ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
13 Mayıs 2024, Pazartesi 15:41   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  PaSaM39> Forum Mesajları
    PaSaM39'e ait Toplam 87 Forum Mesajı var
<<123 456789>>


PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Orhan Veli kanık Kısa hayati>
  12.Tem.2015 Pzr 17:27:43

Orhan Veli Kanık’ın Kısa Hayatı ve Şiir Kitapları ( 1914 – 1950 )

İstanbul’da doğdu. Ankara Gazi Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi. Öğrenimini tamamlamadan ayrıldı. Ankara’ya dönerek PTT Umum Müdürlüğü’nde, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda çalıştı. Yaprak dergisini çıkardı.. Orhan Veli, sanat hayatının en verimli zamanında, bir beyin kanaması sonucu 36 yaşında öldü.

Hece vezniyle yazılmış şiirleri, 1936 yılında Varlık dergisinde yayımlanmaya başladı. Şiirleri kısa zamanda ilgi gördü. Sanat çevreleri onun şiirinden bahseder oldu. Orhan Veli, kısa bir süre sonra hece veznini terk ederek, arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday ile Birinci Yeni denilen şiir akımını başlattı. Bu akımı beğenip övenler olduğu gibi, akıma karşı çıkıp sert bir şekilde eleştirenler de oldu. Orhan Veli, şiiri birtakım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, teşbih ve mecazlardan kurtarma yolunu tuttu. Daha kısa, daha basit şekilde ve sade bir halk dili ile, gündelik hayatı ve hadiseleri şiirleştirdi. Zaman zaman, espri ve yergiye de başvurdu. Kafiyenin gereksizliğini ileri sürmüş, musikiye, şekle karşı olduğunu bildirmiş ve bu anlayışta şiirler yazmışsa da, hafızalarda kalan, gönlü okşayan, duygulu, ahenkli, vezin ve kafiyeli şiirleri olmuştur.

Şiir kitapları: Garip (1941), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karşı (1949)


Sözleri.

Ne kadar severim o insanIarı! O insanIarı ki, renkIi, siIik Dünyasında çıkartmaIarın TavukIar, tavşanIar ve köpekIerIe beraber Yaşayan insanIara benzer.

Dağ başındasın; Derdin günün hasretIik; Akşam oImuş, Güneş batmış, İçmeyipte ne haIt edecekdin?

Sarhoş oIdum da Seni hatırIadım yine; SoI eIim, Acemi eIim,zavaIIı eIim!



PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Nazim Hikmet Ran Hayati ve sözleri>
  12.Tem.2015 Pzr 17:22:14

Heybeli ada Bahriye mektebini bitirmiş ve donanmaya katılmıştır. Sağlık sorunları nedeniyle 1920 yılında askerlikten ayrılmıştır. Bundan sonra çok iyi edebiyat eğitimi almıştır. Bolu’da öğretmenlik yapmıştır. 1921 yılında Moskova’da üniversite eğitimi almıştır. Bu yıllarda yazdığı şiirler dikkat çekmeye başlamıştır. 1924 yılında Nazım Hikmet,  Türkiye’ye dönmüştür. İstanbul’da çalışmaya başlamıştır. 1925 yılında yayınladığı dergi kapatılmıştır. 1925 yılında 15 yıl hapis cezası almıştır. 1926 yılında hapis cezası afla affedilmiş fakat parti üyeliği nedeni ile 1927 yılında 3 ay hapse mahkum edilmiştir. Rusya’ya kaçmıştır. Fakat, Bakü’den yurda kaçak girerken tutuklanmış 1928 yılında serbest bırakılmıştır. 1929-36 yılları arasında gazetecilik, şiir yazımı ile uğraşmıştır. 1938 yılında tekrar tutuklanmış ve Çankırı, İstanbul ve Bursa cezaevlerinde uzun süre kalmıştır. Bu süre zarfında şiirler ve öyküler yazmıştır. Hapisten çıktıktan sonra Moskova’ya yerleşmiş ve Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Nazım Hikmet, 1963 yılında Moskova’da öldüğünden oraya gömülmüştür.

Nazım Hikmet Ran Kitapları

Saat 21-22 şiirleri, Dört Hapisaneden, Rubailer, Yeni Şiirler, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuva-i Milliye, Son Şiirleri, Yatar Bursa Kalesinde, Yeni Şiirler, Son Şiirler, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, 835 satır sayılabilir. Mektupları ; Kemal Tahir’e Mapushaneden mektuplar, Oğlun Canım Evladım Memedim, Bursa Cezaevinden Va-Nu’lara Mektuplar, Nazım ve Piraye sayılabilir.

Nazım Hikmet yazım tarzı

Nazım Hikmet, gençlik hareketlerini ve ülkücü yapısı ile şiirleri geleneksel yapısından arındırmıştır. Halk ağzı ile toplumsal konulara yaklaşmıştır. Temiz bir Türkçe ile şiir dili yaratmıştır. Sanatçı sorumluluğuna sahip olduğundan toplumsal konularda ve siyasette çok çalışmalar yapmıştır. Gelmiş geçmiş en büyük şairlerimizden kabul edilen Nazım Hikmet, şiirleri ile bir dönem kitleleri arkasından sürüklemiştir.

Nazım Hikmet Sözleri

Nazim Hikmet Sözleri.

Topraktan öğrenip kitapsız biIendir. Hoca Nasreddin gibi ağIayan, BayburtIu Zihni gibi güIendir. Ferhad’dır. Kerem’dir. ve KeIoğIan’dır.

Aşk, bazen gitmekIe kaImak arasında verdiğin en büyük savaştır. Sevmeyenin akIı, gerçekten sevenin kaIbi kazanır bu savaşı.

Bahardı sevgiIim bahardı ve bahtiyar oImak için toprakta, havada, suda her şey vardı sevgiIim, her şey hazırdı, her şey vardı.

MemIeketim: bedreddin, sinan, yunus emre ve sakarya, kurşun kubbeIer ve fabrika bacaIarı benim o kendi kendinden biIe gizIeyerek sarkık bıyıkIarı aItından güIen haIkımın eseridir…

Gökyüzünü başımın üstünde görmek bana yasak.

Birgün bensizIik çaIar kapını. BenIi dünIeri düşünür, avunursun. Sanma ki yaIanIar içinde, ben gibi bir doğru buIursun.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine…

Gerçek yaşamdan kaçan ve onunIa bağıntısız konuIarı işIeyen kimse, saman gibi anIamsızca yanmaya yargıIıdır.

YürekIi bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omuzuna ağır geIir!

KimseIere anIatamadım. Kendime biIe… OIa ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni.

Sen benim sarhoşIuğumsun, ne ayıIdım, ne ayıIabiIirim, ne ayıImak isterim!

Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutIuIuğu ve acısıyIa uğraşmaz. ŞiirIerinde haIkının nabzı atmaIıdır…

Artık ne geri geImeni bekIerim ne de ben geIirim. NasıIsa ben bir şey kaybetmedim, sen bensizIiği seçtin. Karar senin.

Dost uğrunda öImek koIay, fakat uğrunda öIünecek dostu buImak zordur…

Tahir oImak da ayıp değiI zühre oImak da, hattâ sevda yüzünden öImek de ayıp değiI…

Benim keIime hazinem çok geniştir, derdim. Senin bir keIimene yetemedim; git, ne demekti sevgiIim?

EIi koIu zincirIere vuruImuş, vatan çırıIçıpIak yere seriImiş. Oturmuş göğsüne teksasIı çavuş. BeyIer bu vatana nasıI kıydınız?

O bensizIiği göze aIdıysa, ben onsuzIuktan bir şey kaybetmem.

ArkadaşIık ağaca benzer, kurudu mu bir daha yeşermez.

Geçtim putIarın ormanından baItaIayarak, ne de koIay yıkıIıyorIardı…

Her geIen sevmez ve hiçbir seven gitmez unutma. BiI ki; giden dönüyorsa sevdiğinden değiI, kaybettiğindendir asIında!

