Dünkü yazımdan bazı okurlar, yazarlar “Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olmamalı” anlamını çıkarmış. Pes doğrusu demekten başka dilime bir şey gelmiyor ama yine de birkaç şey söyleyelim.
Dünkü cümleler eğer böyle bir anlam veriyorsa, bunların tersini yazarsak Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olsun anlamı çıkar mı acaba:
“AK Parti nin önümüzdeki dönemde sergileyeceği tutumun, eylem ve söylemlerin asgari şartı bu istikrar beklentisini gözetmek olmamalıdır.
Bunun doğal sonucu ise sorumlu, duyarlı ve uzlaşmacı bir tavır içinde olmamaktır.
Yani üzüm yemeye çalışmak yerine bağcıyı dövmekle uğraşmak olmalıdır.”
Dünkü yazının mesajı çok bellidir: Ak Parti nin aldığı yüzde 46 oyun tamamen Cumhurbaşkanı sürecinden kaynaklandığını söylemek hükümetin 5 yıldır yaptıklarına haksızlık olur. Seçimin iki belirleyicisi olmuştur: İstikrarı koruma kaygısı, Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşananlar. Başarısız bir hükümet sırf cumhurbaşkanlığı süreci sebebiyle bu kadar oy alamazdı.
Bir siyaset bilimcinin seçim sonuçlarını doğru analiz etmesi tarihe not düşmek açısından önemlidir. Ama bilimsel bir kaygısı olmayıp sadece görmek istediğini görenler de bunu yapmakta serbesttir.
Kriz ve gerilim yerine istikrara vurgu yapmanın bu kişilere göre Gül ü çağrıştırması büyük haksızlıktır.
Bu değerlendirmenin Cumhurbaşkanı adayıyla hiç mi hiç alakası yoktur. Abdullah Gül ün adaylığı sadece Ak Parti ye oy veren yüzde 46 değil, oy vermeyen birçok kişi için bile desteklenmeye değerdir, kıymetlidir, önemlidir. Nitekim anketlerde Gül ün adaylığına destek verenlerin oranı yüzde 46 ının çok üzerindedir.
Gül ün adaylığını istikrarın kaybolmasıyla, istikrar vurgusunu ise Gül ün aday olmamasıyla özdeşleştirmek büyük bir insafsızlıktır.
Cumhurbaşkanı kim olursa olsun hükümet istikrarı gözetecek bir politika izlemelidir, çünkü önünde 5 yıl vardır ve iş yapmak için krizden uzak durmak iktidar olarak onun işine gelen durumdur. Muhalefet ise ilk günden krizler çıkararak hükümetin önemli icraatlar yapmasını engellemek, erken seçime zorlamak isteyecektir.
AK Parti hükümetine “aldığın oylarda istikrarı koruma beklentisi var, önümüzdeki süreçte bunu gözetecek bir sorumluluk duygusuyla hareket etmelisin demek” Cumhurbaşkanı adayı şu veya bu olsun demek değildir.
Demek ki, niyet okuma hastalığı sadece statükocu, dayatmacı kesimlerin bir özelliği değildir. Farklı düşüncelere tahammül edememek bir kusurdur, bunun da ötesinde niyetleri okuyup, yargılayıp, infaz etmek demokrat bir zihnin tezahürü olamaz. Bu aslında kendisini hakikatın merkezinde gören çarpık bir anlayışın ürünüdür.
Suî zan, niyet okuma, iftira, küçük görme, hakikatı gözetmeden benbilirimcilik yapma erdemli bir davranış değildir.
En kötüsü de fitne çıkarma arayışıdır.
Bir kısım medyanın son günlerde yapmaya çalıştığı fitne çıkarma arayışına denk düşecek davranışlar içinde olmak ise niyet okumaktan, düşüncelere yargısız infaz yapmaktan daha kötüdür.
Okuduğunu anlamamak bir ayıp değildir, ama okuduğunu saptırarak aktarmak, yazarın muradı olmayan manaları ortaya koyup infaz etmeye çalışmak büyük bir ayıptır.
Asıl, hakikat ve insaf duygusu kaybolan insanlardan korkmak lazım