ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
9 Mayıs 2024, Perşembe 18:21   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  0RFE> Forum Mesajları
    0RFE'e ait Toplam 1247 Forum Mesajı var
<<123456789101112 13141516171819202122...100...125>>


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Stresle genler arasında bağlantı...>
  11.Eki.2006 Çar 19:51:08
fiogf49gjkf0d

Stresle genler arasında bağlantı...

ABD de yaşayan Türk bilim adamı Turhan Canlı nın yaptığı araştırmada, stresin bir insanı etkileyip etkilememesinin genlere bağlı olduğu tespit edildi.
AA-Araştırmada, serotonin taşıyıcı geninin, bir kişinin stres yaratacak durumlarda depresyona girmesine sebep olan bir biçimi bulundu.

Bilim adamları, genin bu biçiminin bulunmadığı insanların stresle başa çıkma konusunda daha güçlü olduklarını saptadılar.

Araştırma sonunda, söz konusu gen varyasyonuna sahip olanlarda ve stresin yoğun olduğu kişilerde, beynin depresyon ve endişe gibi duygularla ilgili "amigdala" bölgesinin aşırı çalıştığı görüldü. Bu kişilerde, depresyon kaynaklarından olan kuruntulu düşünce seviyesinin yüksek olduğu belirlendi.

Diğer gruptaki kişilerde ise "amigdala" faaliyetinin daha düşük olduğu belirlendi. Canlı, bu kişilerin "ucunda ölüm yok ya" diye düşünen tipte insanlar olduklarını söyledi.



0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Sedef hastalığı kalp krizi riskini artırıyor...>
  11.Eki.2006 Çar 19:50:25
fiogf49gjkf0d

Sedef hastalığı kalp krizi riskini artırıyor...

AA - Sedef hastalığı kalp krizi riskini arttırıyor.

ABD deki Pensilvanya Üniversitesi nden Dr. Joel Gelfand başkanlığında yapılan araştırmada, farklı derecelerde sedef hastası 20 ila 90 yaşlarındaki 680 binden fazla İngilizin dosyaları incelendi.

Araştırmada, orta derecede sedef hastası 30 yaşındaki bir kişinin kalp krizi geçirme riskinin, sedef hastası olmayan aynı yaştaki kişiye göre yüzde 29 fazla olduğu ortaya çıktı.

Bu kişinin şiddetli derecede sedef hastası olması halinde kalp krizi geçirme riskinin 4 kat arttığı belirtilirken, ileri derecede sedef hastası 60 yaşındaki bir kişinin kalp krizi geçirme riskininse sadece yüzde 36 oranında arttığı kaydedildi.


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Sinema Dünyasından Haberler>
  9.Eki.2006 Pzt 20:37:36
fiogf49gjkf0d

Keşke o rolü kabul etmeseydim diyenler...

Stuff Magazine, "keşke o rolü kabul etmeseydim" dedirten, bazı aktörlerin adeta üzerine "yapışan" ve bir daha izleyicinin başka şekilde görmek istememesi nedeniyle kariyerlerine engel olan rolleri derledi:
Sinema tarihinde bazı roller büyük hevesle kabul eden aktörlerin gelecekteki kariyerlerini adeta baltalıyor.
-Leonard Nimoy (Mister Spock-Uzay Yolu): Kendine özgü yukarı doğru kalkık kaşları, karizmatik kişiliği ve en önemlisi de sivri kulakları. Uzay Yolu’nda Kaptan Kirk’ün yardımcısı olarak tanıdığımız aktör Leonard Nimoy, tam anlamıyla ismi duyulduğunda "o kim" denilebilecek bir oyuncu. Ancak "Mister Spock" denildiğinde hatırlanan Nimoy, sinema tarihinde üzerine rolü "etiket gibi yapışan" oyuncular arasında başı çekiyor.
-Macaulay Culkin (Kevin-Evde Tek Başına): Beyazperdeye adımını "Evde Tek Başına-Home Alone" serisiyle atan Macaulay Caulkin, eve giren kötü adamlara dünyayı dar eden sevimli yumurcak tiplemesiyle sevildi. Ancak ilerleyen yıllar Caulkin’in nüfus hanesini artırsa da kariyerinde aynı olumlu yansıma olmadı.
Caulkin, hala merdivenlerden Joe Pesci’yi yuvarlayan sarışın minik olarak hatırlanıyor.
TONY SOPRANO...
-James Gandolfini (Tony Soprano-The Sopranos): Türkiye’de de gösterilen "The Sopranos" adlı dizide rol alan James Gandolfini, aslında çok ünlü bir oyuncu. Bununla birlikte asıl ismiyle değil, sürekli olarak "Tony Soprano" olarak tanınan oyuncu için dergide, "Örneğin babanıza sorun, garanti ederiz Gandolfini kim bilmez. Çünkü o Tony Soprano’dur" yorumu yapıldı.
-Elijah Wood (Frodo-Yüzüklerin Efendisi): Sinema tarihinin en çok izlenen serilerinden "Yüzüklerin Efendisi" ile üne kavuşan Elijah Wood, burada bir "hobbit"i canlandırdı. Rolünü başarıyla üstlenen Wood, bununla birlikte herkesin sadece "Frodo" olarak bildiği bir karakter olarak sinema dünyasındaki yerini aldı.
ELM SOKAĞI’NIN FREDDY’Sİ...
-Robert Englund (Freddy Krueger-Elm Sokağı Kabusu): "Elm Sokağı" serisinin zihinlere kazınan ürkütücü karakteri Freddy Krueger’ı beyazperdede Robert Englund canlandırdı. Ancak sanatçıyı hiç kimse üzerinde kırmızı-siyah çizgili kazağı, şapkası ve korkunç makyajı olmadan tanıyamıyor. "Phantom of the Opera" filminde de rol alan Englund, herkesin gözünde dehşet saçan "Freddy Krueger" olmaktan kurtulamıyor.
-Christopher Reeve (Superman): Beyazperdede rolünü hakkıyla canlandıran oyuncuların başında gelen Christopher Reeve, bugün aramızda değil. Attan düşerek kaza geçirdikten sonra tekerlekli sandalyeye mahkum olan aktör, sonunda hastalığına yenik düşerek hayata veda etti. Şu anda onun tahtında Brandon Routh adlı genç oyuncu otursa da sinemaseverlerin gönlünde "Superman" hala Christopher Reeve...


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >TV, Medya, Podcast, TikTok-Youtube videolar >Yabancı gazetecilerin gözüyle İstanbul...>
  9.Eki.2006 Pzt 20:36:19
fiogf49gjkf0d

Yabancı gazetecilerin gözüyle İstanbul...

Kültür A.Ş yayınların çıkan "Yabancı Gazetecilerin Gözüyle İstanbul" kitabında, İngiltere, İsrail, Filistin, Güney Kore, Azerbaycan ve İtalya gibi ülkelerden gazetecilerin, tarihi kente ilişkin izlenim ve düşüncelerini yansıttıkları yazılara yer veriliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın sunuş yazısının da bulunduğu kitapta, İstanbul’da yaşamış veya kenti ziyaret etmiş olan dünyanın çeşitli ülkelerinden toplam 23 gazetecinin yazısı bulunuyor.
Azerbaycanlı gazeteci Gülara Yenisey, kitaptaki "Deniz Kokan İstanbulum" başlıklı yazısında, "İstanbul’da bir kere bulunmuş herkesin içinde bir İstanbul masalı saklıdır. Gerçi masallar da gerçek hayatta olduğu gibi kadar hüzünlerle de doludur, ama masalların bir özelliği daha vardır ki, o da her birinin büyülü bir tarafının bulunmasıdır. İşte İstanbul da böylesi bir şehirdir. Bir büyüsü vardır bu şehrin. Bütün karmaşasının, keşmekeşinin yanında bu yönüyle herkesi büyüler, kendine çeker" diyor.
Makedonya’dan Asude Abdül Koçan da, "İstanbul; Çözülemeyen Bir Bilmece" başlıklı yazısında, İstanbul’a gelişini 4 yıl olarak planladığını, ancak bunun 11 yıllık bir maceraya dönüştüğünü belirterek, "Anneliğin ve gazetecilik mesleğinin getirdiği zorluklara rağmen, doğduğum kente hala dönememenin müsebbibinin İstanbul olduğunu biliyorum. İstanbul hala bir bilmece gibi karşımda duruyor ve ben bu bilmeceyi çözecekmiş ve bilmeceyi çözmeden de burayı terk etmek niyetinde değilmişim gibi, bu şehirden ayrılmayı düşünemiyorum" şeklinde düşüncelerini aktarıyor.
"İki Şehrin Hikayesi: İstanbul ve Kudüs" başlıklı yazısında iki kent arasındaki benzerliklere değinen Filistinli gazeteci Bashar Qadomi de, "Birbirine öyle çok benziyor ki Kudüs ve İstanbul, aynı ananın iki evladı gibiler. Sokakları, mimarisi, yaşayan halkı, ibadethaneleri hep birbirine benziyor. Kudüs huzuru Selahaddin ile İstanbul Fatih’le bulmuştur" diyerek benzerlikleri dile getiriyor.
Bosna Hersekli Indra Jusko Bojadzic de, "Kurtarıcımız İstanbul" başlığını attığı yazısında, İstanbul’un kendileri için bir kurtarıcı olduğunu, çünkü ülkelerini yangın yerine çeviren savaştan kaçarken sığınabilecekleri bir yuva aradıkları sırada, İstanbul’un kendilerine şefkatli kollarını açtığını anlatıyor.
"SENİN İÇİN TİTRİYORUM İSTANBUL"
"Senin İçin Titriyorum İstanbul" başlıklı yazısında, bütün şehirlerin insanlar tarafından inşa edildiğini, ancak İstanbul’un İstanbullular’a şekil veren bir kent olduğunu ifade eden Fransız gazeteci Jerome Bastion da, kentte yaşayanların istese de, istemese de bir dünya vatandaşı olduğunu kaydediyor.
İtalya’dan Sandro Tucci de, "Sihirli bir Kent" dediği İstanbul’da, öz güvenin ve ilerlemenin batılı olmakla eş anlamlı kabul edildiği yıllara inat, bugün kentin öz mirasını sahiplenmesine yardım eden kültürel bir uyanış bulunduğunu ifade ediyor.
Kitapta ayrıca, İngiltere’den Muhammed Adel’in "Dünyanın En Güzel Açıkhava Müzesi", İsrail’den Yoray Liberman’ın "Memlekete Dönmek mi? Henüz Değil...", Hollanda’dan Wilco Van Herpen’in "Amsterdam’dan İstanbul’a; Bitmeyen Bir Yol Hikayesi", Kuveyt’ten Taha Mi Ouda’nın "Doğu ile Batının Merkezinde İstanbul" ve Tacikistan’dan Muratali Umarov’un "Benim Canım İstanbul" başlıklı yazılarına da veriliyor.
Milliyet


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Rüyalar bir çeşit terapi...>
  9.Eki.2006 Pzt 20:35:11
fiogf49gjkf0d

Rüyalar bir çeşit terapi...

Rüyaların insan psikolojisini düzenlediğinin altını çizen CTD Başkanı Dr. Cem Keçe, "İnsan beyni rüyalar sayesinde, kendi kendisine gece boyunca bir bakıma psikoterapi uygular, böylece kendini günlük hayatın zorluklarına hazırlar, yaralanmaları ve travmaları tamir eder" dedi.
Hürriyet-CİNSEL Tıp Derneği (CTD) Başkanı Dr. Cem Keçe, son günlerde kamuoyunda tartışılan cinsel içerikli rüyalar ve rüyada boşalma konularına bilimsel açıklamalar getirdi. Rüyaların insan psikolojisini düzenlediğinin altını çizen Dr. Keçe, şöyle konuştu:
"İnsan beyni rüyalar sayesinde, kendi kendisine gece boyunca bir bakıma psikoterapi uygular, böylece kendini günlük hayatın zorluklarına hazırlar, yaralanmaları ve travmaları tamir eder, bilgilerini güçlendirir, öğrenmeyi kolaylaştırır, duygusal termostatlar olarak görev yapıp ruhsal durumu düzenler, bazen de cinsel içerikli rüyalarda olduğu gibi arzularınızı doyurur. Ama ne yaparsa yapsın ister biz hekimlere o kişi hakkında bilgi verir."
TEDAVİ AMAÇLI KULLANILABİLİR
Rüyaların aynı zamanda tedavi amaçlı olarak kullanılabildiğini söyleyen Dr. Keçe, şöyle devam etti:
"Rüyalar ruhsal ve cinsel hastalıkları anlamak ve tedavi etmekte çok önemli bir yer tutar. Buna rüya analizi denir ve rüya tabiri ile karıştırmamak gerekir. -Hatırlananlar değil, hatırlanmayanlar hastalık yapar- sözünden hareketle, biz hekimler, cinsel terapiye aldığımız, vajinismus, orgazm olamama, erken boşalma ve iktidarsızlık vakalarında sıklıkla rüya analizini kullanıyoruz.
Cinsel içerikli rüyalar, toplumda pek iyiye yorulmuyor, tatsızlıklara, sıkıntılara, dedikodulara işaret ettiği yönünde bir inanç var. Rüyaların görüldüğü REM uykusuna etkili moleküller arasında; asetilkolin, dopamin, ş-karbolin, dimetiltriptamin ve seks hormonları olarak bilinen östrojen ve testosteron vardır. Seks hormonlarının düzeyleri, FSH ve LH adlı moleküller tarafından kontrol edilir. LH hormonu, erkeklerde testosteron sentezini artırır.
HASTALIK DEĞİL
Rüyaların cinsel içeriği ve erkeklerde görülen cinsel organ sertleşmesi bu mekanizma ile meydana gelir. Cinsel içerikli rüyalar, genellikle cinsel isteklerin uzun süreli karşılanamamasına bağlı görülebilir.Günlük yaşamda, bedensel gereksinimleri karşılayacak sıklıkta mastürbasyon yapmayan veya eşli cinsel etkinliklere giremeyen, aşırı kuralcı ve katı eğitim gören, gün boyunca aşırı cinsel uyarılmalar alan, yada uykuda cinsel organına fazlaca dokunan veya giyilen dar çamaşırların uyarmasına maruz kalan erkeklerde görülen rüyaların, cinsel içeriği veya kendisi hatırlanmasa bile boşalma olabilir. Cinsel içerikli rüyalar diğer rüyalara oranla daha uzun sürerler. Rüyada doğrudan doğruya uyarılma sonucu penis sertleşir ve bu da boşalmaya yol açar. Eğer ortalama 4-10 gün içinde yetişkin bir erkek mastürbasyon ile boşalmaz veya cinsel ilişki kurmazsa, vücut arkadan gelen yeni spermlere yer açmak için eski spermlerin olduğu meniyi uykudayken boşaltır. Gece boşalmalarından rahatsız olmamak için cinsel etkinliklerin arttırılması gerekir. Bu nedenle gece rüyada boşalmalar tamamen normal bir fiziksel olaydır, bir hastalık değildir."


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Her köşe yazarı gazeteci değildir...>
  9.Eki.2006 Pzt 20:34:31
fiogf49gjkf0d

Her köşe yazarı gazeteci değildir...

Habertürk ün "Analiz"inde, "Gazetecilik mesleğini icra ederken gazeteci olmak zorunluluğu vardır ama köşe yazarlığını icra ederken gazeteci olmak zorunluluğu yoktur. Mesela İlber Ortaylı da köşe yazarıdır ama gazeteci değildir. Pakize Suda da köşe yazarıdır ama gazeteci değildir" denildi..
ANALİZ...(Ufuk Güldemir) -HABERTÜRK
HASAN PULUR ABDİ İPEKÇİ NİN MİRASINI YOK EDEN GİZLİ ÖRGÜTÜN ŞEFİDİR...
Belirli bir siyasi görüşleri yok aslında, ama tutkuyla birbirlerine bağlılar.
Gizlice Yedikule zindanlarının otoparkında buluşuyorlar her perşembe saat 16.00 da. Hedefi orada titizlikle belirliyorlar..
Her yeni yılın üçüncü cuması yemin günleri.
Genel Sekreter Hasan Pulur, kitabı Volkswagen kaplumbağa arabasının üstüne koyup and içiriyor örgüt mensuplarına:
Gazete içinde yeşeren tüm dalları keseceğime,
Gençlere selam vermeyeceğime,
Deneyimlerimi kimseye aktarmayacağıma,
Yetenekle sivrilen herkesi aşağılayacağıma,
Orhan Pamuk ve Elif Şafak a hergün küfredeceğime,
Kadın gazetecilere orospu demek için sütre gerisinde fırsat kollayacağıma,
Hergün öğleden sonra patronla tavla oynarken genel yayın müdürünün ayağını kaydıracağıma,
Gazetenin gelişmesini durdurmak için her yolu deneyeceğime,
Abdi İpekçi nin katilinin cebinden çıkan Hergün gazetesinin Genel Yayın Müdürü Taha Akyol u koruyup kollayacağıma,
Odamda somurtup, zobuduk gibi oturacağıma,
Sevmeyeceğime, gülmeyeceğime,
Fırsat buldukca Bulldog gibi ısıracağıma,
Cevap verildiğinde sanki hiç bir şey yapmamış gibi yapıp, sesli gaz çıkarıp, husyelerimi kaşıyacağıma,
En büyük düşünsel faaliyetimi geğirme ile kısıtlayacağıma,
Zortiliği bir hayat prensibi olarak belirleyip hergün zart zurt yapacağıma,
Her akşam araştırmacı gazeteci Uğur Dündar ı seyredeceğime,
Mediokriteden asla sapmayacağıma,
Gelmiş geçmiş tüm huysuzların aziz anısı önünde and içerim
Hasan Pulur un dünkü gazetelerde Gazetecilik diye bir meslek yoktur, olsa taverna şarkıcısını köşe yazarı yapmazlardı cümlesini okuyanlar, tabii yukardaki gizli örgüt andından haberdar olmadıkları için, zannettiler ki, Hasan Pulur esaslı bir gözlem sonucu, derin bir kelamda bulunuyor.
Ve oturup bu derin kelamı tartışmaya başladılar: Gazetecilik diye bir meslek var mı, yok mu?
Oysa bu kelam, üç gaz, bir geğirme sonucunda dünyaya geldiğinden Hasan Pulur un asıl söylemek istediği şuydu:
Köşe yazarlığı diye bir meslek yoktur, olsa taverna şarkıcısını köşe yazarı yapmazlardı
Peki niye bunu böyle söyleyemedi?
Mediokriteye yeminli de ondan..
Gazetecilik diye bir meslek vardır, bunu yapana gazeteci denir. Mesleğimiz de evrenseldir, varlığı yokluğu tartışma konusu bile edilmez.
Ama köşe yazarlığı diye bir meslek olduğu hakikaten tartışmalıdır. Mesela Taha Akyol gazeteci değildir, ideologdur. Ama köşe yazarıdır. Zaten köşe yazarlığının en iyi tarafı gazeteci olma zorunluluğu olmamasıdır. Gazetecilik mesleğini icra ederken gazeteci olmak zorunluluğu vardır ama köşe yazarlığını icra ederken gazeteci olmak zorunluluğu yoktur. Mesela İlber Ortaylı da köşe yazarıdır ama gazeteci değildir. Pakize Suda da köşe yazarıdır ama gazeteci değildir. Köşe yazarı olmak başka, gazeteci olmak başka şeydir. Köşe yazarlığının gazeteci olmayanlara da açık olması bizce doğru bir prensiptir. Her köşe yazarını gazeteci zannetmek, bu yüzden de yanlıştır.
Hasan Pulur mesela gazeteci kökenli bir köşe yazarıdır. Ama Köşe yazarlığı diye bir mesleğin olmadığının canlı kanıtıdır.
Çünkü eğer böyle bir meslek olsaydı, Hasan Pulur diye bir köşe yazarının uzunca bir süredir olmaması gerekirdi. Köşe yazarlığı bir meslek olmadığı içindir ki, Hasan Pulur bu kadar sene Milliyet te yazabildi.
Peki gazeteci olmadan köşe yazarı olmak kötü bir şey mi? Ne yazdığına bakar. Mesela Pakize Suda açısından sakınca yoktur. Ama eğer köşe yazarı, Taha Akyol gibi gazeteci olmadığı halde gazetecilik faaliyeti çerçevesinde siyasi temaslar yapıyorsa tehlikeleri vardır. Siyasi mülahazalar, gazetecilik kaygılarının üstüne çıkabilir. Bu da gazetecilik mesleğine ters düşer.
Türkiye de kavram karışıklığı sadece bu kadar değildir.
Habertürk yıllardır bunun mücadelesini veriyor:
Adam Prince de Galles kostüm giymiş, iki dirhem bir çekirdek, kararlı adımlarla ekranda yürüyor. Sanki Birleşmiş Milletler nezdindeki daimi Türk delegesi bir uluslararası toplantı yolunda.. Kapılar açılıyor, insanlar kaçışıyor, borular çalıyor.. O da ne?
Adam kokereççiyi basmış..
Şaka gibi..
Kendine televizyoncu dese kimsenin itirazı olmayacak. Ama kendine araştırmacı, soruşturmacı gazeteci deyince iş değişiyor. Gazeteci işe giderken böyle mi giyinir? Gazetecilik mesleği bakımından en ufak kıymet-i harbiyesi yok ürünlerinin, bugüne kadar yaptığı en hayırlı iş tavuk reklamında oynamak. Yaptığı işe haber demesi bile sakıncalı, gazeteciler cemiyeti hemen ihtarname çekerek durdurmalı bunu. Kendisi gazeteci olmadığına göre, işlerine haber diyemez..
Şimdi Kuralları koyalım:
Köşe yazarlığı bir meslek değildir. Ama bu da hayatın sonu değildir. Köşe yazarlığı var olacaktır.
Köşe yazarı, gazetecilik mesleğinden gelmek zorunda değildir. Köşe yazarlığının tüm mesleklerden uzmanlara açık olması yerindedir..
Ama Gazeteci, gazetecilik mesleğine intisap etmiş olmak zorundadır.
Gazetecilik mesleğinden olmayan, gazetecilik mesleğini icra edemez.
Gazetecilik mesleğine ait olmayan köşe yazarına gazeteci denemez. Köşe yazarı denir.
Televizyoncu, gazeteci olmak zorunda değildir.
Ama araştırmacı gazeteci, araştırmacı televizyon gazetecisi, gazetecilik mesleğine ait olmak zorundadır.
Araştırmacı televizyonculuk diye bir gazetecilik alt kolu yoktur.
ZART ZURT örgütüne duyurulur.


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Kamuda özgür yazılım dönemi başlıyor...>
  9.Eki.2006 Pzt 20:33:25
fiogf49gjkf0d

Kamuda özgür yazılım dönemi başlıyor...

Kamu kurumlarında özgür yazılım kullanma dönemi başlıyor. Kamu kurumlarının bilgisayarlarında Microsoft un işletim sistemleri yerine açık kaynak kodlu Linux tabanlı işletim sistemi kullanılacak.
A.A -İlk uygulama Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılacak ve Türkiye nin milli yazılımı Pardus, Askeralma Dairesi (ASAL) ve şubelerinde ana işletim sistemi olarak kullanılacak.
Pardus işletim sistemini geliştiren ekipte yer alan TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsünden (UEKAE) Doç. Dr. Erkan Tekman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2003 yılı başında başlatılan “e-dönüşüm Türkiye Projesi” ile özellikle kamu kuruluşlarının bilgi teknolojilerini daha etkin kullanmasının, bu yolla vatandaşlara daha hızlı ve daha kaliteli hizmet verilmesinin hedeflendiğini ifade etti.
Bu kapsamda geliştirilen “Kısa Dönem Eylem Planı” ve “2005 Eylem Planı” çalışmalarında bir kamu kuruluşunda açık kaynak kodlu yazılım uygulamalarına geçiş için pilot uygulama gerçekleştirilmesinin öngörüldüğünü anımsatan Tekman, işin sorumluluğunun TÜBİTAK UEKAE ye verildiğini belirtti.
Pardus projesi koordinatörlüğünde yürütülen çalışmalar sonucunda iki rapor hazırlandığını kaydeden Tekman, kamu kurumlarının açık kaynak yazılıma geçerken dikkat etmeleri gereken noktaların belirlendiğini söyledi. Tekman, Yüksek Planlama Kurulunca onaylanan 2006-2010 Eylem Planı nda da kamuda açık kaynak kodlu yazılım kullanımı için örnek oluşturmak üzere pilot uygulama yapılacağı maddesine yer verildiğini dile getirdi.
YILDA 15 MİLYON YTL TASSARRUF
Erkan Tekman, açık kaynak kodlu yazılımların kapalı ve sahipli yazılımlara göre birçok üstünlüğü bulunduğunu, bunların en başında “güvenlik” konusunun geldiğini vurguladı.
Açık kaynak kodlu yazılımların, geliştirilme sürecinden kullanılma aşamasına kadar on binlerce göz tarafından denetlendiğini, kötü niyetli bir programcı ya da kuruluş tarafından yerleştirilebilecek bir kod parçasının böyle bir ortamda gizlenmesinin mümkün olmadığını anlatan Tekman, ayrıca, kaynağın açık olması nedeniyle olası güvenlik açıklarının hızla yamanabildiğine dikkati çekti.
Kaynak kodunun isteğe ve gereksinime göre özgürce değiştirilip yeni amaçlara hizmet edecek şekilde uyarlanmasının da yazılıma benzersiz bir esneklik kazandırdığını ifade eden Tekman, Linux camiası tarafından üretilen işletim sisteminin, gerek lisanslama yöntemi ve gerekse bakım ve yönetim kolaylığı ile bilgisayar edinme maliyetinde önemli tasarruf sağladığını belirtti. Tekman, şöyle devam etti:
“Şu anda kamu kuruluşlarımızın özellikle masaüstü işletim sistemleri için ödemekte oldukları lisans bedelleri konusunda kesin rakamlara ulaşmak hayli zor olmakla birlikte, muhafazakar bir tahminle en az yıllık 150 milyon YTL civarında olduğunu düşünüyoruz. Masaüstü sistemlerinin hemen tümüyle web tabanlı uygulamaları çalıştırmak, internet işleri yapmak ve ofis uygulamaları için kullanıldığı düşünülürse, söz konusu işlevsel gerekliliklerin karşılanması için Pardus un herhangi bir eksiğinin olmadığı rahatlıkla görülecektir.
Kamuda masaüstünde yüzde 10 luk Pardus kullanımının sağlayacağı yıllık tasarruf 15 milyon YTL olacaktır ki, bu Pardus projesinin yıllık bütçesinin 20 katı civarındadır. Sadece ASAL projesine bakıldığında, sunucular da dahil edilirse sağlanan tasarrufun 1-2 milyon YTL arasında olduğunu söylemek ve Pardus çözümünün bunun çok çok altında bir maliyetle gerçekleşeceğini belirtmek yeterli olacaktır.”
PİLOT UYGULAMA ASAL DA BAŞLIYOR
Türkiye yazılım sektörünün öncelikle iç pazara üretim yaparak başarılı olacağını düşündüklerini ifade eden Tekman, yüksek katma değerli yazılımlar üretme işine yönelmek gerektiğini, açık kaynak kodlu yazılımların öğrenme eğrisinin dikliği, sahip olma maliyetlerinin düşüklüğü ve tasarımdan gelen güvenlik ve esneklik özellikleri ile bu amaç için son derece uygun araçlar olduğunu vurguladı.
Erkan Tekman, kamu kurum ve kuruluşlarında açık kaynak kodlu yazılım kullanımı hedefi kapsamında ilk ve şimdilik en önemli uygulamanın Milli savunma Bakanlığı Askeralma Dairesi ve şubelerinde başlayacağını, işletim sistemi olarak Pardus kullanılacağını söyledi.
ANA İŞLETİM SİSTEMİ PARDUS
“Milli Savunma Bakanlığı tarafından geçtiğimiz aylarda açılan ihalede kullanılacak ana işletim sistemi olarak Pardus seçildi” diyen Tekman, ihaleyle Milli Savunma Bakanlığı Bilgi sistemi Yazılımı ve Askeralma (ASAL) Bilgi Sistemi donanımının temin edileceğini belirtti.
Geçtiğimiz haftalarda entegratörlerin teklif verdiği ihalenin şu sıralarda değerlendirmesinin sürdüğünü ifade eden Tekman, şunları kaydetti:
“ASAL, Ankara daki merkezi ve Türkiye çapında tüm daire ve şubeleri için toplam 625 adet sunucu ve 4 bin 500 adet istemci bilgisayar alacak. İhalenin donanım kısmı aynı zamanda bilgisayarların birbirleri ile irtibat kurmasını sağlayacak ağ sistemini, yazıcı ve benzeri çevre birimlerini de kapsıyor.
ASAL sisteminde Pardus ekibi sürekli sahada olacak ve sistem kurulum ve desteği konusunda entegratör firma ve ASAL ile birlikte çalışacaktır. Bu uygulamadan elde edilen sonuçlar ASAL ı izleyecek kamu kuruluşları ve şirketler için derlenmiş olacak.”


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Genel Spor Muhabbeti >TAEKWON-DO>
  9.Eki.2006 Pzt 20:27:41
fiogf49gjkf0d
TAEKWON-DO spor u ile ilgilenen arkadaşlar yorumlarınızı ve paylaımlarınızı buraya yazabilirsiniz...


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Genel Spor Muhabbeti >ForMuLa -1>
  9.Eki.2006 Pzt 20:26:16
fiogf49gjkf0d
Gülme komşuna gelir başına .Monza da çok sevinen Ferrari taraftarları Japonyada adeta kahroldular...


0RFE

0RFE resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Temel don almaya gitmis.>
  7.Eki.2006 Cmt 22:20:00
fiogf49gjkf0d
süper ya
<<123456789101112 13141516171819202122...100...125>>