Osmanlı’nın son döneminden günümüze kadar, hemen hemen her alanda taklitçilik yapmaktayız. Kendi kültürümüz müthiş bir şekilde dejenerasyona uğramaya devam ediyor.
Dilimizde, gelenek göreneklerimizde, ahlak anlayışımızda, kılık kıyafet, kültür, dini vecibelerimiz ve birçok alanda; kendimize ait olan ne varsa taklitçiliğimizden dolayı bozulmaya yüz tutmuştur.
Bu değişimden en çok etkilenen ve değişimi yaşayan gençlik olmuştur.
Günümüzde gençliğin çizdiği portre malum. Delikanlının saçları yüz gram jöle sertleştirilmiş, (eskiler bilir) keven dikeni gibi, alt dudağının altında zeytin büyüklüğünde bir damla sakal, yırtık pantolon, kulakta küpe belden dizlere kadar inmiş zincir, kazak üzerine giyilmiş gömlek, ağızda sigara, daha neler neler… Genç kızlarımızı da burada ifşa etmeme terbiyem müsaade etmiyor. Onlar da malumunuz.
Yalnız genç kızlarımızın beni kahreden bir davranışı var ki onu yazmadan geçemedim.yaz
Yahu, ana ile kız, hiç mi birbirine benzemez, hiç mi birbirinden etkilenmez. Tamamen ayrı dünyaların insanları. Ama her konuda mı ayrı düşünülür.
Kızımız artık anasını beğenmiyor. Yolda belde, yan yana görünmekten utanıyor. Anasından beş metre önde gideceğim diye, arkasında zavallı ananın canı çıkıyor, ama umurunda değil. Yeter ki onunla yan yana görünmesinde ne olursa olsun.
Düşünebiliyor musunuz evlat ana babadan utanır olmuş. Tabiri caiz ise tosbağa çıktığı kabuğu beğenmiyor.Vay bizim halimize gençlik nereye gidiyor, nasıl bu hale geldik veya getirildik.
Hiç mi akıl etmeyeceğiz.
Atıf Yılmaz |