fiogf49gjkf0d e-postalar müzeye!
Bir kâğıt üzerine bir kalemle yazılmış. Pullu bir zarfın içinden. Elle tutulan. Bir mektup. Bu size bir şeyler hatırlatıyor mu? Böyle bir mektup almayalı ne kadar oldu? Posta kutuları çoktan başka çöplerin atıldığı bir sepet. Reklam duyuruları, kredi kartı dökümleri, elektrik-su faturaları. Ender olarak bir devlet dairesi damgalı alelade bir sarı zarf. Hiç mektup yazmamış ve hiç mektup yazmayacakların çağı yaşanıyor. Bir vakitler T. Çeviker harikulade bir mektup dergisi başlatmıştı...
Dünyadaki koleksiyoncuların en korkuncu British Library. Ellerinde yüz milyonlarca belge var. Hem de orijinal. Şimdi daha korkunç bir başka koleksiyona kalkışmış.Bir milyon e-posta topluyormuş. Bugünün İngilteresi nin insani profilini çıkarmak için. Haberlere bakılırsa daha ilk günden binlerce mesaj-mektup gelmiş. Küratör bir süre sonra topladıklarını tek tek ayırıp ayıklamaya çalışacakmış. Kimbilir kaç milyon mesaj arasından taşları ayıklamak kolay iş değil. Dünyada bir gün içinde milyarlarca mesajın gönderildiği tahmin ediliyor...
İlk telgraf çeken adam nasıl bir duygu içindeydi? Ben hiç telgraf çekmedim. Mors un noktalı-çizgili alfabesinin çocuk aklımda hayaller uyandırdığını hatırlıyorum. Teleksi bilen bilir. Önce klavyede yazar, şerit alır, sonra, alet başında karşı tarafın tıkırdayarak Buradayım demesini sabırla beklersiniz. Bazen saatler geçer. Geldiğini yazdığı anda şeridi takar ve düğmeye basarsınız. Arada hat düşmezse tabii. Faks ise telefon hattının marifeti. Şu aralar son demlerini yaşıyor. Tarihe karışmadan önce...
British Library nin e-postaları toplarken iki koşulu var. Birincisi, hakaret içermeyecek. İkincisi de, gizlilik(?) gereği soyadı, adres vb. ayrıntıları bile içermeyecek. Bu koşullar zamanın ruhu konusunda koleksiyondan daha fazla ipucu içeriyor. Bir kere, e-postalar asıl küfür, hakaret vb. amaçlar için emsalsiz bir ortam sunuyor. Yüzünü görmediğiniz (belki de hiçbir zaman göremeyeceğiniz) birine sayıp dökmekten daha kolay ne olabilir? Bir de şu özel hayatın korunması takıntısı. Özel hayatların kurgulanabilir (birileri bizi dikizliyor, manken evi türünden TV dizileri) ve satılabilir (çocuk resmi satmayan ünlü kaldı mı?) olduğu bir çağda özel hayatı saklamanın tutkuya dönüşmesi şaşırtıcı değil.
e-posta koleksiyonu başlıklar altında toplanacakmış. Aşk, mizah, protesto, haber, gaf ve bir de spam... İnsanlar arasındaki iletişimin böyle kutulara konması da zamanın ruhunu yansıtıyor. Oysa sonsuz başlık bulunabilir. Dilekçe, tek kelimelik mesaj, sadece yeni işaretlerle (parantez, iki nokta, vb.) yazılmış mektup vb..
Asıl cümbüş sms koleksiyonu yapılırken kopacak! Belki de mms le birlikte... İletişim denilen canavarın bir tür olarak insanı nasıl dönüştürdüğünü göstermesi bakımından da ibret verici.
Bu kadar birbirinden uzak olup da bu kadar yakınmış gibi davranan insanlar çağı. Sanal çarpılmaya uğrayıp (insani ve her türlü) mesafe algısını yitirmiş insanlar çağı.
Her an, herkesle, anında iletişim. Sadece iletişim. Yani boş-iletişim.
NOT:Serhan Ada / Radikal Gazetesinden alıntıdır. |