğü yapmıştı. Necdet Menzir, polisti, Diyarbakır ve Kocaeli gibi büyükşehirlerde emniyet müdürlüğü yapmıştı. Mehmet Ağar, polisti, Ankara’da emniyet müdürlüğü yapmıştı.
*
Hamdi Ardalı.
Polisti. İstanbul’a gelmeden önce emniyet müdürlüğü yapmıştı ama, hiç büyükşehirde görev yapmamıştı. Sorumluluğunu üstlendiği şehirler en fazla 400 bin nüfusluydu. İstanbul Emniyet Müdürü’yken, ne Çetin Emeç kaldı, ne Turan Dursun, ne Hiram Abas, hepsini vurdular İstanbul’da… Dolandırıcılık, uyuşturucu, suç patladı. Hamdi Ardalı hac’dayken, İstanbul Adliyesi bile tarandı.
*
Ve şimdi, Selami Altınok.
*
Polis değil. Vali bile sayılamaz. Çünkü, alt tarafı bir senedir valilik yaptığı Aksaray’dan başka valiliği yok. İstanbul’un Aksaray semtinin nüfusu, valilik yaptığı Aksaray şehrinden daha kalabalık… İstanbul’da hiç görev yapmadı. Görev yaptığı Anadolu ilçelerinin en büyüğü, 60 bin kişi filan.
*
Yukardaki kariyerleri ve neticelerini tekrar incelemenizi rica ederim. İstanbul’u üniversite olarak kabul edersek… İzmir, Ankara, Adana, Mersin, Bursa gibi büyükşehirler, lisedir. Liseyi bitirmeden, üniversiteye geçemezsin. Büyükşehir tecrübesi olmayan emniyet müdürleri, kontrol edemez, kaçınılmaz olarak, İstanbul’da faciaya yol açar. Polis olmayan emniyet müdürü ise, resmen intihardır.
*
Selami Altınok’u küçümsemek manasında söylemiyorum… Bizzat kendisi “tanımaya çalışıyorum, farklı bir teşkilat, fazla ilgilenmediğim bir teşkilat, öğrenmeye gayret ediyorum” diyor. Daha ne desin?
*
Yanılmak umuduyla… Ama maalesef, yanılmayacağımdan emin olarak yazıyorum. Malum şahısların koltuğunu ve çocuklarını korumak için, 17 milyon insanın emniyeti, güvenliği, hayatı riske atıldı.
 
 

Ahmet Hakan :

Amerika mı getirdi ki Amerika götürecek?

ULUSALCILAR ağızlarını patlatırcasına haykırıyorlardı: Amerika mı getirdi ki Amerika götürecek? “Bunları Amerika getirdi”. “AKP bir Amerikan projesidir” diyorlardı, “Büyük Ortadoğu Projesi” diyorlardı, “Yeşil kuşak” diyorlardı, “ABD’nin ılımlı İslam’ı” diyorlardı...

