fiogf49gjkf0d
Sensiz bir gecenin daha geçmesine dayanabilirmiyim bilmiyorum...
Birine aşık olmak neden bu kadar zor sen yanımda olmadığın halde...
Benim değilsin ve belkide hiç bir zaman benim olmayacaksın... Sensizlik ok gibi saplanıyor o sensiz geçen gecelerde... Tam vazgeçtim diyorum ama her seferinde sen çıkıyorsun karşıma... Bazen kalbimden çıkarıp atmak geliyor içimden sensizliği... Yapamıyorum, elim yetişmiyor... Kimi zamanda uzanıp tutuvermek istiyorum, sıcaklığını hiç hissetmediğim o ellerine...uzanamıyorum... Belki bir soluk kadar yakınsın bana; ama biliyorum ki varlığın bir okadar uzak... Beynim unutup başka limanlara demir atmak istesede; Kalbim bekle diyor...gidemiyorum... Bazen unutmalıyım diye yazmak istiyorum kağıda; Ama kalem bile engel oluyor... yazamıyorum... Benliğime öyle bir kazımışım ki seni; Silmek istiyorum ama... silemiyorum...
Gözyaşlarımın içinde sakladığım sevdiğim!!! Kaybetmek istemiyorum seni ama... tutamıyorum...ağlıyorum... Ne yazık; attığım her adımda, tuttuğum her dilekte sen varsın... Unut deselerde bana, acı veren seni... Bırak deselerde gerçekleşmeyecek hayalleri...
Ben sende kaldım...unutamıyorum...bırakamıyorum seni... |
fiogf49gjkf0d
Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir... Beynimi uyuşturuyor özlemin... Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum. Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp sürekli bir boşluğa dönüşüyor. Sabahlara seni okşayarak başlamaları, akşamları her işi bir kenara koyup seninle baş başa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü... Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak, bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken... Ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken... Hasta olduğunda, o korkunç kriz gecelerinde günler, geceler boyu nöbet tuttuk başında... O şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek... "Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak, doktorun böldü sevincimizi: "Yaşayamaz artık bu evde... Yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi, "O gitmeli... Ve kendine yeni bir hayat çizmeli..." Bilsen ne zor, gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana... Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek... Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" demek... "Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa" demek sana ne zor... Sesimi, kokumu çekip alıvermek beyninden, sesin, kokun hala beynimdeyken... Seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden... Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek... Ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın arka koltuğuna, birlikte güneşlendiğimiz onca yazı, yan yana titreştiğimiz onca kışı, paylaştığımız bunca acıyı, onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına, arkadan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor... Ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek... Yokluğunu beklemek, ne zor... Bunları düşündükçe, şu anda uzaklarda bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engelleri aşıp, terk edilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları, yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak ve yavaşça üzerini örtmek geliyor içimden... Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum. Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde, terk etmişlere özgü bir terk edilme korkusunu da yüreğimin derinliklerinde duyarak sana koşmak, yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek ve "Dön bebeğim" demek istiyorum: "Geri dön... Kulüben seni bekliyor..."
|