ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
bedo2406
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Ağu.2007 Per 20:47:31 |
| fiogf49gjkf0d FERAH BELAMISIN KIZIM SEN YA ÖYLE Bİ KONU AÇIYOSUN Kİ BENDE HİÇ OLMAYAN ŞEYLERİ HATIRLATIYOSUN | |
Ferah
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Ağu.2007 Per 21:27:36 |
| fiogf49gjkf0d DostLuk.. deriz bazen..Kaleminle yazar,çizer insan...Sevgisiyle okşar gönülleri...Gerçek dostluğu yakalamak o kadar zordur ki...Sevmeyi bilip öğretmek gerekir...
Biz bu karelerde bulduk dostluğu..Her ne kadar sanal olsada birbirimizn kalpleri bir oldu..Ne gelirse başımıza hep beraber..Zorluk hep beraber..Ya sevgi derseniz..İnanınki oda hep beraber...
Allah herkesi bir yarattı değil mi??Kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur..İçimizdeki bir tutam sevgiyi öyle bir çalıştırmalıyız ki herkes bilmeli gönlünde yaşayan sevgiyi...Üzülmeye gerek yoktur dostlukta..Sen üzülürsen oda üzülür bilki...
Hayat çok ince bir çizgi..Bize ne kadar kısa gelsede uzundur..Sanal dostLuk demeyin bizimkine.iğer dostLuklar bilmeyinn...Biz her zamann;
-Sevmeyi, -Saymayı, -Zorluklara göğüs germeyi, -Hakları, -Ona gelen yanlış banada gelmiş saymayı, -Sevgimizi paylaşmayı,
bir bildik..Şimdi söyleyinn..Kimde dostLuk..İyi dostLuk..Hani görürüz ya..Elma ne kadar parLak ve kırmızı olsada içi çürük çıkar..
Sevgi ve saygıyla..
| |
Ferah
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 20.Ağu.2007 Pzt 22:22:49 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Dostça kaLın..!
Güller, laleler, karanfiller bütün çiçekler solar. Çelik ve demir kırılır. Ama gerçek dostluk ne solar, ne kırılır” Nietzsche
Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle. Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın . Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze. Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz.
Güllerin üzerindeki çiy damlalarına bakın! sevinç ve hasret gözyaşlarıdır onlar, dostluk gözyaşlarıdır. Sevdiği için dökülmüştür, dostu için. Sevgiyle okşadığınızda bakın nasıl özlemle yanar elleriniz, yüreğiniz nasıl da aşkla çarpar, sevgiyle tutuşur. Onu koparmaya varmaz eliniz. Kalbiniz titrer.
Dokunun bir güle, koparmayın; sadece dokunun. Ne kadar katı olursanız olun, katı yüreğinizin nasıl yumuşadığını göreceksiniz. Sevginin, dostluğun sıcaklığı kalbinize nasıl dolduğunu hissedeceksiniz.
Ve o an başınızı kaldırıp uçsuz, bucaksız gökyüzüne bakın, göğün mavisindeki ferahlığa. O an belki, sevdalı bir kuş gelip konacak saçlarınıza, ürpererek ve ürkerek gözlerinize bakacak. Avuçlarınızın içine alıp kalp atışlarını dinleyin. Salın sonra gökyüzündeki özgürlüğe ve derin bir nefes alın. Havada özgürce kanat çırpınışının güzelliğini doldurun içinize. Dostluğun, vefanın, sevginin, özgürlüğün eşsiz güzelliğini yaşayın.
“Gül verenin elinde gül kokusu kalır” der bir Çin atasözü. Bende gül koklayanın yüreğinde gül kokusu kalır diyorum. Bir gül ancak bir dostun elinden verilince, iç bayıltıcı güzelliğini algılar ve anlarız. Buram buram kokladığımızda dostluğun ağırlığını hissederiz.
Vefalı bir dostumuzu kaybettiğimizde yada ondan ayrıldığımızda nasıl da sancır yüreğimiz, gecelerce uykusuz kalır gözyaşı dökeriz. Sevgimizin, dostluğumuzun ölçüsünü ancak o zaman anlarız, ama ne yazık ki, bazen iş işten geçmiş olur. Çünkü geç kalmışızdır.
Bilir misiniz? nice köklü dostluklar, ayrılık tokatını beklermiş, anlaşılmak için?. İnsan bazen dostluğun önemini, değerini ve bir dostunu ne kadar çok sevdiğini ancak iş işten geçince anlar.
