Yasaklanırdı o saat kaldırımlara ayak sürmek
Yasaklanırdı ,çünkü sen vardın her bir karesinde
kaldırım taşlarının.
Kapanırdı gözler sen rahat yürüyesin diye ,
Dudaklar mühürlenir, taş kesilirdi bedenler .
Yeter ki sen rahatsız olmayasın kimseden
Teninde yalnızlığın sıcaklığıyla gelirdin.
Deniz kenarlarından yakamozları izlerdin
Saklambaç oynayan kızlı erkekli…
Sadece izlerdin ama ne kadar istesen de el süremezdin
sulara
Korkardın işte nedenini bilmediğin halde
Utangaç yıldızlarla kimsenin duymadığı,
Dilini kanatan şarkılar söylerdin hiç bitmeyen,
Makamı sen olan…
Ayaklarımızı inciten kaldırım,
Sen geldin diye su olurdu titrek adımlarının atında
Yüzümüzü felç eden ayaz,
Ilık bir yaz rüzgarı olup saçlarınla sevişirdi.
Sadece karanlık bozmazdı istifini.
Sen karanlığı severdin, parmak uçlarınla gökyüzüne
işlediğin yıldızlarla.
Korkardın aydınlıktan.
Bizim gökyüzümüzü sevmezdin mavi diye
Korkardın maviden…
Gündüzleri uğramazdın mahallemize
Hep gece olsun isterdim, odam hep sen koksun
Görmesem de varlığın bana yoldaş olsun.
Geçtiğin her yere kokunu bırakırdın.
Gül desem değil,misk desem yine değil
O koku hiçbir kokuya benzemezdi, sen kokardı.
Sen tüm çiçeklerden güzel kokardın.
Hiçbir eve uğramazdın.
Biz kapıları açmak için sabırsızca beklerken,
Bir ceylan gibi süzülerek geçerdin kapı önlerimizden
Beklemek ,sonunda sen varsın diye keyif verirdi bana
Hep gözlerimi gözlerine değdirmeyi hayal ederdim ,
Asla değdiremeyeceğimi bilsem de
Sen bizi görmeyecektin ,
Bizde senin gözlerini…
Asla bakışlarınız kesişmeyecekti karanlığın dudak
kıvrımlarında
Sen maviyi sevmezdin çünkü
Boyamak isterdim çıkarıp masamın üstüne, sen kokan
karanlıkla gözlerimi…
O zaman ellerini bırakmaksızın bakardım
gece kokan gözlerine…
Sen martıları severdin, martılar da seni
Tan yeri ağarmaya başladımı,
Martıların kalp atışlarına gizlerdin kendini
Tutunup kanatlarına gökyüzüne sarılırdın
Uykularım saç tellerine takıp seninle giderdi
Sabah olmadan senden kalanların hepsini
doldururdun eteğine
Hiçbir zerreni bırakmazdın
Ne bir damlacık kokun ne de şarkılarından bir nota
Sorardım sabah olunca martılara
-Nerede? diye
bir kıyamettir koparırlardı çığlıklarıyla
anlamazdım…
-Alın beni de,alın götürün onun bulunduğu yere. Derdim
Binlerce kanat çırpması uçup giderlerdi çığlıklarını yüklenip.
İşte o zaman anlardım söylemek istediklerini
Sen benden korkardın ben senden korkmasam da
Ben sabahtan gelirdim;
Tenimde güneş, gözlerimde mavi vardı…
Sen sabahı sevmezdin, sabahtan olanları da
Mavi ölüm demekti sana göre
Maviden korkardın…
Güneş ışıkları hançer olup saplanırdı yüreğine
Aydınlığı musalla taşına benzetirdin
Bekle beni karanlık olacağım,sessizlik,gece….
Ve ardından geleceğim saklığın martı
kanatlarından tutunarak
Maviden yoksun ve de olabildiğine karanlık