İnsanin bir ömür boyu peşinden koştuğu sevmek nedir peki...?
Yüreğin bir başkası için çarpması mı?
Suyun yüzünde, yapraklarını ağır ağır açan bir nilüfer mi yoksa...?
Göç mevsimi, yaralı eşini kanatlarıyla örterek ölümü bekleyen yaban kazlarının vefası mı?
Ya da kayayı delen tomurcuğun direnci mi sevmek...? Kan ve gözyaşından oluşmuş bir dünyanın ortasında bile, insanı insanla kucaklastıran duygu mu...?
Ya sevilmek...?
Bir başkasının bakışlarından biricik olduğunu anlamak mı sevilmek...?
Yürürken başı biraz daha dik, dudak kıvrımlarını uçarı, adımları hafif kılan, sevilmek mi yoksa...?
Sesin, sıcacık bir hoşgörüye bürünmesi, bütün canlılara yönelik sevecenlik, artan coşku, sevilmekten mi hep...?
Ya nedir sevmemek...?
Küçük hesaplarla ölçüp biçmek midir karşıdakini...?Hoyrat bir rüzgarın, özenle dizilmiş saksıları devirmesi mi...?
Dalganın saldırması mı, adı özlem olan bir kayığa...? Koparıp bir çiçeği yakaya takmak mı yoksa...?
Kekliği kafese kapatmak mı?
Siyah örtüler altında ürkek doğasız bırakıp, avlarda tuzak olarak kullanmak mı sevmemek...?
Canlıyı soyuna nankör kılmak, sonra insanlık dersi vermek mi yoksa...?
Bir yudum su uzatmaktan üşenmek mi sevmemek...? Gülümsemekten kaçınmak, okşamanın ince
kıyılarına inmemek mi asla...