fiogf49gjkf0d OMAYRA
Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana Mendili kan kokan sevgili arkadaşım Usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın macerasında yolun sonunu söylüyordu günahkâr iki melek olan sağdıçlarım
Al birkaç bulutlu sözcük atlasını sırtında taşıyan çalınmış bir zaman mekik, taflan, kar kesatı bir iklim aşk mı, macera mı dersin bu uzun seferberlik bu ilişkinin topografyasını mezhepler tarihinden bulup çıkardım adanan boynunda o gümüş zincir bilmiyorsun arması sallanıyor ucunda işte yazgının kara zırhlısı! Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork! Çünkü hiçtir bütün duygular Korkunun verimi yanında
Benim ruhum nehirler kadar derin! Kızıl kısraklar gibi üstümden geçeceksin!
Arı bir sessizlik duruyor şiddetimizin armaları arasındaki uzaklıkta gövdenin demir çekirdeği kalkan teninin altında sana okunaksız bana saydam giz içindeki uğultunun izini sürüyorum bir açıklığa taşıyorum ele vermez yerlerini harabeler diriliyor heykeller tamamlanıyor kendi kehanetinden büyülenmiş gözlerimin önünde başka çağlara gidip geliyoruz aşk tanrısı için seviştiğimiz ve uyuduğumuz sahillerde aşkın kaplan ve yılan düğümüyle
Öpüyorum seni boynundaki yaradan iniyorum kaynağına aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor dokunuşlarımın parıltısında düğümlü mendilin, gümüş zincirin sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler çözülüyor avuçlarımda
Tılsım tamamlanıyor ortaçağ kentlerinden geçiyoruz dönüşte indiğim kaynakların mezhep değiştiriyor zamanın ve uzamın kilitlendiği kara kutuda benim kelimelerim tılsım tamamlanıyor dudaklarımdan sızan erkek sütünün kara büyüsüyle sevgilim oluyorsun uyuyor ve yıkanıyoruz ay ışığında bakıyorum güneş iniyor yüzünün alacakaranlığına
Adın yoktu tanıştığımızda eksiğini de duymadık bazen bir rüzgârı, bazen birkaç zeytini adının yerine kullandık
Adın yoktu tanıştığımızda sonra da olmadı çünkü başka biri oldun zamanla
Şimdi adın var şimdi ruhumun sislere sarılı derinlikleri yükseliyor ve tehdit ediyor kıstırılmış varlığımın bütün cephelerini yüzümün pususunda geziyor sularda bilenmiş bıçaklar uyandırılmış acılarım, bulanmış sarnıcım etimle ruhum arasında çelişen ilke geri döndü bana kendi ellerimle kurduğum kara büyüden içimdeki tarih bitti siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini ve şimdi adın var ve şimdi ikimizin vaktinde intikam saati geldi
Omayra, bu adı verdim sana ve mevsimleri bütün anlamlarıyla iki çakılına bir deniz vereyim hayallerine mavi buğday dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim esmer ve çırılçıplak bir gecede bütün düşmanların gelecek koynumdaki cenazene
Seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken kucağımda başın gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını kendi enkazımın üstünde kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan öldürerek yaşatacağım seni kendimde
Ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün gücünden habersiz sakin gülüşün kamçılıyor içimdeki bütün köleleri ben ki hileli bir oyun, birkaç kırık zar ve kara muskalı tılsımlarla almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime asıl sen tutsak etmişsin beni dünyaya kapalı kapıların ardındaki içi boş sessizliğine
sığlığın, sevgisizliğin o sonsuz kendiliğindenliğin dünyanın sana değmeyen yerleri nasıl da çekici yapıyor seni o kadar bağlandım ki tutkusuz bedenine ya öldüreceğim seni ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne
Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra uğultusu geliyor ta derinden gövdemin geçtiği masalların içimdeki deprem ayakta tutuyor beni geri dönüp vuruyor çalınmış zaman bak sana korkaklığımı veriyorum var olmanın bütün varoşlarından ben yenildim, işte silahlarım tılsım tamamlandı sonuna geldim çizgilerini sildiğim bir büyük haritanın aşkım ölümün sınırında Omayra olduğun yerde kal kımıldama!
Murathan Mungan .. |
fiogf49gjkf0d Nasıl başlasam, şu an derinlerdeyim. Perdeler indi, odasına çekildi şehrin soytarısı. Derin, gerçeğe yakın yerdeyim!.
Öyle fazla bir zamanını harcamayacak bu vızıltım. Sadece ne yörüngede salındığımı çizeceğim. Belki daha sonra anlatırım uzun uzun.. Bugünler, iyi günlerim.
Gözlerin aldandıysa gözlerime, karşındakinin ben olduğuma şaşmıyorsan, iyi oynamışım.. Ne diyeyim?
Yıllar boyunca, yüreğimin her damlasında, gece, gündüz, nerdeyse her an sanki bir kutsal ayin yapar gibi söylenen büyülü bir şarkı gibisin. Senin olduğun her yer benim mabedim.
Sevmemişsin ki bilesin. Dilerim bir gün bu eşsiz, harkulade derinliklerde yüzersin.. Buraları görmek çok az insana nasib olur. Onlar ayışığındaki yakamozlara benzer..
Bir gün, O, hayat denen koskoca denize, bir dalganın sırtında oluşan ufak bir parıltıyla veda ederler. Veda ederler derinliklerden habersiz olan tüm dalgalara. Oysa deniz, ONU KIYIDAN ACILARLA VEYA HAYRANLIKLA SEYREDEN GÖZLERİN gördüğünden ibaret değildir.
Seni bahane ettiysem de, Senin için bile susturamadım bu şarkıyı. Ve bu şarkı o kadar.. O kadar güzel ki!
Kestim gürültüyü, şikayeti, inatlaşmayı.. Bıraktım o büyülü melodiye kendimi çaresiz. O söyledikçe ben sustum.. Ben sustukça o inletti yüreğimi.
Seni üzmek, kırmak veya suçlamak istemiyorum. Senin soytarılara, palyaçolara, bu sahneye ve böyle bir oyuna layık olmadığını biliyorum. Sana bensiz, "sahte bir görüntüyle" gelmek istemiyorum. Olumsuz, hayatı sevmeyen biri değilim. Öyle olsaydı, mesela; "seni sevdiğimi" hiç bilmezdin. Şarkımın ahengini bozan yabancıları duymak, sana yalan söylemek istemiyorum. Seni kıskanıyorum... Oyun bitiyor komik kız! Artık, hep gerçeğe yakınız. Sana derinliğin uğultusunu yollayacağım bir deniz kabuğunda ara sıra.. Ara sıra rüyalarımı anlatacağım. Bu melodiyi duydukça çizeceğim hayalini derinliğin ucuna. Sen de kendini seyre dalacaksın..
AYNI DENİZDE BİRER PARILTIYIZ SEYRETME, YAŞA KOMİK KIZ! 24/7/1999
VEFA LÖK
|