fiogf49gjkf0d Cinsel açlık yağıyor gökyüzüne
Cinsel açlık karanlık bir imgedir bu ülkede, durmaksızın ruhları eritir... Eritir köşede bucakta, her nasılsa filiz vermiş titrek ve incelikli aşk öykülerini... Barbar ordusu gibi dört bir taraftan sarar derin duyguları cinsel açlık... Çürür anlamlar, çürür ürperişlerin arınma yeminleri... Kimse kaçamaz cinsel açlığın yarattığı bayağılıktan...
Hayalgücü sığlaşır ve küçük düşer... Sahipsiz kalan duygular küçük düşer. Dostlukların arasında karşı konulmaz bir nifaktır cinsel açlık... Kötü bir krallıktır o. Yüklenir tüm gücüyle. Sonra da aşka ve sarılışa dair tüm umutların ve hayallerin zayıflamasını bekler...
İnsanı o ne olduğu belirsiz hormonlara, siniruçlarına indirgeyen yasasıyla boyar... Gelenekler ve tutucu namus anlayışı ölümcül gücünü cinsel açlıktan alır. Cinsel açlık, geleneklerin ve tutucu namus anlayışının yüzünü savaş boyalarıyla boyar...
Anneler, apartman boşluklarında ilkyaz aşklarının dönüşünü beklerken,
babalar, yastık kılıflarında gizli gizli, genç ve diri kadınlara ulaşmak için paralar biriktirir...
İşte bu yüzden evler bu kadar neşesiz, sokaklar bu kadar iğretidir...
Şarkılarsa böyle kanser...
Çünkü aşkın iyicil ve genişleyen mevsimi yoksa, her an herşey bitecekmiş, her an bir başka belirsizliğe yola çıkılacakmış gibi yaşanır...
Askerlikte görmüştüm cinsel açlığın çürüttüğü ruhları... Mühendis, kaymakam, öğretmen, banka müdürü, doktor, avukat...
Yaşadıkları baskı ve onursuzluk onları zerrece ilgilendirmiyordu. Buradan salıverildiklerinde yaşayacakları cinsel haz umudu onları baskının her türlüsüyle uzlaşmaya itiyordu...
Bu uzlaşma yüzünden ruhlarının sonsuza dek neler yitireceğini hiç ama hiç düşünmüyorlardı...
Her sabah birliğe getirilen Tan Gazetesi’ne birbirlerini ezerek saldırır ve adeta paramparça ederek, sayfalarından koparttıkları çıplak kadın resimleriyle can havliyle tuvaletlere koşarlardı... Militarist devlet, ruhları cinsel açlıkla zayıflamış kişilikleri hizaya getirmenin, ezmenin, köleleştirmenin ne denli kolay olduğunu bilirdi... Devlet, tuvalet duvarlarına yayılmış o zavallı suçluluk duygularından büyük güç alırdı...
Ne kadar okumuş, kendilerince önemli statülerde olurlarsa olsunlar ruhlarını çürüten cinsel açlık yüzünden değer yargıları, etik değerleri, estetik bilinçleri ve en önemlisi kadına bakışları hiç gelişmemişti bu insanların... Sarılış, okşayış, aşk ve incelik yoksullarıydılar.
Kadınlar, yarı hayvan yarı insan ve sanki sadece cinsel haz nesneleriydi onlar için...
31 Cumhuriyeti’nin çocuklarıydı onlar. Bu iki yüzlü Bekaret ve Abazanlık Cumhuriyeti’nin...
İçlerinde mahçup bir titreyişle kıpırdanan sevgi, aşk, incelik duygularını o sahte erkek ideolojisiyle güçlenen cinsel açlıklarına rehin verenlerin cumhuriyeti...
Okumuşların parçalanmış gazete fotoğrafları varsa, diğerlerinin de kuyrukları havada gezen şımarık küçük köpekleri vardı... Bütün bunlar bilmezlikten gelinirdi... Küçük, şımarık köpeklere, uygun bir yeri oyulmuş koyun ciğerlerinden, kesekağıtlarından, yastıklardan, tek kanadı kesilmiş sineklerden, ortası delinmiş sabun kalıplarından gelindiğini bilmezlikten geldikleri gibi...* Çünkü devletin kendisine saygı duymayan insanlara ihtiyaçları vardı, ruhlarını tüketmiş insanlara...
Çünkü o zaman kim kulak memelerinden kolye yapacaktı?
Çünkü o zaman kim basacaktı bir gece cezaevlerindeki koğuşları, kim emir verilenden daha amansız bir şiddetle savunmasız tutsakların kafalarını kıracaktı... Kim, inleyişler kanda yüzerken, yüzü olmayan, ama geniş kalçalı kadınların düşlerini kuracaktı...
Utandırdı ve utandırıyor durmadan cumhuriyet kendi çocuklarını... Bu ülkeden gökyüzüne cinsel açlık yağıyor... Okumuş etmiş bir genç, üzerine üzerine ansızın saldırdığı “nesnenin” çığlığıyla kendine geliyor: Ne yapıyorsun, daha bugün tanıştık! ...
Aşksız cinsellik karşı konulmaz bir nifak gibi dostluklarının sınırını çiziyor... Çürüyor hayalgücü, tükeniyor bağlılık yeminleri... Anlık bir cinsel haz umudu için anında vazgeçiliyor en vazgeçilmez sayılan değerlerden...
Yüzü olmayan gövdelerin kötücül dansı başlıyor...
Kulaklar duymuyor, tükenmiş ruhlar algılamıyor. Dağların en yüksek tepelerine ya porno, ya şeriat yazılıyor... Aşkı tatmadan ölenlerin kemikleri mezarlarda sızlıyor... Sevgiyle sarılamayan ve önce ruhlarını seviştiremeyenler, sadece bedenlerindeki duygusuz ve kirli kanın akışına veriyorlar kulaklarını...
Urfa’da bir genç “namus dedikodusu” yüzünden kızkardeşinin boğazını kesiyor, İzmir’de bir adam, karısını evi terkedecek diye onbir yaşındaki oğluna öldürtüyor... İstanbul’da genç bir kızı, başkasıyla oldu diye nişanlısı kızın erkek kardeşine öldürtüyor...
Bu ülkeden gökyüzüne cinsel açlık yağıyor...
Cezmi Ersöz
Eline yüreğine sağlık Cezmi Ersöz...
Bakın bakalım
bu anlatılanların neresindesiniz...
(LÜTFEN tamamını okuyun...)
|
fiogf49gjkf0d Öncelikler tüm yazıyı okudum .Okumak evet anladımda :) .Şey geldi aklıma bir gölet ve su yüzünde taşlar .Oraya itildiğinizde tüm bu anlatılanlar birer taş olsun kimine parmak ucunuzla kimine tüm gücünüzü vererek basarsınız.
Konuşulmayan gerçekler sinsidir.En tehlikeli olandır.Artık herşey aleni yapılıyorda neden ...Buda bir oyun ve düşünemeyen beyinler bu oyuna geliyor.
Okuyamıyan, kendini geliştiremiyen öte yandan geçim sıkıntısı yüzünde beli bükülmüş bir kesim ( ki çocuklarına çoğu ekmek derdinden doğru ahlak ve toplumsal duruşu kazandıramıyor çocuğunun önüne kitap koymaktansa o para ile fazladan bir ekmek koyarım diye düşünüyor ) Gençliği bilinçsiz yetiştirirseniz kaçınılmaz son olur İç güdülerine yönelir.Seks beyinde alınan yolculuk, insanlar bilmiyorki o bir haz evet belki hiç bişeyden o hazzı almayacak ama ideallerinden yoksun beyinlerden de bundan fazla bişey bekleyemezsiniz. İnsanların önüne düşünecek bazı değerler sunmazsanız .Bilgiler ve birikimlerle çıkacakları beyin yolculuklarını koymazsanız önlerine .Akılları, boş kalan önlerindeki gözlerine çarpan ilk şeye takılır kalır.
Okumuş tahsilli insanların yapmadığı birşey de değil elbet. Ozaman düşünüyorum ya bişeyin eksikliği yada bunalımından gene içsel dürtülere yöneliyoruz olağan rutininden çıkarıyoruz. Çünkü mutsuzuz.
Evet hayatın gerçek yüzü bu Türkiyede şu anda.Sen bişeyleri avucunun içine alabiliyorsun birileri ise seni .Her dejenerasyon farklı tarafa verilen ödün ve teslimiyettir.
Biz cinsel devrimi yaptık isteyen legal veya değil istediği ile istediği yerde istediği kadar artık birlikte olur .EEE hani yemek yemek su içmek kadar doğal bir ihtiyaçtı .Ucuna bayrak takıp neden bunuda abartıyoruz ki.
Sıcak temasların hazzını yitiren toplum bir kolonuna saldırıldığının bile farkında değil.
Biz bişeyleri yaptığımızı sanarken başka birileri biyerlerde cidden bişeyler yapacak ve bunu değil sen ben marslılar bile anlıyacak.....
Evet cinsel açlık yağıyor gökyüzüne ve orası geri dönüşüm kutusu değil,Tertemiz yenilenmiş olarak bize geri gelmiycek bizden gidenler
Lütfen seçiciliğimizi yitirmeyelim, lütfen beynimiz var düşüne biliriz hayvanlardan farkımız bu güdülerimizin kölesi olmayalım.Tüm hazlar içinde duygu varsa güzeldir.
Orta çağın Fransasında ve ya Avrupasında veba bişeyin cezasıydı lütfen ağar cezalara sebep yaratmayalım
İnsanız işde aklımız karıştı diyelimde toparlanalım.
Pranga başlık için teşekkürler
Sıkılmıştım çocukça açılan başlıklar altına yazmaktan
JELİNUS
|
fiogf49gjkf0d arkadşlar öncelikle üçünüzede bu güzel yazılar için ayrı ayrı teşşekür ederim..... çok ii bi konuya değinmişiniz...
bi yazı bende eklyimi...
bir sokak defilesi esnasinda, magazin muhabirinin sokakta mankenleri agizlarindan salyalar akarak seyreden bir gurup yurdum gencine mikrofon uzatmasi üzerine, gencin canhiras haykirisinin özünde yatan olgudur.
- ne yapiyorsunuz burda? neden bakiyorsunuz? - milleat cinsal aclig cekiyur aabey..!
nasil bir toplum bilimci, ne güzel bir sosyologsun sen canim kardesim...ne ara cözdün milleti, sabit bir noktanda toplanmis kan ne ara beynine yürüdü?
sen sanki ayrisin milletten, onlar cinsel aclik cekiyor, sen de onlari gözlemlemeye, cikarimlar yapip teoriler üretmeye, tahlilden tahlile kosmaya geldin o sokak defilesine...hey allahim..!
ne demişler???
Eğitim Şart!!!!
:)
saygılar naon... |