ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
26 Nisan 2024, Cuma 00:41   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   Dini Hikayeler
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

PaSaM39

PaSaM39 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  12.Tem.2015 Pzr 17:32:40      Dini Hikayelersohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
  • rzkBüyüklerden Hatemül Asam hazretleri, bir yolculuğa çıkacaktı. Ailesine:
  • — Ben sefere çıkacağım… Sana ne kadar yiyecek bırakayım, dedi. Hanımı da hakiki mütevekkillerdendi. Kocasına:
  • — Yaşayacağım zamana yetecek kadar rızık isterim, diye cevap verdi.
  • Hatem’ül Asam hazretleri:
  • — Ben senin ne kadar yaşayacağını nereden bilebilirim, deyince de, hanımı:
  • — öyleyse rızkımı ne kadar yaşayacağımı bilene havale et! Yani Allah’a bırak demek istedi. Bunun üzerine Hatemü’l Asam hazretleri, bir şey demeden sefere çıkıp gitti.
  • Bu hali duyan bazı kadınlar, büyük velînin hanımına:
  • — Kocan ne kadar yiyecek bıraktı? diye sormaya başladılar. Mübarek kadın onlara şu cevabı verdi:
  • — Benim kocam rızık vermez, rızık yer… Çünkü rızkı ancak Allah (c.c.) hazretleri verebilir, insanlar bir müktesip sebeptir.
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

PaSaM39

PaSaM39 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  12.Tem.2015 Pzr 17:34:14sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Annemin Duası

anaduas17 -18 yaşlarında mânevi yolda büyük dereceler kat’eden Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine, bu mertebeye nasıl ulaştığı soruldu.

«Annemin duası beni yüceltti» buyuran Beyazıd-ı Bestamî, başından geçen hadiseyi şöyle anlattı:

Annem, yaşlı ve hasta idi. Bir gece benden su istedi. Ben hemen uykudan uyanıp anneme su almak için dışarı çıktım. O anda kaplarda su bulamamıştım. Bakır tasla dışarıdan suyu alıp da içeri girdiğimde, annemi uyumuş buldum. Uykusundan uyandırmadım, bir müddet başucunda uyanmasını bekledim. Bir müddet sonra annem uyanıp da benden su isteyince, Ben de hemen diğer elimde soğuktan donmuş buz gibi tası verdiğimde, tasla beraber elimin derisinin kavladığını gören Annem, çok üzülmüştü ve ağlayarak, Allah’a dua ediyordu. Ya Rab, Sen bu fedakâr oğlumu görüyorsun, ne söyleyeyim Ya Rabbi, Ne söyleyeyim, ne söyleyeyim, diye üç defa seslendikten sonra, Allah’ım onu aziz eyle, deyip elini yüzüne sürdü. O geceden itibaren bende bazı değişiklikler olduğunu farketmeye başladım. Cenab-ı Allah annemin duası hürmetine bu mertebeye beni lâyık gördü.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

PaSaM39

PaSaM39 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  12.Tem.2015 Pzr 17:35:03sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Ölümden Kaçış

olumHayvanlarla konuşabilen ve rüzgara, maddeye hakim olabilme yeteneği ile donanmış Peygamber, Hazret-i Süleyman, bir gün Kudüs’te, çadırında arkadaşları ile oturup sohbet ederken, içeriye bir adam girer. O mecliste oturan bir kişiye dikkat ve hayretle bakarak çıkıp gider.

   Şaşıran adam, Hazret-i Süleyman’a sorar:

   – Bu adam kimdi?

   Peygamber cevap verir:

   – Azrail’di.

   Bu cevabı alan adam müthiş bir paniğe kapılır ve Hazret-i Süleyman’a yalvarır:

   – Ya Süleyman, Azrail bana çok tuhaf baktı. Ne olur beni buradan kaçır. Uzaklara gönder.

   Arkadaşının ricasını kırmaz gül yüzlü Peygamber. Rüzgar emrindedir ya bindirir rüzgara ve gönderir Hindistan’a. Adam ertesi gün Hindistan’da birden karşısında, bir gece evvelinden gördüğü ve artık tanıdığı Azrail’e rastlar. Başına geleceği anlar ve konuşur:

   – Anladım, benim canımı almaya geldin. Yalnız bir sorum var, ona cevap ver öyle al canımı, der. Dün beni Süleyman’ın çadırında görünce neden yüzüme hayretle baktın?

   Azrail cevap verir:

   – Ben dün senin canını, ertesi gün Hindistan’da almak emir almıştım. Seni Kudüs’te Süleyman’ın çadırında oturur görünce, ‘Bu adam bir günde Hindistan’a nasıl gidecek?’ diye hayret ettim der.

   Kıssadan hisse, size tayin edilen vakitten kurtulup daha fazla yaşamanız mümkün değildir.

   Ecelden kaçılmaz. Ve ecel, bir gün mutlaka başımıza geleceğine göre ha bugün ha yarın, ne fark eder?

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

PaSaM39

PaSaM39 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  12.Tem.2015 Pzr 17:36:56sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Seher Misafirleri

seherAh şu sabah namazları” diye geçirdi içinden. “Yirmi dört saatlik günün, en nadide dakikalarına yerleştirilmiş. Her vaktin kendine has güzellikleri olmasına rağmen, ışığın zulmete galebe çalış muştusunun, esen yellerle bütün cihana duyurulduğu bu dakikalar, ayrı bir zevk-i ruhani serpiyor uyanık gönüllere. İşte bunun için kutsaldır seher vakitleri ve bu vakitlerin olmazsa olmazı ötelerin esintisi. Ve seher yelleri ruhani bir soluktur o yüce âlemlerden.”

    Bunları düşünerek ağır adımlarla ilerliyordu ak sakallı, nur yüzlü ihtiyar. Her sabah namaz için evden çıkışında, camiye kadar bunları bir kere daha düşünmeden edemezdi. Camiye geldikten sonra da daha farklı duygulara yerini bırakırdı bu düşünceler.

     Caminin avlusundan içeri girer girmez, farklı bir boyuta geçmiş gibi olurdu. Avlu duvarı boyunca sıralanan çam ağaçları, tonu yavaş yavaş açılan lacivertliğin içinde, Hakk’a yürüyen birer nefer gibi dimdik duruyordu. Hele bir de ruhani bir nefes üflercesine esen yeller, dalları arasında şöyle bir geçince, zikrullahla cezbeye gelmiş bir Hakk aşığı gibi sağa sola sallanıp, kulluklarını izhar ediyorlardı.

    İhtiyar biraz ilerledikten sonra karşısına çıkan şadırvanı, Mahkeme-i Kübra’da şahit olarak göstermeyi planlardı. Onun için evden abdestli çıksa da, muhakkak bu şadırvandan abdest alırdı. Yaz-kış, sabah-akşam demeden buna çok dikkat ederdi.

    Bugün de her zamanki gibi yavaşça şadırvanın taburesine oturdu, kollarını sıvadı, çoraplarını çıkardı. Önce hafif bir soğukluk kapladı vücudunu. Sonra yavaş yavaş üşüdüğünü hissetti. Besmele çekip ellerini yıkamaya başladı. Ağız ve burundan sonra yüzünü, kollarını yıkarken artık yüreğinin de titrediğini fark etti. Bu üşüme bu titreme tarif edilmez bir haz verirdi ihtiyara. “Dünya nimetlerinden hiçbirisinde bu haz yakalanamaz.”diye düşünürdü. Dudakları “Allah’ım beni bağışla, yerimi genişlet, rızkımı mübarek kıl” diye fısıldıyor, nefesi buğu buğu bulutlara doğru kanatlanıyordu… Ayaklarını da yıkayıp kalktığında, ‘vefalı şahidim’ dediği şadırvana muhabbetle baktı.

    Mendiliyle elini yüzünü kurulamak için kenardaki oymalı tahta tabureye oturur oturmaz, müezzin efendinin Davudî sesi çınlattı caminin avlusunu. “Allahü ekber, Allahü ekber…” Vücuduna elektrik verilmiş gibi hissetti, kımıldayamadı. Bu ses gönlündeki ve gözündeki perdelerden birini daha çekti aldı sanki. Bir süre öylece kaldı. Elleri ve yüzü sabah rüzgârının tesiriyle kurumuştu. Mendilini cebine koydu.

    Az önce caminin avlusunu çınlatan bu sesin, avludan taşıp bütün arzı ve semayı nasıl doldurduğunu gördü. Bu sesle birlikte adeta kıyamda duran çam ağaçlarının rüku ve secdelerine şahit oldu. Ezanla beraber birden avluyu dolduran kuş cıvıltılarındaki “Ya Allah Ya Rahim, Ya Allah Ya Kerim” dualarını işitti. Dayanamadı, gözlerini kapadı; birden bütün kainatın bir halka-yı zikre dönüştüğünü gördü. Çam ağaçları, kuşlar, böcekler, otlar, taşlar, topraklar… “Aman Allah’ım!” dedi. Bütün gök, bütün yer, her şey çınlıyordu. Boğazın suları kabarmış “Yâ Cebbâr” deyip kendini sahildeki taşlara vuruyor, ortaya çıkan ses diğer seslere karışıyordu. Kuşların zikri o kadar artmıştı ki, ihtiyar bütün insanların bu seslerle uyanacağını düşünüyordu. Nasıl uyanılmazdı ki; bütün kainat “Allah!”nidalarıyla titriyordu.

    Ama henüz hiçbir insanla karşılaşmadı. Niye kimse yok, niye insanlar bu sesleri duymuyor diye hayıflanırken, caminin avlu kapısından içeriye nur yüzlü bir zat girdi. Arkasında da bir birinden güzel on-on beş kadar insan vardı. Birden heyecanlandı ihtiyar. Yıllardır bu camiye sabah namazına gelir, imam ve müezzinle beş kişiyi geçmezdi cemaat. Her namazda bunun için üzülür, bunu için ağlar ve yalvarırdı Allah’a. “Ya Rabbi! Namaz kılmayan kullarına namaz kılmayı, cami yolunu bilmeyenlere de camiye gelmeyi nasib et.”derdi. İşte duaları kabul olmuştu. Her duaya karşılık vereceğini vaad eden Allah gönlünün sesine dudaklarının yanık feryadına karşılık vermişti.

    Kutlu misafirler, selam verdiler ihtiyara. Başlarındaki nur yüzlü zat ne güzel tebessüm ediyordu. Ne güzel bakıyordu tâ gözlerinin içine. Yavaşça ayağa kalktı. Konuşmak istedi ama sesi çıkmadı! O zat ve arkadaşları avluya yöneldi, şadırvandan abdest aldılar ve çam ağaçlarına doğru yürüdüler. Grubun başındaki zat konuşuyor, bir şeyler söylüyor gibiydi ağaçlara. Ağaçlar rüzgâra rağmen hiç sallanmıyor, uslu talebeler gibi muallimlerini dinliyordu sanki. Sonra o güzel insan döndü, yerdeki güvercinlerden birini aldı okşadı, güvercine bir şeyler söyledi, geldi ve ihtiyarın önünde durdu. İhtiyar bayılacak gibi oldu, ağzı kurudu, zaten pek sağlam olmayan kalbini kesin duracak zannetti. Nur yüzlü zat, güvercini bir kez daha öpüp ihtiyarın eline verdi. Kuşu eline verirken ihtiyarın elini de hafiften sıkıp, dünyada eşi-benzeri olmayan bir gülümseme ile baktı gözlerine. Yaşlı adamın beyni karıncalandı, ayaklarını hissetmiyordu. Ne bastığı yerin, ne soluduğu havanın, hiçbirinin, hiçbir şeyin farkında değildi.

    O nurani çehre elinde kuş olan ihtiyara baktıktan sonra camiye yöneldi. Birbirinden mübarek diğer arkadaşları da onu takip etti. Hepsi tek tek ihtiyarın önünden geçti, geçerken de sıcacık gülümsüyordu her biri.

    Onlar camiye girerken o sevincinden uçuyordu. Böylesi bir cemaatla (her sabaha nazaran daha kalabalık bir cemaatla) namaz kılacak olmak ihtiyarın heyecanını biraz daha arttırdı.

    Camiye girmek için tam adımını atacakken ellerinin arasında bir kuşun çırpındığını gördü. İhtiyar birden silkindi, derin bir uykudan aniden uyanır gibi oldu. Gözlerini açıp sağa sola baktı. “Benim gözlerim hep kapalı mıydı ?”diye geçirdi içinden. “Ama nasıl olur? Bir rüya mıydı bütün bu gördükleri? İyi ama uyanıkken de rüya görülmez ki” diye düşündü, kendini sorguladı. Gördüklerinin rüya mı yoksa gerçek mi olduğu çelişkisinden henüz kurtulmuş değilken, avucundaki kuş titremeye başladı. “Peki bu kuş nasıl, nereden geldi avuçlarıma?”diye kendi kendine sordu. Uyanıktı, ayaktaydı; az önce o güzel insanların camiye girdiği merdiven basamaklarının üzerindeydi… Beynini gerercesine düşündü, içinden çıkamadığını görünce düşünmekten vazgeçip, kuşu avucundan yere bıraktı, ayakkabılarını çıkarıp camiye girdi. Yüzünde mânâlı bir tebessüm oluştu, içi kıpır kıpırdı. Derin bir nefes alıp caminin içinden gelen o tarif edilmez güzellikteki kokuyu içine çekti ve ciğerlerini onunla doldurdu.

    İmam efendi namazı kıldırmak için hazırlıklarını tamamlamış bekliyordu. Yaşlı adamı görünce: “Gel Abdullah Amca, gel bugün de biz bize kaldık. Hava soğuk diye galiba kimse gelmedi” dedi. “Sen öyle zannet”diye içinden geçirdi ihtiyar. Önce imama sonra zahiren boş görünen ilk safa baktı. Her zaman namazlarını kıldığı ilk safta değil de bir arkaya geçti. Gözlerinden akmak için sabırsızlanan yaşları tutmaya gerek görmüyordu artık. Ve salıverdi onları yanak yamaçlarından ak sakallarına doğru. Bu kutlu misafirlerle beraber, Allah’a doğru kanatlanma adına “Allahü ekber”diyerek aldı tekbirini. Tekbirlerle beraber gördüğü Hakk’a doğru yavaş yavaş açılan ışıktan bir koridordu…

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir