ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
28 Nisan 2024, Pazar 20:13   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  lTraCyMcGrady1l> Forum Mesajları
    lTraCyMcGrady1l'e ait Toplam 382 Forum Mesajı var
<<1234 567891011121314...39>>


lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >Büyücü Olsaydınız Üstteki Üyeyi Neye Çevirirdiniz? :)>
  31.Mar.2008 Pzt 15:31:21
fiogf49gjkf0d
goldboy001 :

Angelina Jolie

Altımdaki rica etsem beni Brad Pitt e  çevirebilirmisin.

Fal , Tarot , Büyücülük gibi şeyler Dinimizce yasaktır:)  o yüzden Muyat ben seni bir şey e çevirmiyim öyle kal sen :Pp



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Tavlada Kaybeden Becquerel ile fotoraf çekildik Becquerel bikiniliydi..>
  31.Mar.2008 Pzt 13:23:40
fiogf49gjkf0d
Crotch :

İlk yaptığım resmi silmişti bu iki kanki,

Sizin için yemedim içmedim tekrar yaptım siz siz olun tavlada kaybetmeyin..

Sonu çok kötü olabiliyor..

 

Crotch senin Gözklüklerde Fena sayılmaz :=)



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Genel Spor Muhabbeti >Ah Beşiktas vah beşiktaşş:D>
  30.Mar.2008 Pzr 18:18:32
fiogf49gjkf0d

CHELSEA yı pek ümitle beklemeyin arkadaşlar hayellerinize yazık olur :))

BEŞİKTAŞ ıma gelince SEVİNMEK İÇİN SEVMEDİK !

Yağmurlu Bir Günde Görmüştüm seni

Üstünde Çubuklu Formalar Vardı

Bir anda Tutuldum Aşık oldum Ben

Hayatın anlamı SİYAH BEYAZdı

Ölümle Yaşamı ayıran Çizgi

Siyahla Beyazı Ayıramazki

Her yolun Sonunda Ölüm olsada

Sevenleri Kimse Ayıramazki . !

Not: başlığğı açan arkadaş demiş>>  Beşiktaşlılar uzulmesın ne de olsa Avrupa Fatihine yenildinizzz

Avrupa Fatihi dediğin Takım şampiyonlar Liginde ilklere imza atıp "0" Puanla ayrılan takım mı oluyor ?

 



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Beşiktaş >Solumla Vurdum!>
  29.Mar.2008 Cmt 22:12:31
fiogf49gjkf0d

SOLUMLA VURDUM


-Solunla vur şu topa!
-Solumla vurdum zaten baba.
-Ben kör müyüm? Bir de utanmadan solumla vurdum diyorsun.
-Ama baba sağıma gelmişti.
-Sus! Hala yalan konuşuyor. Ben topu attığım yeri bilmiyorum sanki. Cin olmadan şeytan çarpmaya mı çalışıyorsun sen? Topu soluna doğru atıyorum, sen sağın dışıyla vuruyorsun. Onu da nerden öğrendiysen.
-Ama baba solumla vurunca kötü gidiyor top.
-Vurmasını bilmediğinden. Sana elli kere gösterdim. Hala vuramıyorsun.
-Ama baba ben solak değilim ki!
-Solak değilsen sol ayağında mı yok?
-Vaar.
-Kullan o zaman onu.
-Tamam baba.

Ankara’da o gün maç yoktu. Çünkü maç olsa bu ikili sabah erkenden 19 Mayıs’a koşmuş olurlardı. Maçlar o zamanlar öğleyin oynanırdı. Futbol bugünkü kadar endüstriyelleşmemişti. Yani maç biletleri ucuzdu. İsteyen herkes maça giderdi. Stada girmek genelde zor olmuyordu. Bilet bulmak da. 3 büyüklerden birinin maçı değilse tabi. Onlar geldiği zaman sabah ezanı stadda dinlenirdi. Bilet kuyrukları geceden oluşturulurdu. Beşiktaş Ankara’ya gelmişse bu kuyrukda bu ikili de olurdu. Kalabalık sıklaştığı zaman Yusuf babasının omzuna çıkardı. İçeriye öyle girerlerdi.

Rasim Bey memurdu. Memuriyetine Ankara’da başlamış ve ertesi yıl oğlu dünyaya gelmişti. Gençliğinde top peşinden koşturmuş, hatta alt liglerde oynamıştı Rasim Bey. O’nu seyredenler sağlam bir sağ bek olduğunu anlatırlardı. Ama futboldan ekmek yiyememiş memuriyete devam etmişti. Oğlu dünyaya gelince O’na Beşikataşlı Yusuf’un, Yusuf Tunaoğlu’nun adını vermişti. Kendisi sağ bekti ama oğlu mutlaka ortasaha olacaktı. İki ayağını da kullanacaktı. Beşiktaş’ın zaten her daim bir sol açık sıkıntısı olmuştu.

Yusuf konuşmaya başlamadan Beşiktaş’la, yürümeye başlamadan topla tanışmıştı. Ağzından hikaye kahramanlarının değil Metin-Ali-Feyyaz’ın isimleri dökülüyordu. O yıllar bu 3lünün yıllarıydı. Kaç kere stadda seyretmişti onları. Babası maçtan önce bütün Beşiktaşlı futbolcuları tanıtırdı Yusuf’a. 1-Bako 2-Recep 3-Mutlu 4-Gökhan 5-Ulvi 6-Zeki 7-Feyyaz 8-Rıza 9-Mehmet 10-Ali 11-Metin…İçlerinden en çok Metin’i överdi Rasim Bey. Sadece o değil bütün stad ‘Sarı Fırtına’yı hayranlıkla seyrederdi. Oğlunun da ‘Metin’ olmasını isterdi. O’na hep ‘Sakın sağ bek falan olayım deme. Sağ beke değil, sol açığa adam lazım’ diyordu.

-Ne o Rasim? Sağ bek mi yetiştiriyorsun Beşiktaş’a?

Komşuları Rasim Bey’e sık sık takılırlardı. O’nun oğlu top oynarken yaşadığı heyecanla dalga geçer gibiydiler. Yusuf’un futbolcu olabilme ihtimali yoktu onlara göre.

-Hee sağ bek yetiştiriyorum.
-Aman diyim Rasim. Sizin takıma bir tane takoz yeter.
-3 yıldır takozla kazmayla şampiyon biz oluyoruz ama.
-Bu yıl siz olamayacaksınız ama.
-3 hafta kaldı. Hile hurda yapmazsanız 4lüycez kupaları.
-Ne hilesi be Rasim? Ne zaman gördün Galatasaray’ın şikesini?
-Malatyalılara sormak lazım onu.



92-93 sezonunun son haftası. Beşiktaş İstanbul’da Gençlerbirliği’ni 4-1; Galatasaray ise Ankara’da Ankaragücü’nü 8-0 yenmiş averajla şampiyonluğu kazanmıştı. Rasim Bey sinirli ve üzgündü. ‘Rengi bozuklar’ diyordu. Yusuf ilk kez Beşiktaş’ın şampiyon olamadığı bir sezon görmüştü. Ama henüz kazanmayı ya da kaybetmeyi anlayamamıştı.


Tarih: 09 Temmuz 2011
Bir gazetenin spor sayfasının manşeti:

BEŞİKTAŞ SAĞINI KAPATTI!!!
Transferin en çok konuşulan ismi Yusuf, Beşiktaş’a 3 yıllık imza attı. Gençlerbirliği’nde gösterdiği başarılı performansla milli takıma kadar yükselen sağ kanat savunmacısı, 2 numaralı formayı sırtına geçirdi ve ‘Artık hayallerimin takımındayım. Doğduğumda babamın sırtıma geçirdiği bu formada ismimin yazmasından çok mutluyum’ dedi…


Yusuf babasının istediği gibi sol açık olamamıştı. Hatta babasının hiç istememesine rağmen sağ bek olmuştu. Takoz Recep’in 2 numarasını giymişti. Rasim Bey, Yusuf’u Gençlerbirliği’nin altyapısına yazdırdığı gün, kayıt formuna oyuncu mevkii olarak ortasaha yazmıştı. Yusuf o gün bir antreman maçına çıkmış, ilk yarı ortasaha oynamış, 2. yarı ise sağ beke çekilmişti. Antrenörler maçtan sonra kayıt formunda düzeltme yaptılar. Ortasahayı çizip yerine sağ kanat-defans yazdılar. O günden sonra da minik takım, yıldız takım, genç takım, paf takım derken Gençlerbirliği’nin A takımına kadar yükselmişti. İlk maçına çıkarken hocasının verdiği 2 numarayı tam 13 sene giymişti. 23 yaşına geldiğinde ise milli takımın ve Beşiktaş’ın sağ bekiydi artık.


Tarih:25 Mayıs 2012
Bir gazetenin spor sayfasının manşeti:

KARTAL SON DARBE İÇİN HAZIR!!!
Ligin bitimine 2 maç kala, şampiyonluk yolundaki tek rakibi Galatasaray’ın 1 puan önünde olan Beşiktaş bu akşam İnönü’de rakibini devirirse şampiyonluk turunu atacak…


…Türkiye nefesini tuttu, bu yarışın son düzlüğünü bekliyor. Takımlar top ve kale seçiminin ardından hakemin başlama düdüğünü bekliyor. Tribünlerdeki Beşiktaşlılar şampiyonluk için sabırsızlanıyorlar…

Radyodaki sesin sahibi Ercan Taner’di. Yusuf küçüklüğünde maçları O’nun anlatmasını isterdi hep. O anlatırken maçı gözünün önüne getirebiliyordu. Evlerde, kahvelerde, barlarda, sokaklarda… yani Türkiye’nin her yerinde hayat durmuştu. Her yerinde…



…70. dakikadan artık yavaş yavaş çıkıyoruz. Golsüz eşitsizlik devam ediyor. İki takım da kontrollü oyununa devam ediyor. Galatasaray mutlak kazanmak zorunda. Bu dakikadan sonra daha açık bir oyun sergileyebilirler…

Yusuf ve sahadaki diğer 21 oyuncu sağlam bir mücadele içindeydiler. Gol pozisyonu yok denecek kadar azdı maçta. Sadece duran toplarda bir iki kez heyecan yaşanmıştı o kadar. Yusuf sağ kanadı tamamen tıkamıştı. Pek fazla ileri çıkmıyordu. Ne organize ataklarda ne de duran toplarda. Hızlı olduğu için geride hep O kalıyordu. Zaten profesyonel kariyerinde sadece 3 golü vardı.

…Maçta normal sürede son 10 dakika. Artık yenecek ya da atılacak 1 gol, bütün sezonun kaderini çizecek. Tribünlerde meşaleleri yakmaya başladı Beşiktaş taraftarı. Şampiyonluk şarkıları söyleniyor İnönü’de…

Yusuf, aynı maçı bundan 8 sene önce de yaşamıştı. 2002-2003 sezonunun sonunda yine böyle bir senaryo vardı. Gülen taraf Sergen’in golüne sevinenler olmuştu. Ama bu kez maç çok daha sıkı oluyordu. Beşiktaş tamamen kapanmaya başlamış, ilerde tek forvet bırakmıştı. Beraberlik son haftaya bırakacaktı işi ama kaybetmek her şeyi bitirecekti.

…İbrahim Akın. İbrahim kaleye vurduuuu!!! Korner. Savunmaya çarpan top Galatasaray kalesinde tehlike yarattı. Dakika 85. Sağ taraftan köşe vuruşu kullanacak Beşiktaş. 2,4,6 kişiyle geldi Beşiktaş. Köşe vuruşunu İbrahim Akın kullanıyor. İbrahim, penaltı noktasına inen top, savunma vurdu kafayı, gelişine bir vuruuuş!!! Gooooooooollll!!!. Goooool!!! Gol Gol Goool!!! Yusuf attı. Yok böyle bir gol. Şampiyonluğu getiren gol. Topun gelişine, sol ayağının içiyle mükemmel vurdu, o kalabalıktan geçen top, direğin içine vurdu ve ağlara gitti. Harika vurdu harika. Beşiktaş’ın sağ beki soluyla şampiyonluğu getirdi. İnönü yıkılıyor, Dolmabahçe yıkılıyor, İstanbul, tüm Türkiye yıkılıyor.

Soluyla vurmuştu Yusuf. Tam Rasim Bey’in gösterdiği gibi yapmıştı. Top yere değdiği anda basmıştı plaseyi. Hafif sağına doğru esneyerek vurmuştu. Deniz tarafındaki fileleri ilk kez havalandırmıştı hayatında. Golün sevincini yaşamak için kapalı tribüne doğru koşmaya başlamıştı ki yakaladı takım arkadaşları. Bir anda yere yatırıp üstüne atladılar. 10 kişinin altında kalmıştı Yusuf. Ama acı hissetmiyordu. Hissettiği tek şey gururdu. Babasının sözünü yerine getirmişti. Gözündeki yaşların sebebi belki de buydu.

…Dolmabahçe’de nefes almak artık çok zor. Kalp atışları zirvede. Hakemin bitiş düdüğünü bekliyor onbinler. Stadda onbinler, dışarıda milyonlar. 90+3deyiz artık. Hakem her an Beşiktaş’ın şampiyonluğunu ilan edebilir. Herkes omuz omuza. Ve maç bitiyor. 2011-2012 sezonu şampiyonu Beşiktaş. Tebrikler Beşiktaş…

İki kere seviniyordu Yusuf. Hem taraftar olarak hem de futbolcu olarak. Kutlamalar sevinç gözyaşları stada uzunca bir süre devam etti. Futbolcular tek tek alkışlandı. Şampiyonluğa emek veren herkesi taraftar bağrına bastı. Ülkenin dört bir yanında Beşiktaşlılar sokağa aktı. Staddan çıkan futbolcular ise bir gece kulübünde aldılar soluğu. Tüm kanallar canlı yayınla eğlenceyi ekranlara taşıdı.


-Şimdi eğlencenin doruğa çıktığı gece kulübünde bulunan arkadaşımız Onur’a bağlanıyoruz. Evet Onur. Gördüğümüz kadarıyla orada müthiş bir coşku var. Bize orada olup bitenleri anlatır mısın?
-Gerçekten de burada coşkudan öte şeyler var. Ligin bitimine 1 hafta kala şampiyonluğunu ilan eden futbolcular, teknik kadro ve yönetim zafer sarhoşu olmuş durumda. Herkes burada ama bir tek eksik var. O da bu gecenin kahramanı Yusuf. Yöneticilere sorduğumuzda Yusuf’un kendilerinden izin aldığını, çok daha önemli bir işinin olduğunu söylediler…

Çok daha önemli bir iş? Evet. Yusuf babasının yanına gidiyordu. Beşiktaş aşığı olan Rasim Bey, oğlunun da formasını giydiği takımının şampiyonluk maçına gelmemişti. Şimdi Yusuf O’na gidiyordu. Arabasında dinlediği radyodan arkadaşlarının eğlencenin doruğunda olduğunu öğrenmişti. Sonra hafif müzik yayını başladı. Sesi biraz daha açtı. Arabada yalnızdı ama yine de ağladığını gizlemeye çalışıyordu. Çünkü ‘Erkek adam ağlamazdı’.

2 saat sonra Ankara sınırına girmişti. Şehir çoktan uyumuştu. Rasim Bey şehrin biraz dışındaydı. Çok komşusu vardı. Hatta şehrin en kalabalık yeri belki de O’nun olduğu yerdi. Yusuf, babasına yaklaştıkça ‘Solumla vurdum. Bu sefer gerçekten solumla vurdum’ diyordu. ‘Ödevimi gerçekten bitirdim baba’ der gibiydi sanki. Hatta bu sefer takdir de almıştı. Belgeyi bir hafta sonra havaya kaldıracaktı.

Arabasını yolun sağına bıraktı. Farları kontrol etti ve arabadan indi. Kumandayla değil anahtarla kilitledi kapıları. Sonra tekrar açtı. Arka kapıyı açıp maçta giydiği formasını aldı. Kapıları bir kez daha kilitledi. O tüm bunları yaparken güvenlik görevlisi de yanına gelmişti. Yusuf’la göz göze geldiler. Elindeki fenerin aydınlığında O’nu kolayca tanıdı. Bir an söyleyecek bir şeyler aradı. ‘Hoşgeldiniz’ dedi. Yusuf belli belirsiz başını salladı. Omzuna eliyle dokundu ve içeri girdi. Babası her zamanki yerindeydi. Hafif aydınlıkta Rasim Bey’i buldu. Akıtacak pek fazla gözyaşı kalmamıştı. Formasını sıktı. Terini hissetti. Yatıyordu babası. Yanına iyice yaklaştı. Söyleyecek pek de fazla bir sözü yoktu. Onca yolu bir kaç kelime için gelmişti. Dudaklarından kendiliğinden döküldü o sözler.

-Solumla vurdum baba. Tıpkı senin gösterdiğin gibi yaptım. Gelişine vurdum hem de. Senin istediğin gibi. Solak değilim hala ama solumu kullanabiliyorum baba. Gerçekten. Şampiyon olduk hem de. Galatasaray’ı İnönü’de yendik. Görsen ne kadar sevindirdik taraftarı. Sen de sevindin değil mi baba? Benimle gurur duydun değil mi baba? Seyretseydin beni sen de alkışlardın. Senin istediğin gibi bir orta saha olamadım ama çok iyi bir sağ bek oldum. Tıpkı senin gibi. Senin gibi ben de 2 numara giydim. Bak sana formamı getirdim baba. Haftaya kupayı da alacağız. Ben senin ismini yazdıracağım formama. İnönü’de sen şeref turu atacaksın.

Söylemek istediği belki başka şeylerde vardı Yusuf’un. Ama sözün bittiği noktaya gelmişti. Rasim Bey’in yanına uzandı. Kulağına fısıldamaya devam etti.

Sabah olduğunun farkına vardığında hemen kalktı. Güvenlik görevlisi radyoyu açmış, sabah haberlerini dinliyordu. Yine Yusuf’tan bahsediyorlardı. Ama Yusuf bunu duyabilecek durumda değildi. Dalmış, bir gül ağacını seyrediyordu. Beyaz açmıştı gül. Beyaz?

-Usta bakar mısın bi?

Güvenliğe seslenmişti.

-Geliyorum Yusuf Bey…Buyurun bir isteğiniz mi var?
-Yok. Bir şey soracaktım ben sana.
-Tabi buyurun.
-Bu gül ağacı kırmızı açmaz mıydı?
-Evet.
-Ama şimdi beyaz açmış.
-Allah Allah. Olacak iş değil!

Yusuf bir süre daha baktı güle. Neden sonra radyoyu fark etti. Güvenlik görevlisine döndü…

-Akşam maçı dinledin mi?
-Evet. Tebrik ederim sizi de. Anladığım kadarıyla çok güzel bir gol attınız. Bizim oğlan da…
-Sesi böyle açık mıydı yine?
-Evet açıktı. Sürekli orada duramıyorum. Dolaşırken sesini duymak için açmıştım.

Yusuf, görevlinin son kelimelerini duymamıştı bile. Babasının mezarının başına tekrar çöktü. ‘Duydun de mi baba sen de? Dinledin sen de maçı. Kapalı siyah derken sen de yeni açıkla birlikte BEYAZ dedin de mi baba?

Mezarlık görevlisi olanları anlamıştı. Gözyaşlarını tutamadı. Sessizce uzaklaştı oradan. Baba-oğul sarmaş dolaştı yine. Tıpkı bir golü kutlar gibiydiler. Kulübesine girdi. Uzaktan onları seyretmeye devam etti. Yusuf bir şeyler söylüyordu halen ama duyamıyordu. Derken Yusuf bağırmaya başladı.

-SİYAAAAAAAAAHHHH!!!



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Genel Spor Muhabbeti >2010 Şampiyonlar Ligi Finali BERNABEU da>
  28.Mar.2008 Cum 18:43:44
fiogf49gjkf0d

İspanya nın Real Madrid kulübünün maçlarını oynadığı, Madrid deki Santiago Bernabeu Stadı nın 2010 yılındaki Şampiyonlar Ligi finaline evsahipliği yapacağı açıklandı.UEFA Yönetim Kurulu nun bugün yaptığı toplantısı sonrası hemen resmi açıklamayı yapan Real Madrid Kulübü, 2010 Avrupa Şampiyonlar Ligi finalinin Santiago Bernabeu Stadı nda olacağını duyurdu



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Beşiktaş >ÇARŞININ VAZGECILMEZ BASKANI OPTIK BASKANI KAYBETTIK:(>
  28.Mar.2008 Cum 17:08:54
fiogf49gjkf0d

Arkadaşlar yazı biraz uzun ama okumanız dileğiyle ...

 

Nihayet tayin olmuştu.Beklediği gün gelmişti işte,girecekti sınıfına öğrencileriyle tanışacaktı.Belki yabancılayabilirlerdi bücürler...Rahatsızlığı nedeniyle mesleği bırakan Aysel hoca hanımın yerine girecekti derslere...Heyecanla ilk İstiklal Marşı nı okurken bir yandan da afacanları süzüyordu...En arka sırada bir ufaklığın hazır olda durmayıp ellerini pençe gibi havaya kaldırdığını gördü...Gözleri hariç yüzü siyah-beyaz bir kaşkolla kaplanmıştı...Birden içi ısındı bu çakır gözlü çocuğa...Bir zamanlar kendi de böyle gezerdi semtte,ama işte öğretmen olmuş kader onu buralara sürüklemişti...
Tören bitti girdi ilk dersini vereceği 5-B sınıfına heyecanla...
-Günaydın
-Sağol
-Oturun
.....................................................................................
Bir sessizlik çöktü sınıfa.Öğrencilerine göz gezdiriyordu...Derken mütjiş birşey oldu...Az önceki çakır gözlü çocukla yine kesişti gözleri,içi sevinçle doldu...Hemen kontağa geçmek istedi onunla...İlk ders tanışmaya ayrılacaktı.Önlerden bir çocuğa verdi ilk sözü...
-Adın?
-Serdar öğretmenim...
-Baban ne iş yapıyor?
-Bir inşaat şirketinde genel müdür...
-Neler yaparsın boş zamanlarında?
-Kitap okuyorum,İngilizce öğreniyorum...
-Hangi takımı tutuyorsun sen?
-fenerbahçe...
-Büyüyünce ne olacaksın Serdar?
-Astronot...
Başka bir çocuğa kayıyor gözü...Saçları özenle taralı,giysileri yepyeni
-Sen,adın?
-Hakan
-Senin baban ne iş yapıyor?
-Bankacı...
-Sen nasıl geçiriyorsun vaktini?
-Babamla ata binerim golf oynarım...
-Sen hangi takımlısın bakalım?
-galatasaray...
-Ne olacaksın büyüyünce?
-Mühendis...
Bu kadar yeter dercesine o çakır gözlü çocuğa veriyor sözü
-Söyle bakalım çakır,benim adım Mehmet ya seninki?
Çocuk şaşkın çünkü en sevdiği futbolcunun ismi bu...Ayrıca İstanbul daki amca hala çocukları hep bahseder maçlardan tribünlerden ve o tribündeki bir kahraman Mehmet ten,nam-ı değer Optik Başkan dan...Kanı ısınıyor birden bu öğretmene...
-Adım Metin Tekin Kara...
-Baban ne iş yapıyor Metin?
-Kapıcı...
Sınıfta gülüşmeler...Aldırmıyor Mehmet Hoca
-Sen neler yaparsın boş zamanlarında Metin?
-Babama yardım ederim genelde,top oynamayı severim ama ayakkabılarım eskiyor...
-Ne olacaksın bakalım büyüyünce?
-Babam önce adam ol dedi öğretmenim...
Gözleri doluyor Mehmet Hoca nın...Havayı dağıtmak istercesine
-Hangi takımı tutuyorsun sen peki?
-Takım tutmuyorum öğretmenim...
Şaşırıyor Mehmet Hoca zihninden geçiriyor gözlemlerini...İsmi Metin Tekin,ya o boynundaki kaşkol?Peki nasıl takım tutmaz bu çocuk? Şaşılacak şey doğrusu...
Üstelemiyor zaten ders zili de çalmak üzere...
.......................................................................................
İlk kez gördüğü bu çocukların durumunu bilmek istiyordu Mehmet Hoca...Bir seviye tespit sınavı hazırladı.Karma sorulardan oluşacaktı bu sınav.Öğrencilerinin hangi derslere nelere eğilimli olduklarını görmek açısından çok olumlu olacaktı...Babası Kemal öğretmen hep yapardı bu testi...
Sınavı bitirip çıktı okuldan,evine gitti...Akşam yemeğinin ardından sınav kağıtlarını okumaya koyuldu.Çok ilginç cevaplar vardı gerçekten...Zehir gibi olanlar da vardı öğrencilerin içinde,bilgiye çok aç olan da...Derken olan son kağıtta oldu..Neredeyse dilini yutacaktı Mehmet Hoca...Bu nasıl bir sınav kağıdıydı?
Soru 1:Birleşik kelimeye örnek veriniz...
Cevap 1:BEŞİKTAŞ
Soru 2:Asal sayılara örnek veriniz...
Cevap 2:1903
Soru 3:Atatürk ün kişisel özelliklerinden birini yazınız...
Cevap 3:M.Kemal Atatürk en büyük Beşiktaşlıdır...
Soru 4:Balkan Savaşı nın önemi nedir?
Cevap 4:Beşiktaşımız Balkan Savaşı nda şehitler verince kırmızı-beyaz olan renkleri siyah-beyaz olarak değiştirilmiştir...
Soru 5:Ana renkler nelerdir?
Cevap 5:Siyah ve beyaz yüm renklerin çıkış noktasıdır...
Buraya kadar okuyabildi Mehmet Hoca...Metin in kağıdıydı bu.Ama hani bu çocuk takım tutmuyordu?
Ertesi gün okulun merdivenlerinde yakaladı Metin i çağırdı yanına...
-Sen bana takım tutmuyorum demiştin değil mi Metin?
-Evet...
-Ama kağıdın hasta Beşiktaşlı gibi...
-Ben de öyleyim zaten
-Hani takım tutmuyordun?
-Diğerleri takım tutar biz Beşiktaş ı yaşıyoruz...Bizimkisi farklıymış,aşkmış babam öyle dedi...
Bundan sonra daha da çok sevecekti Mehmet Hoca sı Metin i...Onun o çakır gözlerinde sanki kendi çocukluğunu görüyordu...Artık her adımını takip eder olmuştu Mehmet in...Beden dersindeydiler şimdi.Maç yapacaklardı...Herkeste takımının forması Metin de ise beyaz bir atlet,üzerine Metinin çocuksu harfleriyle siyah bir BEKO yazısı...
Maç bitmişti ve maçın yıldızı Metin olmuştu attığı gollerle...
Maçı okul müdürü de izliyordu…Maç sonu çağırdı Metin’i…
-Aferin çocuk,iyi oynadın…
-Teşekkür ederim…
-Gel seni galatasaraya transfer edelim…
-Hayır,olmaz Beşiktaşlıyım ben…
-Olur olur,hem bak forma da alırım ben sana…En kral formadan..9 numara ha?
-İstemiyorum,Beşiktaşlıyım ben…
-Ama bir forman bile yok…
-Babamın parası yok çünkü…
İşte burada kopuyordu film.Sınıf arkadaşlarının kahkahalarına dayanamadı Metin…Ağladığını kimse görmesin diye uzaklara doğru koşmaya başladı.Tabi Mehmet Hoca da peşinden…
En sonunda bir köşebaşına çömeldiler.Hoca nefes nefese,Metin ise hıçkırıklarla doluydu…
-Yok işte formam,yok ama formam olmasa da Beşiktaşlıyım ben,Beşiktaşlıyım…
-Üzülme Metin,aferin sana…
Sarıldı öğretmenine ve devam etti hıçkırmaya…Ne vardı sanki babası zengin olsaydı,ne vardı istediği formayı alabilseydi ona,ne vardı kapıcı değil de diğer babalar gibi genel müdür,avukat,doktor olsaydı…
Mehmet Hoca burada bir ders daha verdi öğrencisine… Maddiyatın önemli olmadığını,babasının ona bulunmaz bir miras olan Beşiktaşlılığı bıraktığını anlattı durdu yol boyu…Evinin kapısından içeri girerken Metin yarın karşılaşacağı sürprizi tahmin bile edemiyordu…
Ertesi gün çıkışa kadar bekleyemedi Mehmet Hoca…Derste,dün Metin’e gülen arkadaşlarının gözleri önünde verdi hediyesini…
Şaşkındı Metin,heyecanla açtı paketi…Açtığında ise kavuşmuştu hayallerine…Mehmet Hoca’sının hediyesi-tam da babasının anlattığı meşhur Sarı Fırtına Metin’in forması gibi-11 numaraydı…Armaya baktı bir kez daha…Mehmet Hoca’sının çocukluğuna dair anılarda anlattığı gibi sıkıca tuttu ve öptü armayı…Minnet dolu gözlerle bakıyordu Mehmet Hocasına…
-Teşekkür ederim öğretmenim,çok sağolun…
-Bundan sonra gollerini bu formayla atarsın tamam mı Metin?Attıkça da beni hatırlarsın artık…
-Hiç unutmayacağım sizi ve formamı…Beşiktaşlı vefalıdır…
Yine günlerden Cuma olmuş beden dersi gelmişti…Metin’i apayrı bir heyecan sarmıştı şimdi…Yeni formasıyla ilk gollerini sıralamak için bekliyordu sabırsızlıkla…
Maçın başlamasıyla bitmesi bir olmuştu sanki…5-2 Metin’in takımı kazanırken,Metin tam 3 gol atmıştı yeni formasıyla ve her gol sevincinde Mehmet Hoca’sına koşmuştu Metin…Hele maçtan sonra müdür beyin gözlerinin içine bakarak çektikleri siyah beyaz yok mu işte o ömre bedeldi doğrusu…
Ama bu güzel günler çabuk bitti.Daha mütevazi bir okula yazılacaktı Metin ortaokul için…Zaten Mehmet Hoca’nın da tayini çıkmıştı.Ayrılacaktı Metin çok sevdiği öğretmeninden ama Metin o siyah beyaz formayı unutmayacaktı hiç…
Yıl 2010…
Doktor Metin Bey’in sözü vardı oğluna…Matematik sınavından aldığı güzel notun ödülü olarak maça götürecekti onu…Protokol tribününde locası vardı profesörün ama ufaklık tutturmuştu ‘’ille de kapalı’’diye…Haklıydı da…Ruh da oradaydı,kaşkollu ağabeyler de…
Güzel gidiyordu maç…Son dakikalara girilmişti ve 3-1 galipti takım…Ufaklık çok mutluydu.’’Kartal gol gol’’e eşlik edip arkasından da gol gelince daha bir sevinçle sarılmıştı babasına…Arka sıralardan gelen bir ses bütün büyüyü bozdu ufaklık bunları düşünürken…Kapalı ambulans istiyordu…Belli ki biri rahatsızlanmıştı…
Profesör anında sesin geldiği yöne doğru fırladı…Doktor olduğunu anlattı etrafa…Hemen hastanın göğsünü açıp ilk müdahaleyi yaptı…Spazm durmuş görünüyordu ama hastaneye gitmeleri gerekliydi…İhtiyarın yanındaki ufaklık da çok korkmuştu belki ona da bir sakinleştirici iyi gelecekti…
Çalıştığı hastaneye götürdü hemen.Sedyeyle kardiyolojinin acil servisine götürdüler hastayı…Gereken yapıldı ritim normale dönmüş,solunum düzelmişti…Ufaklık da daha iyi gibiydi,ikisi arkadaş olmuşlardı…
Derken açtı gözlerini ihtiyar
-Neredeyim ben?
-Maçta ufak bir rahatsızlık oldu heyecandan,ben doktorum,şimdi iyisiniz merak edilecek bir durum yok…
Bu çakmak çakmak bakan çakır gözlüyü tanımıştı ihtiyar…Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala hatırladığı çakır gözlerdi bunlar…
-Hangi takımı tutuyorsun sen bakalım?
Profesör şoktaydı…Beraber maçtan gelmişlerdi hastaneye…Öyleyse neydi bu soru?Derken o bariton sesi hatırladı…Siyahına beyaz diyen sesi…
-Takım tutmuyorum Mehmet Hoca’m…Bizimkisi farklı…
Hasretle sarıldılar eski günleri yad ettiler.Çocuklar pek bir şey anlamamışlardı ama bu iki adamın birbirlerini çok sevdikleri belliydi…Profesör kapıcı babasından oğluna kadar bir çırpıda anlatıverdi geçen zamanı…Hoca ise artık torun torba sahibi olmuştu…
Oğlunu çağırdı yanına Profesör:
-Bak oğlum bu amca benim öğretmenimdi hadi öp elini…
İhtiyar da diğer çocuğu çağırdı yanına:
-Bak oğlum bu amca da senin gibiydi ben son gördüğümde.Maşaallah büyümüş doktor olmuş.Sen de doktor olmak istiyordun değil mi?
Sessiz durdu çocuklar…Sessizliği yine Profesör bozdu…
-Hadi tanışın çocuklar…
Çocuklar birbirlerine doğru yürüdüler.İlk hamleyi profesörün oğlu yaptı
-Merhaba,ben Mehmet…
-Memnun oldum ben de Metin…
Burası sözün bittiği yerdi işte…İki adam da saklamıyorlardı artık gözyaşlarını…
Metin Hoca doğru öğrenmişti Beşiktaşlılığı…
-Haydi hocam dedi,bir kez daha…Siyahhhhhhhhhh
-Beyazzzzzzzzzzzzzz…….



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Google kapatılıyor>
  28.Mar.2008 Cum 15:35:22
fiogf49gjkf0d

youtube nun ardından dünyanın en büyük arama motoru google un da kapatılması gündeme alındı. google aramasında çıkan bir çoçuk pornosu görüntüsü ve ilk girişte kürdistan yazdığınızda sorgulama ekranında çıkan sahte kürdistan haritaları nedeniyle dava açıldı. önümüzdeki günlerde google hakkında da erişimin engelleme kararı alanacağı bilidirildi .

Kaynak : İHA



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Beşiktaş >Çarşı Belgeseli>
  26.Mar.2008 Çar 14:12:10
fiogf49gjkf0d

 

  Çarşı Belgeseli’ni izlemek için burayı tıklayınız..

 

 ÇARŞI bir Ruhtur Onu İnkar Eden Ruhsuzdur!



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Fıkralar ve komik yazılar paylaşıp tebessüm edelim ;)>
  25.Mar.2008 Sal 19:16:23
fiogf49gjkf0d

PROFESÖR VE ÖĞRENCİ

Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip
üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.

Profesör kaşlarını çatarak: " Öküzler ve kuşlar ayni masada oturamaz!"

Ögrenci: "O zaman ben ucuyorum..."

Profesor cevaba cok sinirlenmis, sinavda ogrenciye takmis ve sinavinin basarisiz
gecmesi icin elinden geleni yapmis.
Yanliz sinavda ogrenci tum sorulari mukemmel bir sekilde cevaplamis.

Profesor ogrenciye: Sana son bir soru soracagim - demis.
Yolda yürürken iki torba buldugunu hayal et, birinde akil var, digerinde ise para var.



Hangi cuvali alirsin?

Ogrenci: "Para olan cuvali secerdim..."

Profesör: "Ben akil olan cuvali secerdim..."

Öğrenci:"Normal! Kimde ne eksikse onu secer...

Profesör çok sinirlenmis, ogrencinin not defterini alip icine "Öküz" yazmis.
Ogrenci nota bakmadan odadan cikmis.

Bir dakika sonra ogrenci kapiyi aralamis : "Sayin profesör, imzanizi
atmissiniz, fakat notumu yazmayi unutmussunuz."- demis



lTraCyMcGrady1l

lTraCyMcGrady1l resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Saksıları Çalıştırma Zamanı Biraz da..>
  25.Mar.2008 Sal 16:51:48
fiogf49gjkf0d
muratugras82 :

Sıradaki soru geldi... Kanımca kolay ama bakalım.

Soru: 1 , 0 , -1, -1,

? yerine hangi sayı gelecek?

Kolay gelsin.

 

2     

<<1234 567891011121314...39>>