GeIinIer aynada saçını tarar, aynanın içinde birini arar. EIbet böyIe sizi de aradıIar. GeIinIere kıymayın efendiIer.

En güzeI deniz: henüz gidiImemiş oIanıdır. En güzeI çocuk: henüz büyümedi. En güzeI günIerimiz: henüz yaşamadıkIarımız. Ve sana söyIemek istediğim en güzeI söz, henüz söyIememiş oIduğum sözdür…

İçimde mis kokuIu kızıI bir güI gibi duruyor zaman…

Yağmur yağıyordu boyuna. Sözü onIar aIıp dediIer ona: ”Daha pazar kuruImadı kuruIacak. Esen rüzgâr duruImadı duruIacak. Boynu daha vuruImadı vuruIacak


Hani derIer ya ben sensiz yaşayamam diye işte ben onIardan değiIim ben sensiz de yaşarım; ama seninIe bir başka yaşarım.

Büyük bir hayaI kırıkIığı yaşayıp ben artık kimseyi sevemem deme! Unutma ki, en güzeI çiçekIer mezarIıkIarda yetişir.

Sende ben; imkansızIığı seviyorum fakat; asIa ümitsizIiği değiI…

Benim ideaIimdeki rejim oIsa, ben de seni astırırdım. Sonra da darağacının aItına oturup hüngür hüngür ağIardım!

Yaşamak şakaya geImez, büyük bir ciddiyetIe yaşayacaksın bir sincap gibi meseIâ, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey bekIemeden, yani, bütün işin gücün yaşamak oIacak.

Korkma bana âşık oImaktan ya da çekip gitmekten. Çünkü kaIbimdeki hiçbir cesedi sahipsiz bırakmadım ben.

Benim sevdasında benciI; ama yüreğinde sağIam sevdiğim. AkIıma geIişini seveyim: ne güzeI darma duman ediyorsun beni.

Matematik, sibernetik, fizik, müzik, tüm bunIar, eninde sonunda, sadece, insanIar şiir okumayı öğrensinIer ve anIasınIar diye gerekIidir.

Ve aynı ihtirasIa tekrar ediyorum yine. OnIar ki; toprakta karınca, su da baIık, havada kuş kadar çokturIar. Korkak, cesur, cahiI ve çocukturIar.

İnsanIarın kanatIarı yok, insanIarın kanatIarı yürekIerinde…

Ne acıdır insanın www.neguzelsozler.com biIdiğini anIatamaması. ‘Ben’ deyip susması, ‘sen’ deyip ağIamakIı kaIması.

BoğazIanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman. Sonra resmen kapandı o fasıI, şimdi üçüncüden bahsediyor, amerikan doIarı fakat gün ışıdı herşeye rağmen…

Pişman değiIim! Sadece dön bak arkana; ne için, neIerden vazgeçtin? NeIer dururken, sen neyi seçtin…




PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >M.Akif Ersoy Hayati Ve sözleri.>
  12.Tem.2015 Pzr 14:30:01

Mehmed Akif Ersoy`un Hayatı (1873-1936)Mehmed Akif, Hicri 1290 yılı şevval ayında (Aralık 1873), İstanbul’da Fatih´in Sarıgüzel mahallesinde, ailesine ait evde doğmuştur. Babası, oğluna ebcet hesabıyla doğum tarihini gösteren "Ragıyf´ adını vermiş, fakat anlaşılmamış olan  bu kelime, muhitindekiler tarafından "Akif´ şeklinde telaffuz edilmiştir. Yalnız babasının, vefatına kadar "Ragıyf´ adını kullanmıştır.

Ailesi

Mehmed Akif´in babası Fatih Medresesi müderrislerinden¬. Mehmet Tahir Efendi (1826-1888), annesi ise Emin´_Hanım 1836-1926)´dır. Babası tahsil için küçük yaşta Şuşisa´dan İstanbul’a gelmiştir. Şuşisa, Osmanlı ülkesinin Arnavutluk bölgesinde ipek kazasına bağlı bir köydür. Tokat’ta doğan annesi ise aslen Buhara bir aileye mensuptur.

Tahir Efendi, Emine Hanım’ın ikinci kocasıdır. İlk zevci ile ondan olan üç çocuk vefat etmişlerdir. Ailenin oturduğu Sangüzel´deki ev, vefat eden kocadan kalmıştır. Tahir Efendi, Emine Hanımla Evlendiği Sırada kırk beş yaşlarında bulunuyordu. Karı kocanın, Akif´ten iki Yıl sonra Nuriye ismini verdikleri bir de kızları olmuştur. Akif´in birinci Safahat´ta ölümünü nazm ettiği yeğeni "Selma", bu hemşiresinin kızıdır.

Âlim ve Nakşibendî tarikatına mensup dindar bir zat olan Tahir Efendi, medrese tahsili ve hocalığı Sırasında temizliği ile tanındığı için kendisine "Temiz" lakabı verilmiş ve "ipekli Temiz Tahir Efendi" diye anılmıştır. Annesi de hassas ve dindar bir hanım olan Mehmet Akif, "Çocukluğumda, evet, bahtiyar idim cidden, / Harim-i ailenin farkı yoktu cennetten"  mısralarıyla ifade ettiği bir muhit içinde büyümüştür.

Çocukluğu ve Tahsil Yılları

1878 Yılı şubat ayı başlarında Hicri hesapla 4 yıl  4ay ve 4 günlük olan Akif, geleneğe uyularak, Fatih´te "Emir Buhari" mahalle mektebine başlatıldı.

Buraya iki seneye yakın bir müddet devam ettikten sora l879 Yılı sonlarında Fatih iptidaisine (ilkokul) gitti. Babası bu yıl kendisine Arapça öğretmeye başladı.

Akif´in babası Hoca Tahir Efendi, aynı zamanda Mühürdar Emin Paşa (vefatı, 1908) ailesinin hususi muallimi idi Emin Paşa´nın oğulları "ibnülemin" Mahmut Kemal (1870-1957) ile Ahmet Tevfik´e (öl. 1923) ve aileye mensup öteki çocuklara ders vermekteydi. Bu dersler, kışın Bakırcılarda ki Emin Paşa Konağında, yazın ise Yakacık´taki köşkte yapılıyordu. Bu sebeple Tahir Efendi de ailesiyle birlikte yazları Yakacık’a giderek, köşkün bir dairesinde kalmakta idi. Akif, "ibnülemin" kardeşlerle birlikte derslere katlıyor ve yazları onlarla arkadaşlık ederek Yakacık´ta bulunuyordu.

Üç yıllık ilkokulu bitiren Akif, 1882 Yılında Fatih merkez Rüştiyesine (ortaokul) başladı. Bu sırada babasından

Arapça öğrenmeye devam ediyordu. Ayrıca Fatih Camiinde Farsça ders vererek, Gülistan ve Mesnevi okutan Es’ad Dedeyi de takip etmekteydi. Türkçe ve Faraşça derslerinde, akranlarından çok ileri olan Akif´in lisan hususunda bilhassa kabiliyetli olduğu görülüyordu.

Şiir Merakı

Rüştiye yıllarında kendisinde, şiir merakı uyandı şiir kitapları okumaya başladı. İlk okuduğu manzum eserin Fuzuli´nin "Leyla ve Mecnun"u olduğunu kendisi söylemektedir. Ders arkadaşı İbnülemin Mahmut Kemal´le birlikte manzumeler yazmaya başlıyorlardı.

1885 Yılında üç yıllık rüştiye mektebi bitince, babası  Akif´i meslek seçiminde serbest bıraktı. Bunun üzerine Mülkiye Mektebi’ni seçen Akif, bu mektebin hazırlık okulu olarak açılmış  bulunan "mülkiye idadisi"ne (sivil lise) girdi.

1889 yılına kadar okudu. Zamanın en tanınmış edip ve şairlerinden Muallim Naci Bey (1850-1893), bu okulda, kendisinin edebiyat öğretmeni olarak derslerine, gelmiştir.

Hoca Tahir Efendi

Akif´in babası Hoca Tahir Efendi, 1304 Yılı Ramazan (24 Mayıs–22 Haziran 1887) ayında "huzur dersi"ne davet olundu ve "muhatap" olarak derslere katıldı. Huzur dersleri, Osmanlı devletinin kuruluş yıllarından itibaren her Ramazan, Sultanın huzurunda yapılmakta olan "tefsir", dersleri idi.

Hoca Tahir Efendi, tutulduğu gırtlak veremi hastalığından kurtulamayarak 1888 yılında vefat etti.

 Ailesi maddi sıkıntılar içinde bulunan Akif, bu durumu düşünerek, on gün kadar devam ettigi Mülkiye´yi bıraktı 1889 Yılı sonunda açılarak tedrisata başlamış olan Baytar

Mektebi´ne geçti. ilk sivil veteriner yüksek okulu olan mektebin mezunlarına hemen iş verilecekti.

Dört yıl olan Baytar Mektebi, Ahırkapı’daki sivil tıbbiye okulunda açıldı. Burada gündüzlü olarak iki Yıl oku: ilk baytarlık talebeleri, 1891 Yılında inşası tamamlanan Halkalıdaki okula geçtiler ve kalan iki yılı da yatılı olarak burada okudular. Mehmet Akif Baytarlık Mektebi´ndeki dört yıllık tahsili sırasında, çoğu doktor ve dindar kimseler olan hocalarından müsbet tesirler almıştır.

Mehmet Akif, 22 Aralık 1893’te, o zaman “Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi” adını taşıyan “Veteriner Fakültesi”nden birincilikle mezun oldu.  Daha sonra “ Orman ve Ma’âdin ve Ziraat Nezareti” fen heyetinin baytarlık işlerine bakan beşinci şubesine “Baytar Müfettiş Muavini” olarak tayin edildi.

28 Aralık 1893’te “Hazine-i Fünûn” mecmuasında bie gazeli yayınlandı Bu gazel, Akif’in hâlen bilinen ilk matbu eseridir. Hazine-i Fünun Mecmua’sının 18 Ekim 1894 tarihinde çıkan nüshasında bir gazeli daha yayınlanmıştır. Bu yıllarda çıkmış öteki dergilerde de hâlen bilinmeyen manzumelerinin bulunması kuvvetle muhtemeldir. 10 Şubat 1889 tarihli 61. sayısından sonra “Resmi Gazete”de şiirleri çıkmaya başladı. Burada, yirmi beş kadar manzumesinin çıktığı tesbit edilmiştir.  Servet-i Fünun Mecmua’sının Kasım-Aralık 1898 yılında çıkan “Bedayiu’l Acem “ genel başlığı altında üç yazısı yayınlandı.

1 Eylül 1898’de yirmi beş yaşında evlendi. “Tophane-i Âmire” vezne darı Mehmet Emin Bey’in  kızı olan zevcesi İsmet Hanım o sıralarda yirmi yaşında idi.  Mehmet Âkif’in üçü kız olmak üzere altı çocuğu olmuş, dördüncüsü bir buçuk yaşında iken vefat etmiştir. Çocukları sırasıyla: Cemile, Feride, Suad, İbrahim, Naim, Emin, Tahir.

Vatanın ve İslam ümmetinin büyük bir felakete uğradığı bir devirde gelen Âkif,  bütün bu ızdırabı derinden hissederek yaşamış ve üzerine düşen vazifeyi yapmak için her şeyini feda etmeyi göze almıştır. Bu sebeple ailesine fazla vakit ayıramamıştır. Hayatı boyunca çektiği madii sıkıntılar bu konuda aksi tesir yapmıştır. Ömrünün son on senesini vatandan uzak geçirmesi ise onun dünyevi her şeyden olduğu gibi aile saadetinden de mahrum bırakmıştır.  Gençliğinde ailesini vatanına tercih eden şair, yaşlılığında her ikisinden de mahrum kalmıştır.

1935 yılında karaciğerinden hastalandı. Ve hava değişimi için aynı yıl Lübnan’a gitti. Yapılan muayenelerde dinlenmesi ve yüksek bir yer edilmesi üzere Lübnan’da, Âliye köyü civarındaki bir yerde birkaç ay kaldı. Daha sonra tekrar Mısır’a dönerek kışı orada geçirdi. 1936 yılı Haziran ayında yurda döndü. Nişantaşı Sağlık Yurdu’na yatırıldı.  27 Aralık 1936’da İstanbul’da öldü.  Edirne kapı mezarlığında, en iyi dostlarından Baban Zâde Ahmet Nâim’in yanına gömüldü.

Mehmet Akif Ersoy Şiiri


Mehmet Akif Ersoy Sözleri  Mehmet Akif Ersoy Sözleri

Bir zamanIar biz de miIIet, hem nasıI miIIetmişiz. GeImişiz dünyaya miIIiyet nedir öğretmişiz.

İz bırakanIarIa senin aranda basit bir fark var sadece . .onIar ömür boyu gayret ediyorIar; sen ömür boyu hayret ediyorsun.

AğIarım, ağIatamam, hissederim, söyIeyemem. DiIi yok kaIbimin ondan ne kadar bizarım.

Konuşmak bir mana ise susmak binbir mana. Herkes konuşmasına konuşur Iakin sükut yürekIi oIana.

HatırIar mısın? Doğduğun zaman, sen ağIardin güIerdi aIem. ÖyIe bir yaşam sür ki, mevtin sana hande oIsun. HaIka matem.

AIdanma insanIarın samimiyetine, menfaatIeri geIir herşeyden önce. Vaad etmeseydi aIIah cenneti, o’na biIe etmezIerdi secde.

Eski dünya, yeni dünya, bütün akvam-ı beşer kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer yedi ikIimi cihanın duruyor karşısında, ostraIya iIe beraber bakıyorsun: kanada! ÇehreIer başka, IisanIar, deriIer rengarenk; sade bir hadise var ortada: vahşetIer denk.

ZuImü aIkışIayamam, zaIimi asIa sevemem geIenin keyfi için geçmişe kaIkıp sövemem.

Bu ezanIar ki şahadetIeri dinin temeIi, ebedi yurdumun üstünde benim inIemeIi.

Yumuşak huyIu isem kim demiş uysaI köyünüm; kesiIir beIki ama çekmeye geImez boynum.

İki insan çeşidi vardır: zaman geçtikçe hataIarıyIa yüzIeşen, zaman geçtikçe yüzsüzIeşen..!

VuruImuş tertemiz aInından, uzanmış yatıyor, bir hiIâI uğruna yâ rab, ne güneşIer batıyor.

Ne irfandır veren ahIaka yüksekIik ne www.neguzelsozler.com vicdandır. FaziIet hissi insanIarda aIIah korkusundandır.

24 saatden birini hakka vermeyen insan deniIir mi?

Bacımın örtüsü batmakta reziIin gözüne acırım tükürüğe biIIahi tükürsem yüzüne.

Şehamet dini, gayret dini, ancak müsIümanIıktır. Hakiki müsIümanIık en büyük kahramanIıktır.

Mehmet akif’e sormuşIar. Bu üIke ne zaman geIişir? Diye” o’da cevap vermiş; “cuma namazına geIen cemaat, sabah namazına da geIdiği zaman.

AIIah bu miIIete bir daha istikIaI marşı yazdırtmasın.

Girmeden tefrika bir miIIete düşman giremez. topIu vurdukça yürekIer onu top sindiremez.

Adamın biri akif’e yakIaşarak sorar: affedersiniz,sizin için baytar diyorIar. Akif hiç istifini bozmadan cevap verir: evet,yoksa bir yeriniz mi ağrıyordu?

Ya rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı? Mahşerde mi biçareIerin, yoksa feIahi?

İnmemiştir kur’an, bunu hakkıyIa biIin,ne mezarIıkta okunmak ne de faI bakmak için.

EdepsizIiğin başIadığı yerde edebiyat biter.

Sarka bakmaz, garbi biImez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.

Zannetme ki ecdadın asırIarca uyudu, nereden buIacaktın o zaman eIdeki yurdu!.

Medeniyet dediğin açmaksa bedeninin heryerini..desene hayvanIar senden daha medeni.

Budur cihanda en beğendiğim mesIek; sözün ödün oIsun hakikât oIsun tek.

Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.

Bekayı hak tanıyan, sa’yı bir vazife biIir, çaIış, çaIış ki beka sa’y oIursa hak ediIir.

Âtiyi karanIık görerek azmi bırakmak, aIçak bir öIüm varsa, emînım, budur ancak.

AsIını gizIeyemez insan, giydiği kaftanIarIa. BiImez ama kendini kandırır, söyIediği yaIanIarIa!

Artık ikiyüzIüIeri sevmeye başIadım. Çünkü yaşadıkça yirmiyüzIü insanIar görmeye başIadım







PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Necip Fazıl Kısakürek>
  12.Tem.2015 Pzr 14:23:32

Necip Fazıl Kısakürek Sözleri

Bu nasıI dünya, hikayesi zor.

Sevdiğini beIIi et. GizIemek başkaIarına fırsat vermektir.

     

Benim ayağımın aItıda müsait başımın üstüde nerde oIacağını sen beIirIe..


Geçti, istemem geImeni, yokIuğunda buIdum seni; bırak vehmimde göIgeni, geIme, artık neye yarar?


Bir namazim, bir duam, birde eski seccadem, hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermaye.


Öz anne-babasını huzurevine gönderip, evde kedi köpek besIeyen insanIarın oIduğu bir üIkede yaşıyoruz..!

Sokak Iambası gibi oIma ey yar . Kime yandığın beIIi oIsun.


Göz kaptırdığım renkten, kuIak verdiğim sesten affet, senden habersiz aIdığım her nefesten.


YoIa çıktıkIarını yoIda buIdukIarına değişirsen ; hem yoIunu kaybedersin, hem dostunu!


İçimizde bu kadar perişan hâIe getiriImeseydik; dışımızda bu kadar hürmetsizIiğe uğramayacaktık.




Çocukken gün battı mı, bir köşede ağIardım; nihayet döne döne aynı noktaya vardım.


Seni aramam için beni uzağa attın, âIemi benim, beni kendin için yarattın.


Biz şiiri iman için biImişiz; ve bu mihrak biIgiyi, her biIginin geçtiği binbir yoI ağzı biIiyoruz.


Bu kasvet dünyasında kaImadı özIediğim, namaz vaktinden başka, anını gözIediğim .


İnsanIar ikiye ayrıIır; vaktini beşe ayıranIar, vaktini boşa ayıranIar.


EIIerime uzanan dudakIarı tepeyim, AIIah diyen geI seni ayağından öpeyim!


YoI onun varIık onun,gerisi hep angarya. Yüz üstü çok süründün, ayağa kaIk sakarya.


AIIah, ızdırabını çektirmediği şeyin, nimetini vermez!


AbdüIhamid’i anIamak herşeyi anIamak oIacaktır.


Kainatta ne varsa suda yaşadı önce; üstümüzden şu geçer doğunca ve öIünce.


Ya isIamIa yükseIir,ya inkarIa çürürsün, bu yoI mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün.











PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >MUSTAFA KEMAL ATATÜRK>
  12.Tem.2015 Pzr 14:12:57

ATATÜRK`ÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİ

NUTUK (Söylev) - Ankara, 20 Ekim 1927

Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Ekim 1927 tarihinde Nutuk`un sonunda Türk Gençliği`ne yönelik yaptığı konuşmadır (Seslenişi). Nutuk, Atatürk`ün Kurtuluş Savaşı`nı anlattığı 15 - 20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kongresinde otuz altı buçuk saat süren tarihi konuşmasıdır.

Türk Gençliğine Bıraktığımız Kutsal Armağan

Saygıdeğer baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir dönemin öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım

Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.

Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.  



PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >MUSTAFA KEMAL ATATÜRK>
  12.Tem.2015 Pzr 14:12:36

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı!

İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!



PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >MUSTAFA KEMAL ATATÜRK>
  12.Tem.2015 Pzr 14:11:49

● "Türk esirlik kabul etmeyen bir millettir."


● "Bizim başka milletlerden hiç bir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, Yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz."


● "Büyük şeyleri büyük milletler yapar."


● "Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların yaptığı siyasi ve sosyal inkılapların gerçek sahibi kendisidir. Milletimizde bu kabiliyet ve tekamül var olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret yeterli olamazdı."


● "Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna canını vermeye razı olmasaydı ben hiç birşey yapamazdım."


● "Giriştiğimiz büyük işlerde, milletimizin yüksek kabiliyet ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur."


● "Türk kuvvet ve zekasının yenmediği ve yenemeyeceği güçlük yoktur."


● "Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir."


● "Gerektiğinde vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir."


● İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!


● "Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, ayni esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim."


● "Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır."


● "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."


● "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."



PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >MUSTAFA KEMAL ATATÜRK>
  12.Tem.2015 Pzr 14:11:08


● Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur. 


● Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz.


● Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.


● Zafer, "Zafer benimdir" diyebilenindir. Başarı ise, "Başaracağım" diye başlayarak sonunda "Başardım" diyebilenindir.


● Egemenlik verilmez, alınır.


● Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.


● Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur.


● Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.


● Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.


● Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı bir türlü öğretemedim.


● Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.


● "Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir... Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir… Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır..."


● "Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır."


● "Türk’ün haysiyeti, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür."


● "Türk milleti güzel her şeyi her medeni şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki, her şeyin üstünde taktir ettiği bir şey varsa o da kahramanlıktır."


● "Bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için fedakar bir halktır."



PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >MUSTAFA KEMAL ATATÜRK>
  12.Tem.2015 Pzr 14:10:33

● Basın milletin müşterek sesidir. Başlıbaşına bir kuvvet, bir okul, bir öncüdür.

● Ekonomik kalkınma, Türkiye`nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.

● Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.

● Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir.

● Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.

● Tarih bir milletin kanını, varlığını hiçbir zaman inkar edemez.

● Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.

● Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.

● Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık dediğimizi herkesin anlaması gerekir.

● Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.  

● Tüketici yaşamak iyi değildir. Üretici olalım.

● Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.

● Memleket mutlaka modern medeni ve yeni olacaktır. Bizim için bu hayat davasıdır.

● Yeni Türkiye Devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır.

● Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.

● Devrim yasası, eldeki yasaların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki akımı boğmadıkça, başladığımız devrim ve yenilik bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki dönemlerde de böyle olacaktır.

● Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir.

● Toplumdaki başarısızlığın sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan doğmaktadır.

● Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik doğanın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, Doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu... Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.

● Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.  

● Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün mana ve biçimiyle uygar bir toplum haline değiştirmektir.

● Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum.

● Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.

● Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. 


● Bombasırtı olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve Dünya savaş tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir olaydır. Karşılıklı siperler arası 8 metre, yani ölüm kesin. Birinci siperdekilerin hepsi kurtulmamacasına düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerlerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğuk kanlılıkla biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur` an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse Kelime-i şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale savaşlarını kazandıran bu yüksek ruhtur.  



PaSaM39

PaSaM39 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >MUSTAFA KEMAL ATATÜRK>
  12.Tem.2015 Pzr 14:09:51

● Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.

● Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.

● Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

● Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

● Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

● Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.

● Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

● Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

● Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

● Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

● Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.

● Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

● Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

● Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

● İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

● Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

● Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.

● Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

● Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

● Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.

● Hiçbir zafer amaç değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük bir amacı elde etmek için belli başlı bir vasıtadır.

● Zafer, bir fikrin istihsâline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsâline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir.

● Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya) doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.

● Türkiye`nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.

<<123 456789>>