Bir kadını diz kapaklarından öpmekten ala şiire rastlamadım henüz, Üvercinka hariç.
Çünkü bir kadını diz kapaklarından öpmek; “bugüne dek tüm düşmüşlüklerinden, yaralarından, kanından, izinden, acından öpüyorum, şifa niyetine.” demektir bi nevi. “çok düştüm, parçalandım, örselendim, öp de geçsin” diyemeyen bir kadının sessizliğini duymaktır. “seni anlamak için harflere ihtiyacım yok, ruhunla ruhum aynı lisanı hissediyoruz” diyebilmektir.
Yanaklarından, dudaklarından, alnından, belki omuzlarından, avuçlarından öpmek aşkın yaradılışında var ama diz kapakların sevdaya dahil de demektir aynı zamanda. O kadını çaresizliğinden ve bir o kadar da gücünden öpmektir. Düşmüşlüğü kadar ayağa kalkmışlığından öpüp onu onore etmektir. Önünde diz çökmektir. Saygıdır. Kabulleniştir, çok şeyi. kudretine, sabrına, sarsılmışlığına, sancılarıyla başa edebilecek kadar dayanıklı oluşuna ve de… Kırılmak yerine bükülmeyi öğrenebilişine hayran olmaktır. Daha önce hiçbir kadını diz kapaklarından öpecek kadar yüce sevmedim. Zaten hiçbir kadın da dizindeki yaraları gösterecek kadar güvenmedi bana ya da cesur olamadı, bilemiyorum. Övünmek için söylemiyorum ama çok şiir yazdım. İçlerinde çok sağlamları vardır. Şiir gibi şiirler! Ama yine de bir kadına yazılacak en güzel şiir diz kapaklarına bir dudağın bırakacağı şefkattir. O şefkatin değmesine müsaade edebileceği kadar şeffaf olan bir adamın içidir.
Kağıtla kalemle herkes bir şeyler yazıp çizebilir, mühim olan bir kadına bir şiirle birlikte olduğunu hissettirebilmektir. Sevdası bile dejenere olmuş bir jenerasyona bu söylediklerim abartı gelebilir elbette ama İnanıyorum; hala sevdanın hakkını verecek yürekler var. İnanıyorum. inanıyorum çünkü, inanırsam var olur. -.... GÖKAY .... |