ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
5 Mayıs 2024, Pazar 19:21   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  SmoothCriminal> Forum Mesajları
    SmoothCriminal'e ait Toplam 34 Forum Mesajı var
<<1 234>>


SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >İYİ Kİ DOĞDUN NURSELİM>
  19.Nis.2007 Per 13:22:57
fiogf49gjkf0d
İyi ki doğdun nursel nice nice mutlu senelere


SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Last ça söyleşi....>
  21.Mar.2007 Çar 13:18:32
fiogf49gjkf0d

 Ondan böylesine kaçıyorsam inan ki, sevdiğimdendir. Ondan kaçıyorum, fakat onu arıyorum. Yanımda olduğu zaman, gözlerini gördüğümde, sesini duyduğumda, onun gözlerini yok etmek, sesini durdurmak gelir içimden. Ama ondan uzaklaşır uzaklaşmaz, gecenin karanlığında parıldayan iki yıldızı andıran gözleri alev gibi oynamaya başlar gözlerimin önünde. Yokluğunun şarıl şarıl temizlediği varlığıdır bu. Vücudu benden ne denli uzaksa ruhu o denli yakındır.

 

-Miguel de Unamuno



SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >VERİLEN HARFLERDEN CÜMLE YAP:))>
  20.Mar.2007 Sal 12:28:32
fiogf49gjkf0d

Mutluluk seninle Nefesim Buluştuğunda

Yyanında Tabiiiki Daima

SÇSN



SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >..::Bir Neden Bul üsttekini Banla::..>
  14.Mar.2007 Çar 11:48:51
fiogf49gjkf0d
formda vakit geçirdiğin için BAN


SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Last ça söyleşi....>
  14.Mar.2007 Çar 11:45:10
fiogf49gjkf0d

Değişim Sancısı - 3 / Eric Hoffer

* İnsanlar zorunlu olarak öylesine delidirler ki, adeta, deli olmamak deliliğin bir başka biçimidir.

* İnsan tabiatının düşselliği, kısmen insanın tamamlanmamışlığından kaynaklanmaktadır. Mütehassıs organlardan yoksun bir varlık olarak insan, bir anlamda, bir yarı-hayvandır. Kendisini teknolojiyle tamamlamak zorunda olan insan, bunu gerçekleştirirken adeta bir yaratıcıdır – bir anlamda bir yarı-tanrıdır. Ayrıca, belli bir çevreye organik adaptasyondan mahrum olduğu için de, çevresini kendisine adapte etmek ve dünyayı yeniden yaratmak zorundadır. Kendini tamamlamak, fiziksel varlığının sınırlarını aşmak için sürekli çalışma, insanın yaratıcılığının enerji santrali ve gayritabiiliğinin kaynağıdır. Zira, insanın tabiatın sınırsız uysallığından ve sabitliğinden kurtulması, kendini tamamlama süreci içerisinde gerçekleşir.

* Mutlak iktidar bir toplum değil bir hayvanat bahçesi ortaya çıkarır – bu hayvanat bahçesinin, D’Argenson’un deyimiyle, “bir mutlu insanlar koleksiyonu” olması mümkün olsa da.

* Sıradan işlerde başarısız olan insanın imkansız olana ulaşma eğilimi sergilediklerini görürüz. Muhteşem planları gerçekleştirmeye heves eder ve daha üstün insanları zor durumda bırakacak işleri ifa hususunda benzersiz bir sebatkarlık ve görülmemiş bir hareketlilik sergilerler. Mümkün olanı halletme hususunda başarısızlığa uğramanın insanları imkansızı yapmaya yöneltmesi bir paradoks gibi gözükebilir, fakat zayıfların kafa yapısına aşina olan kişi, bu cürretkarca davranışın bir kolaya kaçış olduğunu bilir: Zayıfların be kadar heveskar bir şekilde muazzam teşebbüslerde bulunması, başarısızlıktan sorumlu olmamak içindir. Zira, mümkün olanı elde etme hususundaki başarısızlığımızın sorumluluğu sadece bize aitken, imkansız olanı elde etmede başarısız kaldığımızda başarısızlığı teşebbüsün büyüklüğüne atfederek kendimizi temize çıkarırız.

* Yeteneksizler ve uyumsuzlar, tüm alanlardaki yenilikleri teşvik ve kucaklama hususunda da yüksek ölçüde bir maceraperestlik sergilerler. Köklü toplumsal reformları destekleyenler, iş hayatında ve sanayide yeni atılımlar gerçekleştirenler, çölleri terbiye etmeye kalkışanlar veya edebiyat, sanat, müzik gibi alanlarda yeni ifade tarzları bulmaya çalışanlar genellikle başarılı insanlar değildir. Başarılı insanlar genellikle oldukları yerde kalır ve nasıl yapılacağını bildikleri şeyi daha çok ve daha iyi yapmaya devam ederler. Yeni olana atılış, çoğunlukla, savunmasız konumdan bir kaçış ve yeteneksizliği gizlemek için bir manevradır. Bir öncü rolü üstlenmek, kişinin, kendisini, yeteneksizliğin ve beceriksizliğin kabul edilebilir ve hatta kaçınılmaz olduğu bir konuma sokması demektir. Çünkü deneyim ve teknik bilgi yeni olanın üstesinden gelmede fazla etkili değildir ve bütünüyle yeni olanın kötü biçimli ve çirkin olması beklenir.

* Kelimeler, düşünceyi şekillendirir, duyguyu harekete geçirir ve eyleme yol açarlar; öldürür ve diriltir, hasta eder ve iyileştirirler. “ Söz adamları” – rahipler, peygamberler, entellektüeller – tarih içerisinde askeri liderlerden, devlet adamlarından ve iş adamlarından daha belirleyici bir rol oynamıştır. Kelimeler ve büyü, özellikle de mevcut yaşam biçimlerinin çözülmekte olduğu ve insanın bilinmeyenle boğuşmak zorunda kaldığı bunalım zamanlarında belirleyicidir.



SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Last ça söyleşi....>
  12.Mar.2007 Pzt 10:19:51
fiogf49gjkf0d

Değişim Sancısı - 2 / Eric Hoffer

* Aslında, entellektüelin kitlelere bağımlılığı sadece ekonomik alanla sınırlı değildir. Daha derin bir bağımlılık söz konusudur. Entellektüel, yüceltilmeye ve tapınılmaya hayati bir ihtiyaç duyar ki, böyle bir şey, ancak geniş, şekilsiz, sessiz bir kalabalıktan elde edilebilir.

* En ezici yasalara şikayette bulunmaksızın ve adeta ruhsuzca destek vermiş olan bir halk, sırtlarındaki yük hafiflediğinde bu yasaları hiddetle fırlatıp atar.

* Görmediğimiz bir şeyi umut edersek, o şeyi sabırla bekleriz.

* Öz-saygıya sahip olan birey, kendi kusurlarına olduğu kadar komşusunun kusurlarına karşı da hoşgörülü olmaya çalışacaktır. Kendini üstün görüş kendinden memnuniyetsizliğin bir tezahürüdür. Kendi değersizliğimizin farkındaysak, doğal olarak, başkalarının kendimizden daha kibar olmalarını bekleriz. Kendimizden talep ettiğimizden fazlasını onlardan talep eder ve adeta onlarda hayal kırıklığına uğramayı umarız. Öz-saygının yokluğunda kabalık kalabalıklaşır. Öz-saygıdan mutlak anlamda yoksun bireyler sevdikleri şeylerden coşkuyla nefret etmeye ve nefret ettikleri şeyleri çoşkuyla sevmeye hazır bireylerdir.

* Ebedi teyakkuz hali özgürlüğün bedelidir ve ancak özgürlüğü her gün yeniden fetheden kişi özgürlüğü hak eder.

* Normal zamanlarda fikir birliği olmaksızın düzenini koruyamayan bir toplum, özgürlük için uygun bir toplum değildir. Toplumun, bireysel özgürlüğü sırtlayabilecek kadar güçlü, bedelini ödeyebilecek kadar da müreffeh olması gerekir. Dolayısıyla, geri kalmış bir ülkenin bir özgürlük atmosferi içerisinde hızla modernleşmesi imkansızdır.

* Entellektüele göre, özgürlük için mücadele, özgür bir toplum oluşturmaktan çok daha önemlidir. Entellektüel, “özgürlük için çalışmayı, savaşmayı, konuşmayı onu elde etmeye “ tercih eder.

* Var olmak için verilen umutsuzca mücadele, devingen olmaktan çok durağan bir etkidir. Hayati gereklilik arz eden şey için telaş içinde gerçekleştirilen arayış, az çok yeterli bir şey bulduğumuzda sona erer. Gereksiz şeyler için sürdürülen arayışın ise sonu yoktur. İnsanın en olağanüstü ve en muazzam gayreti ihtiyaçlar peşinde değil de sadece gereksiz şeyler peşinde koşarken göstermiş olmasının nedeni budur.

* Ciddiyeti övenlerin çoğunun, sahte bir ağırbaşlılığa ve vakara aşırı ihtiyaç duyan insanlar olduklarını düşünüyor insan. La Rochefoucauld, ağırbaşlılığın  “aklın kusurlarını gizlemek için icat edilmiş bedene ait bir sır” olduğunu söyler. Ciddi bir amaç ve yüksek idealler mesajıyla ortaya çıkan ve ölümcül ciddiyetin bayrağını taşıyan kitle hareketleri, genellikle, neşeli yaratıcılığa karşı amansız bir nefret duyan kısır bilgiçler tarafından yönlendirilirler. Bu tür hareketler, dar kafalılığa, korkuya, sertliğe ve kısır eylemlere yol açarlar. Edebiyat, sanat, müzik ve saf bilim alanlarında dünyanın büyük eserlerinden birinin bir kitle hareketinin katı atmosferinde kurgulanması ve uygulanması hemen hemen imkansızdır. Yaratıcı içtepinin bu griliğin ve sefilliğin ortasında kıpırdamaya başlaması, ancak, bu hareketlerin kendilerini tüketmeleri, getirdikleri yalınkat sıkıntı havasının dağılması ve küçümsenen şimdinin sıradan hazlara meyletme cesareti göstermesiyle mümkün olur.



SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >EN SON KİM YORUM YAZMIŞ OYUNU :))>
  9.Mar.2007 Cum 10:38:08
fiogf49gjkf0d
ben gideyim balık tutmaya akşama size ızgara yaparım bide rakı açarız:)))))


SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >EN SON KİM YORUM YAZMIŞ OYUNU :))>
  9.Mar.2007 Cum 10:31:17
fiogf49gjkf0d

Ben almasam kahvaltı yaptım yane:)))) tokum



SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >EN SON KİM YORUM YAZMIŞ OYUNU :))>
  9.Mar.2007 Cum 10:25:50
fiogf49gjkf0d


SmoothCriminal

SmoothCriminal resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Last ça söyleşi....>
  7.Mar.2007 Çar 12:50:57
fiogf49gjkf0d

Değişim Sancısı -1 / Eric Hoffer

*  Bütünüyle yeni olan bir şeye gerçekten hazır olmamız asla mümkün değildir.

* Bir iç titremesine tutulmadan köklü bir değişimi karşılayabilmek için aşırı bir kendine güvene ihtiyaç vardır.

* Köklü değişime uğramış insanlar sadece kıt bir eylem imkanıyla yüz yüze kalır ve ya bireysel girişimler yoluyla kendine güven ve öz-saygı edinemez ya da edinmelerine izin verilmezse her şey değişir. Bu durumda, denge, değerlilik ve kendine güven için duyulan açlık, bunların yerine başka şeyler ikame etmeye yönelir. Kendine güvenin yerini iman, öz-saygının yerini gurur, bireysel dengenin yerini ise üyeleri birbirine sıkı sıkıya bağlı bir grup alır.

* ... Çorak, yararsız bir yaşam sürdüren öz-güven ve öz-saygı yoksulu bu kişiler, itibar ve mevki hayaliyle, gurur ve imanın infilak edici ikamelerini elde etmek için yanıp tutuşmaktalar.

* Güç az sayıda insanı bozduğu halde, zayıflık çok sayıda insanı bozar. Nefret, kin, kabalık, tahammülsüzlük ve kuşku, zayıflığın meyveleridir. Zayıfların küskünlükleri kendilerine yapılan haksızlıktan değil, sahip oldukları yetersizlik ve güçsüzlük duygusundan dolayıdır. Zayıfların gönlünü onlarla servetimizi paylaşarak alamayız. Bizim cömertliğimizi onlar tahakküm olarak hissederler. St. Vincent Paul, tilmizlerini uyararak, fakirlere karşı "onlara ekmek vermiş olmanızı affetme" lerini sağlayacak şekilde davranmasını istemiştir. Umudumuzu, gururumuzu ve hatta nefretimizi onlarla paylaşmak suretiyle de zayıfların gönülerini kazanamayız. Zayıfların derdine deva olacak hediyemiz, onların kendi kendilerine yardım yeteneklerini harekete geçirmek olacaktır. Ekmeği, şerefi, özgürlüğü ve gücü kendi çabalarıyla elde edebilmeleri için gerekli teknik, toplumsal ve politik becerileri onlara nasıl aktarabileceğimizi öğrenmeliyiz.

* Taklitçiler, taklit ettikleri modelin üstesinden gelmeyi –onu aşmayı, geride bırakmayı ve daha iyisi bütünüyle ortadan kaldırmayı- arzularlar. En son zikrettiğimiz şey tarih içerisinde bazen ilk tercih edilen olmuştur: Taklitçiler işe  modeli tahrip etmekle başlamış, daha sonra taklit etmeye koyulmuşlardır. Yenilgiye uğramış veya ölmüş bir modeli taklit etmenin çok daha kolay olacağı açıktır.

* Bireyin en hayati ihtiyacı kendi değerini kanıtlamaktır, bu da genellikle eyleme karşı doymaz bir açlık hissedilmesi anlamına gelir. Çünkü, beceri ve yeteneklerini değerlendirmek ve geliştirmek suretiyle bir değerlilik duygusu elde edebilenlerin sayısı oldukça azdır. Çoğunluk, kendilerinin değerliliklerini bir şeyle meşgul olmak suretiyle ispatlar. Bir şeylerle uğraşarak yaşanılan hayat, gayesi olan bir hayata en yakın hayattır. Fakat, eylem vasıtasıyla kendini kanıtlamayı veya daha kolay olan kendini meşrulaştırmayı seçen birey dengesiz ve huzursuzdur. Zira, değerliliğini hergün yeniden kanıtlamak zorundadır. Onun, “çılgınca faaliyete ve bir şeyler yapmaya can atmak” için tuhaf bir kader nazariyesinin dile getirdiği belirsizliklere ihtiyacı yoktur.

* Rönesans, sıkı örülü bir toplumun bir uyanış, bir yeniden uyanış gerçekleştirerek bireyselleşmesiydi. Reform  hareketi ise bu bireyselleşmenin bir yan ürünü –bireyselleşmeye karşı bir tepki- idi. Bireysel varoluşun getirdiği yükü, endişeyi ve ayrışmayı dayanılmaz bulan pek çok insan vardır. Bu, kişisel ilerleme imkanlarının görece sığ, bireysel çıkar ve umutların ise peşlerinde koşulmaya değmez göründüğü durumlar için özellikle geçerlidir. Bu tür insanlar, bireysel varoluşa er ya da geç sırtlarını döner, bir kutsal dava, bir lider veya bir hareketle özdeşleşmek suretiyle bir amaca ve değer sahibi olma duygusu edinmeye çalışırlar. Böylesi bir özdeşleşmeyle elde ettikleri inanç ve gurur, onla için, ulaşılmaz durumdaki öz-güven ve öz-saygının yerini tutarlar. Reform Hareketi, özerk bir varoluşun yükünden kurtulmak için başlatılan bir hareket olmuştur.,

* Kendi varlığını kendi gayretleriyle meşrulaştırmak zorunda olan birey, kendisinin ebedi tutsağıdır.

 

<<1 234>>