ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
14 Mayıs 2024, Salı 02:00   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Geyik Muhabbet > Öylesine muhabbet
forum sohbet oyun basliklari
   YÜZEYSEL YAŞIYORUZ
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

barbiexx

barbiexx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.Tem.2006 Pzr 23:33:14      YÜZEYSEL YAŞIYORUZsohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Hayatı öyle yerinden tutup , öyle yerinden sallıyoruz ki , koca bir halkın yapı taşlarından biri olan toplum olgusunu hiçe sayıyoruz şu son zamanlarda , açıkcası bize değmeyen yılan bin yıl yaşasın derdindeyiz , hoş bu yılanı kendimize değdirmeden bin yıl yaşayabilirsek ,,

Toplumun birçok duruma seyirci olduğu bugünlerde , hakikaten en iyi başardığımız şey çok iyi bir seyirci olabilmektir . Yüzeysel yaşama nedendir bilmem alıştık veya alıştırdılar , öylesine alıştık ki
tepkisizliğe tepki gösteren tuhafımıza gidiyor hatta içimizden öfkelenip susturuyoruz bile ..

Bir bilim adamı diyor ki ‘’ Güleriz ağlanacak halimize ‘’ arkasından yüzlerce genç kahkahayı basıyor ..Tanınmış bir haberci soruyor korsan CD aldınız mı diye ,salondan yüzlerce el kalkıyor , buda yetmiyor arkasından hırsızlığını savunuyor . Haberlerde spiker bir haber veriyor ,doğuda bir astsubayımız mayına basıp şehit oldu diye , o kadar basit ve yalın anlıyoruz ki hayatı giden sanki bir hayat değil öylesine bir yolcu . Hoş giden yolcuda olsa insanın canı bir cız etmezmi ?….

Kapitalist dünyaya kaptırdık kendimizi gidiyoruz , biz bu yaşama alıştık veya alıştırdılar , umarım bu nehrin sonu akıntı değildir diyicem ama , o kadar suyun sesine serinliğine kapıldık ki yüzmeyi bildiğimizi unuttuk . Artık kazanmanın yerini başkasının kafasına vurup elindekini almak , sanatın yerini şık elbiseler gülücükler , haberin yerini kapı önlerinde bekleyip kim kimi öptüler , şairin yerini sesli cdler , yazarın yerini tanıtımlar , siyasetcinin yerini polemikler , tasarrufun yerini dolar döviz kurları aldı..Çok eskilerden siyasetçinin yatırımlarını , yazarın yazılarını , sanatçının sesini , söz yazarının bestesini , şairin dilini , işsizlerimizin halini eleştirirdik , şimdilerde ne acıdır ki yüzeysellik o kadar tavan yaptı ki yüzeyselliğimizi eleştirir olduk ..

Öylesine alıştık ki tepkisizliğe , tepki göstermek tuhaf karşılanır oldu .. Öylesine alıştık ki yüzeyselliğe , bilinçli davranmak yalan oldu .. Tarihimize daha dünümüze baktığımızda ne insanlar vardı oysa , toplumun değerlerini savunmak varlığını yaşatmak isteyen ne insanlar ..

Savaşlarda ölen günahsız yavrular bile kanatmıyorsa şuracıkta ki yüreğimizi , şehit oğullarımız için bile ağlamıyorsak şu kara toprak başında , genç bedenler gidiyorsa töre cinayetlerine , hemen yanıbaşımızda birileri açlıktan , sefillikten ölürken biz yudumluyorsak rakımızı , hergün televizyon başında uyukluyorsa çocuklarımız , önce çarpıp sonra kaçıyorsak ardımıza bakmadan , gün geçmiyor ki hırsız bir düşman gibi ensemizde bitince yapamıyorsak bir şeyler bilelim ki , hayatı hayatlarımızı öyle yerinden tutup , öyle yerinden sallıyoruz ki toplum denilen o sağlam sapasağlam çınarın kökleri kopuyor .. 


 
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

rastjerof

rastjerof resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  12.Şub.2007 Pzt 16:19:18sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Seviyorlar bizi... Öldüresiye... Ve biz dirençsiz uzatıyoruz boğazımızı varoluşumuzun gönüllü cellatlarına...

 

1980 yılının 16 Kasım günü, bir Pa­zar dı...

20. yüzyılın en önemli düşünürle­rinden Louis Althusser, saat 9 sularında, karyolasının ayakucunu aydınlatan kurşuni bir gün ışığı ile uyandı.

Eşi Helene, karyolanın kenarında sırtüstü yatıyordu.

Bacaklarını gevşekçe yerdeki halının üzerine salıver­mişti. Althusser yere diz çöküp, eşinin üzerine eğildi ve hiç konuşmadan boynuna masaj yapmaya başladı. İki başparmağını göğüs kemiğinin üst tarafındaki çukur­luklara bastırıyor, ovmanın şiddetini artırdıkça, ön kol kaslarında büyük bir yorgunluk hissediyordu.

Az sonra durdu. Eşinin din­gin ve huzurlu yüzüne baktı: Helene in gözleri tavana diki­liydi ve vücudu kımıldamıyor­du. Sonra dudaklarının ara­sından sarkan küçücük dil parçasını farketti.

Birden dehşete kapıldı.

Althusser o an yaşadıkla­rını, daha sonra "Gelecek Uzun Sürer" adlı otobiyografisinde şöyle anlatacaktı:

"Boğazı sıkılarak ölmüş birinin yüzünü o ana dek hiç görmemiştim. Birden doğru­lup bağırmaya başladım: Helene i boğmuştum... Ön avlu­ya inen demir trabzanlı kü­çük merdiveni uçarcasına in­dim ve gene koşa koşa birinci katta oturan doktoru bulaca­ğım revire yöneldim. Basa­makları dörder dörder tırma­nırken bağırmayı da sürdürü­yordum: Helene i boğdum... Helene i boğdum..."

Az sonra doktor, Althusser in dairesine koştu. He­lene in bedenini yokladı. Sonra dönüp, "Yapacak bir şey yok, artık çok geç" dedi.

Bir süre sonra gelip ünlü Fransız filozofa bir iğne yaptılar ve götürüp Sainte - Anne akıl hastanesine ya­tırdılar.

 

* * *

 

Althusser in otobiyografisini okuyunca, ünlü düşü­nürün eşiyle paylaştığı bunca sıkıntı, bunca aşk, bunca acıdan sonra ona reva gördüğü bu finale inanamıyorsu­nuz. Ama bir yandan da bu kadar şiddetle yaşanan bir aşkın son kertesinde insanın, sevdiğini ölümün sonsuz­luğunda saklama fikrine kapılabileceğini düşünüyorsunuz.

Helene in bu boğma sırasında en küçük bir direniş göstermemiş oluşuna dair raporlar, bu hissin karşılıksız olmadığını gösteriyor.

Acaba Helene, aslında ölmek istiyordu da, intiha­rını eşinden mi "rica etti?" Yoksa Althusser, karısında kendi yıkımını gördüğünden, onu yok edince kendi ya­şamını temize çıkarmayı mı umdu?

Bilemiyoruz.

Bildiğimiz şu ki, aşk bazen öldürücü bir şiddetin tahrikçisi olabiliyor.

Ben kitabı okurken, hem aşkın şiddetle kurduğu bu tuhaf ilişkiyi düşündüm, hem de bizi sevdikleri için el­lerini sürekli boğazımızın düğüm noktalarında gezdirenleri...

Eminim ki, onlar da her eziyeti bizi sevdikleri için yapıyorlar...

Dergilerimizi, kitapla­rımızı toplatıyorlar, fena fikirlere kapılmamamız için... Telefonlarımızı din­liyorlar, yanlış bir şey söy­lemeyelim diye...

Bizi tatsız gerçekler­den korumak için televiz­yonlarımızı kapatıyor, tehlikeli masallara inan­mayalım diye yazarları­mızı susturuyorlar. Üni­versite pankartlarıyla zehirlenmeyelim diye, genç­leri copluyorlar üniversite kapılarında...

Çeteler kurup, boğa­zımızı sıkıyorlar; vatan millet aşkının ölümcül şehvetiyle...

Bizi, bizden korumaya çalışıyorlar...

Bu yasaklar, bu tuzaklar hep bizim için...

 

* * *

 

Biz ise, yaşadığımız bunca acı, bunca sıkıntı, bunca aşktan sonra dirençsiz uzatıyoruz boğazımızı varoluşu­muzun gönüllü cellatlarına...

Belki intiharımızı kolaylaştırmak için... Belki de bizde kendi yıkımını gören bir zihniyete, bizi yokederek arınma çabasında yardımcı olmak için...

