ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
12 Mayıs 2024, Pazar 21:42   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  XSefaiX> Forum Mesajları
    XSefaiX'e ait Toplam 1456 Forum Mesajı var
<<12345678910 11121314151617181920...100...146>>


XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Allah ın Kelam ından bir Ayet de siz hediye eder misiniz? :)>
  14.Oca.2008 Pzt 11:12:34
fiogf49gjkf0d


XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Allah ın Kelam ından bir Ayet de siz hediye eder misiniz? :)>
  14.Oca.2008 Pzt 11:11:43
fiogf49gjkf0d


XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Allah ın Kelam ından bir Ayet de siz hediye eder misiniz? :)>
  14.Oca.2008 Pzt 10:50:39
fiogf49gjkf0d

 

izleyiniz...



XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Meleklerin Yıkadığı Genç>
  13.Oca.2008 Pzr 12:51:43
fiogf49gjkf0d

Harwest :
Yüreğine sağlık ronam çok güzel bir paylaşım Allah Razı olsun

 

Aynen...



XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >**Torpil İşlermi ? **>
  13.Oca.2008 Pzr 11:44:53
fiogf49gjkf0d

 

Torpil demek çok manasız bir kelime olur. Şu bir gerçektir, dua Allahla pazarlık aracı değildir, yani duam kabul olsun diye dua edilmez. Dua sadece Allaha bir yakarıştır. O ki, KARANLIK GECEDE, KARA TAŞIN ÜZERİNDE YÜRÜYEN,KARA KARINCANIN AYAK SESLERİNİ BİLE DUYAR; bizide duyacağı aşikardır. Lakin insanlarında Allaha karşı bazı borçlerı vardır, bunları saymama gerek yok sanıyorum.

Konunun diğer yüzü şudur, Referansa gerek tabiki yokdurdur. Dünyada yaşayan nefes alan her canlı Allahındır, özellikle insan daha övgülü varlıktır. Akıl almış, sağlık almış, sıhhat almış, dünyanın lezzetlerini almış canlıdır, sizce bu yeterince şanslı olduğumuzu veya yeterince övgülü olduğumuzu ıspatlamazmı...

Araya aracı koymak doğrumu yanlışmı tartışılmaz, o insanın o anki pisikolojisiyle ilgilidir. Yani insan duasının kabul edilmesini  çok ister ve daha derin yakarış içindedir. Bunun için araya aracı koymuştur. Ama ne derece yanlış onu bilmem Onu fetfa vermeye yetkim yok.

Ama torpil denince olmaz. İnsanla hak arasında torpil olmaz, bunun n basit örneğini Peyganberimiz Hz. Muhammed ( s.a.v )  ıspat etmiştir. İslamın ilk doğduğu dönemlerde köleler ve efendiler vardı ve Hz. Muhanmmed ( s.a.v ) bu köle efendi ilişkisini ortadan kaldırmak için çok mücadele vermiştir. Bu da insanların eşit olduğunu ıspat eder.



XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Yaşanmış Bir Olay>
  13.Oca.2008 Pzr 11:12:33
fiogf49gjkf0d
Nefertiti585 :

 

DR.HALUK NURBAKİ

Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size nakletmek istiyorum. Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı.



Serap ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da ALLAH (c.c) in izniyle iyileştiğini gördüm. Ancak Serap ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu.

Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale için İzmir e gitmek istedi. Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış.

Dönüşünden kısa bir süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak:


– Doktor bey, dedi. Ben .. size…dargınım.

Niçin?" diye sordum.

–"Siz…dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH (c.c) ı, ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?"


Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. O nu üzmemeye çalışarak:

–"Doktora ulaşmak kolaydır dedim. Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın…"


Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve son günlerini yaşayan Serap için bu dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman hakikatlerini bütün ruhuyla mecz ediyor ve arada bir soru soruyordu. Vefatına bir hafta kala:

–"Doktor bey, dedi. Ben ölürken ne söylemeliyim?"


–"Senin durumun çok özel" dedim. Kelime-i Şehadet sana uzun gelir. O ani fark edince Muhammed (s.a.v) sana yeter."


O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap a sürekli morfin yapıyor ve O nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi telefon ederek:

–"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." dedi. "Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor.

Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hâla unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum.

-"Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?.


İşte Serap, böyle bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap ın acizliği hürmetine olacak ki Salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim. Ertesi gün O na:


–"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin. Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:

–"Doktor bey…Azrail bana nasıl görünecek?"

–"Kızım," dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir."


Salı günü Serap ın ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim. Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:

–"Doktor bey, biliyor musunuz , bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!" dedi ve devam etti:

–Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz kıldı. Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:

–"Doktor bey e söyleyin, dedi. Azrail, O nun söylediğinden de güzelmiş!!!"

Çok güzelmiş ya...



XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Müzik, Vido Klip, Playlist, Konser >bu müzik kime ait>
  6.Oca.2008 Pzr 12:12:33
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Aslında bu merak, yani bu müziği çok sevdiğim için ismini öğrenmek amaçlı koydum. Ama bunu bir oyunada çevire biliriz; ne dersiniz

Bilin bakalım bu müzik kime ait... 

TIKLAYINIZ...

 



XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Bir yudum hikaye>
  4.Oca.2008 Cum 10:02:57
fiogf49gjkf0d
Sally, küçük kardeşi George hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen herşeyi yapmışlardı. Georgi nin yalnızca çok pahalıya malolacak bir ameliyatla kurtulma şansı vardı fakat bunun için yeterli paraları yoktu. Babasının, umutsuz bir biçimde annesine şöyle fısıldadığını duymuştu Sally:"Yalnızca bir mucize onu kurtarabilir."Bu sözleri duyar duymaz, usulca kendi odasına yürüdü Sally. Domuz biçimindeki kumbarasını gizlediği yerden çıkartarak içindeki paraları yavaşça yere dökerek saymaya başladı. Yanılgıya düşmemek için tam üç kez saydı kumbaradan çıkardığı bozuk paraları. Sonra hepsini cebine koyarak aceleyle evden çıkıp, köşedeki eczaneye gitti.Eczacının dikkatini çekebilmek için büyük bir sabırla bekledi. Eczacı çok yoğundu ve bir adama ilaçlarını nasıl kullanacağını anlatıyordu. Bu yoğun çalışmanın arasında sekiz yaşındaki bir çocukla ilgilenmeye hiç niyeti yoktu ama Sally nin beklediğini görünce "Evet, ne istiyorsun söyle bakalım" dedi. "Biraz acele et, gördüğün gibi beyefendiyle ilgileniyorum" diyerek yanındaki şık giyimli adamı gösterdi.Sally "Kardeşim" dedi. Sessizce yutkunduktan sonra devam etti: "Kardeşim çok hasta, bir mucize almak istiyorum."Eczacı Sally e bakarak "Anlayamadım" dedi."Şeyy, babam Onu ancak bir mucize kurtarabilir dedi, bir mucize kaç paradır, bayım?"Eczacı Sally e sevgi ve acımayla baktı bu kez: "Üzgünüm küçük kız, biz burada mucize satmıyoruz, sana yardımcı olamayacağım" dedi.Sally o kadar kolay vazgeçmek istemedi. Eczacının gözlerinin içine bakarak "Karşılığını ödemek için param var benim, bana yalnızca fiyatını söylemeniz yeterli" dedi. Bu arada Sally ve eczacının yanında bekleyen iyi giyimli bey Sally e dönerek "Ne tür bir mucize gerekiyor kardeşin için küçük hanım? diye sordu. "Bilmiyorum" dedi Sally. Sonra gözlerinden aşağı süzülen yaşlara aldırmaksızın devam etti: "Tek bildiğim, o çok hasta ve annem ameliyat olmazsa kurtulamayacağını söyledi ve ailemin de ameliyat için ödeyebilecekleri paraları yok. Ama babam Onu ancak bir mucize kurtarabilir deyince ben de paramı alıp buraya geldim.""Ne kadar paran var?" diye sordu iyi giyimli adam. "Bir dolar ve onbir sent" dedi Sally. "Ve dünyadaki tüm param bu!" "Bu iyi bir şans, küçük kardeşini kurtarmak için gerekli olan mucize için yeterli bu para" dedi, iyi giyimli adam. Adam bir eline parayı aldı, öteki eliyle de Sally nin elini tutarak "Beni yaşadığın yere götürür müsün lütfen?" diye sordu. "Küçük kardeşini ve aileni tanımak istiyorum" dedi. İyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong du ve George için gerekli olan ameliyatı yapabilecek tanınmış bir cerrahtı. Ameliyat başarıyla sonuçlanmış ve aile hiçbir ödeme yapmamıştı. Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman hâlâ yaşadıkları olayların etkisinden kurtulamamışlardı.Anne "Hâlâ inanamıyorum. Bu ameliyat bir mucize! Doğrusu maliyeti ne kadardır merak ediyorum" dedi. Sally kendi kendine gülümsedi. O bir mucizenin kaça malolduğunu çok iyi biliyordu. Tam tamına bir dolar ve onbir sent!


XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Bir yudum hikaye>
  4.Oca.2008 Cum 09:50:58
fiogf49gjkf0d

Gelibolu kara savaşlarının başladığı ilk günlerde,yarım adanın güneyinde ileri hatlarda bulunan  26. alayın taburları karşılarındaki kendilerinin 9 misli fazla askerle mücadeyi kahramanca sürdürüyorlardı.Hatta 9. tümene ait 8 adet bölük ilk gün yapılan savaşlarda düşmanın 2 taburu karşısında yapa yanlız kalmıştı. Üstelik 27 nisan tarihinde mortokoy civrından fransızlarda kereviz dere bölgesine doğru taarruza geçmişlerdi. Buradaki birliklerimize takviye gerekiyordu. Gelibolunun kuzeyindeki 5 ve 7. tümenlerinin bu bölgeye sevki emredildi.5. tümene bağlı olan 17. piyade alayı deniz yoluyla kilit yaya geldi.9. tümenin emrine verilen bu birlik yaya olarak eceabat ve kilit bahiden geçecek ve havuzlar mevkiinde konaklıyacaktı.Anlatacak olduğumuz bu olayın kahramanı yrb.Hasan bey birliğinin tam önünde ilerliyordu.Bu vaziyette kilitbahiy köyünün tam ortasına meydan çeşmesine gelmişlerdi.Normal bir köydü ve diğerlerinden farksızdı. Etrafta koşturan çocuklar,su testilerini doldurmaya çalışan kadınlar.

Yrb. hasan orada ilginç bir olaya şahit oldu, tüyleri dökülmüş  ve vicudu yara bere içinde bir köpek su içmek için çeşmeye ilerliyordu, fakat insanlar onu çeymeye koymuyor ve uzaktan taş atıyorlardı,yrb. hasan atından indi ve köpeği yaralarından ve vicudundan akan irinlerinden tiksinmeden kucakladı veçeşmeye götürdü. Önce susuzluğunu giderdi sonra karnını doyurdu ve yanına alarak yola devam ediyorlardı.bu Köpeğe neden bu kadar ilgi gösterdiğine askerleri anlam veremiyor ama sormayada çekiniyorlardı, bir gün bir asker dayanamadı ve sordu. Cevap şuydu.

---Çünki cenab-ı hakkın  kıyamet gününde neden bu köpeğe merhamet etmedin sorusundan korktum.

Köpeğin adını CANBERK koymuştu, canberk gün geçtikçe iyileşiyor ve tüyleri yeniden çıkıyordu. Yeni hayatına alışmış ve mehmetcikle beraber en çetin savaşlarda türk siperlerine mehmetcikle birlikte atlıyordu. Savaşlar çok çetindi ve özellikle fransız askerlerinin sonu gelmiyordu. Hatta bazen Türk siperlerine gece baskın yapıyorlardı, ama canberk geceleri gözünü bile kırpmadan duruyor ve havlayarak ortalığı ayağı kaldırıyordu.Tam manasıyla iyileşmişti.

11 tenmuz günü sabahleyin şiddetli çatışmalar meydana gelmişti.Önce fransızlar taarruza kalktılar, ama yorgun mehmetcik gene düşmanı püskürtmeyi başarmıştı, ve ardından mehmetcik fransızlara karşı taarruza geçti.Düşmanı saklandığı siperlerden kaçırmayı başardılar,ve düşman geri çekilmeye başladı, etraf fransız cesetleriyle doluydu.Mehmetcikler şehit arkadaşlarının defn işleriyle ve yaralıların sargı evine nakliyle uğraşırken yrb. Hasan bir fransız askerinin ölü gibi yattığı halde kıprdadığını hissetti. Yanına gidip yaralı ise sargı emri için naklini isteyecekti ve fransıza yaklaştı. Tam yarası varmı diye bakarken kalleş fransız elinde kamasını yrb.Hasanın göğsüne sapladı. Yere yığılan yrb Hasanın yarasından oluk oluk kan akıyor ve mehmetcik neye uğradığını anlamadan fransıza müdahele ettiler, ama geç kalmışlardı. imam geldi ve Kuran okumaya başladı. Yrb. Hasan imama La havle vela kuvvete illa billahül aliyyil azim duasını 33 kere okumasını istedi ve imam da okumaya başladı.İmamla beraber okumaya çalıştı ve yüzü iyice solmuştu.Uzaklardan gelen bir havlama sesi vardı ve sesin kime ait olduğunu biliyorlardı. Canberk geldi ve veli nimetinin yanına çöktü, ellerini yalıyor ve göz bebeklerinin içine bakıyordu, kalk diyor gibiydi, ama nasfile. Yrb. Hasan bir an ilkindi ve beni ayağı kaldırız dedi. Son emrini yerine getiren mehmetcik komutanını ayağı kaldırdı. Yrb. Hasan ufka bakarak

--- Neden zahmet buyurdunuz ya resul allah dedi ve oracıkta can verdi. Yüzünde tebessüm vardı. Yrtb. hasan  Kainatın efendisiyle gitmişti.

Askerler komutanlarının naaşını yere yatırdı ve üzerlerine Türk bayrağı örttü, ve bulunduğu yere defnetmek için bir mezar açtılar. Canberk veli nimetinin ayak ucuna bayrağın altına girmiş ve sessiz sessiz inliyordu, yalvarır gibi hali vardı. Mezar açılmış ve komutanın naaşı defnedilecekti, bayrak kalktı, ama canberk kalkmıyordu. Askerler irdelediler ama köpekte hiç hareket yoktu. Herkes şok olmuştu, canberk bayrağın altından yaradana yalvarmıştı ve komutanının peşinden gitmişti.

Komutanı defnettikten sonra ayak ucuna bir mezar daha açıldı ve canberkide oraya defnetmişlerdi...



XSefaiX

XSefaiX resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Bir yudum hikaye>
  4.Oca.2008 Cum 08:51:12
fiogf49gjkf0d

Yağmurlu ve soğuk bir kış günü, yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldı.

"Eski gazeteniz var mı, bayan?"

Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi.

"İçeri girin de size kakao yapayım." dedim.

Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.

Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum.

Oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti. Bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu.

Erkek çocuğu bana döndü ve

"Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu.

"Zengin mi? Yo hayır!" diye cevaplarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve

"Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım." dedi.

Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa.

Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte birşey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı.

Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler.

Başımızı sokacak evimiz vardı.

Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi.

Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim.

Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur ya; unutuveririm ne denli zengin olduğumu.

Siz sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu. Ben unutmayacağım.

Konunun anafikri : Her ne olursa olsun elimizdekilerin kıymetini bilmeliyiz ve bizden daha fakir olanları unutmayalım...

<<12345678910 11121314151617181920...100...146>>