ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


27 Mayıs 2024, Pazartesi 07:03   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Haber > Güncel haberler
forum sohbet oyun basliklari
   Dogru Taraf Neresi?
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

bellerophontess

bellerophontess resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  19.Eki.2008 Pzr 02:31:50      Dogru Taraf Neresi?sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Başbakan ve general

Ahmet Altan - 18.10.2008
 
 
Aktütün karakolunu basmaya gelenleri, “insansız uçaklar” daha 120 kilometre öteden saptayıp kaydediyor.

Sonra adım adım izliyor.


Karakola yaklaşıyorlar... Yirmi kilometre kala, çevreden gelecek yardımı önlemek için tepelere mayın döşüyorlar... Sonra karakola doğru yola devam ediyorlar.


İstihbarat raporları bir baskının olacağını bildiriyor.


Hiçbir tedbir alınmıyor.


Karakol basılıyor.


17 genç asker ölüyor orada.


Biz “insansız uçağın” çektiği görüntüleri ve istihbarat raporlarını yayınlıyoruz.


Genelkurmay Başkanı, gerçeklerin açıklanmasını önlemek için tehditkâr bir konuşma yapıyor.


Arkasından Askerî Mahkeme, Aktütün yayınlarını yasaklayan bir karar alıyor ve bu karara “sadece Genelkurmay’ın bu konuda konuşabileceğini” ekliyor.


Askerî hukuk bu işte.


Herkes susacak, sadece Genelkurmay konuşacak” diyen bir karar herhalde hukuk tarihine geçecek.


Genelkurmay, bu “ayrıcalıktan” yararlanarak bizi “yalanlamaya” çalışan açıklamalar yapıyor.


“Paşasının gazetecileri” bu açıklamaları ekranlarına ve sayfalarına taşıyor.


Ama her zaman olduğu gibi gene bir sorun var.


Genelkurmay bizi yalanlamıyor, “yalanlıyorum” diyerek doğruluyor.


Bugün bizim sayfalarımızda okuyacaksınız.


“Görüntülerden biri Aktütün’den 120 kilometre uzakta çekilmiş,” diyor.


Biz de zaten öyle demişiz.


Görüntünün altına mesafeyi yazmışız.


Yayınladığımız diğer görüntülerin altında da mesafeleri yazıyor.


Bizim söylediklerimizi aynen tekrarlamak nasıl bir “yalanlama” Allah aşkına?


Bu, adam kandırmaktan başka nedir?


Uzun bir takibin görüntülerini verdik.


Genelkurmay, o görüntülerin mesafelerini değil, o kadar uzaktan gelen bir gücün, üstelik çok da önceden saptanmasına rağmen o karakolu nasıl bastığını açıklamak zorunda.


O çocuklar niye öldü, bunu açıklamak zorunda.


“Bu görüntü bir kilometre değil, yirmi kilometre uzak” deyince, karakolun nasıl bu kadar rahat basıldığını açıklamış mı oluyor?


Hayır... Hiçbir şey açıklamış olmuyor.


Hiçbir şeyi de yalanlamış olmuyor.


Aksine hepsini doğruluyor.


Niye yapıyor bunu?


Çünkü gerçekleri açıklamak istemiyor, tartışmayı başka bir mecraya çekmek ve yandaş medyasıyla konuyu saptırmak istiyor.


Bunu yapamaz.


O görüntüler gerçek, altlarında yazan mesafeler gerçek, istihbarat raporu gerçek.


Bunu Genelkurmay da biliyor... Onun için zaten önce kendisi bir açıklama yapmıyor, akılları karıştırmak için medyadaki tetikçilerini kullanıyor.


Bunlardan bir sonuç alamazlar.


O korkunç sorular ortada duruyor.


“O on yedi çocuk niye öldü?”


“Onları niye korumadınız?”


“Onları niye uyarmadınız?”


“O karakolu niye önceden boşaltmadınız?”


Bunların tartışılmasını istiyoruz çünkü başka çocukların ölmesini istemiyoruz.


Ayrıca bu savaşın uzamasının Türküyle Kürdüyle yüzlerce, binlerce çocuğun gereksiz ölümlerine yol açtığının anlaşılmasını istiyoruz.


