ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
19 Mayıs 2024, Pazar 00:26   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Briw> Forum Başlıkları
    Briwtarafından açılmış Toplam 4 Forum Başlığı var


Briw

Briw resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Angut..
  22.Haz.2006 Per 10:22:44

Herkesin (haksız bir şekilde) kullandığı bir ifadedir "Angut"..   Birisi bir salaklık yapınca, bir laftan anlamayınca, böyle boş boş  bakınca hemen "Angut musun" der günümüz insanı.. Angut un aslında bir kuş olduğunu bilmeyen bir ton "Angut!" var ülkemizde.. Angut kuşu nun eşi öldüğü zaman (yanına o anda başka bir yırtıcı  hayvan veya bir insan gelse dahi) gözlerini bir dakika bile eşinin ölüsünün üstünden ayırmadan o da ölene kadar onun baş ucunda bekler.. İşte bu canlının yaptığı en büyük "Angut" luk budur..  Ayrıca bu olay bütün Angut kuşları için geçerlidir, arada bir görülen birşey değildir.. Çok ürkek bir hayvan olmalarına rağmen eşinin ölüsünün başında bekleyen Angut kuşuna elinizi uzatsanız  dahi oradan kaçmaz..

 

Hani derler ya "Angut gibi bakmasana LAN".. Keşke herkes Angut gibi bakabilse değer verdiklerine.. Bundan sonra bazılarına "Angut" demeden önce bir kere daha düşünün.. Bir "Angut" bile olamayan o kadar çok insan var ki artık günümüzde...



Briw

Briw resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Yalnızlık Ne Zaman Dokunur İnsana and *8230;
  15.May.2006 Pzt 11:42:00
fiogf49gjkf0d

Yalnızlık Ne Zaman Dokunur İnsana…

 

* Akşam yemeğini yalnız başına yerken birden anlatmak, paylaşmak istediğin binlerce cümle olduğunu ve bu cümlelerin boğazına dizildiğini anladığın an...

 

* Hastalandığınızda bir tas çorba pişireniniz yoksa, ameliyata girerken cüzdanınızı hastabakıcıya bırakıp hakkını helal et diyorsanız yalnızlığı iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.

 

* Arkadaşlarla içmek varken, yalnız başına bilgisayarın başında içtiğin an

 

* İçeriden nefis yemek kokularının gelmediği, hoş geldin oğlum / kızım / sevgilim / arkadaşım şeklinde karşılanmadığın bir eve adim attığında.

 

* The doorsdan people are strange şarkısı dinlerken şarkının sözlerinin kendinize ne kadar uyduğunu anladığınız anlar.

 

* Yolda hiçbir yere yetişme gereği olmadan yürürken, birden yavaş yavaş yağmur baslar. kişi alışkanlık olarak adımlarını hızlandırır. sonra hatırlar ki nasılsa görecek, seni umursayan, sırılsıklam olmuş olmana üzülecek, seni seven biri yok. adımları tekrar yavaşlatır, evine yalnız başına aksam yemeğini yemek üzere en uzun yoldan dönerken.

 

* Gözlerinizden yaş düşerken kendi mendilinizi kendiniz aldığınız an.

 

* Etrafınızı deli gibi dağıtmanıza rağmen kimselerin size laf söylemediği, kimselerin o dağınıklarınızı toplamadığı anlar. dağınık olmak hoş ama, bu noktada anlaşılan yalnızlık en az o eşyalar kadar dağıtır, toparlanamaz hale getirir insani.

 

* Sevdiğin şarkıyı senin kadar sevebilecek hiç kimsenin yanında olmadığı an.

 

* Diğerlerinden olmadığın, biraz daha farklı olduğun için arkadaşlarının seni terk ettiğini anladığın anlar...

 

* Evde şaşkın bir vaziyette salya sümük ağlarken uzun uzun kimi arasam diye düşündüğünüz ve isteğiniz gibi bir isim bulamadığınız zamanlar

 

* İstiklalde yalnız başınıza yürüdüğünüz zaman

 

* İş dönüşü kapıyı anahtarla açıp karanlık eve girdiğinizde "ben geldim" diyecek kimse olmadığında. hatta daha beteri, kimse olmadığını bile bile "ben geldim ulan evim, nasıl geçti günün beyav" dediğinizde. evle, bilgisayarla, televizyonla, puzzle la, müzikle, mutfak penceresiyle, otla bokla yüksek sesle konuştuğunuzda.

 

* Gece çok geç olmuş sanıp yatarken saatin daha 12 bile olmadığı anlaşılan ve kendi kendine gülerek "tavuk gibi erken mi yatacaksın" denilen an.

 

* Elektriklerin kesildiği gecelerde daha net hissedilir. ne tv ne de bilgisayar olduğundan minderle ya da kolonya şişesi ile konuşulan anlardır.

 

* Bir bayram sabahı, ailece yaşayan karşı komşunuzun sizin yalnızlığınıza çare olsun diye istersen gel beraber kahvaltı yapalım çağrısını duyduğunuz an

 

* Hastayken, nane-limon yapacak, ateşinize bakacak, üzerinizi örtecek ve şefkat gösterecek kimsenin olmadığı anlar.

 

* Heves edip aldığınız tüm yiyeceklerin en küçük boy olmalarına rağmen bitmeden bayatlayıp atıldığı anlardır. yiyeceği çöpe dökerken başınızı kaldırıp gözlerinizi kısıp, dersiniz: işte bu an o an, anladım..

 

* Bir elinde sigara diğerinde bira, kucağındaki hemstıira bakıp gülümsediğin anlardır. hatta "hemstırda birazdan sigara dumanından rahatsız olup kaçacak" diye düşündüğün anlardır.

 

* Evde yaptığınız yemeği tek başına yerken, masaya oturduğunda bir kaç saniyelik sessizliğin olduğu an. sonradan televizyonu açmak zorunda kalabilir insan, sırf yalnızlık hissi veren bu sessizliği bozmak için..

 

* Evinizde müzik dinlerken sevdiğiniz bir şarkinin çıktığı bir anda, gaza gelip bağıra bağıra şarkıyı söylediğiniz ve iğrenç sesiniz yüzünden kimseden fırça yemeyeceğinizi anlayıp kedere boğulduğunuz andır.

 

* Güzel bir yemek yaparsın tek başına yerken halıya bir parça dökülür eğilip sorarsın "nasıl güzel olmuş mu?" işte yalnızlığını anladığın an o andır.

 

* Televizyondaki spiker sunumunu bitirip iyi akşamlar dediğinde "sanada" diye karşılık verme ihtiyacı duyduğun an.

 

* Yılbaşı akşamı eve gelirken sokaklardaki neşeli kalabalığı izlemek sonrasında boş evde yapacak bir şey bulamamak . ..

 

* Aziz Nesin sesler adlı şiirinde bu anları çok güzel anlatmıştır. şiiri okuduğunuzda yalnız olduğunuz kafanıza çok güzel dank eder.

 

Gecenin bir zamanı evine gelince

Kilitte duyuyorsan anahtarın sesini

Anla ki yalnızsın

 

Elektrik düğmesini çevirince

Çıt diye bir ses duyuyorsan

Anla ki yalnızsın...



Briw

Briw resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Cesaret Biterse, Esaret Başlar...
  11.May.2006 Per 09:51:57

CESARET BİTERSE, ESARET BASLAR..

 

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacagı yerde bu kez de köpekten korkmaya baslar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar.

Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok.

Onu eski haline döndürür.

Ve der ki,

"Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardim edemem."

 

Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda söyle diyor:

"İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor..

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Yaslanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.

Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."



Briw

Briw resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Yüzü Olmayan Adam..
  4.May.2006 Per 18:08:10
fiogf49gjkf0d

Yüzü olmayan adamın hikayesini biliyor musunuz?

Fazla söze gerek yok. Mutlaka okuyun!!!

Yıllar önce çalışkan bir adam, ailesini avantajlı bir iş imkanı sağlamak için New york tan Avustralya ya götürdü. Adamın ailesinden biri, sirke trapez artisti olarak katılmak veya aktör olma tutkusu olan genç ve yakışıklı oğluydu.Bu genç adam zamanını bir sirk işi yada herhangi bir sahne işi gelene kadar kasabanın sınırındaki batı bölümünde yerel bir tersanede çalışarak geçirdi. Bir akşam, işten eve gelirken ,onu soymak isteyen beş
haydut tarafından saldırıya uğradı.Genç adam, parasından vazgeçmek yerine onlara karşı koydu. Bununla birlikte onu kolayca alt ettiler ve onu feci şekilde dövmeyi sürdürdüler. Botlarıyla yüzünü parçaladılar ve tekmelediler,vücuduna sopalarla acımasızca vurdular ve onu ölüme terk ettiler. Aslında polisler,onu yolda uzanmış bir şekilde bulduklarında,
onun öldüğünü sanmışlardı. Morg yolunda, polislerden biri, adamın zorlukla nefes aldığını duydu ve onu hemen hastanedeki acil bölümüne götürdüler. Acil bölümünde yatarken,bir
hemşire korku içinde bu genç adamın uzun süre bir yüze sahip olamayacağını fark etti. Göz yuvaları parçalanmış, kafatası,bacakları ve kolları kırılmış, burnu askıda kalmış, bütün dişleri kırılmış ve çenesi hemen hemen kafatasından ayrılmıştı.Yaşama imkanı az olmasına rağmen, bir yıla yakın zamanını hastanede geçirmişti. Sonunda hastaneden ayrıldığında, vücudu iyileşmişti fakat yüzü bakılamayacak kadar biçimsiz ve iğrençti. Artık
herkesin imrenerek baktığı yakışıklı genç değildi.

Genç adam,yeniden iş aramaya başladığında,herkes tarafından geri çevrildi. Bir iş veren, ona,sirkte "Yüzü Olmayan Adam" adında tuhaf bir şov önerdi ve bir süre bu işi yaptı.Bu olanlar boyunca o, hala herkes tarafından reddediliyor, işyerinde hiç kimse onunla görünmek istemiyordu.Genç adam intiharı düşünmüştü.Bütün bunlar beş yılda gelişmişti.
Bir gün, kiliseye uğradı ve bir teselli aradı.Kiliseye girerken onu, kilisenin sırasına diz çökmüş,hıçkıra hıçkıra ağlarken gören bir rahiple karşılaştı. Rahip ona acıdı ve onu uzun uzadıya konuştukları odasına götürdü.Rahip büyük ölçüde etkilenmişti, onun yaşamını ve gururunu  tekrar kazanabilmesi için elinden gelen herşeyi yapabileceğinin mümkün olduğunu söyledi. Ama genç adam,iyi bir Katolik olabileceğine söz verecek ve olacaktı. Genç adam her gün ibadet için kiliseye gidiyor ve ibadet ediyordu ve Allah a onun hayatını bağışladığı için dua ettikten sonra,beyin huzurunu sağlamasını istiyor ve onun gözünde,iyi bir insan olması için şükran duasını ediyordu. Rahip, kişisel ilişkileri sayesinde, Avustralya daki en iyi plastik cerrahla görüştü. Genç adam hiçbir ücret ödemeyecekti. Çünkü; doktor, rahibin en yakın arkadaşıydı.Doktor genç adamdan çok
etkilenmişti. Onun hayata bakış açısı,tüm kötü tecrübelerine karşı mizah ve sevgi doluydu.Cerrah harika bir şey başardı.En iyi diş ameliyatlarını onun için yaptı.Genç adam, Tanrı ya söz verdiği her şeyi yerine getirdi..Tanrı da onu harika ve çok güzel bir eş, yedi çocuk ve ileride kariyer için düşündüğü iş hayatındaki başarı ile ödüllendirdi. Eğer Allah a şükretmezsen ve sana değer veren insanları sevmezsen,toplumda kabullenilemezsin.

Bu genç adam................... Mel Gibson du....

Onun hayatı "Yüzsüz Adam" filminin prodüksiyonuna ilham oldu. O hepimizi
kendine imrendirdi. Cesareti olan her insana örnek oldu.