ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
29 Nisan 2024, Pazartesi 08:28   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  xxhevalxx> Forum Başlıkları
    xxhevalxxtarafından açılmış Toplam 3 Forum Başlığı var


xxhevalxx

xxhevalxx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >şairane...
  8.Nis.2006 Cmt 01:04:50
fiogf49gjkf0d

 

SENİ SEVİYORUM

 
Önceleri söyleyemezdim sevdiğimi,anlatamazdım içimdekileri.
Çünkü hissetmedim hiç böylesine derin duyguları kimseye.
Merak ediyorum,acaba her gece seyrettiğim yıldızlar neden şimdi bu kadar parlak 
ve de neden daha geniş gökyüzü?
Neden adını duyduğum anda heyecandan yüreciğim hızlı hızlı çarpar?
Neden uyumak istediğim anda sen aklıma geliyorsun geceleri ve ben
 sabah ezanlarında uyandığımda gözümü açar
açmaz gül yüzün karşımda canlanıyor Seni sevdiğimi biliyorum,
ama anlayamıyorum!Bir aşk beni benden alıp bilmediğim,tarif edemediğim 
sınırsız ve mekansız bir aleme nasıl götürüyor anlayamıyorum.
Mantığımı hislerime teslim ettim artık,tıpkı rüzgarın dilediği yere götürdüğü 
bir kuru gül yaprağı gibi.Aşkının serserisi bir divaneyim.
Bazen de çocukluk aşkım geliyor aklıma.
O zaman duyduğum çocukça hisler.
Sevdiğime sevdiğimi söyleyemediğim platonik aşkım.O zaman da
sevgilimi görebilmek için saçma bahanelerle yaklaşmak isterdim kendisine.
Her işimde;koşarken,atlarken,oynarken,çalışırken
başarıyı yakalayabilmek için aşkımın adını ortaya koyardım.
O zaman çocuktum,her çocuk gibi masumdum... 
Şimdi yine seviyorum Anlıyorum
ki dürüst bir aşk,ebedi ömre adanmış bir aşk yaşayan herkesi,
o AŞK masumlaştırır,çocuklaştırır.
Kalpler yumuşar, gönüller genişler,gözlerden perdeler kaldırılır 
ve sevdiğini sevdiğin kadar görürsün.
Ey Sevgili!nasıl anlatayım sana,seni ne kadar sevdiğimi.Benim kalbim
öylesine geniş ki,içine tüm güzel insanlar,kuşlar,hayvanlar,dağlar, deryalar 
ve hepsinin sevgisi sığmış.Kapladıkları yerse bir köşesinde tek bir hücre.
Gerisi sadece sana ait ve sevginle dolu.Sen
benim sahip olduğum tek varlığım,aşk oyuncağımsın.Aşk oyuncak olur mu denilebilir.
Ama küçük bir çocuğun yüzünü güldüren oyuncak ve de
sevgi değil midir sadece?Verdiğinde tatlı bir gülüş, 
aldığında da acı gözyaşları...
Bir dakika unutsam seni ya da hayalin dahi kaçsa gözümün önünden 
saatlerce ağlarım.Tek saniye bile sürse, kaybetmişliğini
yaşamaya tahammül edemem.
Dokunamasam da ellerine,gözyaşların süzülmeden dudaklarına öpemesem de 
kirpiklerindeyken,uğrunda yüzlerce kez canımı feda etmek isterken,
bir tek canımla seni bir an bile mutlu
etme imkanını yakalayamasam da ömrüm boyunca,
parmaklarımla okşayamasam da saçlarını,
teninin kokusunu bir nefes dahi çekemesem de içime ve...
Ve sen,seni sevdiğimi bilemeden ölsen de...
Seni sevmekten vazgeçmeyeceğim.
Gün gelecek kelimeler tükenecek;aşkımı anlatacak sözcük bulamayacağım.
Ama hislerim diri, bedenim yorgun,sevdam solgun,
beklerken ölümü yapayalnız;yaşamanında alışkanlık olduğu,
ama benim sensiz geçen her anda ölümü yaşadığım
hayatta son nefeslerime doğru,başımı bir daha kalkmamak üzere 
son kez koyacağım yastığıma.
Güneşin benim için son kez battığı v
e de gecenin tüm mahlukatı gizlediği karanlık örtüsü altında,
belki de beklediğim sevgiliye kavuşmanın mutluluğunu anlatmak isteyen yıldızların
ışıltısını manzaralaştırmış penceremden gökyüzüne son bir bakış ta...
Madde değil,mana bağımlısı gönlümün en derin yerinden 
ve en kuvvetli haykırışıyla...
Ve hep aynı sözü...Yine o iki kelimeyi zevkle söyleyeceğim...
 
SENİ SEVİYORUM.


xxhevalxx

xxhevalxx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >sanal alem...
  9.May.2006 Sal 00:59:07
Kandırma kendini; okudukların sadece soğuk harfler.

Baktığın şey kağıt değil, yazılarsa eski, güzel kalemlerden çıkmış satırlar
değil. Hayat artık daha kolay; masanın üstünde biriken kağıt yığınları yok,
kaleminin mürekkebi bitmiyor, gömlek cebinde ise lekeler oluşmuyor artık...

Dayanmaya çalışıyoruz, ama kolaylık her zamanki gibi ezip geçiyor. Düşünceleri,
duyguları okumak için para ödemek zorunda değiliz aldığımız bir kitap ardından.
Hatta bu satırları yazarken arka planda çalan "mp3" melodileri dinlerken ben de
o melodilere emek harcayanları hiçe sayabiliyorum...

Orta yaşı çoktan geçmiş biri olarak nostaljinin "kızıl" renginden kopmamaya
çalışıyorsam, benden daha "büyükler" olarak aranızdan birkaç kişinin işi çok
daha zor. Kitap kokusunu alamamanın burukluğu ve elinde "somut" bir şey tutmadan
fikirlere ulaşmanın "garip"liği dolaşıyor etrafımızda...

Kitaplar da gidecek, biliyorsunuz değil mi? Yavaş yavaş ağırlıksız ve bedensiz
düşünceleri okuyacağız. Okurken de yazanın el yazısından kişiliğini anlama
lüksünü kaybettiğimizi fark edeceğiz.

Önümde "17 inch" bir "kağıt" ve ellerimin altında 106 tuşun 30 - 35 tanesinin
dışındakilerini pek kullanmadığım bir kalem var. Arkamda duran "eski" ve "güzel"
kitaplara sırtımı dönmüş yazıyorum. Her şey daha kolay ve çabasız…

Gözlerimi hafif sağa kıpırdattığım zaman kimlerin bu "sanal" dünyanın içinde
gezindiğini görebiliyorum. Onlar bir sandalyede otursalar da artık orada
değiller. Yumuşak hatlı nesnenin üzerindeki tuşlara dokunarak dünyanın başka bir
ucundaki, nerede, nasıl durduğunu bile bilmedikleri ve hatta düşünmedikleri bir
bilgisayarın "HardDisk" ini çalıştırıp oradaki "birler" ve "sıfırlar"dan
nasiplerini alıyorlar...

1024 "çarpı" 768 pikselden oluşan dünyanın içerisinde varolmaya çabalarken,
bunun bir eğlence ve zaman geçirme aracı olduğuna kendimi inandırmaya
çalışıyorum galiba. Düşününce "Matrix" fena fikir değilmiş gibi gelmiyor ara
sıra...

Kaçıyoruz galiba "her şey" den buralarda. Somut olamayan insanlar ve somutlaşmak
istemeyen düşünceler uçuşuyor etrafta. İletişim yanıp sönen "imleç" anlamına
geliyor aslında ama ne çok duygular yüklüyoruz sınırlı harflere ve silikçe duran
satır sahiplerine. Yaratmanın uzağında dolaşırken, diğer yandan da yarattığımızı
sanıp "ASCII" güllerle ilan-ı aşk ediyoruz sanal güzelliklere...



xxhevalxx

xxhevalxx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >iyi ve kötü
  9.May.2006 Sal 01:02:22


Yılmaz Erdoğan dan hayattaki İyi lerin ve Kötü lerin ortak yaşamlarının çok güzel bir analizi.

Biliyorum, çoğunuz iyi insanlarsınız. Bu yüzden hep kötüler kazanıyor zaten. Birçok kötü, hatta alçak tanıdım. Çoğu neşeli insanlardı. Hiçbirinde çekingen bir ruh haline rastlamadım. Kötüler
atak, iyiler pısırıktır, etrafınıza bakın, en heyecan verici, en eğlenceli insanlar hep sahtekârlardır. Hepsi paldır küldür konuşan, ağız dolusu gülen insanlardır. Çünkü sahtekâr, sempatik olmak zorundadır. İyinin böyle bir mecburiyeti yoktur. İyi, sıkıcıdır. Kadınlar iyiler e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden.

Zaten aşk, denen altüst oluşla ancak bir üçkâğıtçı basa çıkabilir. Aşkın tadını çıkaramaz iyiler. Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk zanneder. Tekdüzedirler. Yavaştırlar. Kadınlar da dertlerini onlarla paylaşır ama gidip bir güvenilmezle sevişirler. Tutku kötülerin işidir. Sessiz ve efendi bir insan cümlesiyle tanımlanan bir iyilik kolaydır. Sahtekârlık daha zordur, maharet ister. Zeki, hızlı ve atak olmalıdır.

Enerjiktir. (Tabii kötü kötüler konumuz dışındadır. Yani hem, salak hem kötü olmaya çalışanlar için düşünmeye, yazmaya değmez.) üçkâğıtçı... Sahtekârın en sempatik, en başarılı şekli. İyi bir hatiptir o. İnandırıcıdır. Konuştuğu zaman etrafındaki tüm iyi ve dürüst insanlar ağzının içinde kaybolur. Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün tüm renklerinden haberdardır. Kahkahasında pirzola tadı, hüznünde bazen ölümün sesi vardır.

Adam başarılıdır. Yeteneklidir. İyilik kolaydır. Kötülük maharet ister. İyi olmak için, kimseye kötülük yapmamak yeterlidir. Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız! İyi, kötü karsısında güvensiz, enerjisiz, çaresizdir.

Filmlerde bile iyi, kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez. Yeminini bozar ve kavgaya girer. Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl. Biz iyi seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız. Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz. Oysa artık hepimiz kötüyüzdür filmin sonunda. Hatta biz kötü den daha çok insan öldürmüşüzdür.

Bir iyi için en zor olan, kötüye Sen kötüsün demektir. Çünkü iyi, utangaçtır. Hırsıza hırsız diyemez. Kötünün yerine utanır, sahtekârın yerine yüzü kızarır, hırsızın yerine yerin dibine geçer... Bu sırada kötüler, sahtekârlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir. Çünkü onların yerine utanan, sıkılan, yerin dibine geçen birçok iyi insan vardır. Şeytan bile bazen yorulur kötülük yapmaktan. Ama hayatlarını salt kötülük yapmaya adayanlar asla durmazlar; bunu çok iyi biliyorum. Güzel kıyafetleri, briyantinli saçları, resmi arabaları, siyah gözlükleri ve korumaları vardır. Ama ruhları şeytandır. Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma duygusudur. Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime söyleyemez. Halbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün karşısına. Herşeyi açık açık söyleyecektir. Başına gelecekleri göze almıştır!.. Ama olmaz. Yapamaz.

Çünkü iyiler korkaktır.
Çünkü iyiler herkese acır, en çok da kendilerine.
Susmak,
acımak,
utanmak,
korkmak...

Farkında mısınız ey iyi insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz! Kötüler kazanınca da şaşırıyorsunuz! Tarih boyunca iyiler kazanmasalar da, bir şekilde ayakta kalmayı başardılar. İyinin yazgısıydı bu. Şeytan her zaman saldıracak, yere yıkmaya çalışacak, akılları karıştıracak ve iktidarına devam etmeye çabalayacaktı. Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler. Biz de iyi insanlarız. Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz. Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz.

Haydi iyi insanlar!

Haydi sessiz, efendi, sıkıcı, korkak, utangaç ve iyi insanlar! Çalışın!

Kötülerin size ihtiyacı var!