Balıklar engin denizde suyun kıymetini ancak ondan uzak kalınca farkına varır ab-ı hayatın ne olduğunun.
Dostluklar öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, incelikli, içtenlikli ki; bir güneş kadar sıcak, toprak gibi vefalı, su gibi temizdir.
Vefanın, dilin, duygunun, yüreğin el ele, yüz yüze, iç içe girdiği, gönül gönüle birleştiği, bir gül bahçesinin güneşlenmesidir dostluk. Fırtınalarda, boranda yüreğimizin ısınmasıdır. İşte o nedenle, her şeye rağmen sizinde bir dostluk gülünüz olsun yüreğinizde...
Her şeye rağmen, yaşamak şey güzel yine de. Önemli olan kimseyi düşürmeden, düşmeden, tutunabilmemiz hayatın bir yerlerine. İnsanların biribirini seviyor olması, dostluk kurması ne güzel. Ne güzel karların yağması, karların erimesi, uçuşması kelebeklerin, açması çiçeklerin her bahar ne güzel. Yüreğimizin çarpması sevgiyle, dostlukla, annelerin sevgisi, çocukların gülmesi ne güzel...
Siz de bir güle dokunun ve sadece koklayın göreceksiniz ki, dostluklar, sevgiler ne kadar önemli ve değerlidir.
Dostluk öyle bir şey ki, hep tazelenmek ister. Hatırlanmak ister. Dost olun sizde, şu üç beş günlük ömrünüzde kimseye kötülük etmeyi düşünmeyin. Size kötülük etseler bile. Vicdanı rahat, yüreği temiz olun. Dostluğun aydınlığını, sıcaklığını ve lezzetini tadın. İliklerinize dek hissederek yaşayın.
"Dostlarınızla öyle yaşayın ki,düşman olduğunuzda, söyleyecek şeyleri olmasın. Düşmanlarınızla öyle yaşayın ki, dost olduğunuzda, yüzü kızarmasın."
Yeri geldiğinde sararıp solun, düşen bir kuru yaprak olun, ama asla soldurmayın, sarartmayın dostluk gülünüzü...
“Gülleri dikenleriyle yargılayacağımıza, dikenler içinde böyle bir güzellik bulduğumuz için şükretmeliyiz!..” Unutmayın, hayata hiçbir şeyiniz olmasa dahi, yüreğinizi ısıtacak hep bir dostluk gülünüz olsun... Dost Kalın.. Dostlukla kalın... | |
isolif
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Eyl.2007 Cmt 09:31:12 |
| fiogf49gjkf0d
dost musun
https://youtube.com/watch?v=aYZtyhXFeFg | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Eyl.2007 Cmt 20:20:46 |
| fiogf49gjkf0d
|
Dostlar ırmak gibidir Kiminin suyu az, kiminin çok Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı, Bulanık bir göl gibi... Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi. Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.... Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz; Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus... İlk anda ürkütür, korkutur sizi. Derinliklerinde saklıdır gizi, Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız; Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu... Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler. Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler! Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz; Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
İnsanlar vardır; sakin akan bir dere... İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere. Yanında olmak başlı başına bir mutluluk. Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip. Her biri başka bir karaktere sahip. Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı. Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz. Boşa gitmez ne kadar güvenseniz. Dibini görürsünüz her şey meydanda. Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda. İçi dışı birdir çekinme ondan. Her sözü içtendir, her davranışı candan... CAN YÜCEL
| | |
Ferah
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Eyl.2007 Cmt 23:23:45 |
| fiogf49gjkf0d DoStca kalın!!!!
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Eyl.2007 Pzr 00:21:47 |
| fiogf49gjkf0d
DOST DEDİĞİN |
|
|
((¯`»FİLİZCE«´¯))
Ne güzel demis mevlana... Dost dedigin ; radikal olmali; Sevilecek biri --olmadigin zamanlarda bile Seni Sevmeli... Sarilinacak biri --olmadigin zamanlarda bile Sana sarilmali... Dayanilmaz oldugun zamanlarda bile Sana --Dayanmali... Dost dedigin; fanatik olmali; Bütün dünya seni üzdügünde Sana moral vermeli,
Güzel haberler aldiginda seninle dans etmeli, Ve agladiginda, seninle aglamali... Ama hepsinden daha çok; Dost matematiksel olmali; Sevinci çarpmali... Üzüntüyü bölmeli... Geçmisiçikarmali... Yarini toplamali...
Kalbinin derinliklerinde ihtiyaci hesaplamali... ----Ve her zaman Bütün parçalardan daha büyük olmali... Isi bitince seni bir tarafa-----atmamali.............
((¯`» BİR DOST «´¯))
| | |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Eyl.2007 Pzr 00:31:11 |
| fiogf49gjkf0d
| |
Ferah
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Eyl.2007 Pzr 00:40:23 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Eyl.2007 Pzr 03:09:33 |
| fiogf49gjkf0d
|
Hiç tanımadığınız birinden aldığınız sıcak bir gülümseme nin, içten bir Merhaba nın hayatınızda ne denli önemli yer tutacağını söyleseler gülüp geçerdiniz değil mi?
Elif, sınıfın kapısında durmakta ve gelen geçene bakmaktadır. Dalgındır. O sırada arkasından uzanan bir çift el, gözlerini kapatır ve kişi: " Bil bakalım ben kimim?" diye sorar. Elif, "Ooof... Bilmiyorum" der. Sonra Elif in yüzünü kapatan kız, ellerini kaldırıp, gülümseyerek Elif e bakıp "Tanımıyorsun ki bilesin " deyince Elif çok şaşırmıştır ve "E.. Tanışırız o zaman" diyerek elini uzatır, tokalaşırlar ve tanışırlar.
Elif ve Nilgün aynı okula giden, orta sonda okuyan ve ortak arkadaşlar bulunan iki öğrencidirler. Nilgün , insanlarla iletişim kuvvetli, kendine güveni yüksek, herkes tarafından sevilen ama kimi zaman zararsızca kapris yapmayı seven, rahat ve esnek, iyi bir insandır. Elif ise birçok kişiden farklı bir karaktere sahiptir. Hem çok duygusal hem de aşırı sinirli bir yapısı vardır. Oda çok iyi niyetli ve arkadaş canlısıdır. Aslında her insana güvenmenin yanlış olduğunu bilir ama yinede sonunda üzüleceğini bile bile hayatındaki insanlara güvenmeyi tercih eder çünkü içlerinde bu güveni hak edecek biri mutlaka vardır ona göre.. Elif in karşısına bir kez çıkıp da gönlüne girdiyseniz, ona bir defa olsun iyiliğiniz dokunduysa, siz ne yaparsanız yapın onun gözünde kötü bir insan olamazsınız, o gönülden asla çıkmazsınız ama verdiğiniz ilk izlenim kötüyse sonsuza dek öle kalırsınız. Elif, etrafına karşı çok fedakar ve itaatkardır ama bu özgüveni kendisine karşı sağlayamaz. Bunun sebebi de Koruma adı altındaki aile baskılarıdır. Belirli zamanlar ve belli saatler dışında dışarı çıkmasına, arkadaşlarıyla birlikte olmasına izin yoktur. Anne ve babasıyla da öyle parlak bir iletişimleri, "Hoş geldin", "İyi akşamlar" gibi cümleler haricinde de pek fazla diyalogları yoktu. Elif in evde, sevdiği tek kişi, kendisinden iki yaş büyük olan ablası Selin dir .
Bazen ablasıyla " Abla, sen olmasan ben bir dakika bile duramam bu evde, bıktım böyle yaşamaktan Sanki burası hapishane, bizler suçlu, annemle babamda gardiyanlarımız" diye konuşmaktadır.
Elif ve Nilgün zamanla iyi arkadaş olmuşlar, liseyi de birlikte okumuşlardır.Mezun olunca da bağlarını koparmadılar, daha da güçlendi arkadaşlıkları. Sevgi, saygı ve güven üzerine kurulmuş, yaşam boyu sürecek bir dostluk halini almıştı. Her anı birlikte ama boş geçirilen kısa ömürlü arkadaşlıklardan değildi onların dostluğu.. Tıpkı tanıştıkları günkü gibi saf, temiz ve içtenlikle sürüp gidecek olan bir dostluktur yada onlar, o zamanlar gençliğin verdiği rahatlıkla öyle sanıyorlardı!
Aradan beş sene geçti, yirmi bir yaşına geldiler, ikisinin de sorumlulukları vardı artık. Üstelik Nilgün evlenmişti ve ev, iş, para kazanma, yaşam mücadelesi, aile hayatı derken insan kendine bile vakit ayıramıyordu . Böyle oluncada Elif ve Nilgün, eskisi kadar sık görüşemiyorlardı. Elif, henüz evli olmadığı için bu tür davranışların bilincinde değildi ve anlamda veremiyordu çünkü ona göre ne olursa olsun sevdiklerimiz ihmal edilmemeliydi. Yarım saat-bir saat olsun daha az uyuyup, o zamanı, bize değer veren insanlarla geçirerek gönüllerini almak hiç de zor değildi.. Elif bir yandan bunları konuşmak istiyor, bir yandan da "Böyle şeyler söylersem çok bencil bir arkadaş durumuna düşerim galiba" diye içinden kendi kendini sınıyor ve karar vermekte zorlanıyordu. An geldi, söyleme istedikleri dilinin ucuna kadar geldi ama hep kendini engelledi çünkü Nilgün ü kırmak, bir bakıma boş yere sorun çıkarıp arkadaşlıklarını tehlikeye sokmak, hayatında isteyeceği en son şeydi. Onlar eskiden tüm korkularını, heyecanlarını, aşklarını, sevinçlerini herkes den önce birbirleriyle paylaşırlardı. Ne yani? Şimdi büyüdüler, ekmek kavgasına düştüler diye yada içlerinden biri evlendi diye dostluğu randevuyla mı yaşayacaklardı? Ne garip dünya!...
Elif ve Nilgün, arkadaşlıklarının dokuzuncu senesini doldurmak üzereydiler fakat telefonlar, konuşmalar, görüşmeler hiç yok denecek kadar azalmıştı. Yalnızca Elif, Nilgün ü arıyordu ve sohbetleri çok sıradan geçiyordu. Nilgün e göre kasıtlı bir sebep yoktu, her zamanki gibi vakitsizlikten ve yorunluktan ibaretti durum oysa Elif, sevilmediğini düşünüyordu artık. Öyle ya , oda çalışıyordu, evli değildi ama onunda bir ailesi, yerine getirmesi gereken sorumlulukları vardı. Buna rağmen o, arkadaşlıklarını bir köşede unutup bırakmıyordu. Elif in ailesiyle yaşadığı sorunlarda gün geçtikçe artıyordu. üstelik koruyucu meleği, biricik ablası bir süre önce evlenip şehir dışına gelin gitmişti. Nilgün de arkadaşıyla hiç ilgilenmiyordu. Elif, kendisini çok yanız hissediyordu. Bazen "Hayır, artık aramayacağım. Hep ben arıyorum" diye kendi kendine söyleniyor, kendince Nilgün e kızıyor; bazen ise "Neyse, olsun. Biz zamanında kocaman, güzel bir dostluk yakaldık hem arkadaşlıklarda karşılık beklenmez. Bu seferde böyle oldu, ne yapalım? Canımız sağ olsun" derdi. Arkadaşını kaybetmek istemiyordu. Bir gün yine, Elif, Nilgün ü aradı.
Elif: Alo ne yapıyorsun? Nilgün: İyi.. İşte.. Oturuyorum. Elif: Bebek sesleri geliyor, nerdesin sen? Nilgün: Bir akrabadayız, sizin oralarda Elif: İyi.. Nilgün: Sen ne yapıyorsun? Elif: Hiiç.. Bende eve gidiyorum, yoldayım. Nilgün: Tamam Elif: Hadi iyi aşamlar Nilgün: İyi akşamlar.
Bu konuşma, tahmin edilemeyecek kadar soğuk geçmişti ama Elif, artık bu ikilemden çok sıkılmıştı ve son bir adım daha atacaktı. O an yine telefon açtı;
Elif: Alo, bak ne diyeceğim madem bizim o taraftasın, on dakikalığına çıkta yüzünü görelim bari. Ne zamandır görüşemiyoruz! Belki cennete giderim ( Güler ) Nilgün: Kusura bakma görüşemem. Ben, birazdan eve gideceğim.
Elif, hiç bir şey söylemez ve telefonu kapatırlar. Canı çok sıkılmıştır. O, hayatında ilk kez çok sevdiği bir insanı gönül defterinden silmiş ve ilginç başlayıp güzelce devam eden bir dostlukta böylece tüm anlamını yitirmişti. Elif, şimdiye kadarki tüm arkadaşlılarında fedakar ve vefalı davranan ama kıymeti bilinmeyen taraftı. Son olarak en yakın arkadaşıyla olumsuzluklar yaşadı, aile içi sorunları düzelmedi, ablası yanı başında değildi. Tüm bunların ardı sıra gelmesi, onu büyük bir bunalıma doğru sürüklüyordu. Nilgün le yaşadığı bu olaydan sonra bir daha hiç kimseyle arkadaşlık kurmamaya yemin etti, hayata küstü ve daima yalnızlığı tercih etti oysa o, dost canlısıydı ve insanlara yakın olmayı severdi. Dolayısıyla yalnız kalmayı kaldıramıyor ancak yaşadıkları sebebiyle kimseyi görmekte istemiyordu. Geçirdiği buhran ın doruk noktasına ulaştığı bir gün ailesi, onu odasında yanında üç boş hap kutusu ve elinde küçük bir kağıt parçasıyla, cansız olarak buldu. Kağıtta şu yazıyordu;
"Yiyorsun, içiyorsun Gülüyorsun, ağlıyorsun Çalışıyorsun, geziyorsun Öyleyse yaşıyorsun Ademoğlu.. Dostluklarda, senden daha fazla bir şey istemiyor ki zaten! "
Elif in ablası, olanları biliyordu ve onun isteğiyle bu durum, Nilgün e haber verilmedi. Ancak aradan geçen yedi ayın sonunda Nilgün, bir gün alışveriş yaparken Handan ı gördü. Handan, pek görüşmedikleri, eski-ortak bir arkadaşıydı Elif ve Nilgün ün.
Handan: Merhaba ne haber? Nilgün: İyi. Ne olsun? Koşturuyoruz işte Handan: Şey.. Cenazede görmedim seni. Burada değildin herhalde. Duymuştuk çok yoğun çalıştığını. Nilgün: (Şaşkın) Ne cenazesi? Handan: (Tereddütlü) Nasıl yani? Haberin yok mu? Nilgün: (Tedirgin) Ne diyorsun Handan? Söylesene Allah aşkına! Handan: Nilgün.. Şey.. Ben.. Nilgün: Söyle Handan: Ama.. Nilgün: Hadi Handan: (Korku ve endişeyle) Elif!... Nilgün: (Telaşlı) Ne? Elif mi? Ne oldu Elif e? Neden? Handan: Elif intihar etmiş. Yedi ay ı geçti neredeyse.. sen bilmiyor muydun? Özür dilerim Nilgün: Bana kimse bir şey söylemedi. ( Ağlar ve orada öylece düşüp kalır ) Nilgün, iki ay boyunca, girdiği şoktan dolayı kendini bilmeden yaşadı ve yavaş yavaş kendini toplamaya başlıyordu ancak çok üzgün ve pişmandı. Sürekli, Elif i hayalinde görmekteydi. Elif yaşarken ona ayıramadığı tüm zamanları, o yaşamını yitirdikten sonra her gün mezarını ziyarete giderek geçiriyordu.
Elif, hayatını kaybedeli bir sene geçmişti. Bir gün Selin, Nilgün ün evine gelmiş ve kapıdan, elindeki defteri uzatarak " Bu, kardeşimin şiir defteri. Sana verilmesini istemiş vasiyetinde." ( Gider ) Nilgün kapıyı kapatır, çok duygulanmıştır. Hemen okumaya başlar. Elif, şiirleri çok severdi, Nilgün ise nefret ederdi ama Elif, hayattayken, Nilgün e de şiirleri sevdirmek için uğraşırdı hep, kendi yazdığı şiirleri ilk önce okuturdu. Aslında bu, Nilgün ün de hoşuna giderdi. Nilgün, tüm şiirleri kimi zaman tebessümle kimi zaman gözyaşlarıyla okuyordu. Son sayfaya geldiğinde ise adeta hıçkırıklara boğuldu;
Vasiyetimdir; Öldüğümü söylemeyin kimseye Arkadaşlarım gelmesin cenazeme Yaşarken yanımda olmayan Mezarımın başında gözyaşı dökmesin boş yere Üzülecek oldukları için değil Dostlukları yalan olduğu için
Haber vermeyin diyorum onlara Gelişleri de yalan olur, gidişleri de nasılsa.. Güya vefa borcunu ödemeye gelen sevgili dostlar: Çok yol almışsınız, zahmet olmuş ama boşa yorulmuşsunuz Bir zamanlar sizler için sevgiyle kat ettiğim yolları Nasıl bir kalemde harcadıysanız Şimdi bende tıpkı sizin gibi Ne aştığınız bu yolları Ne akıttığınız sahte gözyaşlarını Umursamıyorum!... Nede olsa insan, sevgiyi hayattayken bilir, anlar Oysa ben şimdi, toprağa karışmış bir canlıyım Anlayamam ve affedin size geri dönemem Bu sevginiz için artık çok geç!!!
SEVGİYE VE DOSTLUĞA VAKİT AYIRMAK İÇİN NEFES ALIYOR OLMANIZ YETERLİ
| | |
| |