Savaşın, kanın, acının bitmesini istiyoruz.


Biz, Genelkurmay’ın tehditleriyle, askerî mahkemelerin yasaklamalarıyla ve “tutuklarız, avukatlarınız da belge bile isteyemez” türündeki uyarılarıyla boğuşarak gerçekleri açıklamaya uğraşırken ne oluyor?


O çocukların ölümünün hesabını sorması, bu savaşı bitirecek adımlar atması gereken Başbakan, tehditkâr generallerin yanına geçip gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemeye uğraşıyor.


Halkının, o halkın çocuklarının değil, generallerin başbakanı olmaya soyunuyor.


O başbakan için ne acıklı bir durum.


Avrupa Birliği’ne üye olmak için adımlar atmış, uyum yasaları çıkartmış, 27 Nisan muhtırası karşısında dimdik durmuş bir adam şimdi iki büklüm.


Kendi yandaşlarını, kendi seçmenlerini utandırıyor.


Mümkün olsaydı da gelen binlerce maili okuyabilseydi, onun konuşmalarıyla içi acıyan dindarların, hayal kırıklığına uğrayan AKP’lilerin, onu “AB’yi isteyen tek politikacı olduğu için destekleyen” solcuların tepkilerinin farkına varabilseydi.


Dün “general ağzıyla” bizim gazeteye saldıran, “siz kimin medyasısınız” diyebilecek kadar kendini kaybeden başbakan, “hataların” üstüne gidilmesin istiyor.


Manşetimizde de söyledik, “hata” dediği, on yedi insanın hayatını kaybetmesi.


O çocukların hesabını sormayacak, başka çocukların ölmesini engellemeyecek de ne yapacak bir başbakan?


“Halkın başbakanıyım” demek yetmiyor, halkını korumadan, halkını tehdit edenlerin yanına yanaşarak, onların tehditlerine ortak olarak “halkın başbakanı” olamıyor insan.


Bu gerçeği ona hayat anlatacak.


Bırakın başbakanlar, genelkurmay başkanları, askerî mahkemeler tehditler savursunlar... Biz gerçeklerin peşini bırakmayacağız.


Bedeli çok mu ağır?


Hüseyin Cahit’in İstiklal Mahkemesi’nde söylediğini biraz değiştirerek söylersek, “böyle başbakan olmaktansa, bedel ödemek evladır.”


Biz onu da öderiz.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

bellerophontess

bellerophontess resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  19.Eki.2008 Pzr 02:35:45sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Genelkurmay başkanına...

Ahmet Altan - 16.10.2008
 
 


Siz, böyle saygısız, nezaketsiz, tehditkâr bir konuşma üslubunu benimseme cüretini nereden buluyorsunuz?


Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu sizin?


Siz kimi korkutmaya çalışıyorsunuz?


Korkutabileceğinize inanıyor musunuz gerçekten?


Bakın ben size dostça bir şey söyleyeyim general, vazgeçin bu kaba tehditlerden, öfkeli jestlerden, asabi mimiklerden.


Bunlar bizi korkutmaya yetmez.


Ha, sanmayın ki bu ülkede “derin devlet” dendiğinde kimin kastedildiğini bilmiyoruz, sanmayın ki patlayan arabalardan, ensesinden vurulan adamlardan haberimiz yok.


Sadece umurumuzda değil.


Bunu anlayabiliyor musunuz?


Bazı insanların, ülkeleri özgür ve mutlu olsun diye her şeyi göze alabileceğini kavrayabiliyor musunuz?


Bunu kavramaya çalışın.


Bırakın bu korkutma çabalarını.


Bunlar yakışıksız işler.


Üstelik gerçeği ortaya çıkarma çabasından bizi vazgeçirmeye de yetmez.


Siz bir şeyler söylediniz dün.


“Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya” davet ettiniz galiba.


Siz, “doğru yerin” neresi olduğunu biliyor musunuz?


“Doğru yer” neresidir biliyor musunuz?


Doğru yer, insanın mesleğini dürüstçe ve gereklerini yerine getirerek yaptığı yerdir.


Biz, “doğru yerde” duruyoruz.


Mesleğimizin gereğini dürüstçe yerine getiriyor ve gerçekleri, yıllardır yalanlarla kandırılan bu halka açıklıyoruz.


Siz doğru yerde durmuyorsunuz.


Kendi mesleğinizin gereklerini yerine getirmiyorsunuz.


Sizin mesleğinizin gereği, size emanet edilen o genç askerleri korumaktır.


Karakol baskınını an be an gösteren kamera kayıtlarına rağmen gerekli tedbirleri almamak, istihbarat raporlarına aldırmamak, çatışma başladıktan sonra yeterince yardım göndermemek ve o çocukları ölüme terk etmek sizin suçunuzdur.


Görevinizi yerine getirmediniz.


Neden?


Niye o çocukları korumadınız?


Bunun için yargılanmanız gerektiğini biliyorsunuz değil mi?


Tabii savcıların sizi mahkemeye çağıramayacağına, sizi yargılayacak bir merci olmadığına güveniyorsunuz.


Ama bu, yargılanmanız gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.


Tabii, bir de istifa müessesesi denilen bir şey var.


Sanırım sizin o müesseseden pek haberiniz bulunmuyor.


Başbakanın, hükümetin, parlamentonun sizden hesap sormaması da sizi cesaretlendiriyor.


Ama bir de halk var bu ülkede.


Gerçekleri duymak isteyen bir halk.


Ve, o sizin peşinizi bırakmaz.


Biz de bırakmayız.


Arkanıza kuvvet komutanlarını alıp kameraların önüne geçerek asabi bir şekilde medyaya verdiğiniz “muhtıra” bu gerçeği değiştirmez.


Siz bize Aktütün’ü anlatın.


O çocuklar niye öldü?


Niye baskını önlemediniz?


Bir de pek anlayamadığımız bir sözünüz var.


“Bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir.”


Ne demek bu?


Birincisi bir saldırı yok, saldırmıyoruz, gerçekleri açıklıyoruz.


İkincisi, “her ordu” böyle eleştiriler karşısında nasıl tepki veriyor?


Siz nasıl tepki verdiklerini bilmiyorsunuz.


Gelişmiş ülkelerde böyle bir facianın sorumlusu olanlar derhal görevlerinden alınıp yargılanırlar.


Ama sizin aklınızdaki bu değil, açıkça anlaşılıyor.


O zaman, nedir o “ordunun vereceği tepki”?


Ordular, kendilerine saldıran “düşmanı” yok etmek için eğitilirler.


Bizim gerçekleri açıklamamızı bir “saldırı” olarak nitelediğinize göre bizi de “düşman” olarak görüyorsunuz.


Eee, ne yapacaksınız?


Saldıracak mısınız, gazeteyi mi bombalayacaksınız, F-16’ları mı göndereceksiniz?


Siz ne dediğinizin farkında mısınız?


Baskını daha önceden bildiğiniz halde o çocukları korumayacaksınız, bunu açıklayan gazeteleri de, “ordu tepkisiyle” korkutmaya çalışacaksınız.


General, “doğru yerde” durun.


Haddinizi aşmayın.


Bizim ülkemizde, yetmiş milyon insanın boğazından kesip verdiği paralarla ayakta duran bizim ordumuzla, bizi tehdit edemezsiniz.


Ordu, sizin hatalarınızı kapatmak için kullanacağınız bir tehdit aracı değildir.


Haa, bir de “bölücü terör örgütünün eylemlerini başarılı gibi gösterenler, akan ve akacak olan her damla kanın sorumlusu olurlar” sözünüz var.


Bakın bunu doğru söylüyorsunuz.


Ama “başarılı gösteren” kim?


Baskının önlenmediğini açılayan gazeteler mi yoksa baskını bile bile önlemeyenler mi?


O kandan kimin sorumlu olduğunu şimdi anladınız mı?


Sorumluluğu hissediyor musunuz?


Hissetmelisiniz.


Ve tehditleri bırakıp gerçekleri açıklamalısınız.


Tehditlerinizden ve üslubunuzdan hoşlanmadık.


Gerçekleri söyleyin bize.


Gerçekleri.


Biraz cesaret yeter buna.


Cesaretiniz de öfkeniz kadar büyük olduğunda bize gerçekleri söyleyeceğinize eminiz.


O günü bekliyoruz.

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir