ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
5 Mayıs 2024, Pazar 02:29   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  luzmaria> Forum Başlıkları
    luzmariatarafından açılmış Toplam 26 Forum Başlığı var
<<12 3>>


luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Abi kIz kardeş diyaLogLarı..
  14.Eyl.2008 Pzr 14:06:33
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

abiniz mi var derdiniz var kızlar şahsen en büyük örnek benim koskoca 3 tane var. 

böyle iğrençler işte,buyrun bakalım okuyun:  

 

- aabiii, burda cips vardı nooldu..?
- yedim.
- e burda kurabiyeler vardı..?
- onlarıda yedim.
- yaa kolayı nereye koyduun?
- içtim.
- boşanda semerini yebe yuh! burda yarım bi çukulata var yiyorum ona göre
- yiyemezsinkiii yaladım ben onu
------------------------------------------------------
- abi çay bardakları nerdee...?
- ulan bide evin kızı olucaksın, hayret bişey yaa!!!
- ya söylesenee..
- tuvalete bak rezarvuarı içindeydi enson
- e hani yok burdaa..
------------------------------------------------------
- abi ojemi gördünmüü..
- ben sürüyorum şindi bidakka. kurusun rütuş yapıp vericem manyakmısın kızım sen ne biliym ben senin ojeni...!
------------------------------------------------------
- ya abii fırın nasıl açılıyodu???
- açıl susam açıl diyosun açılıyo.
------------------------------------------------------
- saçımı kestirdim baak nasıl olmuş
-..... me benzemişsin.
- yaa anne ..... üme benzemişsin diyoo
- öyle mi dedim pardon ....... üme hakaret etmişim..
- ya annneeee!
------------------------------------------------------
- baak kaşlarımı aldırdım nasıl olmuuş
- yuh alna baak atatürk hava limanı gibi
- böhüüüü
------------------------------------------------------
- ciyaaak örümceekkkk anneciimm!
- spidermanın posterini odana asarsın ama.
------------------------------------------------------
- abi saç kurutma makinesini gördünmüüüü
- valla tost makinesiyle sevişiyodu enson.
- bikerede doğru cevap ver bee
- tamam be yedim.
- bak buna inanırım işte.
------------------------------------------------------
- kimdi o ?
- kim kimdi?
- arayan
- ne zaman?
- demin telefonda konustugun kimdi diyorum lafi dolastirma
- osman
- hmm. osman senin 1.90´a 90 bi abin oldugunu bilio mu?
- ee bilmese de olur bence
- hmm.
------------------------------------------------------
- biricik kardesim benim dunyanin en guzel kizkardesi cinimm..
- param yok, su getiremem, bakkala gidemem ders calisiom
- allah cezani vermesin ben istemesem seni yapmiyolardi ama
------------------------------------------------------
- kalk yemek isit bana hadi kos kos kos firla
- ya bi gun de kendin yap bi isini ya, allahim neydi gunahim
- ne? yarin gece cikmak istemio musun?
- dolma mi tavuk pilav mi?
------------------------------------------------------
- kız git bana hede hodo al getir bakkaldan
- getirmem
- getir lan
- getirmem kendin al
- doverim
- dovemezsin
- doverim
- dovemezsin
- gidiklarim
- hangi bakkal demistin abi

-------------------------------------------------------

alıntıdır... ben yazmadım valla sadece sansürledim...



luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >En Son Ne yediniz?ve En Son Ne içtiniz? :D
  17.Eyl.2008 Çar 22:07:17
fiogf49gjkf0d

patates cipsi  ve kola...



luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >TV, Medya, Podcast, TikTok-Youtube videolar >KARISINI ÖLDÜREN FUTBOLCU...
  20.Eyl.2008 Cmt 17:51:38
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Çılgınlığın her türlüsünü her gün yeni bir örneklerle yaşayan ABD,şok bir haberle sarsıldı.

Ünlü bir futbolcu,karısını öldürmekle suçlanıyordu.Futbolcu,olayın tek şüphelisi olarak,polisin tv lerden de  naklen yayınlanan heyecanlı takibiyle yakalanmıştı ama, karısının cesedi ortalıkta yoktu. Duruşma,Amerikan filmlerindeki gibiydi.Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu.Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı,yargıca ve sanığa sırtı dönük,heyecanlı cümlelerle jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu:

-Sayın jüri,müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inanıyorum.Buna az sonra sizler de inanacaksınız.Neden mi? Bakın şimdi 1 den 10 a kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karısı bu kapıdan içeri girecek.

1,2,3,4,5,6,7,8,9,10.....

Bitirince bütün jüri üyeleri kapıya döndü,kimse girmedi içeri.Üyeler,soran gözlerle avukata bakıyordu,Avukat bi savunma dehasıydı ; öldürücü hamlesini yaptı:

-Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz,çünkü hepiniz içeri girecek diye kapıya baktınız.İşte kararınızı buna göre vermenizi talep ediyorum.

Jüri,ünlü futbolcuyu suçlu bulduğunu bildirdi ve dava bu şekilde sonuçlandı.Mahkeme çıkışında avukat,bayan jüri başkanına yaklaştı:

-10 a kadar saydığımda siz de diğer üyeler gibi kapıya bakmıştınız.Neden böyle bir karara imza attınız?

 

-Doğru,dedi jüri başkanı,ben de kapıya baktım,ama müvekkiliniz (futbolcu) kapıya bakmıyordu...

 

                  4.6.1999 - SADIK SÖZTUTAN...

(alıntı)

 



luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >DOSTLUĞUN ÖNEMİ...
  22.Eyl.2008 Pzt 15:51:17
fiogf49gjkf0d

1- 

     Kötü karakterli bir genç varmış, bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş:

-Arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak.

-Peki, demiş genç, uysal...

Birinci gün tahta perdeye 37 çivi çakmış...Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış.Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış.

Ve sonra babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş.

-Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdeden bir çivi sök, demiş, baba oğluna. Günler geçmiş,Bir gün gelmiş ki tahta perdede bir tek çivi bile kalmamış. Babası ona :

- Aferin, iyi davrandın, ama bu tahta perdeye dikkatli bak.Artık çok delik var, geçmişteki gibi güzel olmayacak, demiş ve devam etmiş:

- Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiğinde kötü sözler söylenilir,her kötü söz bir yara ( delik ) bırakır,arkadaşından bin defa özür de af ta dilesen bu yara aynen kalacak ( kapanmayacak) , bir arkadaş ender bir mücevher gibidir, seni güldürür , yüreklendirir.Sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur,seni dinler,sana yüreğini açar...!!! demiş...

-----------------------------------------------------------

2-

    Sokrates e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir? Kimi öğrencisinden hiç cevap gelmemiş.Kimisi bir şeyler söylemiş.Ama cevapların hiç birisi düşünürü tatmin etmemiş.Ve Sokrates,bilgi yorgunu gözleriyle bütün öğrencilerine tek tek delici bir bakış atarak konuşmuş:

Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır.Kimi insan atları olsun ister, kimi insan köpekleri...Kimisi altını,kimisi de şanı şerefi ; bense bir dostum olsun isterim...

-----------------------------------------------------------

3-

       Nasrettin hoca bir cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş,Bir adam gelmiş:

-Hocam, demiş! Eşeğimi yitirdim...

Hoca da adama ; Şu namazı kıldıralım , senin eşeğin çaresine bakarız, demiş. Hoca namazı kıldırmış,vaazını vermiş ve cemaate dönmüş:

-İçinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamış biri var mı??... diye sormuş.Arka sıralarda saf tutmuş biri parmağını kaldırıp,biraz da gururlu, Ben varım Hocam... demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş , Al bu adamı git,bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın, demiş...



luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >EVLİLİĞİM BİTTİ DİYENLERE...!!!
  23.Eyl.2008 Sal 13:25:35
fiogf49gjkf0d



Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı

Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.

İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.


Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum.
Şaşkınlıktan gözleri açılarak niye? diye sordu.
Gerçekten belli bir sebebi yok dedim, sadece yoruldum.
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

Sonunda sordu: seni caydırmak için ne yapabilirim?
Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.
İşte mesele tam da bu dedim. Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.
Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl olacak. Bunu benim için yapar mısın?
Yüzümü dikkatle inceledi ve Sana bunun cevabını yarın vereceğim dedi.
Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.


Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.
Sevgilim diye başlıyordu,
O çiçeği senin için koparmazdım Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.

Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.

Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.

Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.

<Sâdık arkadaşın>ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.

Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.

Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.


Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.


Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.
Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.
Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.


Bu gerçek aşktı.

İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.

Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir.

Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.

Hayat tam da böyle bir şeydir...




luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >BİR KADIN NASIL MUTLU EDİLİR???
  23.Eyl.2008 Sal 20:47:07
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

BiR KADIN NASIL MUTLU EDiLiR?
Çok zor degil.


BiR ERKEK, BiR KADINI MUTLU ETMESi iÇiN YALNIZCA
ŞUNLAR OLMAK ZORUNDADIR…

01. bir dost
02. bir yoldaş
03. bir aşık
04. bir ağabey
05. bir baba
06. bir usta
07. bir aşçı
08. bir elektrikçi
09. bir marangoz
10. bir muslukçu
11. bir tamirci
12. bir dekorator
13. bir stilist
16. bir psikolog
17. bir haşere yok edici
18. bir psikiyatrist
19. bir şifaci
20. iyi bir dinleyici
21. bir organizator
22. iyi bir baba
23. çok temiz
24. sempatik
25. atletik
26. sıcak
27. kibar
28. nazik
29. zeki
30. komik
31. yaratıcı
32. şefkatli
33. güçlü
34. anlayışlı
35. hoşgörülü
36. sağduyulu
37. hırslı
38. yetenekli
39. cesur
40. kararlı
41. doğru
..

11987. güvenilir
11988. tutkulu


TABii, ŞUNLARI DA UNUTMADAN:
13989. ona düzenli olarak iltifat etmek
13990. alişverişi sevmek
13991. dürüst olmak
13992. çok zengin olmak
13993. onu strese sokmamak
13994. başka kızlara bakmamak


VE AYNI ZAMANDA ŞUNLARI DA YAPMALIDIR:
17995. kendinden çok ona odaklanmak
17996. ona, özellikle kendisi için çok fazla zaman
 ayırmak
17997. nereye gittiğine aldırmadan ona çok fazla
yer sunmak


ŞUNLAR DA ÇOK ÖNEMLi:
Asla unutulmayacaklar:
21998. doğum günleri
21999. yildönümleri
22000. onun aldığı kararlar


BiR ERKEK NASIL MUTLU EDiLiR!!!*
1. Karnını iyice doyurun
2. Uzaktan kumanda ve çayını verip rahat bırakın
Huzursuzluk belirtisi gösterirse Madde-1 den tekrar baslayin…



luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >ONU DA SEN AĞIRLA!!!
  23.Eyl.2008 Sal 22:30:25
fiogf49gjkf0d

 

Günahkar bir adamdı, ayık gezmezdi. Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan, ölse de, kurtulsak diyorlardı.
Bir karısı vardı bu adamın, bir de kendisi. Hiç çocukları olmamıştı. Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu. Kadın ise, adamın haline üzülse de ses çıkarmazdı, çıkaramazdı. Otuz yıldır evliydiler, döverdi, kızardı, her gün biriyle kavga ederdi. Ama kocasıydı işte, evinin erkeği idi.
Adam iyice yaşlanmıştı artık. Öksürük nöbetleri uykusunu bölüyor, iki basamak merdiven çıksa nefes nefese kalıyordu, titreyen elleriyle sigarasını zor sarıyordu. İyice zayıflamıştı, zaten kısacık olan boyuyla bir çocuk gibi kalmıştı. Kadıncağız ellerini açıp dualar ediyor, ahir ömründe olsun şu adamın hali biraz düzelsin diye yalvarıyordu Allah a...
Adam bir sabah evden çıktı, fakat ertesi sabah oldu, dönmedi. Tan yeri ağarırken kadın aramaya çıktı kocasını. Kim bilir yine nerde sızıp kalmıştı! Köyün üst tarafındaki çeşmenin başına gitti önce, orada içerdi adam, bulamadı. Yakındaki tarlaları aradı, köyün dört bi yanına baktı, yoktu. Eve gelmiştir belki diye koşarak geri geldi, hayır, dönmemişti. Güneş inmek üzereydi, bir acele abdest aldı, namaz durdu. Duası bitmek üzereydi ki, kapının çalındığını duydu.
Kocasıydı gelen. Adamın yüzü sapsarı kesilmişti. Öksürüyordu, eliyle göğsünü işaret ediyordu. Kadın koluna girdi kocasının, güç-bela sedire kadar taşıdı. Uzandı adam, karısının yüzüne baktı, ağlıyordu. Doğrulmak ister gibi yaptı, hakkını helal et diyecekti, lafının sonunu getiremedi, başı yastığa düştü, ölmüştü...
Kadıncağız kocasının başında epey bir ağlayıp feryat etti. Biraz kendine gelince gözlerini sildi, yemenisini bağladı. Kalktı, imamın evine gitti.
- Hocam... diyebildi hıçkırarak, bizimkisi...
Söyleyemiyordu, ama İmam Efendi durumu anlamıştı. Kadının yüzüne baktı, köylü ne der diye düşündü, bocaladı.
- O mendebur bir kez bile caminin kapısından içeri girmedi, kaldırmam onun cenazesini, deyip kapıyı kapadı.
Kahroldu kadın. Nereye gitsem, ne yapsam diye düşündü. Kimseleri yoktu ki, çaresiz eve döndü. Yıkadı kocasını, sandıktan çıkardığı beyaz bir çarşafa sardı, omuzuna aldı, mezarlığın yolunu tuttu.
Caminin köşesinden dönerken, muhtar ve köylülerin kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Bir kez daha düğümlendi boğazı, cenazesi omuzundan kayarken, dizlerinin üzerine çöktü, ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı.
Hışımla yaklaştı muhtar:
- Onu nereye götürüyorsun, dedi, mezarlığa götüreyim deme sakın! Sağlığında biz çektik, bir de ölülerimiz çekmesin o herifin elinden...
Kadın gözlerini çarşafın üzerine dikmiş, öylece duruyordu. Birden bağırmaya başladı, delirmiş gibiydi sanki Kalabalık yanından korkuyla uzaklaşırken, cenazesini tekrar yüklendi, köyün dışına doğru yürümeye başladı.
Kan ter içinde kalmıştı kadın, artık adım atacak hali yoktu. Kendi kendine;
- Şuracığa gömeyim adamımı, dedi, kimseler rahatsız olmaz burada...
Tam o anda bir ayak sesi duydu, irkildi, bir çobandı gelen. Kadıncağız her şeyi olduğu gibi anlattı. Üzüldü çoban, gözleri doldu.
- Dert etme, dedi, ben yardım ederim sana.
Bir çukur kazıp cenazeyi gömdüler. Çoban başucunda durdu mezarın, ellerini açtı, dua etti. Birkaç çiçek buldu kadın, toprağın üstüne serpti. Çobana dualar ederek evine döndü. Yorulmuştu. Camın kenarına oturup uzaklara daldı. Uyuyup kaldı oracıkta.
Ertesi sabah imamın kapısını telaşla çaldı muhtar. Bir yandan tokmağı vuruyor, bir yandan da İmam Efendi, İmam Efendi... diye bağırıyordu. İmam korkuyla açtı kapıyı.
- Bir rüya gördüm, dedi muhtar, hocam o berduş, o serseri adam Cennet teydi. Bana gülüyor, hakkım sana bile helal olsun diyordu.
Rüyayı duyana imamın benzi attı, kendisi de hemen hemen aynı rüyayı görmüştü. Gel hele, içeri gel... demeye kalmadı ki, köyün delisini gördüler. Koşarak geliyor, bir yandan da bağırıyordu:
- Demedim mi ben, demedim mi size, rüyamda gördüm, rüyamda...
Birkaç köylü daha benzer rüyalar gördüğünü söyleyince, kadının yanına gitmeye karar verdiler. Özür dileyecek, kendilerini affettirmeye çalışacak, bu arada işin aslını öğreneceklerdi. Bir şeyler olmuştu ama neydi?
Eve vardıklarında kapıyı açan kadın şaşkındı. Kapıyı yüzlerine kapatacak oldu, yapamadı. Gelenler olan biteni anlatıp özür diledi, cenazeyi nereye defnettiğini, neler olduğunu sordular. Kadıncağız her şeyi anlattı, can kulağı ile dinlediler ve çobanı bulmaya karar verdiler.
Bir yandan yürüyor bir yandan da aralarında konuşuyorlardı; bu çoban bir evliyaydı herhalde, belki de Hızır dı, aslında ölen adam da o kadar kötü bir adam değidi.
Tarif edilen yere geldiklerinde çoban koyunlarını otlatıyordu. Gelenleri görünce ayağa kalktı, hayırdır inşaallah dedi. Oturdu, onlara süt ikram etti, konuşmaya başladılar. Çoban söylenenlerden hiç bir şey anlamamıştı, cenazeyi nasıl defnettiklerini anlattı.
- Ben bir garip kulum, dedi; cenazeyi defnettik, başucunda oturup dua ettim sadece, hepsi bu...
Merakla nasıl bir dua ettiğini sordular, çoban da söyledi;


- Allah ım, ben dağda koyunlarımı otlatırken kulların gelir yanıma, selam verirler. Senin selamınla gelen senin misafirindir der, ağırlarım. Süt ikram eder, azığımı paylaşırım. Şimdi de ben sana bir misafir yolluyorum, onu da sen ağırla...

--------------------------------------------------------------------- umarım bu yazıda yoktur!!!



luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Çerez tabağı teorisi 1 ve 2 :)))
  24.Eyl.2008 Çar 13:55:44
fiogf49gjkf0d

Çerez tabagi - 1
 
Galatasaray Lisesi nden bir arkadasim hâlâ evlenemedi. Geçenlerde Yeter
artik. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol dedim. Asagidaki teoriyi
aktardi:


   Bir kuruyemis tabagi kalabalik bir grubun önüne geldigi zaman sirasiyla
önce antepfistiklari, ardindan bademler, sonra findiklar gider. En sona
beyaz ve sari leblebiler kalir.. Eger belli bir yasa kadar evlenmemissen
de durum farkli olmaz. Ya kalan leblebiler ve ayçekirdekleri ile idare
edersin, ya da olur ya bir fistik bulurum diye tabagi karistirir
durursun..

 


Çerez tabagi - 2
 
Geçen hafta bir türlü evlenemeyen bir arkadasimin, ileri yasta
evlenmekle, çerez tabagi arasindaki benzerligi anlatan görüslerini aktarmistim. Bu
yazi üzerine, bazi okurlarimdan eklemeler geldi. Ben tabakta en sona
kalanlarin sari ve beyaz leblebiler oldugunu yazmistim.. Mektep arkadasim Merih
Tüzün söyle yazmis:

    Sevgili Fatih, ayni tabakta ucu açilmamis kabuklu sam
fistiklari da kalir.
Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabaga geri
birakir. Onlara ulasmak cesaret ister. Disine güveneceksin kiracaksin
ki, içinde gizledigi lezzete ulasabilesin. Ama risklidir, disini
kirabilirsin:)

--------------------------------------------------------------- dipnot: ALINTI...



luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >NÜŞİREVAN...
  24.Eyl.2008 Çar 17:11:16
fiogf49gjkf0d

 

Derler ki adil hükümdar Nüşirevan bir gün veziri Buzurmihr i çağırdı ve dedi ki:

-Kısa,fakat mana dolu;öz ama maksadı tam olarak ifade eden bir kaç söz derlemenizi istiyorum.Bu sözler her iki cihanda benim işime yarasın ve geriye kalanlar için de fayda sağlasın; onlar bu sözlerle amel edince bütün düşmanlarıma galip gelsin ve bunlar,bizden sonra bütün dünyaya armağan olsun.

Bunun üzerine Buzurmihr bir yıl süre istedi.Bu sözleri üstadından derleyerek ZAFERNAME diye isimlendirildi ve Nüşirevan a sundu.

Buzurmihr dedi ki: üstadıma şu soruları sordum ve oda şu cevapları verdi:

Kimden emin olabilirim?

-Kıskanç olmayan dosttan.

İnsanların söylemekle kendi değerlerini düşürdükleri şey nedir?

-Kendi meziyetlerini söylemek.

Uygunsuz davranışta bulunan bir dosttan nasıl ilgi kesilir?

-Üç şekilde:onun yanına az uğramak,halini hatırını az sormak ve ondan ihtiyacını giderecek bir şey istemekle.

Gençlere uygun olan nedir?İhtiyarlara ne yakışır?

-Gençlere haya ve cesaret,ihtiyarlara ise ilim ve ağır başlılık.

Huzurlu olmak için kimden kaçınmak gerekir?

-Dalkavuk ve sonradan görmüş kişiden.

Cömert kimdir?

-Bağışlayan ve bağışından dolayıda sevinç duyan kimsedir.

İnsanların arayıp da hiç kimsenin tam olarak elde edemediği şey nedir?

-Üç şey;sıhhat,mutluluk ve can yoldaşı bir dost.

Zamanla ayıp sayılacak bir iyilik varmıdır?

-Başa kakılarak yapılan cömertlik.

Yiğitliğin alameti nedir?

-İntikam almaya gücü yeterken bağışlamak.

İnsanların kusurlarından hangisi daha zararlıdır?

-Kendisinin farkında olmadığı ayıbı.

Hayatta hangi ZAMAN büsbütün boşa harcanmıştır?

-Bir kimse için iyilik yapabileceğin halde yapmadığın zaman.

Bir yerde ekilip de iki yerde hasat edilen tohum hangisidir?

-Arif kişilere iyilikte bulunmak; zira bu dünyada onlardan karşılık görülür,öteki dünyada ALLAH tan mükafat alınır.

İnsanlığı mahveden şeyler nelerdir?

-Dört şeydir: büyükler için cimrilik,alimler için büyüklenmek,kadınlar için hayasızlık ve erkekler için yalan.

Alim kimselerin yaptıklarını boşa çıkaran şey nedir?

-Zalimleri övmek.

Bir meselenin halimi kimden sorayım?

-Dinde samimi,iyilerde dost ve tam bir bilgiye sahip olandan.

Kişinin iyiliğinin alameti nedir?

-Bir kimsenin hatasını örtüp aklına getirmeyerek ifşa etmemek ve iş işten geçince bir daha onu anmamaktır.

Bir kimseden bir şey istemenin şartları nelerdir?

-İstekte bulunduğu kimsenin güzel ahlaklı olması ve istediği şeyin kendi durumuna uyması.

İnsanları sevdiren şeyler nelerdir?

-İki şey: insan ilişkilerinde zulmetmemek ve kimseyi incitmemek...

-------------------------------------------------------- dipnot: ALINTI...

 



luzmaria

luzmaria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >KINALI ALİ...
  24.Eyl.2008 Çar 19:43:05
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

 

Üsteğmen Faruk,cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor.Nerelisin? gibi sorular soruyordu.Gözleri bir ara,saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı.Yanına çağırdı merakla sordu:

 

-Adın ne senin evladım?

-Ali komutanım, dedi

-Nerelisin?

-Tokatlıyım komutanım,Tokat’ın   Zile kasabasındanım...

-Peki evladım bu kafanın hali ne? Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?

-Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım.Neden yaktığını da bilmiyorum.

-Peki dedi üsteğmen.Gidebilirsin Kınalı Ali.

 

O günden sonra Ali’nin   adı Kınalı Ali oldu.Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor,saçında ki kınayı da alay konusu yapıyorlardı.Kınalı Ali,arkadaşların karşı sevecen ve dürüst tutumu sayesinde kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi.

Anama,babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum ama okumam yazmam yok,biriniz bana yardım edebilir misiniz? Dedi, biri değil bir çok arkadaşı yardıma geldi...

Kınalı Ali söylüyor,bir arkadaşı yazıyor diğeri  de söylenenlerin yazılıp yazılmadığını denetliyordu.

 

-Sevgili anacım,babacığım hasretle ellerinizden öperim,ben burada çok iyiyim,beni sakın merak etmeyin..kız kardeşini,kendinden küçük erkek kardeşinin halini hatırını sorduktan sonra,köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak etmemesini söyledikten sonra,biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir.tümcesi ile bitiriyordu... Tam zarf kapatılırken Ali üç satır daha ekleyeceğini söyleyerek mektubun sonuna şunları yazdırdı.

 

-Anacığım,beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama,burada komutanlarım da,arkadaşlarımda benimle hep dalga geçiyorlar.Cepheye gitmek sırası inşallah yakında kardeşim Ahmet e gelecek, onu gönderirken sakın kına yakma saçına.Burada dalga geçmesinler,tekrar ellerinden öperim anacım....

 

Gelibolu da savaş giderek şiddetleniyordu.İngilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı.Cephede savaşan askerlerimiz önceleri birer birer,sonraları beşer beşer,onar onar şehit oluyorlardı.Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor,onlarında sayıları giderek azalıyordu.Gelibolu düşmek üzereydi,Kınalı Ali’nin komutanı bu durum karşısında çaresizdi,kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi,genç erlerin, insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için ALLAH a dua ediyordu...

 

Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları,komutanlarına gidip,ondan kendilerini cepheye göndermesini istediler.

Askerlerin ısrarı üzerine komutanları daha fazla direnmedi ve ölüme gönderdiğini bile bile  bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye,bile bile ölüme gidiyorlardı.O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan Kınalı Ali’nin  bölüğünden tek kişi geri dönmedi,gidenlerin tümü şehit olmuştu.

Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali ye ailesinden mektup geldi, onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifadeyle okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşına     yazdırdığı mektubuna ailesi adına babası yanıt veriyordu:

 

-Oğlum Ali nasılsın? İyi misin? Gözlerinden öperim,selam ederim.Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz,yarısını da yakında cepheye gidecek olan kardeşine veriyoruz.

Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum, fazla yorulmuyorum da.Sen sakın bizi düşünme.

Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haber verdikten sonra,şimdi ananın sana bir diyeceği var diyerek sözü ona bırakıyordu...

 

Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali’nin   anasının ağzından yazılmıştı,şöyle diyordu anası:

 

-Oğlum Ali yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin,kardeşine de yaktım komutanlarına ve arkadaşlarına da söyle senle dalga geçmesinler, biz üç şeye kına yakarız:

 

1-     Gelinlik kıza, gitsin ailesine ve çocuklarına kurban olsun diye.

2-     Kurbanlık koça,ALLAH a kurban olsun diye.

3-     Askere giden yiğitlerimize, vatana kurban olsun diye.

Gözlerinden öper,selam ederim ALLAHA EMANET OLUN...

Ali’nin  mektubunu okurken ve çevresindeki  herkes  onu dinlerken  hıçkıra  hıçkıra   ağlıyordu...

 

(Bu  mektubun  aslı  Çanakkale  müzesindedir.)

 

dipnot: ALINTI...

<<12 3>>