Bir insanı tanıyamamak..
Nasıl olur anlayamadım. Evet henüz gencim, bir çok darbe göreceğim, bir çok kez aldatılacağım vs. Fakat bir insanı nasıl tanıyamam bunu bir türlü hazmedemiyorum. Gözünün önünde hazırlıyor sana tuzağını ama sen farketmiyorsun. İçten içe konuşuyor yüzüne bakarak ama sen duyamıyorsun. Kaç yaşına gelmemiz lazım insanları tanımak için? Ne kadar daha olgunlaşacağız bilemiyorum. İnsanlar nasıl bu kadar burnumuzun dibine girebiliyor onu da bilemiyorum. Sanırım bizde hiç iş yok. İki güleryüz, iki espri, iki lak lak, iki "canımm sen bitanesin" lafları bizi bizen alıyor. Hangi ilişkide olursa olsun; aşkta, dostlukta, arkadaşlıkta, flörtte, nişanda, evlilikte her yerde var. Anlamıyorum ve sanırım hiç anlamayacağım dost yüzlü şeytanları. Hep merak ederim, bu insanların vicdanı var mı? Allah korkusu var mı? İlahi adaletten haberleri var mı? Olsa bunları hala yapmaya devam ederler miydi, şüpheli. Bazen kendimde de suç var yok demiyorum. Farkında olamadan yaptığım suçlar ama bu kadar da vicdansız olamıyorum. Hep kendimi bu insanların yerine koyuyorum aslında kazık yedikten sonra ama gerçekten acıyorum bazen. Doğruya doğru, ne yalan söyleyeyim. İnsanları birbirine düşürmekten zevk alan insanlar var mesela. O iki insanın birbiriyle kavga etmesinden, tartışmasından, yollarını ayırmasından mutlu olan insanlar var mesela. Gördükçe uzaktan gülen ve kahkaha atan. Şaşırıyorum kalıyorum valla ne diyeyim. Çok değişti insanlar çok. Bazen bakıyorumda hiç ummadığın insanlar hırsızlık yapıyorlar gözlerinin önünde. Hastalık deyip geçiyorsun. Bence bu da bir hastalık. İnsanların kavgalarından zevk alan insanın, aklından şüphe ederim.
Çok acı... İnanılmaz üzülüyorum son günlerde. Üzülmemem gerekirken! Fakat insanlığın bu derece kötüye gitmesinden korkmuyor da değilim. Allah herkesi kötü insanlardan, fesat insanlardan uzak tutsun. Böyle bir yazıdaki gibi başınıza gelen olaylarda ise sadece sabırlı olun. İlahi adalet vaktinde kararname çıkarır çünkü. |
Hayatta hep bir şeyler vardır insanı yaralayan
Bazen hiç tanımadığınız birisinin göz ucuyla farklı bir bakışı yaralar. Bazen de içine yerleştirdiğin o büyük sevginin sahibi hançeri saplar yüreğine, çıkartmaz bırakır sapladığı yerdeki her an canın daha fazla yansın diye. Sen çıkartmak istedikçe de sana sevgi gösterisi sunarak gelir yanına ve hançeri derine iter biraz daha. Böylece canın devamlı yanar. Yara sürekli kanar.
Oysa bilmez ki sevgi sevgiliye sunulan bir hediyedir. Kabul etmesi ya da etmemesi önemli değildir. Önemli olan sevginin gösterilme şeklidir. Sevmek illa beraber olmak değildir. Önemli olan sen yokken bile seninle olabilmesidir. Bunu hissettiğin an işte gerçek sevgiyi buldun demektir. Bazen işte buldum dersin ve bütün çıplaklığıyla onun önüne serersin o ise bunu görmez ve içini acıtacak en kötü kelimeleri sıralar arka arkaya. O zaman sevgi acıdan başka bir şey olmaz seven için. Keşke herkes sevgiyi riyasız yaşayabilse. “seni seviyorum” derken sadece dudaklardan dökülmese. Gözlerde de yazılı olsa bu sevgi. Ama bazı insanlar var ki gözleri dillerinden daha önce yalan söylemeyi öğrenir. Sevgiyi görmediğinde sevgi acı, sevgi vefasızlık, sevgi hüzün olur. |