fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Saçlarını dağıtır rüzgar Yeditepe üzerinden Hatıralar tarihin küllerini savurur Kadın gibi, kısrak gibi Sarılayım gel ince beline Yarim istanbul gel öpeyim gerdanından Tüketilmiş yaşanmamış Hediyelik hayatlar, ah bu evler, Pencereler bu kapılar, sokaklar Hüzün gibi, sevinç gibi, Eskitilmiş zamanlar Yarim istanbul gel öpeyim gerdanından Minareler uzanmış gökyüzüne bağırır Kara sevdan nerelerden Yüreğimi çağırır? Dua gibi, büyü gibi ezberledim hasretini Yarim istanbul gel öpeyim gerdanından
Sana dün bir tepeden baktim aziz İstanbul Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer Ömrüm oldukça, gönuü tahtıma keyfince kurul Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer Nice revnakli sehirler görülür dünyada, Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan Yasamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada, Sende çok yıl yasayan, sende ölen, sende yatan
Salkım salkım tan yelleri estiğinde Mavi patiskaları yırtan gemilerinle Uzaktan seni düşünür düşünürüm İstanbul Binbir direkli haliç inde akşamlar Adalarında bahar süleynaiye nde güneş Ey sen ne güzelsin ey kavgamızın şehri İstanbul Boşuna çekilmedi bunca acılar Büyük ve sakin süleymaniye nle bekle Parklarınla köprülerinle meydanlarınla Bekle bizi İstanbul Tophane nin karanlık sokaklarında Koyun koyuna yatan çocuklarınla bekle Bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi İstanbul Haramilerin saltanatını yıkacağız Bekle o günler gelsin gelsin istanbul Sen bize layıksın biz de sana istanbul İstanbul Boşuna çekilmedi bunca acılar Büyük ve sakin Süleymaniye nle bekle Parklarınla köprülerinle meydanlarınla Bekle bizi İstanbul
Uzanıp kanlıcanın orta yerinde bir taşa Gözümün yaşını yüzdürürüm hisara doğru Ypacak hiç bişey yok gitmek istedi gitti Hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık Zulada bir kaç şişe yakut yer gök kırmızı Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı Ah istanbul istanbul istanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından kalmadı bende gururdan eser
İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin kapalıçarşı Cıvıl cıvıl mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bbaşımda eski alemlerin sarhoşluğu Los kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan; Küfürler, sarkılar, türküler, laf atmalar. Birşey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bbir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mi, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul u dinliyorum.
Evin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada İstanbul.
Gün ve gece bir başka tablo İstanbul da; Sabah erken, akşam geç olur İstanbul da... Kalbin uzak ise, O na yakın olsan da; Hasret yaman, sevda güç olur İstanbul da!... Birazcık gölge, bir yudum çay Çamlıca da; Mana derin, madde hiç olur İstanbul da... Gün gelip, nefes bitip, vade dolduğunda Yıl ne zaman, saat kaç olur İstanbul da?
Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?.. Küskün duruyorsun. Bir şey kuruyorsun. Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle: Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?.. Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet. Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî. Ey neyyir-i leylî, Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin Bir şeb ki, zîrinde küsûfun, Seyrangehi olmakda tuyûfun. Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed. Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun. Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b; Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb.
Seni görüyorum yine İstanbul Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan Minare minare, ev ev, Yol, meydan. Geliyor Boğaziçi nden doğru Bir iskeleden kalkan vapurun sesi, Mavi sular üstünde yine Bembeyaz Kızkulesi. Bir yanda, serin sabahlarla beraber, Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım. Baktıkça hep, semt semt, yer yer, Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım! Durmuş bir tepende okuduğum mektep, Askerlik ettiğim kışladır ötesi. Bir gün bir kızını benim eden Evlendirme dairesi. Benim de sayılmaz mı oralar? Elimi tutar gibi iki yanımdan, Babamın yattığı Küçüksu, Anamın toprağı Eyüpsultan. Önümde, açık kollarıyla boğaz, Çengelköy den aktarma Rumelihisarı. İstanbul, İstanbul um benim, Kadıköy ü, Üsküdar ı... Gün olur, Köprü ortasında durur Anarım, Adalar da çamların uykusunu. Gün olur, Beyoğlu nu özler içim, Koklamak isterim Tünel in kokusunu. Bulut geçer üstünden, Gemi gelir yanaşır Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar, "İçi dolu çamaşır." Göğünde tanıdım ayın ondördünü. Kırlarında bilirim baharı, Herşey içimde, herşey, İstanbul yadigarı. Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle, Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir. Ey doğup yaşadığım yerde her taşını Öpüp başıma koymak istediğim şehir |