ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
burjuum
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 22.Oca.2007 Pzt 16:50:24 Uğurlar olsun..(24.01.1993) |
| fiogf49gjkf0d Uğur Mumcu’nun mirası
Şaşırmıştım duyduğumda: Uğur Mumcu ile Abdi İpekçi tanışmazlarmış meğer... Daha doğrusu çok geç tanışmışlar. 27 Ocak 1979 da Etap Oteli nde bir açık oturuma birlikte katılmışlar. Mumcu o günlerde üzerinde çalıştığı silah kaçakçılığı-terör ilişkisini gündeme getirmiş. Sonra İpekçi söz istemiş ve "Uğur Mumcu nun söylediklerine aynen katılıyorum, altına imzamı atıyorum" demiş. Masada el sıkışmışlar. Sonra İpekçi de terörün ardındaki silah kaçakçılığından söz etmiş.Lanetledikleri şiddete kurban verdiğimiz Mumcu ile İpekçi nin buluşmasını, toplantıyı izleyen gazeteci Leyla Umar dan dinlemiştim. Umar, hep mutedil görüşler savunan İpekçi ye "Hah şöyle, nihayet sert çıktın" demişti çıkışta...
* * *
İpekçi, bu toplantıdan 5 gün sonra öldürüldü. O gün, o salonda bulunan Mehmet Ali Ağca tarafından... Ağca, kurbanını 25 Ocak tan 1 Şubat a kadar izlediğine göre büyük olasılıkla o açık oturuma da gitmişti. Sonradan o açık oturumun ses bantları çalındı, çalan bulunamadı. Vurulmadan 15 gün önce de İpekçi nin adres ve telefon defteri çalınmış, onu çalanlar da bulunamamıştı.
* * *
Uğur Mumcu, daha sonra hazırladığı "Ağca Dosyası"nda (Tekin, 1982) bu ses bantlarını ve adres defterini sormuştu. Sadece onları mı? Ağca yakalandığında üzerinde bulunan adres ve telefon numaralarının neden araştırılmadığını da... O adres defterinde numarası yazılan kuruyemişçi Kemal Özbay la Ağca nın avukatı Turhan Özbay arasında ilişki olup olmadığını da... Ağca nın askeri hapishaneden kaçtıktan sonra evinde kaldığı Toprak Tarım Reformu müsteşarlığı memurunu da...
* * *
Mumcu bugün yaşasa hangi soruları sorardı kim bilir? Belki Ağca nın "yanlışlıkla salıverildikten" sonra bindiği kara Mercedes in ve kaldığı evin sahibi, Ağca hayranı oto galerici Turan Sümer i inceler, evin bulunduğu "Özbey Sitesi"nin Ağca nın İpekçi cinayetindeki suç ortağı Yalçın Özbey le ilişkisi olup olmadığını araştırırdı. Özbey in de yakalandığında "ihmal nedeniyle" salıverildiğini, istihbaratçılara verdiği ifadenin ses bantlarının da "kaybolduğunu" hatırlatırdı. Belki de Ağca nın Kartal Cezaevi nden MİT Müsteşarı na yazdığı mektuptaki el yazısını, Münih ten Alpaslan Türkeş e yazdığı "Sayın Başbuğum" diye başlayan mektubundaki el yazısıyla karşılaştırırdı? Belki MİT e yazdığı mektupta neden Kosta Rika devletinin davetinden bahsettiğini irdeler, Ağca nın daha önce "Türkiye de olmazsa Kosta Rika da yaşarım" demesinin, Çatlı dosyasında bu ülkenin adının geçmesiyle ya da CIA nın "contra" tetikçilerini Kosta Rika da yetiştirmesiyle ilgisi olup olmadığını araştırırdı.
* * *
Bugün Uğur Mumcu nun ölüm yıldönümü... Bize düşen, onun ardından ağıt yakmak değil... Yapmamız gereken, onun Abdi İpekçi nin ardından yaptığını yapmak, koruma kalkanını kırmak, canilerden hesap sormak, yarım kalan dosyaları tamamlamak, zor sorulara cevap bulmaya çalışmaktır. Çünkü görüldüğü gibi, Mumcu nun ölümünden 13 yıl sonra bile o sorular hâlâ güncel... Yanıtlarsa hâlâ meçhul...
Can Dündar-24.01.2006 | |
Harwest
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 22.Oca.2007 Pzt 17:38:19 |
| Annemle babam pazara gitmişti, televizyon seyrederken duydum yarım yamalak açıkoturumlarda babamın tuttuğu taraftan olan biri ölmüştü. Pek ilgilenmemiştim. Annem geri geldi tuhaf bir çocuk heyecanıyla söyledim inanmadı, babam televizyona annem mutfağa girdi. Televizyonda ondan bahsedildiğini görünce anladılar, babam ağladı sessizce annem “ocağım söndü” dedi. Ben gittim içeri bilgisayar oynadım. Sonra yaş büyüdü, okuduk, ettik, onun gibi birini aradık şu dönemde, bulamadık. Neden öldürüldüğü, O’nun ölümünden kimlerin karlı çıkacağı az çok belli olduğundan yazılacak şeyleri fazla uzatmaya gerek yok ama tarih yazdı ki bomba döşeyen kahpeler elbet mağlup olur, o zamanlar çocuk olan ben şimdi gelmiş ahkam kesiyorsam, her sene anma törenleri artarak devam ediyorsa sizin yatacak fazla yeriniz yok. Keser döner sap döner gün gelir hesap döner…
bir pazar sabahıydı ankara kar altında zemheri ayazıydı yaz güneşi koynunda ucuz can pazarıydı kalemin düştü kana kalemin düştü kana zalımlar pusudaydı bedenin paramparça ucuz can pazarıydı kalemin düştü kana
uğurlar olsun uğurlar olsun hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun bir keskin kalem bir kırık gözlük yürekli yiğitlere hatıran olsun
çevirdim anahtarı apansız bir ölüme şarapnel parçaları saplandı ciğerime ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime kan doldu gözlerime isimsiz korkuları katmadım yüreğime bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne
uğurlar olsun uğurlar olsun hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun bir keskin kalem bir kırık gözlük yürekli yiğitlere hatıran olsun
alıntı. | |
burjuum
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 22.Oca.2007 Pzt 17:55:22 |
| "Her şeyin sahtesi var... Paranın sahtesi var... Tablonun sahtesi var... Altının, gümüşün, elmasın sahteleri var... Var oğlu var! Peki dinin ve ideolojilerin sahteleri yok mu? Olmaz olur mu hiç? Var. Dinin sahtesi siyasete karışmış olanıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılması ile din, din olmaktan çıkar siyasetin aracı olur. Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi artık bu sömürünün sonu gelmez. Din ticareti ile meşgul olanlara bakın, hemen hemen hepsi milyarder. Yalnızca Türk lirası ile milyarder değil bunlar, dolar milyarderi mark milyarderi olmuşlardır birçoğu. Oh ne kolay!.. Çek bir besmele gelsin paralar... Finans kuruluşları, şirketler ve bu finans kuruluşları ve şirketler aracılığıyla kazanılan milyarlar... Elhamdülillah Müslümanız!.. Elhamdülillah milyarderiz! Bir kolumuz siyasette, öbür kolumuz ticarette, ayaklarımız da tarikatlarda... Bir üçgen bu... Ticaret, siyaset ve tarikat üçgeni. Bunlar dindarın sahtecileridir. Zavallı yoksul Müslüman yurttaşların kanlarını emenler de bunlardır. İnanç sömürücüleri de bunlar... Atatürk ün laiklik ilkesinin ne kadar yararlı, ne kadar gerekli olduğunu bu din sahtecileri ortaya çıkınca daha iyi anlıyoruz. Kim savaşacak bunlarla? Laiklik ilkesi sahte Atatürkçüler ile sahte Müslümanlar ın aralarında paylaşacakları bir koz değildir. Atatürkçülüğün ilk koşulu devrimci olmaktır, çağdaş olmaktır, demokrat olmaktır. Öyle ödün siyaseti ile Atatürkçülük olmaz, öyle pazarlıkçı ve uzlaşmacı yaklaşımlar ile laiklik ilkesi savunulmaz. Yasakçılık ile ise hiç savunulmaz. Bir yanda sahte Müslümanlar, din tacirleri, inanç sömürücüleri... Bir elleri siyasette, öbür elleri ticarette, ayakları da tarikatlarda dolaşanlar... Öte yandan da sahte Atatürkçüler işlerine geldiği sürece bu sahte Müslümanlar ile kol kola girip, öpüşenler... Birbirlerine siyasal destek sağlayanlar... Yasakçılıkla, hothotçulukla Atatürkçülüklerini kanıtlayacaklarını sananlar... Müslümanın kimsesizi ve yoksuluna karşı Atatürkçlük taslayıp, gericinin yobazın iş ve sermaye çevreleri ile içli - dışlı olanların karşısında sus - pus olanlar... Bir yanda sahte Atatürkçüler, öbür yanda sahte Müslümanlar.. Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiğini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil."
Bir Uğur MUMCU makalesidir...
| |
MrMod
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 22.Oca.2007 Pzt 22:57:37 |
| Ugur Mumcu Biyografisi: Aslen, Ankaralı olan Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 yılında, babasının memuriyeti dolayısıyla Kırşehir de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. Annesi Nadire Hanım, babası, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey di. İlk ve orta okulları Ankara’da okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. Bu hızlı yaşam Hukuk fakültesinde de devam etti. 1961 yılında baş1adığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ni 1965 yılında tamamladı. Bir süre avukatlık yaptı; yabancı dil öğrenmek için İngiltere ye gitti. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta nın asistanı olarak çalıştı. Yazmaya, üniversite öğrenciliği yıllarında, Doğan Avcıoğlu nun yönetimindeki Yön Dergisinde başlayan Uğur Mumcu, 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek", "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı. Uğur Mumcu bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat yargıtayca karar bozuldu ve serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra, Mumcu askerliğini, 1972-74 yılları arasında Ağrı nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi. İlk yazıları 1962 den itibaren Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, KIM v.b. dergilerde yer alan Mumcu nun, 1968-69-70 yıllarında Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde zaman zaman çeşitli konularda inceleme yazıları da yayımlandı. Köşe yazarlığına 1974 yılında haftalık Yeni Ortam dergisinde başladı. Daha sonra çalışmaya başladığı Anka Ajansında 1975 yılından itibaren Cumhuriyet e de köşe yazıları yazdı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. gözlem başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 6 Kasım 1991 de İlhan Selçuk ve yaklaşık 80 Cumhuriyet çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi ndeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992 de Cumhuriyet e döndü. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 yılında uğradığı bombalı saldırı sonucu öldü.
| |
xminervax
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 22.Oca.2007 Pzt 23:37:27 |
| Ugur Mumcu,Abdi İpekçi ve son atılan kurşun Hrant Dink e.Türkiye nin gören gözleri aydınları tek tek söndürülüyor.ışıksız kör bir ülkemi olmalıyız?düşünen,gören,söyleyen her insan infaz mı edilmeli?bu infaza kim dur diyecek?ve gelecek nesil nasıl bir gazeteci,yazar,avukar,savcı,vali olacak?düşünmenin;düşündügünü sölememenin ne si kötü?ülkesini seven ve ona bişiyler vermek isteyen hatta bi küçük umuda dahi ölümü göze alan aydınlarımız tek tek öldürülmelimi?bumu gerçek | |
TurQuoise
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 22.Oca.2007 Pzt 23:44:23 |
| fiogf49gjkf0d
Harwest :
bir pazar sabahıydı ankara kar altında zemheri ayazıydı yaz güneşi koynunda ucuz can pazarıydı kalemin düştü kana kalemin düştü kana zalımlar pusudaydı bedenin paramparça ucuz can pazarıydı kalemin düştü kana
uğurlar olsun uğurlar olsun hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun bir keskin kalem bir kırık gözlük yürekli yiğitlere hatıran olsun
çevirdim anahtarı apansız bir ölüme şarapnel parçaları saplandı ciğerime ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime kan doldu gözlerime isimsiz korkuları katmadım yüreğime bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne
uğurlar olsun uğurlar olsun hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun bir keskin kalem bir kırık gözlük yürekli yiğitlere hatıran olsun
alıntı.
|
|
|
Harwest ,
teşekkürler :)
Selda Bağcan ın o benzersiz sesi ile Uğur Mumcu ya yakışır bir uğurlama türküsüdür :)
Burjuum,
Güzel bir anımsama olmuş eline sağlık... Böyle ciddi konularda da paylaşımlarının devamını bekliyoruz :)
Bay mod,(MrMod)
bildiğimiz bir nickle yazsaydın keşke yorumunu...
minerva
yazını yeni gördüm hemen edit ile ek yaptım :))) | |
burjuum
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 23.Oca.2007 Sal 12:40:52 |
| Tşk ettim ilginize :)
Babamın okuduğu kitaplarla tanıdım seni..
Sonra da ölümünle tanıdım..
Bir pazar sabahı, Ankara kar altındayken öldürüldüğünü duyunca nasıl üzüldüysem, şimdi de 13 yıl sonra da aynı üzüntüyü yaşıyorum...
Ben unutmadım seni ve unutturmayacağım ölümünü..
Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi de olunmaz ;) | |
vogen
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Oca.2007 Çar 12:28:48 |
| fiogf49gjkf0d vurulduk ey halkım, unutma bizi
dağ gibi karayağız birer delikanlıydık, babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. ecelsiz öldürüldük dövüldük, vurulduk, asıldık. vurulduk ey halkım, unutma bizi...
yoksullugun bükemedigi bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı. işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez, isteseydik, diplomalarımızı mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarimiz, arabalarımız olurdu. yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı. yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. bizleri yok etmek istediler hep. öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
fidan gibi genç kızlardık; hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında iskencecilerin acimasiz ellerine terkedildik. direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarimizi fırlattık boş birer eldiven gibi. utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
ölümcül hastaydık. bağırsaklarımız düğümlenmişti. hipokrat yemini etmis doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acımaksızın. gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. vicdan sustu. hukuk sustu. insanlık sustu. göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
kanserdik; ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. uydurma davalarla kapattılar hücrelere. hastaydık. yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attik önlerine. sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz. öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
giresun daki yoksul köylüler, sizin için öldük. ege deki tütün işçileri, sizin için öldük. doğu daki topraksız köylüler, sizin için öldük. istanbul daki, ankara daki işçiler, sizin için öldük. adana da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük. vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
bağımsızlık, mustafa kemal den armağandı bize. emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. mezar taşlarımıza basa basa, devleri yönetenler gizli emellerle, başlarımızı ezmek kanlarımızı emmek istediler. amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...
yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler. ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze. kurtuluş savaşı nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti çabamız. bir kez dinlemediler bizi. bir kez anlamak istemediler. vurulduk ey halkım, unutma bizi...
henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. bir kadın eline değmemişti ellerimiz. bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha bir gece sabaha karşı, pranga vurulmus ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. herkes tanıktır ki korkmadık. içimiz titremedi hiç. mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere. asıldık ey halkım, unutma bizi...
bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşındaydılar. ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olan bitenlere. öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler. korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi. bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkim unutma bizi...
özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz simdi hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi...
uğur mumcu | |
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Oca.2007 Çar 12:42:00 |
|
24 Ocak günü katledilen
KALPAKSIZ KUVVAYI MİLLİYECİ UĞUR MUMCU YU
SAYGI İLE ANIYORUZ…
"Ben Atatürkçüyüm,
ben cumhuriyetçiyim,
ben laikim,
ben anti-emperyalistim.
Ben özgürlükçüyüm.
Ben Bağımsız Türkiye den yanayım.
Ben insan hakları savunucusuyum.
Ben terörün karşısındayım.
Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım.
Öyleyse, vurun, parçalayın!
Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar çıkacaktır."
SEVGİLİ UĞUR, VURULDUN AMA UNUTMADIK SENİ…
Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı,
Ümit Kaftancıoğlu, Cavit Orhan Tütengil, Onat Kutlar, Eşref Bitlis,
Necip Hablemitoğlu, Gaffar Okkan, M.Yücel Özbilgin…
Hepsinin de tek ortak yanı, Laik cumhuriyete ve ilkelerine gönül vermiş olmaları…
Susturulup bir mezara kapatılmak istendiler ama onların "ölüleri bile mezarlarına sığmadılar".
Vuruldular, ama mücadelesini verdikleri değerler, ilkeler ve kendileri unutulmadı, unutulmayacaktır. | |
burjuum
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Oca.2007 Çar 12:59:03 |
| "birgün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi....."
UNUTMAYACAĞIZ..!!
Düşünceleri ve kalemiyle hala aramızda. | |
| |