Geçen gün Meclis, Lübnan’a asker gönderme tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplantı yapıyordu.
Ankara’nın havasını bilenler bilir: Salı, çarşamba, perşembe günleri milletvekilleri Meclis’te çalışır, akşam da çeşitli lokantalara dağılıp iki kadeh eşliğinde günün dedikodusunu yaparlar.
Tabii AKP milletvekillerinin bir kısmı “iki kadeh” faslına katılmaz, yemeklerini iki bardak portakal suyuyla tamamlarlar.
O gün görüşmeler uzadı, oylama akşam saatlerine sarktı. Bunun üzerine milletvekilleri, daha çok öğle yemekleri için kullanılan Meclis lokantasına akın ettiler.
Biz de bir grup arkadaş, Meclis’in yüksek tavanlı loş koridorlarından geçerek lokantaya gittik.
Bu lokantanın yemekleri ahım şahım değildir ama idare eder.
O akşam da yemekleri seçtik ve ben arkadaşlara birer kadeh kırmızı şarap içip içmeyeceklerini sordum.
“İçeriz!” dediler.
Bunu duyan garson ezilip büzülerek, “Kusura bakmayın efendim” dedi, “Burada içki yok.”
Neyse, yoksa yok, madem âdet böyle biz de içmeyiz.
Zaten içki meraklısı insanlar değiliz ama yemeği bir kadeh kırmızı şarapla tatlandırmak, “kafayı çekmek” anlamına gelmiyor, sadece lezzet artırıyor.
“Peki” dedik, şikâyet etmedik.
O sırada gözümüz duvardaki büyük Atatürk tablosuna takıldı. Yağlıboya tabloda Mustafa Kemal ve arkadaşları rakı sofrasında tasvir ediliyordu.
Meclis’te ne zamandan beri içki yasağı olduğunu merak edip sordum ve yıllardır durumun böyle olduğunu öğrendim.
Yani AKP’nin icraatı değil.
Avrupa Konseyi Parlamentosu’nda yemek, nadide şaraplar eşliğinde sunulur.
Fransız ve İngiliz parlamenterleri için de durum aynıdır ama bizde yasak.
*** Dün Güneri Civaoğlu dostumun yazısını okuyunca Meclis’teki durumu da aktarmak istedim.
Bodrum kalesinde turistlere metal kupalar içinde şarap servisi yapılmıyormuş artık, şarabın yerine üzüm suyu veriliyormuş.
Şarap da üzüm suyu ama demek ki bu içeceğin tazesi makbul. Alkole dönüşmemesi gerekiyor.
*** Geçen gün sevgili dostum Yavuz Bingöl anlattı: “Anadolu kentlerinde dizi çekiyoruz. Kan ter içinde susayıp bir bira içmek istediğimizde yok diyorlar.”
Çünkü bira servisi yapan lokantaların camını çerçevesini indiriyorlarmış.
***
Bunun gibi binlerce örneğe bakınca, tarihi boyunca içki içmiş olan Anadolu’nun yavaş yavaş Suudi Arabistanlaştığını görmek zor değil.
Yani program tıkır tıkır yürüyor.
Bunu da herkes görüyor ama şimdi soru şu:
Acaba hangi hızla gidiyor bu iş?
Ne zaman tam bir İslâm Cumhuriyeti’ne dönüşeceğiz?
Bir yıl mı var, iki yıl mı?
Cumhurbaşkanlığı seçimi bu konuda bir dönüm noktası mı olacak?
Kaynak : Vatan Gazetsi _ Zülfü LİVANELİ |