ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
15 Mayıs 2024, Çarşamba 03:25   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler > Kitapkurtları
forum sohbet oyun basliklari
   ...:::: Ninatta nın Bileziği ::::...
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

00me00

00me00 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  8.Eki.2006 Pzr 21:02:23      ...:::: Ninatta nın Bileziği ::::...sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d


Yazar:Ahmet Ümit

Bir Hitit Destanı

Anadolu daki ilk büyük devlet: Hititler.
Yeryüzündeki ilk büyük savaş: Kadeş.
Kadeş e giden sevgilisini 3 300 yıldır bekleyen Hititli bir kadın: Ninatta.
Yarıda kalan bir sevda: Ninatta ve Nuvanza...

Onlar böyle düşünürken, ben, gün be gün imkansız bir sevgiyi büyütüyordum, ben, imkansız bir sevgiyi büyütüyordum bedenimde.
Nuvanza bir gülümseyişle genç kız yapmıştı beni.
Nuvanza bir gülümseyişle genç kız yapmıştı, çocuk bedenimin içindeki ruhumu.
Şimdi bedenim, ruhuma ayak uydurmaya çalışıyordu.
Tıpkı güçlü efendisinin hızlı yürüyüşüne ayak uydurmaya çalışan, çırpı bacaklı bir köle gibi.
Ruhumun istediği gibi biçimleniyordu bedenim.
Bedenim iyi sulanmış, iyi güneş almış, iyi bakılmış bir ağaç gibi gün be gün büyüyordu.
Boyum uzuyordu, kalçalarım yuvarlaklaşıyordu, memelerim irileşiyordu.
Bedenim ruhumun isteğine uymuş, imkansız bir aşka büyüyordu.
Bir ben değildim bedenimdeki değişimi fark eden, biri daha vardı, keşke olmasaydı.
Biri daha vardı, ben nasıl Nuvanza yı seviyorsam, o da beni seven; keşke sevmeseydi.
Ama seviyordu, en az benim Nuvanza yı sevdiğim kadar.
Soylu Zuvappiş in oğlu, benim çocukluk arkadaşım İnara.
Zavallı İnara, talihsiz İnara, tek suçu beni sevmek olan İnara.

Eğer Nuvanza olmasaydı, eğer Nuvanza ya duyduğum bu aşk olmasaydı, İnara nın sevgisi yeterdi onunla evlenmem için.
İnara nın sevgisi öyle büyüktü ki, onu bir kardeş gibi sevmeme rağmen, yine de evlenirdim onunla hiç düşünmeden.
Onun bana duyduğu sevgi, sadece benim Nuvanza ya duyduğum sevgiyle kıyaslanabilirdi.
O kadar sahici, o kadar içten, o kadar çaresiz, o kadar kederli, o kadar umut dolu.
İnara bana bakarken yıldızlar basardı gözlerini.
İnara bana bakarken, yüzü incelirdi.
Yüzü bir kızın yüzü gibi alımlı olurdu, çekici olurdu.
O kadar çok kız vardı ki Hattuşa da, İnara kendisine baksın diye kıvranan.
Ama İnara nın gözleri onları görmezdi, İnara gözlerini benden alamazdı.
Bunu benim babam soylu Maruvaş bilirdi, bunu İnara nın babası soylu Zuvappiş de bilirdi.
Bilirler ama birbirlerine söylemezlerdi.
İkisi de emindi söz zamanının yakında geleceğinden.
Soylu Zuvappiş hediyeler göndermek için hazırlıklara başlamıştı bile.
Onlara göre, bu evlilik Fırtına Tanrısı Teşup un hükmü gibiydi, kaçınılmazdı. Vakti gelince olacaktı.

Ama hepsi de yanılıyordu.
Çünkü benim açlığı büyüyen ruhum, benim açlığı büyüyen bedenim Nuvanza ya aitti.
Bu kutsal açlığı ancak Nuvanza giderebilirdi, ama Nuvanza nın haberi yoktu bundan.
Nuvanza sadece bakışlarımız karşılaştığında, iki kor parçası gibi yanan gözlerimi bilirdi, kızaran yüzümü bilirdi, rüzgarda yaprak gibi titreyen ince bedenimi bilirdi.
Nuvanza belki halimi anlıyordu, anlıyordu ama anlamazlıktan geliyordu.
Belki de anlamıyordu, benim deli dolu bir kız olmama veriyordu bu hallerimi.
Ya da bilmemek işine geliyordu.
Ama bilmezden gelmek koruyamayacaktı onu.
Çünkü etimdeki ateş hem onu, hem beni yakacak kadar harlıydı, alevliydi, güçlüydü.
Ve aklım yapma dese de, yüreğim, etim sürükleyip götürecekti beni Nuvanza nın yatağına.
Ve o gün uzak değildi.
Ve ben Hasat Bayram ında yaptım yapacağımı.

O sabah erkenden kalktık, o sabah temizlendik, o sabah en güzel giysilerimizi giydik.
O sabah Hattuşa nın sıcak havasını ciğerlerimize çektik.
O sabah sarayın önüne gittik.
Kral ve Kraliçe sarayın kapısına çıkınca, kırmızı giysili çalgıcılarla ilahiciler, Kral ve Kraliçe nin yanlarında yerlerini alınca, Kral ve Kraliçe hazır olunca tören alayı yola koyuldu.
Yürüyüşle birlikte çalgıcılar müzik aletlerini çaldılar.
İlahiciler dualar söyleyerek dans etmeye başladılar.
Kral Muvatalli ve Kraliçe yürüdü.
Kral ve Kraliçe yürürken halkı selamladı.
Biz soylular, Kral ve Kraliçe nin arkasından yürüdük.
Biz soylular, halkı selamladık.
Bizim ardımızdan saray görevlileri geliyordu.
Saray görevlileri Tanrılar a sunulacak adakları taşıyordu.
Herkesin gözü, muhteşem giysiler içindeki Kral Muvatalli ile Kraliçe deydi.
Ama ben Kral la Kraliçe ye bakmıyordum.
Ben, Muvatalli nin bir sıra arkasında yürüyen Nuvanza ya bakıyordum.
Gözlerim ona kenetlenmişti, oysa tören yeri rengarenkti.
Oysa ülkenin en yetenekli müzisyenleri, en güzel şarkılarını söylüyordu.
Oysa ülkenin en yetenekli dansçıları, en güzel danslarını yapıyordu.
Oysa ülkenin en yetenekli akrobatları, en muhteşem gösterilerini yapıyordu.
Halk toplanmış onları izliyordu, benim umrumda değildi.
Ben sadece Nuvanza ya izledim.
Adım atışını, kaslı bedeninin kendinden emin sarsılışını, dik başını, tanıdıklarına sıcacık gülümseyişini izledim.
Karısı Manni yanında yoktu, ben, Nuvanza yı izledim.
Tapınağa vardık, ben, Nuvanza yı izledim.
Tapınakta başrahip karşıladı bizi, ben, Nuvanza yı izledim.
Başrahip töreni başlattı, dualar okudu, Kral ve Kraliçe, tanrıların önünde diz kırdılar, saygıyla eğildiler, ben, Nuvanza yı izledim.
Tütsülerin kokusu tapınağı tuttu, Tanrılar a adaklar sunuldu, ben, Nuvanza yı izledim.
Kafile neşelendi, hep birlikte yemek yenildi, şarap içildi, bira içildi, ben, Nuvanza yı izledim.
Tören bitti, kralla kraliçe önde bütün kafile saraya döndü, ben, Nuvanza yı izledim.
Vakit öğleyi buldu, Nuvanza yalnız kaldı, ben, Nuvanza yı izledim.
Nuvanza şaraptan ve sıcaktan bunaldı, nehre doğru yürüdü, ben, Nuvanza yı izledim.
Nuvanza kuytu bir köşe buldu, Nuvanza ağacın gölgesine uzandı, Nuvanza gözlerini kapadı, ben, Nuvanza yı izledim.
Ve izlemek dayanılmaz olunca, ben sadece izlemekten vazgeçtim; yaklaştım.
Bir yılan gibi sürünerek değil,
sahibini uyandırmaktan çekinen sadık bir köpek gibi.
Binicisine yakın olmak isteyen bir kısrak gibi ama sessizce yaklaştım.
Heyecandan dudaklarım kurudu, ona yaklaştım.
Kalbim bir kuş gibi kanatlandı, delice çarmaya başladı, ona yaklaştım.
Bacaklarım titremeye başladı, ona yaklaştım.
Soluk alışlarını duydum, duydukça daha çok yaklaştım.
Nuvanza nın geniş göğsünün bir körük gibi inip kalktığını gördüm, yaklaştım.
Ayağımın altında bir dal kırıldı, yaklaştım.
Nuvanza gözlerini açtı, beni gördü, yaklaştım.
Nuvanza beni görünce şaşırmadı, gülümsemedi, gözlerinde hiç görmediğim bir parıltıyla baktı.
Yaklaştım.
Nuvanza nın bakışları vahşileşti, parıltı derinleşti.
Ürkmedim, korkmadım, ben Nuvanza ya yaklaştım.
Nuvanza bana uzandı.
Nuvanza elimi tuttu.
Nuvanza beni kendine çekti.
Nuvanza uzanıp boynumdan öptü.
Nuvanza elini bacaklarımın arasına soktu.
Nuvanza nın parmakları ıslandı.
Nuvanza başını geniş elbisemin altına soktu.
Memelerimi buldu, memelerimi öptü, benim hoşuma gitti.
Nuvanza benim giysilerimi çıkardı, hoşuma gitti.
Nuvanza kendi giysilerini çıkardı.
Otlar gibi, ağaçlar gibi, nehir gibi çıplak kaldık, hoşuma gitti.
Nuvanza bedenini bana sürdü, hoşuma gitti.
Nuvanza beni sevdi, Nuvanza beni aldı, Nuvanza beni kadın yaptı, hoşuma gitti.
Önce biraz canım yandı ama hoşuma gitti.
Önce biraz korktum ama hoşuma gitti.
Ve sonra yan yana uzandık.
Ve sonra o bana dedi ki:
Neden koynuma girdin?
Ve ben ona dedim ki:
Çünkü seni sevdim.
Nuvanza yüzüme baktı ve dedi ki; Ben senin babanın arkadaşıyım.
Dedi ki:
Ben senin babanın yaşındayım.
Dedi ki:
Benim karım var.
Dedi ki:
Benim oğlum var.

Dedim ki:
Ben senden bir şey istemiyorum.
Dedim ki:
Bir insan, bir nehri nasıl severse ki nehir o insanı bilmez, ben seni öyle seviyorum.
Dedim ki:
Ben senden bir şey istemiyorum.
Bir çocuk, oyunu nasıl severse ki oyun o çocuğu bilmez, ben seni öyle seviyorum.
Dedim ki:
Bir genç kız, bir çiçeği koparmadan, uzaktan koklayarak nasıl severse, ki çiçek o genç kızı bilmez, ben seni öyle seviyorum.
Dedim ki:
Ben senden bir şey istemiyorum, gülümsemeni eksik etme yeter.
Nuvanza yüzüme baktı.
Nuvanza yüzüme bakarken gözleri nemlendi.
Nuvanza nın gözlerinde iki çiy tanesi belirdi.
Nuvanza nın esmer yanakları iki çiy tanesiyle nemlendi.
Ama Nuvanza, tek söz söylemedi.
Ben de söylemedim.
Öylece durduk nehrin kenarında.
Öylece durduk ağaçların altında.
Öylece durduk birbirimizin yakınında.
Öylece durduk, Hattuşa da bayram vardı.


Ahmet Ümit ten Yine Çok Farklı, Yine Çok Çarpıcı Bir Epik Roman
Ninatta nın Bileziği adlı kitaptan bir bölüm.

Doğan Kitapçılık
Fiatı:6.00.ytl
Basım Yeri ve Tarihi
Sayfa Sayısı -112
ISBN : 9752934935
Basım Tarihi : Ekim 2006
CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir