ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
5 Mayıs 2024, Pazar 01:18   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  l3oom> Forum Mesajları
    l3oom'e ait Toplam 4 Forum Mesajı var


l3oom

l3oom resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >***Regaip Kandilimiz Mübarek Olsun***>
  16.May.2013 Per 08:53:30

Amin, cümlemizin teşekkürler...



l3oom

l3oom resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >International Monetary Fund (IMF) `ye olan borcumuz sonunda bitti...>
  16.May.2013 Per 08:51:53

Bir insan hem cahil hem de kör-kütürüm ideoloji sarhoşu ise kısaca orayı terk et.

O, bilgiye dayanmadan inanç sahibidir. Günün sonunda eve dönerken doğruları değil, kafasında getirdiği hurafeleri yanında alıp götürecektir.

Cahilin ve ideolojik amigoların sesinin gür çıktığı alanların başında, son 10 senedir plak gibi defalarca takıp dinlettikleri şu meşhur Türkiye`nin borç batağına saplandığı safsatası geliyor. Cahillerin saati anlaşılan 2001 krizinde durmuş, dönüp dönüp oraya bakıyorlar. Bu safsatalar yüzünden en detaylı analizimizi 22 Temmuz 2007 seçimlerinden hemen önce yaptık. Zira koca profesörler o zaman genel seçimlere giderken sırf kafa karıştırmak için bu saçmalıkların başını çekiyordu. Tam sayfa çok detaylı analizimizin başlığı `Ekonomide gerçekler ve yalanlar (18 Temmuz 2007) idi. Lütfen Google`dan bulup okuyun. Kim haklı çıktı görün. Son olarak `Türkiye, borç batağında mı?` (29 Mart 2010) başlığı altında yine konuyu işledik. 2010 yılı tahmini yaptık. Yine bulup okuyun, cahilin iftirası ile analiz farkını görün. Şimdi yine seçim zamanı, yine saçmalama zamanı. Bakalım Türkiye`nin borç defteri ne diyor?

İlk olarak, Türkiye`nin dış borçlarının içinde hem devletin, hem de özel kesimin payı var. Bir kere bu ikisini ayırmak lazım. Ayırmaz iseniz özelin yaptığı borcu devletin borcu gibi millete çakarak ahlaksızlık yapmış olurlar. Öyle ya, nasıl ki benim borçlarım sizi ilgilendirmez, borç alıp kâr rekorları kıran ve başarıyla ödeyen Koç ve Sabancı`nınkiler de bizi ilgilendirmez. Devlet bu borçlara garantörlük yapmıyor. Veren ile alanın sorunu. Bu yüzden özel sektörün borcunu nüfusa bölüp de `bebeklerimizin şu kadar borcu var` diyen cahiller halt etmiş.

İkinci olarak da net ve brüt (AB ölçüsü bu) borç ayrımı yapılmalı. Brüt olan sadece borçları içerirken, alacaklarımızı hesaba katmaz. Şimdi Türkiye`nin şark kurnazları borcumuza bakıyor da alacağımıza bakmıyor. Borç borç da, alacak patlıcan mı? Bunun için borçlardan alacaklar çıkarılınca net borç oluşuyor ki buna bakmak lazım. O zaman önce bu ikisine göre bakalım.

Türkiye`nin toplam (kamu artı özel sektör) brüt borçları 2002 yılında 257 milyar TL`den, 2010 yılında 497 milyar TL (290 milyar dolar) olmuş. Alacaklarımızı düşersek (net) 317 milyar TL oluyor. Brüt 290 milyar dolar borcun sadece 89 milyar doları devletin. On sene önce de zaten 75 milyar dolardı. Yani pek artmış değil. Artan da bu kriz ortamında oldu. Bu borcun 84 milyar doları uzun vadeli. Risk yok.

Hükümetten bağımsız olan ve adeta bir şirket benzeri kâr-zarar açıklayan TCMB`nin de 12 milyar dolar borcu var. 10 milyarı uzun vadeli, yine hiçbir risk yok. Özel sektörün 190 milyar dolarlık borcunun da yine 117 milyar doları uzun vadeli.

Üçüncü bir ayrım da borcun GSYH`ya oranına bakılır. Mutlak miktarına değil. Zira borç alınmış da ne yapılmış, hangi katma değer oluşturulmuş, görmek lazım. Ancak Türkiye`de cahiller borcun `miktarına` bakarken, bununla ne yapıldığına bakmıyor. Evim yoktu, borcum da yoktu. Çok mu iyi? Ev yaptırdım, artık borcum da var. Evimin birkaç katını satarsam tüm borcumu öder, üstelik cebimde de para kalır. Kötü mü? Katma değer oluşturmaktan habersiz cahil, miktar olarak borçtaki artışa bakıyor da GSYH`nın 200 milyar dolar bandından tam 750 milyar dolar bandına çıktığına bakmıyor. Şimdi bu gözle bakalım. Kamu ve TCMB`ninki bir arada GSYH`nın %13`ü kadar bir brüt dış borç stoku var. Neti %10`un altında. Demek ki, devletin dış borç riski yok.

Bir de devletin hem iç hem de dış borcu var. Bunun net olarak GSYH`ya oranı % 41,5 (Avrupa`da ortalama % 80 ve üzerinde), net olarak ise GSYH`ya oranı 2010`da % 28,7. Kısaca devletin ne iç borç, ne dış borç riski var.

Özel sektör ise sadece biraz borçlu. Ancak bunun da vadesi uzun. Sağlıklı borçlanmış, krizde bile takır takır ödemiş. 189 milyar dolarlık toplam özel borcunun 90 milyar doları bankaların, 100 milyar doları da reel sektörün. Peki cahil adam özel sektörün kim olduğunu biliyor mu? Türkiye`de faaliyet yapan tüm yerli yabancı firmalar `özel sektör` olarak geçiyor. Buna göre 190 milyar dolarlık özel sektör borcunun ne kadarı yerlinin, ne kadarı bizim cahilin çenesini yoran yabancının borcudur acaba? Bunu kimse bilmiyor ve TCMB de maalesef şeffaf davranarak ya da tembellik yapıp düzenli olarak açıklamıyor. Ve yazık ediyor. Sonuç olarak özel ile kamunun toplam dış borcunun GSYH`ya oranı brüt % 39,5, net olarak ise % 23. Yani yine sorun yok. Sorun olmadığını nereden anlayacağız? Avrupa`ya, dünyaya, petrol zengini olmayan bizim gibi ülkelere bakarak. Baktılar mı, hayır! Kimin risk primi nerede? Kim batmış, kim ayakta, kimin notları düşerken kiminki çıkmış?

İbrahim ÖZTÜRK



l3oom

l3oom resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Amsterdam Arena`da beklenen final>
  15.May.2013 Çar 11:37:58

Eski adıyla UEFA Kupası, yeni adıyla UEFA Avrupa Liginin 42. finalinde Benfica ile Chelsea kozlarını paylaşacak. Amsterdam Arenada 21.45te başlayacak karşılaşma NTVden canlı olarak ekranlara gelecek.

Yarı finalde temsilcimiz Fenerbahçeyi eleyerek finale kalan Benfica, bu kritik maça haftasonu Porto önünde aldığı yenilginin moral bozukluğuyla çıkacak. Belki de lig şampiyonluğunu ellerinden kaçırmalarına neden olacak son dakika golüyle, Portekiz ekibi ligde Eylül ayından beri ilk kez sahadan puansız ayrılan taraf olmuştu. Teknik direktörlüğünü Jorge Jesusun yaptığı Benficanın bu maç öncesinde herhangi bir sakat oyuncusu bulunmuyor.

Öte yandan Chelsea menajeri Rafa Benitez ise bu önemli maçta John Terry ve Eden Hazarddan yoksun olacak. Londra kulübünün haftasonunda ligde oynadığı ve 2-1 kazandığı Aston Villa karşılaşmasında sakatlanan bu 2 yıldız isim, finalde formalarından uzak kalacak.

Newcastle Unitedden devre arası transfer edilen Senegalli golcü Demba Ba ise, eski takımıyla sezon içinde bu kupada mücadele ettiği için İngiliz ekibi statü gereği etkili forvet oyuncusunu bu maçta da kadrosuna alamayacak. Bunun haricinde başka eksiği olmayan Chelseade, UEFA Avrupa Ligi maçlarında forvetin değişmez ismi Fernando Torresin, finalde de ilk 11de yer almasına kesin gözüyle bakılıyor.

MUHTEMEL 11LER

BENFICA
Arthur 
Pereira
Luisao
Garay
Melgarejo
Matic
Perez
Salvio
Lima
Gaitan
Cardozo

CHELSEA
Cech
Azpilicueta
Cahill
Ivanovic
Cole
Luiz
Ramires
Oscar
Mata
Lampard
Torres

İLGİNÇ DETAYLAR

*Bu maç Benficanın kulüp tarihinde Avrupa kupalarında oynayacağı 9. final maçı olarak kayıtlara geçecek.

*Portekiz devi, 1962de Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasında zafere ulaşmasından sonra çıktığı 6 finalde de sahadan başı önde ayrıldı.

*Benficanın forveti Oscar Cardozo, Avrupa kupalarında oynadığı son 10 maçta 6 kez gol sevinci yaşadı.

*Benfica, Avrupa kupalarında Chelseanin 2 katı kadar tecrübeli. Benficanın 362 maçına karşılık, Chelsea bu arenada 181 maç oynamış.

İki ekip tarihlerinde ilk kez geçen sezonun Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde karşı karşıya geldi. Roberto Di Matteonun teknik direktör koltuğunda oturduğu Chelsea, Lizbondaki maçı 1-0, kendi sahasındaki maçı da 2-1 kazanarak Şampiyonlar Ligi kupasına doğru yürüdü.

Chelsea, UEFA Avrupa Ligi kupasını müzesine götürmeyi başarırsa, Şampiyonlar Ligini kazandığı yılın ardından bunu gerçekleştiren ilk takım olacak.

Chelsea, aynı zamanda tarihinde eksikliğini hissettiği bu kupaya kavuşursa, Juventus, Ajax ve Bayern Münihten sonra UEFAnın düzenlediği 3 büyük kupada mutlu sona ulaşan 4. takım olacak.



l3oom

l3oom resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >International Monetary Fund (IMF) `ye olan borcumuz sonunda bitti...>
  15.May.2013 Çar 10:15:14

Türkiye 52 yıllık bir defteri bugün kapandı. IMF`ye bugün 421 milyon dolarlık son borç dilimini ödeyerek veda ettik.


Uluslararası Para Fonu`na (IMF) borcunun son taksidini bugün ödeyecek olan Türkiye, ayrıca kaynak çeşitliliği sağlamaya çalışan fona 5 milyar dolar da borç verecek. İlk stand-by anlaşması Cemal Gürsel`in kurduğu 24. hükümet döneminde gerçekleşirken, fona borç ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın kurduğu 61. hükümet döneminde tamamen bitti.

Türkiye, 1947`de üye olduğu, 1961`de ilk kaynak sağladığı IMF`ye borçlu kalma durumunu, mali ve siyasi istikrarı ile bütçe disiplininin kendine sağladığı güç sayesinde bugün tek taraflı olarak sonlandırmış oldu.

Ancak son borç taksidinin ödenmesinin ardından IMF ile ilişkiler tamamen bitirilmeyecek; `üyelik` kuralları çerçevesinde sürecek. 

BORÇLANMA SÜRECİ

Peki Türkiye`nin IMF ile olan borçlanma süreci nasıl başladı? Türkiye, ilk olarak IMF ile 1947`de İsmet İnönü döneminde tanıştı. 1958`de Adnan Menderes`in başbakanlığı döneminde ilk borç alındı.

İLK STAND-BY 1961`DE

IMF`nin kuruluş yılı 1944 ama 1947`de faaliyete geçti. Türkiye, aynı yıl IMF`ye üye oluyor. Özellikle 50`li yılların son döneminde ortaya çıkan ekonomik siyasi kriz nedeniyle maalesef Türkiye IMF`yle stand-by antlaşması dediğimiz koşullu antlaşmanın ilk imzasını 1 Ocak 1961`de atıyor. Bu tarihten bugüne IMF ile süren ilişkiler boyunca ülkede 38 hükümet yönetimde bulundu.

İlk imza Cemal Gürsel`e aitti. Ancak 4 gün sonra hükümet değişti. Gürsel`in yaptığı anlaşmayı İsmet İnönü yürüttü. 1962`de ikinci anlaşmayı imzalayan İnönü, IMF`den yaklaşık 40 milyon dolar aldı.1963`te de anlaşmayı yeniledi. 65`ten 1970`e kadar anlaşmalar sürdü. Önce Suat Hayri Ürgüplü ardından Süleyman Demirel`in imzaladığı 3 anlaşma daha.

1970`TEN İTİBAREN IMF`SİZ YILLAR

1970`ten itibarense IMF`siz yıllar başladı. Bu dönemde Nihat Erim, İlhan Öztrak, Naim Talu, Bülent Ecevit, Sadi Irmak ve Süleyman Demirel hükümet kurdular. Ama IMF`den uzak durdular.

UZUN SÜRELİ ANLAŞMA 1980`DE

Türkiye`nin IMF ile uzun süreli ilk anlaşmasına ise Haziran 1980`de Demirel imza attı. Süleyman Demirel o tarihe kadarki en yüksek krediyi aldı. Birkaç ay sonra 12 Eylül darbesiyle iktidardan uzaklaştırılsa da yerine atanan Bülent Ulusu anlaşmayı sürdürdü. Hatta bitince yenisini de imzaladı.
1984`te darbe döneminden sonra iktidara gelen Turgut Özal, IMF`siz idare etti. Özal`dan sonraki ANAP iktidarları gibi uzun bir aradan sonra yeniden koltuğa oturan Demirel de IMF`ye yanaşmadı.

Serbest piyasa ekonomisinin yaygınlaşarak yerleştiği, yabancı sermayeye kapıların açıldığı ve IMF`siz geçen bu dönem 10 yıl sürdü. 

ÇİLLER DÖNEMİNDE 5 NİSAN KARARLARI

Stand-by anlaşmasıyla kamuda yükümlülük altına girmek istemeyen hükümetler piyasadan borçlanmaya tercih etti. Yıl 1994 olduğunda ise IMF, krizdeki Türkiye`nin ekonomik tarihine yeni bir stand-by ile girdi. Krizin etkilerini yumuşatmak için yürürlüğe konan bu program paralelinde ünlü “5 Nisan” kararları alındı.
Tansu Çiller`in imza attığı 5 Nisan kararları kapsamında TL yüzde 39 devalüasyona uğradı. Sıcak para girişini hızlandırmak için Hazine bonosu, tahvil ve repo gelirlerinden alınan yüzde 5`lik vergi oranı kaldırıldı.

Serbest bırakılan döviz kurları bankaların inisiyatifine terk edilirken, 24 Ocak`ta Kamu İktisadi Teşebbüsü`ne tanınan zam yapma yetkisi geniş bir şekilde kullanıldı. Özellikle TEKEL ürünlerine büyük oranlarda zam yapıldı ve ek vergiler getirildi. Akaryakıt vergileri yüzde 10`dan yüzde 25`e çıktı.

2000 yılına yüksek enflasyon sorununa çare bulamayarak giren Türkiye, 1999`da aldığı stand-by kredisi ile birlikte IMF destekli yeni bir programı da hayata geçirdi.

Enflasyon için yüzde 20-25 hedefi açıklanırken, tarımda desteklerin azaltılması, sosyal güvenlik sisteminin açıklarının kapatılması, özelleştirme, bankacılık sisteminin güçlendirilmesi yeniden masadaydı.

Özellikle özelleştirme, bütçe yapmanın en önemli enstrümanlarından biri haline geldi. Niyet mektubunda, özelleştirmeden 7.6 milyar dolar geleceği belirtildi.

Alınan önlemlerle finansal yabancı sermaye girişi hızlanırken, enflasyonda iniş beklendiği kadar hızlı olmadı. İthalatın hızla artmasıyla dış açık büyüdü. 

2001`DE IMF`Lİ YILLAR YENİDEN BAŞLADI

2001`de Bülent Ecevit`in başbakan olduğu üçlü koalisyon döneminde art arda anlaşmalarla IMF`li hayat yeniden başladı.
2000 yılı Kasım ve 2001 Şubat krizinden sonra 2002`de yeniden IMF ile anlaşan Türkiye, 2005`te AK Parti hükümetiyle kesintisiz anlaşmalar sürecini devam ettirdi.

Eski Devlet Bakanı Kemal Derviş`in imzaladığı 18. stand-by anlaşmasını devam ettirmek 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından iktidara gelen AK Parti Hükümeti`ne kaldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, bir stand-by anlaşması süresi sonuna kadar uygulandı. 

AK PARTİ`DEN 2008`DE STAND-BY YAPMAMA KARARI

18. anlaşmanın sona ermesinin ardından 2005 yılında da yeni bir üç yıllık 19. stand-by anlaşması imzalandı. AK Parti, 2008 yılında ise IMF ile stand-by anlaşması yapmama kararı aldı.

66 YILLIK ÜYELİK, 52 YILDA 19 ANLAŞMA

Türkiye 52 yıldır süren anlaşmalarla IMF`den 50 milyar dolara yakın kredi aldı. Bunun 35 milyar doları son üç anlaşma döneminden.
11 Mart 1947`de üye olduğumuz IMF ile bugüne kadar 19 stand-by anlaşması yapıldı. Ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarın da katkısıyla bu anlaşmalardan sadece son 2 stand-by başarıyla tamamlandı.

2002`DEKİ BORÇ 23.5 MİLYAR DOLAR

Türkiye`nin 2002 yılında IMF`ye 16 milyar 246 milyon SDR (yaklaşık 24 milyar dolar) borç stoku bulunuyordu.

Söz konusu borç stoku, 2005 yılında 10 milyar 247 milyon SDR`ye, 2008 yılında 5 milyar 534 milyon SDR`ye, 2010 yılında 3 milyar 654 milyon SDR`ye, 2011 yılında da 1 milyar 874 milyon SDR`ye kadar geriledi.

Türkiye`nin 28 Ocak 2013 itibariyle IMF`ye 19. stand-by`dan kalan borcu 562,1 milyon SDR (yaklaşık 860 milyon dolar) düzeyindeydi.

Söz konusu borç, bugün 281 milyon 54 bin 813 SDR`lik (yaklaşık 421 milyon dolar) son taksidin ödenmesinin ardından bitecek. 

TÜRKİYE BORÇLU DEĞİL ALACAKLI OLACAK

IMF`ye olan borcun tamamlanmasının ardından, Türkiye ile IMF arasında yeni bir `kredi` dönemi başlayacak. Ancak bu kez roller değişecek. `Yarım asırlık borç defterini kapatmakla da kalmayacak` olan Türkiye, IMF`ye 5 milyar dolar da borç verecek.

Geçtiğimiz yıl Meksika`daki G-20 Los Cabos Liderler Zirvesi`nde alınan karar doğrultusunda Türkiye, IMF`ye kredi açacak. Söz konusu kredi istenildiği zaman çekilebilecek. Böylece, Türkiye IMF`ye Cumhuriyet tarihinde ilk kez borç vermiş olacak.

TÜRKİYE 39 ÜLKEDEN 23`ÜNCÜSÜ OLACAK

IMF`nin Türkiye Temsilciliği`nden edinilen bilgiye göre, Türkiye bu yeni dönemde IMF`nin Kriz Kurtarma Fonu`na 5 milyar dolar katkı sağlaması halinde 39 ülke içerisinde en büyük katkıyı sağlayan 23. ülke olacak.




---

Edit Hokkabaz, 15 Mayıs 2013, Çarşamba 17:59