ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


24 Nisan 2024, Çarşamba 07:28   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Geyik Muhabbet > Öylesine muhabbet
forum sohbet oyun basliklari
   Onu Hatırlamaya Mecbur Olduğumu Bilmiyor..
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

BohemianRhapsody

BohemianRhapsody resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  9.Eyl.2007 Pzr 22:26:20      Onu Hatırlamaya Mecbur Olduğumu Bilmiyor..sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Onu Hatırlamaya Mecbur Olduğumu Bilmiyor

Dün beni derin duygularla sevdiğini söyleyen bir kadına karşı, kabuğuna gizlenen, korkak, hatta ruhsuz biri gibi davrandım... Hatta tedirginliğimi, korkaklığımı bana hissettirdiği için öfke bile duydum ona...

Sebebi belliydi; bu kabuğuna gizlenen, korkak, sevgi yeteneksizi birini nasıl bu denli gözü pek, bu denli koşulsuz duygularla sevdiğini söyleyebilirdi ki. O görmüyor muydu halimi, hissetmiyor muydu beni kendimle bir türlü örtüştürmeyen etrafımdaki derin boşluğu? Hergün defalarca lanetler yağdırdığım başkalarından utançla gizlediğim bu sevgi yeteneksizi varlığı nasıl sevebilirdi...
Beni sevmekte ısrar ederek bana verdiği acı ve sıkıntının farkında da değildi anlaşılan!...

Üstelik bütün korku ve kaygılarıma aldırmadan, hatta bütün bunlardan sevgisine ve varlığıma ilişkin gizemli duyarlılık payları çıkartığını ileri sürmesi beni iyiden iyiye geriletiyor; çevremdeki boşluğu biraz daha büyütüyor; kendimle buluşmamı sağlayan bütün çıkış yollarını kapatıyordu...

Aslında o beni sevgisiyle yukarıya günlük hayata, olup biten herşeye anında, hemen oracıkta tepki vermeye çağırıyordu. Birisine araba mı çarptı, hemen o yaralıyı kucaklayıp hastaneye götürmeye; birisi birisine bıçakla mı saldırdı, üstüne mi yürüdü, hemen ayırmaya; olayı kimin başlattığına dikkat edip gerekirse mahkemede tanıklık yapmaya; komşularla dayanışmaya; çocuk büyütmeye; karşı apartmandaki gözleri görmeyen adama roman okumaya; yan dairedeki yatalak kadına ilaç ve moral taşımaya çağırıyordu... Oysa ben çok istesem de, bunların hiçbirini yapamam. Elimden gelmez, beceremem. Ben istesem de hiçbir şeye müdahale edemem, ben sadece çevremde olup biten her şeye maruz kalırım. Dayak yiyen adamın kendisini elleriyle kollarıyla korumasına; bıçaklanan adamın "yandım anam" diye bağırışına; yaralılara yardıma koşan insanların ayak seslerindeki telaşlı ve abartılı sevecenliğe; yatalak kadını ziyaret edip çıkarken, kadının minnetle gülümsemesinin usul usul ve hüzünle sönüp tamamen donmasına; mahkemede verilen ifadelere değil de, ifade veren insanların sanki başka bir gezegenden düşmüşlercesine o yabancı ve ürkek ifadelerine; tam bu esnada, orada yaşanan bütün bu gerginlik ve korkulardan uzakta yalanan bir kediye; güneşin mahkeme camlarındaki tozlu kırılmalarına ve o anda bahçede top oynayan çocukların uzun yıllar öncesinden gelen ve solmuş bir sevincin içimi acıtan seslerine; kendisine roman okunan kör adamın, çevresinde kimsenin görmediği yaratıklar varmışcasına belirsiz, ama güçlü ifadelerle etrafı izlemesine maruz kalırdım...

Çünkü en dalgın, en silik, en beceriksiz tanığıyımdır önümden hızla gelip geçen bu gündelik hayatın... Sadece kimsenin çekmeye gerek görmediği garip, işe yaramaz ftografları ardarda çekip, belleğimin gizli bölgelerine kaydeder dururum. Sonra ruhumun mağrasına çekilirim usulca... Ve orada, tarihlerinden ve yurtlarından kopan yüzlerin, seslerin, acemiliklerin, dikkate değer görülmeyen davranışlarını ancak ters ışıkta bir anlam taşıyan gizemli çelişkilerin üzerine gümüş yağmurlar yağar usulca, belli belirsiz...

Susar, hareketsiz seyrederim, yeryüzünde sır vermeyen zamanın parmaklarından sızan gümüş yağmurunu... çünkü sonunda yaralılar iyileşir, hapishaneler dolar boşalır, çocuklar büyür, yatalak kadınlar ölür, komşular taşınır...

Beni koşulsuz ve ömrü boyunca seveceğini söyleyen sevgili bir gün yorulur ve artık bir başkasına sunduğu sevgisini ona, uzak bir şehre götürmeye karar verir. Otobüsün camına yasladığı bitkin başı hafifçe titremektedir...

Ağazının kenarından sızan belli belirsiz, masum ve ılık suda görürüm yüzümü, kendimi... Uyanmasın, dinlensin diye elimi, başıyla otobüsün camı arasına yavaça yerleştirir, sonra da ağazından sızan ılık suyu usulca silerim. çünkü, beni mağaramda bıraktığı için ona sonsuza dek minnet borçluyumdur...

Bu yüzden artık onunla her yere gider, onunla bütün sevgileri, özlemleri, acıları ve coşkularını yaşarım... Onu kutsal ve sarsılmaz bir sevgiyle seven ve yaralıların hiç durmadan yardımına koşan olayları anında gören, hemen tavır alan, mahkemede hakimin gözlerinden dittakli bakışlarını hiç ayırmayan, kavgaları anında ayıran, sevildiği için, bunda öfkelenmek, içine kapanmak şöyle dursun yaşama dört elle sarılan ve kendine olan güveni ve sevgisi çoğaldıkça çoğalan sevgilisinin yerine koyarım kendimi...

Hatta zaman zaman, garip, anlaşılmaz bir boşluğa düşüp; Sevgilerde yetmeyen bir şeyler var, sanki bu bulutun arkasında gizli bir kapı, şu sisin ardında beni bana hatırlatan bir cümle bir kelime var, ama bulamıyorum, dediği zamanlarda ona, görmediği kayıpı gösterip; hatırlamadığı cümleyi, kelimeyi usulca kulağına fısıldayınca gözleri birdenbire seviçle ışıldadığında, bu ruhumun mağarasından sızan gümüş yağmurları gibi içimi aydınlatırdı.

O şimdi, beni bıraktığı mağaramda geceler boyu kaybolmuş aşkı yüzlerini ve yerin üstünde hep eksik kalan ya da unutulmuş duygu hallerini gümüş bir yağmurun altında buluşturup, birleştirdiğimi de bilmiyordur.

İstediğim anda başka ruhların davetsiz konuğu olduğumu da... Mağaramdaki ruhumun yerin üstündeki ruhumla bir türlü birleşip bütünleşmediğini de bilmiyordur... İşte bu yüzden kötü olduğumu ve her tür kılığa bürünmüş kötülükleri anında hissettiğimi de...

Benim kötülüğümün başkalarına asla zarar vermeyen ve sadece bana korkunç cezalar veren bir kötülük olduğunu da bilmiyordur...

Şimdi kendisine yeni bir sevgili bulan, yerin üstündeki sevecen kadın benim onu hiç sevmediğimi düşünüyordur... Elim otobüsün camıyla başı arasındayken bile onu sonsuza dek unuttuğumu sanıyordur...

Ben kendimi bir mağarada ömür boyu yaşamaya acı veren ve suçlu bir zevkle mahkeme ettiğim için, onu sonsuza dek hatırlamaya ve ruhunda konuk olmaya mecbur olduğumu hiç bilmiyordur...


CEZMİ ERSÖZ

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir