ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
8 Haziran 2024, Cumartesi 22:13   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   ___DÖRT MEVSİM SABIR____
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

DJsacramento

DJsacramento resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Ağu.2007 Cum 10:08:56      ___DÖRT MEVSİM SABIR____sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
DÖRT MEVSİM SABIR

Çiçeksen,baharı bekleyeceksin sabırla...Erken açmayacaksın,kış soğukları vurur...Baharın gelmesinden ümit kesip,toprağın karanlıklarına teslim olmayacaksın,çürür,yokolursun...Sabır,Rabbin halikiyyetine,ibdasına güveni,bir iç direnci koruyarak baharı bekleme eylemidir.

Tohumsan,toprağın bağrında saklanmaktır mukarrer bir vakte kadar sabır...karanlığa boyun eğmemektir.Üstündeki yük altında ezilmemektir.Misyonunu unutmamaktır...Zamanı geldiğinde cidarı çatlatabilmek,toprağın üstüne doğru,ışığa doğru tırmanabilmektir."Rabbimin dilediği bir gün var,ışığa çıkmak için,yaratılış misyonumu ifa etmem için..."Bunu vird haline getirmektir sabır...

Güneşsen,bekleyeceksin karanlığın koynunda doğum anını...Enerjin yaratılış sırrında saklıdır...Aydınlığı ve karanlığı yaratana teslim olacaksın.

Baharsan,kışın soğuklarında saklayacaksın binbir rengini,çiçeğini...Kış geçecek ve geleceksin.Buzların içinde çıkacak kardelenler...Toprak bir ana rahmi gibi saklayacak seni ve kara topraktan al-mor menevşeler boy verecek...Sabrın,binbir tomurcuk demek,yaprakların,yeşilin çağlayanlar gibi hayata koşması demek...Kışın buzulları içinde iraden çürümeyecek,çözülmeyecek,ebedi buzullaşmalara mahkum etmeyeceksin dünyayı...

Bebeksen,karanlıkları aşacaksın dünyaya gelmek için,sabredeceksin 9 ay on gün,damarlarında Rabbin verdiği sabır akacak...

Anneysen,sabrı bir doğum sancısı gibi yaşayacaksın...Çilelerde tükenmeyeceksin,teslim olmayacaksın zor zamanlarda...Bir ödül arıyorsan nur topu gibi,onun bedeline katlanacaksın...

Mü minsen,sabrı bir gönül dokusu olarak bileceksin.İmanın olmazsa olmaz boyutu olarak görecek,mü minin her an ayakta kalabilme sırrı,Allah a itimadın yüreğe yansıması olarak telakki edeceksin...
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

keremcem46

keremcem46 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  1.Eyl.2007 Cmt 01:19:13sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Dört Mevsim Böyledir Huyum

İyi huylu olanlara imrenirim. İyi hâlleri olanlara… Yine de dört mevsim değişmez huyum. Ondandır; ayazda ter kana belenir, ateşte donarım. Dört mevsimlik değişmez hikâyemdir bu:

Ekim ayı yarı ömrünü tamamlamıştı. Oldukça güzel geçmesini dilediğim bir gün. Sabahın ilk saatleri... Yağmur birden bire bastırıyor. Uzun süredir damlasına şahit olmadığım yağmur, en önemli işlerimden birini görmeye gideceğim gün, tam da o gün, alabildiğine yağıyor. Dışarı adım atmaya imkân yok. Birden ben de öfke yağmuruna tutuluyorum. “Bu günü mü buldu bu yağmur? Böyle önemli bir iş için dışarı çıkacağım bir zamanı… Nefret ediyorum şu yağmurdan, damlasına tahammülüm yok!” Öfkem sele dönüşmüş köpürüyordum. Seslendiremediğim hislerimin nicesi içimi kazımaya başlamıştı. Musluğu olsa gökte, uzanıp keseceğim yağmuru. Uzanacağım da o anda çakan şimşek her yanı tutuşturmuş gibi parıl parıl parlattı. Arkasından gelen gürültü yeri yerinden kazıyormuş gibi sarsmaya başladı. Binamız zangır zangır sallanıyordu. Hele bir patlama sesi oldu ki, gök en şiddetli bir şekilde şamarını indirmişti. Hedefte ben vardım sandım. O korkuyla büzüştüm. Ne sel, ne yağmur; kızgın saca düşmüş bir damla gibi cızırdamaya başladım. “Allah’ım!” dedim. “Sen izin vermezsen, hiçbir yere yönelemeyiz, varamayız. Yağmuru hakkımızda hayırlı kıl. İşim de hayırlı ise varmayı, sonucunu almayı nasip eyle.”

Aklımın başıma gelmesiyle düşündüm. Uzun süredir yağmur yağmamıştı. Her taraf toz, duman, pislik içindeydi. Sayısını bilmediğimiz kadar varlık faydalanmak için yağmuru bekliyordu. Hatta faydalandırmak için… Hele köylüler “toprak tava gelsin de mahsullerimizi bir an önce ekelim” diye yağmur duasına çıkıyorlardı. Bense iki adım öteye gitmenin zorluğunu düşünerek öfke seline kapılıyordum. Aslında bir seferinde değil hemen hemen her seferinde böyleydim.

“Aman Allah’ım, affet Allah’ım!”

Yağmur dindiğinde, ciğerlerin bayram edeceği güzellikte bir koku sardı her yanı. Hava mis gibi olmuştu. Bir coşku gelmişti içime. Sanki dirilik yağmıştı yeryüzüne. O gün işime daha neşeli gittim. Görüşmelerim ummadığım bir verimlilikte geçti. Yağmurun bereketi her yanı sardı. En nihayet köylülerin sevinç haberleri basına bile yansımıştı. Yağmur başladığı zaman takındığım tavra isyan ettim ve tövbe kapısını araladım, utanarak ama umutla daldım içeri...

Sonbahar ayları bol yağışlı geçti. Her yer yağmura kanmıştı.
Kış aylarına yazdan kalma günlerle başladık. Çok hoş günlerdi. Yağış yoktu, neredeyse gömlekle gezilebilecek kadar sıcak vardı. Piknik yerleri henüz boşalmamıştı. Şehirliler son derece memnundular ama köylü yakınıyordu. O sıcakta filizlenmiş ve toprağın üstünde çıplak kalmış mahsulü soğuk yakar, kavurabilirdi. Hem kış yağışlı geçmezse, dağlar taşlar karla dolup taşmazsa, akarsular azalır hatta kuruyabilirdi. Bu, köylü hayatının felç olması demekti. Tabiî şimdilik farkında değildik ama şehirli hayatına yansıması daha beter olurdu. Rabbim acıdı, merhamet etti. Bulutlara izin çıktı. Seferleri başladı. Geçtikleri yerler beyaza bürünüyordu. Haberler şehrimizin de günlerce kar altında kalabileceğini bildiriyordu. En nihayet öyle de oldu. Kar lapa lapa dökülürken beni yeniden bir öfke bulutu sardı. Şimşekler çakmaya, yıldırımlar fırlatmaya başlamıştım. İşimin karla, soğukla hiç arası yoktu. Kazancım oldukça azalacaktı. Öyle bir soğuk vardı ki, sıkı giyinmem kâr etmiyordu. İşyerimde donuyordum âdeta. Üstelik siftah bile edemiyordum. Ve öfke duyuyordum kara, soğuğa… Ağzımdan çıkanları kulaklarım duymuyordu. Öyle geçti birkaç gün. Bir sabah iş yerime vardığımda çok erkenci olan komşumun dükkânını açmadığını gördüm. Kepenkleri kıpırdanmamıştı bile. Kış giyecekleri satan ve işleri de oldukça iyi olan komşumun dükkânına gelmemesi iyiye alamet değildi ya, bekledim bir süre. Bekledim ama sabretmek mümkün mü? Cep telefonumun düğmelerini yokladım. Az sonra komşumun telefonu açıldı. Açıldı ve ağlama sesleri yankıladı kulaklarımda. İçime dökülen o seslerin verdiği acıyı tarif edemem. Bir gayretle ben de sesimi çıkarmaya başladım. Telefondaki şahsa kendimi tanıttım. Komşumu sordum. “Sizlere ömür” cevabı beni o titremeli hâlden aldı ve sanki bulunduğum yer ekmek pişen fırın odasıymış gibi tenim yanmaya, kızarmaya başladı. Özellikle yüreğimin cayır cayır yandığını hissediyordum. Vücudumu öyle bir ter basmıştı ki, ağustos sıcağında hatırlamıyorum öyle terlediğimi. Derhal iş yerimi terk ettim ve komşumun evine koştum.

O kış mevsiminin sonunda tabiat alabildiğine gayrete gelmişti. Su kaynakları fokur fokur kaynıyordu. Dereler dolup taşmıştı. Çeşmeler gürül gürül akıyordu. Her yan yeşile boyanmış gibiydi. Kırlar çimenlerini, çiçeklerini salmıştı. Tarlalar, bağlar, bahçeler coşmuştu. Bahar da yağışlı giderse verimde ulaşılmaz bir rekor kırılabilirdi. Sevinçli haberleri takip ediyorduk basından.
Nisan ayı sıcak bir günle başlamıştı. İlk haftası öyle geçti. Hafta sonu da havanın önceki günler kadar güzel olacağı belliydi. Nisanın o ikinci Pazar günü güneş masmavi gökyüzünün bir yanına asılmış kocaman bir kandil gibi parlıyordu. Uzun süredir kırlara varmamıştık. Karar verdik ve şöyle ailece koyulduk yola. Şehrin birkaç kilometre dışına çıktık. Bir müddet arazi yolunda ilerledikten sonra gür bir ormanlık alana doğru sokulmuş açıklıkta durduk. Her taraf yemyeşildi. Kır çiçekleri sayılmayacak kadar çoktu. Çoğunun ismini bilmiyordum ama neredeyse her renkten her cinsten çiçek vardı çevremizde. Mis gibi kokan tabiatın kucağına serildim. Yorgunluğumu, sıkıntılarımı, içimde birikmiş olan olumsuzlukların tümünü yerlere serpmek istiyordum. Bir anda öyle olduğunu da hissettim. Huzur ve mutluluk sarmıştı her yanımı. İyi ki gelmiştik. İşte insan böyle anları da yaşamalıydı. Böyle anların tadıyla hayat bulmalıydı. Bulmalıydı ama o an çok sürmedi. Birden fırtına derecesinde rüzgâr esmeye başladı. Ortalık toz dumana karıştı. Az sonra dışarıda duramaz olduk. Arabaya çekilmek zorunda kaldık. Benim içimi öfke bulutları sararken çevremizi de kurşun renkli bulutlar sarmaya başlamıştı. “Zamanı mıydı, hiç olmazsa akşama kadar sabredemezler miydi şu bulutlar?” O öfkeyle bastım marşa. Henüz şehre ulaşmaya fırsatım olmadı. İlerlediğim dere yolunda arabamı bir kenara çekmek zorunda kaldım. Yağmur, silecekleri hiçe sayıyor, oluk gibi su boşaltıyordu ön camın üzerine. Yarım saat sürmedi arabada beklemem. Çakan şimşekler, çevremize düşen yıldırımlar yine aklımı başıma getirmiş, isyanıma isyan etmeye başlamıştım. O yarım saatte ettiğim dualar, okuduğum kısa sureler… Yağmur kesilince arabadan indim. İşte o anda toprağın kokusunun çiçeklerin kokusu kadar güzel olduğunu hissettim. Hava tertemiz olmuş, tabiat sanki daha canlanmış, rengi daha güzelleşmişti. Bulunduğum dereden az aşağıdaki baraja gürül gürül sular akıyordu. Bencillik ettiğime bir daha utandım. Hem de ne utandım. Seyrine doyum olmaz o güzelim tabiatın üstünde bulunma hakkımın olmadığını düşündüm bir an. Düşündüm; o isyankâr hâlimle altında yerim var mı sanki?

“Aman Allah’ım, affet Allah’ım!”

Yaz mevsimini çok severim. İşlerim yoğunluk kazanıyor. Kazancım dört mevsim yetecek kadar bol oluyor. Ama şu sıcakları olmasa… Dayanamıyorum sıcağa, hele sıcakta çalışmaya. Ter basıyor, yapış yapış oluyor her yanım. Nefes almakta zorlanıyorum. Pencereleri açıyorum; cereyandan tutuluyor tenim, ağrılar doluşuyor adalelerime. Biraz fazla açık tutsam pencereleri kemiklerim sızlamaya başlıyor. Kliması olan komşular “sakın taktırma” diye uyarıyorlar. “Tutulmak bir yana, çarpılır felç olursun” diyorlar. Klima da çare değilmiş. Ne yapacağım peki ben bu sıcaklarda. Daha kaç ay var sıcakların geçmesine. Hem geçsin istemiyorum ki, işlerimin en yoğun olduğu mevsim, bu mevsim. Şu devlet de neden bu işe el atmaz sanki, şöyle büyük bir şemsiye açsa şehrin üstüne, dert olmaktan çıkar sıcaklık ama nerde öyle devlet?..
Yine öfkeleniyorum, üstelik alnımdan buz gibi ter damlarlının süzüldüğünü hissediyorum.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

keremcem46

keremcem46 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  1.Eyl.2007 Cmt 01:20:30sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
Sabreden derviş, muradına ermiş” gibi harika bir deyim, nasıl oldu da “Sabreden derviş, muradına ermeden gebermiş” gibi soysuz ve hayasız bir lafa dönüştü?


Kuran da sabretmenin, insanları karanlıklardan nura çıkaracak yollardan olduğu bildirilir. Ancak Kuran da bildirilen sabır, günlük hayatta pek çok insanın şahit olduğu tavırlardan çok farklı, çok üstün ve kapsamlı bir ahlak özelliğidir. Kuran da öğretilen gerçek sabır, sadece zorluklar karşısında değil, aksine hayatın her anında yaşanan bir ahlak özelliğidir. Gerçek sabır, zorluklarda olduğu kadar güzel olan herşeyde kararlılık ve istikrar göstermeyi, bir an olsun bunlardan taviz vermeyerek bir ömür süresince devam etmeyi gerektirir.

Allah ın Kuran da bildirdiği sabrın en çarpıcı örneklerini ise peygamberlerin yaşamlarında görmek mümkündür. Çünkü peygamberler Allah ın dinini anlatmakta, güzel ahlakı yaşamakta sabır göstermiş ve Allah a sadakatlerinden asla ayrılmamış, sadece Allah ın rızasını kazanabilmek amacıyla sabretmiş insanlardır.


sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

keremcem46

keremcem46 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  1.Eyl.2007 Cmt 01:24:23sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

 

HAYAT SABRA DENKTİR

Olmaz gönlüm, olmaz öyle! Keskin sirkenin akıbeti malûm. Dört mevsimi yaşayan bir cennetin bağrında büyüdün de sen, onun için böyle bir baharı ve yazı özlersin. İstersin ki çabuk geçsin fırtınalı sonbahar, ayaza durmasın kışlar. Dedim ya, sen dört mevsim hesabını yaparsın yaşarken duygularını. Ama bilmelisin herkes buralı değil. Bilmelisin, güneş görmeyen yurtlar var.

Olmaz gönül, olmaz öyle. Yükün ağır bilmekteyim, baharı yaşamayanlarla kış nasıl geçer; onu da bilmekteyim. Ama şunu da bilmekteyim ki, sabredebildiğin ölçüde yaşarsın. Eminim ki, hayat sabra denktir. Ve sabır, tahammülün bittiği yerde filizlenir, maneviyat çeperlerini genişlettikçe boy atar, sırf Yaradan ı düşünerek fiiliyatta bulunduğun zaman neşv ü nema bulur.

Sabır gönlüm, sabır! İçine çekerken, zehir gibi gelir tadı, boğulacağını zannedersin. Kanın çekilir yüzünden, bembeyaz olur sîman; yutkunursun, geri döner içinde düğümlenenler. Başını eğmek istemezsin; ama kaldıramazsın da öyle göklere doğru. Ağlarsın, gözyaşın akmaz. Haykırmak gelir içinden, zangır zangır gürültüler habercisi olur titreyen ellerin. Konuşursun yalnızca kendinle, dökersin içini; senden başkası duymaz bilirsin bunu.



Sitemlerin dillenir haklı olduğunca, bağırırsın rahatlarcasına, ama sadece kendi içinde, ama sadece Yaradan la baş başa. Sonra gözlerin... Gözlerin nihai nokta olmak ister en sonunda. Durur öylece, bakar, bakar... Ve kimseler fark etmez neden donuklaştığını, kimseler anlamaz anlatmak istediği çifte derin mânâyı... Sonra çekip alıverirsin anlamlı bakışlarını ruhunu bir kenara bırakmışlardan. Yüzünü çekersin, yalan dünyanın yalancılarından. Alnındaki kırışıklıkları alıverirsin haberi olmayanların önünden. Doğruca bırakırsın asıl dergâha. Bağrına cennetler sığan seccadenin secdeliğine. Ve başlar böylece sabır maratonun. Korkma gönül, sen hele azmet sabır için, yüreğini koy ortaya, gör ne mânevî hediyeler paketliyor Yaradan...


En masumane tavırlarına gaddarca yaklaşanlar olacak belki. İçindeki çocuk hafife alınacak... Anlatmak istediklerin değil, anlaşılamamış yanların konuşulacak. "Olsun!" diyeceksin, yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeden. Yine de hüsn-ü zan edeceksin. Allah için söylediğini yine Allan için olduğu yerde bırakacaksın. Yaradanı alıp yüreğine, sırtını dayayıp tevhidin çınarına, akıbeti ukbâda düşüneceksin. Ve kalbin şöyle bir hafifleyecek, damarlarına giden iyimserlik yolunu tıkamadığından...



Üzülüp acı çektiğin anlarda çileni hafife alanlar olacak belki... Öyle bir yanacak ki için, kimseye anlatamayacaksın. Günlerce ağlayacaksın gözyaşının lâhutî ikliminde. Sonra en yakınındaki, en yüreğindeki vuracak hislerini... Canım dediğin dönecek sırtını. Bir "ah!" çekeceksin derinden ve anlamaya çabalarken empatinin gücüyle, arkanı döndüğünde kimse kalmamış olacak. "Sabır" diyeceksin, yine sabır... Eyyüplerin torunluğuna yakışır sabır...



"Bugün Allah için ne yaptın?" sorusu geldiği an kulağına, vereceği cevabı bulamayanların tedirginliği değil, en zor imtihanını başarıyla vermiş öğrencilerin rahatlığı olacak ruhunda. Başını yastığa koymadan "elhamdülillah" diyecek, rüyanda cennetten kesitler izleyeceksin belki... Ve sabaha erdiğinde, avucunda tuttuğun tesbih tanesi yine "yâ sâbır"la şakırdayacak...




Faltaşı gibi açılıp kalacak gözlerin bazen de... Çok şaşıracaksın, çoook! Ya gönül... Kalb kırmak çok kolay oldu, kalbin değeri pazarlara bile çıkartılmaz oldu. Tatlı sözü unutanlar çok, şu hengâmesinden sallanıp duran asırda! Aldırma diyemem, aldıracaksın elbet, hislenip içerleyeceksin belki. Zannediyor musun ki, yüreğine aldıklarına söylediğin nazenin kelimeler, boşta kalır! İnanıyor musun ki, sevdiklerin için kurduğun lâtif cümleler, öksüz bırakılır!



Yok gönül, yok! Sahibi var hepsinin. Bırak duymasın insanlar, bırak sertliği onlara! Bırak, tabularına kale yapsınlar! Yeter ki sabret gönül, asıl sahibini düşünüp sabret, başını sonunu kestiremediğin olaylarda bile...



Bırak vursunlar ayıbını yüzüne, bir kusuruna binler cefâ taksınlar. Yaradan ın "Settar" ismi, beşerin hükmüne mi kalmış. Sen sabret gönül...


Felaket tellalları susmasınlar isterlerse? Olumsuzluğu yaymanın zevkine doyamayanlara inat, bütün güzel düşüncelerini yay sere serpe. Zehrini ağzında taşıyan yılanın başını ezemesen de, bal damlasın dilinden.


İbrahim in (as) ateşleri, gül olurken mi sunmuş Dostların Dostu şu
ayetini: "Güzel söz, güzel bir ağaç gibidir ki onun kökü sabit, dalı ise göktedir."


Sabır gücünün tükenirliğinden korkarsan bir gün, gel gir şu dizelerin sırlı havasına... İnan, kimse üzemez seni orda. Ve uzan o ağacın dallarından ötelere... Uzat ellerini ve bekle. Sabırla bekle gönül! En geç sûrun sesi duyulduğunda tutacak ellerinden Resuller Resulü (Aleyhissalatu Wesselam). Pes etme, sabret gönül, sabret!...




sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

keremcem46

keremcem46 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  1.Eyl.2007 Cmt 01:25:53sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Sen yaralı serçemdin benim. Yüreğime kondun, bense söz eyleyip dilimden uçuramadım seni ya Resûlallah!

Kalbim seninle tanıdı sevdayı, bense kırmızı bir gül verip canana, tanıtamadım seni ya Resûlallah!

Ruhum sensiz kördü, karanlıktı. Sen, gören gözü idin ruhumun. Bense nefs gözlüğümü çıkarıp, gözümün ta içine bakanlara gösteremedim seni ya Resûlallah!

Sen ıslah ettin yüreğimi, huzuru oldun kalbimin. Bense nice sıkıntılı dostlarıma, yüreğimdeki senden bir buket sunup, huzur veremedim ya Resûlallah!

Sen solmasını istemediğim çiçeğiydin ruhumun, bense sünnetullah deryasından bir bardak su dökemedim sana ya Resûlallah!

Sen ziyafet verdin gönlüme, bense hadis sofrasına oturup lezzetini tadamadım ya Resûlallah!

Sen dertlerime ilâçtın, dermandın yaralarıma. Bense gözyaşlarımı su eyleyip içemedim seni ya Resûlallah!

Sen ki ahlâk merdiveninin zirvesindeydin. Bense terbiye çarığını giyip, huzuruna çıkamadım ya Resûlallah!

Sen bir hoşgörü pınarıydın, usulca aktın kalbimin derinliklerine. Bense içerine girip, günah kirlerimi yumamadım ya Resûlallah!

Sen ki yanık sevdamdın benim. Seni göremeyişin, göremeyecek oluşun ümitsizliği ateş olup yaktı beni. Bense Rahman dan bir damla rahmet dilenip, bu ateşi söndüremedim ya Resûlallah!

Sen olmasan yoktu yüreğim, sen ki her şeydin benim için. Bense hiçbir şeyliğimi bilip, her daim boynumu bükemedim ya Resûlallah!

Yaşanılmaya en lâyık aşk sende idi, görülesi göz, duyulası söz sende. Bense Asr ı Saadet e benzemeyen şu ömrümde, seni bulamadım ya Resûlallah! ...
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

DJsacramento

DJsacramento resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  1.Eyl.2007 Cmt 11:34:03sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
KADİM DOSTUM  KEREM PAYLAŞIM İÇİN ÇOK SAOL ÇOK GÜZELDİ  ALLAHIN RAHMETİ ÜSTÜNDE  OLSUN dostum!
CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir