ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
26 Nisan 2024, Cuma 02:47   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Politika, Tarih
forum sohbet oyun basliklari
   Lale Devri Çocukları İçin..
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  9.Tem.2008 Çar 11:31:10      Lale Devri Çocukları İçin..sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Anlatacaklarım sadece Üçüncü Ahmet hakkındadır. Vallahi, billahi ve tillahi Üçüncü Ahmet ve Lale Devri’ni anlatıyorum. Alınan, gücenen, huylanan olursa, ben peşinen özür dilerim. Bir sonraki yazım Malkoçoğlu hakkında olacak, Üçüncü Ahmet’ten alınanlar o yazıdan da alınırlarsa, ödeşiriz.

O güzel şarkıda denildiği gibi çok geç kalmışız canım. Gerçekten vakit artık bu vakit değil. Çünkü aşk çatıya, ecdad mezara saklandı. Çünkü biz öyle sanmışız canım, aşk artık ölümsüz değil. Ölümsüz olanlar ise uzun zamandır burada değil. Ertelenen gelecek ile, ertelenen aşklar ile çok geç kalmışız canım. Ama elbette Lale Devri çocuklarıyız biz. Ve elbette zamanımız geçmiş. Çünkü hem Lale Devri bitmiş –biz bilmiyoruz- hem Lalelerin Devri gelmiş, biz biliyoruz, ama olsun.

Yine de mühim değil, aslolan; aşk şarabından kim bilir en son, hangi şanslı içmiş. Bu nedenle ben derim; utanma iftihar et, sevmeyenler utansın. Aşksızlığa mahkum edildiyse, bu dünya yansın! Bir yangın seli dünyayı sarsın.

Sultan Ahmet Han –şahsın hükümdarlık numerosu üçtür- 30 Aralık 1673’te Sultan 4. Mehmet ve Venedikli Emetullah Rabia Gülnuş Sultan’ın mahdumu olarak dünyaya geldi. Ağabeyi Sultan 2. Mustafa idi. 30 yaşında Edirne’de tahta çıktı. Şairdi, hattattı, bestekardı. Şairlerden ve bestekarlardan en çok kendisini severdi.

O dönemde Rusya hem Balkanları hem de Orta Asya’yı Slavlaştırmaya çalışıyordu. Dönem çetin, vaziyet vahim ve ölümlü dünyada vakit her şeye pek kıt idi. Çar Eflak ve Boğdan beylerini ayaklandırdı. Sonra İsveç’e yürüdü. İsveç kralı bize sığındı. Rus orduları topraklarımıza girince, Osmanlı Rusya’ya savaş açtı.

Baltacı Mehmet Paşa 100.000 neferlik kuvveti ile Tuna’yı geçti ve Eflak’a girdi. Donanma Karadeniz’e açıldı ve Rus ordusunu Prut Nehri kıyısında sıkıştırdı. Birliklerinin başındaki Çar için umut kalmamıştı. Çariçe Osmanlı’ya barış teklif etti. Kırım da, İsveç de, Rusya’nın sonunu getirecek darbenin vurulmasını istiyordu.

Ama Baltacı Mehmet Paşa buna istekli değildi. İhtimaldir, Çariçe Katerina’nın barış teklifi pek tatminkardı. Baltacı’ya göre Osmanlı yeni bir kutsal ittifakla karşı karşıya kalabilirdi. Daha çok savaşmak gerekebilirdi. Onun için Azak Kalesi’nin iadesi karşılığında kuşatmayı kaldırdı. Elbette çok söylenen oldu. Aslolan; Ama varsın olsun: aşk şarabından kimbilir en son, hangi şanslı içmiş. Bu nedenle ben derim; utanma iftihar et, sevmeyenler utansın. Aşksızlığa mahkum edildiyse, bu dünya yansın!

Böylece savaştan korkan tek Osmanlı olarak tarih sayfasına geçen Baltacı Mehmet Paşa muhtemel bir “kazan-kazan formülü” ile kotardığı barış anlaşması cebinde, dilinde bu türkü, İstanbul’a büyük zaferle döndü. Baltacı Mehmet Paşa ya biliyordu ya bilmiyordu. Ama vakit artık geçmişti. Ama Paşam yine de iftihar ediyordu. Bir daha da Prut’u rüyamızda bile göremedik, ama olsun. Allah iftihar edenlerden razı olsun.

Daha sonra Silahtar Ali Paşa, Modon, Koron ve Navarin i alarak Mora yı fethetti. Avusturya nın Karlofça Antlaşması gereğince Mora nın Venediklilere geri verilmesini istemesi üzerine, Avusturya ya da savaş açıldı. Ordu Macaristan da bozgun yaşadı. Bu bizim Macaristan bozgunlarımızın birincisidir. Sadrazam Silahtar Ali Paşa şehit düştü. Devamında Belgrad da düştü. Yeni sadrazam Damat İbrahim Paşa barış teklif etti. Bu barış ile Sırbistan, Belgrad ve Banat yaylası Avusturya ya, Dalmaçya, Bosna ve Arnavutluk kıyıları Venedik e verildi, Mora Yarımadası Osmanlılara teselli ikramiyesi olarak kaldı. İyi de oldu, belki daha iyisini de önermezlerdi, değil mi?

Üçüncü Ahmet’in kızı Fatima’yı yamaması ile damat ve sadrazam olan, eski saray helvacısı Damat İbrahim Paşa savaşa son veren sadrazam oldu. İmzalanan Pasarofça ile Osmanlı’da yeni bir dönem başladı. Bu döneme de “lale” adı verildi. Kimse kızmasın; damat becerikli, sarayda helvacılık da yapmış, baltacılık da. Ortada mı kalsın?

Bunda şaşılacak bir şey yok; Çünkü Gülnuş’un Ahmedi gibi olanın torunu da Vahdettin olur. Saraya helvacı gelip, önce damat sonra sadrazam dedesi olanın torunu da “Almanlar lehine cihat caiz ve şarttır” diyen Şeyhülislam Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi gibi torunu olur.

Tarih kitaplar Lale Devri’ni öve öve bitiremezler. Zannımca yazanların bu lale meselesi ile doğrudan alakası vardı. Üçüncü Ahmet memleketi cennete çevirdi. Kitapların anlattığı böyle. Mesela edebiyat, kültür ve sanat alanında gelişmeler oldu. Avrupa ya ilk kez geçici elçiler gönderildi. İlk matbaa kuruldu. İtfaiye teşkilatı hayata geçirildi. Kağıt fabrikası kuruldu. İstanbul da bir kumaş fabrikası ve bir çini imalathanesi açıldı. İstanbul köşk, saray ve lale bahçeleri ile bezendi. Tercümeler yapıldı. Mübarek Osmanlı Sultanı değil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar İşleri Müdürü. Sadrazam da parklar bahçeler müdürü!

Devlet-i Osmani kaybedilen toprağın, yiten vatanın, giden itibarın değil, mızrabın vurduğu tellerdeki namelerin, şairlerin mürekkebinden gelen mısraların peşine düştü. Tahmin ediyorum, tam burada bir okuyucu “iyi de matbaa kurulmasaydı mı ki” diyor olabilir. Tamam, “ben de onu diyorum,” oldu mu?

Barış adamı, diplomatik şahsiyet Damat İbrahim Paşa, seleflerinden Baltacı’nın açtığı “kazan-kazan” çizgisini sürdürürken, bu muazzam tarz-ı siyaseti “içelim güzelleşelim” şiarına uygun biçimde geliştirdi. Ordu İran ve Azerbaycan’da kırılırken, zevk ve sefahate meftun İstanbul hep beraber “eller havaya” yapıyor ve bir ağızdan havada uçuşan peçetelerin şahitliğinde gökkubeyi çınlatıyordu;

“Aşk şarabından kim bilir en son, hangi şanslı içmiş. Bu nedenle ben derim; utanma iftihar et, sevmeyenler utansın. Aşksızlığa mahkum edildiyse, bu dünya yansın!”

Sultan 3. Ahmet memlekete birçok tesis kazandırdı. Önemli kamu yatırımları yaptı. Mesela kendisi için; Topkapı Sarayı ile Yeni Camii’ye kütüphane yaptı. Ayasofya’nın, Ortaköy Camii’nin ve Üsküdar’da Hüsrev Ağa Camii’nin karşısına çeşme, Üsküdar’a Yeni Valide Camii, Çorlulu Ali Paşa Medresesi ve Damat İbrahim Paşa için de bir camii, külliyesi ile...

Bir gemi lale soğanına bir gemi altın ödeyen Sultan 3. Ahmet, memleketi cennete çevirdi. Rüşvet alıp başını gitmişti. Yolsuzluk zehirli bir sarmaşık gibi sarayı temel taşlarını kavramış, sıkıyordu.

Halk fena halde bunalmıştı. Kimsenin “eller havaya” yapacak takati de yoktu. Elbette böyle bir zamanda bir eğlence lazımdı. Sultan 17 (yazı ile on yedi) yaşındaki oğlu Mehmed’e sünnet düğünü düzenledi. Sünnet düğünü tam 53 (yazı ile elli üç) gün sürdü. Anlatılanlara göre, sünnetçi Cerrah Mehmed Paşa ya verilen 10.000 altın bahşiş, işlem bittiğinde elini yıkadığı som altından leğen ve ibrik takımının hediye edilmesi, yapılan masrafın belki de en küçük kısmıydı. Halka her gün meydan ziyafetlerinde üç öğün dokuz çeşit parasız yemek dağıtıldığı gibi, ikramın yapıldığı gümüş takımlar da geri alınmadı. Bu düğüne Mısır hazinesinin üç katı para harcandı.

Olacak elbet, Adam koskocaman padişah! Hem oğlunu semt polikliniğine mi götürsün? Yapıyorsa elbet bizim itibarımız için yapıyordu. Ayrıca oğlu da çalışmış kazanmış, harçlıklarından biriktirdiği para ile sünnet düğünü yapamaz mı? Sultan Üçüncü Ahmet ekonomiden de anlıyordu. Onun için ilk devalüasyonu yaptı. İstanbul’da 70, Mısır’da 60 ayarda ve ağırlığı eksik gümüş paralar bastırdı. Yani ne olsundu, saray bütçesi açık mı versindi, 17 yaşındaki Mehmed sünnet düğünü için tahta çıkmayı mı beklesindi? Hem Gülnuş Hanım’ın torunu daha azına mı layıktı?

Esasında Üçüncü Ahmet’in koca devleti komaya sokması 53 gün süren sünnet düğününde oldu. Düğün uzun sürdüğünden veya ölçüsüz israf ve akılsız harcamalardan değil. Onlar olsaydı, yeni vergi çıkarılır, devlet yine yaraları sarardı. Hem zaten halk dört sene “savaş vergisi” ödemişti. Sultan Üçüncü Ahmet Han sefere çıkacak diye. Yine öderdi.

Devleti sarsan mesele bunun çok ötesindeydi. Sünnet düğününe “atraksiyon” olsun diye ateşbaz, canbaz, düzenbaz, hokkabaz, madrabaz çağrıldı. Ateş yuttular, jonglörlük yaptılar, ipte yürüdüler, bebeleri güldürdüler. Davetliler mest halde, ahali hayran, Sultan pek memnun oldu. Bunlara isteğini sordu. Yeniçeri olmak istediklerini söylediler!

Herkes şaşırdı. Ne bu ne haddini bilmezlikti. Bu nasıl bir edepsizlikti. O ocak ki- devletin sancağını en yüksekte tutardı

Sultan biraz düşündü ve cevabını patlattı;

-Verdim gitti!!!

Belki de içinden şöyle dedi;

-Baltacı’ya, Damad’a sadrazam dedikten sonra, çok geç kalmışız canım, vakit bu vakit değil. Eski radyolar gibi, çatıya saklanmış aşk.

Öyle Sanmışız canım, artık ölümsüz değil. Leyla ile Mecnun gibi, çoktan masal olmuş aşk. Lale Devri Çocuklarıyız biz, zamanımız geçmiş.

Ulema hayrete düştü, yeniçeriler komaya girdi. Hatta çoğuna kal geldi. Ama Sultan verdiği sözden dönemezdi; devlet sözünü yemezdi. Hem herkes çok sevindi. Çünkü ahali kol kola girmiş, cebinde düşük ayarlı kıymetsiz para, sırtında yamalı ama altın sırmalı cepkenle, ateşin altın kadehlerdeki şaraptan yansıması yüzünü daha da al al hale getirirken, bir eli havada sallanıyordu;

“Aşk şarabından kim bilir en son, hangi şanslı içmiş. Bu nedenle ben derim; utanma iftihar et, sevmeyenler utansın. Aşksızlığa mahkum edildiyse, bu dünya yansın!”

Sonra ise isyanlar çıktı. İsyanı ise hakiki yeniçeriler veya ahali değil, sünnet düğünündeki liyakati ile ocağa sokulan zobuların lideri Patrona Halil çıkardı. 17. Ağa Bölüğü Yeniçerisi Patrona Halil ve yandaşları Bayezit Camii’nin Kaşıkçılar Kapısı tarafından yürüyüşe geçerek ayaklanmayı başlattılar.

Sultan Ahmet isyancılara ne istediklerini sordu. İsyancılar, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin kellesini istedi. Sultan da verdi. Sonra isyancılar tahttan inmesini istedi, Sultan da indi.

Sultan Ahmet’in ikisi Fransız 18 eşi 14 erkek ve 23 kız evladı vardı. Bir süre sonra vefat etti ve yaptırdığı Yeni Camii Turhan Valide Türbesi’ne gömüldü.

Ve şimdi o eski sada aksetmekte onun ve memleketin kubbesinde. Ol günden beri, ol gökkubbenin altında alınan her nefes selam verüp, ol ruhuna Sultanın;

“Aşk şarabından kim bilir en son, hangi şanslı içmiş. Bu nedenle ben derim; utanma iftihar et, sevmeyenler utansın. Aşksızlığa mahkum edildiyse, bu dünya yansın!”

Alıntıdır.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

bileydin

bileydin resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  9.Tem.2008 Çar 12:24:19sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Lale resimi

Vallahi Billahi Tillahi Ben Huylanmadım Ellerine Sağlık Güzel Bir Çalışma Olmuş Birde TÜRK laleleri hakkında bir çalışma yaparsan sevinirim      

kamuoyunu bilgilendirme amaclıdır

yazının tamamında kişi yadakişileri

rencide amaclı bir saldırı bulunmamaktadır orginal mesage Bileydin®

copyright 2008

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir