ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
ASKlM> Forum Mesajları | | ASKlM'e ait Toplam 68 Forum Mesajı var
|
|
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >== Ölümsüz Aşk ==> 14.Ara.2008 Pzr 23:20:37 | | fiogf49gjkf0d
|
Bir otobüs durağında karsılaşmışlardı ilk kez... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karsılaşabilmek için, hep ayni saatte, ayni duraktan, ayni otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda basardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen issiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayin sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düsen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabi daha da kabarık hale getirmek uğruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca, bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... Senin için ölürüm derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam hayır, ben senin için ölürüm diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak... Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakin unutma. Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksin, isleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artik daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde ‘satılık’ levhası asili olan. ‘Ne dersin, bu evi alalım mı?’ dedi adama. ‘Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı...’ ‘Sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim?’ diye yanıt verdi adam. ‘Amerika’daki tip kongresinden döner dönmez ararım emlakçiyi... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artik...’ Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında.
Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: ‘Canim, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...’ Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, ‘Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat’ diye dil döktü bos yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatinin birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, ‘Artik dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım’ diye sözünü kesti arkadaşı. ‘O, seni aldatıyor. Is yerimin tam karsısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...’ ‘Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları’ diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köseye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden ayni hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın... Aksam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkâr etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yasa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, ‘son bir kez kucaklamak isterim seni’ diyecek oldu ama kadın, ‘defol’ dedi nefretle... İlk celsede boşandılar... Modern bir ask hikâyesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. ‘Sen, buraya ne yüzle geliyorsun?’ diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. ‘Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.’ dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: ‘Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika’daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika’ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karsılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakicisi beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi...’ Gözlerinden akan yasları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akil edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kâğıt duruyordu kutuda. İlk kâğıtta, ‘Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem’ diyordu... Sırayla okudu; ‘Seni çok sevdim’, ‘Seni sevmekten hiç vazgeçmedim’, ‘Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim.’ ‘Fakat benim için ölmeni istemedim. Şimdi bana söz vermeni istiyorum. Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?’ son kâğıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kâğıtta şunlar yazılıydı: Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...’’ | | |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski Chatcity ajanları >Ajanlarımızı Tanıyalım - Tanım Listesi !> 14.Ara.2008 Pzr 21:35:47 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Ve Okadarda Dikkate Almıyorum Boş yazanı Demişim Yukarıyı Bir okursanız
Kendinize Neden Yararlı bişeyler Yapmak İstemiyorsunuz. açın Bir başlık bakalım ne kadar zararlı ne kadar Etkili ve Ne Kadar da gereksiz bir başlık oldugunu görelim isterseniz !!buyurun şimdi Boş yazmak isteyen arkadaşlarım varsa yazabilir Engel olamam buna tabiki
Önemli olan Size Tanıtmak Degil. Bilmeyenlerin Tanımaları ve Okadarda komik Duruma Düşürmeyin Kenidinizi Yeni Üyeler Bile Bu Forumu Okudugunda Sizinle Alay Edebilir. | |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ben Geldim !> 14.Ara.2008 Pzr 16:55:47 | | fiogf49gjkf0d yürüdüm yürüdüm çok yollardan geçtim ama inan çok büyüdüm.. düşündüm düşündüm sebebini bulamadım neden neden neden çok üzüldüm? şimdi,aç kapını lütfen,çünkü ben geldim çok üşüdüm, çok soğuk yerden geldim bana biraz gülümser misin? kimseye sormadım,yolu kendim buldum geldim simsiyahların içinden sana karbeyaz geldim beni biraz sever misin? ben geldim! üstüm biraz tozlu, yolda çok düştüm geldim ellerim çizik üzgünüm, dikenliklerden geldim kalbim paramparça ama sana topladım geldim bir bilsen neler yazdım, hepsini yaktım geldim annemi bıraktım sana kimsesiz geldim çocukluğumun söküklerini dikebilir misin? izin ver de oturayım bacaklarımı çok yordum geldim kusura bakma üstüm ıslak, büyük yağmurlardan geldim anlatsam herşeyi, dinler misin? yanıma para almadım beş kuruşsuz geldim yolda biraz acıktım ama sana dayandım geldim hiç yokken hep olmak nedir,bilir misin? kendime devdim!devdim!devrildim geldim kardım,buzdum eridim,erittim geldim aşkı sırtıma aldım,taşıdım,evladım dedim açtım,soldum,sarardım geldim yandım, söndüm, kül oldum geldim ellerinle ellerime su dökebilir misin? yüzüme vurdu rüzgar yağmuru,daha çok dedim yağmur carptı kendini bana, "bu yetmez" dedim kırılmış kanatlarıma birkez dokunabilir misin? taştım,dağdım,kum oldum geldim camdım,kayaydım, tuz buz oldum geldim. beni tanrı ya tekrar inandırabilir misin? bin kere öldüysem, bin kere dirildim geldim canımdan can,kan verdim ama adını yaşattım geldim.. yedi kat yerin dibinden beni duyabilir misin? kimse inanmadı sana, ben taptım geldim dönecek yerim kalmadı, herşeyi mahvettim geldim şimdi beni biraz sever misin? ben geldim!
| |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >ACI GERCEKLER> 14.Ara.2008 Pzr 16:52:43 | | fiogf49gjkf0d ACI GERCEKLER
yine kendimi verdim şu beyaz yapraklara acı gercekleri dökmek için sayfalara.. yaşadıgım her ne varsa yalandı sanki rüyaydi mısralarimda biri vardi..kalbimi kırıp gitti.. biri vardi..her an seninleyim diyen..cekip gitti.. ve biri vardi..hayatım olan..kayb olup gitti..yaratıcısı yanlız sen.. cekip gittin.. vurup gittin.. kırıp gittin su yaralı ceylanı,amna unutma her nerede olursan ol her kiminle olursan ol gölgesi acı gerçeklerin bırakmaz peşini iblis gibi her an seninle olacak senin gibi vurup gitmeyecek cünkü o her ne olursa olsun daima sevecek.. (nede olsa gerçekler acıdır) | |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ben Kimim ?> 14.Ara.2008 Pzr 16:51:37 | | fiogf49gjkf0d Neden bilmiyorum dimdik ayakta durmak gibi bir derdim var benim Kimseye bişey belli etmemek.. Herşeyi kendi kendime halletmek. Kimseye yük olmamak için çabalayıp duruyorum kendimi bildim bileli. Sanırım eleştiri sevmeyen biriyim ben. Kendimi tanımlamak için durmadan sorular soruyorum kendime. Fazla mı ukalayım acaba, ya da herşeyi çok bilmiş biri? Bildiğim şeylerin bana yeniden öğretilmeye çalışılmasına, bana dikte ettirilmesine, emir verilmesine tahammülsüz biri miyim ben? Kurduğum her cümlede öğretmeye mi çalışıyorum? Anlatırken abartıyor muyum bişeyleri, ya da oynuyor muyum, rol mü yapıyorum? Aslında sahip olmadığım, olamayacağım bazı duyguları varmış gibi mi gösteriyorum? Ya da bazı duruşlarım aslında bana ait değil de üzerime giymeye mi çalışıyorum? Bende olmayanı mı vermeye uğraşıyorum hep ilişkilerimde? Ben iyi bir oyuncu muyum yoksa? Bu giydiklerim üzerimde iyi duruyor da kandırıyor muyum insanları? Ben aslında oynadığım gibi biri değil miyim? Ben aslında ne istiyorum? Ben aranan istenen özlenen olmayı mı düşlüyorum hep? Bunun için mi giyiniyorum aslında bende olmayanları ödünç alıp yaşamdan? | |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski Chatcity ajanları >Ajanlarımızı Tanıyalım - Tanım Listesi !> 14.Ara.2008 Pzr 15:11:44 | | fiogf49gjkf0d
·8Y8RUT· :
sana mı kaldı ajanları tanımak |
|
|
Burada Sanırım Tek Kişi Degilsin Tanıtılacak Kişi Degilmi ! Ve Okadarda Dikkate Almıyorum Boş yazanı
Soruyorum Sana Ne Gibi Katkılarda Bulundun CC ye !!!
Unutmayalımki Yeni Üyelerimiz Var cc de Degilmi | |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski Chatcity ajanları >Ajanlarımızı Tanıyalım - Tanım Listesi !> 14.Ara.2008 Pzr 14:56:44 | | fiogf49gjkf0d
|
ŞEF CC03 cc03chatcity.cc |
|
|
ŞEF infumum infumumchatcity.cc | |
|
|
Ajan Piyanist piyanistchatcity.cc | |
|
Ajan Jisell jisellchatcity.cc | |
|
Ajan Muratugras82 muratugras82chatcity.cc | |
|
Ajan Zuzuzezezizi Zuzuzezezizichatcity.cc | |
|
Ajan LeCoultre LeCoultrechatcity.cc | |
|
Ajan Remron Remronchatcity.cc | |
Editörlerimiz
|
HurremSuItaan |
·HoKKaBaZ
Nefertiti585
| | |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >ESKİLERİN ÇİZGİ FİLİMİ> 14.Ara.2008 Pzr 14:44:12 | | fiogf49gjkf0d
Benim de Begenimlerinden Birisi Şirinler | |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Buyurun Sizlere Komik Bir Görüntü :)> 14.Ara.2008 Pzr 14:33:40 | | fiogf49gjkf0d
BMW 325
Çocuk Nerede Bu Kadarki Kendini Bırakmış Nete
Yer Dinlemez
41 Kere maşallah
İşte Gördügünüz Gibi Aile Resimi Çekdiriyorlar
| |
ASKlM
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Analar Ağlamasın!> 14.Ara.2008 Pzr 13:59:01 | | fiogf49gjkf0d
ANALAR AĞLATILMASIN… BİR ANAYIMDÜŞLERİM VARDI YAVRUCUĞUM ÜZERİNE ONLA DOLU ONA AİT KOCAMAN BİR DÜNYAM VARDI... AMACIMDI O YAŞAMAK İÇİN AMACIMDI O SEVGİM İÇİN BARIŞIM İÇİN ŞİMDİ CEPHEDE O ŞİMDİ CEPHEDE YAVRUM... BİR "KURŞUN" DEĞİŞİ KADAR ARTIK ONUN VARLIĞI... BİR "BOMBA PARILTISI" KADAR ARTIK ONUN SOLUĞU... VE BİR "AH" DEYİŞİ KADAR ARTIK ONUN ÇIĞLIĞI... SİZİN BÜYÜK AMAÇLARINIZ VAR ANLIYORUM SİZİN BÜYÜK HIRSLARINIZ AMA DEĞER Mİ SÖYLER MİSİNİZ BÖYLE SORUMSUZCA YOK ETMEYE NAMLU UCUNDA KÖRPE ÖMÜRLERİ VE SÖNDÜRMEYE BÖYLESİNE BENCİLCE GÜZEL DÜNYALARIN DÜŞLERİNİ... AMAÇLARIMIZI YOK EDİYORSUNUZ SİZLER BİZ ANALARIN GÖRMÜYOR MUSUNUZ YAŞAMAK İÇİN TUTUNDUĞUMUZ DALLARIMIZI KESİYORSUNUZ... HALEN DAHA DEĞER DİYORSANIZ DEVAM EDİN ÖYLEYSE YOK ETMEYE DEVAM EDİN YÜCE AMAÇLARINIZI YÜCE HIRSLARINIZI TATMİN ETMEYE KÜÇÜK DÜNYALARI KÜÇÜK MUTLULUKLARI YIKARAK... AMA UNUTMAYIN SONUNDA KAZANÇLARINIZ ARTIK GÜLÜMSETEMİYECEĞİNİZ İNSANLAR OLACAK ARTIK SİZİN İÇİN SAVAŞTIK DİYEMİYECEĞİNİZ İNSANLAR VE KAZANÇLARINIZ KAYIPLARINIZIN ÇOKLUĞUNDA BOĞULACAK... Bu şiiri hiç ayırmaksızın cephelerde, dağlarda, tepelerde, Irak’ta, Filistin’de, Güneydoğu’da yavrusunu kaybeden tüm analar için yazmıştım ve şimdi aynı şekilde evlat acısıyla yüreği yanan bütün analara armağan ediyorum. Çünkü hiçbir ana evladı bombalar altında parçalansın ya da kurşunlara hedef olsun, kanlara bulansın, körpe yaşta toprağa girsin diye doğurmaz, büyütmez, göz nurunu dökmez ona... Cephede ölenler de, teröre kurban gidenler de hatta bir şekilde terör illetine bulaşıp terör yolunda ölenler de bir ana evladıdırlar ve her ananın göz yaşı değerlidir benim için. Şiirimde de ifade ettiğim gibi, ölen her evladın ardından bir ananın yüreğinin kanatıldığını, umutlarının yok edildiğini ve yaşamak için tutunduğu dallarının kesildiğini düşünüyorum ben... Bu ana Türk olabilir, Türkmen olabilir, Arap olabilir, Kürt olabilir, Iraklı olabilir, Filistinli olabilir, Alman olabilir, İngiliz olabilir, Amerikalı olabilir hiç fark etmez, çünkü yüreklerindeki acı ortaktır anaların... Savaş kendisine bulaşan, içinde yer alan herkesin canını yakarken, onu dışardan yöneten ve seyreden birilerine de çıkar sağlar ne yazık ki... Kan üzerinden pazarlık yapanlar, dolarlar, euro’lar hesaplayanlar, ağlatacakları anaları, babasız bırakacakları çocukları, genç yaşta toprağa girecek genç delikanlıları ve yok olan gelecek düşlerini hiçe sayarlar acımasızca. Onları bir hayat değil de süpürülmesi gereken bir yaprak gibi görmeye alışkındırlar bu kan emiciler... Bir yerlerde ağaçlar yetişmeye devam ettikçe, süpürülecek yapraklar hep olacaktır nasılsa... Oysa ateş düştüğü yeri yakar öyle değil mi... Onların süpürmek için döktüğü her yaprak bir ana için candır, hayattır, yaşamak için tutunduğu daldır... Bu şiirin ben de bir de çok değerli bir anısı vardır... Bu şiiri yazdığım sıralarda yüreğini çok sevdiğim ve gerçekten insan bulduğum bir subay arkadaşım Güneydoğu’da ikinci hizmetini yapıyordu. O sıralar sınırlarda ve sınır ötesinde sıcak çatışmalar sürüyordu ve zorunlu olarak o da bu çatışmalarda bulunuyordu... Bunu bu şekilde ifade ediyorum çünkü o emir komuta zincirini sorgulama yetisi ve cesareti olmayan diğer subaylardan farklı olarak orada olanları sorgulayabiliyor, dökülen bu kanlar üzerinden çözüm üretmenin ülkemiz adına kimseye bir yarar getirmediğini açıkça görebiliyordu. Her iki taraftan da ölenlerin birer kurban olduklarını, bölgedeki terör ve kargaşadan ise sadece birtakım güç odaklarının, özellikle de emperyalist güçlerin fayda sağlayabildiğini, entelektüel anlamda da kendisini çok iyi yetiştirdiği için diğer subaylardan farklı olarak algılayabiliyordu. Daha sonraki yıllarda kendisi gibi subaylar için yine kendisinin kullanacağı deyimle o “boyalı bank nöbetini terk etme” yolunda hazır bir subaydı... Gerçekleri akılcı ve sağduyulu bir şekilde değerlendirebiliyor, bu yüzden de hangi taraftan olursa olsun tanık olduğu her ölüm adına acı duyuyordu... Ben onun bu yönünü bildiğim için doğum gününde ona bu şiirimi göndermiştim. Ama o ne amaçla gönderdiğimi ilk anda algılayamadığı için bana tepki göstermiş, orada olanlardan onu sorumlu tuttuğumu düşünerek bana öfkelenmişti... Ben de ona bu şiiri, onu orada olanlardan sorumlu bir subay olarak gördüğüm için değil, (her iki taraftan da daha az kayıp olsun diye çabaladığı için) orada olmakla daha az gencin ölümüne sebebiyet vererek daha az annenin ağlamasına, daha az annenin kolunun kanadının kırılmasına, daha az annenin umutlarının sönmesine, yaşam sevincinin yok olmasına yol açtığı için teşekkür amacıyla yolladığımı açıklamak zorunda kalmıştım... Sonunda onu anlayan birileri olduğu için sevinmişti arkadaşım... Şu anda o insan yüreği için ona tekrar teşekkür ediyor ve bu yazımı, başta da belirttiğim gibi, cephede, terörde veya teröre alet olarak yavrularını kaybeden tüm annelere armağan ediyorum... Umarım savaş ve terör yüzünden bu kadar çok insanın öldüğü günümüz çağını ilkel ve vahşi bir dönem olarak tarihe gömecek güzel günler kapımızdadır ve umarım analarımızın gözyaşları bir gün gerçekten dinecektir... BİLİYORUM ÇİÇEKLERLE SÖYLEŞTİĞİNİZ BAHÇELERİN SİZE KÜSKÜN OLDUĞUNU SANIYORSUNUZ ŞU GÜNLERDE SOLGUN YÜZLÜ BULUTLARIN GÜNEŞİNİZİ ÇALDIĞINI VE BİR DAHA GÖKYÜZÜNÜN UMUTLA AĞARMAYACAĞINI CANIM ANALARIM “YANILIYORSUNUZ” DEMEK İSTERDİM... | |
| |