Hiçbir zaman anlamlı bulmadım bu tür komplo teorilerini...
AK Parti’yi Amerika falan getirmedi. 
Toplumsal dinamikler getirdi... Ülkenin koşulları getirdi... Erdoğan ve arkadaşlarının mücadeleleri getirdi... Halk getirdi...
Amerika da “gelen” ile gayet iyi bir şekilde çalıştı.
Tabii “gelen” de Amerika ile gayet iyi bir şekilde çalıştı.
*
Peki ya şimdi?
Nasıl ulusalcılar “bunları Amerika getirdi” diyorsa...
Şimdi de iktidar çevreleri “Amerika bizi götürmek istiyor” diye dert yanıyor.
Amerikan Elçisi’ne atarlanmalar falan...
*
Benim görüşümüm ise aynı:
AK Parti’yi Amerika getirmedi, götüren de Amerika olmayacak.
AK Parti kalacaksa da, gidecekse de...
Bunu ancak toplumsal dinamikler belirleyecek, ülke koşulları belirleyecek, Erdoğan ve arkadaşlarının olup bitenler karşısında
sergiledikleri tutum belirleyecek ve hepsinden önemlisi halk belirleyecek.
Erdoğan neden artık farklı davranamıyor?
GEZİ’de fırsatı kaçırmıştı.
İki geri adım, bir güçlü özür dileme, içtenlikli bir yaklaşım, ateşi söndürecek kuvvetli bir gönül alma atağı falan...
Bunları yapsa...
Aleyhine yürüyen bir “mesele”yi, belki de lehine döndürecekti.
Yapmadı... Yapamadı.
*
Şimdi de aynı tablo...
Hiçbir değişiklik yok.
*
- “Yolsuzluk yapan bakan oğlu da olsa hapse girer” diye gürlese...
- “Bakan falan dinlemem... Sonuna kadar üzerine giderim” diye haykırsa...
- Anında alsa adı geçenleri görevden...
- Hiç değilse Muammer Güler’e “Abi kusura bakma... Bir yandan polis tarafından oğlun gözaltına alınıyor, bir yandan da sen polisi
görevden alıyorsun... Böyle şey olmaz... Sen en iyisi şöyle bir kenara çekil” dese...
- “Suç kişiseldir, birkaç kişi için koca parti töhmet altında bırakılamaz” şeklinde bir savunma stratejisi kursa...
- Soruşturmaların önünü açsa... Hatta soruşturucuların bile beklemediği oranda açsa...
- Soruşturmayı yürütenlere samimi bir şekilde teşekkür etse... Polise ses etmese, hatta “helal olsun” dese...
Belki de bu fırtınayı dindirecekti.
Aleyhine olanı tam olarak lehine döndüremese de alacağı hasarı minimuma indirip en azından tabanına moral aşılayacaktı.
Fakat işte görüyorsunuz:
Yapmadı, yapmıyor. Tıpkı Gezi’de olduğu gibi...
*
Peki ama neden?
Neden Erdoğan önüne gelen fırsatları kaçırıyor?
*
Soruya en az 7 maddelik cevap verilebilir ama en önemli madde şudur:
Son birkaç yıldır etrafındakilerin de gayretleriyle oluşturulan bir Tayyip Erdoğan imajı var.
“Tayyip Erdoğan geri adım atmaz / Tayyip Erdoğan adam yedirmez / Tayyip Erdoğan otoritesinin milim sarsılmasına bile tahammül
edemez / Tayyip Erdoğan kimsenin aklıyla hareket etmez / Tayyip Erdoğan her şeyin en iyisini ve en doğrusunu bilir” diye
özetlenebilecek bir imaj...22 122013 Hürriyet
Erdoğan işte bu imajın esiri olduğu için fırsatl
‘Bağzı’ şeyler
- Daha maklubenin tadına varamadan lahmacuna geçiş yapıldı... Ben her ikisinden de uzak duruyor ve “sushi” diyorum... 
- Fethullah Hoca’nın son vaazındaki “beddua” bölümü... Son dönem hiçbir sesli görsel, sosyal medyada bu denli paylaşılmamıştı...
Ulusalcılar ve Ergenekoncu diye suçlananlar Gülen’in sözlerini, hükümetçiler ise vaktiyle Ergenekon suçlusu diye gözaltına alınanların
sözlerini yayıyorlar... Çarşı hiç bu kadar karışmamıştı sizin anlayacağınız. Tam bir kaos.
- Halk Bankası Genel Müdürü “o paralar imam hatip içindi” demiş... Eğer doğruysa bu iddia... Bir imam hatipli olarak sesleniyorum:
Müdür, bu işe bizim mektebi bulaştırmasan.
- Bütün bunlar biraz da “yedirmeyiz” sloganı nedeniyle oluyor... O sloganla öyle bağladılar ki kendilerini... “Biz koca hükümetiz, koca
partiyiz, aha bu da içimizden çürük çıktı, yolları ayıyoruz” diyemiyorlar... Kim bulmuştu o sloganı?
- Gezi’ye karşı dini motifli, başörtülü, camili, darbeli tezler az da olsa tutuyordu... Peki ya Cemaat’e karşı? Allah desen, onlar da Allah
diyor... Cami desen, onlar da camiye gidiyor... Başörtüsü desen, onlar da başörtülü... Ayet desen onlar da ayet okuyor. Hadis desen
onlar da hadis okuyor... Darbe desen, darbeye karşı mücadelenin kralını beraber yapmışlar... Kısacası bir “sıkıntı” var ki sormayın
gitsin.
- Herkes gibi ben de soruyorum: Yiğit Bulut yine sahnede yerini aldı, cansiperane savunuyor... İyi de “öbürü” nerede? “Öbürü”, yani
Melih Gökçek? Neden bırakın bir gecede beş kanal gezmeyi bir “tivitçik” olsun atmıyor?
İçişleri Bakanı’nın oğul acısını nasıl dindirdiler?
YÖNETMELİĞİ değiştirerek...
*
Yapılan değişikliğe göre...
Bundan böyle...
Polis, yolsuzluk yaptığı öne sürülen İçişleri Bakanı’nın oğluna operasyon yapmadan önce...
Müdürüne, müdürü genel müdüre, genel müdür de İçişleri Bakanı’na bilgi verecek.
Böylece hiçbir içişleri bakanı baba, oğlunun gözaltına alındığı haberini televizyondan öğrenerek acı çekmeyecek.
*
İyi de acıları hiç dinmeyen babalar ne olacak?
Berkin’in babası, Ali İsmail’in babası, Medeni’nin babası, Ethem’in babası falan...
Onlar için de değişecek mi bir gecede yönetmelikler?
Bu işlere İslam’ı alet etmeyin
YOLSUZLUK iddialarını önemsizleştirmek, hırsızlık soruşturmasını gölgelemek, iddiaları değersizleştirmek gibi amaçlarla...
İslam’dan, ayetlerden, hadislerden, siyerden yararlanmaya çalışmak...
Millet nezdinde İslam karşıtı propaganda yapmak gibidir.
*
Şu üç günlük dünyada “aman iktidarımıza zeval gelmesin” amacıyla kutsala bu kötülüğü yapmaya başta ilahiyat profesörleri ve cami
imamları olmak üzere hiç kimsenin hakkı yoktur.
Birisi Başbakan’a şu dört şeyi anlatsın
- BİR: Yargı ve yürütme birbirinden ayrı iki erktir... Polis, savcının verdiği bir görevi yerine getirirken yargının emrindendir, yürütmenin
değil... Dolayısıyla savcının verdiği görevi yerine getiren polise “yürütmenin mensubu” denmez, denemez.
- İKİ: Polis, hırsızlık yapıldığı şüphesiyle bastığı bir evde kimsenin haklarını ihlal etmeden istediği gibi oturur. Bacak bacak üstüne atma
buna dahildir. Polisin asıl yapmaması gereken şey, şüphelinin karşısında hazır ola geçmektir.
- ÜÇ: Polis, hırsızlık yapıldığı şüphesiyle bastığı bir evde arama yaparken yemek de yiyebilir... Tabii dışarıdan söylemek, o evin yemeğini
yememek kaydıyla...
- DÖRT:- DÖRT: Polisin bacak bacak üstüne atması ya da lahmacun yemesi dile dolanacak şeyler değildir. Dile dolanacak mesele polisin,
aramayı yaparken oraya sahte suç delili yerleştirip yerleştirmemesidir. Böyle bir durum varsa bu durum mesele edilir


Melih Aşık :

Velev ki hedef o!

Velev ki rüşvet operasyonunun temel amacı Tayyip Erdoğan’ı iktidardan düşürmektir... Bunun böyle olması rüşvet ve soygunun varlığını ortadan kaldırmaz ki... Halka “Önemli olan götürülen milyon dolarcıklar değil onu kimin ortaya çıkardığı” diyemezsiniz, gülerler. Tayyip Erdoğan, Gezi krizi gibi bu krizi de yönetemedi. İçişleri teşkilatını temizlemeye Bakan Güler’den başlamış olsaydı, en azından kendi seçmenine karşı inandırıcı olabilirdi. Ama şimdi kimseyi doğru iş yaptığına ikna edemez. Bakın AKP’li Ertuğrul Günay ne diyor:
“Önce adı iddialara karışanlar soruşturmanın sağlığı için istifa etmeliydi. Bunu yapmadan, yolsuzluğu ortaya çıkaranları suçlamak yanlıştır.
Hakkında takip yapılan kişinin (Bakan Muammer Güler) operasyon sürerken emniyette tayin yapması, soruşturmaya müdahaledir; affedilmez hukuk ihlali ve suçtur.
Adli takibin yürütmeye bilgi vermemesi yasa ve usul gereğidir. Bundan şikayetçi olanlar, hukukçu değil mahalle bekçisi bile olamaz!” (Hedef Başbakan)
Peki bu operasyonun arkasında Tayyip Erdoğan’ı koltuktan düşürmek var mı?
Mümkündür olabilir... Hatta bunun da ötesinde ABD’nin “Ilımlı İslam” sürecine karşı bir darbesi de (Mısır’ın devamı) söz konusu olabilir. Bu işte cemaat kullanılıyor olabilir. Ama bütün bunlar yağmayı ve Başbakan’ın yağma ile ilgilenmemesini tam tersine rüşvetçilere kol kanat germesini mazur göstermiyor...

 

Avcılar, savcılar
Soruşturmanın asıl yürütücüsü Savcı Celal Kara’ya “yardımcı” olmak üzere 2 savcı daha atanması... Ama bir hukuki ihtilaf söz konusu olduğunda “iki savcının oyu bir savcıyı geçer” kuralının konması. Bu normal mi? Eski savcı CHP milletvekili Süha Aldan sorumuza diyor ki:
“Çok sanıklı soruşturmalarda yardımcı savcılar atanması normaldir. Ama bizim adliye geleneğimizde bu savcılar sadece ifade almada ana savcıya yardımcı olurlar. Siz, üç savcı arasında bir hukuki ihtilaf çıktığında oy çoğunluğuna bakılır derseniz bu resmen ana savcıyı etkisizleştirmektir.”
* * *
Başbakan Erdoğan’a göre bütün olup bitenler bir çetenin eseri... Peki çete kimin eseri? Ömer Süha Aldan anlatıyor:
“Devlete sızmış bir çetenin var olduğunu bu ülkenin en tanınmış istihbaratçılarından Hanefi Avcı yıllar önce belgeleriyle birlikte kitap halinde ortaya koyduğunda Sayın Başbakan’ın tavrı ne olmuştu? Avcı’yı derhal görevinden alıp bugün şikayet ettiği o çetenin devlete sızmış güçlerine teslim edip hapse attırmak olmuştu. Peki, bu çeteye karşı önlem alınmasını isteyen MGK kararının altına imza atıp daha sonra o kararları uygulamayan ve bunu bir marifetmiş gibi söyleyen kimdi? Bugün o çeteden şikayet eden Başbakan. Çeteyi her türlü kirli işte kullan... Ama bir gün gelip çete sana yönelince feryat figan et. İş işten geçti. Geçmiş olsun.”

 

Birilerinin özel kalem müdürü “Para sayma makinesini polis koydu” demiş.
Camideki bira şişesinin selamı var dostum...
Sibel

 

SANDIK
Şimdi ağızlarda bu sakız var... En son Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun ağzından duyuldu:
“Ak Parti yanlış yapıyorsa, Ak Parti rüşvet yiyorsa, Ak parti yolsuzluk yapıyorsa, millet sandıkta bunun hesabını sorar. 30 Mart’ı bekleyin...”
Memlekette yargı çalışmaz hale gelmişse o memlekette adil seçim olabilir mi? Hem sandıkta hesap nasıl sorulacak. Yerel seçimde oyumuzu AKP adayına değil CHP adayına verirsek milyonluk hırsızlığın hesabı sorulmuş mu olacak? Ne akıllı şey bunlar...

 

AKP’ye yönelik
bu yolsuzluk soruşturmasını başkası yapsa çoktan
“din düşmanı”
ilan edilmişti!
* * *
Analar!
Üç, beş önemli değil! Hırsız doğurmayın yeter!
* * *
Tarikatçı partinin yolsuzluğunu Cemaatçi ortağı açıklıyor!
Hani “Allahın sopası” yoktu?
Akif Kökçe

 

KUTU
İnternet sitesinde Halk Bankası Genel Müdürü’nün evindeki ayakkabı kutularından dolar ve liraların çıkarılışını izliyoruz.
Para birçok kutuya dağıtılmış. Bazı kutu az dolu, bazı  kutu yarım dolu, bazısı çok dolu. Paralar belli ki adamın değil. Bir yerlere dağıtılacak. Anlaşılan her kutunun sahibi var. Acaba kutular kimlere gidecekti? Bunları savcılıktaki ifadesinde söylerse şenlik daha da büyüyecektir.

 

YURT
CHP milletvekili Nur Serter Başbakan’a soruyor:
“Fatih Belediyesi’nin, 8.000 m2 arsa üzerine yaptırdığı Mevlanakapı Kız Öğrenci Yurdu’nu, 25 yıl süre ile bedelsiz olarak, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’na (TÜRGEV) devredildiği bilinmektedir. Sayın Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın genel kurul üyesi olduğu TÜRGEV’in toplam 12 öğrenci yurdunun sahibi olduğu resmi internet sitesinden www.turgev.org anlaşılmaktadır.
- Diğer 11 yurt da AKP’li belediyelerden bedelsiz olarak mı alınmıştır?
Serter yurt odalarının aylık 500 TL’ye kadar fiyatlarla kiralandığını da kaydediyor.



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Hoparlör deneyen Aksaraylılar
  3.May.2014 Cmt 02:30:31

Son günlerin en popüler videosu.

Hoparlör deneyen Aksaraylılar

Gülmeyenin kaynanası ölsün. :))

<<1 234567891011...91>>