Bizi boğuyorlar, ses etmiyoruz.

Gözlerimizi sabit bir noktaya dikip sessizce bekli­yoruz.

Geleceğin uzun sürdüğünü biliyoruz.

 

Can Dündar

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

Nehir

Nehir resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  12.Şub.2007 Pzt 17:21:27sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Hayata Dokunmadan Yaşamak

 Nereye böyle... Acelem var, sonra görüşürüz. Görüşüyoruz da ne oluyor. Bir türlü konuya giremiyoruz. Yani birlikteliğimize “şimdi ve burada” ya yoğunlaşamadıktan sonra görüşmeler hep bir şeylerin eksikliğini hissettirip bitiyor. Kendimizle de dahil, toplumsal yabancılaşma sürecini yaşıyoruz galiba... Medyadan düşünce soframıza servis edilen bir sorunu çözmek için tam yoğunlaşıyorken, başka bir gündem zihnimizi işgale hazırlanıyor. Bir sorundan diğerine koşturmaktan bitkin düşen zihnimiz, ruhumuzu karamsarlık ve atalete yönlendirerek kendi gerçeklerimize bile yüzeysel ve lakayt kalmamıza neden oluyor. Dünyanın her tarafından kopup gelen sorunlar, hayatın kendisini sorun haline getiriyor. Varoluş gerçeğine hazmedilebilir bir açıklama getiremeyen akıl, acziyetini ilan etmek zorunda kalıyor.

         Her şeyi hızla tüketip bir başkasını elde etmenin hesaplarıyla ilgilenmek yaşamı olabildiğince sığlaştırmaktadır. Bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasıyla zihnimiz kütüphane arşivlerine döndü. Her taraftan gelen bilgi seliyle başa çıkabilmek mümkün değil. Yaşam hızımızın artmasına rağmen, işlerimizin hep yarım kaldığı şüphesiyle içimizdeki boşluğu derinleştiriyoruz. Açığı kapatmaya uğraştıkça benliğimizle yaptıklarımız arasındaki boşluk daha da büyüyor. Cilalı imaj devrinde yaşıyor olmamızın etkisiyle aslımızın değil, gölgemizin öncülüğünde ilgi alanımızı olabildiğince geniş tutarak hayata dokunamadan teğet geçip gidiyoruz. Kendimizi ve çevremizdeki insanları birer nesne olarak algılama yanılgısıyla ilişkilerimiz faydalanma temelinden kurtulup paylaşma esasına dayandırılamıyor. Maskelerin altında acı çeken, gizli depresyon yaşayan insanlar duygularına yazık ediyor. Düşünceleri bastırmak istercesine müziğin sesleri yükseltiliyor. Kimsenin kimseyi duymadığı ve renkli dumanların gizlediği mekanlarda eğlence adına yapılan her türlü sefalet yaşamı daha da bayağılaştırıyor. Bireysel sorumluluğu üstlenmekten ve duygusal risk almaktan kaçınarak yaşanılan hayat daha çok sıkıntılarla geçiyor. ‘En sıkıntılı insan işsiz insandır’ gerçeği bize kaçmanın bir çözüm olmadığını ispat ediyor.

         İşe; kendimizi dinlemeyle başlayabiliriz. Karmaşanın ortasından sıyrılıp kendimizi ciddi anlamda sorgulamalıyız. Düşüncelerimiz ve yargılarımız kimin standartlarına göre düzenlenmiş acaba? Taşıdığımız benlik duygusu çağın bize empoze ettiği etkilerle mi dolu, yoksa insanî endişeleri algılayabiliyor muyuz? Hep birlikte takip ettiğimiz savaş vahşetinde bile, insanların çoğu stratejik boyutu önemsedikleri kadar insanî boyutu önemsemediler. Kadın ve çocuk cesetlerinin gölgesinde savaş tahminleri yapan insanlar, hayata ne kadar da yüzeysel bakıyorlardı. İnsanlığın kendi gerçeklerine bu kadar yabancılaştığı başka bir çağ yoktur herhalde. Kendimizle yüzleşecek vakit bırakmayan medeniyet-i sefihe her anımızı başkalarının bizim için seçtiği sahte gündemlerle dolduruyor. Tehlikenin sinsi ve bizden taraf gözükmesi, hâl çarelerini düşünme noktasında acziyete düşmemizi sağlıyor.

         Global kapitalizmin savunucuları dünyayı maksimum kâr elde etme gayesiyle hoyratça kullanmaktadır. Özellikle gençleri hedef alarak; özgürlüğü nefsin her istediğini yapması olarak tercüme eden batılı anlayış, kendi içindeki çılgınlığı yeni sömürge arayışlarıyla tüm dünyaya taşıma psikolojisiyle hareket etmektedir. Kendi gençliğinin ahlâki dejenerasyonunu ve anlamsızlık sorununu görmezlikten gelerek toplumsal yapılarını da tehlikeye sokmaktadırlar. Suç oranlarının ve sapkın davranışların artması ve giderek yaygınlaşması hayatı sadece fani dünyadan ibaret sayan batılı insanın ölüm gerçeği karşısında gaflet bataklığına saplandığının acı bir göstergesidir. Kendi arzularını büyük düşüncelermiş gibi insanlığa takdim edenler, doymak bilmeyen narsist benliğin yücelttiği değerlerinin altında eziliyorlar.

Dünyada yaşanılan iğrençlik düzeyindeki acıların, beşerin gözünü açtığını düşünüyorum. Bundan sonraki gelecekte birey, başta kendi hayatı olmak üzere yaşama bu kadar yüzeysel bakamayacak. İman etmeden yaşamanın ne kadar güç olduğu müşahhas misallerle apaçık gözler önüne serilmiştir. Gözlerimiz çok zor ve karanlık günlere şahit oldu. Zifiri karanlığın kuşattığı tünelin sonuna yaklaşıldı. Son bir gayretle ışığı yakalayacağımıza inanıyorum. Yeter ki, bundan önce atılan adımları tamamlayacak son adımları atma azmini gösterebilelim.

Denizler etrafımızda dolaşırlar,Nehirler ise içimizden akarlar

            img102/5920/kavumaoj0.gif    

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

Nehir

Nehir resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  12.Şub.2007 Pzt 17:27:48sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

HaLvET yA dA sESZiZ zAmAn

      Hayatımızdaki koşuşturma öyle bir hal aldı ki, iç dünyamızda yaptığımız seyahatler kesintiye uğrar oldu. Derin dostluklarımız sığ ilişkilere dönüştü. Hastanın ahı, mahkûmun cezası, aşığın ayrılık çilesi bile artık zamana derinlik katmaktan uzak.

               Bir hengâmedir gidiyor. Modern hayatın bu yıpratıcılığından kurtulmanın yolu olarak, kadim medeniyet ve geleneklerden aparılmış yöntemler gösteriliyor. Stres yönetimi, meditasyon ve gevşeme teknikleri bunlardan en popüler olanları. Yöntemleri farklı olsa da bütün bu tekniklerin amacı, bizi kendimize, iç dünyamıza döndürerek modern hayatın yüklerinden arındırmak.

                Eskilerde ise halvetle sağlanırdı iç dünyamızın sükûneti. �Yalnız kalmak, tenhada olmak, başbaşa kalmak� diye tarif edilirdi halvet. Bugün bu işin modern ustaları �sessiz zaman� diyorlar halvete ve ekliyorlar: �Kendinize ayıracağınız on dakikalık sessiz zaman, sizi kendinize döndürür.�

                 Evet, moda rahatlama tekniklerinin önerdiği �sesiz zaman� rahatlatır, gevşetir. Ancak hırslarımızla birlikte hayata geri döndürür. Ya halvet? Halvet, Hakiki Dost u, kulluğu ve ahireti hatırlatır. Hayatı zindan eden hırslar, arzular törpülenir, gerçek özgürlüğe, gönül denizinde ötelere yelken açılır.

                 Bu zamanda halvet çok mu zor? Bilenler biliyor, tabii ki hayır. Tasavvufun tarif ettiği, dört başı mamur bir halvet olmasa da, o halvetten lezzetler taşıyan kolay uygulamalar da var. İşte birkaçı:

- Beş vaktin bir parçasında gözlerimizi yumup gönlümüzle başbaşa kalmak.

- Can dostlarıyla bir araya gelip, gündemin dışında sohbet etmek.

- Televizyondan uzak bir akşam geçirmek.

    Denizler etrafımızda dolaşırlar,Nehirler ise içimizden akarlar

                                 img102/5920/kavumaoj0.gif      

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir