ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
29 Nisan 2024, Pazartesi 10:52   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  makbet> Forum Mesajları
    makbet'e ait Toplam 84 Forum Mesajı var
<<1 23456789>>


makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >NEFES (UYURSAN ÖLÜRSÜN) ŞEHİTLER ÖLMEZ!!>
  17.Şub.2010 Çar 21:11:02

Nefes Vatan Sağolsun durmaizle

Tür : Dram
Gösterim Tarihi : 16 Ekim 2009
Yönetmen : Levent Semerci
Senaryo : Hakan Evrensel , M. İlker Altınay , Levent Semerci , Hakan Evrensel (Kitap)
Müzik : Fırat Yükselir
Yapım : 2009, Türkiye , 128 dk.

Oyuncular : Akan Atakan , Barış Aydın , Barış Bağcı , Cüneyt Deniz , Mete Horozoğlu

Filmin Konusu : Nefes, Güneydoğu’da Irak sınırına yakın bir ilçedeki komando tugayında bulunan ve 2365 metre yükseklikteki Karabal Tepesi’ndeki röle istasyonunu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki 40 askerin hikâyesidir.

Buz gibi sulardan geçtiler, tepelere tırmanıp, yamaçlardan indiler… Güneşte kavruldular, iki gün iki gece… Ellerinde tüfekleri… Sırtlarında evleri… Yüreklerinde sevdikleriyle…

Sınır nedir, neresidir bilmezdi çoğu… Emir almadıkları, emir de vermedikleri bir hayattan, her şeyi emirle yaptıkları bir hayata geçtiklerinde sınırları da gördüler…

Mevzilerde beklediler… Korudukları telsizden analarıyla, babalarıyla, sevgilileriyle görüşebilmek için telefon sırası beklediler…

Kendilerini neyin beklediğini bilmeden günlerce, aylarca beklediler Karabal Tepe’de…

Hakan Evrensel’in Güneydoğu’dan Öyküler adlı kitabının uyarlaması olan film için Tahtalı Dağı’nda bir karakol kurulmuş ve oyuncuları Türkiye’nin farklı konservatuarlarında okuyan öğrencilerden seçilmiştir…

https://www.dailymotion.com/video/x8mvnk_nefes-fragman-izle-hd-2_shortfilms Bu linkten NEFES filminin fragmanını izleyebilirsiniz.Bu filmi bence herkez izlemeli iyi  seyirler.

 



makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >İran! Şeriat Öncesi ve Sonrasi>
  10.Şub.2010 Çar 09:26:20

Sakar`dan böyle biir yazı beklenir mi ? imkansız nan sakar kafana saksı felan mı düştü arada düzgün seylerede beynin çalışabiliyormuş demekki :))

Forum yetkililerinin bu yazıyı en iyiler arasına alması gerekiyor.Ama almazlar

Bu videoyu neredeyse 30 defa izledim kimse bu hale geleceğine inanmak istemiyor. Oylarını veiyorlar.Unutmayın ki İranda zamanında bu insanlara oylarını veriyorlardı ve biz bu sekilde olacağını beklemiyorduk diyorlar.Sizlerden tek ricam gerçekten iranın geçmişini ve bugünü takip edip araştırmanız senin cocuğunun torunun geleceği için benim için yada bir baskası için değil Biraz daha gözlemleyin Olaylara objectif bakın yalvarıyorum.

 bir çok mevkide artık onların adaamları var.Atatürk zamanındaymış devrimlerin silahla toprak işgali ile yapılması atların silahların kuşanıldığı vaktin artık geçtiğini görün.Fethullah gülen ismini öğrenin Bu ülke hepimizin ülkesi sadece verdiğin oya sahip çık bilincle oy kullan diyeceğim sadece bu

BU VİDEO ASLINDA TÜRKİYE`DE DE YAPILMAK İSTENEN KULLANILAN YÖNTEMİ GÖSTERİYOR.. BUNU ASLA UNUTMA



makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Siteye girdiğinizde gözünüz ilk hangi üyeyi arıyor?>
  9.Şub.2010 Sal 09:39:08

Dipintodiplu kısaca Dipin :))) sturm45,soyseloso,someday,zuzuzezezezzizizizi zuzum hayatımın güneşini arıyorum.,nooli vardı hani su bana tavlayı öğreten sonrada bana tavlada yenilen hihihih :D yaw isim çok burda olmayan herkezi arıyoz işte :D

 



makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >HAYAT .... Nietzsche.....>
  4.Şub.2010 Per 07:51:48
   Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini....

.

Sakın !

Sakın tek bir kelime dahi edeyim deme

Sakın tek bir yalan daha söyleme .

Niye biliyor musun ?

Çünkü inanırım.

Onca şeyden sonra,

Şimdi tek bir cümle et.

Gözlerime bakıp beni sevdiğini söyle

Gerçek olmadığını bal gibi bilirim

Ama yine de sana inanırım.

O yüzden,

Tek bir an bile beni sevdiysen.

Sakın !

Sakın,söyleme...

romantik ayrılık resimleri

Oysa herkes öldürür sevdiğini

Kulak verin bu dediklerime

Kimi bir bakışıyla yapar bunu,

Kimi dalkavukça sözlerle,

Korkaklar öpücük ile öldürür,

Yürekliler kılıç darbeleriyle !

Kimi gençken öldürür sevdiğini,

Kimi yaşlı iken;

Şehvetli ellerle boğar kimi;

Kimi altından ellerle;

Merhametli kişi bıçak kullanır.

Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.

Kimi yeterince sevmez,kimi fazla sever,

Kimi satar kimi de satın alır;

Kimi gözyaşı döker öldürürken,

Kimi kılı kıpırdamadan;

Çünkü herkes öldürür sevdiğini,

Ama herkez öldürdü die ölmez .

OSCAR WİLDE`ın  `` Ballad  of Reading  Gaol`` şiirinden bir bölüm...

Oysa ben

               



makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Hoş Gelişler Ola MUSTAFA KEMAL PAŞA>
  17.May.2009 Pzr 21:51:00
fiogf49gjkf0d
13 marttaki oyunu kaçıranlar için yarın saat 10.30 ile 14.30 arası ortaköy afife jale sahnesinde tekrar sahnelecek..İzlemenizi tavsiye ederim.. ayrıntılı bilgi için https://www.tiyatrobirileri.com/


makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Hoş Gelişler Ola MUSTAFA KEMAL PAŞA>
  17.May.2009 Pzr 21:48:41
fiogf49gjkf0d
HOŞ GELİŞLER OLA

17 Mayıs 2009

 Ortaköy Afife Jale Sahnesi

(17:30 - 20:30)

 

18 Mayıs 2009

Ortaköy Afife Jale Sahnesi

(10:30 - 14:30)

ayrıntılı bilgi için....

 

https://www.tiyatrobirileri.com/



makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Muhakakk oku 5 dk almaz Bakın İran Şeriat yönetimine Nasıl Geçmiş Uyanın Artık !!!!!>
  6.Nis.2009 Pzt 00:30:13
fiogf49gjkf0d
MERHABA. Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir gazeteci-yazarım.

Şahın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım. Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim.


Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence
yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı

İran’a şeriat, demokrasi ve özgürlük vaatleriyle geldi. AKPnin Anayasa tasarısı hazırlıkları, Türkiye’nin bir saklı gündeminin dogmasına neden oldu: "Darbe mi? şeriat mı?" İşte Türkiye’nin gizli gündemi bu soru. Herkes bunu tartışıyor. Ne rastlantı; yıllar önce, İslam devriminden önce benzer soru İran’ın da gündemindeydi. İranlı solcular, demokratlar, liberaller ve milliyetçiler bu soruyu tartışıyordu, darbeye karşı çıkıyorlardı. Gelin İran’ın İslam devrimi öncesi ve sonrası günlerine gidelim. Bir de, "mahalle baskısı" var mıymış görelim.


Şahı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik. Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk.

Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk.

ÜZERİNDE DURMADIK

Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran’ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahranda yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk.

Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, kim liberal Musaddık’ın ya da solcu şehitlerin resimlerini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu.

Pek üzerinde durmadık bu olayın, "Hele bir kurtlarını döksünler, sonra sakinleşirler" diye düşündük.

Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına "İslam Mahkemesi" denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çaptırıldığıydı haberini okuduk.

Haberi ciddiye almadık; "Üç beş sapsızın işi" dedik.

Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık. "Ufak tefek şeylerin" toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları etkilemesini istemiyorduk.

Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları; birlikte spor
yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya başlandı.

"Müslüman kadınların yanında orospuların yeri yoktur" denilerek kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı.

Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk! "Asıl mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı verilmelidir" diyorduk. Kadın sorunu bir yan
çelişkiydi, ana çelişki sömürüydü. Kadının giyim sorunu, emperyalizme karşı verilen mücadeleyi baltalamamalıydı!


Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu.

Biz ise hâlâ büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! "İttifak" "Eylem Birliği" gibi
terimlerin peşinden koşup duruyorduk.

GEÇİŞ SANCILARI SANDIK

Humeyni, "Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlâksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız" diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitapevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu.

Şiraz’da "İslam Mahkemesi" eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahranda da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu. Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor;
uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çaptırılıyordu.

Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki!..

Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda "Tamam bu sonuncusu" diyorduk. Ama arkası hep geliyordu.

Kızların evlenme yaşı 18den 13e düşürüldü. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. Kadın çamaşırı satan mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs.
koymasına bile izin yoktu.

Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri çıkarıldı.

Aslında birçok aydın kadının üye olduğu kadın dernekleri vardı. Onlar kendi küçük çevrelerinde "hamilelik tatilinin uzatılması", "eşit işe eşit
ücret" gibi talepleri tartışıyorlardı.

Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.

Hepimiz "ana çelişki" üzerinde duruyorduk; öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık.

REFERANDUM OYUNU

Üç ay önce Humeyni, Paris’te komünistler de dâhil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti.

Bu sözler üzerine ilk protestomuzu yaptık. Mitingimize bir milyonu aşkın insan geldi.

Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı.

Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı: "İslam Cumhuriyetini istiyor musunuz, istemiyor musunuz?"

Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65’inin okuryazar
olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten?

Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: "İslam’a evet mi, hayır mı diyorsunuz?"

Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: "Önemli olan cumhuriyettir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?"

Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler.

Sonuçta, "evet" diyen 20 milyon, "hayır" diyen ise sadece 140 bindi.

Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyordu. Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti. Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler.
Halbuki 20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına izin verilmiyordu.

HALKI ANLAYAMADIK

Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar. Örneğin, tirajı bir milyon olan liberal "Ayendegan" Gazetesini kapattırdılar. Sıra sonra sıra "Keyhan" Gazetesine geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.

Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık; insanlar yılmıştı, korkuyordu.

Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.

Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı. Örtünmek moda oldu!

Tüm bunlara "gelip geçici bir fırtına" diye bakmak ne büyük yanılgıydı.

Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu.
Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu; idam edildi.

Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.


Kaçanlardan biri de bendim. Umarım bizim hatalarımızdan birileri ders çıkarır.

(Not: Bu metin, Bahman Nirumand’ın "İran" kitabından derlenmiştir.)

Türkiye’nin İran benzerliği ise çok şaşırtıcı. ÖNCE bir tespit yapalım:

Diyorlar ki, "Türkiye, İran’a benzemez!" Yanılıyorlar. Bu nedenle gelin önce kısa bir tarih yolculuğu yapalım:

19. yüzyılda İngiltere’nin Osmanlı Devleti gibi İran üzerinde de nüfuzu vardı. İki ülke de tarım ülkesiydi.

20. yüzyıl başında, -İran 1906; Osmanlı 1908 - askerlerin bastırmasıyla iki ülkede de meşrutiyet ilan edildi.


Her iki ülke 1920lerde yeni liderleriyle yönetildi: İran’da subay Rıza Han (Pehlevi), "ormancılar ayaklanmasını" bastırıp yönetimi devirerek kendini "Şah" ilan etti.

Türkiye’nin lideri ise iç ve dış düşmanları yenen Mustafa Kemal Atatürk’tü.

Her iki lider de ülkelerinin tarihlerinde görülmedik boyutlarda, modernleşme ve reform politikalarını uygulamaya koydu. Ülkelerini eğitim sisteminden hukuk sistemine kadar laikleştirmeye çalıştılar. Kılık
kıyafet devrimi yaptılar.

Bu reformlara her iki ülkede de karşı çıkan pek olmadı; sayıları az olmakla birlikte muhalif olanlar da çok ağır cezalara çaptırıldı.

İran 1940’ta, Türkiye 1946 yılında parlamenter demokrasiye geçti.

İran’da 1951’de, Türkiye’de 1960’ta "milliyetçi/ulusalcı solcu" askerler darbe yaptı.

İran’da başta petrol olmak üzere millileştirmeler yaşanırken, Türkiye de dışa açıldı, yabancı sermayeyi kabul etti.

CIA, İran’daki darbeci Musaddık’ı yıktı. Yerine tekrar Şah Rıza Pehlevi’yi getirdi. Şah bütün partileri kapattı, liderlerini hapsetti.

Türkiye, 1961de demokrasiye döndü, seçimler yapıldı.

1960’lı yıllar, her iki ülkede de sol, milliyetçi ve İslamcı hareketin ivme kazandığı dönem oldu.


Aynı dönemde her iki ülkenin siyasi ve iktisadi olarak dışa bağımlılığı arttı. ABD "abi" rolündeydi. Düşman ise komünizmdi.

Her iki ülke de solcularını ezmek, yok etmek için her yola başvurdu. Devlet güçleri, sola karşı diğer güçlerle ittifak yaptı.

Sol muhalefetin ezildiği dönemde İslamcı hareketler güçlendi.

YEŞİL KUŞAK PROJESİ

Burada meseleye daha geniş açıdan bakıp, 1970’li yılların son dönemini bir hatırlayalım.

Sovyetler Birliği, Afganistan’a girmişti.

ABD’nin kontrolündeki Şah, İran’ı terk etmişti. Türkiye’de büyük bir sol dalga vardı.

Soğuk Savaş döneminde siz ABD’nin yerinde olsanız ne yaparsınız?

İran’da Sovyetler Birliği yanlısı solculara karşı mollaları desteklediler.

Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptırıp, İslamcıları kuvvetlendirerek solu ezdirdiler.


ABD, Şahtan umudunu kesince mollaları destekledi. İran’da mollaları yok etmek isteyen askerlerin elini kolunu bağladı.

Şah Rıza Pehlevi, ölmeden birkaç hafta önce, "Amerika ve İngiltere yerine muhalefeti yok etmek isteyen askerleri dinleseydim, ülkeyi terk etmek zorunda kalmazdım" diye açıklama yaptı.

ABD, Sovyetler Birliği’ni İslam ülkeleriyle kuşatıp içindeki İslamcı halkları ayaklandırarak yıkacağını hesaplıyordu. Bu nedenle İranlı subaylara hep engel oldu. Örneğin: Şah gittikten sonra, ülkenin başında kalan sosyal demokrat Başbakan Bahtiyar "İslam Cumhuriyetine izin vermeyeceğim" diyordu.

Genelkurmay Başkanı Karabagi, Bahtiyar’ı destekliyordu.
Bahtiyar, ABD ve İngiltere’ye danıştı. Tabii ki destek alamadı.

Mollalar şanslıydı; dünya siyasal konjonktürü onların lehineydi.

Sonunda Humeyni, Tahrana geldi. Yerleştiği "Refah
Okulu"nda, liberal-İslamcı Mehdi Bazargan’ı Başbakan ilan ettiğini açıkladı. ABD ve Avrupa bu "Ilımlı İslamcı" atamadan mutlu oldu.

Ancak mollalar güçlendikçe iktidara yerleşti.

Son hedefleri, halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı olan liberal Müslüman Beni Sadr idi.

Askerler bu kez Beni Sadrın imdadına yetiştiler; darbe yapabileceklerini söylediler. Sadr darbe istemedi ve yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.

Mollalar iktidara yerleşti. "Ilımlı İslam" istemiyorlardı!

DESTEK ESNAFTAN

İran tarihine bakıldığında, mollaların devlete karşı ayaklandığı görülmemişti. Sadece 1963te Şah, mali kaynaklarını yok ettiği için ilk protesto eylemini gerçekleştirmişlerdi. Bu nedenle Humeyni, Türkiye’ye
sürgüne gönderilmişti.

Durum aslında bizim Nakşibendiler’e benziyor, onlar da hep devletin yanında olmuşlardı. Neyse...


Türkiye’deki İslami hareketler ile İran’daki mollaları destekleyen güçler arasında benzerlikler var mıydı? Yapısal farklılıklar olsa da taban aynıydı: Mollaların ülke içinde en büyük destekçisi, iç ticaretin üçte ikisini, ihracatın üçte birini elinde tutan ve geleneksel değerlerin savunucusu Bazar esnafıydı.

Mollalar ayrıca liberal-burjuva çevrelerinden de destek gördü. Bunun sebebi, özerklik için harekete geçen Azeri, Kürt, Beluciler gibi etnik unsurların başlarının hemen ezilmesi talebiydi.

Ve tabii, din adamlarının siyasal örgütlenme gücünün en büyük dayanağı ise, cami komiteleriyle girdikleri yoksul mahallelerdi. Camiler cihat birliklerinin hücre evleriydi. Kısa bir süre öncesinin solcu varoş mahallelerinin yoksulları akın akın mollaların arkasından yürüyordu artık.

Şimdi tekrar başa dönüp soralım: Türkiye, İran’a benziyor mu?

Şimdi; bu yazının üzerine, bir de şunu okursanız, Türkiye’mizin içinde bulunduğu büyük tehlikeyi daha iyi kavramanız olasıdır.


İRAN LI KOMUTANIN SÖZLERİ

Önceki Genelkurmay başkanlarımızdan Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, 30 Ağustos Zafer Bayramı nın 74. Yıldönümü münasebetiyle verilen resepsiyonda, şu anısını aktarıyor: - İranlı komutana dayanamayıp sordum: "Peki, siz hiç böyle bir irticai gelişmenin farkında olmadınız mı?" İranlı komutan şu cevabı verdi: - "Sayın general, devamlı bir çiçeğe bakarsanız, o çiçeğin büyüdüğünü göremezsiniz. Örneğin, bir gülün nasıl açtığını bile fark edemezsiniz. İşte bizde de öyle oldu."
Bu sözlerine karşılık susmak istedim; ancak üsteleyince sordum:
"Peki, hiç mi kavrayamadınız, algılayamadınız?" Bu kez şöyle bir cevap verdi: "Biz onların, her gün hiç fark ettirmeden, ama yavaş yavaş santim santim, sanki yeni bir şey olmuş gibi getirip ortaya koydukları dini şeyleri, halkımızın temiz duyguları diye düşündük. Sonuçta böylesine bir durumla karşılaşacaşımızı hiç tahmin edemedik. Ama baktık ki, her geçen gün halkımızın temiz duygularından kaynaklandığını zannettiğimiz dini ve masum istekler gibi görünen şeyler, irticanın ta kendisiymiş." Komutan böyle tarif edince, "Demek ki, siz görevinizi yapmamışsınız" dedim. Ardından da sordum: "Peki, Humeyni için Tahran da 500 bin kişiyle miting yapılmaya başlandığında da mı fark etmediniz?" Komutanın verdiği o cevap, hiçbir zaman kulaklarımdan silinmedi. Bana şöyle dedi:
- "Sayın general fark ettik. Fark ettik ama iş işten geçmişti"

Türkiye Cumhuriyeti Çökerken
Vural Savaş
Sayfa 208-209


makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >HAYAT .... Nietzsche.....>
  16.Mar.2009 Pzt 19:12:39
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Kendine güvendiğinden dolayı dünya;

*İki bacağını kaybedip tahta ve takma bacakla maraton koşan,

*sadece sol ayağının çatal parmaklarıyla bir şahaser yazan,

*Gözleri görmediği halde ülkesinin en başarılı motor

tamircisi olan,

*Kekeme olmasına rağmen dünyanın en güzel konuşmacılarından

biri olan

*Elleri olmadığı için kalemi ağzına veya ayak parmaklarına alıp

harika tablolar yapan,kişiler görmüştür.

TARİH,başarılı olmuş insanların,başarıya ulaşmadan önce büyük engellerle yeryüzüne geldiklerini göstermiştir.Bu insanların başarılı olmalarının nedeni kendilerine güvenmeleridir.Kendi içinizdeki doğruluğa inanın ve kendinize güvenin.Hayatınızdaki engellerden korkmayın.Her engel bir fırsattır aslında...

Başarısızlık,başarılı olmak için...

Kalp kırıklığı,mutlu olmak için;

Hastalık,iyileşmek için;

Nefret,sevmek için;

Suç,bağışlamak için;

 

 



makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity nedir ne değildir? >DİKKAT ! CHATCITY EN KARİZMATİK ERKEĞİ YARIŞMA ELEMELERİ !!!>
  15.Mar.2009 Pzr 13:02:01
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

1.)TuzRuhuEsk  (52)

2.)sanalizasyonfaresi  (36)

3.)suleyman284  (43)



makbet

makbet resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >KONUŞUN BAKIN, NASIL ÇATIR ÇATIR CEVAP VERİYOR... Beyler hadi özelilikle siz, tavlayın Merve yi...>
  11.Mar.2009 Çar 11:25:41
fiogf49gjkf0d
<Merve> merhabalar, saatler sürmesi muhtemel bir sohbete hazır mısın?
<deli> ben hazırımda sen pek hazır gibi durmuyorsun istersen önce git bi makyaj felan tazele
<Merve> sen nasıl istersen şekerim.
<deli> hadi canım
<Merve> yaa :)
<deli> ne yaa:)
<Merve> demek öyle
<deli> ee ne zaman buluşuyoruz
<Merve> zamanımız çok kıymetli ama farkında değiliz sanki
<deli> farkındayız biz ya siz
<Merve> sohbet fazla ilerlemeden söyleyeyim, beni web sitene eklemek istersen buraya, kendi botunu yaratmak istersen buraya tıkla
<deli> yok canım buton felan yorma beni şimdi ne zaman buluyoruz onu söyle sen
<Merve> iyi hadi bakalım.
<Merve> iyi hadi bakalım.
<deli> nerde ne zaman saat kaçta
<Merve> bilmem ki cici, yok mu sende saat?
<deli> yok ben de canım
<Merve> ortak yanlarımızı keşfetmeye çalışmak akıllıca bir hareket
<deli> saçmalıyorsun
<Merve> demek böyle düşünüyorsun. oysa muhabbete odaklıyım.
<deli> pek belli olmuyor
<Merve> o kadar açık seçik ortada mı cidden?
<deli> evet
<Merve> anladım
<deli> çok zekisin zekana hayran kaldım doğrusu
<Merve> teveccühünüz :)
<deli> hay senin teveccühüne
<Merve> merak ettim de benden nasıl haberdar oldun?
<deli> sanane
<Merve> kime ne?
<deli> sana
<Merve> demek bana...
<deli> evet sana
<Merve> hmm
<deli> sen adamı delirtirsin sankii
<Merve> bir kadını etkilemek için neler yaparsın?
<deli> ama ben zaten deliyim
<Merve> raporlu falan mı? sakin ol şimdi, usul usul konuşuyoruz şurada.
<deli> :)
<Merve> Umarım yüzün hep güler.
<deli> o yüzden
<Merve> demek böyle bir tahminin var.
<deli> kendini beni delirtmek yolunda boşa yorma
<Merve> ha ben, ha sen diyorsun yani... sıcak bir yaklaşım
<deli> zaten deliyim bu işi sende birileri gördü
<Merve> raporlu falan mı? sakin ol şimdi, usul usul konuşuyoruz şurada.
<deli> sakinim ben
<Merve> aman hiç bozma cicim.
<deli> ikide bir sakin ol diyip durma bana
<Merve> sakinim zaten ben.
<deli> zaten de ne
<Merve> bunları bırakalım bence
<deli> olur tatlım balım hayatım
<Merve> Acele bir samimiyet gibi ama neyse.
<deli> acele felan değil geç bile kaldık bitanem
<Merve> çabucak bir tanen oldum demek.
<deli> sen zaten öylesin kuzum
<Merve> genellemeler genelde yanlıştır
<deli> özellemeler özelde doğrumudr peki
<Merve> ne ala.
<deli> özele geçelim o zaman
<Merve> o zaman dediğin bugün mü :)
<deli> çok acelecisin
<Merve> hadi canım sen de:)
<<1 23456789>>